26A Atölye – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Fri, 03 Apr 2020 11:34:11 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 26A Atölye’de Bu Hafta: “Anarşistler İçin Paylaşma ve Dayanışma” | CANLI YAYIN https://meydan1.org/2020/04/03/26a-atolyede-bu-hafta-anarsistler-icin-paylasma-ve-dayanisma-canli-yayin/ https://meydan1.org/2020/04/03/26a-atolyede-bu-hafta-anarsistler-icin-paylasma-ve-dayanisma-canli-yayin/#respond Fri, 03 Apr 2020 11:34:10 +0000 https://meydan.org/?p=56750 26A Atölye’de gerçekleştirdiğimiz anarşizm etkinliklerimizi Korona krizi nedeni ile sadece canlı yayın olarak gerçekleştiriyoruz. 5 Nisan Pazar akşamı saat 20:00’da Meydan Gazetesi Youtube hesabı üzerinden “Anarşistler İçin Paylaşma ve Dayanışma” etkinliğimizi gerçekleştireceğiz. Aktarım yaklaşık olarak 1 saat sürecek sonrasında YouTube üzerinden giriş yapan izleyiciler yine canlı olarak sorularını sorabilecektir. Aktarımda paylaşma ve dayanışmanın anarşizm için […]

The post 26A Atölye’de Bu Hafta: “Anarşistler İçin Paylaşma ve Dayanışma” | CANLI YAYIN appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
26A Atölye’de gerçekleştirdiğimiz anarşizm etkinliklerimizi Korona krizi nedeni ile sadece canlı yayın olarak gerçekleştiriyoruz.

5 Nisan Pazar akşamı saat 20:00’da Meydan Gazetesi Youtube hesabı üzerinden “Anarşistler İçin Paylaşma ve Dayanışma” etkinliğimizi gerçekleştireceğiz.

Aktarım yaklaşık olarak 1 saat sürecek sonrasında YouTube üzerinden giriş yapan izleyiciler yine canlı olarak sorularını sorabilecektir.

Aktarımda paylaşma ve dayanışmanın anarşizm için öneminden bahsedeceğiz ve anarşizm tarihindeki dayanışma eylemlerinden örnekler vereceğiz.

Göçmen dayanışmasından, işçilerin dayanışmasına; içinden geçtiğimiz sürece benzer afet süreçlerindeki dayanışmadan halk mücadeleleriyle dayanışmaya kadar pek çok farklı mücadele alanında devletlerin, kapitalistlerin ve faşistlerin saldırılarına karşı dayanışmayla ayakta duranların hikayelerini anlatacağız.

Meydan Gazetesi Youtube
www.youtube.com/meydanorg

The post 26A Atölye’de Bu Hafta: “Anarşistler İçin Paylaşma ve Dayanışma” | CANLI YAYIN appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/04/03/26a-atolyede-bu-hafta-anarsistler-icin-paylasma-ve-dayanisma-canli-yayin/feed/ 0
26A Atölye’de Bu Hafta: I. Enternasyonal ve Anarşizm|CANLI YAYIN https://meydan1.org/2020/03/21/26a-atolyede-bu-hafta-i-enternasyonal-ve-anarsizmcanli-yayin/ https://meydan1.org/2020/03/21/26a-atolyede-bu-hafta-i-enternasyonal-ve-anarsizmcanli-yayin/#respond Sat, 21 Mar 2020 10:21:50 +0000 https://meydan.org/?p=56240 Meydan Gazetesi olarak 26A Atölye’de gerçekleştirdiğimiz ‘Anarşizm’ etkinliklerimizi Korona krizi nedeni ile sadece canlı yayın olarak gerçekleştireceğiz. 22 Mart Pazar 20.00’da Meydan Gazetesi YouTube hesabı üzerinden I. Enternasyonal ve Anarşizm etkinliğimizi canlı olarak izleyebilir,yayın sırasında sorularınızı sorabilirsiniz . Meydan Gazetesi Youtubewww.youtube.com/meydanorg

The post 26A Atölye’de Bu Hafta: I. Enternasyonal ve Anarşizm|CANLI YAYIN appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi olarak 26A Atölye’de gerçekleştirdiğimiz ‘Anarşizm’ etkinliklerimizi Korona krizi nedeni ile sadece canlı yayın olarak gerçekleştireceğiz.

22 Mart Pazar 20.00’da Meydan Gazetesi YouTube hesabı üzerinden I. Enternasyonal ve Anarşizm etkinliğimizi canlı olarak izleyebilir,yayın sırasında sorularınızı sorabilirsiniz .

Meydan Gazetesi Youtube
www.youtube.com/meydanorg

26A Atölye'de gerçekleştirdiğimiz anarşizm etkinliklerimizi Korona krizi nedeni ile sadece canlı yayın olarak gerçekleştireceğiz.

Gepostet von Kolektif 26A am Freitag, 20. März 2020

The post 26A Atölye’de Bu Hafta: I. Enternasyonal ve Anarşizm|CANLI YAYIN appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/03/21/26a-atolyede-bu-hafta-i-enternasyonal-ve-anarsizmcanli-yayin/feed/ 0
Röportaj: Alexander Khost: “Eğitmeyen Okullarda Oyunla Öğrenmek” https://meydan1.org/2019/06/14/roportaj-alexander-khost-egitmeyen-okullarda-oyunla-ogrenmek/ https://meydan1.org/2019/06/14/roportaj-alexander-khost-egitmeyen-okullarda-oyunla-ogrenmek/#respond Fri, 14 Jun 2019 12:12:51 +0000 https://test.meydan.org/2019/06/14/roportaj-alexander-khost-egitmeyen-okullarda-oyunla-ogrenmek/ Alternatif eğitim modelleri hakkında gerçekleştirdiğimiz araştırmalar, tartışmalar, yazılar ve röportajlara devam ediyoruz. Gazetemizin 47. sayısında öz yönelimli öğrenme hakkında röportaj yaptığımız Alexander Khost ile bu kez, Kadıköy’de gerçekleştirilen, alternatif eğitim üzerine farklı yaklaşımlardan pratiklerin aktarıldığı ve kendisinin de katıldığı sempozyum ve 26A Atölye’de yaptığı etkinlik üzerinden bir sohbet gerçekleştirdik. Merhaba Alex, bazı okuyucularımızın bildiği gibi […]

The post Röportaj: Alexander Khost: “Eğitmeyen Okullarda Oyunla Öğrenmek” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Alternatif eğitim modelleri hakkında gerçekleştirdiğimiz araştırmalar, tartışmalar, yazılar ve röportajlara devam ediyoruz. Gazetemizin 47. sayısında öz yönelimli öğrenme hakkında röportaj yaptığımız Alexander Khost ile bu kez, Kadıköy’de gerçekleştirilen, alternatif eğitim üzerine farklı yaklaşımlardan pratiklerin aktarıldığı ve kendisinin de katıldığı sempozyum ve 26A Atölye’de yaptığı etkinlik üzerinden bir sohbet gerçekleştirdik.

Merhaba Alex, bazı okuyucularımızın bildiği gibi birkaç hafta önce bir sempozyum için Türkiye’deydin ve 26A Atölye’de öz yönelimli eğitim üzerine bir etkinlik gerçekleştirdin… Öncelikle çocuk hakları konusundaki perspektifini ve dünyanın birçok yerinde edindiğin deneyimleri öğrenmek bizim için çok ilham vericiydi. Buradaki deneyimin nasıldı ve Türkiye’deki durum hakkında izlenimlerin neler?

Her şeyden önce, Kolektif 26A’da tanıştığım harika insanlar beni o kadar nezaket ve içtenlikle karşıladı ki ne kadar teşekkür etsem azdır. Hepinize çok teşekkür ederim. Bana derinden ilham verdiniz. Alternatif Eğitim Sempozyumu da güzel bir buluşmaydı ama sempozyumun asıl ilgi alanı daha çok yukarıdan aşağı, yetişkin güdümlü eğitim modelleri gibi gözüküyordu ki bence bunlar hala çocuk haklarını ihlal ediyor.

