26A – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 30 Dec 2020 12:58:29 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Kolektif 26A Dayanışmaya Çağırıyor: Yeni Bir Yıla Umutla https://meydan1.org/2020/12/30/kolektif-26a-dayanismaya-cagiriyor-yeni-bir-yila-umutla/ https://meydan1.org/2020/12/30/kolektif-26a-dayanismaya-cagiriyor-yeni-bir-yila-umutla/#respond Wed, 30 Dec 2020 12:58:28 +0000 https://meydan1.org/?p=68281 Yaklaşık 10 yıldır; patronsuz ve sömürüsüz , gönüllülüğe dayanan bir model ile işleyen kafesi*, gerçekleştirdikleri etkinlikler ve atölyeler ile kapitalizme ve kapitalist ilişkilere karşı paylaşma ve dayanışma kültürüyle bir alternatif olarak varlığını sürdüren anarşist kolektif 26A, korona krizine rağmen daha fazla hareket etmek için dayanışma takvimleriyle “Yeni Bir Yıla Umutla” diyerek dayanışmayı büyütmeye çağırıyor. *Ağustos […]

The post Kolektif 26A Dayanışmaya Çağırıyor: Yeni Bir Yıla Umutla appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Yaklaşık 10 yıldır; patronsuz ve sömürüsüz , gönüllülüğe dayanan bir model ile işleyen kafesi*, gerçekleştirdikleri etkinlikler ve atölyeler ile kapitalizme ve kapitalist ilişkilere karşı paylaşma ve dayanışma kültürüyle bir alternatif olarak varlığını sürdüren anarşist kolektif 26A, korona krizine rağmen daha fazla hareket etmek için dayanışma takvimleriyle “Yeni Bir Yıla Umutla” diyerek dayanışmayı büyütmeye çağırıyor.


*Ağustos 2009’da ilk kafesini Taksim’de açan Kolektif 26A, Kadıköy’deki kafesini ise 2011 yılında açtı. 2019’da Taksim’de başlayan rantsal dönüşüm ve bu sene başlayan korona krizi sebebiyle Taksim 26A kapansa da “Vazgeçmeyenler oldukça,her bitiş bir başlangıçtır” diyen Kolektif 26A Kadıköy’deki kafesiyle ve atölyeleriyle varlığını sürdürmeye devam ediyor.

The post Kolektif 26A Dayanışmaya Çağırıyor: Yeni Bir Yıla Umutla appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/12/30/kolektif-26a-dayanismaya-cagiriyor-yeni-bir-yila-umutla/feed/ 0
4. Gıda Toplulukları ve Kooperatifleri Çalıştayı Başladı https://meydan1.org/2019/12/29/4-gida-topluluklari-ve-kooperatifleri-calistayi-basladi/ https://meydan1.org/2019/12/29/4-gida-topluluklari-ve-kooperatifleri-calistayi-basladi/#respond Sun, 29 Dec 2019 08:12:25 +0000 https://meydan.org/?p=52708 Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen Gıda Toplulukları ve Kooperatifleri Çalıştayı, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde saat 09:00’da başladı. Çeşitli atölye çalışmaları ile başlayan çalıştay önceki çalıştayların ve paydaşların tanıtımı ile başladı. Coğrafyanın farklı bölgelerinden gelen üreticilerin ürünlerinin de yer aldığı, çeşitli atölyeler ve sunumların yapılacağı çalıştay gün boyu devam edecek.

The post 4. Gıda Toplulukları ve Kooperatifleri Çalıştayı Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Bu yıl dördüncüsü gerçekleştirilen Gıda Toplulukları ve Kooperatifleri Çalıştayı, Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezi’nde saat 09:00’da başladı.

26A Kolektifi de çalıştayın düzenleyicileri arasında yer alıyor.

Çeşitli atölye çalışmaları ile başlayan çalıştay önceki çalıştayların ve paydaşların tanıtımı ile başladı. Coğrafyanın farklı bölgelerinden gelen üreticilerin ürünlerinin de yer aldığı, çeşitli atölyeler ve sunumların yapılacağı çalıştay gün boyu devam edecek.

Barış Manço Kültür Merkezinde gerçekleştirilecek olan çalıştayın günlük programı

The post 4. Gıda Toplulukları ve Kooperatifleri Çalıştayı Başladı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/12/29/4-gida-topluluklari-ve-kooperatifleri-calistayi-basladi/feed/ 0
Röportaj: Alexander Khost: “Eğitmeyen Okullarda Oyunla Öğrenmek” https://meydan1.org/2019/06/14/roportaj-alexander-khost-egitmeyen-okullarda-oyunla-ogrenmek/ https://meydan1.org/2019/06/14/roportaj-alexander-khost-egitmeyen-okullarda-oyunla-ogrenmek/#respond Fri, 14 Jun 2019 12:12:51 +0000 https://test.meydan.org/2019/06/14/roportaj-alexander-khost-egitmeyen-okullarda-oyunla-ogrenmek/ Alternatif eğitim modelleri hakkında gerçekleştirdiğimiz araştırmalar, tartışmalar, yazılar ve röportajlara devam ediyoruz. Gazetemizin 47. sayısında öz yönelimli öğrenme hakkında röportaj yaptığımız Alexander Khost ile bu kez, Kadıköy’de gerçekleştirilen, alternatif eğitim üzerine farklı yaklaşımlardan pratiklerin aktarıldığı ve kendisinin de katıldığı sempozyum ve 26A Atölye’de yaptığı etkinlik üzerinden bir sohbet gerçekleştirdik. Merhaba Alex, bazı okuyucularımızın bildiği gibi […]

The post Röportaj: Alexander Khost: “Eğitmeyen Okullarda Oyunla Öğrenmek” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Alternatif eğitim modelleri hakkında gerçekleştirdiğimiz araştırmalar, tartışmalar, yazılar ve röportajlara devam ediyoruz. Gazetemizin 47. sayısında öz yönelimli öğrenme hakkında röportaj yaptığımız Alexander Khost ile bu kez, Kadıköy’de gerçekleştirilen, alternatif eğitim üzerine farklı yaklaşımlardan pratiklerin aktarıldığı ve kendisinin de katıldığı sempozyum ve 26A Atölye’de yaptığı etkinlik üzerinden bir sohbet gerçekleştirdik.

