ÇHD – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 03 Sep 2020 19:11:00 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Açlık Eylemindeki Avukat Aytaç Ünsal Tahliye Edildi https://meydan1.org/2020/09/03/aclik-eylemindeki-avukat-aytac-unsal-tahliye-edildi/ https://meydan1.org/2020/09/03/aclik-eylemindeki-avukat-aytac-unsal-tahliye-edildi/#respond Thu, 03 Sep 2020 16:58:46 +0000 https://meydan.org/?p=63580 Yargıtay 16. Ceza Dairesi, adil yargılanma talebiyle açlık eyleminde olan tutsak avukat Aytaç Ünsal’a verilen hapis cezasının infazının durdurulmasına ve tahliye edilmesine karar verdi. Aytaç Ünsal, hastaneden tahliye edildi.#AytaçÜnsalhttps://t.co/lGCxxez373 pic.twitter.com/piAvwXlpCs — Meydan Gazetesi (@meydangazetesi) September 3, 2020 Karara gerekçe olarak 1 aydan fazla uzun süre önce verilen Adli Tıp Kurumu’nun Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın […]

The post Açlık Eylemindeki Avukat Aytaç Ünsal Tahliye Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, adil yargılanma talebiyle açlık eyleminde olan tutsak avukat Aytaç Ünsal’a verilen hapis cezasının infazının durdurulmasına ve tahliye edilmesine karar verdi.

Karara gerekçe olarak 1 aydan fazla uzun süre önce verilen Adli Tıp Kurumu’nun Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın hayati tehlike içinde olduklarını bildirir rapor gösterildi. Yani Yargıtay rapor verildiği zaman tahliye kararı vermiş olsaydı Ebru Timtik yaşamını yitirmiş olmayacaktı.

The post Açlık Eylemindeki Avukat Aytaç Ünsal Tahliye Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/09/03/aclik-eylemindeki-avukat-aytac-unsal-tahliye-edildi/feed/ 0
ÇHD’li Avukatların Hepsi Tahliye Edildi https://meydan1.org/2018/09/14/chdli-avukatlarin-hepsine-tahliye/ https://meydan1.org/2018/09/14/chdli-avukatlarin-hepsine-tahliye/#respond Fri, 14 Sep 2018 20:03:53 +0000 https://seninmedyan.org/?p=43314 Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının yargılandığı davada tutsak avukatların hepsine tahliye verildi. Bugün Silivri Hapishanede görülen davanın dördüncü gününde savcı avukatların tutukluluğunun devamı için verdiği mütalaada mahkeme heyetinden tahliye kararı çıktı. Bir sonraki duruşma 19-20 Şubat tarihine ertelendi. Çağlayan’da görülecek olan davada gizli tanıklar dinlenecek.

The post ÇHD’li Avukatların Hepsi Tahliye Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının yargılandığı davada tutsak avukatların hepsine tahliye verildi.

Bugün Silivri Hapishanede görülen davanın dördüncü gününde savcı avukatların tutukluluğunun devamı için verdiği mütalaada mahkeme heyetinden tahliye kararı çıktı.

Bir sonraki duruşma 19-20 Şubat tarihine ertelendi. Çağlayan’da görülecek olan davada gizli tanıklar dinlenecek.

The post ÇHD’li Avukatların Hepsi Tahliye Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/09/14/chdli-avukatlarin-hepsine-tahliye/feed/ 0
Tutsak Avukatların Davası Başladı: Jandarma Avukatlara Saldırdı https://meydan1.org/2018/09/10/tutsak-avukatlarin-davasi-basladi-jandarma-avukatlara-saldirdi/ https://meydan1.org/2018/09/10/tutsak-avukatlarin-davasi-basladi-jandarma-avukatlara-saldirdi/#respond Mon, 10 Sep 2018 15:03:18 +0000 https://seninmedyan.org/?p=43111 17’si yaklaşık 1 senedir tutsak, 20 avukatın davası bugün Bakırköy Adliyesi’nde başladı. “Devrimci avukatlar susturulamaz!” sloganlarıyla başlayan duruşma, Bakırköy Adliyesi Konferans Salonu’nda görülüyor. Avukatlara, yaklaşık bine yakın avukat meslektaşı vekalet verdi. Duruşmaya; Somalı aileler, Yüksel direnişçisi Nuriye Gülmen, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, baro başkanları ve çok sayıda uluslararası avukat örgütü temsilcileri katılım sağladı. Avukatlar, […]

The post Tutsak Avukatların Davası Başladı: Jandarma Avukatlara Saldırdı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
17’si yaklaşık 1 senedir tutsak, 20 avukatın davası bugün Bakırköy Adliyesi’nde başladı.

“Devrimci avukatlar susturulamaz!” sloganlarıyla başlayan duruşma, Bakırköy Adliyesi Konferans Salonu’nda görülüyor.

Avukatlara, yaklaşık bine yakın avukat meslektaşı vekalet verdi.

Duruşmaya; Somalı aileler, Yüksel direnişçisi Nuriye Gülmen, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, baro başkanları ve çok sayıda uluslararası avukat örgütü temsilcileri katılım sağladı.

Avukatlar, “güvenlik” bahanesiyle salona getirilen TEM polislerinin çıkmasını sağladıktan sonra duruşma kimlik tespitiyle başladı.

Davaya Durdurma Talebi

Kimlik tespitinden sonra söz alan Avukat Ayşe Acinikli, tutsakların avukat olduğunu ve Avukatlık Mevzuatı ve savunma dokunulmazlığı kapsamında haklarının olduğunu hatırlattı. Soruşturma aşamasında Adalet Bakanlığı’ndan avukatların yargılanması için soruşturma izni alınmadığını ve alınmasını talep etti. Bu süre zarfında da tutsak avukatların tahliye edilmesini istedi. Mahkeme talebi reddetti.

Selçuk Kozağaçlı savunmasına başladı ve ceza adalet sistemine güvenmediğini belirterek dosya hakkında konuşmayacağını söyledi. Daha önce yurt dışı çıkışlar ve ehliyet için parmak izi vermiş olmasına ve dosyada gerek olmamasına rağmen kendisinden zorla parmak izi alındığını söyledi.

