Çılgın Proje – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sun, 23 Sep 2018 13:42:39 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Suudi Arabistan’dan Katar’a “Çılgın Proje” https://meydan1.org/2018/09/23/suudi-arabistandan-katara-cilgin-proje/ https://meydan1.org/2018/09/23/suudi-arabistandan-katara-cilgin-proje/#respond Sun, 23 Sep 2018 13:42:39 +0000 https://seninmedyan.org/?p=43659 Suudi Arabistan, bir buçuk yıldır gerilim yaşadığı ve bu gerilimde Körfez devletlerini de yanına alarak yaptırımlar uyguladığı  Katar’a, devletler arası diplomaside benzeri görülmemiş bir “yaptırımda” daha bulunmaya hazırlanıyor. AKP iktidarı tarafından İstanbul’a yapılması gündemde olan ve çılgın proje olarak adlandırılan projenin bir benzerini, kendisiyle tek kara bağlantısına sahip olan Katar’ın sınır hattı boyunca uygulamak isteyen […]

The post Suudi Arabistan’dan Katar’a “Çılgın Proje” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Suudi Arabistan, bir buçuk yıldır gerilim yaşadığı ve bu gerilimde Körfez devletlerini de yanına alarak yaptırımlar uyguladığı  Katar’a, devletler arası diplomaside benzeri görülmemiş bir “yaptırımda” daha bulunmaya hazırlanıyor. AKP iktidarı tarafından İstanbul’a yapılması gündemde olan ve çılgın proje olarak adlandırılan projenin bir benzerini, kendisiyle tek kara bağlantısına sahip olan Katar’ın sınır hattı boyunca uygulamak isteyen Suudi Arabistan, böylelikle Katar’ı yapay bir ada haline getirmeye hazırlanıyor. Katar, coğrafi olarak Arap Yarımadası’nın Güneydoğu ucunda küçük bir yarımada.

Geçtiğimiz Nisan ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman tarafından  yeni bir turizm projesi olarak duyurulan kanal çalışması için, dünyanın en büyük ekskavatörü Süveyş Kanalı’ndan geçerek Basra Körfezi’ne gitti.  9 şirketli bir Suudi yatırım konsorsiyomunun  üstlendiği “çılgın projenin” resmi onay alması halinde sadece 12 ay içinde tamamlanabileceği belirtiliyor.

 

The post Suudi Arabistan’dan Katar’a “Çılgın Proje” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/09/23/suudi-arabistandan-katara-cilgin-proje/feed/ 0
Kanal İstanbul Tam Bir Çılgınlık- Gürşat Özdamar https://meydan1.org/2017/12/24/kanal-istanbul-tam-bir-cilginlik-gursat-ozdamar/ https://meydan1.org/2017/12/24/kanal-istanbul-tam-bir-cilginlik-gursat-ozdamar/#respond Sun, 24 Dec 2017 09:28:46 +0000 https://test.meydan.org/2017/12/24/kanal-istanbul-tam-bir-cilginlik-gursat-ozdamar/     1.5 milyar metreküp hafriyat çıkacak, inşaatında 5000 kişi çalışacak, bittiğinde 1000 kişiye istihdam sağlayacak, 45 kilometre uzunluğunda ve 600 metre genişliğinde olacak, 1350 DTW büyüklüğündeki gemiler rahatlıkla geçebilecek, üzerinde 6 köprü olacak, 5 yılda tamamlanacak ve daha neler neler… Bunlar, Tayyip Erdoğan’ın ilk olarak 2011 yılında açıkladığı, şimdilerde ise ihalesinin yapılacak olmasıyla gündeme […]

The post Kanal İstanbul Tam Bir Çılgınlık- Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

 

1.5 milyar metreküp hafriyat çıkacak, inşaatında 5000 kişi çalışacak, bittiğinde 1000 kişiye istihdam sağlayacak, 45 kilometre uzunluğunda ve 600 metre genişliğinde olacak, 1350 DTW büyüklüğündeki gemiler rahatlıkla geçebilecek, üzerinde 6 köprü olacak, 5 yılda tamamlanacak ve daha neler neler… Bunlar, Tayyip Erdoğan’ın ilk olarak 2011 yılında açıkladığı, şimdilerde ise ihalesinin yapılacak olmasıyla gündeme gelen Kanal İstanbul projesine ait rakamlar.

