Ali İsmail – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Fri, 12 Jun 2015 10:51:08 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 ” Bandwagon ” – Melisa Eskizerci https://meydan1.org/2015/06/12/bandwagon-melisa-eskizerci/ https://meydan1.org/2015/06/12/bandwagon-melisa-eskizerci/#respond Fri, 12 Jun 2015 10:51:08 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/12/bandwagon-melisa-eskizerci/   Doğada toplu olarak yaşayan birçok hayvan türü, kendilerini koruma ve hayatta kalma içgüdüsüyle “sürü”ler halinde hareket ederler. Sürünün dışında kalanların yaşama şansları ya çok azdır ya da hiç yoktur. Sürünün önünde bulunan hayvan, diğerlerine yol gösterir. Hepsi onu takip eder. Ancak çoğu durumda davranışları sorgulanmadığından, tüm sürüyü peşinden sürüklediği durumlarla da karşılaşılır. Yani içlerinden […]

The post ” Bandwagon ” – Melisa Eskizerci appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 people-jumping-off-cliff-e1376095078988-870x413

Doğada toplu olarak yaşayan birçok hayvan türü, kendilerini koruma ve hayatta kalma içgüdüsüyle “sürü”ler halinde hareket ederler. Sürünün dışında kalanların yaşama şansları ya çok azdır ya da hiç yoktur. Sürünün önünde bulunan hayvan, diğerlerine yol gösterir. Hepsi onu takip eder. Ancak çoğu durumda davranışları sorgulanmadığından, tüm sürüyü peşinden sürüklediği durumlarla da karşılaşılır. Yani içlerinden biri uçurumdan atlarsa, diğerleri de peşinden gelir. Tüm sürü uçuruma atar kendini.

Sorgulamadan ortak davranış göstermek olarak adlandırabileceğimiz bu durum, yalnızca hayvanlarda görülmez, kendini en akıllı varlık sayan insanlar arasında da rastlanır. Peki, kendini bir koyunun muhakeme yeteneğinden kat be kat üstün gören insanda, nasıl oluyor da bu tür sürü davranışına rastlanabiliyor?

İnsan doğadan yabancılaştıkça, gittikçe daha da mülkiyetçi ve kapitalist ilişkilerin kıskacına hapsoldukça, toplumsallaşmasında da ciddi sıkıntılar ortaya çıkar. Kendi bireyliğinin farkında olmayarak topluluk içinde yaşıyor oluşu, onu daha da güçsüz ve savunmasız kılar. Kendini ancak o toplum içinde var edebileceğini, o toplumda var olmasının da o toplumun genel davranış kalıplarını benimsemesi ya da çoğunlukla sorgulamadan sahiplenmesi sayesinde olacağını düşünür.

Kendini başlangıçta farklı ya da özel olarak düşünen insan, gün geçtikçe kapitalizmin açık ya da gizli saldırılarının hedefi olmaktan kurtulamaz. Her gün reklamlarla, medyayla algılarına saldırılan insan, gittikçe kendisi olmaktan uzaklaşır. İçinde bulunduğu topluluğun davranışlarını taklit etmekte, tekrarlamakta bir problem görmediği gibi böylesinin daha kolay ve “güvenli” olduğunu düşünür. Artık o da topluluğun alışkanlık, düşünce ve değer yargılarının devamı haline gelmiş, sürünün bir parçası olmuştur.

Kendilerini insanın düşünce ve iradesinin üzerinde gören kişiler, topluluklar, ideolojiler ve bunlardan beslenen en büyük yapı olan devlet, kalabalıkları egemenliklerinde tutmak için her yöntemi kullanır. Adaletsizliklerin üzerine kendini inşa etmiş olan bu totaliter yapı, insanların kontrolsüz ve denetimsiz olmalarını kendisine bir tehdit olarak görür. Ya bu tehdit unsurlarını fiziken ortadan kaldırır, ya da kalabalıkları denetimi altına alır. Toplumu bir sürüye çevirirsen idare etmesi de o kadar kolay olur (Bu topraklarda kendisine çoban diyen bir politikacının başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapacak kadar yükselebilmesini hatırlayalım).

