bütünlüklü mücadele – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sun, 14 Oct 2018 11:50:42 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Patika Ekoloji Kolektifi Ekolojik Yıkımların Karşısında https://meydan1.org/2018/10/14/patika-ekoloji-kolektifi-ekolojik-yikimlarin-karsisinda/ https://meydan1.org/2018/10/14/patika-ekoloji-kolektifi-ekolojik-yikimlarin-karsisinda/#respond Sun, 14 Oct 2018 11:50:42 +0000 https://test.meydan.org/2018/10/14/patika-ekoloji-kolektifi-ekolojik-yikimlarin-karsisinda/ Meydan Gazetesi: İsim, büyük ölçüde içerik hakkında bilgiler verir. Bu sebeple “Neden Patika?” sorusuyla başlayalım.. Patika Ekoloji Kolektifi: Ekoloji mücadelesi bizim için, yaşamı savunurken ve yeni bir yaşamı yaratırken izlediğimiz bir yol ve bu yol bir patika aslında. Çünkü patikalar tüm canlılar içindir, patikalarda ayrık otlarına da rastlarsınız böceklere de… Keçilerin de ayak izleri vardır […]

The post Patika Ekoloji Kolektifi Ekolojik Yıkımların Karşısında appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kapitalizmin ve devletlerin siyasi ve ekonomik çıkarlar uğruna yaşama yönelik durmak bilmez saldırılarıyla ortaya çıkan küresel iklim değişiklikleri; yaşadığımız coğrafyadaki iktidarın ekolojik yıkım pahasına arzuladığı nükleer santraller ve çılgın projeler… Böylesi bir süreçte, yaşamı savunan bir gazete olarak biz de ekoloji mücadelesinde yaratıcı ve etkili eylemlerde bulunan Patika Ekoloji Kolektifi ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Meydan Gazetesi: İsim, büyük ölçüde içerik hakkında bilgiler verir. Bu sebeple “Neden Patika?” sorusuyla başlayalım..

Patika Ekoloji Kolektifi: Ekoloji mücadelesi bizim için, yaşamı savunurken ve yeni bir yaşamı yaratırken izlediğimiz bir yol ve bu yol bir patika aslında. Çünkü patikalar tüm canlılar içindir, patikalarda ayrık otlarına da rastlarsınız böceklere de… Keçilerin de ayak izleri vardır patikalarda, kaplumbağaların da… Patikaların kenarlarında ezilerek katledilen hayvanlarla karşılaşmazsınız örneğin. Her birimizin ayak izi art arda gelir. Patikalar yürümekten vazgeçmeyenler oldukça şekillenir ve var olur.

Bize göre yol iki nokta arasında bir çizgi değildir. Bu yolda yürürken hepimizin kafasında, başladığımız noktadan daha özgür daha adaletli bir yere varmak olsa da yol bir gitme biçimidir aynı zamanda. Biz ekoloji mücadelesinde araç ve amaçların paralel olması gerektiğine inanıyoruz, böylece mücadele pratiğimizle varacağımız noktayı yaratacağımızı düşünüyoruz. Bu yüzden bu yola “patika” dedik.

Patika Ekoloji Kolektifi nasıl bir örgütlenmedir? Örgütlenme biçimi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Patika Ekoloji Kolektifi yatay bir örgütlenmedir. Kolektifin işleyişinde alınan kararlar, herkesin katılımıyla gerçekleşir. Karara katılan her bir birey sonsuz söz hakkı ile işleyişte yer alır. Bireyler arasında herhangi bir hiyerarşi yoktur. Patikada herkes elini taşın altına sokması gerektiğini hisseder. Bunu da keyifle ve özenle yaparız.

Bununla birlikte kolektif içerisindeki her birey aslında farklı mücadele alanlarında deneyimleri olan yaşamlarını savunma ve dönüştürme çabasında olan bireyler. Bugün ekolojik yıkımların da faili olan devletlerin ve kapitalizmin her alanda gerçekleştirdiği saldırıların karşısında Patika, bütünlüklü bir mücadele hattını savunur. Yani Patika, bir HES şantiyesinin doğaya, doğadaki canlı-cansız varlıklara olan tahribatı dışında, o şantiyede çalışan ve patronu tarafından sömürülen işçiler içinde mücadele eder. Yaşamın dönüşümü derken çok fazla tüketmeyi değil evlerimizde konserve yapmayı, turşu kurmayı, üretici dayanışma ağları ile yemeyi-içmeyi, ikinci elcilerden giyinmeyi tercih ederiz. Her tercihimiz bu dönüşümün birer propagandasıdır. Kola içmeyiz ya da taşlanmış kot giymeyiz mesela. Çünkü biri içme suyumuzun biri hayatlarımızın sonunu hazırlıyor, biliyoruz. Kapitalist bir yaşamın çatlaklarından filizlenen bir betondelendir Patika. Bu yüzden her yerden hep çoğalacağız, hiç bitmeyeceğiz.