Türkiye’de çocuk hakları mücadelesinin bir çok açıdan ABD’de olduğundan çok daha zorlu olduğunu görüyorum. ABD eğitim kanunları o kadar katı değil ve bu yüzden istersek Öz Yönelimli Eğitim yapıp “cezasız” kurtulabiliyoruz. Ancak baskıyla birlikte daha fazla tutku geliyor. Ve Türkiye’de çocuk haklarıyla ilgilenen insanların gerekli değişiklikleri yapmak için çok daha motive ve kararlı olduklarına şahit oldum. ABD, çoğu zaman topluma sahte “seçenek” sunarak, kapitalizmi gerçekten protesto etmemizin önünü tıkıyor.

Sonuçta çocuk haklarına inananlar her iki ülkede aynı mücadeleyi yürütüyor; çocuklar duygusal ve hatta bazen fiziksel şiddetle eziliyor. İnsanların büyük çoğunluğu bu durumun zalimliğini ve çocukluktaki ezilmenin topluma getirdiği korkunç etkileri anlamıyor gözüküyorlar.

Bir hayvan yaşamının erken döneminde travma yaşadığı zaman o hayvanın yetişkin olduğunda nasıl zorluklar çektiğini açıkça kabul ediyoruz. Fakat aynısının insanlar için geçerli olduğunu reddediyoruz. Devletin zorunlu müfredatını dayatmak travmadır, çocukları sıralara oturtup onlardan itaat istemek şiddettir. Bunu çocuklara yıllarca ve yıllarca ve yıllarca yapıyoruz ve onların kendi iyiliği için olduğunu söylüyoruz. Bu onların kendi iyiliği için değil, devletin çıkarı için. Bu durum en iyi ihtimalle şevki kırılmış yetişkinler yaratıyor, en kötüsü depresyon, endişe ve hatta intihar. Bu Türkiye’de, ABD’de ve dünyanın neredeyse her yerinde oluyor. Bunun durması gerek.

Kesinlikle. Sen kendini tanıtırken, genç hakları savunucusu olarak tanıtıyorsun. 26A’daki etkinliğe başlarken kurduğun bir cümle dikkatimi çekmişti: “Toplumun hiçbir kesimi, tarihin hiç bir döneminde çocuklardan daha çok ezilmiyor.” demiştin. Bu çok çarpıcı bir ifade. Bunu biraz açabilir misin – çocuk hakları konusunda ne sorunlar var?

İnsan haklarının tarihine bakarsak zulüm ve ayrımcılık, tarım ve zenginliğin bulunmasıyla başlıyor. Zamanın bu noktasında birçok insan grubu zenginlerin daha zengin olması için zorla idare ediliyordu. Bu sistem devam etti ve endüstri çağında genişledi ve tabii bugün halihazırda her yere yayılmış durumda. Açıkçası zulüm zulümdür; tahakkümün altında acı çeken her birey, bu işkenceci sistemin kurbanıdır ve bireylerin ya da grupların acılarını karşılaştırmaya gerek yok. Böyle demekle birlikte bu süreç boyunca çocuklar hemen her zaman haklarından mahrum bırakıldılar ve bu gün bile insandan aşağı görülüyorlar. Bana inanmıyorsanız herhangi bir kıtada herhangi bir çocuğun tuvalete gitmek için izin istemek zorunda olması, kendi varlıklarını biriktirmesine izin verilmemesi ya da onu etkileyen konularda karar verememesi gibi durumlara bakabilirsiniz. Ve tabii ki çocukluk herkesin yaşamının bir parçası olduğu için bugüne kadar sürmüş olan en kapsayıcı ve en uzun tahakküm biçimi.

Çocuklara ne yapacaklarını söylemeye başladığımızda onlara disiplini ve otoriteye itaat etmeyi öğrettiğimizi kabul etmeye başlamalıyız. Çocukların kendileri için önemli olan şeyler konusunda her gün kendi kararlarını verebilmeleri gerektiğini kabul etmeye başlamalıyız. Bunun anlamı ebeveynlerin, çocukların suda ve çamurda oynamak istediklerinde kirlenmelerine izin vermesidir. Bunun anlamı kendi yatma zamanlarını belirlemelerine izin vermek ve oyuncaklarını kimlerle paylaşmak istediklerini seçebilmeleri ya da mülkiyetlerini (mülkiyetimiz olacaksa tabi, ama bu başka bir gün yapılacak başka bir tartışma!). Bunun anlamı çocukların bir okul dersine gidip gitmemeyi seçmesine izin vermektir.

Aslında çocuk haklarının “eğitim”den çok daha fazlası olduğu açık. Çocukların katılımı sorunu hiç tartışılmıyor. Bu konuda ne yapabiliriz?

Eğitim çocukların yaşamının sadece bir parçası ve bu yüzden onların hak mücadelelerinin sadece bir parçası. Yaşamlarının büyük bir parçası oluyor çünkü toplum her gün çocukları okullara kapatıyor (“eğitiyor” yerine “okullara kapatıyor” demek istiyorum). Ve tabii çocukların özgürlüklerini kazanmalarına yardım etmenin önemli bir parçası. Ama başlayabileceğimiz tek yol bu değil. İlla eğitim reformuyla başlamak zorunda değiliz, ama bir noktada kesinlikle ele alınması gerekiyor.

Türkiye’deki eğitim kanunlarından anladığım kadarıyla buradan işe başlamak iyi bir seçim değil çünkü sistemi değiştirmek için gereken kavga şu an için çok büyük. Bunun yerine, çok daha az denetleme ve çok daha fazla etki alanı olan, çocukların okul dışı zamanlarıyla başlamayı öneriyorum. Kısaca açıklayayım:

Kendi çocuklarım tüm yaşamları boyunca Öz Yönelimli Eğitim ortamında bulundular. O zaman boyunca birçok insanın çocuklarıma ve bir ebeveyn olarak bana çok eleştirel baktıklarını gözlemledim. Sonra öz yönelimle aynı yöntemleri kullanan bir yaz kampı açtım ve aynı eleştirel ebeveynlerin çocuklarını benim programıma yazdırdığını görünce şaşırdım. Neden böyle olduğunu merak ettim ve hemen anladım ki ebeveynler (ve genel olarak toplum) öz yönelimli eğitimin çocuğun gelişimi için sağlıklı olduğunu ancak okul zamanı değil oyun zamanı olarak algıladığında kabul etmeye razı oluyor.

Bu yüzden yıllarca kendimi özgür oyun düşüncesi etrafında oluşan bir oyun alanı açmaya verdim. Bu oyun alanın adı “Bahçe” ve kurucu ortağı olduğum play:groundNYC (https://play-ground.nyc/) projesi tarafından işletiliyor. Geleneksel olarak okullanan binlerce çocuk her yıl bu oyun alanına akın ediyor ve daha önce fırsatını bulamadıkları öz yönelimi deneyimliyor.

Bu “hurda” ya da “macera” oyun alanlarının uzun bir geçmişi var (2. Dünya Savaşı sırasında başladılar) ve bazen “riskli oyun” denilen şeyin içinde çocuklara kendi kararlarını verebilecekleri zamanı ve mekanı sunuyor. Özetle bir araziyi çitliyorsunuz, her şeye karışan yetişkinleri uzak tutuyor ama çocukların haklarına saygı duyan “oyunişçileri”nden oluşan bir kadroyu hazır tutuyorsunuz, sonra da çocuklara oynayabilecekleri malzemeler veriyorsunuz. Hurda kullanılmasının nedeni, tanım gereği yetişkinler için hiçbir değerleri yok ve bu yüzden çocuklar hemen bu malzemeleri sahiplenebiliyor. Onlar kırabilir, yakabilir, boyayabilir, yağmurda 1 hafta bırakabilirler. Bunların hepsi bir yetişkinden izin isteme ihtiyacı duymadan yapılıyor.