“Meslek hayatım boyunca en az 500 tane örgüt üyesi müvekkilim olmuştur. Ben görevimi yaptım diye bu kişiler serbest bırakılıyorsa veya dosyada bu kişileri suçlayacak bir delil bulunmuyorsa bu benim sorunum olamaz. Bu kişiler devlete karşı daha sonra suç işlemişse ben bunu takip edecek kişi değilim. Siz bir katili tahliye ettikten sonra bu kişi başka bir suç işlediğinde “tüh keşke tahliye etmeseydik” diye takip eder misiniz? Hayır etmezsiniz. Bir maden çöküp de 301 kişi ölürse eğer o gün bugündür o 301 insanın hesabını sorarım. Bugün buradalar, hepsine minnettarım. 4 yıldır omuz omuza dövüşüyoruz. Hiç utanmadan bana verilen kağıtta deniliyor ki ‘bu avukat kendisini meşru göstermek için böyle numaralar yapıyor.Eğer gösteriş için yapıyorsak bunu, biz bu insanların ailesiyiz. Ölene kadar da avukatlıklarını yapacağım.Bana sorarsanız bir varoş yargılaması yapıyorsunuz. Biz gecekonduların, yoksul mahallelerin avukatlığını yapıyoruz. Siz de bir varoş yargılaması yapıyorsunuz.Çok zor avukatlıklar yaptım. 150’nin üzerinde müvekkilim yaşamını yitirdi.Hiç tanınmayacak olanlar vardı otopsilerine katılmak zorunda kaldım.Bu avukatlar solculuk yapmayı seviyor gibi bir şey değil bizim yaptığımız.Devlet şiddetinin ve devrimci şiddetin değdiği bir alanda çalışıyoruz. Size güvenmiyorum. Şahsınıza değil sisteminize güvenmiyorum. Ne ceza verirseniz yatarım. Ne kadar tutuklu tutarsanız kalırım. Meslek hayatım boyunca 15 bin stajer avukata meslek içi eğitim verdim. Kendi bildiğim şekilde avukatlık mesleğini onlara da öğrettim”

Kozağaçlı savunmasını bitirdikten bir süre sonra jandarma tutsak avukatlara saldırmaya başladı.

Duruşma devam ederken sıra, Ahmet Mandacı’nın savunmasına geldi. Mandacı, TEM’in her sene operasyon yapması gerektiğini ve çalıştıklarını ispat etmek için delile ihtiyaç duymadan operasyon yaparlar dedi. TEM’in beş senede bir de Gezi gibi toplumsal isyanları bastırmaya yönelik daha kapsamlı operasyonlar yaptığını ve bunları özellikle ekonomik kriz dönemlerinde yaptığını söyledi.


Avukatalrın savunması devam ediyor.

The post Tutsak Avukatların Davası Başladı: Jandarma Avukatlara Saldırdı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/09/10/tutsak-avukatlarin-davasi-basladi-jandarma-avukatlara-saldirdi/feed/ 0
Selçuk Kozağaçlı Tutuklandı https://meydan1.org/2017/11/13/selcuk-kozagacli-tutuklandi/ https://meydan1.org/2017/11/13/selcuk-kozagacli-tutuklandi/#respond Mon, 13 Nov 2017 20:03:05 +0000 https://seninmedyan.org/?p=20499 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği’nin (ÇHD) genel başkanı olan Avukat Selçuk Kozağaçlı tutuklandı. Kozağaçlı’nın Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ne getirilmesinin ardından savcılıkta ifadesi alındı. Selçuk Kozağaçlı savcılık işlemlerinin ardından tutuklama istemiyle sulh ceza hakimliğine sevk edildi. Kozağaçlı’nın tutuklamaya sevk edilmesinin […]

The post Selçuk Kozağaçlı Tutuklandı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği’nin (ÇHD) genel başkanı olan Avukat Selçuk Kozağaçlı tutuklandı. Kozağaçlı’nın Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’ne getirilmesinin ardından savcılıkta ifadesi alındı. Selçuk Kozağaçlı savcılık işlemlerinin ardından tutuklama istemiyle sulh ceza hakimliğine sevk edildi. Kozağaçlı’nın tutuklamaya sevk edilmesinin ardından çok sayıda avukat, sulh ceza hakimliklerinin bulunduğu 6’ncı kata indi. Katta bulunan özel güvenlikler tarafından avukatlar duruşma salonunun bulunduğu koridora alınmaması üzerine gerginlik yaşandı. Avukatlar koridorda bulunan güvenlik bariyerlerini yıkarak içeriye girmeye çalıştı. Selçuk Kozağaçlı, Nöbetçi 10. Sulh Ceza Hakimliği’nde, “terör örgütü olmak” bahanesiyle tutuklandı.

Kozağaçlı, tutuklanmadan önce bu konuşmayı yaptı:

The post Selçuk Kozağaçlı Tutuklandı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/13/selcuk-kozagacli-tutuklandi/feed/ 0
Adalet Nöbeti Selçuk Kozağaçlı için Gerçekleştirildi https://meydan1.org/2017/11/09/adalet-nobeti-selcuk-kozagacli-icin-gerceklestirildi/ https://meydan1.org/2017/11/09/adalet-nobeti-selcuk-kozagacli-icin-gerceklestirildi/#respond Thu, 09 Nov 2017 11:54:04 +0000 https://seninmedyan.org/?p=20169 İstanbul Çağlayan’daki Adalet Sarayı’nda bu hafta 32. kez gerçekleştirilen Adalet Nöbeti, tutsak avukatlar ve dün gözaltına alınan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı için yapıldı. Adalet Nöbeti’nde ÇHD İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, Genel Başkanları Selçuk Kozağaçlı’nın gözaltına alınmasının hukuksuzluğuna dikkat çekti ve derhal serbest bırakılmasını istedi. Avukat Selçuk Kozağaçlı  dün gözaltına alınarak  Vatan Caddesi’nde bulunan […]

The post Adalet Nöbeti Selçuk Kozağaçlı için Gerçekleştirildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

İstanbul Çağlayan’daki Adalet Sarayı’nda bu hafta 32. kez gerçekleştirilen Adalet Nöbeti, tutsak avukatlar ve dün gözaltına alınan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı için yapıldı. Adalet Nöbeti’nde ÇHD İstanbul Şube Başkanı Gökmen Yeşil, Genel Başkanları Selçuk Kozağaçlı’nın gözaltına alınmasının hukuksuzluğuna dikkat çekti ve derhal serbest bırakılmasını istedi.

Avukat Selçuk Kozağaçlı  dün gözaltına alınarak  Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube’ye götürülmüştü. Gözaltında açlık eylemine başlayan Kozaçağlı ile görüşmek isteyen avukatlar ise, OHAL  sonrasının “olağan uygulamalarından” biri olan görüş kısıtlaması getirilerek engellendi.

