Bakur – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Tue, 21 Aug 2018 16:15:58 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Bakur Kürdistan’a Güvenlik Bahanesiyle Zırhlı Kuleler https://meydan1.org/2018/08/21/bakur-kurdistana-guvenlik-bahanesiyle-zirhli-kuleler/ https://meydan1.org/2018/08/21/bakur-kurdistana-guvenlik-bahanesiyle-zirhli-kuleler/#respond Tue, 21 Aug 2018 16:15:58 +0000 https://seninmedyan.org/?p=42288 Devlet, Bakur’da bulunan Amed- Mardin karayoluna yol boyunca çeşitli noktalarda zırhlı kuleler dikti. “Güvenlik” gerekçeleriyle şehir merkezlerine zırhlı kuleler yerleştiren devlet bu kez kara yollarına da el attı. Yaklaşık 3 hafta önce başlayan çalışmalar geçtiğimiz günlerde tamamlandı. 3 katlı ve seyyar olan kulelerin etrafı beton blokla örüldü.  

The post Bakur Kürdistan’a Güvenlik Bahanesiyle Zırhlı Kuleler appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Devlet, Bakur’da bulunan Amed- Mardin karayoluna yol boyunca çeşitli noktalarda zırhlı kuleler dikti.

“Güvenlik” gerekçeleriyle şehir merkezlerine zırhlı kuleler yerleştiren devlet bu kez kara yollarına da el attı.

Yaklaşık 3 hafta önce başlayan çalışmalar geçtiğimiz günlerde tamamlandı. 3 katlı ve seyyar olan kulelerin etrafı beton blokla örüldü.

 

The post Bakur Kürdistan’a Güvenlik Bahanesiyle Zırhlı Kuleler appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/08/21/bakur-kurdistana-guvenlik-bahanesiyle-zirhli-kuleler/feed/ 0
Amed’in 16 Köy ve Mezrasında Sokağa Çıkma Yasağı İlan Edildi https://meydan1.org/2017/10/19/amedin-16-koy-mezrada-sokaga-cikma-yasagi-ilan-edildi/ https://meydan1.org/2017/10/19/amedin-16-koy-mezrada-sokaga-cikma-yasagi-ilan-edildi/#respond Thu, 19 Oct 2017 12:11:42 +0000 https://seninmedyan.org/?p=17879 Amed’in Hezro, Kulp, Silvan ve Lice ilçelerine bağlı 16 köy ve mezrada sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Valilik, yasağın “PKK’ye yönelik operasyon” bahanesiyle ilan edildiğini duyurdu.

The post Amed’in 16 Köy ve Mezrasında Sokağa Çıkma Yasağı İlan Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Amed’in Hezro, Kulp, Silvan ve Lice ilçelerine bağlı 16 köy ve mezrada sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Valilik, yasağın “PKK’ye yönelik operasyon” bahanesiyle ilan edildiğini duyurdu.

The post Amed’in 16 Köy ve Mezrasında Sokağa Çıkma Yasağı İlan Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/10/19/amedin-16-koy-mezrada-sokaga-cikma-yasagi-ilan-edildi/feed/ 0
Devletin Bakur’da Katliamı Sürüyor: “Kaza değil cinayet!” https://meydan1.org/2017/10/12/devletin-bakurda-katliami-suruyor-kaza-degil-cinayet/ https://meydan1.org/2017/10/12/devletin-bakurda-katliami-suruyor-kaza-degil-cinayet/#respond Thu, 12 Oct 2017 12:26:40 +0000 https://seninmedyan.org/?p=16873 Hakkari Valiliği’nin “Kaza” dediği Durak Karakolu’nun önünde ateş açılan araçta yaşamını yitiren Çetin Başer’in vücudunda 3 kurşun izi tespit edildi. Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde Durak (Dûrê) Karakolu’ndan 10 Ekim’de sivil bir araca açılan ateş sonucu yaşamını yitiren Çetin Başer’in yakınları, Hakkari Valiliği’nin dün yapmış olduğu “kaza” açıklamasını yalanlayarak, Başer’in cenazesinde sırt bölgesinden girip karın bölgesinden çıkan […]

The post Devletin Bakur’da Katliamı Sürüyor: “Kaza değil cinayet!” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Hakkari Valiliği’nin “Kaza” dediği Durak Karakolu’nun önünde ateş açılan araçta yaşamını yitiren Çetin Başer’in vücudunda 3 kurşun izi tespit edildi.

Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde Durak (Dûrê) Karakolu’ndan 10 Ekim’de sivil bir araca açılan ateş sonucu yaşamını yitiren Çetin Başer’in yakınları, Hakkari Valiliği’nin dün yapmış olduğu “kaza” açıklamasını yalanlayarak, Başer’in cenazesinde sırt bölgesinden girip karın bölgesinden çıkan kurşun yaralarının olduğunu söyledi. Dün akşam saatlerinde Gülyazı köyü Çalışkanlar (Kadana) mezrasında defnedilen Başer’in cenazesini yıkayan yakınları, 3 kurşun izini tespit etti.

KOLU KURŞUNLA PARÇALANMIŞ

Yüksekova-Şemdinli yolu üzerinde bulunan karakoldan açılan ateşte yaralanan Kerimhan Zerender ise, dün akşam saatlerinde Şemdinli Devlet Hastanesi’nden Yüksekova Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Yoğun Bakım Servisi’nde tedavisi süren Zerender’in durumu ciddiyetini koruyor.  Ağır yaralı Zerender’in bel bölgesinden girip sol kolunu omuzdan parçalayarak çıkan kurşunla yaralandığı belirtildi.