Hurda oyun alanlarının arkasındaki ana kural (ve bütün ebeveynlere ve genç insanlarla çalışan yetişkinlere önerdiğim alıştırma) çocukların risk almalarını istiyoruz ve kazaları önlemek istiyoruz. İkisi de tehlikeli. Ama kazalar, çiviye basmak ya da sıcak sobaya dokunmak gibi çocuğun farkında olmadığı tehlikeler önlenmeli. Bir ağacın dalına tırmanmak ya da arkadaşıyla kılıç dövüşü yapmak gibi riskler kendi ilgilerini geliştirmek için bilinçli olarak aldıkları tehlikeler. Çocukların sağlıklı büyümesi için almak istedikleri bütün riskleri almalarına izin vermeliyiz.

Hurda oyun alanlarında çalıştıktan sonra farklı bir şeye geçtim, onlara Uçan Kadro diyorum. Temelde hurda oyun alanı ile aynı fikir ama bunda çitlenmiş bir arazi yok. Halk kütüphanesinde genç insanlarla buluşuyorum ve beraber nasıl zaman geçireceğimize karar veriyoruz. Tasarlanırken genç insanlara hiç önem verilmeyen ve dayatılan kanunlarında onları yok sayan bir şehirde kendimize bir mekan oluşturmaya çalışıyoruz. Ve her gün genelde “şaka” olarak tanımlanan şeyleri yaparak genç insanların sivil itaatsizliklerini çalışıyoruz.

İnanıyorum ki Türkiye’deki çocuk hakları hareketine yardım etmek istiyorsanız, başlamak için en iyi yer bu hurda oyun alanları ve benzeri kavramlar (basitçe çocuklarınızın evde özgürce oyun zamanı olmasına izin vermek dahil!). Ebeveynler, eğitimciler ve kanun yapıcılar böyle ortamların faydalarını görüp böyle bir atmosferde çocuklara güvenebileceklerini anladıkları zaman, yavaş yavaş bu kavramlar benimsenecek. O zaman bir güvenli ebeveynlik hareketi başlayabilir ve eğitim reformu kaçınılmaz olur. Bu yüzden hepinize İstanbul’da bir hurda oyun alanı açmak için uğraşmayı öneriyorum…

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 50. sayısında yayınlanmıştır.

The post Röportaj: Alexander Khost: “Eğitmeyen Okullarda Oyunla Öğrenmek” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/06/14/roportaj-alexander-khost-egitmeyen-okullarda-oyunla-ogrenmek/feed/ 0
26A Atölye’de Önümüzdeki Hafta: “Sosyal Darwinizm mi, Karşılıklı Yardımlaşma mı?” https://meydan1.org/2018/10/14/26a-atolyede-onumuzdeki-hafta-sosyal-darwinizm-mi-karsilikli-yardimlasma-mi/ https://meydan1.org/2018/10/14/26a-atolyede-onumuzdeki-hafta-sosyal-darwinizm-mi-karsilikli-yardimlasma-mi/#respond Sun, 14 Oct 2018 15:40:22 +0000 https://seninmedyan.org/?p=44222 26A Atölye’nin Ekim ayı aktarımları devam ediyor. 20 Ekim Cumartesi günü Patika Ekoloji Kolektifi’nden Ahmet Özgür Erdoğan, anarşist coğrafyacı Pyotr Kropotkin’in, zoolog Karl Kessler’dan devraldığı,sosyal Darwinistçilere bir cevap niteliğinde olan Karşılıklı Yardımlaşma kavramı  üzerine bir aktarım gerçekleştirecek. “Aynı yuvaya ya da aynı yuvalar kolonisine ait iki karınca birbirlerine yaklaşır, antenleriyle birkaç saniye birbirlerine selam verirler […]

The post 26A Atölye’de Önümüzdeki Hafta: “Sosyal Darwinizm mi, Karşılıklı Yardımlaşma mı?” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
26A Atölye’nin Ekim ayı aktarımları devam ediyor. 20 Ekim Cumartesi günü Patika Ekoloji Kolektifi’nden Ahmet Özgür Erdoğan, anarşist coğrafyacı Pyotr Kropotkin’in, zoolog Karl Kessler’dan devraldığı,sosyal Darwinistçilere bir cevap niteliğinde olan Karşılıklı Yardımlaşma kavramı  üzerine bir aktarım gerçekleştirecek.

“Aynı yuvaya ya da aynı yuvalar kolonisine ait iki karınca birbirlerine yaklaşır, antenleriyle birkaç saniye birbirlerine selam verirler ve eğer bir tanesi aç ya da susuz ise, özellikle diğerinin kursağı doluysa hemen yiyecek ister.” Kendisinden böyle bir ricada bulunulan birey bunu asla reddetmez; alt çenesini ayırır, uygun bir konum alır ve aç karıncanın yemesi için bir damla şeffaf sıvıyı midesinden ağzına getirir. Eğer kursağı dolu olan bir karınca bir yoldaşını beslemeyi reddedecek kadar bencillik ederse ona bir düşman ya da daha kötü bir şey gibi davranılır… Ve eğer bir karınca düşman bir türe ait bir karıncayı beslemeyi reddetmemişse o karıncanın akrabaları tarafından bir dost olarak görülür.”

Doğanın kendisi Sosyal Darwincilerin ima ettiği gibi bir savaş alanı mıdır yoksa Kropotkin’in yukarıda tarif ettiği gibi dayanışma ve karşılıklı yardımlaşma evrimin önemli bir faktörü mü?

Doğada ve insanın evriminde bilinçli bir şekilde görmezden gelinen Karşılıklı Yardımlaşma üzerine konuşacağız.

Etkinlik sayfasına gitmek için tıklayın.

Aktarıcı: Ahmet Özgür Erdoğan (Patika Ekoloji Kolektifi)
Tarih: 20.10.2018
Saat: 18.00
Adres: Osmanağa Mahallesi, Serasker Caddesi, Mimar Çıkmazı Sokak, No: 9/3 Kadıköy/ İstanbul

 

The post 26A Atölye’de Önümüzdeki Hafta: “Sosyal Darwinizm mi, Karşılıklı Yardımlaşma mı?” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/10/14/26a-atolyede-onumuzdeki-hafta-sosyal-darwinizm-mi-karsilikli-yardimlasma-mi/feed/ 0
Anarşizm, Coğrafya ve Toplumsal Mücadele https://meydan1.org/2018/10/14/anarsizm-cografya-ve-toplumsal-mucadele/ https://meydan1.org/2018/10/14/anarsizm-cografya-ve-toplumsal-mucadele/#respond Sun, 14 Oct 2018 12:14:00 +0000 https://test.meydan.org/2018/10/14/anarsizm-cografya-ve-toplumsal-mucadele/ Meydan Gazetesi: Radikal coğrafya neden anarşist olmalı? Anarşizm ve coğrafya arasında ilişki kurmak neden önemli? Simon Springer: Makalem, Steem Fook’un 1972 tarihli “Radikal bir coğrafyanın neden Marksist olması gerekir?” makalesine bir cevaptı. Dedim ki marksist olmam gerekmiyor. Radikal coğrafya marksizmin egemen olduğu bir çalışma alanı durumuna gelmiş ve Harvey, radikal coğrafyanın seyri üzerinde derin bir […]

The post Anarşizm, Coğrafya ve Toplumsal Mücadele appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Anarşizmin sadece bir düşünce ve eylem olmasının dışında bilgiye ulaşmakta bir araç olarak da anlamlandırıldığı farklı disiplinlerde, son yıllarda anarşizmin önemini açıklamaya çalışan pek çok çalışma yapıldı. Coğrafya alanında bu tür çalışmalar yapan Simon Springer’ın marksist coğrafyacı David Harvey’le yaptığı tartışmaya daha önce gazetemizde yer vermiştik. Geçtiğimiz aylarda 26A Atölye’nin davetlisi olarak İstanbul’da bir konuşma gerçekleştiren Simon Springer’la anarşizm, coğrafya, toplumsal mücadeleler vb. birçok konu hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.