Merhaba Alex, bazı okuyucularımızın bildiği gibi birkaç hafta önce bir sempozyum için Türkiye’deydin ve 26A Atölye’de öz yönelimli eğitim üzerine bir etkinlik gerçekleştirdin… Öncelikle çocuk hakları konusundaki perspektifini ve dünyanın birçok yerinde edindiğin deneyimleri öğrenmek bizim için çok ilham vericiydi. Buradaki deneyimin nasıldı ve Türkiye’deki durum hakkında izlenimlerin neler?

Her şeyden önce, Kolektif 26A’da tanıştığım harika insanlar beni o kadar nezaket ve içtenlikle karşıladı ki ne kadar teşekkür etsem azdır. Hepinize çok teşekkür ederim. Bana derinden ilham verdiniz. Alternatif Eğitim Sempozyumu da güzel bir buluşmaydı ama sempozyumun asıl ilgi alanı daha çok yukarıdan aşağı, yetişkin güdümlü eğitim modelleri gibi gözüküyordu ki bence bunlar hala çocuk haklarını ihlal ediyor.

Türkiye’de çocuk hakları mücadelesinin bir çok açıdan ABD’de olduğundan çok daha zorlu olduğunu görüyorum. ABD eğitim kanunları o kadar katı değil ve bu yüzden istersek Öz Yönelimli Eğitim yapıp “cezasız” kurtulabiliyoruz. Ancak baskıyla birlikte daha fazla tutku geliyor. Ve Türkiye’de çocuk haklarıyla ilgilenen insanların gerekli değişiklikleri yapmak için çok daha motive ve kararlı olduklarına şahit oldum. ABD, çoğu zaman topluma sahte “seçenek” sunarak, kapitalizmi gerçekten protesto etmemizin önünü tıkıyor.

Sonuçta çocuk haklarına inananlar her iki ülkede aynı mücadeleyi yürütüyor; çocuklar duygusal ve hatta bazen fiziksel şiddetle eziliyor. İnsanların büyük çoğunluğu bu durumun zalimliğini ve çocukluktaki ezilmenin topluma getirdiği korkunç etkileri anlamıyor gözüküyorlar.

Bir hayvan yaşamının erken döneminde travma yaşadığı zaman o hayvanın yetişkin olduğunda nasıl zorluklar çektiğini açıkça kabul ediyoruz. Fakat aynısının insanlar için geçerli olduğunu reddediyoruz. Devletin zorunlu müfredatını dayatmak travmadır, çocukları sıralara oturtup onlardan itaat istemek şiddettir. Bunu çocuklara yıllarca ve yıllarca ve yıllarca yapıyoruz ve onların kendi iyiliği için olduğunu söylüyoruz. Bu onların kendi iyiliği için değil, devletin çıkarı için. Bu durum en iyi ihtimalle şevki kırılmış yetişkinler yaratıyor, en kötüsü depresyon, endişe ve hatta intihar. Bu Türkiye’de, ABD’de ve dünyanın neredeyse her yerinde oluyor. Bunun durması gerek.

Kesinlikle. Sen kendini tanıtırken, genç hakları savunucusu olarak tanıtıyorsun. 26A’daki etkinliğe başlarken kurduğun bir cümle dikkatimi çekmişti: “Toplumun hiçbir kesimi, tarihin hiç bir döneminde çocuklardan daha çok ezilmiyor.” demiştin. Bu çok çarpıcı bir ifade. Bunu biraz açabilir misin – çocuk hakları konusunda ne sorunlar var?

İnsan haklarının tarihine bakarsak zulüm ve ayrımcılık, tarım ve zenginliğin bulunmasıyla başlıyor. Zamanın bu noktasında birçok insan grubu zenginlerin daha zengin olması için zorla idare ediliyordu. Bu sistem devam etti ve endüstri çağında genişledi ve tabii bugün halihazırda her yere yayılmış durumda. Açıkçası zulüm zulümdür; tahakkümün altında acı çeken her birey, bu işkenceci sistemin kurbanıdır ve bireylerin ya da grupların acılarını karşılaştırmaya gerek yok. Böyle demekle birlikte bu süreç boyunca çocuklar hemen her zaman haklarından mahrum bırakıldılar ve bu gün bile insandan aşağı görülüyorlar. Bana inanmıyorsanız herhangi bir kıtada herhangi bir çocuğun tuvalete gitmek için izin istemek zorunda olması, kendi varlıklarını biriktirmesine izin verilmemesi ya da onu etkileyen konularda karar verememesi gibi durumlara bakabilirsiniz. Ve tabii ki çocukluk herkesin yaşamının bir parçası olduğu için bugüne kadar sürmüş olan en kapsayıcı ve en uzun tahakküm biçimi.

Çocuklara ne yapacaklarını söylemeye başladığımızda onlara disiplini ve otoriteye itaat etmeyi öğrettiğimizi kabul etmeye başlamalıyız. Çocukların kendileri için önemli olan şeyler konusunda her gün kendi kararlarını verebilmeleri gerektiğini kabul etmeye başlamalıyız. Bunun anlamı ebeveynlerin, çocukların suda ve çamurda oynamak istediklerinde kirlenmelerine izin vermesidir. Bunun anlamı kendi yatma zamanlarını belirlemelerine izin vermek ve oyuncaklarını kimlerle paylaşmak istediklerini seçebilmeleri ya da mülkiyetlerini (mülkiyetimiz olacaksa tabi, ama bu başka bir gün yapılacak başka bir tartışma!). Bunun anlamı çocukların bir okul dersine gidip gitmemeyi seçmesine izin vermektir.

Aslında çocuk haklarının “eğitim”den çok daha fazlası olduğu açık. Çocukların katılımı sorunu hiç tartışılmıyor. Bu konuda ne yapabiliriz?

Eğitim çocukların yaşamının sadece bir parçası ve bu yüzden onların hak mücadelelerinin sadece bir parçası. Yaşamlarının büyük bir parçası oluyor çünkü toplum her gün çocukları okullara kapatıyor (“eğitiyor” yerine “okullara kapatıyor” demek istiyorum). Ve tabii çocukların özgürlüklerini kazanmalarına yardım etmenin önemli bir parçası. Ama başlayabileceğimiz tek yol bu değil. İlla eğitim reformuyla başlamak zorunda değiliz, ama bir noktada kesinlikle ele alınması gerekiyor.