 

The post Devletin Bakur’da Katliamı Sürüyor: “Kaza değil cinayet!” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/10/12/devletin-bakurda-katliami-suruyor-kaza-degil-cinayet/feed/ 0
Polislerin Kesk û Sor û Zer Korkusu https://meydan1.org/2017/10/09/polislerin-kesk-u-sor-u-zer-korkusu/ https://meydan1.org/2017/10/09/polislerin-kesk-u-sor-u-zer-korkusu/#respond Mon, 09 Oct 2017 14:28:03 +0000 https://seninmedyan.org/?p=16480 Bakur’da devletin atadığı kayyumların, sarı, kırmızı ve yeşil renkleri ‘kırmızı ve beyaz’a boyadığı, kültürel yıkımların ve saldırıların yaşandığı bu günlerde bu sefer Cizre’de polisler bir bakkalda, sarı, kırmızı ve yeşil renkte olan buzlaşların 1 saat içerisinde kaldırılmasını istedi. Mezopotamya Haber Ajansı’nın yapmış olduğu habere göre, Şırnak’ın Cizre ilçesi Cudi mahallesinde zırhlı araçla öğlen saatlerinde devriye […]

The post Polislerin Kesk û Sor û Zer Korkusu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Bakur’da devletin atadığı kayyumların, sarı, kırmızı ve yeşil renkleri ‘kırmızı ve beyaz’a boyadığı, kültürel yıkımların ve saldırıların yaşandığı bu günlerde bu sefer Cizre’de polisler bir bakkalda, sarı, kırmızı ve yeşil renkte olan buzlaşların 1 saat içerisinde kaldırılmasını istedi.

Mezopotamya Haber Ajansı’nın yapmış olduğu habere göre, Şırnak’ın Cizre ilçesi Cudi mahallesinde zırhlı araçla öğlen saatlerinde devriye gezen polisler, bir bakkalda satılan buzlaşların renginden dolayı işletmecisini gözaltına almakla tehdit etti. Sarı-yeşil ve kırmızı rengindeki buzlaşların hemen değiştirilmesini isteyen polis, bir saat sonra kontrole geleceğini söyledi. Bakkal önünde zırhlı aracı park eden polisler, istekleri yerine getirilmemesi halinde işletmeciyi gözaltına alarak, dükkanı kapatacaklarını bildirdi. Adının yazılmasını istemeyen bakkal, çocukların tükettiği içeceğin rengini değiştirmek zorunda kaldığını söyledi.

The post Polislerin Kesk û Sor û Zer Korkusu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/10/09/polislerin-kesk-u-sor-u-zer-korkusu/feed/ 0
Cizre’deki Bodrum Katliamlarında 34 Başvurunun Tümüne Takipsizlik https://meydan1.org/2017/10/04/cizredeki-bodrum-katliamlarinda-34-basvurunun-tumune-takipsizlik/ https://meydan1.org/2017/10/04/cizredeki-bodrum-katliamlarinda-34-basvurunun-tumune-takipsizlik/#respond Wed, 04 Oct 2017 13:02:15 +0000 https://seninmedyan.org/?p=15751 TC Devleti’nin Bakur’daki işgalinde Cizre bodrumlarında katledilen 150’ye yakın insan ile ilgili yapılan 34 başvurunun tümüne takipsizlik kararı verildi. Avukatlar, “delil bulunamadığı” söylense de delil araması yapılmadığını söyledi ve “Orantılı güç kullanımı varsa neden bir kişi bile sağ yakalanmadı?” diye sordu TC Devleti’inin Kürdistan’da yürüttüğü savaş, yıkım ve katliamlarda Cizre’deki üç ayrı bodrumda katledilen 150’ye […]

The post Cizre’deki Bodrum Katliamlarında 34 Başvurunun Tümüne Takipsizlik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

TC Devleti’nin Bakur’daki işgalinde Cizre bodrumlarında katledilen 150’ye yakın insan ile ilgili yapılan 34 başvurunun tümüne takipsizlik kararı verildi. Avukatlar, “delil bulunamadığı” söylense de delil araması yapılmadığını söyledi ve “Orantılı güç kullanımı varsa neden bir kişi bile sağ yakalanmadı?” diye sordu

TC Devleti’inin Kürdistan’da yürüttüğü savaş, yıkım ve katliamlarda Cizre’deki üç ayrı bodrumda katledilen 150’ye kişiyle ilgili yapılan suç duyurularına yeni takipsizlikler eklendi.

Özgürlükçü Hukukçular Platformu(ÖHP)’na bağlı avukatların şu ana kadar yaptığı 34 ayrı suç duyurusuna Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından takipsizlik kararı verildi.

Savcılık, takipsizlik kararlarının tümünde yaşamını yitirenlerin örgüt üyesi olduğunu ileri sürerken, katliamları olayda hukuka uygun sebepler mevcut ve meşru müdafaa temelinde hareket edildi diyerek savundu.

 

The post Cizre’deki Bodrum Katliamlarında 34 Başvurunun Tümüne Takipsizlik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/10/04/cizredeki-bodrum-katliamlarinda-34-basvurunun-tumune-takipsizlik/feed/ 0
Nusaybin’de TOKİ Molozlarının Arasında Bir Cenaze Daha Bulundu https://meydan1.org/2017/10/02/nusaybinde-toki-molozlarinin-arasinda-bir-cenaze-daha-bulundu/ https://meydan1.org/2017/10/02/nusaybinde-toki-molozlarinin-arasinda-bir-cenaze-daha-bulundu/#respond Mon, 02 Oct 2017 16:03:21 +0000 https://seninmedyan.org/?p=15429 Mardin’in Nusaybin ilçesinde yapılan sokağa çıkma yasakları ve saldırıların olduğu bölgeye, devletin “terör mağdurlarına konut projesi” bahanesiyle yapılan TOKİ konutlarının molozlarının altında cenaze bulundu. Toprağın altından çıkarılan cenazenin kimlik tespiti için Adli Tip Kurumu’na gönderildiği öğrenildi. Bakur’da sokağa çıkma yasaklarının, operasyonların ve saldırıların hemen ardından gerçekleşen bölge talanının hafriyat çalışmaları esnasında bir çok kez daha […]

The post Nusaybin’de TOKİ Molozlarının Arasında Bir Cenaze Daha Bulundu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Mardin’in Nusaybin ilçesinde yapılan sokağa çıkma yasakları ve saldırıların olduğu bölgeye, devletin “terör mağdurlarına konut projesi” bahanesiyle yapılan TOKİ konutlarının molozlarının altında cenaze bulundu.