Meydan Gazetesi: Radikal coğrafya neden anarşist olmalı? Anarşizm ve coğrafya arasında ilişki kurmak neden önemli?

Simon Springer: Makalem, Steem Fook’un 1972 tarihli “Radikal bir coğrafyanın neden Marksist olması gerekir?” makalesine bir cevaptı. Dedim ki marksist olmam gerekmiyor. Radikal coğrafya marksizmin egemen olduğu bir çalışma alanı durumuna gelmiş ve Harvey, radikal coğrafyanın seyri üzerinde derin bir etkiye sahip olmuştu. Bütün bir alanda tek bir perspektifin baskın olduğu zamanlarda ortaya çıkan durgunluktan kaygılanıyordum. 1960’ların sonlarından itibaren Marksizm, özellikle Anglo-Amerikan coğrafyada beyaz erkeklerin egemenliğindeydi ve feministler görmezden geliniyordu. Feminist ve anarşist eleştirileri dikkate almaksızın yalnızca bu Marksist mesajda ısrar eden sadece Harvey değil; diğer coğrafyacılar ve diğer Marksistler için de yapılabilecek çok fazla eleştiri var.

Radikal coğrafya diye adlandırdığımız bir şey varsa, Kropotkin ve Reclus’nün coğrafi bir perspektiften anarşizm hakkında yazıyor olması sayesindedir. Yüzyıl önce var olan bu anarşizm geleneği nasıl olur da belirgin bir şekilde yok sayılır?

Coğrafyada marksist hegemonyayı kırmak için sence ne yapılmalı?

Sanırım coğrafyada marksizm hegemonyası kırılıyor zaten. Genç akademisyenler artık 10 yıl önce olduğu kadar bile marksizmden ilham almıyorlar. Marksizmin ifade ettiği mekânsal siyasetin sokakta, mahallede ve bütün dünyada olup bitenlerle anarşist mekansal siyaset kadar yakın ilişki içinde olmadığının farkındalar.

Anarşizm, kendi toplumlarımızda olup bitenlerin nabzını tutuyor, çünkü anarşizm pratiğinin kaynağı bu topluluklardır. Öte yandan Marksizm, en başından beri, anarşist bir siyasetin sahip olduğu türden bir gerçekliğe sahip olmadan, teori alanı içinde yer alan bir şeydir.

Akademide kendi bilgi imparatorluklarını yaratan akademisyenler var ve insanları marksist bir yörüngeye itmeye çalışıyorlar. Örneğin doktora tezimin başlığı konusunda komite ile uzlaşabilmek için anarşizm yerine post marksizm koymak zorunda kaldım, çünkü bir doktora tezinin başlığında “anarşizm” olmasını istemiyorlardı.

Son birkaç yıl içinde, marksizmin bu tür baskılarını teşhir ettik. Geçen sene başlayan ve her sene yapılacak olan Anarşist Coğrafyacılar Konferansı’nın ilkini İtalya’da organize ettik ve yoğun bir katılım oldu. Bu ilgiyi, egemen marksist politikanın söylenmemiş çok şey bırakmış olmasına ve marksizmin, özellikle David Harvey’nin mekanı, devlet yanlısı bir politikanın getirdiği ilişki biçimleriyle kavramsallaştırmaya çalışmasına bağlıyorum.

Devlet her zaman en önde ve merkezdedir. Devlet kapitalizme olanak sağlar. Devlet olmadan kapitalizm, kapitalizm olmadan da devlet var olamaz. Tarih bunu kanıtlıyor, ne zaman birileri devleti ele geçirip kapitalizmden uzaklaştırmak istese, kapitalizm devletli sürecin içinde kendine bir yer buluyor. Hiyerarşik ilişkilerin temeli budur. Her yönüyle sömürücüdür ve kapitalizmden daha iyi bir sömürü aracı yoktur. Günümüzde marksistlerin bunun üstesinden geldiğini ya da gelebileceğini düşünmüyorum; bunun için bir açıklamaları yok.

Asi Şehirler kitabı çıktığında okudum. Öne sürdüğü mekan politikasına gömülü olarak anarşizme yönelik o kadar fazla çarpıtma vardı ki tepem attı. Bir de tabii ölçek meselesi var. Harvey, bir anarşist projenin imkansız olduğunu ve işe yaramaz bir yerel düşünce olduğunu söylemek için konuyu tekrar tekrar ölçek meselesine getiriyor. Anarşistler Bookchin’in özgür belediyeciliği ya da Kropotkin’in federalist düşüncelerine işaret ettiğinde ise bu yapıların devlet gibi göründüğünü ve devlet gibi işlediğini söylüyor. Harvey, anarşistlerin bahsettiği yatay örgütlenme biçimlerini, politik coğrafyalarımızdaki hiyerarşilerinin yıkılıp yatay olarak yeniden düzenlenmesi düşüncesini anlamamazlıktan geliyor.

Harvey kendini hep anarşistlerin dostu gibi göstermeye çalışıyor. Ama dikkatli okuyunca, anarşistlere ve genelde anarşizme, anarşist düşünceye karşı derin bir düşmanlığı var. “Devlet nedir?”, durup bir düşünelim. Devlet demek polis kuvvetleri demek, kanunlar demek, ordu demek. Kropotkin’in bahsettiği anarşist bir federasyon düşüncesinde bu unsurların hangisi var? Yoklar, yani Harvey bilerek bu çarpıtmaları yapıyor. Ben sadece Harvey’i suçlamıyorum. Bu algı, egosu geniş akademik çevre tarafından sürekli besleniyor.

Neden David Harvey’e karşı çıkılamıyor? Marksistler kişilik kültüne öylesine inanıyorlar ki… Bunu bizzat Marx’ın kişiliğinde görüyoruz, sanki döneminde bu konularda düşünen ve yazan tek kişi oymuş gibi. “Author” (yazar) ve “Authority” (otorite) kelimelerinin kökleri ortaktır bildiğiniz gibi, o zaman yazar nedir? Adım kitapların üstünde yazıyor, bilgiyi toparlayan benim ama düşüncelerimin hepsini sohbetlerden ve ilişkide olduğum topluluklardan edindim. Harvey için de böyle, Marx için de.

Mekan pratiğimizi ve amaçladığımız politikayı düşünürken bu gerçeği hatırlamak, örgütlenme biçimimizi de değiştirecektir. Mesele David Harvey’nin, başka bir akademisyenin ya da politikacının bize ne yapacağımızı söylemesi değil, bizim beraberce bu fikirleri düşünüp değerlendirmemizdir. Bu, marksistlerin öne sürdüğünden tümüyle farklı bir coğrafi tasavvuru ortaya çıkarıyor.

Kitapta commons kavramını kullanıyorsun ama dilimizde bu kavrama ilişkin bir karışıklık var. Farklı siyasi görüşler commons’ı farklı şekilde çevirdiler. Kelimenin gerçek anlamına bakmaya çalıştığımızda komünal ilişki biçimlerine olan yakınlığını görebiliyoruz fakat nedir tam olarak commons?

Bazı açılardan çok açık ve basit bir fikir ama içinde bulunduğumuz kapitalist dünya bu fikri tamamen unutturduğu için karmaşık hale geldi. Temelde commons, Kropotkin’in karşılıklı yardımlaşma ilkesinin coğrafi ifadesi olarak anlaşılabilir.

