2004 AB reformu – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 04 Jun 2015 11:09:34 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 “Kenan Evren Devlet Devlet Teröristtir” – Gürşat Özdamar https://meydan1.org/2015/06/04/kenan-evren-devlet-devlet-teroristtir-gursat-ozdamar/ https://meydan1.org/2015/06/04/kenan-evren-devlet-devlet-teroristtir-gursat-ozdamar/#respond Thu, 04 Jun 2015 11:09:34 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/04/kenan-evren-devlet-devlet-teroristtir-gursat-ozdamar/ 12 Eylül 1980 yılında gerçekleştirilen askeri darbenin mimarı olan Kenan Evren, Mayıs ayının başlarında öldü. Darbe sonrası başında bulunduğu cunta konseyi ile birlikte, yönetimi ele geçiren ve coğrafyanın ezilenlerine, devrimcilerine işkence ve katliamlar uygulayan katil Evren, bir süredir hastanede tedavi görüyordu. Katilin Layığı Devlet Törenidir Evren’in ölümü sonrası onun şahsında 12 Eylül dönemi uygulamaları tekrar […]

The post “Kenan Evren Devlet Devlet Teröristtir” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Kenan Evren Devlet Devlet Katildir

12 Eylül 1980 yılında gerçekleştirilen askeri darbenin mimarı olan Kenan Evren, Mayıs ayının başlarında öldü. Darbe sonrası başında bulunduğu cunta konseyi ile birlikte, yönetimi ele geçiren ve coğrafyanın ezilenlerine, devrimcilerine işkence ve katliamlar uygulayan katil Evren, bir süredir hastanede tedavi görüyordu.

Katilin Layığı Devlet Törenidir

Evren’in ölümü sonrası onun şahsında 12 Eylül dönemi uygulamaları tekrar gündeme geldi. Bu tartışmaların yer yer evrildiği nokta ise katil Evren’i 12 Eylül Darbesi ve sonrasında ortaya çıkan siyasal ve toplumsal denklemde, devletin dışında, “devlete rağmen” bir kötülükler kaynağı ( Evren’in cenazesine devlet töreni yapılmasın kampanyaları) olarak kendini gösterirken, bu tartışmaları açanlar ise son tahlilde devleti aklama pozisyonuna düştüler.

Kimi muhalif unsurlar içinde zaman zaman dillendirilen “derin devlet”, ”devletin içine çöreklenmiş güçler” gibi devleti, gerçekleştirdiği katliamlardan, adaletsizliklerden “azade” bir hale sokmaya çalışan bu algı, 12 Eylül darbecilerine karşı devletten yana “tavır alarak” devlet töreni yapılmamasının istenmesi katil ile devleti, birbirinin karşısına koyarak bu ruh ikizlerinden yapay bir şekilde “düşman kardeşler “ yaratma çabası olarak kendini belirginleştiriyor.

Toplumsal Dizayn Projesi Olarak 12 Eylül

Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren başkanlığındaki Milli Güvenlik Konseyi’nce gerçekleştirilen darbe sonrası verilen ilk tepkilerden biri, bir patron örgütlenmesi olan TİSK(Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) başkanı Halit Narin’e aitti. Narin, “kısa ve net” açıklamasında “Şimdiye dek işçiler güldü, şimdi gülme sırası bizde” derken aslında, toplumsal mücadeleler nedeniyle kesintiye uğrayan “kapitalist istikrarın”, söz konusu darbe marifetiyle hayata geçirileceğini “müjdeliyordu.”

12 Eylül öncesinde gelişen mücadele ile birlikte toplumun neredeyse hepsine sirayet eden örgütlenme refleksi, 12 Eylül’ü gerçekleştiren devletin, ortadan kaldırmak istediği şeylerin belki de başında geliyordu. Dönemin patronlarından Halit Narin ve onun gibilerinin “yüzünün gülmesine” vesile olan şey de aslında buydu. Ezilenler 12 Eylül öncesinde olduğu gibi örgütlü olarak çıkmayacaklardı karşılarına ve dolayısıyla kapitalizmin sömürü çarklarını çevirmek daha kolaylaşacaktı. Darbe ile birlikte kurgulanarak hayata geçirilmek istenen örgütsüz, adaletsizlikler karşısında mücadele refleksini yitirmiş bir toplumdu. Kapatılan sendikalar, dernekler ve siyasi partiler, yasaklanan grevler 12 Eylül sonrası devletin, devrimcilere yönelik gerçekleştirdiği katliamların yanı sıra nasıl bir toplum ve sistem için harekete geçtiğini anlatmaya yetiyor.