Patika kendisine bir ekoloji örgütü diyor ve bildiğimiz kadarıyla çevreciliğe karşı…

Çevrecilik insan merkezli bir düşüncedir, yani kastedilen; insan ve çevresidir. Ağaçların kesilmesini, hayvanlarının soyunun tükenmesini “önemser” çünkü insanların “konfor alanlarının” sürdürülmesini hedefler. “Sürdürülebilir” enerji kaynaklarını savunur, üretilen enerjinin insanların değil, endüstrinin ihtiyacı olduğunu görmezden gelir. Yine çevrecilik “geri dönüşümü” bir çözüm olarak gösterir, geri dönüşümün aslında bir manipülasyon olduğundan hiç bahsetmez, tüketim kültürünü sorgula(t)maz. Gündelik alışkanlıklarımızı değiştirmeden, sistemi sorgulamadan, “suya sabuna dokunmadan” “doğa dostu” imajını pekiştirmenin yollarını arar. Bu anlayış elbette kapitalizmin de zararsız gördüğü ve desteklediği bir anlayıştır. Biz bu bakış açısını çok sıkıntılı görüyoruz, kesinlikle çevreci değiliz.

Patika yaşam savunuculuğu yapan bir ekoloji örgütü. Hayvanın özgürlüğünden suyun, toprağın, havanın özgürlüğüne, tüketim mabetlerine yetmeyecek enerji üretim santrallerinin talanından kentsel dönüşümün rant talanına, bu sömürü sisteminin iktidar merkezli anlayışından mülkiyetçi anlayışına, yani kapitalizme karşı topyekûn oluşturulacak bütünlüklü mücadele ile yaşamı bugünden yaratma çabasıyla düşlüyor ve eyliyoruz. Çevrecilerse sadece birer truva atı.

Patika ne türlü mücadeleler verdi bu zamana kadar?

Yerel halkla birlikte bugüne dek başta Karadeniz olmak üzere coğrafyamızda yapılmak istenen hidroelektrik santrallerinden(HES) nükleer santrallere, termik santrallerden taş ocaklarına kadar yaşamı yok eden enerji şirketlerine karşı mücadeleler verdik. Suyun ticarileştirilmesine karşı çeşitli eylemler ve kampanyalar örgütledik. Yine Patika ismini taşıyan dergimizle rüzgar, jeotermal ya da güneş gibi enerji santrallerinin doğamız için yaratacağı yıkımları ele alan yazılar yayınladık, yeni çıkarılması düşünülen kaya gazını gündemimize alarak bu coğrafyada ilk kez tartışılmasını sağladık, sürdürülebilir enerji ya da geri dönüşüm gibi kavramların asıl yüzlerini teşhir eden incelemelere sayfalarımızda genişçe yer verdik.

Ekoloji alanındaki düşüncelerimizi yaygınlaştırabilmek için çeşitli platformlarda, oluşumlarda, etkinlik ve festivallerde yer aldık. Ayrıca çeşitli üniversitelerde gerçekleşen panellere katılarak ekoloji başlıklı aktarımlar gerçekleştirdik.

Son dönemde ise ekoloji mücadelesi veren farklı örgütlerin, ekolojik üretim yapan komün ve kolektiflerin de katılımıyla oluşturulan Kır-Kent Ağı buluşmalarına katıldık ve kır-kent ağının kurulmasında yer aldık.

Kır-Kent Ağı buluşmalarından biraz daha bahseder misin? Kır-Kent Ağı ile ne hedefleniyor?