Literatürün bir kısmında ise dar bir politik tasavvura, yani Henri Lefebvre ve Habermas’ta olduğu gibi özel alan ve kamusal alan kavramlarının içine sıkıştırılmıştır. Özel alan açıkça sermayenin hak iddia ettiği mekanlara işaret ederken kamusal alan halk için, halk tarafından, halkın olan ideal biçimiyle karşımıza çıkıyor ve bu mekana bir müdahale ya da onu sınırlayan bir otorite yok. Gerçekte ise bu mekanlar çoğu zaman devletin kontrolünde. Kamusal alanda sadece devletin etkin olmasını öngören bir politik tasavvurda mekan ile ilgili yapabileceklerimiz sınırlıdır. Ya da düşüncemizi genişletir ve kamusal alanı, komünal mekana dönüştürmek üzere geri almayı tasavvur ederiz ve görmek istediğimiz commons vizyonuna yaklaşabiliriz.

Commons konusundaki karışıklığın bir diğer boyutu ise mülkiyet kavramı. Bu mesele, Kamboçya’daki çalışmamda özellikle kavgasını verdiğim bir mesele. Bu kavga, çok farklı bir coğrafi sahiplik anlayışına sahip olan Kamboçyalı köylülerin her gün yaşadığı deneyimleri yansıtıyor. Bu anlayış tapu gibi bir belgeye değil, fiili kullanım esasına dayanıyor. Proudhon’un mülkiyet ve zilyet arasında gösterdiği ayrımdaki gibi. Sıradan Kamboçyalı, toprak sahipliğini zilyet olarak algılar; toprağı kim ekiyorsa toprak onundur.

Buna karşılık mülkiyet nedir? Mülkiyet hırsızlıktır, mülkiyetin temelinde egemenlik hakkı düşüncesinin olduğunu söyleyen Proudhon, mülkiyet sahibine tanınan bu hakkın, onun mülkü istediği gibi kullanma ve suistimal etme hakkı olduğunu gösterir. Zilyetin tersine mülkiyet, temelde bir sömürü aracı haline gelir. Mülkiyet, geçmişte kralların kutsallığına dayanırken günümüzde devlete ve onun yasal otoritesine dayanır. Dünyanın genelinde mekan politikası gittikçe daha fazla mülkiyet ilişkilerine sıkıştırılıyor. Bunun arkasında devasa kurumlar var. IMF ve Dünya Bankası kanca attıkları her ülkede kadastro rejimi kanunlarını dayatıyor çünkü bu alan her zaman kapitalizmin beşiği olmuştur.

Commons düşüncesi Kamboçya köylülerinin anlayışına benzer, fakat zilyetlik bireysel değil komünaldir. Toplumun fiili kullanımına dayanır. Kamusal alanı commons olarak düşündüğümüzde mülkiyet düşüncesini sürdüren kuvvetlerin ciddi saldırılarına uğrarız, yani devletin saldırısına. İşte yine devlet ve kapitalizmin nasıl birlikte hareket ettiğini görüyoruz. Devlet enine boyuna kapitalizmin içine örülmüştür, bu örgüyü çözmek imkansızdır.

Mahalle düzeyinde commons yaratmak için çabalar görüyoruz. Devletin ve kapitalizmin bizi nasıl koşullandırdığı hakkında büyük bir söylem var. Koşullandırıyor ama bizim hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bir etkinliğimiz de var. Bir grup anne-babanın çocuklarına tek başına bakmaya çalışmak ve ücretli kreşlere vermek yerine çocuk bakım kooperatifi örgütlemesi gibi basit bir şey de olabilir bu. Bunun işlemesi için nasıl bir mekan gerekir? Ancak daha yakın ve daha kolektif yaşamaya başladığımızda bu mekanlar mümkün olabilir. Bu şekilde commons düşüncesini yeniden ele alırsak, belirgin bir mekan politikasını görürüz. Zorluk burada başlıyor çünkü dünyamız mülkiyet ilişkileri ile sarılı ve çoğumuz kendimizi dünyaya karşı yalnız bireyler olarak görüyoruz. Yaşamı güzel kılan ise birbirimizle kurduğumuz kalıcı ve güçlü bağlardır. Farklı şekillerde bir araya gelerek mekanlarımızı commons düşüncesini içeren bir anlayışla yeniden düzenlemek, bu bağları kurmakla mümkün olacaktır.

Radikal coğrafyayı başlatan çalışmalarıyla Reclus ve Kropotkin’den bahsettin. Peki ya güncel anarşist coğrafyayı araştırabileceğimiz kaynaklar neler?

Coğrafya konusunda dünyadaki en büyük organizasyon olan AAG’nin 10.000 kişinin katıldığı yıllık konferansında mutlaka birkaç tane anarşist coğrafya oturumu yapıyoruz. Geçen yıl Uluslararası Coğrafyacılar Birliği’nin Moskova ve Bolivya toplantılarında Kropotkin oturumları yaptık. 2016’da Anarşist Coğrafyalar üzerine pedagoji, teori ve direniş üzerine bir üçleme yayınladık, siz de Meydan gazetesinde duyurdunuz.

Şu anda Anarşist Politik Ekoloji üzerine 4 ciltlik kolektif bir çalışmanın içerisindeyim. Ayrıca Anarşist Çalışmalar Ağı’yla ilişkileniyoruz ve onların konferanslarına da katılım yüksek. Artık tabu olmayan anarşizmin temellerini inşa etmeye çalışıyoruz ve bu farkındalığı arttırıyor. Bunu kendi uzmanlık alanımız haline getirmeye çalışmak yerine daha fazla insanı dahil etmeye çalışıyoruz.

Bir çok insanın çalışmalarını anarşizm başlığında değerlendirebilirim ama hepsi kendilerine anarşist demiyorlar. Örneğin Doreen Massey’nin kitabı “Mekan’a Dair” coğrafyanın sürekli evrilen bir süreç olduğunu ve bizim onu sürekli yeniden şekillendirdiğimizi gösteriyor. Mekanı yeniden şekillendirenin sadece devlet ya da kapitalizm değil, kendimiz olduğunu ve mekandaki evrimin bizi önceden belirlenmiş bir yere götürmediğini gösteriyor.

Audrey Kobayashi ırk politikaları; Rhys Jones sınırlar, Federico Ferreri ise Kropotkin ve Reclus’nün arşivleri üzerine çalışıyorlar. Anthony Ince, Gerónimo Barrera gibi başka anarşist coğrafyacılar devlet karşıtı coğrafyaları; Richard J. White gündelik hayattaki karşılıklı yardımlaşma ilişkilerini; Ophélie Veron, anarşist feminizmi araştırıyor.

Rojava ve Chiapas gibi coğrafyalar ve buradaki süreçler bizim için önemli. Bu deneyimler hakkında ne düşünüyorsun?

Her iki toplumla da bir bağlantım olmadığı için bir şey söylemem zor. Kamboçya’da yaptığım çalışmada bile politik olarak kendimi dışarıdan biri olarak görüyorum. Ben Kamboçyalı değilim ve onlar adına, onların politik vizyonlarını konuşamam. Toplumlarla kurduğum politik ilişkide kendi görüşlerimi dayatmak yerine onlarla birlikte çalışmayı ve birlikte çalıştığım insanların dünyaya iletmek istediği mesajları dillendirmeyi tercih ediyorum. Aynı zamanda bu hareketler bana ilham veriyor. Bunlar sadece teori değil, çeşitli biçimlerde görünür hale gelen fikirler. Bookchin’in düşüncesinin nasıl benimsendiğine bakın. Bu düşüncelerin belirli bir anlayış içerisinde uygulanıyor olması ne kadar ilham verici.

Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 46. sayısında yayınlanmıştır.