The post Adalet Nöbeti Selçuk Kozağaçlı için Gerçekleştirildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/09/adalet-nobeti-selcuk-kozagacli-icin-gerceklestirildi/feed/ 0
Devletin Her Hali Şiddettir – Davut Erkan https://meydan1.org/2017/07/15/devletin-her-hali-siddettir-davut-erkan/ https://meydan1.org/2017/07/15/devletin-her-hali-siddettir-davut-erkan/#respond Sat, 15 Jul 2017 09:29:36 +0000 https://test.meydan.org/2017/07/15/devletin-her-hali-siddettir-davut-erkan/ “Olağanüstü hal” hukuk literatüründe, bir devletin karşılaştığı bir kriz durumunu aşmak için, olağan yönetim usulünün ötesinde yani olağanüstü yönetim usullerine başvurduğu döneme verilen addır. Modern devletler, meşruiyetinin kaynağı olarak toplum sözleşmesi fikrine, teknik anlamda ise devletlerin sınırlarını belirleyen uluslararası sözleşmeleri ve devletin temel ilkelerini ve örgütlenme biçimini düzenleyen anayasaları işaret eder. Bu kapsamda devlet, vatandaşlarının […]

The post Devletin Her Hali Şiddettir – Davut Erkan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

“Olağanüstü hal” hukuk literatüründe, bir devletin karşılaştığı bir kriz durumunu aşmak için, olağan yönetim usulünün ötesinde yani olağanüstü yönetim usullerine başvurduğu döneme verilen addır.

Modern devletler, meşruiyetinin kaynağı olarak toplum sözleşmesi fikrine, teknik anlamda ise devletlerin sınırlarını belirleyen uluslararası sözleşmeleri ve devletin temel ilkelerini ve örgütlenme biçimini düzenleyen anayasaları işaret eder. Bu kapsamda devlet, vatandaşlarının güvenliğini, hak ve özgürlüklerini koruma işlevini yerine getirdiğini iddia eder. Olağanüstü dönemlerde ise, devletin bu işlevini uzun vadede devam ettirebilmesi için geçici olarak vatandaşlara tanınan hakların az ya da çok kısıtlandığı ya da bazı hakların tamamen ortadan kaldırıldığı kabul edilir.

Olağanüstü hal, hem şekli anlamda hem de içerik anlamında devletten devlete farklılık gösterir. Bu yazının konusunu ise, 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren içerisinde yaşadığımız OHAL düzeni oluşturacak.

YENİ “TÜRK TİPİ” OHAL

Türkiye hukukunda OHAL düzeninin en belirgin özelliği, kanuni düzenleme yapma yetkisinin tek başına hükümetin elinde olmasıdır. Olağan dönemde yasalar, meclis içerisinde belirli aşamalar takip edilerek, mecliste bulunan partiler ve milletvekillerince bir tartışma sürecinden geçerek ve sonunda da belli bir çoğunluk oyun sağlanmasıyla çıkarılır. Ancak OHAL döneminde, meclisin bu işlevi ortadan kalkar ve hükümet KHK (Kanun Hükmünde Kararname) yayınlama yoluyla bütün toplumu bağlayıcı düzenlemeler yapar. Bu yetkinin kapsamı teorik olarak OHAL ilan edilmesine neden olan husus ile sınırlı olsa da, pratikte araçlara kış lastiği zorunluluğu dahi KHK ile düzenlenebilmektedir.

OHAL’i olağan dönemlerden ayıran bir başka özellik ise, KHK’lara karşı Anayasal denetimin olmamasıdır. Herhangi bir yasanın kısmen ya da tamamen Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurma ve iptalini sağlamak mümkün iken, OHAL KHK’lerine karşı anayasaya aykırılık iddiasında bulunulamıyor.

Bunun da ötesinde, KHK düzenlemelerinden etkilenen kişiler, bireysel olarak da haklarının ihlal edildiğini, mağdur edildiklerini iddia edememektedir. Yani KHK’lara karşı her türlü hukuk yolu kapalıdır. OHAL sürecinde İdare Mahkemeleri, Danıştay, Anayasa Mahkemesi ve hatta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile, kendilerine başvuran kişilerin başvurularını reddetti. Önceki OHAL dönemlerinde AYM, KHK’ları en azından şekli anlamda ya da düzenlemenin konusu ve kapsamı itibariyle denetim yaparken, yeni Türkiye AYM’si kayıtsız ve şartsız olarak Olağanüstü Hal’de yayınlanan KHK’lara karşı yargı yolunu tamamen kapatmış durumda.

Tüm bunlar karşısında, içinde bulunduğumuz OHAL döneminin, bir hukuk düzeni olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Hukukun tamamen ortadan kaldırıldığı, hükümetin istediği konuda istediği düzenlemeyi yapabildiği, hukuksal olarak hiçbir hak arama yolunun olmadığı ve ne zaman biteceğinin de hükümetin keyfine kaldığı bir dönemden bahsediyoruz. Sürekli hükümet diyoruz ama artık yasallaşan partili cumhurbaşkanlığı sisteminde hükümet derken aslında sadece cumhurbaşkanından bahsettiğimiz de herkesin malumu bir husus.

KHK’larla kapatılan yüzlerce dernekten biri olan ÇHD’nin düzenlediği sempozyumda, OHAL dönemi için “Ay’ın karanlık yüzü” benzetmesi yapılmıştı. Bana öyle geliyor ki, bu düzen için lamba metaforu daha uygun düşmektedir. İktidar, gece karanlığında bütün ışıkları söndürerek elindeki sopayla kendinden olmayan herkesi pata küte dövmektedir.

Yanlış anlaşılmasın, olağan dönemde hukukun, hakların, demokrasinin vs. olduğu ya da varsa dahi matah şeyler oldukları iddiasında değilim. Mücadele etme yolunu seçen ezilenler için olağan dönem de olağanüstü dönemdir. Yok sayılan, kentleri bombalanan ve katledilen halklar, sömürülen ve iş cinayetleriyle katledilen işçiler, erkek egemen dünyanın ezdiği ve katlettiği kadınlar, LGBTİ’ler, yok edilen yaşam alanları vs… Devletin olağan hali budur.