Kır-kent buluşmalarının ilki Temmuz ayında Bergama’da gerçekleşti. Bu buluşmaya ekoloji mücadelesi veren örgüt ve topluluklardan, kolektif bir şekilde ekolojik ilkelerle kendi üretimlerini yapan komün ve topluluklara, şehirlerde tüketim ağları kuran gıda toplulukları ve derneklere kadar birçok farklı bileşen katıldı. Bir tanışma ve tartışma toplantısı olarak gerçekleşen ilk buluşmanın ardından ikinci buluşmamızı Eylül ayında İstanbul’da gerçekleştirdik. Bu buluşmada, yaşamlarımızın ortaklaştırılması, dayanışma ağlarının genişletilmesi ve güçlendirilmesi gibi başlıklara yoğunlaştık. İlk buluşmaya da katılım gösteren Fethiye’den Refikler Komünü ve Bayramiç’ten Zeytinli Ekolojik Yaşam Topluluğu’nun ortak deneyimleri bu dayanışma ağının nasıl geliştirilebileceğine dair pratik bir örnek olarak tartışıldı. Kır-kent ağının ne hedeflediği ve nasıl işleyeceğine dair yürütülen tartışmalarda üretim süreçlerini, tüketim ağlarını ve bütçelerini ortaklaştırmak, yerellerde dayanışma ilişkileri geliştirmek, bütünlüklü bir mücadele hattı kurmak ve yaşamlarımızı dönüştürmek tartışmaların ana hattını oluşturdu. Aslında hedeflenen alternatif üretim-tüketim ilişkilerinin oluşturulması, yaşamla iç içe oluşturulacak yaşamsal bir kültür aracılığıyla kapitalist ve devletli ilişkilerin yıkıcılığından kurtulmak.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Ekolojik uyumla yeni bir yaşamı oluşturmaya bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bunun için paylaşma ve dayanışma ilişkilerimizi çoğaltmalı ve örgütlenmeliyiz.

Röportaj için teşekkür ederiz. Meydan Gazetesi olarak mücadelenizi selamlıyoruz.

 

Bu röportaj Meydan Gazetesi’nin 46. sayısında yayınlanmıştır.

 

 

 

The post Patika Ekoloji Kolektifi Ekolojik Yıkımların Karşısında appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/10/14/patika-ekoloji-kolektifi-ekolojik-yikimlarin-karsisinda/feed/ 0
Üretim Tüketim İlişkilerinin Yeniden Düzenlenmesi https://meydan1.org/2017/11/05/uretim-tuketim-iliskilerinin-yeniden-duzenlenmesi/ https://meydan1.org/2017/11/05/uretim-tuketim-iliskilerinin-yeniden-duzenlenmesi/#respond Sun, 05 Nov 2017 20:27:10 +0000 https://test.meydan.org/2017/11/05/uretim-tuketim-iliskilerinin-yeniden-duzenlenmesi/ Kapitalist sistem, kar odaklı bir işleyişe sahiptir. Doğadaki her şeyi tüketilmeye hazır birer ürün olarak görür. Dolayısıyla doğayı, içindeki tüm varlıklarla beraber yok etme eğilimine sahiptir. İnsanlar arasında da üretim ve tüketim ilişkilerinde yarattığı adaletsizliklerle kötülüğünü pekiştirir. Bu ilişkide herkes birbirini kullanır, kapitalizm de herkesi. İnsanın doğanın bir parçası olduğunu söyleyen anarşizm ise, doğaya tüketme […]

The post Üretim Tüketim İlişkilerinin Yeniden Düzenlenmesi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

2009 yılında kurulan ve anarşizmin değerli pratiklerinin somut bir karşılık bulduğu 26A Kolektif, sürekliliği ve ısrarcılığıyla bu topraklar üzerindeki önemli bir deneyim olma özelliğini sürdürüyor.

Kapitalist sistem, kar odaklı bir işleyişe sahiptir. Doğadaki her şeyi tüketilmeye hazır birer ürün olarak görür. Dolayısıyla doğayı, içindeki tüm varlıklarla beraber yok etme eğilimine sahiptir. İnsanlar arasında da üretim ve tüketim ilişkilerinde yarattığı adaletsizliklerle kötülüğünü pekiştirir. Bu ilişkide herkes birbirini kullanır, kapitalizm de herkesi.

İnsanın doğanın bir parçası olduğunu söyleyen anarşizm ise, doğaya tüketme eğilimi ile değil, organik bir bakış açısıyla yaklaşır. Amaç “insanın sonsuz olmayan ihtiyaçlarının” bu organik ilişki içerisinde karşılanmasıdır. Öte yandan üretim ve tüketim ilişkilerinde “herkese ihtiyacı kadar” düsturu belirlenir. Ne eksik ne fazla… İşte bu yüzden 26A’nın kapısının ardında müşteri-çalışan, işçi-işveren ayrımı yoktur. Kimse maaş almaz. İhtiyaçlar ortaklaşa belirlenir. Kolektifin her bireyinin ihtiyaçları gözetilerek üretim tüketim ilişkileri yeniden örgütlenir.