İnsanların kalabalıklara sorgusuz güveni ve dahi olma isteği, tam da popülaritenin ve modanın temel aldığı bir şeydir. Kalabalıkların daha iyi olduğu duygusu kendisini hiç de sevmediği bir müzik grubunu dinler, hiç tutmadığı bir futbol takımını destekler, hiç desteklemediği bir siyasi partinin mitinglerine katılır bulabilir. Çünkü popüler olan, moda olan daha çok tercih edilecektir. Ve bir süre sonra da neyi neden yaptığını unutup sadece onun içinde bulunmayı isteyecektir. Neticede, toplu hareket eden insan, mitinglerde Ali İsmail’in annesini yuhalar duruma da pekala gelebilir olacaktır.

Devletin kirli propagandalarına maruz kalan kişiler, bir süre sonra devletle aynı dili konuşmaya başlarlar. Bu konuda devletin baskı ve zor aygıtları da kişinin bu noktaya gelmesini çabuklaştırır. İstekleri, beğenileri, kültürleri, dilleri, yaşama alışkanlıkları farklı olanlar, büyük sürü için bir tehdit olduklarından, bir tür mahalle baskısı ile ortadan kaldırılmaları mübahtır. Çünkü, sürüye uymayan, sürüyü bozacağı için istenmez. Söz konusu sürüyse, gerisi teferruattır. Öyle ki, Türk olmayanların başına neler geldiğini gören bir kimse, “Ne Mutlu Türküm Diyene”yi daha “içten” söyler.

İnsanların önünde iki seçenek olsa ve bunlardan birini seçmeleri istense, kararı, toplumun büyük kısmının üzerinde yoğunlaştığı seçenek etkilemez mi? Yoksa bu topraklarda, eski bir darbeci generali yüzde doksan iki ile cumhurbaşkanı seçilmezdi!

Birey, kendini sürü psikolojisinden ayıran en temel özelliğini, akıl ve muhakeme yeteneğini devlet ve kapitalizmin otoritesinde kullanamaz. Bu iki otoritenin uygun gördüğü davranışları herkes yapıyor diye yapmaya başlar. Tüketmemeyi düşünmez mesela, neyi tüketeceğini düşünür. Aynı şekilde devletsiz ve yasasız bir yaşam düşünmez. Devleti temsilen hangi hükümeti seçeceğini ya da yasaların nasıl olması gerektiğini düşünür. Devlet ve kapitalizm telkinde bulunduğu davranışlarla bizleri kendi otoritesine alır ve devamlılığını sağlar. Bizleri tek tipleştirerek bizden bir sürü yaratır.

Hayvan ya da insan. Bizi kendimiz olmanın dışına iten, kişiliksizleştiren, yok sayan her yaşam biçimi, bizi bir sürünün parçası haline getiriyor. Bütün davranışlarımızı da bu sürünün liderinden beklemek,uçurumdan atlamaktan farksızlaşıyor. Günün birinde, gerçekten bizi kendi savaşlarına kurban etmeyeceğinin de garantisi yok.

Melisa Eskizerci

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” Bandwagon ” – Melisa Eskizerci appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/12/bandwagon-melisa-eskizerci/feed/ 0
“Rojava’dan Lice’ye D(evletin) Planı Katliam” – Hüseyin Civan https://meydan1.org/2014/06/14/rojavadan-liceye-devletin-plani-katliam-huseyin-civan/ https://meydan1.org/2014/06/14/rojavadan-liceye-devletin-plani-katliam-huseyin-civan/#respond Sat, 14 Jun 2014 14:20:27 +0000 https://test.meydan.org/2014/06/14/rojavadan-liceye-devletin-plani-katliam-huseyin-civan/ Çok değil, daha bir yıl önce, aynı yerde Medeni’yi katletmişti devlet. Devletin, “barış” adı altında yürüttüğü savaş sürecinin önemli parçalarından biri olan kalekollara karşı çıkmıştı Medeni. Devletin katil yüzünün belirginleştiği bir sürecin sonucuydu ölümü. Ethem gibi, Ali İsmail gibi, Berkin gibi… Yine aynı yerde; Lice’de, 2009 yılında havan topuyla katledilen Ceylanların öfkesiyle kalekolların karşısına dikilmişti […]