Toprağın altından çıkarılan cenazenin kimlik tespiti için Adli Tip Kurumu’na gönderildiği öğrenildi.

Bakur’da sokağa çıkma yasaklarının, operasyonların ve saldırıların hemen ardından gerçekleşen bölge talanının hafriyat çalışmaları esnasında bir çok kez daha cenazeler bulunmuştu.

Çatışmaların ardından son bir yıl içinde bulunan cenaze sayısı ise en az altı.

The post Nusaybin’de TOKİ Molozlarının Arasında Bir Cenaze Daha Bulundu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/10/02/nusaybinde-toki-molozlarinin-arasinda-bir-cenaze-daha-bulundu/feed/ 0
Devletin Bakur’daki Kürt Düşmanlığı OHAL’de de Sürüyor – Fuat Çakır https://meydan1.org/2017/07/18/devletin-bakurdaki-kurt-dusmanligi-ohalde-de-suruyor-fuat-cakir/ https://meydan1.org/2017/07/18/devletin-bakurdaki-kurt-dusmanligi-ohalde-de-suruyor-fuat-cakir/#respond Tue, 18 Jul 2017 09:39:05 +0000 https://test.meydan.org/2017/07/18/devletin-bakurdaki-kurt-dusmanligi-ohalde-de-suruyor-fuat-cakir/ 15 Temmuz ve OHAL Öncesi Bakur 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası Bakur coğrafyası, 30 yıldan fazladır süren savaşta en sıra dışı görüntülere sahne oldu. Bakur’da şimdiye dek görülmedik şekilde, tankların sokak aralarında yürütüldüğü şehir savaşları, Sur, Lice ve Nusaybin gibi ilçelerde 15 Temmuz’dan kısa süre önce ardında devasa bir yıkım ve katliam bırakarak sonlandırılmıştı. Tüm […]

The post Devletin Bakur’daki Kürt Düşmanlığı OHAL’de de Sürüyor – Fuat Çakır appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

15 Temmuz ve OHAL Öncesi Bakur

7 Haziran 2015 seçimleri sonrası Bakur coğrafyası, 30 yıldan fazladır süren savaşta en sıra dışı görüntülere sahne oldu. Bakur’da şimdiye dek görülmedik şekilde, tankların sokak aralarında yürütüldüğü şehir savaşları, Sur, Lice ve Nusaybin gibi ilçelerde 15 Temmuz’dan kısa süre önce ardında devasa bir yıkım ve katliam bırakarak sonlandırılmıştı. Tüm bu yıkım ve katliam görüntüleri ise, “sürecin” kağıt üzerinde devam ettiği Eylül 2014’te hazırlandığı ortaya çıkan “Çöktürme Planı” çerçevesinde kurgulanarak hayata geçirilmişti.

Söz konusu yıkım ve katliam sürecinin, devlet tarafından hazırlanan bir başka cephesi ise 2015 yılı başlarında çıkarılan “iç güvenlik yasası” idi. Bu yasa ile, kolluk kuvvetlerine sınırsız ve fütursuz bir katletme yetkisi ve bunun karşılığında da devletin adaletsizliğinden yararlanarak herhangi bir kovuşturmaya uğramama garantisi verilecekti.

15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL, Bakur’da 2015 yılından bu yana sürmekte olan bu durum düşünüldüğünde bir farklılaşmaya tekabül etmese de, darbe girişimini “Allah’ın lütfu” olarak addeden devlet için bir fırsatı işaret ediyordu. Bu fırsat, darbe girişiminin “dumanı” henüz soğumaya başladığında, Kürt siyasi hareketinin Bakur’daki kazanımlarına saldırmak olarak kendini gösterdi. Başkanlarının hepsi tutuklanan 82 belediyeye kayyum atamak ve HDP eş başkanları dahil, 13 milletvekili ve 2360 partilinin tutuklanması şeklinde, siyasi kazanımlara yönelik başlayan bu saldırılar zamanla belediyelere atanan kayyumlar aracılığıyla, Bakur coğrafyasında yaşayan Kürt halkının sosyal, kültürel ve ekolojik değerlerine de yöneldi.

OHAL’in Ardından

OHAL’in getirdiği KHK’lar, adeta iktidarın dilediği konuda dilediği kararları kolayca hayata geçirebildiği fermanlar oldu. KHK’larla öncelikle, Kürt siyasi hareketinin önemli mücadele alanı olarak gördüğü belediyeleri hedef alan devlet, 1 Eylül’de çıkarılan 672 sayılı KHK ile belediyelere kayyum atanabilmesinin önünü açtı. 15 Temmuz’un bir atlama tahtası olarak araçsallaştırıldığı rejim değişikliği için, coğrafyanın genel siyasetinde de hedeflenerek gerçekleştirilmeye başlanan gücün merkezileşmesi, tek elde toplanmasının yerel yönetimlere de sirayetinin göstergesi olarak belediye başkanları gözaltına alındı, tutuklandı, yerlerine ise o belediyenin bulunduğu ilin kaymakamları ya da valileri kayyum olarak atandı.

Belediyelere atanan bu kayyumların bir işlevi de, söz konusu merkezileşme yolunda, Kürt siyaseti başta olmak üzere muhalefet tarafından önemli bir mücadele alanı olarak görülen belediyelerin kaybedilerek, yerel siyasetteki etkinliğin kırılması oldu.