Türkiye’deki eğitim kanunlarından anladığım kadarıyla buradan işe başlamak iyi bir seçim değil çünkü sistemi değiştirmek için gereken kavga şu an için çok büyük. Bunun yerine, çok daha az denetleme ve çok daha fazla etki alanı olan, çocukların okul dışı zamanlarıyla başlamayı öneriyorum. Kısaca açıklayayım:

Kendi çocuklarım tüm yaşamları boyunca Öz Yönelimli Eğitim ortamında bulundular. O zaman boyunca birçok insanın çocuklarıma ve bir ebeveyn olarak bana çok eleştirel baktıklarını gözlemledim. Sonra öz yönelimle aynı yöntemleri kullanan bir yaz kampı açtım ve aynı eleştirel ebeveynlerin çocuklarını benim programıma yazdırdığını görünce şaşırdım. Neden böyle olduğunu merak ettim ve hemen anladım ki ebeveynler (ve genel olarak toplum) öz yönelimli eğitimin çocuğun gelişimi için sağlıklı olduğunu ancak okul zamanı değil oyun zamanı olarak algıladığında kabul etmeye razı oluyor.

Bu yüzden yıllarca kendimi özgür oyun düşüncesi etrafında oluşan bir oyun alanı açmaya verdim. Bu oyun alanın adı “Bahçe” ve kurucu ortağı olduğum play:groundNYC (https://play-ground.nyc/) projesi tarafından işletiliyor. Geleneksel olarak okullanan binlerce çocuk her yıl bu oyun alanına akın ediyor ve daha önce fırsatını bulamadıkları öz yönelimi deneyimliyor.

Bu “hurda” ya da “macera” oyun alanlarının uzun bir geçmişi var (2. Dünya Savaşı sırasında başladılar) ve bazen “riskli oyun” denilen şeyin içinde çocuklara kendi kararlarını verebilecekleri zamanı ve mekanı sunuyor. Özetle bir araziyi çitliyorsunuz, her şeye karışan yetişkinleri uzak tutuyor ama çocukların haklarına saygı duyan “oyunişçileri”nden oluşan bir kadroyu hazır tutuyorsunuz, sonra da çocuklara oynayabilecekleri malzemeler veriyorsunuz. Hurda kullanılmasının nedeni, tanım gereği yetişkinler için hiçbir değerleri yok ve bu yüzden çocuklar hemen bu malzemeleri sahiplenebiliyor. Onlar kırabilir, yakabilir, boyayabilir, yağmurda 1 hafta bırakabilirler. Bunların hepsi bir yetişkinden izin isteme ihtiyacı duymadan yapılıyor.

Hurda oyun alanlarının arkasındaki ana kural (ve bütün ebeveynlere ve genç insanlarla çalışan yetişkinlere önerdiğim alıştırma) çocukların risk almalarını istiyoruz ve kazaları önlemek istiyoruz. İkisi de tehlikeli. Ama kazalar, çiviye basmak ya da sıcak sobaya dokunmak gibi çocuğun farkında olmadığı tehlikeler önlenmeli. Bir ağacın dalına tırmanmak ya da arkadaşıyla kılıç dövüşü yapmak gibi riskler kendi ilgilerini geliştirmek için bilinçli olarak aldıkları tehlikeler. Çocukların sağlıklı büyümesi için almak istedikleri bütün riskleri almalarına izin vermeliyiz.

Hurda oyun alanlarında çalıştıktan sonra farklı bir şeye geçtim, onlara Uçan Kadro diyorum. Temelde hurda oyun alanı ile aynı fikir ama bunda çitlenmiş bir arazi yok. Halk kütüphanesinde genç insanlarla buluşuyorum ve beraber nasıl zaman geçireceğimize karar veriyoruz. Tasarlanırken genç insanlara hiç önem verilmeyen ve dayatılan kanunlarında onları yok sayan bir şehirde kendimize bir mekan oluşturmaya çalışıyoruz. Ve her gün genelde “şaka” olarak tanımlanan şeyleri yaparak genç insanların sivil itaatsizliklerini çalışıyoruz.

İnanıyorum ki Türkiye’deki çocuk hakları hareketine yardım etmek istiyorsanız, başlamak için en iyi yer bu hurda oyun alanları ve benzeri kavramlar (basitçe çocuklarınızın evde özgürce oyun zamanı olmasına izin vermek dahil!). Ebeveynler, eğitimciler ve kanun yapıcılar böyle ortamların faydalarını görüp böyle bir atmosferde çocuklara güvenebileceklerini anladıkları zaman, yavaş yavaş bu kavramlar benimsenecek. O zaman bir güvenli ebeveynlik hareketi başlayabilir ve eğitim reformu kaçınılmaz olur. Bu yüzden hepinize İstanbul’da bir hurda oyun alanı açmak için uğraşmayı öneriyorum…

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 50. sayısında yayınlanmıştır.

The post Röportaj: Alexander Khost: “Eğitmeyen Okullarda Oyunla Öğrenmek” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/06/14/roportaj-alexander-khost-egitmeyen-okullarda-oyunla-ogrenmek/feed/ 0
Bilginin, Paylaşma ve Dayanışmayla Özgürce Öğrenimi Mümkün! https://meydan1.org/2017/11/14/bilginin-paylasma-dayanismayla-ozgurce-ogrenimi-mumkun/ https://meydan1.org/2017/11/14/bilginin-paylasma-dayanismayla-ozgurce-ogrenimi-mumkun/#respond Tue, 14 Nov 2017 11:57:28 +0000 https://seninmedyan.org/?p=20547 Devletin resmi ideolojisini kabul ettirmek ve kapitalizmin kendi çarkını döndürmek için manipüle ettiği bilgi, aslında yaşamın içinden çıkmıştır. Dolayısıyla bilgiyi arayacağımız yer de yaşamın kendisidir. Edindiğimiz “yaşamın bilgisi”ni elden ele, dilden dile yaymaya… İktidarın Araç Olarak Kullandığı Bilgiye Karşı: Bilgiyi hapseden kapitalizm ve devletler; bütün iktidarlar, kurdukları her türlü eğitim merkeziyle sisteme uyumlu köle yetiştirme […]

The post Bilginin, Paylaşma ve Dayanışmayla Özgürce Öğrenimi Mümkün! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Devletin resmi ideolojisini kabul ettirmek ve kapitalizmin kendi çarkını döndürmek için manipüle ettiği bilgi, aslında yaşamın içinden çıkmıştır. Dolayısıyla bilgiyi arayacağımız yer de yaşamın kendisidir. Edindiğimiz “yaşamın bilgisi”ni elden ele, dilden dile yaymaya…