The post “Rojava’dan Lice’ye D(evletin) Planı Katliam” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Çok değil, daha bir yıl önce, aynı yerde Medeni’yi katletmişti devlet. Devletin, “barış” adı altında yürüttüğü savaş sürecinin önemli parçalarından biri olan kalekollara karşı çıkmıştı Medeni. Devletin katil yüzünün belirginleştiği bir sürecin sonucuydu ölümü. Ethem gibi, Ali İsmail gibi, Berkin gibi…

Yine aynı yerde; Lice’de, 2009 yılında havan topuyla katledilen Ceylanların öfkesiyle kalekolların karşısına dikilmişti Ramazan Baran ve Baki Akdemir. 15 gün boyunca kalekollara karşı direnen Lice halkı, devletin sadece askeri stratejileriyle değil, psikolojik savaşına karşı da koydu.

Devlet,  Ramazan ve Baki’yi de Lice’de katlettikleri gibi katletti.

Lice

Sadece Ceylanların, Medenilerin, Ramazanların, Bakilerin katledildiği yer değildi Lice. TC devletinin kuruluşundan bu yana, devletin savaş politikalarına karşı Kürt halkının direnişinin yeriydi.

1927’de, TSK Lice’ye bağlı 280 köyü yerle bir eder; binlerce insanı katleder. Şeyh Said İsyanı’nın bedelidir bu. Lice, bu tarihten sonra devletin sürekli kontrol altında tutmaya çalışacağı bir yer olacaktır. Ve tabi devlet hegemonyasına karşı örgütlü direnişin doğacağı yer de…

1950’li yıllarla beraber, Kürt siyasal hareketinin örgütlendiği bir yer haline gelmiştir. Büyük mitinglerin yapılmaya başlandığı Lice, devletin siyasal iktidarını dayatamadığı bir coğrafya haline gelmiştir.

1980’lerde Fis’le beraber anlamı büyür Lice’nin. Kürt Özgürlük Hareketi’nin temelleri burada atılır. 1990’larda devletin korucu yapma politikasına Lice halkı karşı çıkar. Yine köy boşaltmalar, zorunlu göçler. 2000’e kadarki süre içerisinde JİTEM’in insan kaybetme politikasının en yoğun işlediği yer haline gelir.

Lice’nin direnen tarihi, aslında TC’nin kuruluşundan bu yana, bölge üzerindeki planlarının yoğunlaştığı ama başarıya ulaşamamasının tarihidir. Sözde barış süreciyle Kürdistan coğrafyası, kalekollarla teslim alınmaya çalışılırken Lice halkının direnişi, bu coğrafyanın devletin gerçek yüzünü bilmesinden dolayıdır.

Barış Sürecinin Planları

Tayyip Erdoğan, Ağrı’da yaptığı konuşmasında “barış” sürecinin istenildiği gibi gitmediği bir durumda, uygulanabilir diğer planlarının olduğundan bahsetti. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde “çocuklarının PKK tarafından kaçırıldığı gerekçesiyle” oturma eylemi başlatan anneler, Ağrı’daki konuşmaya iyi bir arka plan oluşturdu. Sadece hükümet değil, CHP ve MHP de mevzubahis gündemin verimliliğinden yararlanmaya çalıştı.

Hükümetiyle ana muhalefet partileriyle girişilen karalama kampanyası sırasında, meşrulaştırılmaya çalışılan, “barış” sürecinde devletin en önemli hamlelerinden biri haline gelen kalekol çalışmalarıydı. Hükümete yakın yayın organlarında son bir aydır iyice belirginleşen “uyuşturucu taciri” örgüt karalamasına, bir de “çocukları kaçıran” örgüt kampanyası eklenmişti.