OLAĞANÜSTÜ OHAL’DEN OLAĞAN OHAL’E

İçinden geçmekte olduğumuz OHAL düzeni, hak ihlallerini ve baskıyı yaygınlaştırmakta ve arttırmakta, ama daha da önemlisi bunu sürekli hale getirmektedir. Er ya da geç OHAL kalksa dahi, yaratılan bu olağanüstü hal, çok uzun bir süre daha devam edecek. Bu sürecin temeli ise esasen 15 Temmuz’a değil, 7 Haziran seçimlerine dayanmaktadır. Hatırlayalım, AKP tek başına iktidar imkânını yitirdikten sonra Kürt kentlerine yönelik saldırılara ve katliamlara başladı. Körüklenen milliyetçi ruhla oylarını öyle ya da böyle arttıran AKP, 1 Kasım seçimlerinden sonra tek başına iktidar oldu.

Ancak bu arada, Erdoğan’ın deyimiyle partide “metal yorgunluğu” vardı ve diğer yandan iktidarın en önemli ortağı olan cemaatle ilişkileri de bozulmuştu. İktidarın iki unsurundan biri zayıflamışken diğer unsur da destek olmak yerine köstek oluyordu. Bina yıkılmaya yüz tutmuştu, AKP 2002’den beri elinde tuttuğu iktidarı yavaş yavaş kaybediyordu. AKP’nin devletten cemaati temizlemek için attığı her adım, cemaatin hala elinde tuttuğu başka bir mekanizmayla boşa çıkarılıyordu, kapıdan kovulan bacadan giriyordu. İşte bu ahval ve şerait altında, başarısız bir darbe girişimi ve sonrasında ilan edilecek bir OHAL hükümet için olsa olsa “Allah’ın bir lütfu” olabilirdi.

OHAL’in sağladığı imkânlardan faydalanılarak yapılan düzenlemeler, bir bütün olarak değerlendirildiğinde, “devletin AKP’leştirilmesi” anlamına geliyor. Bürokrasinin en üstünden en altında kadar, AKP’li olamayan ya da ona biat etmeyen herkesin ihracı geri dönüşü olmayan bir kadrolaşma yarattı. İhraçlar, tutuklamalar ve yer değiştirmelerle, sadece cemaatçi hakimler savcılar değil, hükümetin hoşuna gitmeyen tüm yargı mensupları saf dışı bırakıldı. Çok yeni bir KHK ile Yargıçlar Sendikası üyesi hakimlerin çoğu sürgün edildi. Yargıtay’dan Danıştay’a, Anayasa Mahkemesinden YSK’sına kadar yüksek yargı makamları hizaya çekildi. Şu anda işler olmasa da, MHP ile yapılan ittifakla birlikte mecliste milliyetçi-muhafazakar cephe oluşturuldu.

Toplumun tabanındaki örgütlenmeler de nasibini aldı elbette bu dalgadan. KHK’lar eliyle muhalif dernekler, vakıflar, basın-yayın organları kapatılıp, malvarlıklarına el konulan muhalefetin tüm yasal örgütlenme alanları yok edildi. Son dönemde ise insan hakları alanında çalışmalar yürüten kurumlar açıktan ve hatta yargı makamları eliyle “ajanlık” suçlamalarıyla karşı karşıya kalıyor ve kriminalleştirilmeye çalışılıyor.

Bunun karşısına konulan şey ise, 15 Temmuz gecesi yaratılan “militan partili vatandaş” modeli. Darbe gecesi dağıtılan MP-5’lerle donatılmış militanlardan oluşan bir partizan ordusu da var. Darbeye karşı “tankları durdurarak hukuk düzenini koruyan” vatandaş, artık hukukun da önemli bir öznesi haline geldi. Sokakta eylem yapanları, satırla sopayla saldırarak cezalandırabilir; kıyafetini beğenmediği kadını tekme tokat dövebilir ya da “vatan haini” olduğunu düşündüğü herkese karşı re’sen harekete geçebilir. SADAT gibi artık ayyuka çıkmış paramiliter yapılanmadan söz etmiyorum bile.

İşte tüm bunlar, OHAL’in sonlandırılmasına karar verildiğinde dahi sona ermeyecek olanlardır. Yani OHAL sadece hukuksal bir mesele olmanın ötesinde, yeni ve sürekli bir hukuksuzluk düzeninin yaratıldığı bir süreçtir. Temizlik ve yeniden yapılanma tamamlandığında OHAL şeklen kaldırılacaktır. İşte o zaman, OHAL’in artık olağan hal olduğu gerçeğiyle yüz yüze kalacağız.


Davut Erkan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 39. sayısında yayınlanmıştır.

The post Devletin Her Hali Şiddettir – Davut Erkan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/07/15/devletin-her-hali-siddettir-davut-erkan/feed/ 0
Av. Ebru Timtik Gözaltına Alındı https://meydan1.org/2017/06/05/av-ebru-timtik-gozaltina-alindi/ https://meydan1.org/2017/06/05/av-ebru-timtik-gozaltina-alindi/#respond Mon, 05 Jun 2017 09:28:52 +0000 https://seninmedyan.org/?p=8265 Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi Av. Ebru Timtik, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda gözaltına alındı. Ebru Timtik’in Çağlayan Adliyesine götürüldüğü öğrenildi.  

The post Av. Ebru Timtik Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi Av. Ebru Timtik, Sabiha Gökçen Havalimanı’nda gözaltına alındı.

Ebru Timtik’in Çağlayan Adliyesine götürüldüğü öğrenildi.

 

The post Av. Ebru Timtik Gözaltına Alındı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/06/05/av-ebru-timtik-gozaltina-alindi/feed/ 0
İzmir’de Avukatlara Polis Saldırısı https://meydan1.org/2017/05/17/izmirde-avukatlara-polis-saldirisi/ https://meydan1.org/2017/05/17/izmirde-avukatlara-polis-saldirisi/#respond Wed, 17 May 2017 11:19:23 +0000 https://seninmedyan.org/?p=5884   ÇHD İzmir Şube üyesi avukatların, açlık grevindeki Nuriye Gülmen, Semih Özakça için adliye binasında yaptıkları “dayanışma zinciri” eylemine polis saldırısı gerçekleşti. İzmir Adliyesi’nde avukatlar, cübbelerinin yakalarına Gülmen ve Özakça’nın fotoğraflarını iliştirerek, ağızlarına açlık grevini simgeleyen maskeler taktı. Adliye içinde avukatların etrafını saran polis, “Adliyede eylem yapmanın yasak olduğunu” gerekçe göstererek saldırdı. Avukatlar yerlerde sürüklenerek ve […]

The post İzmir’de Avukatlara Polis Saldırısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

ÇHD İzmir Şube üyesi avukatların, açlık grevindeki Nuriye Gülmen, Semih Özakça için adliye binasında yaptıkları “dayanışma zinciri” eylemine polis saldırısı gerçekleşti.