Barikatlar Üretim Tüketim İlişkilerinde Bir Farkındalıktır. Amacımız Barikatları Genişletmek Olmalıdır.

Barikat neden kurulur? Engellemek için. 26A Kolektifi de öyle yapıyor. Kapitalizmin yaşama yönelik saldırılarını engellemeye çalışıyor. Örneğin, Kolektif 26A’nın kafelerinde, sömürü düzeninin devamlılığını sağlayan küresel kapitalist şirketlerin ürünlerine yer verilmez. Kola satılmaz mesela. Birer endüstriye dönüşen hayvanların etleri için katledilmesine karşı 26A’da et satılmaz. Dolayısıyla üretim tüketim ilişkilerinin ahlaki, politik ve sosyal açıdan değerlendirilmesi gerektiğini düşünen gönüllüler, katil şirketlerin ürünlerine, içinde adaletsizlik barındıran üretim ve tüketim şekillerine barikat koyar. Amaç, bu ilişkilerin adil bir şekilde düzenlemesidir. Bu ilişki düzenlendikçe, barikat genişler. Ta ki, tüm üretim tüketim ilişkileri devlet ve kapitalizmin boyunduruğundan kurtarılana kadar..

Şimdi, Şu anda Burada:

Devrim gelecekte bilinmeyen bir noktada aniden patlak verecek bir şey değildir. Devrim bizlerin dışında gelişen tarihsel koşulların sonrasında oluşuveren bir şey de değildir.. Devrim bir farkındalıkla ateşlenir ve pratiğe döküldüğü noktada, “Şimdi Şu Anda Burada Başlar!” Dolayısıyla, Kolektif 26A devrimci bir eylemdir. İnsanlara dayatılan zorunluluğun yerine gönüllüğü, rekabet ve bencilliğin yerine paylaşma ve dayanışmayı, yalnızlık ve yalıtılmışlık yerine beraberliği ve kolektif yaşamı koyan yeni bir dünya, herkes tarafından istenilen yeni bir yaşam biçimi uygular ve önerir.

Mücadele Bütünlüklüdür:

Anarşizm, yaratarak yıkmak, yıkarak yaratmak düsturunu benimser. Anarşistler, bir yandan devletin ve kapitalizmin köhnemiş kurumlarına ve ilişkilerine saldırarak onu yıkmayı, bir yandan da hayal ettikleri dünyayı kurmak için yaratmayı kullanılırlar.

İşte bu yüzden 26A gönüllüleri bir yandan yaşamlarını kolektif üzerinden paylaşma ve dayanışmayla örerken diğer yandan sokakta ve bulundukları her alanda her türlü araçla devlet ve kapitalizm ile kavga etmeyi sürdüren anarşist bireylerdir.

Paylaşma ve Dayanışma:

İnsan, insanın kurdu mudur? Zayıflar güçlü kurtların pençelerinde çırpınan koyunlar mıdır? Yüzlerce yıldan beri süren yalan, yüzlerce yıldan beri devam kolektif deneyimlerle boşa çıkartılmıştır aslında. Ne insan insanın kurdudur. Ne de bizler kurtların pençelerinde can vermeye mahkum olan koyunlarızdır. Bencillik ve rekabet, devletlerin ve kapitalizmin bıkmadan usanmadan her gün tazelemek zorunda kaldıkları kocaman bir yalandır.

Paylaşma ve dayanışma ise, yaşamın içinde ve kapitalizmin karşısında hayatta kalmak için canlıların geliştirdiği bir davranış biçimidir. Anarşistler, birbirine arkanı güvenle dönebilme özgürlüğüne ve omuz omuza vermenin yarattığı özgüvene sahip bireylerdir. İşte tam da bu yüzden, 26 A kolektifinin kapısından giremez bencillik ve rekabet. Çünkü içeride omuz omuza vermiş, güvenle birbirine sırtına dönebilen insanlar vardır. Bazen paylaşılan bir kap yemek, bazen mutluluk, bazen de öfkedir. Fakat bu kapılar ardında bir grup insana özgü bir yaşam biçimi olarak tasarlanmamıştır, bu bütün dünyaya tekrar yayılması gereken bir itkidir, bir iç güdüdür. Sadece hatırlamak ve eyleme geçmek gerekir. Kolektif 26A bunu yapar aslında hatırlar, eyleme geçer ve bu anlayışı örgütlemek için çalışır.