İktidarın Araç Olarak Kullandığı Bilgiye Karşı:

Bilgiyi hapseden kapitalizm ve devletler; bütün iktidarlar, kurdukları her türlü eğitim merkeziyle sisteme uyumlu köle yetiştirme alanları açıyor. Her an gözetlenen ve denetlenen, dört bir yanını sivil ya da üniformalı polislerin, özel güvenlik görevlilerinin sardığı bu alanları, özgürlük alanları olarak göstermeye çalışıyor. Tek bir kesimin tekelinde toplanan bilgi, bu özgürlük alanı olarak gösterilen üniversitelere hapsedilerek bir anlamda elitize ediliyor. Herkesin ulaşamayacağı kampüs duvarlarının ardına saklanıyor. Öğreten ve öğrenen ayrımının keskinliğiyle, hiyerarşi ve itaati içselleştirmemiz sağlanıyor.

İktidarların değiştirdiği, manipüle ettiği ya da ortadan kaldırarak yerine yenisini koyduğu bilgiyle, gerçekle yalanı ayırt edemez hale geliyoruz. Beyinlerimiz, ezberci eğitimle öyle bir hal alıyor ki, farklılık ve yaratımdan gittikçe uzaklaşıyoruz. Böylece bilgi birey için ulaşılamaz bir iktidar aracına dönüşüyor.

Yaşamın Bilgisi İçin:

Yaşamın bilgisini aramak, var olanın tüm ayrıntılarıyla yeniden keşfine yapılan keyifli bir yolculuk gibidir. Bilgiyi edinen, bilmeyene aktarır. Diller, kültürler aktarılır. Farklılıkların zenginliğiyle bilgi paylaştıkça yayılır. Bütün bunlar, aktarılmayınca, bilinmeyince kaybolur.

Bizlere düşense hapsedilen, elitize edilen, tahakküm ve iktidar aracına dönüştürülen, bazen de yok edilmeye çalışılan bilgiyi dayanışmayla yeniden keşfederek, paylaşmayla çoğaltmaktır. Bu koşullarda ihtiyacımız olan, bilginin özgürce aktarımı sürecinin gerçekleşebileceği alanlar yaratmaktır.

Bilgiyi bir kesimin tekelinde bıraktığımız, itaatin aracı haline getirilmesine göz yumduğumuz, hapsedilmesine duyarsız kaldığımız bir durumda; bilgi ne kadar “yaşamdan” olabilir ki?

26A Atölye: Vazgeçmeyenler Oldukça!

26A Kolektifi, kurulduğu yıldan bu yana, yaşamın bilgisini esas aldı. Yaşamsal bilgiyi aradı, yeniden keşfe çıktı, birlikte üreterek ve uygulayarak yol aldı.

O günden bu güne kolektif deneyimini büyüten 26A, 2016 yılında, tam bir yıl önce, bu bilgiyi çoğaltmak ve yaygınlaştırmak için yeni bir alan daha yarattı. İçerisinde kütüphane ve kitap okuma bölümleri, kesme biçme atölyesi, bilgi paylaşımı için farklı konulardaki aktarımların gerçekleşeceği kara tahtası ile birlikte üretmek ve yeni deneyimler oluşturmak için 26A Atölye’nin kapısını açtı. Devlet ve kapitalizmin rantsal dönüşümlerinin baskısıyla sıkıştırılan Taksim’de, serüvenin ilk başladığı yerde 26A Taksim’in üst katında.

Atölyede bir yıl içerisinde farklı diller ve farklı kültürlerden anarşizmin tarihine, kadın mücadelesinden halkların özgürlük mücadelelerine ve ekolojiye, tiyatrodan sinemanın ötekilerine, şiirden türküye, spordan oyuna, ritüel ve performansa, geçmişten günümüze devlet anlayışlarından alternatif öğrenim metodlarına, felsefeden arkeolojiye hatta mitolojiye dair yüzü aşkın aktarım gerçekleştirildi.

Bilginin her yerde, yaşamın her alanında olduğu farkındalığıyla, yaşamın her alanından, en ince detaylardan seçilen konu başlıklarıyla gerçekleştirilen aktarımlar, 26A Atölye’nin “Kara Tahta” bölümünde yapıldı. Kara tahta, çoğunluğun okulundan hatırladığı bilginin otoriter biçimde zorla empoze edildiği bir araç olarak görünebilir. Ancak atölye katılımcılarına bir dersliği, bir sıkışmışlığı, bir korkuyu, bir bilememe cezasını hatırlatmıyordu artık; tüm bunlara karşı koymanın bir yolu olmuştu. Tebeşirle yazılıp silindi ve bilgi sohbetle elden ele, dilden dile yayıldı.

Aktarıcı, seçtiği konuda akademisyen, yetkili, otorite olduğu için değil; o konuyu merak ettiği, araştırdığı, deneyimlediği ve paylaşmak istediği için aktarıcıydı. Eksik bıraktığı konu, başka bir aktarımda başka bir aktarıcı tarafından tamamlandı. Aktarımlara isteyen herkes, ücretsiz bir şekilde katıldı ve katılanlar, sadece dinlemek, o alanı tüketerek terk etmek için katılmadı; aktarılan bilgiye kendi bilgilerini de kattı.

Kolektif 26A senelerdir yarattığı anlayışı “Önce pratikle ve sonra o pratikte teoriyi bul!” sözüyle oluşturmuştur. Bir yıldır yine yeni bir pratikle, bilginin paylaşma ve dayanışmayla özgürce aktarımının mümkün olduğunu gösteren 26A Atölye, kapısını aralayan herkesi birlikte düşlemeye, düşünmeye, düşündüğünü de beraberce eylemeye çağırıyor. Kasım ayı itibariyle yeniden açtığı kapısının ardında, 200’ü aşkın kitaptan oluşan anarşizm kitaplığını okumaya ve tartışmaya, kesme biçme atölyesinde birlikte üretmeye, kara tahtasında özgür bilgi paylaşımlarına çağırıyor herkesi.

Dünyada alternatif olabilecek farklı modellerin yer aldığı gazetemizin bu sayısında, özgürlüğün yaratıldığı böyle zeminlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Bizler de Meydan Gazetesi olarak, herkesi bu zeminlere davet ediyoruz.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 41. sayısında yayınlanmıştır. 