The post Anarşizm, Coğrafya ve Toplumsal Mücadele appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/10/14/anarsizm-cografya-ve-toplumsal-mucadele/feed/ 0
26A Atölye’de Simon Springer İle “Anarşizm, Coğrafya ve Oluş Politikaları” Aktarımı Yapıldı https://meydan1.org/2018/06/19/26a-atolyede-simon-springer-ile-anarsizm-cografya-ve-olus-politikalari-aktarimi-yapildi/ https://meydan1.org/2018/06/19/26a-atolyede-simon-springer-ile-anarsizm-cografya-ve-olus-politikalari-aktarimi-yapildi/#respond Tue, 19 Jun 2018 07:57:31 +0000 https://seninmedyan.org/?p=39864 Coğrafya disiplininin anarşist köklerine ilişkin çalışmalar yapan, anarşist coğrafyacı Simon Springer, 26A Atölye’nin konuğuydu. Giriş konuşmasının ardından sözü alan Springer aktarımına Kropotkin ve Reclus başlığı altında Kropotkin’in “Karşılıklı Yardımlaşma” ve Reclusnün “Evrensel Coğrafya” kavramlarının ne olduğu ve günümüzde coğrafya için ne ifade ettiğiyle başladı. Sonrasında ortaklık, mülkiyet, şiddet, marksizm gibi konulara dair yorumlarıyla devam ettiği […]

The post 26A Atölye’de Simon Springer İle “Anarşizm, Coğrafya ve Oluş Politikaları” Aktarımı Yapıldı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Coğrafya disiplininin anarşist köklerine ilişkin çalışmalar yapan, anarşist coğrafyacı Simon Springer, 26A Atölye’nin konuğuydu.

Giriş konuşmasının ardından sözü alan Springer aktarımına Kropotkin ve Reclus başlığı altında Kropotkin’in “Karşılıklı Yardımlaşma” ve Reclusnün “Evrensel Coğrafya” kavramlarının ne olduğu ve günümüzde coğrafya için ne ifade ettiğiyle başladı. Sonrasında ortaklık, mülkiyet, şiddet, marksizm gibi konulara dair yorumlarıyla devam ettiği konuşmasına marksizm ve anarşizmin ontolojik ve epistemolojik farklılıklarını açıkladığı kısımla devam etti.

“Politik Olanaklılık” ve “Umut” kavramlarından bahsettiği metni de katılımcılarla paylaşmasının ardından soru cevap kısmına geçildi. Anarşizmin, farklı disiplinlerle kurduğu ilişkinin ne kadar ufuk açıcı olduğuna dair önemli çıkarımlarda bulunmamızı sağlayan etkinlik soru cevap kısmının ardından sonlandırıldı.

The post 26A Atölye’de Simon Springer İle “Anarşizm, Coğrafya ve Oluş Politikaları” Aktarımı Yapıldı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/06/19/26a-atolyede-simon-springer-ile-anarsizm-cografya-ve-olus-politikalari-aktarimi-yapildi/feed/ 0
26A Atölye’de Bugün: Anarşizm Coğrafya ve Oluş Politikaları-Simon Springer https://meydan1.org/2018/06/17/26a-atolyede-bugun-anarsizm-cografya-ve-olus-politikalari-simon-springer/ https://meydan1.org/2018/06/17/26a-atolyede-bugun-anarsizm-cografya-ve-olus-politikalari-simon-springer/#respond Sun, 17 Jun 2018 07:28:05 +0000 https://seninmedyan.org/?p=39800 Coğrafya disiplininin anarşist kökenine ilişkin çalışmalarıyla bilinen Simon Springer, bugün saat 19:00’da 26A Atölye’de olacak.  Victoria Üniversitesi Coğrafya bölümünde çalışan Springer 2016 yılında yayınladığı “Coğrafya’nın Anarşist Kökeni” isimli çalışmasında konu edindiği tartışmaları farklı bir çok platformda yayınlama fırsatı buldu. “Radikal Coğrafya Neden Anarşist Olmalıdır?” isimli yazısıyla David Harvey ile bir polemik başlattı. Springer, Elisee Reclus ve […]

The post 26A Atölye’de Bugün: Anarşizm Coğrafya ve Oluş Politikaları-Simon Springer appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Coğrafya disiplininin anarşist kökenine ilişkin çalışmalarıyla bilinen Simon Springer, bugün saat 19:00’da 26A Atölye’de olacak. 

Victoria Üniversitesi Coğrafya bölümünde çalışan Springer 2016 yılında yayınladığı “Coğrafya’nın Anarşist Kökeni” isimli çalışmasında konu edindiği tartışmaları farklı bir çok platformda yayınlama fırsatı buldu. “Radikal Coğrafya Neden Anarşist Olmalıdır?” isimli yazısıyla David Harvey ile bir polemik başlattı. Springer, Elisee Reclus ve Pyotr Kropotkin’in bu alana dair yaptığı çalışmaların bilinçli bir yok saymaya ve görmezden gelinmeye tabi tutulduğunu ısrarla vurguluyor.

Etkinlikte toplumsal muhalefetin gündemini son yıllarda en çok etkileyen alanlardan biri olan uzam/mekan politikalarıyla da doğrudan ilişkili olan coğrafyaya ve anarşizme odaklanılacak.

Konu ile ilgili olarak aylık anarşist gazete Meydan’da yayınlanan yazılara şu linklerden ulaşılabilir

https://meydan1.org/yazarlar/2017/03/anarsistlerin-teori-ve-pratik-tartismalari-3-radikal-cografya-tartismasi-2/

https://meydan1.org/gundem/2017/03/anarsistlerin-teori-ve-pratik-tartismalari-3-radikal-cografya-tartismasi/

https://meydan1.org/gundem/2017/05/anarsistlerin-teori-ve-pratik-tartismalari-3-radikal-cografya-tartismasi-3/

 

Kadıköy 26A Atölye: Osmanağa Mahallesi, Serasker Caddesi, Mimar Çıkmazı Sokak, No:9/3

The post 26A Atölye’de Bugün: Anarşizm Coğrafya ve Oluş Politikaları-Simon Springer appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/06/17/26a-atolyede-bugun-anarsizm-cografya-ve-olus-politikalari-simon-springer/feed/ 0
Bu Akşam 26A Atölye’de: ”Referandum Sonrası Katalonya” Söyleşisi https://meydan1.org/2017/12/01/bu-aksam-26a-atolyede-referandum-sonrasi-katalonya-soylesisi/ https://meydan1.org/2017/12/01/bu-aksam-26a-atolyede-referandum-sonrasi-katalonya-soylesisi/#respond Fri, 01 Dec 2017 08:57:31 +0000 https://seninmedyan.org/?p=22383 Yeni dönem aktarımlarına Kasım ayında başlayan 26A Atölye Aralık ayına  referandum sonrası Katalonya’nın konuşulacağı bir söyleşiyle giriyor. Pablo Blasco (CNT) ve Hüseyin Civan’ın (DAF) katılımıyla gerçekleşecek olan söyleşide, referandum ve referandum sonrasında Katalonya’nın ”bağımsızlığı” konusu ve CNT’nin bağımsızlığa yaklaşımı konuşulacak. “Referandum Sonrası Katalonya’nın Bağımsızlığı & İspanya Krizi-CNT Değerlendirmesi “ bu akşam saat 19:00’da Taksim 26A Atölye’de. 26A Atölye: Katip Mustafa Çelebi Mahallesi […]

The post Bu Akşam 26A Atölye’de: ”Referandum Sonrası Katalonya” Söyleşisi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Yeni dönem aktarımlarına Kasım ayında başlayan 26A Atölye Aralık ayına  referandum sonrası Katalonya’nın konuşulacağı bir söyleşiyle giriyor.

Pablo Blasco (CNT) ve Hüseyin Civan’ın (DAF) katılımıyla gerçekleşecek olan söyleşide, referandum ve referandum sonrasında Katalonya’nın ”bağımsızlığı” konusu ve CNT’nin bağımsızlığa yaklaşımı konuşulacak.