Tek Başına Değil Hep Beraber; Zorunlu Değil Gönüllü:

Yalnızlığımız, yalıtılmışlığımız bizi yok etmek; bizi köleleştirmek isteyenlere karşı en zayıf yanımızdır. İşte bu yüzden devlet ve kapitalizm hep buraya oynar. Yaşam biçimleri, evler, odalar, işler, iş yerleri, sokaklar hep buna göre düzenlenir. Bireyler ve toplumlar yalnızlaştırıldıkça yok olur, güçsüzleşir ve daha rahat kontrol edilebilir. Kontrolün başladığı yerde ise inisiyatif ölür. bundan sonra birey ve toplumlar için zorunluluklar ve mecburiyetler silsilesi başlar. Kapitalizmde kendini gerçekleştirdiğini düşünenler aslında zorunluluklar ve mecburiyetler yığında boğulanlardır.

Tarih boyunca anarşistler özgür bireylerin birlikteliklerine dayanan örgütlenmelerden taraf olmuş ve bunların uygulayıcısı olmuşlardır. 26A kolektifi, örgütlülüğün ne kadar büyük bir güç yarattığını bilir. Sistem içerisinde yalnızlaştırılarak güçsüzleştirilen insanların örgütlülüğün içinde kendini gerçekleştirdikçe bireyleştiğini, örgütlendikçe güçlendiğini ve kapitalizme karşı toplumu güçlendirdiğini bilir. Anarşistler için örgüt bir zorunluluk değil, ihtiyaçtır hem sistemle savaşabilmek, hem de hayatta kalmanın bir metodu olarak kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bu örgütlülüğün harcıysa gönüllü olmaktır. İnisiyatif kullanmak, insana tekrar insan olduğunu hatırlatır. 26 A Kolektifi, özgür bireylerin gönüllü birlikteliği ile oluşturulmuş bir örgütlenmedir.

Üstelik bu birliktelik belirli bir mekanla ve zamanla sınırlandırılırmış bir birliktelik değildir. Her bir gönüllü, yaşamının tamamını kapitalizme karşı diğer yoldaşları ile beraber örgütler. Mekan dışında da beraber yenilir, beraber içilir. Kurulan komünlerde ortak yaşam devam ettirilir.

Hiyerarşik Dikey Değil, Anti Hiyerarşik Yatay İşleyiş, Bir Kişinin Değil, Herkesin Kararı:

Toplumu yukarıdan aşağıya bir emir komuta zinciri şeklinde örgütleyen, milyonların kaderini bir kişinin ya da dar bir grubun insafına terk eden günümüz düşüncesine karşı, kimsenin kimseden üstün olmadığı ve yapılan işte ya da bulunulan mekanda herkesin sonsuz söz hakkına sahip olduğu bir anlayış pratikler anarşizm.

26A gönüllüleri çalışma saatlerini, mekanın işleyişini, mekanın dizaynı da dahil olmak üzere her şeyi gönüllülerin periyodik olarak bir araya geldiği ve her gönüllünün sonsuz söz hakkına sahip olduğu toplantılarda tartışarak, öyle karar verir, belirlerler.

Özetleyecek olursak, Kolektif 26A yaşamlarını devlet ve kapitalizme karşı örgütlemiş; Bencillik ve rekabete karşı paylaşma ve dayanışmayı, yalnızlık yerine örgütlenmeyi, ertelemek yerine şimdiden başlamayı, hiyerarşi yerine yatay işleyişi bütünlüklü bir mücadele ekseninde bir yandan yaratırken diğer yandan yıkmayı pratikleyen bir modeldir. Bu model anarşizmin tüm toplumsal ilişkileri yeniden değiştirmeyi amaçlayan, yüreğimizde taşıdığımız başka bir dünyanın tohumudur.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 41. sayısında yayınlanmıştır. 

The post Üretim Tüketim İlişkilerinin Yeniden Düzenlenmesi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/05/uretim-tuketim-iliskilerinin-yeniden-duzenlenmesi/feed/ 0