 

26A Atölye’nin Kasım Ayı Programı:

The post Bilginin, Paylaşma ve Dayanışmayla Özgürce Öğrenimi Mümkün! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/14/bilginin-paylasma-dayanismayla-ozgurce-ogrenimi-mumkun/feed/ 0
Bilginin, Paylaşma ve Dayanışmayla Özgürce Öğrenimi Mümkün! https://meydan1.org/2017/11/13/bilginin-paylasma-ve-dayanismayla-ozgurce-ogrenimi-mumkun/ https://meydan1.org/2017/11/13/bilginin-paylasma-ve-dayanismayla-ozgurce-ogrenimi-mumkun/#respond Mon, 13 Nov 2017 08:37:01 +0000 https://test.meydan.org/2017/11/13/bilginin-paylasma-ve-dayanismayla-ozgurce-ogrenimi-mumkun/ Devletin resmi ideolojisini kabul ettirmek ve kapitalizmin kendi çarkını döndürmek için manipüle ettiği bilgi, aslında yaşamın içinden çıkmıştır. Dolayısıyla bilgiyi arayacağımız yer de yaşamın kendisidir. Edindiğimiz “yaşamın bilgisi”ni elden ele, dilden dile yaymaya… İktidarın Araç Olarak Kullandığı Bilgiye Karşı: Bilgiyi hapseden kapitalizm ve devletler; bütün iktidarlar, kurdukları her türlü eğitim merkeziyle sisteme uyumlu köle yetiştirme […]

The post Bilginin, Paylaşma ve Dayanışmayla Özgürce Öğrenimi Mümkün! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Devletin resmi ideolojisini kabul ettirmek ve kapitalizmin kendi çarkını döndürmek için manipüle ettiği bilgi, aslında yaşamın içinden çıkmıştır. Dolayısıyla bilgiyi arayacağımız yer de yaşamın kendisidir. Edindiğimiz “yaşamın bilgisi”ni elden ele, dilden dile yaymaya…

İktidarın Araç Olarak Kullandığı Bilgiye Karşı:

Bilgiyi hapseden kapitalizm ve devletler; bütün iktidarlar, kurdukları her türlü eğitim merkeziyle sisteme uyumlu köle yetiştirme alanları açıyor. Her an gözetlenen ve denetlenen, dört bir yanını sivil ya da üniformalı polislerin, özel güvenlik görevlilerinin sardığı bu alanları, özgürlük alanları olarak göstermeye çalışıyor. Tek bir kesimin tekelinde toplanan bilgi, bu özgürlük alanı olarak gösterilen üniversitelere hapsedilerek bir anlamda elitize ediliyor. Herkesin ulaşamayacağı kampüs duvarlarının ardına saklanıyor. Öğreten ve öğrenen ayrımının keskinliğiyle, hiyerarşi ve itaati içselleştirmemiz sağlanıyor.

İktidarların değiştirdiği, manipüle ettiği ya da ortadan kaldırarak yerine yenisini koyduğu bilgiyle, gerçekle yalanı ayırt edemez hale geliyoruz. Beyinlerimiz, ezberci eğitimle öyle bir hal alıyor ki, farklılık ve yaratımdan gittikçe uzaklaşıyoruz. Böylece bilgi birey için ulaşılamaz bir iktidar aracına dönüşüyor.

Yaşamın Bilgisi İçin:

Yaşamın bilgisini aramak, var olanın tüm ayrıntılarıyla yeniden keşfine yapılan keyifli bir yolculuk gibidir. Bilgiyi edinen, bilmeyene aktarır. Diller, kültürler aktarılır. Farklılıkların zenginliğiyle bilgi paylaştıkça yayılır. Bütün bunlar, aktarılmayınca, bilinmeyince kaybolur.

Bizlere düşense hapsedilen, elitize edilen, tahakküm ve iktidar aracına dönüştürülen, bazen de yok edilmeye çalışılan bilgiyi dayanışmayla yeniden keşfederek, paylaşmayla çoğaltmaktır. Bu koşullarda ihtiyacımız olan, bilginin özgürce aktarımı sürecinin gerçekleşebileceği alanlar yaratmaktır.

Bilgiyi bir kesimin tekelinde bıraktığımız, itaatin aracı haline getirilmesine göz yumduğumuz, hapsedilmesine duyarsız kaldığımız bir durumda; bilgi ne kadar “yaşamdan” olabilir ki?

26A Atölye: Vazgeçmeyenler Oldukça!

26A Kolektifi, kurulduğu yıldan bu yana, yaşamın bilgisini esas aldı. Yaşamsal bilgiyi aradı, yeniden keşfe çıktı, birlikte üreterek ve uygulayarak yol aldı.

O günden bu güne kolektif deneyimini büyüten 26A, 2016 yılında, tam bir yıl önce, bu bilgiyi çoğaltmak ve yaygınlaştırmak için yeni bir alan daha yarattı. İçerisinde kütüphane ve kitap okuma bölümleri, kesme biçme atölyesi, bilgi paylaşımı için farklı konulardaki aktarımların gerçekleşeceği kara tahtası ile birlikte üretmek ve yeni deneyimler oluşturmak için 26A Atölye’nin kapısını açtı. Devlet ve kapitalizmin rantsal dönüşümlerinin baskısıyla sıkıştırılan Taksim’de, serüvenin ilk başladığı yerde 26A Taksim’in üst katında.

Atölyede bir yıl içerisinde farklı diller ve farklı kültürlerden anarşizmin tarihine, kadın mücadelesinden halkların özgürlük mücadelelerine ve ekolojiye, tiyatrodan sinemanın ötekilerine, şiirden türküye, spordan oyuna, ritüel ve performansa, geçmişten günümüze devlet anlayışlarından alternatif öğrenim metodlarına, felsefeden arkeolojiye hatta mitolojiye dair yüzü aşkın aktarım gerçekleştirildi.

Bilginin her yerde, yaşamın her alanında olduğu farkındalığıyla, yaşamın her alanından, en ince detaylardan seçilen konu başlıklarıyla gerçekleştirilen aktarımlar, 26A Atölye’nin “Kara Tahta” bölümünde yapıldı. Kara tahta, çoğunluğun okulundan hatırladığı bilginin otoriter biçimde zorla empoze edildiği bir araç olarak görünebilir. Ancak atölye katılımcılarına bir dersliği, bir sıkışmışlığı, bir korkuyu, bir bilememe cezasını hatırlatmıyordu artık; tüm bunlara karşı koymanın bir yolu olmuştu. Tebeşirle yazılıp silindi ve bilgi sohbetle elden ele, dilden dile yayıldı.