Elbette iktidarın hemen her gün dilinden düşürmediği, yandaş medyanın öve öve bitiremediği bu rakamlar, bazı gerçeklerin üzerini kapatmak için bilinçli olarak öne çıkarılıyor. Örneğin bu rakamlarda, çok uzak olmayan bir gelecekte Marmara Denizi’nin oksijensiz kalarak ekolojik yaşamın olmadığı, hiçbir canlının üremediği, çeşitli koku verici gazların çıktığı bir denize dönüşecek olması gerçeğine yer verilmiyor. Şimdiki durumda, Avrupa’nın atıklarını Karadeniz’e taşıyan Tuna Nehri ile gelen azot ve fosfat gibi zararlı maddeler, Boğaz’daki ters akıntılar, güneyden gelen rüzgar (lodos) ve boğazın doğal yapısındaki kimi tepeler sayesinde Marmara Denizi’ne yoğun bir şekilde geçemiyor. Eğer kanal devreye girerse bu maddelerin Marmara’ya rahatlıkla akmasının ve denizi zehirlemesinin önünde hiçbir engel kalmamış olacak. Üstelik kanal yalnızca İstanbul’u değil, tüm Marmara ve Akdeniz’in sıcaklığının ve tuzluluk oranlarının değişmesiyle beraber bu denizlere kıyı bütün yerleşimleri de olumsuz etkileyecek, bugün tarım yapılan topraklar kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

Bu rakamlarda, hali hazırda içme suyu sıkıntısı yaşayan ve bu yüzden Melen Çayı’nı borularla taşımak zorunda kalan İstanbul’un su varlıklarının kanal inşaatı altında kalacağı bilgisine de ulaşamıyoruz. Gerçekten de Kanal İstanbul’un inşa edilmesi düşünülen güzergahında bulunan Küçükçekmece Gölü ve Sazlıdere Barajı artık birer yat limanı haline gelecek. Yine kanal güzergahında bulunan Terkos Gölü ise tamamen kuruyacak. Üstelik yine Tuna nehrinden gelen zehirli atıkların ve tuzlu suyun kanal boyunca su havzalarına sızacak olmasından ötürü İstanbul’un zaten az olan içme suyu bütünüyle kullanılamaz hale gelecek.

Bu rakamlar, İstanbul’un, büyümeyi ve kalkınmayı inşaata endeksleyen iktidarın, kanal çevresinde kurulacağını söylediği yeni şehrin yükünü taşıyıp taşıyamayacağına ilişkin soruları da yanıtsız bırakıyor.

Aslında, Kanal İstanbul Projesi, 3. havaalanı ve 3. köprü gibi, üzerinde konuşulmadan, detayları incelenmeden, farklı düşüncedekilerle tartışılmadan, dahası bölgede yaşayanlara sorulmadan “oldu bitti”ye getirilmek istenen yeni bir ekolojik yıkım projesinden başka bir şey değil. Erdoğan’ın bu proje için “Kim ne derse desin yapacağız” sözü iktidarın kendi bildiğini okuma niyetini doğrular nitelikte.

Kanal İstanbul Projesi ‘çılgın proje’ olarak adlandırıldı baştan beri, ama şu kesin: Bu proje tam bir çılgınlık!

 

Gürşat Özdamar

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 42. sayısında yayınlanmıştır.

The post Kanal İstanbul Tam Bir Çılgınlık- Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/12/24/kanal-istanbul-tam-bir-cilginlik-gursat-ozdamar/feed/ 0
” Paris ‘ Yeşil’e ‘ Doyacak”- Emre Bayyiğit https://meydan1.org/2015/06/05/paris-yesile-doyacak-emre-bayyigit/ https://meydan1.org/2015/06/05/paris-yesile-doyacak-emre-bayyigit/#respond Fri, 05 Jun 2015 12:07:26 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/05/paris-yesile-doyacak-emre-bayyigit/ Hedef 2050 Yaşadığımız topraklarda, çılgın projeler birbirini takip ediyorken; 2023, 2071 hedefleri art arda açıklanırken; kentler kimilerinin isteklerine göre fütursuzca dönüştürülürken; kırlar sanayi ve kentin ihtiyaçları için talan edilirken; öğrendik ki, önüne böylesine çılgın projeler koyan sadece T.C Devleti değilmiş, meğer Fransa da 2050 yılına Paris için “çılgın projeler” üretiyormuş. Projenin mimarlığını, yapı dünyasının dâhisi […]