İzmir Adliyesi’nde avukatlar, cübbelerinin yakalarına Gülmen ve Özakça’nın fotoğraflarını iliştirerek, ağızlarına açlık grevini simgeleyen maskeler taktı. Adliye içinde avukatların etrafını saran polis, “Adliyede eylem yapmanın yasak olduğunu” gerekçe göstererek saldırdı. Avukatlar yerlerde sürüklenerek ve darp edilerek adliye dışına çıkarıldı.

Adliye dışında ise oturma eylemine geçen avukatlara polis bu kez biber gazı ve coplarla saldırdı. Yaşanan arbedede çok sayıda avukat yaralandı. Avukatlar saldırı esnasında sık sık “Nuriye Semih yalnız değildir” sloganı attılar.

The post İzmir’de Avukatlara Polis Saldırısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/05/17/izmirde-avukatlara-polis-saldirisi/feed/ 0
Soma’da Katliam Unutulamaz Affedilemez https://meydan1.org/2015/06/04/somada-katliam-unutulamaz-affedilemez/ https://meydan1.org/2015/06/04/somada-katliam-unutulamaz-affedilemez/#respond Thu, 04 Jun 2015 10:38:01 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/04/somada-katliam-unutulamaz-affedilemez/ Soma Kömür İşletmeleri A.Ş’ye ait Eynez Maden Ocağında yaşanan işçi katliamının üzerinden tam bir yıl geçti. 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği katliamın ardından 432 çocuk yetim kaldı; 255 genç kadın eşini kaybetti. 301 işçinin annesinin, babasının, eşinin ve çocuklarının gözlerindeki yaş daha kurumadı. Oğlu Uğur Çolak’ı kaybeden İsmail Çolak’ın da dediği gibi “Bir yıl boyunca […]

The post Soma’da Katliam Unutulamaz Affedilemez appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Soma'da Katliam Unutulamaz Affedilemez

Soma Kömür İşletmeleri A.Ş’ye ait Eynez Maden Ocağında yaşanan işçi katliamının üzerinden tam bir yıl geçti. 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği katliamın ardından 432 çocuk yetim kaldı; 255 genç kadın eşini kaybetti. 301 işçinin annesinin, babasının, eşinin ve çocuklarının gözlerindeki yaş daha kurumadı. Oğlu Uğur Çolak’ı kaybeden İsmail Çolak’ın da dediği gibi “Bir yıl boyunca ne değişti? Çok şey değişti ama değişmeyen tek şey var, bizim acılarımız!” Soma Katliamı’nı “elim bir kaza”, “facia”, “felaket” olarak niteleyen devlet yetkililerinin ise bir yıl önce bol keseden attıkları vaatlerin hiç biri bugün gerçekleşmiş değil. Aksine katliamdan bu yana sağ kalmayı başarabilen maden işçilerinin neredeyse tamamı işsiz. Üstelik yapabildiği sadece madenlerde çalışmak olan Somalılar başka şehirlere, ilçelere göç etmek zorunda kaldı. Katliamda yaşamını yitiren işçiler için Soma Belediyesi Mezarlığı’nda yaptırılan “şehitlik” dahi bir yıl sürdü.

Katliamın hemen ardından Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “ihmal ve birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet vermek” adıyla başlatılan soruşturmada, Soma Holding patronları ve yetkilileri 8 kişi tutuklandı. 37 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken yaşamını yitiren 301 işçinin “maktul”, işçi ailelerinden ve yakınlarından oluşan 214 kişinin “müşteki” ve dumandan etkilenen 161 işçinin “mağdur müşteki” olarak dahil olduğu bir iddianame ile dava açıldı. 25 Kasım 2014 günü iddianameyi çeşitli gerekçelerle savcılığa geri gönderen Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi ancak 2 Mart 2015 günü davayı kabul etti. 13 Nisan günü ilk duruşması görülen Soma Katliamı davası için Bülent Ciğeroğlu Kültür Merkezi Salonu’nu kiralayan ve 1000 polis ile “güvenlik önlemi” alan devlet, katlettiği işçi ailelerini de polis tehdidiyle yıldırmak istedi. İlk duruşmaya 8 tutuklu sanığın Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi tarafından can güvenliği nedeniyle mahkemeye getirilmemesi ve tutuklu bulundukları Aliağa Şakran Cezaevi’nden video konferans yöntemi ile bağlanması öngörülmüştü! Ancak ailelerin ve avukatların itirazları sonucu bu 8 kişinin duruşmaya getirilmesine karar verilirken dava 15 Nisan gününe ertelendi. 15 Nisan günü başlayan duruşma 8 oturumda yapıldı. Oturumlara DİSK, KESK, TTB, ÇHD gibi kurumlar alınmadı. Akhisar’da adliye önünde toplanan kurumlar burada, “Sadece şirket değil devlet de yargılansın” pankart ve dövizleri açtı. 24 Nisan günü ara karar verilen davada mahkeme, tutukluluk halinin devamı ve yeni bir bilirkişi heyeti oluşturma kararı verdi. Dava, 15 Haziran gününe ertelenirken sendika ve meslek örgütlerinin davaya katılımı yine reddedildi. Böylece açık bir şekilde devletin ön ayak olduğu katliamın adaleti, sadece şirket patronları ve yetkililerinin yargılandığı göstermelik bir mahkeme ile sağlanmaya çalışılıyor! Bunu İsmail Çolak’ın “Burada asıl suçlu devlettir. Bunlar devletin ocakları. Akla hayale gelmeyecek mana bulmaya çalışarak, orayı doğal felaket olayına sokmaya çalışıyorlar ama gerçek o değil. Gerçek, ihmaller sonucu meydana gelmiştir. Bu ihmale sebep olanlar her kimse, kimler yetkiliyse, sadece sekizi tutuklu 45 sanık değildir buranın sorumlusu. Buranın sorumlusu devlettir.” sözlerindeki haykırışında bir kez daha görebiliyoruz.