Devlet, 15 Temmuz’da önemli bir aşamasını geride bıraktığı yeni rejim inşasında, Bakur’daki belediyelere atadığı kayyumlarla bu inşanın önemli bir sembolünü de kurumsallaştırmaya girişti. 1930’ların tek partisi CHP’nin il başkanlarının, hem vali-kaymakam hem de belediye başkanı görevini yürüterek, o dönem yeni inşa edilmeye başlanan ulus-devletin merkezi otoritesini, yerellere sirayet ettirmeyi amaçlayan bir semboldü bu. Bu sembolün, o dönemdeki gibi katliam, sürgün ve asimilasyon gibi tüm “enstrümanlarıyla” günümüze uyarlayarak güncellenmesinde kayyumlar, bir devlet geleneğinin sürdürücülüğünü yaptılar OHAL ile birlikte. OHAL sonrası Bakur’a atanan kayyumlar, bir yanıyla 1930’lar TC’sinin bu karakterini yansıtırken, donatıldıkları yetkilerle de 1990’ların “süper yetkili” OHAL valilerini anımsatarak, devlet geleneğinden “ tarihsel bir sentez” olarak cisimleşiyordu.

Bakur’da atandıkları il, ilçe ya da belde belediyelerinde ilk icraat olarak kayyumlar, binalardaki çok dilli tabelaları “tek dile” indirirken, tek ve mutlak otoriteye bağlılık çerçevesinde, “yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır” misali, ileriki süreçte farklı siyasal ve sosyal konularda yapacaklarının işaretini verdiler.

Kayyumlar icraatlarına, tabelalar üzerinden Bakur halkının bellek ve değerlerini hedefleyen uygulamalarıyla devam ettiler. Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Roboski gibi fail-i devlet katliamlarının davalarında avukatlık yapan ve 2015’te Sur’da katledilen Tahir Elçi’nin adının verildiği bir parkın tabelası Van’ın Çatak ilçesine atanan kayyum tarafından değiştirildi. İlçe kayyumu, parka Elçi’nin yerine bir korucunun adını verirken, bu uygulamasını yukarıda bahsi geçen bağlılığı paralelinde, militarist ve elbette fetihçi saiklerle hayata geçirmişti. Sur, Lice, Nusaybin ve Bakur’un diğer bölgelerinde katliamlar gerçekleştirip, kentleri yıktıktan sonra, ilk iş olarak, yıkımdan geriye kalabilen ilk yükseltiye TC bayrağı asan kolluk güçlerinin, burayı “fethettiklerini” ilan eden ruh halinin bürokraside vücut bulmuş haliydi kayyumların bu ve benzer icraatları.

2004 yılında Mardin Kızıltepe’de polis kurşunuyla 12 yaşında katledilen Uğur Kaymaz’ın annesini, oğlunun katledilişinin yıl dönümünde OHAL KHK’si ile işten atmak gibi bir “zulüm fantezisine” imza atan merkezi ve mutlak otoritenin bu uygulamasını ise Kızıltepe kayyumu, Uğur’un ilçe meydanında bulunan heykelini TOMA eşliğinde kaldırarak tamamlayarak “selamlayacaktı.” Uğur Kaymaz’ın, elinde barış güvercini tutan ve üzerinde “biz Mezopotamya çocuklarıyız, barış güvercinleriyiz, yüreğinizde yer açın bize” yazan heykelinin yerine ise Kızıltepe halkının tarihsel belleğinde hiçbir anlam ifade etmeyen, estetikten yoksun bir saat konduran kayyum, Bakur halkının belleğini silmeye çalıştıkça zavallılaşan o mutlak gücü simgeliyordu.

Sadece Amed il ve ilçe belediyelerinde 969 işçiyi işten atan kayyumlar, bu uygulamalarıyla işçi düşmanlığı konusunda da devlete sadakatlerini ispatladılar. Bu işçilerin önemli bir kısmının kadın olması ve bir başka kayyum icraatı olarak Bakur genelinde 43 kadın merkezinin kapatılması, düşman olunan ve ötelenen bir başka toplumsal kesim olan kadınlarla ilgili olarak merkez-kayyum “uyumunu” ortaya koyuyordu.

Van Erciş’te ise, Van Gölü kenarına binlerce ton molozu dökerek, lokal bir ekoloji katliamı gerçekleştiren Erciş kayyumu, “merkezin” termik, nükleer, HES, kentsel dönüşüm gibi projelerinin benzerlerini, Bakur halkının ekolojik değerlerini katlederek gerçekleştireceğinin işaretini veriyordu.

Devletin Beka Stratejisi: Kürt Düşmanlığı

Türklük üzerine kurulmuş ve kuruluşundaki değerleri geçen süre boyunca muhafaza etmiş bir devlet olan TC, tıpkı 1994 yılında Kürt siyasetçileri/vekilleri gözaltına alıp tutukladığı gibi bugün de “beka”sını/“istikbal”ini dış politikasının önemli bir kısmı dahil olmak üzere genel siyasetinde, aynı strateji üzerinden kurguluyor. Adı Kürt düşmanlığı olan bu strateji iktidarlar değişse de devletin baki kalan politikası.

7 Haziran seçimleri sonrası ulusalcısından, milliyetçisine kurduğu yeni ittifaklarla devlet, Kürtlere karşı geleneksel bakış açısına geri döndü. Bu ittifakın sonuçlarından biri olarak, devlet Kürtleri, siyasi arenada itibarsızlaştırma/etkisizleştirme politikalarına hız verdi. Bu doğrultuda gerçekleştirilen ilk adım ise Mayıs 2016’da dokunulmazlıkların kaldırılması olmuştu. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte devleti, cemaatçilerden ayıklama bahanesiyle gerçekleştirilen siyasi ve idari adımlarla çok sayıda muhalif ve devrimci işlerinden atılmış, gözaltına alınmış ya da tutuklanmıştı. OHAL’in ve KHK’ların nimetlerinden yararlanan iktidar, kendisini durduracak sistem içi hiç bir mekanizma bulunmadığı için de Kürtlere karşı gerçekleştirdiği düşmanlık politikalarını daha kolay ve hızlı uygulama imkanı buldu.

