12 Eylül 1980 – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sat, 02 Jul 2016 09:26:26 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 ”YALINAYAK Çiçeklerimizi Aldılar Önce” — Vahap Güler https://meydan1.org/2016/07/02/yalinayak-ciceklerimizi-aldilar-once-vahap-guler/ https://meydan1.org/2016/07/02/yalinayak-ciceklerimizi-aldilar-once-vahap-guler/#respond Sat, 02 Jul 2016 09:26:26 +0000 https://test.meydan.org/2016/07/02/yalinayak-ciceklerimizi-aldilar-once-vahap-guler/ “Zamanı geri sarıyoruz; son durak 12 Eylül 1980’ler… Çiçeklerimizi aldılar önce. Hani şu zindanda çay demi ile yaratılan toprakta yeşertilen çiçeklerimizi… Kovalar, leğen, çekpaslar; onların başına gelenleri ve gelecek olanları saymıyorum artık…” (Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nden tutsak Özlem Özdemir’in Görülmüştür ekibi tarafından yayınlanan mektubundan) Yaşadığımız topraklarda Temmuz 2015’ten bu yana yoğunlaşan savaş süreciyle beraber, hapishanelerdeki […]

The post ”YALINAYAK Çiçeklerimizi Aldılar Önce” — Vahap Güler appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

yalınayak-çiceklerimizi-aldılar-önce

“Zamanı geri sarıyoruz; son durak 12 Eylül 1980’ler… Çiçeklerimizi aldılar önce. Hani şu zindanda çay demi ile yaratılan toprakta yeşertilen çiçeklerimizi… Kovalar, leğen, çekpaslar; onların başına gelenleri ve gelecek olanları saymıyorum artık…”

(Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nden tutsak Özlem Özdemir’in Görülmüştür ekibi tarafından yayınlanan mektubundan)

Yaşadığımız topraklarda Temmuz 2015’ten bu yana yoğunlaşan savaş süreciyle beraber, hapishanelerdeki hak ihlallerinin de had safhaya ulaştığını söyleyebiliriz. 7 Haziran öncesinde yaklaşık 3.000 olan devrimci tutsak sayısının, sonrasında 9.000 civarına yükseldiği biliniyor. Bir yandan sayının artmasıyla gerekçelendirilen sürgünler çoğalıyor; diğer yandansa tutsaklara uygulanan işkence sıklaşıyor, tecrit büyüyor.

“Gizli” ibaresi iliştirilen belgelerle gerekçelendirilen baskın aramalar yapılıyor. Bu aramalarda 3 kitaptan fazlası gasp ediliyor. Kıyafetler alınıyor “fazla” olduğu gerekçesiyle; bağlama, saat, kırtasiye malzemeleri gibi kişisel eşyalar da. Yalınayak çıkarılıyor tutsaklar koğuştan çıkmaları gerektiğinde. “Beyaz TV izleyin, Milliyet-Hürriyet okuyun” deniliyor; televizyonlardan “bazı” kanallar siliniyor, devrimci yayınların tutsaklara ulaşması engelleniyor. Vileda, çekpas, süpürgeler alınıyor koğuşlardan, sapları 75 cm olacak şekilde kısaltılarak geri veriliyor; kısa saplı aletlerle temizlik yaptırılarak bel ve sırt bölgelerinde sağlık sorunları oluşmasına zemin hazırlanıyor. Türlü bahanelerle havalandırma ve iletişim cezaları yağdırılıyor. Daha önce havalandırmalara takılan ve tutsaklar tarafından kırılan kameralar yeniden gündeme geliyor. Sayamadığımız daha niceleri…

Hilti’yi bilir misiniz? Asfalt delerken çıkardığı sesle beynimizi de delen alete denir, bazen de darbeli matkaplara. Balyoz kadar güçlü değildir her bir darbesi, ancak ağır bir balyoz darbesiyle kırılıp delinemeyecek cisimleri delebilirsiniz Hilti’nin hafif ama sık darbeleriyle. Yavaş yavaş delersiniz. Devlet, devrimci tutsaklar için de, Hilti taktiğiyle zamana yayılmış bir imha politikası uyguluyor çoğu zaman.