The post ” Paris ‘ Yeşil’e ‘ Doyacak”- Emre Bayyiğit appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

France, ile de france, paris 4e arrondissement, ile de la cité, cathedrale, notre dame de paris, chimères, vue sur la seine et la rive gauche,

Hedef 2050

Yaşadığımız topraklarda, çılgın projeler birbirini takip ediyorken; 2023, 2071 hedefleri art arda açıklanırken; kentler kimilerinin isteklerine göre fütursuzca dönüştürülürken; kırlar sanayi ve kentin ihtiyaçları için talan edilirken; öğrendik ki, önüne böylesine çılgın projeler koyan sadece T.C Devleti değilmiş, meğer Fransa da 2050 yılına Paris için “çılgın projeler” üretiyormuş.

Projenin mimarlığını, yapı dünyasının dâhisi olarak bilinen Belçikalı mimar “Vincent Callebaut” yapıyor. Çalışmalarının eksenini “ekoloji ve sürdürülebilirlik” üzerine oturtan mimar, Paris Belediyesi’nin siparişi üzerine görenleri adeta “büyüleyen” bir proje ortaya koymuş. Yukarıda, simülasyonu bulunan projenin adı “Akıllı Paris”.

Akıllı Paris

Akıllı Paris için söylenenler hayli ilginç: “2050’ye kadar şehrin sera gazı salınımını yüzde 75 oranında azaltmak isteyen Paris Belediyesi tarafından sipariş edildi. Proje 8 bölümden oluşuyor ve yüksek teknoloji ürünü sürdürülebilir tasarım ve bitkilendirmeyle şekillendiriliyor. Toplam 15 kuleden 5’inin her birinin cepheleri, biçimleri yusufçuk böceğinden esinlenilmiş iki büyük fotovoltaik ve termal güneş panelleriyle dikkat çekici şekilde kaplanmış olacak ve paneller gün boyu hem elektrik hem de sıcak su üretecekler. Aynı zamanda, geceleri, bir dönüşümlü hidroelektrik pompalı depolama istasyonu, kulenin tepesinden bir şelalenin yağmur suyunu toplayan farklı seviyelerde konumlandırılmış tankların havuzları arasından dışarı akmasına imkan verecek. Projenin diğer göze çarpan öğeleri, sebze bahçelerini, konut kuleleriyle bütünleşmiş denizanasından ilham alınarak tasarlanmış bir çift köprüyü, rüzgâr türbinlerini ve yosun biyoreaktörlerini içeren bir “dikey parkı” taşıyan birkaç büyük bambu kulesini içeriyor. Vincent Callebaut Architectures’a göre, projenin sekiz temel bölümü şehir için çok büyük miktarlarda yenilenebilir enerji üretecek ve kaliteli yaşam alanlarını arttıracaktır.”

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dediğinizi duyar gibiyim. Aynı şekilde düşünüyorum. Dünyanın en büyük nükleer şirketlerinin açık ortağı olan, dünyanın dört bir yanında yaptığı nükleer denemelerle birçok canlının kanına giren, sanayisinin deniz aşırı hamleleriyle ürettiği pisliğin boğazımıza kadar geldiği bir devlet neden böyle bir proje yapmaya ihtiyaç duyar?

Çünkü;

Şehirler, devletler ve kapitalistlerin ortak ürettiği projelerdir. Dolayısıyla onların arzuları ve çıkarları doğrultusunda, tarih boyunca sürekli dönüştürülmüşlerdir. Bugüne en yakın kent anlayışı, Sanayi Devrimi’yle beraber oluşur. Madenlerin ve fabrikaların çevresine kurulan ilk modern şehirler, oradaki işletmelerde çalıştırılan yoksul işçilerin aynı yere tıkıştırılması ile oluşur. Bugün yaşadığımız mega kentler, geçmişin bu sömürgeci anlayışının mirasını taşırlar ve onun devamcılığını yaparlar!

Kentin var olmasının yegane koşulu, kırın talan edilmesi ve insansızlaştırılmasıyla mümkündür. Binalar için kullanılacak taşlar, dağlar eritilerek elde edilir. Alışveriş merkezlerinin, sanayinin elektriği; dereler, ovalar ve tepeler tutsak edilerek üretilir. Kentlere hammadde ve sermaye taşınsın diye, her yere asfalt dökülür. Hem insansız yaşam alanları hem de tarım alanları, deyim yerindeyse köklenerek şehir için işlenir ya da şehre taşınır. Sözün kısası, kır, git gide sıskalaşırken, şehirler de şişmanlar. Böylece kır aşırı sıskalıktan, kent de aşırı şişmanlıktan hastalanmaya başlar.

Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı

Bundan 23 yıl önce, “artan çevre sorunları, kuzey ve güney ülkeleri arasındaki yaşam kalitesi-refah dengesizliği, yoksulluk-yoksunluk, tarımsal reformlar silsilesi” ve daha birçok “çevre” sorununa bir çözüm bulabilmek için, Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde bir araya gelen “zengin devletler”, Rio Çevre ve Kalkınma Konferansı”nı imzalamıştır. Konferansta ayrıca “Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi” ve “Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi” de kabul edilmiştir. Öte yandan, hükümetler tarafından oluşturulan ve küresel ısınmaya yönelik “ilk çevre sözleşmesi” özelliğini taşıyan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, sera gazlarının oranlarını düşürmek ve bu gazların zararlarını en aza indirmeyi kendine ulvi bir görev edinenlerin toplamının sözleşmesidir. ‘97 yılına gelinince de aynı çevrenin hedefleri, Kyoto Protokolü ile devam edecektir.

Bu hastalıklı “mekan” politikası, içindeki tüm yaşamlarla beraber devleti ve kapitalizmi de sakatlar ve günden güne her şeyi biraz daha öldürür. Yeterince gün ışığı alamayan salon çiçekleri nasıl soluyorsa, yaşamla bağlarını yitiren insanlar da solmaya, verimsizleşmeye başlar. Çalışmayan, çalışamayan; tüketmeyen, tüketemeyen insan kendisiyle beraber kapitalizmi tarihin çöplüğüne gönderir.

Bu ve bunun gibi “çevreci projeler” de yaşamın sürdürülebilmesi için değil, kapitalizmin sürdürülebilmesi için üretilir. Enerji santralleriyle, taş ocaklarıyla, madenlerle, GDO’lu sebze meyveleri ve tüketici kültürüyle “kır”ı (dolayısıyla yaşamı) çoraklaştıran kapitalizm; onu şehrin üzerine giydirilen bir aksesuar gibi kullanmak ister. Devasa binaların, yol kenarlarının, beton adaların üzerini örten yeşil örtülerin, nükleerin yerini alması planlanan rüzgar ve güneş santrallerinin “biz”leri kurtaracağı yalanını söylerler.

2023’den 2050’ye Aynı Hikaye

Yaşadığımız topraklarda ise durum biraz daha farklı işler. Henüz dünyayı yeterince kirletemeyen T.C devleti ve benzeri daha zayıf devletlerin; geçmişte Fransa, Almanya, ABD, İngiltere gibi devletlerin, yaptıklarını daha yeni yapmaya başladığı için projeleri daha “ekolojik” olmaktan ziyade daha “kalkınmacı” daha “ilerici” olmak zorundadır. Büyük abilerinin izinden sapmadan giden T.C devleti, nükleer santraller, duble yollar, kentsel dönüşüm projeleri ve HES’lerle talanlarını sürdürürken; bir yandan da RES’ler ve GES’lerle, gelecekte kendisinin de kalkışacağı “ekolojik kentlere” göz kırpmaktadır.

Sözün özü, bu projeler, “ekolojik kentler”, “çevre ve kalkınma konferansları”, dünyayı cehenneme çevirenlerin, bu cehennem çukurlarının bir kısmını cennete benzeterek “yıktıklarını geri getirmeye” çalışmasından başka bir şey değildir. Bu, bir yamadır. Fakat milyonlarca yıldan beri biz canlılara ev sahipliği eden bu evren, artık yama kaldıramayacak kadar yıpranmış, üzerindeki canlılar da durmadan yenilenen yalanlara inanmaz olmuşlardır. Sizin anlayacağınız 2023 neye hizmet ediyorsa, 2050 de ona hizmet ediyordur. Üçüncü havalimanı neyi öldürüyorsa, devasa binaların tepesine kurulmuş yeşil bahçeler de aynı şeyi öldürüyordur!

Emre Bayyiğit

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” Paris ‘ Yeşil’e ‘ Doyacak”- Emre Bayyiğit appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/05/paris-yesile-doyacak-emre-bayyigit/feed/ 0