Devletin, geleneksel Kürt düşmanlığının yarattığı şekliyle Kürtleri politik alanın dışına itme ve yok saymayı amaçlayarak hayata geçirdiği bu politikaların devam edeceğini düşünmek yanlış olmaz. CHP milletvekilinin dahi tutuklandığı ve iktidarın her türden baskıyı sürdürdüğü bu süreci daha da sertleştireceğine ilişkin sinyalleri verdiği bir ortamda Kürtlere yönelik daha fazla milletvekilinin tutuklanması, vekillere siyasi yasakların getirilmesi gibi siyasi adımlar dahil olmak üzere yaşamsal, toplumsal ve kültürel baskı süreçlerinin artması kaçınılmaz olacaktır.

Fuat Çakır

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 39. sayısında yayınlanmıştır. 

The post Devletin Bakur’daki Kürt Düşmanlığı OHAL’de de Sürüyor – Fuat Çakır appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/07/18/devletin-bakurdaki-kurt-dusmanligi-ohalde-de-suruyor-fuat-cakir/feed/ 0
“Bir Sıkışma Süreci Oy Bir Ayrışma Süreci Bomba!” – Halil Çelik https://meydan1.org/2016/04/25/bir-sikisma-sureci-oy-bir-ayrisma-sureci-bomba-halil-celik/ https://meydan1.org/2016/04/25/bir-sikisma-sureci-oy-bir-ayrisma-sureci-bomba-halil-celik/#respond Mon, 25 Apr 2016 10:52:00 +0000 https://test.meydan.org/2016/04/25/bir-sikisma-sureci-oy-bir-ayrisma-sureci-bomba-halil-celik/ Bir Strateji Olarak Seçimler Özgürlük mücadelesi veren tüm hareketler dönemsel stratejiler kurar ve bu stratejilere göre hamleler yaparlar. Kürt Özgürlük Hareketi de 40 senedir sürdürdüğü özgürlük mücadelesinde, farklı dönemlerde, farklı stratejiler kurmuştur. Hareketin seçimlere girmesi ve halktan oy istemesi, bu stratejilerden sadece bir tanesidir. Bu yazıda, halkın bütünlüklü var olma mücadelesinin içerisinde, hareketin parlamentoda da […]

The post “Bir Sıkışma Süreci Oy Bir Ayrışma Süreci Bomba!” – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Bir Sıkışma Süreci OY Bir ayrışma süreci Bomba Halil Çelik

Bir Strateji Olarak Seçimler

Özgürlük mücadelesi veren tüm hareketler dönemsel stratejiler kurar ve bu stratejilere göre hamleler yaparlar. Kürt Özgürlük Hareketi de 40 senedir sürdürdüğü özgürlük mücadelesinde, farklı dönemlerde, farklı stratejiler kurmuştur. Hareketin seçimlere girmesi ve halktan oy istemesi, bu stratejilerden sadece bir tanesidir. Bu yazıda, halkın bütünlüklü var olma mücadelesinin içerisinde, hareketin parlamentoda da var olma stratejisi olan “seçimlere katılma ve oy isteme” hamlesinin yanı sıra, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde oy istemiyle başlayan siyasi sıkışmayı ve 13 Mart Ankara bombası sonrası başlayan siyasi savrulmayı tartışacağız.

Sokağın Beraberliğinden Sandığın Birleşmesine

7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri öncesinde yaşanan toplumsal patlamaların en genişi ve en uzunu Taksim İsyanı’ydı. Çok özneli bu patlamanın öznesi başta birkaç ağacın kesilmesine karşı koyan çevreciler gibi yansıtılmak istense de, gerçekte olan hükümetle karşı karşıya kalmış tüm öznelerin katılımıyla oluşmuş bir isyan olmasıydı.

Toplum ve bireyler üzerinde her gün artan baskı, isyanı tetiklemişti. Baskının karaktersizliği yani sadece bir kesime değil her kesime, her karaktere değiyor olması, Taksim İsyanı’nın karakterini de zorunlu olarak birleştirici kıldı. İdeolojisi, dili, dini, cinsiyeti, sıkıntıları sorunları birbirinden farklı olan birçok birey ve topluluk, isyanın birer öznesi olabildi. İsyanın bu özne çokluğu hem Taksim işgali süresince hem de sonrasında, isyanın, devlet tarafından kontrolünü zorlaştırdı. Kolluk kuvvetlerinin, Taksim Dayanışması’yla ya da ‘kitle’ örgütleriyle yapmaya çalıştığı anlaşmaların, isyanın başka özneleri tarafından sürekli bozuluyor olması, isyanın çapını genişletiyor ve etkisini büyütüyordu. Taksim’in yaklaşık 15 günlük işgalinin sonlanmasıyla başlayan “Her yer Taksim her yer direniş” sürecinin yayılmasında da, bu çok özneli karakter belirginleşiyordu. Bu çok özneliliğin korunmasını ilkeleştirerek oluşturulan forumlar, -bayraksızlık, flamasızlık, dövizsizlik- “biz”, “barışcıl bir yürüyüş yapacağız”, “barikat yok, taş yok” gibi tutumlarla bir “biz” tanımlayarak, farklılıkları aynılaştırıyordu. Çok öznelilikten tek özneliliğe ve salt AKP ve Tayyip Erdoğan karşıtlığına indirgenen forumlarda aslında seçimlere hazırlık yapılıyordu.