Devlet 12 Eylül’ün “Mirası”nı Hep Diri Tuttu

12 Eylül dönemiyle özdeşleşen ve yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren gibi semboller, devletin katliam defterinde sürekli güncellendi. Devlet, 90’larda Küçükarmutlu’da okulunun bahçesinde panzer altında yaşamını yitiren 7 yaşındaki Sevcan Yavuz’la, 2000’lerde 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’la, Ceylan Önkol’la, Taksim-Gezi Direnişi’nde Berkin Elvan’la ve son olarak Cizre’de katledilen çocuklarla, 12 Eylül mirasına “sıkı sıkıya” sahip çıktı.

Zaman zaman gündeme gelen 12 Eylül ile yüzleşme, darbeyi mahkum etme vb. söylemlerin ise, bu yaşananlar ışığında asla karşılığını bulamayacağını söylemek daha gerçekçi bir yaklaşım olacaktır. Devlet gerek 12 Eylül’de uygulamaya koyduğu açık faşizm, gerekse de yakın dönemde Kobané Direnişi sonrası başvurduğu “iç güvenlik yasası” gibi yöntemlere yaslanarak fiili anlamda toplumu örgütsüzleştirme amacı doğrultusunda, 12 Eylül mirasını canlı tutmayı bildi. Pratik anlamda ise 12 Eylül’ün, toplumun tüm hücrelerine dek örgütsüzleştirilmesi hedefini de korudu ve geliştirmek için yoğun çaba gösterdi.

En yakın dönemde akıllara gelen ve çeşitli gerekçelerle yasaklanan metal , THY, Şişe-Cam, Darphane grevleri bu “çabanın” pratik adımları olarak karşımıza çıkıyor. Diğer bir taraftan ise neredeyse her gün medyada çıkan “sendikalı oldukları için işten atılan işçiler” haberleri, o dönemin “yüzü gülen” patronu Narin gibi şimdiki patronların da yüzünü güldürmek için, örgütlenen işçilere ve diğer toplumsal kesimlere saldırmaktan geri durulmayacağını gösteriyor.

Gürşat Özdamar

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Kenan Evren Devlet Devlet Teröristtir” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/04/kenan-evren-devlet-devlet-teroristtir-gursat-ozdamar/feed/ 0
” “Liberal” Bir Hak Olarak Vicdani Ret ” – Mehmet Tarhan https://meydan1.org/2014/01/09/liberal-bir-hak-olarak-vicdani-ret-mehmet-tarhan/ https://meydan1.org/2014/01/09/liberal-bir-hak-olarak-vicdani-ret-mehmet-tarhan/#respond Thu, 09 Jan 2014 19:14:24 +0000 https://test.meydan.org/2014/01/09/liberal-bir-hak-olarak-vicdani-ret-mehmet-tarhan/ Dünyadaki gelişimi bir yana Türkiye’de vicdani ret kavramı, Tayfun Gönül ve Vedat Zencir’in 1989’daki ret açıklamalarıyla dolaşıma girdi. Bu, bir grup anarşistin ülkede sürmekte olan iç savaşa yönelik bir tutum belirleme arayışının ürünü olarak okunabilir. Çeşitli röportajlardan ve İzmir Savaş Karşıtları Derneği (İSKD) tarafından yayınlanan raporda, ilk vicdani retçilerin Kürdistan’da yürütülmekte olan savaşa simetrik bir […]

The post ” “Liberal” Bir Hak Olarak Vicdani Ret ” – Mehmet Tarhan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Dünyadaki gelişimi bir yana Türkiye’de vicdani ret kavramı, Tayfun Gönül ve Vedat Zencir’in 1989’daki ret açıklamalarıyla dolaşıma girdi. Bu, bir grup anarşistin ülkede sürmekte olan iç savaşa yönelik bir tutum belirleme arayışının ürünü olarak okunabilir. Çeşitli röportajlardan ve İzmir Savaş Karşıtları Derneği (İSKD) tarafından yayınlanan raporda, ilk vicdani retçilerin Kürdistan’da yürütülmekte olan savaşa simetrik bir bakış açısıyla yaklaşmadıkları da kayda geçmelidir. Keza anarşist ve antimilitaristlerin 2000’lerin başlarında gerçekleştirdikleri “Yüzleşiyoruz” gibi kampanyalar ya da Militurizm gibi etkinlikler de bunu desteklemektedir.

Aynı dönem, başından beri hareketin içinde aktif yürütücüler olan kadınların retlerini açıklamalarıyla vicdani ret tartışmalarının özneleri de olma taleplerinin görünür olmasıyla önemlidir. 1999-2004 arasındaki çatışmasızlık süreci anarşistler, antimilitaristler, feministler, ekolojistler, LGBT’ler ve pek çok farklı grubun kendi aralarındaki organik bağları da geliştirmesine olanaklar sağladı. Elbette Öcalan’ın “Toplumsal Ekoloji” söylemi ve Kürt Kadın Hareketi’nin bu süreçte önemli bir işlev gördüğü teslim edilmelidir.