Aktarıcı, seçtiği konuda akademisyen, yetkili, otorite olduğu için değil; o konuyu merak ettiği, araştırdığı, deneyimlediği ve paylaşmak istediği için aktarıcıydı. Eksik bıraktığı konu, başka bir aktarımda başka bir aktarıcı tarafından tamamlandı. Aktarımlara isteyen herkes, ücretsiz bir şekilde katıldı ve katılanlar, sadece dinlemek, o alanı tüketerek terk etmek için katılmadı; aktarılan bilgiye kendi bilgilerini de kattı.

Kolektif 26A senelerdir yarattığı anlayışı “Önce pratikle ve sonra o pratikte teoriyi bul!” sözüyle oluşturmuştur. Bir yıldır yine yeni bir pratikle, bilginin paylaşma ve dayanışmayla özgürce aktarımının mümkün olduğunu gösteren 26A Atölye, kapısını aralayan herkesi birlikte düşlemeye, düşünmeye, düşündüğünü de beraberce eylemeye çağırıyor. Kasım ayı itibariyle yeniden açtığı kapısının ardında, 200’ü aşkın kitaptan oluşan anarşizm kitaplığını okumaya ve tartışmaya, kesme biçme atölyesinde birlikte üretmeye, kara tahtasında özgür bilgi paylaşımlarına çağırıyor herkesi.

Dünyada alternatif olabilecek farklı modellerin yer aldığı gazetemizin bu sayısında, özgürlüğün yaratıldığı böyle zeminlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Bizler de Meydan Gazetesi olarak, herkesi bu zeminlere davet ediyoruz.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 41. sayısında yayınlanmıştır. 

The post Bilginin, Paylaşma ve Dayanışmayla Özgürce Öğrenimi Mümkün! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/13/bilginin-paylasma-ve-dayanismayla-ozgurce-ogrenimi-mumkun/feed/ 0
26A Atölye’de Mart Ayı https://meydan1.org/2017/02/28/26a-atolyede-mart-ayi/ https://meydan1.org/2017/02/28/26a-atolyede-mart-ayi/#respond Tue, 28 Feb 2017 18:34:34 +0000 https://test.meydan.org/2017/02/28/26a-atolyede-mart-ayi/ 26A Atölye, Şubat ayını, gerçekleştirilen 50 dakikalık birçok aktarımla geride bıraktı. Mart ayının etkinlikleri ise, kadınların gerçekleştirecekleri KaraMor Hafta aktarımlarıyla başlıyor. KaraMor Hafta boyunca gerçekleşecek olan kadın etkinliklerinden ilki; yaşamın her alanında var olan kadın düşmanlığına edebiyattan bakacağımız “Edebiyatta Mizojin” aktarımı, 3 Mart’ta Kara Tahta’da gerçekleşecek. Ardından Anarşist Kadınlar’ın, 4 Mart’ta gerçekleştireceği aktarım; “Kadınları Mücadele […]

The post 26A Atölye’de Mart Ayı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

26A Atölye, Şubat ayını, gerçekleştirilen 50 dakikalık birçok aktarımla geride bıraktı. Mart ayının etkinlikleri ise, kadınların gerçekleştirecekleri KaraMor Hafta aktarımlarıyla başlıyor.

KaraMor Hafta boyunca gerçekleşecek olan kadın etkinliklerinden ilki; yaşamın her alanında var olan kadın düşmanlığına edebiyattan bakacağımız “Edebiyatta Mizojin” aktarımı, 3 Mart’ta Kara Tahta’da gerçekleşecek. Ardından Anarşist Kadınlar’ın, 4 Mart’ta gerçekleştireceği aktarım; “Kadınları Mücadele Özgürleştirir”. 8 Mart’taki aktarım ise, “Tarihteki Anarşist Kadınlar(1): Mujeres Libres” konulu olacak. Mujeres Libres aktarımında tarihte ataerkiye, devlete ve iktidara karşı özgürlük mücadelesi veren Anarşist Kadınlar’dan bahsedilecek.

Mart ayı etkinlikleri, Kara Tahta’da gerçekleşecek olan Dil ve Kültür aktarımlarıyla devam edecek. Lazlar ve Dilleri, Hemşinliler ve Dilleri, Çerkesler ve Kültürleri ve Zazalar ve Dilleri başlıklarında, farklı coğrafyalardan halkların, devletin asimilasyon politikalarına karşı direnişlerinden, dillerini ve kültürlerini yaşatma mücadelelerinden bahsedilecek.

Atölyede ayrıca Zincirlenen Notalar aktarımıyla müzikteki yasaklara, Biraz Dario Fo aktarımı ile tiyatronun yaşamdaki adaletsizliklerine nasıl ayna tutabildiğine ve Sinemada Öteki Oyuncu Olmak aktarımıyla sinemanın ötekilerine değinilecek.

Beşeri Coğrafyanın Anarşist Kökeni: Reclus ve Kropotkin, geçen ay gerçekleştirilen Taoizm ve Anarşizm aktarımının ikincisi, Bağımsız Medya Mücadelesi, Ablukada Sanat konusunun ikinci başlığı olan Paris Komünü, küçük yalanlardan büyük yalanlara Yalanın Tarihi, yaşadığımız distopyanın meşrulaştırılması; Hipernormalizasyon gibi birçok aktarım ve Patagonya İsyanı filminin gösterimi, Mart ayında 26A Atölye’de!