Bir meydanda başlayan ve sokaklarda süren isyanı anlamlandırmak önemliydi. Arzulanan bir devrime benzetmenin, ya da teslimiyetçi bir “olmadı”yla atlatmanın ötesinde; belirtmek gerekir ki paylaşma ve dayanışma ilişkileriyle örgütlenmiş bir karşı koyuşla, iktidarın korkarak ve şaşırarak saçmaladığı bir süreç yaşadık. Belki de kazanacağımız en önemli anlamdı bu. Taksim İsyanı’nın çok çok sonrasında bile, sokak yürüyüşlerinde, cadde kapatmalarda, polisin onlarca uyarısına rağmen yapacağını yapan, yürüyüşlerde ya da toplanmalarda izin istemeden doğrudan eylemler örgütleyen bir anlayıştı bu. Böylesi anlamlarla dolu bir sürecin her halde en anlamsız evresi ise bir seçim süreciyle sonlanması oldu. Bu anlamsızlık meydandan, sokaktan gelerek; foruma, seçime, sandığa, adeta açık alandan kapalı alana giden, madden yaşanan bir kapatılmanın manevi etkisiydi. Seçim sürecinin şartlarına uymak için sokağın sakinleşmesini istemek ise, bu sıkışmanın başlangıcı olacaktı.

Seçimlere Girmek ve Herkesten Oy İstemek

Kürt Özgürlük Hareketi’nin 8. seçim stratejisi olan 7 Haziran seçimlerinin, Taksim İsyanı sürecinin hemen sonrasında şekillenmiş olması, isyan bakımından bir talihsizlikti. Seçimler için bir avantaj olarak kullanılmak istenen isyan süreci, isyanın her öznesinin seçim kampanyasının da bir öznesi olmasını amaçlıyordu. Ulusalcı özneler dışındaki herkes HDP içerisinde kabul ediliyor ve forumlar döneminde AKP ve Tayyip Erdoğan karşıtlığı zeminleştirilerek oluşturulan birleşik anlayışın çatısı HDP yapılıyordu. Ufak tefek tartışmaların ötesinde herkes, HDP için oy çalışması yapmaya ya da oy atmaya çağrılıyordu. HDP içerisindeki reformist çevrelerin üstlendiği seçim kampanyasının en önemli mottosu, başkanlık rejimi karşısında parlamenter rejimi savunacak tek gücün HDP olduğu mottosuydu. Tabi ki bu motto, böylesi bir sade söylevle değil, üst mesajında allanıp pullanarak seçmene sunuluyordu. Seçmene sunulan alt mesajda ise biraz tehditkar bir taraflaşma tarifleniyordu: “HDP’ye oy atmayan AKP’den taraftır”. Bu mottolarla oluşturulan kampanyanın sorunu; yeni çıkılmış “hak istenmez alınır” sürecinden “başkanlık sistemi diktatörlüktür, parlamenter sistemde hakkımızı istemeliyiz”- sürecine çekilen bireyler ve topluluklar olmuştur. Hem de, bu seçimin asıl öznesi olan Kürt halkının -dolayısıyla Kürt Özgürlük Hareketi’nin- stratejilerinden bir tanesi olan “parlamentoda var olma” stratejisinin, HDP ve içerisindeki reformistler tarafından herkese, bir “kurtuluş planı” olarak sunulmasıdır.

Bu yanılgı bile çelişiktir. Kurtuluş, devletten-kapitalizmden yani sistemin kendisinden olmalıyken, sistemi bir hükümete indirgemek, bu kurtuluş planının çelişkisini göstermiyor mu? Başkanlık rejimine karşın parlamenter rejimi savunmamızı istemek alaycı değil mi? Seçime kadar sokakta iktidarı şaşırtan-saçmalatan bu isyan sürecinin öznelerine, seçimler için “bu daha başlangıç mücadeleye devam” demek alaycı değil mi?

Herkes için sorduğumuz bu soruların cevapları illa ki verilecektir. Şöyle ya da böyle, seçimler ve oylar savunulacaktır. Biz anarşistler için ise, sorulan bu soruların cevabı bile yok. Anarşistlerden parlamenter rejimin savunucusu olmasını istemek sadece sığlıkla tanımlanamaz. Bu istek, sığlığın saflığının ötesinde en derininden densizlikle tanımlanmalıdır.

Seçimlerde muhalefet de hükümet de meşrudur.

Parlamenter sistemde azınlığın çoğunluğu yönettiğini anlamak için toplama çıkarma yapmak yeterli olacaktır. Birçok seçimde en yüksek oy oranını alarak hükümet olan AKP’nin bile toplam 80 milyonluk nüfusun sadece 22 milyonundan oy alarak seçilmesi, bunu anlamamız için oldukça yeteridir.

Parlamenter sistem gibi başkanlık sistemi de çoğunlukçu demokrasinin benzer paradoksudur. Bu paradoksun en önemli dinamiği olan seçimlerin, adalet ve özgürlük için uygulanabilecek bir sistemi oluşturması beklenemez. Seçimlere katılmak ve oy istemek bütünlüklü bir stratejinin parçası bile olsa, bu, seçimleri ve dolayısıyla seçim sonucunda seçilenlerin tümünü meşrulaştıracaktır. Seçimlerde kazananın kazancı da kaybedenin kaybı da meşrudur.