Tabi ki bu karalama kampanyaları sadece kalekolların bir yandan rahatça işleyebilmesi için izlenen bir politika değildi sadece. Hedeflenen özellikle Kürt halkının gözünde özgürlük hareketinin meşruluğunu kırmaktı. Kalekol direnişlerinin başından bu yana gerillanın halkla beraber belirginleşen tavrı, bölge üzerindeki stratejileri rahatsız etmiş olacak ki, karalama kampanyalarının hedefine özgürlük hareketi alınmıştır.

Erdoğan’ın B ve C planları, Kürdistan coğrafyasında istediği karşılığı alamamıştır. Lice’den Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasına yayılan eylemlikler bunun en belirgin örneğidir.

D Planı: Katliam

7 Haziran’da Lice’de yaşanan katliamdan sonra, valilikten yapılan açıklama; “07.06.2014 günü saat 18.00 sıralarında Diyarbakır – Bingöl karayolunun güvenliğini sağlayan güvenlik güçlerine yapılan silahlı saldırı sonucu, çıkan çatışmada 2 saldırgan yaralanmıştır” denilerek yapılan saldırı meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.

Benzer şekilde askeri birlik komutanının eylemcilere, saldırı öncesinde yaptığı uyarı konuşmasında eyleme devam edilenlerin açık bir şekilde infaz edeceğini dile getirmesi de aynı saldırganlıktadır. Tayyip Erdoğan’ın gittikçe sertleşen söylemlerinin karşılığı devletin tüm kademelerinde kendini göstermektedir.

Devletin son süreçte uyguladığı plan, bu sertleşme planıdır. Bu planın bir parçası olarak katliam devlet gözünde bir politika haline gelmiştir.

Soma’da yaşanan katliam sonrası gerçekleşen eylemlerde devletin katlettiği insanlar, devletin eylemlere yönelik bir refleksi olmanın dışında, bilinçli bir korkutma politikasıdır. Katledilen insanlarla beraber gündemi kendi gücü lehine değiştirmekte ve bunun için moral motivasyona bazen ihtiyaç bile duymamaktadır.

Soma Katliamı sonrasında, iktidarının meşruiyetini hesaplayamadığı bir yerden kaybeden devlet, Soma eylemlerinde insanları katletmekten çekinmedi. Korkutma politikasıyla, hesaplayamadığı alanı (Soma’yı) unutturmaya çalışan devlet, aynı zamanda gündemi manipüle etmeyi başardı. Konuşulan şey tabi ki katil devletti, ancak kendinin belirleyebildiği alandan “katil” yüzünü konuşturttu devlet: Katliamlara, kendince haklılık oluşturabileceği bir alandan.

Soma’da devletin hesap edemediği, önceden kestiremediği bir alandan darbe almasıydı. “Katil Erdoğan” sloganı hiç beklemediği bir alanda atıldı. Devlet meşruiyetini hesaplayamadığı bir yerde yitirdi.

Soma sonrasında, devletin içine girdiği bu sert yönelim, Lice’de devletin izlediği politikanın da altyapısını oluşturmaktadır. Lice sonrasında, “bayrak meselesi” üzerinden başlatılan provokasyon, aynı önceden kestirilen katliam planlarının devamı niteliğindedir. Keza “bayrak meselesi” üzerinden devletin kışkırttığı milliyetçiliği bu topraklarda ilk kez deneyimlemiyoruz.

Erdoğan’ın Ağrı’da açıkladığı B ya da C planı nedir bilinmez, ama bu topraklardaki devletin değişmez planı katliamdır. Demokrasi maskesini yüzünden çoktan atmış, devlet yapılanması kendi diktatörlüğünü günden güne dayatırken önceden planladığı, gündem belirleyen devlet katliamlarını büyük bir farkındalıkla karşılamak ve muhalefet hattını buraya oturtmak gerekiyor.

 

 

Hüseyin Civan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 19. sayısında yayımlanmıştır.

 

The post “Rojava’dan Lice’ye D(evletin) Planı Katliam” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/06/14/rojavadan-liceye-devletin-plani-katliam-huseyin-civan/feed/ 0