“Referandum Sonrası Katalonya’nın Bağımsızlığı & İspanya Krizi-CNT Değerlendirmesi “ bu akşam saat 19:00’da Taksim 26A Atölye’de.

26A Atölye: Katip Mustafa Çelebi Mahallesi Tel Sokak No. 26/A Taksim

 

 

The post Bu Akşam 26A Atölye’de: ”Referandum Sonrası Katalonya” Söyleşisi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/12/01/bu-aksam-26a-atolyede-referandum-sonrasi-katalonya-soylesisi/feed/ 0
Bilginin, Paylaşma ve Dayanışmayla Özgürce Öğrenimi Mümkün! https://meydan1.org/2017/11/14/bilginin-paylasma-dayanismayla-ozgurce-ogrenimi-mumkun/ https://meydan1.org/2017/11/14/bilginin-paylasma-dayanismayla-ozgurce-ogrenimi-mumkun/#respond Tue, 14 Nov 2017 11:57:28 +0000 https://seninmedyan.org/?p=20547 Devletin resmi ideolojisini kabul ettirmek ve kapitalizmin kendi çarkını döndürmek için manipüle ettiği bilgi, aslında yaşamın içinden çıkmıştır. Dolayısıyla bilgiyi arayacağımız yer de yaşamın kendisidir. Edindiğimiz “yaşamın bilgisi”ni elden ele, dilden dile yaymaya… İktidarın Araç Olarak Kullandığı Bilgiye Karşı: Bilgiyi hapseden kapitalizm ve devletler; bütün iktidarlar, kurdukları her türlü eğitim merkeziyle sisteme uyumlu köle yetiştirme […]

The post Bilginin, Paylaşma ve Dayanışmayla Özgürce Öğrenimi Mümkün! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Devletin resmi ideolojisini kabul ettirmek ve kapitalizmin kendi çarkını döndürmek için manipüle ettiği bilgi, aslında yaşamın içinden çıkmıştır. Dolayısıyla bilgiyi arayacağımız yer de yaşamın kendisidir. Edindiğimiz “yaşamın bilgisi”ni elden ele, dilden dile yaymaya…

İktidarın Araç Olarak Kullandığı Bilgiye Karşı:

Bilgiyi hapseden kapitalizm ve devletler; bütün iktidarlar, kurdukları her türlü eğitim merkeziyle sisteme uyumlu köle yetiştirme alanları açıyor. Her an gözetlenen ve denetlenen, dört bir yanını sivil ya da üniformalı polislerin, özel güvenlik görevlilerinin sardığı bu alanları, özgürlük alanları olarak göstermeye çalışıyor. Tek bir kesimin tekelinde toplanan bilgi, bu özgürlük alanı olarak gösterilen üniversitelere hapsedilerek bir anlamda elitize ediliyor. Herkesin ulaşamayacağı kampüs duvarlarının ardına saklanıyor. Öğreten ve öğrenen ayrımının keskinliğiyle, hiyerarşi ve itaati içselleştirmemiz sağlanıyor.

İktidarların değiştirdiği, manipüle ettiği ya da ortadan kaldırarak yerine yenisini koyduğu bilgiyle, gerçekle yalanı ayırt edemez hale geliyoruz. Beyinlerimiz, ezberci eğitimle öyle bir hal alıyor ki, farklılık ve yaratımdan gittikçe uzaklaşıyoruz. Böylece bilgi birey için ulaşılamaz bir iktidar aracına dönüşüyor.

Yaşamın Bilgisi İçin:

Yaşamın bilgisini aramak, var olanın tüm ayrıntılarıyla yeniden keşfine yapılan keyifli bir yolculuk gibidir. Bilgiyi edinen, bilmeyene aktarır. Diller, kültürler aktarılır. Farklılıkların zenginliğiyle bilgi paylaştıkça yayılır. Bütün bunlar, aktarılmayınca, bilinmeyince kaybolur.

Bizlere düşense hapsedilen, elitize edilen, tahakküm ve iktidar aracına dönüştürülen, bazen de yok edilmeye çalışılan bilgiyi dayanışmayla yeniden keşfederek, paylaşmayla çoğaltmaktır. Bu koşullarda ihtiyacımız olan, bilginin özgürce aktarımı sürecinin gerçekleşebileceği alanlar yaratmaktır.

Bilgiyi bir kesimin tekelinde bıraktığımız, itaatin aracı haline getirilmesine göz yumduğumuz, hapsedilmesine duyarsız kaldığımız bir durumda; bilgi ne kadar “yaşamdan” olabilir ki?

26A Atölye: Vazgeçmeyenler Oldukça!

26A Kolektifi, kurulduğu yıldan bu yana, yaşamın bilgisini esas aldı. Yaşamsal bilgiyi aradı, yeniden keşfe çıktı, birlikte üreterek ve uygulayarak yol aldı.

O günden bu güne kolektif deneyimini büyüten 26A, 2016 yılında, tam bir yıl önce, bu bilgiyi çoğaltmak ve yaygınlaştırmak için yeni bir alan daha yarattı. İçerisinde kütüphane ve kitap okuma bölümleri, kesme biçme atölyesi, bilgi paylaşımı için farklı konulardaki aktarımların gerçekleşeceği kara tahtası ile birlikte üretmek ve yeni deneyimler oluşturmak için 26A Atölye’nin kapısını açtı. Devlet ve kapitalizmin rantsal dönüşümlerinin baskısıyla sıkıştırılan Taksim’de, serüvenin ilk başladığı yerde 26A Taksim’in üst katında.

Atölyede bir yıl içerisinde farklı diller ve farklı kültürlerden anarşizmin tarihine, kadın mücadelesinden halkların özgürlük mücadelelerine ve ekolojiye, tiyatrodan sinemanın ötekilerine, şiirden türküye, spordan oyuna, ritüel ve performansa, geçmişten günümüze devlet anlayışlarından alternatif öğrenim metodlarına, felsefeden arkeolojiye hatta mitolojiye dair yüzü aşkın aktarım gerçekleştirildi.

Bilginin her yerde, yaşamın her alanında olduğu farkındalığıyla, yaşamın her alanından, en ince detaylardan seçilen konu başlıklarıyla gerçekleştirilen aktarımlar, 26A Atölye’nin “Kara Tahta” bölümünde yapıldı. Kara tahta, çoğunluğun okulundan hatırladığı bilginin otoriter biçimde zorla empoze edildiği bir araç olarak görünebilir. Ancak atölye katılımcılarına bir dersliği, bir sıkışmışlığı, bir korkuyu, bir bilememe cezasını hatırlatmıyordu artık; tüm bunlara karşı koymanın bir yolu olmuştu. Tebeşirle yazılıp silindi ve bilgi sohbetle elden ele, dilden dile yayıldı.

Aktarıcı, seçtiği konuda akademisyen, yetkili, otorite olduğu için değil; o konuyu merak ettiği, araştırdığı, deneyimlediği ve paylaşmak istediği için aktarıcıydı. Eksik bıraktığı konu, başka bir aktarımda başka bir aktarıcı tarafından tamamlandı. Aktarımlara isteyen herkes, ücretsiz bir şekilde katıldı ve katılanlar, sadece dinlemek, o alanı tüketerek terk etmek için katılmadı; aktarılan bilgiye kendi bilgilerini de kattı.

Kolektif 26A senelerdir yarattığı anlayışı “Önce pratikle ve sonra o pratikte teoriyi bul!” sözüyle oluşturmuştur. Bir yıldır yine yeni bir pratikle, bilginin paylaşma ve dayanışmayla özgürce aktarımının mümkün olduğunu gösteren 26A Atölye, kapısını aralayan herkesi birlikte düşlemeye, düşünmeye, düşündüğünü de beraberce eylemeye çağırıyor. Kasım ayı itibariyle yeniden açtığı kapısının ardında, 200’ü aşkın kitaptan oluşan anarşizm kitaplığını okumaya ve tartışmaya, kesme biçme atölyesinde birlikte üretmeye, kara tahtasında özgür bilgi paylaşımlarına çağırıyor herkesi.