Son süreçteki 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde oluşan tüm meşruluk tartışmalarını, bu kaçınılmaz birincil ilke ile algılamamız gerekmektedir. Yalnız, iktidarların ilkelerinin olmayacağını, seçimi kazanan partinin 7 Haziran seçimlerinden sonra meclisi işletmeyerek hükümet kurma krizi içerisinde oluşturduğu karmaşayla deneyimledik. Karmaşa, seçimlerin yenilenmesiyle sürdü. Bu süreç bize, sistemin kendi kendine ihanetini ve bu ihanetin olağanlığını deneyimletti. Olağandışı bir seçim süreci değil, seçimin ta kendisiydi 7 Haziran. 1 Kasım seçimlerindeyse hükümet, halktan aldığı oyların “meşruluğu”yla Kürdistan’da sürdürdüğü savaşı sertleştirdi, rejim tartışmaları içerisinde parlamenter sistemden başkanlık sistemine belirsiz fiili bir geçiş başlattı. Mahalle mahalle süren savaşın bir saldırısı da Ankara’nın Çankaya Mahallesi’nde sürmekteydi. Bu günlerdeyse, sistemin bir başka olağan ihaneti tartışılmaya başlandı: Dokunulmazlıklar. Fezlekelerle parlamenter sistemin seçimlerinin meşruluğu tartışılıyor. Dokunulmazlığa da dokunulacak ve seçimlerin meşruluğu bir kez daha sistemin içinden ihlal edilecek. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a değişen bir şey yok. Parlamenter sistemin olağan ilkesizliği sürüyor.

Kendi kendine sürekli ihanet içerisinde ilkesizlik timsali olan bu sistem, yakında, bir başka benzer ilkesiz sistemle, başkanlık sistemiyle değiştirilecek. Değişim için anayasa değişikliği şart, bunun için de referandum. Referandumlar sanki partilerden bağımsız bir seçim atmosferinde başlar ve biter. Bir önceki seçimlerde HDP rejim değişikliğinin önündeki tek güçtü ve bu güce dahil olup olmamak bir “ak’la kara” meselesiydi. Reformistler böyle bir algı örgütleyip seçimleri bir kurtuluş planı olarak savunuyorlardı. Şimdi, referandumla beraber aynı algı örgütlenmek istenecek hatta “kendin için oy at”, “kendine oy at” diyerek bizden yine oy atmamızı isteyecekler. Dolayısıyla; attığımız taraf kazansa da kaybetse de yine seçimleri, dolayısıyla çoğunlukçu demokrasiyi meşrulaştırmamızı isteyecekler.

7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinden sonra oluşan bu sıkışmış sürecin Rojava Devrimi’nin tüm olumlu rüzgarına rağmen esintisiz kalması, durağanlığı; Fırat Nehri’ne konmuş bir terazinin hafifliğinden havada kalan kefesi gibi havada duruyordu. Terazinin Bakur kefesindeki tek ağır şeyse, Fırat’ın bu tarafında hendek ve barikatların ardında halkın mahallelerini savunmasıydı. Bölgenin tamamını sadece coğrafik değil sosyolojik ve psikolojik olarak da bölen Fırat, TC için de adeta geçilemez bir sınır. Terazinin dengesizliği Rojava’dakilerin ağırlığının ötesinde savaşın “bu kadar alçaklaşacağı ve vahşileceği” düşünülememişti. Düşünülemeyen bir başka şeyse, parlamentoda var olma stratejisinin son hamleleriydi. HDP’nin 7 Haziran’daki seçimlerde yükselişinin ardından 1 Kasım seçimlerindeki düşüşün yarattığı olumsuzluktu. Bu olumsuzluk Bakur’da çok hissedilmezken, Ankara ve batısındaki HDP’li seçmeni oldukça olumsuz etkilemişti. Meşru mücadelesiyle, seçimlere ve seçim kampanyalarına yüklenen seçmene, tüm savaş karşıtı barışcıl söyleve rağmen, seçimleri savaş isteyenler kazanmıştı. HDP içerisinde bu kampanyalara kapılarak tüm motivasyonunu buraya yoğunlaştıranların yaşadıkları demotivasyonu batıda yaşayan Kürtler aracılığıyla Bakur’a aktarmış olmaları, sürecin en olumsuz etkiydi.

İstanbul, İzmir ve Ankara’dan başlayarak Amed’e, Wan’a taşınan bu etki, aşırı motivasyonun ve demotivasyonun yarattığı algı göçleriyle ve çözüm sürecinin çözümsüzlükle sonuçlanmasıyla bir hareketsizlik başlattı.

Burası Bakur’dur. Hendeklerin barikatların ardındaki çocukların gençlerin ve kadınların yarattıkları öz yönetim ve öz savunmalarla Farqin’den Nusaybin’e hareket, sokak sokak mahalle mahalle yine yeniden örgütlendi. Hareketsizlik Bakur’da uzun sürmedi ve hendeklerin, barikatların arkasındakiler tarafından yeni bir hareketlilik örgütlendi.

Ankara ve batısı içinse benzer bir olumlu yorum yapılamaz. Taksim İsyanı’nın sokaktan sandığa sıkışmasının olumsuzluğunu yaşayan batıda bu hareketsizlik, aşılamayacak bir engelle karşı karşıya. Batının doğusunda taş üstünde taş kalmıyorken, savaş tüm alçaklık ve vahşiliğiyle sürerken; mücadelelerin yarattığı hareketler, savaşın etkisiyle azalmakta. Sokaktan uzaklaşanlar artık sokağa yakınlaşmamaktadırlar. “Taksim İsyanı’nda yaptık olmadı” düşüncesiyle çözümlemelerden kaçınarak, eleştiri özeleştiri süreci işletmeden savaşı duymaz ve görmez hale gelmeyi tercih etmektedirler.

Bir oyla birleşenlerin bir bombayla ayrışması kaçınılmazdı. Bir “yardımlaşma” ilişkisinin ötesinde Kürt halkının özgürlük mücadelesinin bir parçası olarak paylaşma ve dayanışma mücadelesinde olanlar için, Kürt halkıyla seçimler üstünden yardımlaşma bir gereklilik değildir. Kürt Özgürlük Hareketi’nin parlamentoda var olma, seçimler ve oy isteme stratejisinin yanlışlığını eleştiriyorsak, savaşın etkisini batıya taşıma stratejisiyle halk içinde patlatılan bombaları da tabii ki eleştireceğiz. Ve herkes eleştirilmelidir, ama sonuç olan bu bomba, Kürt halkının meşru mücadelesinden ayrışma için bir sebebe dönüşmemelidir. Aksi halde böylesi bir dönüşüm, siyasi savrulmanın başlangıcı olabilir.