 

The post 26A Atölye’de Mart Ayı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/02/28/26a-atolyede-mart-ayi/feed/ 0
Kadıköy 26A’da Fanzin Sergisi Sürüyor https://meydan1.org/2015/09/19/kadikoy-26ada-fanzin-sergisi-suruyor/ https://meydan1.org/2015/09/19/kadikoy-26ada-fanzin-sergisi-suruyor/#respond Fri, 18 Sep 2015 21:58:56 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/19/kadikoy-26ada-fanzin-sergisi-suruyor/ Kolektif 26A gönüllüleri tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Fanzin Sergisi’nin açılışı, “Kolaj fanzinin sokağıdır” sloganıyla, 26 Ağustos Salı günü yapıldı. 90’lı yıllardan bugüne altmışın üzerinde fanzinin yer aldığı sergiye yurtdışından da kolajlar gönderildi. Gönüllüler tarafından “fanzinin en güzel sayfası” diye nitelendirilen kolaj sayfalarının kendisine yer bulduğu sergide, yerli/yabancı, eski/yeni bir çok fanzinden kolaj 26A duvarlarına […]

The post Kadıköy 26A’da Fanzin Sergisi Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
fanzin1
Kolektif 26A gönüllüleri tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Fanzin Sergisi’nin açılışı, “Kolaj fanzinin sokağıdır” sloganıyla, 26 Ağustos Salı günü yapıldı. 90’lı yıllardan bugüne altmışın üzerinde fanzinin yer aldığı sergiye yurtdışından da kolajlar gönderildi. Gönüllüler tarafından “fanzinin en güzel sayfası” diye nitelendirilen kolaj sayfalarının kendisine yer bulduğu sergide, yerli/yabancı, eski/yeni bir çok fanzinden kolaj 26A duvarlarına taşınıyor. Sergiyi ziyaret edenlerin, önceden yaptıkları kolajlarla ya da sergideki kolaj masasında yeni kolajlar yaparak katılabildikleri sergi, 16 Eylül’e kadar sürecek. 26A gönüllüleri “herkesi fanzininin en güzel kolajını çıkış alıp getirmeye, bugüne kadar hiç kolaj yapmamış olanları da bir kolaj yapmaya, sergimize çağırıyoruz.” diyerek bütün meraklılarını sergiye bekliyor.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post Kadıköy 26A’da Fanzin Sergisi Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/19/kadikoy-26ada-fanzin-sergisi-suruyor/feed/ 0
Domatesin En Güzeli Birlikte Üretileni https://meydan1.org/2013/10/14/domatesin-en-guzeli-birlikte-uretileni/ https://meydan1.org/2013/10/14/domatesin-en-guzeli-birlikte-uretileni/#respond Mon, 14 Oct 2013 16:56:51 +0000 https://test.meydan.org/2013/10/14/domatesin-en-guzeli-birlikte-uretileni/ Domates, sapsarı çekirdeğinden filizlenip, daha yeşillenir yeşillenmez buram buram kokusunu saçmaya başlar ve çiçeği meyveye dönerken güneşin deminde olgunlaşır; içinde yazın tazeliği, güneşi ve kokusuyla gelirdi soframıza. Oysa şimdi, aylardan Ekim, pazarlardaki tezgahlarda tek tük yazdan kalma domatesler, onlar da artık sona kalanlar, don vuranlar. Oysa havaların soğumaya başladığı, türlü türlü salgınların kol gezdiği bu […]

The post Domatesin En Güzeli Birlikte Üretileni appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Domates, sapsarı çekirdeğinden filizlenip, daha yeşillenir yeşillenmez buram buram kokusunu saçmaya başlar ve çiçeği meyveye dönerken güneşin deminde olgunlaşır; içinde yazın tazeliği, güneşi ve kokusuyla gelirdi soframıza. Oysa şimdi, aylardan Ekim, pazarlardaki tezgahlarda tek tük yazdan kalma domatesler, onlar da artık sona kalanlar, don vuranlar.

Oysa havaların soğumaya başladığı, türlü türlü salgınların kol gezdiği bu mevsim dönümü havalarda, her derdin devası bir tas domates çorbası. Fakat dolabı açtığınızda, çekirdeği içinde filizlenmiş, salatalıktan daha kıtır kıtır bir domatesse karşınıza çıkan, durum gerçekten kötü demektir.

Ama tabi yine de var her şeyin bir çaresi. Yazın domatesleri tezgahlarda kalmasa da raflarımızda yerini aldı. Hep birlikte üretilen domates konserveleri, domateslerin en güzeli.

Tarladan gelen domatesler, konserve şişelerine dolarken

Yaz sona ererken gidip tarlasından topladık domateslerimizi, olgunlaşmış domatesleri doldurduk kasalara ve taşıdık bahçemize. Böylece başladı tatlı telaşımız.

Önce konserve şişelerini yıkadık el birliğiyle; birimiz köpükledi, ikimiz duruladı. Ağustosun sıcağında serin suyun içinde konserve şişelerini yıkadı bazılarımız. Bazılarımızsa kasalara dizdi yıkanmış şişeleri, diğerimiz taşıdı ve yerleştirdi hepsini tek tek ertesi gün doldurmak üzere. Tozlanmasın diye örttü üstünü 300 şişenin.

Ertesi gün doğan güneşle uyanıp, başladık domatesleri yıkamaya. Yıkanmayan domatesler kasalardan döküldü suyla dolu leğenlerin içine, yıkananlarsa temiz kasalara dolduruldu tekrar, tek tek soyulmak üzere. Bir süre elbirliğiyle yıkadıktan sonra, biriken domatesleri soymak için ayrıldı bir ekip. Bir leğenin etrafında toplandık, birer kasa domates yanımızda başladık domatesleri tek tek soymaya. Dilimizde dönen türkülerle birlikte, tek tek doldurdu soyulan domatesler leğeni. Yükselen güneş, artan sıcak eklendi leğendekilere, biraz mola verdik biz de acıkmıştık hem de.

Yemeğimizi yiyip doyurduk mu karnımızı, başladık yine türkülerle birlikte, bu sefer doğramaya. Küp küp doğradık soyduğumuz domatesleri ve doldurduk şişelere. Şişelerin içine biraz tuzdan başka hiçbir şey koymadık ama bol bol sohbeti, birlikte eylemenin keyfini katarken epey bonkör davrandık.

Şişelerin ağızlarını kapattık sıkı sıkı, gazetelere sardık ve yerleştirdik bir kazana akşama doğru. Kazana su doldurup altında bir ateş yaktık zeytin dallarıyla ve kaynattık konserve şişelerini 45 dakika boyunca. Ateşten aldıktan sonra şişelerimizi yerleştirip sardık sıkı sıkı sıcağıyla beklesin diye, tarlada güneşte demlendiği gibi bu kez de şişelerin içinde emeğimizle, sohbetimizle türkülerimizle demlenmeye bıraktık. Üç gün sonra açtık şişelerin üzerini örtüğümüz battaniyeleri ve tek tek kapaklarını kontrol ettik bütün şişelerin. Kavanozlar içlerindekini aylarca koruyabilecek kadar sıkı sıkı kapalıydılar ve yerleştirdik hepsini tekrar kasalara.