Katliamın yıldönümü olan 13 Mayıs günü, coğrafyanın dört bir yanında anma eylemleri gerçekleşti. İstanbul’da Tünel Meydanı’nda toplanan sendika, meslek örgütleri ve devrimci kurumlar buradan Galatasaray Meydanı’na yürüdü. Galatasaray Meydanı’nda bir anma ve basın açıklaması gerçekleştirildi. DAF bu eyleme “Üzüntümüz Öfkemizin Tohumudur” yazılı pankart ile katıldı. Öte yandan bir çok üniversitede de anmalar gerçekleşirken Anarşist Gençlik İstanbul Üniversitesi’nde Havuzlu bahçede bulunan havuza kömürü simgeleyen siyah boya dökerek bildiri dağıttı. Ayrıca İstanbul Üniversitesi’ne “Soma Unutulamaz Affedilemez” yazılı pankart astı. Yalova’da da gerçekleşen yürüyüşe devrimci anarşistler “Bütün Şirketler Katildir” yazılı dövizler ile katıldı. Soma’da ise 10 Mayıs ve 16 Mayıs günü iki ayrı miting gerçekleşti. Coğrafyanın dört bir yanında gerçekleşen farklı eylemler, devlete ve işçi katili şirket Soma Holding’e bir kez daha şunu göstermiş oldu; Soma Unutulamaz Affedilemez!

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 27. sayı dağıtımları sürüyor.

The post Soma’da Katliam Unutulamaz Affedilemez appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/04/somada-katliam-unutulamaz-affedilemez/feed/ 0
İstanbul’dan Sakarya’ya, Kuzey Irak’tan Papua Yeni Gine’ye İnşaat İşçileri Örgütleniyor https://meydan1.org/2014/05/21/istanbuldan-sakaryaya-kuzey-iraktan-papua-yeni-gineye-insaat-iscileri-orgutleniyor/ https://meydan1.org/2014/05/21/istanbuldan-sakaryaya-kuzey-iraktan-papua-yeni-gineye-insaat-iscileri-orgutleniyor/#respond Wed, 21 May 2014 18:12:56 +0000 https://test.meydan.org/2014/05/21/istanbuldan-sakaryaya-kuzey-iraktan-papua-yeni-gineye-insaat-iscileri-orgutleniyor/ Yakın zamanda İstanbul’da bulunan Zorlu Center’da bir direniş gerçekleştiren ve röportajı yaptığımız günlerde sürdükleri direnişi kazanımla sonuçlandıran İnşaat İşçileri Sendika Girişimi ile sendikal faaliyet yürütmekte oldukları inşaat sektörünü, sendika çalışmaları dahilinde yaşadıkları deneyimleri konuştuk. Sakarya’dan, Papua Yeni Gine’ye kadar, inşaat işçilerinin patron baskısına karşı direndiği her yerde işçilerle dayanışma gösteren sendika girişimi ile yaptığımız röportajı […]

The post İstanbul’dan Sakarya’ya, Kuzey Irak’tan Papua Yeni Gine’ye İnşaat İşçileri Örgütleniyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Yakın zamanda İstanbul’da bulunan Zorlu Center’da bir direniş gerçekleştiren ve röportajı yaptığımız günlerde sürdükleri direnişi kazanımla sonuçlandıran İnşaat İşçileri Sendika Girişimi ile sendikal faaliyet yürütmekte oldukları inşaat sektörünü, sendika çalışmaları dahilinde yaşadıkları deneyimleri konuştuk. Sakarya’dan, Papua Yeni Gine’ye kadar, inşaat işçilerinin patron baskısına karşı direndiği her yerde işçilerle dayanışma gösteren sendika girişimi ile yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Meydan: Bizim sizinle tanışmamız bir direniş sürecinde oldu. Dolayısıyla, bizim de bu direnişi gözlemleme fırsatımız oldu. Tabi siz, bu sürecin öncesini de biliyorsunuz. Zorlu Center’daki direniş sürecinden biraz bahsedebilir misiniz?

İnşaat İşçileri Sendika Girişimi: Zorlu Center’da sendika girişimi olarak çalışmaya başladığımız andan itibaren, içeride çalışmakta olan bir arkadaşımız vardı. Biz de zaten o arkadaşımızın haber vermesiyle, burada yaşanmakta olan duruma ilişkin bilgi sahibi olduk. Daha önce de ücretlerin geç ödenmesiyle alakalı olarak, Zorlu Center’a bir mail göndermiştik. Yani daha öncesinde de böyle sıkıntılar zaten yaşanıyordu. Arkadaşımız bize haber verince biz de geldik. Ama zaten biz gelmeden önce de işçiler fiili olarak işi durdurmuşlardı. İlk geldiğimizde 150’ye yakın işçi olduğu söyleniyordu, ama rakam giderek düştü. Bu süre içerisinde işe geri dönenler de oldu. Ama şimdi kıdem tazminatı ve tüm hakların alınması üzerinden direniş devam ediyor. İlk geldiğimiz gün, iş bırakan işçilere karşı, işveren alacakların yalnızca %30’unu ödemeyi taahhüt etmişti. Şimdi, önümüzdeki birkaç gün içerisinde sorun çözülecek gibi görünüyor.

Şu an için, kıdem ve ihbar tazminatlarını ödemeyi taahhüt ettiler, Zorlu’nun altındaki şirket olan Aktürk’ten Sesal’a, işçilerin şirketine, paranın aktarıldığını söylediler. Fakat yanlış hesaplama dolayısıyla, ödenecek miktarın hesaplanmasında büyük bir hata var. Patronlar için belki küçük, ama işçiler için çok büyük bir hata. Biz de o hesaplamanın düzeltilmesini bekliyoruz. Ama eğer bu düzeltmeleri yapmazlarsa, Zorlu Center önünde aktif bir eylem sürecine başlayacağız.

Sizin sendika olarak faaliyete geçtiğiniz günden bu yana, benzer deneyimleriniz oldu, değil mi? Onlardan da kısaca bahsedebilir misiniz?

Mesela Nisan ayı başında, bir TOKİ direnişimiz oldu. Yeni Doğuş adlı şirketin taşeron olduğu TOKİ şantiyesinde bir direniş vardı. Yaklaşık 41 işçi arkadaşımızın ücretlerini ödememişlerdi. Yeni Doğuş adlı taşeron şirket iflasını vermiş, işçilere de başınızın çaresine bakın denmişti. Burada, TOKİ şantiyesinde bir işgal gerçekleştirdik. 7 gün sürdü bu işgal eylemi. Orada da işçilerin kararlı direnişiyle, 7. günün sonunda, tazminatları, yıllık izinleri dahil tüm haklarını almayı başardık.