Bir seçmen için, HDP’nin tarafında olmak, Kürt halkının asimilasyona karşı koymak için başlattığı mücadelenin de tarafında olmaktır. Taraflık algısını bir çizginin herhangi bir tarafında olmaya indirgememiş olsak bile bazı olayların yorumlanmasında adeta bir çizgi gibi taraflar ayrışırlar. HDP öncesi Kürt Özgürlük Hareketi’nin parlamenter sistem içerisindeki adayları ya da partilerinin seçmenleriyle, HDP’nin bugünkü aday profillerinin ve seçmenlerinin tam tamına örtüştüğünü söyleyemeyiz. Zaten HDP’nin önemli amaçlarından biri de buydu. Daha önce Kürt Özgürlük Hareketi’ne oy vermemiş olan seçmenin oyunu alabilmekti. Bunun sonucu olarak artık HDP’nin bir değil iki seçmeni var. İkinci seçmen de HDP’nin tarafını bilmekte ve bu tarafın tarifini de yapabilmektedir. Yalnız HDP’nin seçim kampanyalarının renkli atmosferinde bu taraflaşmanın bilgisinde bulanıklaşmalar yaşanmıştır. Çeşitli ülkelerdeki ‘özgürlükçü’ sosyalist partilere benzetilen ve sanki Kürt Özgürlük Hareketi’nden tamamen ayrık bir parti çalışması gibi görünümler oluşmuştur. Bu oluşan görüntünün çevresinde toplananlar, Ankara Kızılay bombası sonrasında bulundukları taraf konusunda endişelenmişlerdir. Artık HDP’nin tarafında olmayacakları kesin gibi olan bu ‘özgürlükçü’ reformistlerin cevaplaması gereken bir soru vardır: Şimdi kime oy vereceksiniz? Yoksa oy atmayarak parlamenter sistemin ya da başkanlık sisteminin bir parçası olmayacak mısınız? Size, sizin sözünüzle cevap vermek isteriz: “HDP’den taraf olmayan AKP’den taraftır”.

Bizim tarafımız başından beri belli, biz anarşistiz. Size sözümüz, bizim tarafımızdan olmayın da sizden başka bir şey istemeyiz.

Baştan beri HDP içerisinde pozisyon alan reformist bireylerin yanı sıra STK’lar, güruhlar ve gruplar 13 Mart’la beraber savrulmalar yaşayacaktır. Savrulmaların sadece HDP’den olması bizi hiçbir şekilde kaygılandırmasa da HDP’den başlayan bu kaçış, Kürt Özgürlük Hareketi’nden ve Kürt halkının meşru mücadelesinden kaçışa dönüşecektir. Bir oyla adaletsizliğe karşı koymak ve özgürlük için bir araya gelme romantizmi, bir bombanın ardından bir gerçekle karşılaştı ve bu gerçek herkesi savuracaktır.

Sıkışmalar sonrasında oluşabilecek savrulmaların tümü otoriteyle, devletle, kapitalizmle yüzleşemeyenler için bir muammayken; biz devrimci anarşistler için tüm sıkışmışlıklara rağmen savrulmamanın berraklığı örgütlülüğümüzde, teorimizde ve eylemimizdedir. Mücadelemizin berraklığı geleneğimizdedir.


Halil Çelik

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 33.sayısında yayımlanmıştır.

 

The post “Bir Sıkışma Süreci Oy Bir Ayrışma Süreci Bomba!” – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/04/25/bir-sikisma-sureci-oy-bir-ayrisma-sureci-bomba-halil-celik/feed/ 0
Gerilla Belgeseli Bakur’a İKSV’den Sansür https://meydan1.org/2015/04/17/gerilla-belgeseli-bakura-iksvden-sansur/ https://meydan1.org/2015/04/17/gerilla-belgeseli-bakura-iksvden-sansur/#respond Fri, 17 Apr 2015 20:29:32 +0000 https://test.meydan.org/2015/04/17/gerilla-belgeseli-bakura-iksvden-sansur/ Dağda bulunan kampları, gerillaların günlük yaşamını konu eden Bakur(Kuzey) belgeselinin gösterimi, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın bu yıl 34.’sünü düzenlediği İstanbul Film Festivali’nde yasaklandı. Kayıt tescil belgesi olmaması bahanesiyle yasaklanan Bakur belgeseli, gerillalar ile yaptığı röportajlar ile kadın özgürlük mücadelesinden devlet karşıtı mücadeleye gerillaların değerlendirmelerine yer veriyor. Bakur’un İFF’te yasaklanmasının ardından filmin yapımcısı ve yönetmeninin […]

The post Gerilla Belgeseli Bakur’a İKSV’den Sansür appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Gerilla Belgeseli Bakur'a İKSV'den Sansür

Dağda bulunan kampları, gerillaların günlük yaşamını konu eden Bakur(Kuzey) belgeselinin gösterimi, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın bu yıl 34.’sünü düzenlediği İstanbul Film Festivali’nde yasaklandı.

Kayıt tescil belgesi olmaması bahanesiyle yasaklanan Bakur belgeseli, gerillalar ile yaptığı röportajlar ile kadın özgürlük mücadelesinden devlet karşıtı mücadeleye gerillaların değerlendirmelerine yer veriyor.

Bakur’un İFF’te yasaklanmasının ardından filmin yapımcısı ve yönetmeninin yaptığı basın açıklamasının ardından Koloni, Motör, İs, Koşu Komşu Hu, Haziran Yangını, Beyaz Çınar ve daha çok sayıda film Bakur ile dayanışma amacıyla festivalden çekildi.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.

The post Gerilla Belgeseli Bakur’a İKSV’den Sansür appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/04/17/gerilla-belgeseli-bakura-iksvden-sansur/feed/ 0