Devrimci tutsakların dışarıya gönderebildikleri mektuplar ve ailelerinden alınan haberlerle Giresun, Edirne, Osmaniye ve Şakran hapishanelerinin, yeni uygulamalar için seçilmiş pilot alanlar konumunda olduğu ortaya çıkmıştı. Bu durumun gündemleşmesinin ardından, 06.06.2016 tarihinde İHD, ÇHD, TİHV ve ÖHD’nin tarafından ortak bir “Aliağa 4 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde Yaşanan Hak İhlalleri Raporu” yayımlandı. Rapor, Şakran hapishanesinde (İzmir Aliağa 4 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi) devrimcilerin kaldığı koğuşlardaki işkenceyi gözler önüne serdi.

“…Bu koğuşlardan B-13 koğuşunda, 30 Mayıs günü sabah saatlerinde, 20-25 gardiyanın yaptığı sayım sırasında yaşanan bir tartışma sonrasında, gardiyanların mahpusları darp ettikleri mahpusların beyanı ve gösterdikleri darp izleri…” şeklinde ifade edilen olay, yaşananlardan sadece bir tanesiydi. Yine aynı raporda “…fiziki saldırı, psikolojik baskı, tehdit, kaba dayak, çıplak arama, küfür; ayrıca, 7 aydır tecrit var.” deniliyor. Bahsi geçen sistematik işkencelerin ardından, 03.06.2016 tarihinden itibaren 13 devrimci tutsak (Abbas Kaya, Delil Tekin, Erkan Tamir, Fahrizat Tutan, Ferhat Demirbaş, Halil Solmaz, İlhan Tursun, Kadri Gözhan, M. Emin Dağ, Müslüm Şahin, Nihat Baymış, Osman Furuncu, Ömer Akdağ) süresiz/dönüşümsüz açlık grevine başladı. Bu direnişi kırmak için pek çok yöntem denendi, deneniyor. Devrimci tutsakların kaldığı koğuşlar dağıtıldı mesela. Açlık grevi direnişçilerine tuz, şeker, limon, meyve suyu -bazı günler su bile, “bittiği” gerekçesiyle- verilmiyor. Muayene için doktor gelmiyor; arada bir kilo kontrolü, nabız ve tansiyon sayımı yapılıyor. Rutin işleyişin her anına yayılan işkencelere rağmen, direniş kırılamıyor.

Şakran’daki tutsakların da önce çiçeklerini almışlar bu arada. Hani şu zindanda çay demi ile yaratılan toprakta yeşertilen çiçeklerini. Dört yan betonken umuttur ya filizlenen çiçek, o yüzden almışlar. Umudu alamamışlar ama: Şakran başta olmak üzere hapishanelerde direniş sürüyor.

Vahap Güler

[email protected]

 Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 34. sayısında yayınlanmıştır.

The post ”YALINAYAK Çiçeklerimizi Aldılar Önce” — Vahap Güler appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/07/02/yalinayak-ciceklerimizi-aldilar-once-vahap-guler/feed/ 0
” İhbar Et, Para Kazan ‘Muhbir Vatandaş’ ” – Mercan Doğan https://meydan1.org/2015/09/04/ihbar-et-para-kazan-muhbir-vatandas-mercan-dogan/ https://meydan1.org/2015/09/04/ihbar-et-para-kazan-muhbir-vatandas-mercan-dogan/#respond Fri, 04 Sep 2015 20:22:26 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/04/ihbar-et-para-kazan-muhbir-vatandas-mercan-dogan/ Devlet terörünün had safhaya ulaştığı günlerden geçerken, 31 ağustos 2015 tarihli resmi gazetede yayınlanan yönetmelik ile yürürlüğe yeni bir uygulama girdi. Kısaca “ihbar et, para kazan” olarak özetleyebileceğimiz “Muhbir Vatandaş” uygulaması, devlet iktidarlarının özellikle baskısını arttırdığı dönemlerde başvurduğu bir yöntem olarak karşımıza çıkar. ABD Tipi Terörle Mücadele Western filmleri denilen kovboy filmlerini düşündüğümüzde, gözümüzün önüne […]

The post ” İhbar Et, Para Kazan ‘Muhbir Vatandaş’ ” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Muhbir Vatandaş

Devlet terörünün had safhaya ulaştığı günlerden geçerken, 31 ağustos 2015 tarihli resmi gazetede yayınlanan yönetmelik ile yürürlüğe yeni bir uygulama girdi. Kısaca “ihbar et, para kazan” olarak özetleyebileceğimiz “Muhbir Vatandaş” uygulaması, devlet iktidarlarının özellikle baskısını arttırdığı dönemlerde başvurduğu bir yöntem olarak karşımıza çıkar.