Düşlediğimizi Eylerken

Konservelerimizi doldurmuş evin yolunu tutarken, yol kenarındaki pıtraklar gibi birbiri ardına sıralanmaya başlamıştı bile hayallerimiz. Çünkü biliyoruz birlikte üretmenin bereketini ve düşlediğini eylemenin özgürleştirdiğini.

Patronsuz bir dünyayı bugünden yaratırken, şirketlere karşı mücadele ederken, onlara muhtaç olmamak için üretmek; özgürce ve birlikte üretmek önemliydi. Ve bir ürün üreticiden tüketiciye ulaşana dek, artan fiyatın arkasındaki sömürüyü biliyorduk. Konservelerimizi yaptık. Şimdi sıra geldi paylaşmaya, dayanışmaya.

26A Domates Çorbası

En başa dönecek olursak bu günlerde yazı, güneşi içinde saklı, her derde deva bir domates çorbası içmek isterseniz, mis gibi çorba tarifimizi paylaşıyoruz.

Meydan Gazetesi- domatesin en güzeli brlikte üretileni

 

Malzemeler

1 kiloluk domates konservesi (8 -10 adet domates), 3 kaşık un, 3 kaşık sıvıyağ, 1 lt. su, Tuz, Kaşar, Kıtır ekmek

Önce yağ ve unu tencerede kokusu çıkana kadar kavuruyoruz. Sonra domates konservesini ekleyip bir süre kavurduktan sonra suyunu ekleyerek koyulana kadar kaynamaya bırakıyoruz. Ocaktan almadan önce biraz tuz atıp karıştırıyoruz. Servis tabağına aldığınızda istediğiniz kadar kaşar ve ekmek koyarak yiyebilirsiniz. Yarasın.

*Domates konservelerini Kolektif 26A Taksim’den edinebilirsiniz.

26A Taksim: Katip Mustafa Çelebi Mahallesi. Tel Sokak No:26/A Beyoğlu İSTANBUL 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 13. sayısında yayınlanmıştır.

The post Domatesin En Güzeli Birlikte Üretileni appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/10/14/domatesin-en-guzeli-birlikte-uretileni/feed/ 0
Fanzin Sergisi https://meydan1.org/2013/09/08/fanzin-sergisi/ https://meydan1.org/2013/09/08/fanzin-sergisi/#respond Sun, 08 Sep 2013 13:57:17 +0000 https://test.meydan.org/2013/09/08/fanzin-sergisi/ Meydan Gazetesi’nin her sayısında tanıttığımız fanzinler, bu defa bir sergide bir araya geldiler. 26A Kolektifi’nin Taksim’deki, Kadıköy’deki ve Kartal’daki mekanlarında gerçekleştirilen sergi, 26 Ağustos tarihine kadar sürecek. Biraz düşünce ve yaratıcılıkla, -imla hatası olsa da olur- daktilo, klavye ya da el yazısıyla, kes-yapıştır için makas-yapışkan ya da Ctrl X-Ctrl V ile; herkesin, her yerde, her […]

The post Fanzin Sergisi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi’nin her sayısında tanıttığımız fanzinler, bu defa bir sergide bir araya geldiler. 26A Kolektifi’nin Taksim’deki, Kadıköy’deki ve Kartal’daki mekanlarında gerçekleştirilen sergi, 26 Ağustos tarihine kadar sürecek.

Biraz düşünce ve yaratıcılıkla, -imla hatası olsa da olur- daktilo, klavye ya da el yazısıyla, kes-yapıştır için makas-yapışkan ya da Ctrl X-Ctrl V ile; herkesin, her yerde, her an, yazamayacağı yazılarla, yapamayacağı grafiklerle dolu, ama her an, her yerde, herkesin okuyabileceği boyutlardadır fanzin. Bütünün gölgesinde kalmış parçayı önemser. Çoğunluğun hışmına uğramış azınlığı, cafcaflı bir caddedense köhne bir ara sokağı. 120 dakikalık vizyon filmini değil, çok şey anlatan 15 dakikalık kısa filmi. Modayı değil, demodeyi; popülerin altın yıldızını değil, paslanmış tenekeyi. Tüketimin hızını değil, yaratmanın ahesteliğini. Nobel Edebiyat Ödülü’nü değil, sahaf sahaf aranmayı önemser ve ne varsa bu yaşanmaz dünyaya uymayan, hepsini kapsar fanzin.

İşte böyle bir karşı koyuştur fanzin.

Karakteri karaktersizliği, geleneği geleneksizliğidir fanzinin. Periyodik çıkmaz. Yavaş yavaş sancılarla doğarken bir sayısında, tabakhaneye bok yetiştirir gibi çıkar bir diğer sayısı. Bazen on altı sayfa olur, bazen akıl almaz ama on yedi. Yaşama, kuşlar gibi gökyüzünden, bir karınca gibi topraktan, bazen bir böcek gibi çatlakların arasından bakar. Kimsenin inmeye cesaret edemediği derin lağımlara iner, aşağıya bakmaya korktuğu yüksek çatılara çıkar. İşte bu yüzden kimse bakamaz fanzin gibi dünyaya, o her yerden bakar bu dünyaya.

İktidarlar korkar, otoriteler sarsılır karşısında. Akıl yetmez, mantık işlemez sayfalarına. Bir fotokopi makinesinde yaşam buldukça sürecektir bu karşı koyuş sayfalarda.

Fanzin böyle bir şeydir. Ne çok anlamlı, ne çok anlamsız…

Şimdi 26A duvarlarını ayırdı fanzinlere, astı duvarlarına ipler ve mandallarla yüzlercesini. Üç yüz atmış beş gün raflarında tuttuğu fanzinleri, yirmi günlük seyre davet etti herkesi.

06-26 Agustos FANZİN SERGİSİ’ne gelip bakınmanın yanı sıra, kendinizle birlikte fanzinlerinizi de getirebilirsiniz.

26A Taksim : İstikal C / Tel S /26A / Katip Mustafa Çelebi M / Beyoğlu – İST

26A Kadıköy : Sakız S / No: 3-1 / Caferağa M / Kadıköy / İST

26A Kartal : Kordonboyu C/ 56B / Hürriyet M / Kartal / İST

The post Fanzin Sergisi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/09/08/fanzin-sergisi/feed/ 0