Direnişe gerek duymadan aldıklarımız da var. Biz sendika olarak problem yaşanmakta olan şirkete önce bir dosya gönderiyoruz. “İşçilerin haklarını gasp ediyorsunuz. Şu kadar süre içerisinde ücretleri ödemezseniz yasal bütün haklarımızı kullanacağız.” diyoruz. Bu dosya gittikten sonra, direnişe gerek kalmadan, ücretleri ödemek zorunda kalan şirketler de oluyor. Bu da bir eylem şeklidir tabi.

Örnek olsun diye şunu söyleyebilirim; Kozyatağı’nda yapılan Hilton’da işçi arkadaşlar maaşlarını alamamışlardı. Oraya dosya bile göndermeden biz kendimiz gittik. Şantiyede yaklaşık yarım saat kaldık. Aynı gün mesai bitiminde tüm paralar ödendi. Bunun gibi, kamuoyuna çokça yansımayan, bizim de yansıtmak için çok uğraşmadığımız bir sürü örnek var.

Farklı şehirlerde de benzer süreçler yaşandı değil mi?

Yaşadık. Mesela Sakarya’da üç tanesi Suriyeli altı arkadaşımıza, çalıştıkları şirket ödeme yapmıyordu. Ancak benzer bir süreç işleterek, onların da tüm alacaklarını almayı başardık. Kayseri’de de eyleme gerek kalmadan, maaşlarını ödenmeyen arkadaşlarımızın alacaklarını aldık. Papua Yeni Gine’de bile benzer bir süreç yaşadık. Bir gün beni birisi aradı, “Ben Papua Yeni Gine’den arıyorum.” dedi. Ben en başta inanmadım tabi ki. Ancak işçi arkadaş ısrarla dedi ki “Ben Papua Yeni Gine’den arıyorum. Bağlı bulunduğum Türk şirketi benim maaşımı ödemiyor, biletimi de almıyorlar” dedi. Biz de şirkete gitmesini, bizden bahsetmesini söyledik. “Eğer ücretin ödenmezse ve biletin alınıp buraya gönderilmezsen, sendikanın duruma müdahale edeceğini” söyle dedik. Aynı gece uçak biletini almışlardı. Sonrasında bize tekrar telefon açtı, gece geleceğini söyledi ve ne yapması gerektiğini sordu. Biz de geldiğinde şirkete gitmesini söyledik. Ondan sonra büyük ihtimalle geri dönüp, şirkete gidip, alacağını aldı. Sonrasında bu sebeple bizi arama ihtiyacı duymadı…

Sendika öncesinde yürüttüğümüz dernek sürecinde, geçtiğimiz yıl, Kuzey Irak’ta da 20’nin üzerinde işçiyi aynı şekilde esir almışlardı. Ücretlerini ödemiyorlardı. Bu şirket de, Türk şirketiydi. Biz gittik, buradaki şirketle görüştük ve onu da hallettik. Yani basına yansıtmadığımız birçok farklı şehirde ve hatta ülkede karşılaştığımız benzer durumlar oldu.

Peki, şu anda henüz sendikalaşmadınız, değil mi?

Şu anda sendika girişimiyiz. Ay sonuna doğru büyük ihtimalle sendika kurulmuş olacak. Girişim olmasına rağmen bu kadar faal çalışıyoruz.

İşçi direnişlerini düşündüğümüzde, özellikle Greif direnişiyle düşündüğümüzde, sendikaların işçiden yana olmayan ve uzlaşmacı tavrı son zamanlarda belirginleşti. Bu duruma ilişkin düşünceleriniz nedir? Öte yandan İnşaat İşçileri Sendika Girişimi’nin sendikacılık anlayışı nedir, bu noktadaki tavrı ne olacak?

Öncelikli olarak, Greif’ta yaşanan durum, Türkiye’deki sendikacılık anlayışının iflas noktasıdır. Bunun temel nedeni de açıkçası, sendikacılığın bir iş, bu alanın bir sektör olarak görülmesi. Yani profesyonel sendikacılıkla birlikte sendika başkanlarının, sendika yönetimlerinin çok yüksek maaşlar alması da bu duruma sebep. Mesela, DİSK Tekstil, tekstil alanında örgütleniyor. Tekstil, bu ülkedeki en kötü sektörlerden biri; güvencesiz, sigortasız bir sektör. Ama mesela bu alanda faaliyet yürüten ve yüksek maaş alan sendika başkanları, bunu bir iş haline getirmişlerdir. İşçiyi düşünmek yerine kendi maaşlarını, koltuklarını korumanın derdine düşmüşlerdir.

Biz bu meseleye şöyle bakıyoruz; biz, profesyonel sendikacılığa karşıyız. Yani, bu işin profesyonel bir temelde yürümemesi, sendikacılığın bir meslek haline getirilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Mantık olarak da şöyle düşünüyoruz; Türkiye’de işçi sınıfına dayatılan çalışma koşulları, bizim alanımızda inşaat işçilerinin güvencesiz çalışma koşulları, esnek çalışma, taşeronlaşma… Bunlar artık kanıksanmış, özellikle bizim sektörümüzde kalıcılaşmış şeyler. O yüzden mevcut yasal düzenlemelere baktığımızda, sendikal cepheden bize hiçbiri uymuyor. Biz inşaat sektöründe sendikacılık yapmak istiyorsak, fiili olarak bir süreç işletmek durumundayız. Hiçbir yasal sürece dayanmadan, hatta gerekirse kendi yasalarımızı oluşturarak bu süreci örmek zorundayız. Mesela, inşaat sektöründe işler çok kısa sürede bitebiliyor. Bir işçi üç ay bir inşaatta çalışıp, sonraki üç ay başka bir inşaatta çalışabiliyor. Bizim toplu sözleşme yetkisi alma şansımız sıfır. Biz o yüzden fiili bir süreç işletiyoruz. Zorlu’da da böyle oldu… Bundan sonra yürüteceğimiz tüm süreçlerin de böyle olması gerektiğini, sendikacılığın sokakta olması gerektiğini düşünüyoruz.

Zaten Türkiye’de şu anda sendikacılıkta gelinen son nokta, sendikalara güvenin kalmamış olması, bu durumu kendisi yaratıyor. Sendikacılığın sokakta olması gerektiğini savunduğumuz için de baraj gibi, bağlı bulunan üye sayımız gibi detaylara takılmadan, içinde bulunduğumuz çalışmayı sürdürmeyi düşünüyoruz.

Devam etmekte olduğumuz bu direniş sürecinde, sendikacılığın nasıl olması gerektiğini aslında bizler de daha iyi anlıyoruz. Şu an için girişim olmamıza rağmen, girdiğimiz birçok alanda, birçok kazanımla çıkmış durumdayız. Bizim için esas önemli nokta, işçinin hakkını almasıdır. Bizler bu tavrımızla TOKİ’yi de, Zorlu’yu da, Türkiye’de inşaat sektöründe faaliyet yürütmekte olan birçok büyük şirketi de dize getiriyoruz.