ABD Tipi Terörle Mücadele

Western filmleri denilen kovboy filmlerini düşündüğümüzde, gözümüzün önüne sallanan bar kapısı, çift tabancalı atlı kovboylardan sonra, üzerinde “Wanted”(Aranıyor) yazan ve kellesine ödül konulmuş haydut fotoğrafları gelir. Kasaba halkından biri bu hayduta rastladığında, halkın iyiliği için hemen şerife bildirip ödülü kapmalıdır. Elbette bu uygulama ABD’de, Teksas ve kovboy filmleriyle sınırlı değildir.

Muhbir Vatandaşlık uygulaması, ABD’de 1950’lerde Wisconsin’in sağcı senatörü Joseph McCarthy döneminde yoğunlaşmıştır ve günümüzde de sürmektedir. Şu an uygulamada olan Dışişleri Bakanlığı’nın Diplomatik Güvenlik Bürosu’nun başlattığı “Uluslararası Terörizm ile Savaşma Yasası” kapsamında, muhbirlere 1 ile 25 milyon dolar arasında değişen para ödülleri verilir.

1984 yılından bugüne kadar ABD hükümeti, 60 muhbire toplamda 100 milyon dolar ödül vermiştir.

İstibdat Döneminin “Jurnalci”sinden Darbelerin “Sayın Muhbir Vatandaşlar”ına

Muhbirliğin tarihi, dünyanın dört bir yanında olduğu gibi bu topraklarda da oldukça eskilere dayanır. Resmi tarih yazıcılarının kaynaklarına göre, yasaklarıyla ünlü IV. Murat, muhbir kullanan ilk padişahtır. Ancak II. Abdülhamit’in 1877-1908 yılları arasında I. Meşruiyet’e son vererek uyguladığı baskıcı dönem denilen İstibdat döneminde, Balkanlar’da bulunan ittihatçiler başta olmak üzere tüm muhalif kesimlerin gammazlanmasıyla dilimizde ve aklımızda yer etmiştir jurnalcilik (muhbirlik).

TC’de ise özellikle 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 dönemlerinde başvurulan bir yöntem olmuştur. Bu dönemlerde sıkıyönetim komutanları halkı, postayla gönderdikleri “Sayın Muhbir Vatandaşlar” diye başlayan bildirilerle muhbirliğe teşvik etmiştir.

Erdoğan’ın Muhbirlik Çağrıları

Erdoğan’ın, 2013 Temmuzu’nda Taksim Direnişi ve sonrasında gerçekleştirilen tencere tava çalma eylemlerini işaret ederek komşuyu rahatsız etmenin suç olduğunu söylediğini hepimiz hatırlarız. Tencere tava çalanın, esasında kendisine biat etmeyenlerin, dava edilmesi gerektiğini halka salık vermişti Erdoğan.

2013’ün Kasım ayında ise, yine devlet iktidarının başlattığı “kızlı-erkekli ev” tartışmaları doruk noktasına ulaşmış; duyarlı insanların kızlı-erkekli kalan komşularını polise ihbar etmesi gerektiği konuşulmuştu. Polis de bu gençlerin ailelerine haber verecekti.

Aradan bir yıl geçip 2014 Kasımı’na gelindiğinde “Esnaf gerektiğinde askerdir, alperendir, kahramandır, polistir, hakimdir” sözleriyle esnaflara yaptığı çağrının ardından, 2015 Ağustosu’nda yaptığı Muhtarlar Toplantısı’nda Erdoğan, muhtarlara bu süreçte çok iş(!) düştüğünü söylemişti. “Benim muhtarım, hangi evde kim var? Gelecek, gayet uygun ve sakin bir şekilde kaymakamına, emniyet müdürüne bildirecek” demişti.