2000’lerin ortalarından itibaren, özellikle 2004 AB reformlarının da etkisiyle hak temelli sivil toplum örgütlerindeki canlanma, AiHM kararları gibi uluslararası hukuk alanındaki gelişmelerin de etkisiyle vicdani ret hakkı savunusunda bir genişleme dönemi olarak okunabilir. Daha önceleri Anayasanın 72. maddesinin muğlaklığı üzerine kurulan hukuki savunmalar; 90. maddede yapılan değişiklikle getirilen insan hakları alanında uluslararası sözleşmelerin iç hukuktan üstünlüğü ilkesi ve AİHM’in Ülke-Türkiye kararı üzerinden tanımlanmaya başlandı. Bu karar vicdani reddi doğrudan bir hak olarak tanımlamasa ve ülkelerin kendi tasarruflarına bıraksa da vicdani redcilerin sürekli tutuklanma ve cezalandırılma riskini kötü muamele olarak tanımlamakta ve AİHS’nin işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3. maddesinin ihlali olarak görmüştür. Bu sürekli cezalandırılma riskini ise “sivil ölüm” olarak tanımlamıştır. 2011 yılında Bayatyan-Ermenistan davasında AİHM Büyük Daire’si tarafından içtihat değişikliğine gidilerek vicdani ret bir hak olarak tanımlanmış ve devamında da Erçep, Savda, Demirtaş ve Tarhan davalarında Türkiye sözleşmenin 3. maddesi yanısıra adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesi ile düşünce, din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 9. maddesinden de mahkum edilmiştir. Tarhan kararında özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkındaki 8. maddeye de atıfta bulunulmuştur. Önümüzdeki günlerde daha önce başvurularda kabul edilmeyen 8. madde ile kişi özgürlüğü ve güvenliğini düzenleyen 5. maddeden de mahkumiyetler beklenebilir. AİHM kararları Görmez ve Delice kararlarında tartışılarak vicdani ret hakkı iç hukukta zımnen kabul edilmiş sayılabilir.

Bütün bu hukkuki gelişmeler Türkiye’de yakın bir zamanda vicdani ret hakkının tanınacağı konusunda önemli göstergeler. Ancak vicdani red hakkı düzenlemesinin nasıl yapılacağı, bu hakkın herkes için erişilebilir ve kullanılır olup olmayacağı, olası sivil hizmet’in sosyal hizmetler alanında örneğin; hizmetlerin kalitesi, alanda hali hazırda çalışan kişilerin sendikal haklarına etkileri gibi nasıl etkileri olacağı, alternatif hizmetlerin sınıfsal ayrımcılığı barındırıp barındırmayacağı tartışılmalıdır. Tabii ki Kürdistan’da savaşın tarihi ve Irak’ta ABD işgali gibi örneklere baktığımızda Profesyonel Ordu-Yurttaş Ordusu meselesini önemli bir gündem olarak görmek durumundayız. Bu tartışmaları yürütmeden liberal anlamda vicdani ret hakkı üzerine yoğunlaşacak çalışmalar hukukla belirlenmiş alanın dışına çıkamamak anlamına gelir.

Türkiye’de vicdani ret hakkı savaşa karşı ama barışı kurma yönünde bir öneri olarak ortaya atılmış bir enstrümandır. Uluslararası hukuk alanındaki gelişmeler ve neoliberal düzenin savaş düzeninde değişikliklerle ilişkilidir ve zorunlu askerliğe dayalı orduların ihtiyacı karşılamakta yetersiz kaldığı açıktır. Barışı sağlamaya yönelik toplumsal bir karşı çıkış olarak vicdani reddin kullanışlı bir araç olarak kalması için, özellikle kadın retçiler aracılığıyla vücuda gelen antimilitarist perspektiften ilham alarak uluslararası ve yerel hukukun, BM ya da AK gibi uluslararası kuruluşların, yani devletlerin çizdiği sınırların dışında bir vicdani ret eylemliliğinin oluşturulması elzemdir. Aksi takdirde neoliberal düzenin yeni dizaynı için araçsallaştırılmayı bir kazanım olarak görmek riskiyle karşı karşıyayız.

Mehmet Tarhan 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 15. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” “Liberal” Bir Hak Olarak Vicdani Ret ” – Mehmet Tarhan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/01/09/liberal-bir-hak-olarak-vicdani-ret-mehmet-tarhan/feed/ 0