Biz, işçilerle gerçekleştirdiğimiz toplantıların çok meşru süreçler olduğunu düşündüğümüzden, bu toplantıları katılıma açık gerçekleştiriyoruz. Herkesin iradesinin yansıdığı bir biçimde örgütlüyoruz. İşçinin adına karar vermiyor, birlikte bir karar alma süreci işletiyoruz. Biz sınıf olarak, ortak çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmeyi önemsiyor, bu doğrultuda hareket ediyoruz.

Son süreçte Seyitömer, Greif, DEDAŞ… Bir hareketlilik söz konusu. Tabir-i caizse işçi sınıfı kavgada, kazanmaya devam ediyor. Bu sektör özelinde düşündüğünüzde, benzer bir hareketlenmeyi öngörüyor musunuz? Diğer yandan “sokakta sendikacılık anlayışı” bu sektörde benzer bir hareketlenme yaratacak mı?

İnşaat işçisi, diğer sektörlerde çalışan işçilere çok benzemez. Kavga etmeyi de bilir, bir gaspa maruz kaldığında zaten kavga ederek hak ettiğini de alır. Burada tek sorun, yıllardır inşaat sektöründe faaliyet yürütecek bir derneğin, sendikanın olmamasıydı. Bunu zaten şantiyelere gittiğinizde de hep hissediyorsunuz.

İşçiye eğer “doğru” ulaşabilirseniz, doğru yerden, doğru sözle ve hareketle giderseniz kendinizi anlatabilirsiniz. Bir inşaat işçisine “sen sömürülüyorsun, sen ölüyorsun” demek bir şey ifade etmiyor, çünkü işçi zaten bunu biliyor. Önemli olan işçiye bunu doğru şekilde, doğru zamanda yeniden fark ettirebilmek. Çünkü işçi o zaman zaten sokağa çıkıyor. Biz bunu TOKİ’de de gördük, Zorlu’da da görüyoruz. Biz işçiye sömürüldüğünü öğretmeye soyunmuyoruz. Yalnızca çarenin ne olduğunu doğru şekilde anlatmaya çalışıyoruz.

Kentlerin yeniden düzenlenmesiyle ilgili, Türkiye’de inşaat sektörü özellikle AKP hükümeti ile birlikte hızla yayıldı. Arka planına baktığımızda, bu alanda çoğunlukla kredilerin kullanıldığını gördüğümüz zaman, önümüzde patlayacak bir krizle birlikte, özellikle inşaat sektöründe hareketlenmelerin olma ihtimali çok yüksek. Sıcak parada yaşanacak küçük bir kesinti, ciddi çalkantılara yol açacak. O yüzden bir kriz patlak verdiğinde, bu sektör içerisinde işçinin mağduriyeti de ciddi şekilde açığa çıkacak. Bu yüzden doğalında da grev ve direnişlerin yaygınlaşacağını öngörüyoruz.

Gazeteyi okuyacak bir inşaat işçisi size nasıl ulaşabilir? Ya da nasıl sendika üyesi olabilir?

Sendikayı resmi olarak bu ay sonuna kadar kurmayı düşünüyoruz. Zaten sonrasında, inşaat sektöründe çalışan her işçi, internet üzerinden sendikamıza üye olabilir. Onun dışında da www.insaatiscileri.wordpress.com diye bir sitemiz var. Buradan ve mail adreslerimizden de ulaşabilirler.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Türkiye işçi sınıfına dayatılan her şey, şu anda inşaat sektöründe birleşiyor. O yüzden örgütlenmesi oldukça zor bir sektör. Burada yürüttüğümüz emek çok değerli. Açıkçası çok zor bir alanda faaliyet yürütüyoruz. Bir araya gelebilmek, bir arada kalabilmek inşaat sektörü içerisinde çok zor. Ama biz bu zorluğu bilerek bu işe giriştik.

Bu sektörde çalışan, bizim işçi olarak kabul ettiğimiz ama bazılarının da kendilerini işçi olarak görmediği Mimarlar Odası’na ve Tabipler Odası’na sesleniyoruz. Şantiyelerde mimarlar, mühendisler, iş sağlığı ve güvenliği uzmanları ve doktorlar maalesef bazen işverenden tavır alıyorlar. Doktorlar sanki iş kazaları bir gün oluyormuş gibi yalnızca bir gün şantiyeye geliyor, iş sağlığı ve güvenliği uzmanları işverenden yana tavır sergiliyor. Bizler, özellikle meslek odalarına sesleniyoruz. Onlar da işçi, bizler de işçiyiz. Ancak bunun sonunda ölen biz oluyoruz. Biz, birlikte olursak varız.

Bu çalışma inşaat işçilerinin çalışması, içinde onlar var ama bu çalışmaya emek sarf eden birçok arkadaşımız da var. Bu noktada bizlere destek veren Umut-Sen’e, Emekçiler Dayanışma Sendikası’na, Çağdaş Hukukçular Derneği’ne çok teşekkür ederiz. Bir de şu anda aramızda olamayan Demet Şahende Dinler’e de özellikle dernek sürecinde bizlere verdiği desteklerden dolayı çok teşekkür ediyoruz.

Röportaj için teşekkür ediyoruz. Biz de Meydan Gazetesi olarak mücadelenizde başarılar diliyoruz.

Yakın zamanda İstanbul’da bulunan Zorlu Center’da bir direniş gerçekleştiren ve röportajı yaptığımız günlerde sürdükleri direnişi kazanımla sonuçlandıran İnşaat İşçileri Sendika Girişimi ile sendikal faaliyet yürütmekte oldukları inşaat sektörünü, sendika çalışmaları dahilinde yaşadıkları deneyimleri konuştuk. Sakarya’dan, Papua Yeni Gine’ye kadar, inşaat işçilerinin patron baskısına karşı direndiği her yerde işçilerle dayanışma gösteren sendika girişimi ile yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Röportaj: Halil Çelik

[email protected]

The post İstanbul’dan Sakarya’ya, Kuzey Irak’tan Papua Yeni Gine’ye İnşaat İşçileri Örgütleniyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/05/21/istanbuldan-sakaryaya-kuzey-iraktan-papua-yeni-gineye-insaat-iscileri-orgutleniyor/feed/ 0