Devlet İktidarının Yeni Nesil Muhbirleri

Son olarak yürürlüğe giren bir uygulamayla, önceki açıklamaların kapsamı genişletilmiş ve detaylandırılmıştır denilebilir. Öncelikle ödüllendirilecek muhbirin sivil olması ve “teröristler” hakkında verdikleri bilgiyi istihbarattan, emniyetten, ordudan almamış olması gerekiyor. Ve herhangi bir şekilde, söz konusu suça katılmamış olması. Ödül miktarını, ihbar edilen bilginin niteliğine göre “Ödül Komisyonu” belirleyecek ve üst limit 200.000 tl olarak belirlenmiş durumda. Ancak “terör” örgütlerinin üst düzey yöneticileri yakalatıldığında bu ödül içişleri bakanının da onayıyla 20 kata kadar arttırılıp 4 milyon tl’yi bulabilir. Birden fazla kişiyi yakalatan, her biri için ayrı ödül alabilir.

Herkesin birbirine yöneltebileceği “terörist” suçlamasının önünü açan bu yönetmelik, devletin, toplumu genleriyle oynamaya yönelik bir politikasıdır. Devletin bu uygulamasıyla, baskısını arttırıp iktidarını güçlendirmeye çalışırken kendisine sorun yaratan -toplumda var olan- dayanışma genini değiştirerek paranoya ve düşmanlığa dönüştürmeye çalıştığını söyleyebiliriz.

Mercan Doğan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” İhbar Et, Para Kazan ‘Muhbir Vatandaş’ ” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/04/ihbar-et-para-kazan-muhbir-vatandas-mercan-dogan/feed/ 0
“Kenan Evren Devlet Devlet Teröristtir” – Gürşat Özdamar https://meydan1.org/2015/06/04/kenan-evren-devlet-devlet-teroristtir-gursat-ozdamar/ https://meydan1.org/2015/06/04/kenan-evren-devlet-devlet-teroristtir-gursat-ozdamar/#respond Thu, 04 Jun 2015 11:09:34 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/04/kenan-evren-devlet-devlet-teroristtir-gursat-ozdamar/ 12 Eylül 1980 yılında gerçekleştirilen askeri darbenin mimarı olan Kenan Evren, Mayıs ayının başlarında öldü. Darbe sonrası başında bulunduğu cunta konseyi ile birlikte, yönetimi ele geçiren ve coğrafyanın ezilenlerine, devrimcilerine işkence ve katliamlar uygulayan katil Evren, bir süredir hastanede tedavi görüyordu. Katilin Layığı Devlet Törenidir Evren’in ölümü sonrası onun şahsında 12 Eylül dönemi uygulamaları tekrar […]

The post “Kenan Evren Devlet Devlet Teröristtir” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Kenan Evren Devlet Devlet Katildir

12 Eylül 1980 yılında gerçekleştirilen askeri darbenin mimarı olan Kenan Evren, Mayıs ayının başlarında öldü. Darbe sonrası başında bulunduğu cunta konseyi ile birlikte, yönetimi ele geçiren ve coğrafyanın ezilenlerine, devrimcilerine işkence ve katliamlar uygulayan katil Evren, bir süredir hastanede tedavi görüyordu.

Katilin Layığı Devlet Törenidir

Evren’in ölümü sonrası onun şahsında 12 Eylül dönemi uygulamaları tekrar gündeme geldi. Bu tartışmaların yer yer evrildiği nokta ise katil Evren’i 12 Eylül Darbesi ve sonrasında ortaya çıkan siyasal ve toplumsal denklemde, devletin dışında, “devlete rağmen” bir kötülükler kaynağı ( Evren’in cenazesine devlet töreni yapılmasın kampanyaları) olarak kendini gösterirken, bu tartışmaları açanlar ise son tahlilde devleti aklama pozisyonuna düştüler.

Kimi muhalif unsurlar içinde zaman zaman dillendirilen “derin devlet”, ”devletin içine çöreklenmiş güçler” gibi devleti, gerçekleştirdiği katliamlardan, adaletsizliklerden “azade” bir hale sokmaya çalışan bu algı, 12 Eylül darbecilerine karşı devletten yana “tavır alarak” devlet töreni yapılmamasının istenmesi katil ile devleti, birbirinin karşısına koyarak bu ruh ikizlerinden yapay bir şekilde “düşman kardeşler “ yaratma çabası olarak kendini belirginleştiriyor.