Dünyada alternatif olabilecek farklı modellerin yer aldığı gazetemizin bu sayısında, özgürlüğün yaratıldığı böyle zeminlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Bizler de Meydan Gazetesi olarak, herkesi bu zeminlere davet ediyoruz.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 41. sayısında yayınlanmıştır. 

 

26A Atölye’nin Kasım Ayı Programı:

The post Bilginin, Paylaşma ve Dayanışmayla Özgürce Öğrenimi Mümkün! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/14/bilginin-paylasma-dayanismayla-ozgurce-ogrenimi-mumkun/feed/ 0
VR-DER’den 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü Etkinlikleri https://meydan1.org/2017/05/14/vr-derden-15-mayis-dunya-vicdani-retciler-gunu-etkinlikleri/ https://meydan1.org/2017/05/14/vr-derden-15-mayis-dunya-vicdani-retciler-gunu-etkinlikleri/#respond Sun, 14 May 2017 16:31:26 +0000 https://seninmedyan.org/?p=5569 Vicdani Ret Derneği, 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü nedeniyle bir dizi etkinlik düzenliyor. Vicdani Ret Derneği’nin (VR-DER) ilk etkinliği, 15 Mayıs Pazartesi günü Dünya Vicdani Retçiler Günü için Saat 15:00’de İnsan Hakları Derneği (IHD) İstanbul Şubesi ‘nde yapılacak olan “OHAL’de Savaş ve Vicdani Ret” konulu basın toplantısı. Basın toplantısının ardından yeni Vicdani ret açıklamaları gerçekleşecek. […]

The post VR-DER’den 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü Etkinlikleri appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Vicdani Ret Derneği, 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü nedeniyle bir dizi etkinlik düzenliyor.

Vicdani Ret Derneği’nin (VR-DER) ilk etkinliği, 15 Mayıs Pazartesi günü Dünya Vicdani Retçiler Günü için Saat 15:00’de İnsan Hakları Derneği (IHD) İstanbul Şubesi ‘nde yapılacak olan “OHAL’de Savaş ve Vicdani Ret” konulu basın toplantısı. Basın toplantısının ardından yeni Vicdani ret açıklamaları gerçekleşecek.

16 Mayıs Salı günü Saat 19:00’da 26A Atölye’de Vicdani Ret Derneği Eşbaşkanı avukat Gökhan Soysal’ın katılımıyla “OHAL’de Vicdani Ret” konulu bir atölye gerçekleştirilecek. Bu atölyede, olağanüstü hal koşullarında kanun hükmünde kararnamelerle getirilmek istenen sivil ölümlere karşı en etkili sivil itaatsizlik biçimlerinden olan vicdani reddin OHAL’den ne kadar etkilendiği konuşulacak ve  vicdani reddin dününün, bugününün ve yarınının   hukuki boyutu ele alınacak.

The post VR-DER’den 15 Mayıs Dünya Vicdani Retçiler Günü Etkinlikleri appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/05/14/vr-derden-15-mayis-dunya-vicdani-retciler-gunu-etkinlikleri/feed/ 0
Tarihteki Anarşist Kadınlar Aktarımı Bu Akşam 26A Atölye’de https://meydan1.org/2017/04/27/tarihteki-anarsist-kadinlar-aktarimi-aksam-26a-atolyede/ https://meydan1.org/2017/04/27/tarihteki-anarsist-kadinlar-aktarimi-aksam-26a-atolyede/#respond Thu, 27 Apr 2017 15:04:18 +0000 https://seninmedyan.org/?p=3562 26A Atölye’nin Kara Tahta Nisan ayı etkinlikleri çerçevesinde  bu akşam “Tarihteki Anarşist Kadınlar” aktarımının ikincisi gerçekleştirilecek.Özlem Erdoğan tarafından gerçekleştirilecek ve geçtiğimiz 8 Mart’ta yapılan birincisinin devamı niteliğinde olmayan aktarım saat 19:30’da başlayacak ve 50 dakika sürecek. Aktarımda Arjantin’den İtalya’ya, Kuzey Amerika’dan Japonya’ya kadar; yaşamlarını erkek egemenliğine ve iktidarlara karşı kavga vererek, bulundukları her yerde kadın […]

The post Tarihteki Anarşist Kadınlar Aktarımı Bu Akşam 26A Atölye’de appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

26A Atölye’nin Kara Tahta Nisan ayı etkinlikleri çerçevesinde  bu akşam “Tarihteki Anarşist Kadınlar” aktarımının ikincisi gerçekleştirilecek.Özlem Erdoğan tarafından gerçekleştirilecek ve geçtiğimiz 8 Mart’ta yapılan birincisinin devamı niteliğinde olmayan aktarım saat 19:30’da başlayacak ve 50 dakika sürecek.

Aktarımda Arjantin’den İtalya’ya, Kuzey Amerika’dan Japonya’ya kadar; yaşamlarını erkek egemenliğine ve iktidarlara karşı kavga vererek, bulundukları her yerde kadın dayanışmasını örerek, anarşizmi yaşayarak yaratan kadınların hikayeleri ve deneyimleri konuşulacak.

26A Atölye adres:Tel Sokak No. 26/A Taksim İstanbul (Kafe 26A üstü)
Tel: 0212 243 60 85

The post Tarihteki Anarşist Kadınlar Aktarımı Bu Akşam 26A Atölye’de appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/04/27/tarihteki-anarsist-kadinlar-aktarimi-aksam-26a-atolyede/feed/ 0
1 Mayıs’ın Gerçek Tarihi Kara Tahta’da https://meydan1.org/2017/04/26/1-mayisin-gercek-tarihi-kara-tahtada/ https://meydan1.org/2017/04/26/1-mayisin-gercek-tarihi-kara-tahtada/#respond Wed, 26 Apr 2017 10:21:31 +0000 https://seninmedyan.org/?p=3377   1 Mayıs’a birkaç gün  kala, 26A Atölye’de gerçekleştirilen Kara Tahta aktarımlarında bu akşam 19.30’da 1886 Chicago Haymarket Direnişi’nin anlatılacağı 1 Mayıs etkinliği yapılacak. Rıfat Güven tarafından “İşçi-Patron Kavgasının Anarşist Kökeni 1 Mayıs 1886”  başlığıyla gerçekleştirilecek etkinlikte, 1886’da Anarşistlerin de aralarında olduğu Haymarket işçilerinin,patronlara karşı “Günde 8 Saat” için verdikleri mücadele sonrası 1 Mayıs’ın doğuşu […]

The post 1 Mayıs’ın Gerçek Tarihi Kara Tahta’da appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 


1 Mayıs’a birkaç gün  kala, 26A Atölye’de gerçekleştirilen Kara Tahta aktarımlarında bu akşam 19.30’da 1886 Chicago Haymarket Direnişi’nin anlatılacağı 1 Mayıs etkinliği yapılacak. Rıfat Güven tarafından “İşçi-Patron Kavgasının Anarşist Kökeni 1 Mayıs 1886”  başlığıyla gerçekleştirilecek etkinlikte, 1886’da Anarşistlerin de aralarında olduğu Haymarket işçilerinin,patronlara karşı “Günde 8 Saat” için verdikleri mücadele sonrası 1 Mayıs’ın doğuşu dinleyicilere aktarılacak.

The post 1 Mayıs’ın Gerçek Tarihi Kara Tahta’da appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/04/26/1-mayisin-gercek-tarihi-kara-tahtada/feed/ 0