Toplumsal Dizayn Projesi Olarak 12 Eylül

Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren başkanlığındaki Milli Güvenlik Konseyi’nce gerçekleştirilen darbe sonrası verilen ilk tepkilerden biri, bir patron örgütlenmesi olan TİSK(Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) başkanı Halit Narin’e aitti. Narin, “kısa ve net” açıklamasında “Şimdiye dek işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” derken aslında, toplumsal mücadeleler nedeniyle kesintiye uğrayan “kapitalist istikrarın”, söz konusu darbe marifetiyle hayata geçirileceğini “müjdeliyordu.”

12 Eylül öncesinde gelişen mücadele ile birlikte toplumun neredeyse hepsine sirayet eden örgütlenme refleksi, 12 Eylül’ü gerçekleştiren devletin, ortadan kaldırmak istediği şeylerin belki de başında geliyordu. Dönemin patronlarından Halit Narin ve onun gibilerinin “yüzünün gülmesine” vesile olan şey de aslında buydu. Ezilenler 12 Eylül öncesinde olduğu gibi örgütlü olarak çıkmayacaklardı karşılarına ve dolayısıyla kapitalizmin sömürü çarklarını çevirmek daha kolaylaşacaktı. Darbe ile birlikte kurgulanarak hayata geçirilmek istenen örgütsüz, adaletsizlikler karşısında mücadele refleksini yitirmiş bir toplumdu. Kapatılan sendikalar, dernekler ve siyasi partiler, yasaklanan grevler 12 Eylül sonrası devletin, devrimcilere yönelik gerçekleştirdiği katliamların yanı sıra nasıl bir toplum ve sistem için harekete geçtiğini anlatmaya yetiyor.

Devlet 12 Eylül’ün “Mirası”nı Hep Diri Tuttu

12 Eylül dönemiyle özdeşleşen ve yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren gibi semboller, devletin katliam defterinde sürekli güncellendi. Devlet, 90’larda Küçükarmutlu’da okulunun bahçesinde panzer altında yaşamını yitiren 7 yaşındaki Sevcan Yavuz’la, 2000’lerde 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’la, Ceylan Önkol’la, Taksim-Gezi Direnişi’nde Berkin Elvan’la ve son olarak Cizre’de katledilen çocuklarla, 12 Eylül mirasına “sıkı sıkıya” sahip çıktı.

Zaman zaman gündeme gelen 12 Eylül ile yüzleşme, darbeyi mahkum etme vb. söylemlerin ise, bu yaşananlar ışığında asla karşılığını bulamayacağını söylemek daha gerçekçi bir yaklaşım olacaktır. Devlet gerek 12 Eylül’de uygulamaya koyduğu açık faşizm, gerekse de yakın dönemde Kobané Direnişi sonrası başvurduğu “iç güvenlik yasası” gibi yöntemlere yaslanarak fiili anlamda toplumu örgütsüzleştirme amacı doğrultusunda, 12 Eylül mirasını canlı tutmayı bildi. Pratik anlamda ise 12 Eylül’ün, toplumun tüm hücrelerine dek örgütsüzleştirilmesi hedefini de korudu ve geliştirmek için yoğun çaba gösterdi.

En yakın dönemde akıllara gelen ve çeşitli gerekçelerle yasaklanan metal , THY, Şişe-Cam, Darphane grevleri bu “çabanın” pratik adımları olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bir taraftan ise neredeyse her gün medyada çıkan “sendikalı oldukları için işten atılan işçiler” haberleri, o dönemin “yüzü gülen” patronu Narin gibi şimdiki patronların da yüzünü güldürmek için, örgütlenen işçilere ve diğer toplumsal kesimlere saldırmaktan geri durulmayacağını gösteriyor.

Gürşat Özdamar

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Kenan Evren Devlet Devlet Teröristtir” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/04/kenan-evren-devlet-devlet-teroristtir-gursat-ozdamar/feed/ 0