CNT-FAİ – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 25 Dec 2019 13:58:59 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Yüreğimizdeki O Dünya Büyümekte… https://meydan1.org/2017/11/20/yuregimizdeki-dunya-buyumekte/ https://meydan1.org/2017/11/20/yuregimizdeki-dunya-buyumekte/#respond Mon, 20 Nov 2017 13:29:08 +0000 https://seninmedyan.org/?p=21179 “Hayır Durruti ölmedi. O’nun alevli ruhunun ateşi kendisini tanıyan ve seven herkesi aydınlatmıştır ve bu ateş asla söndürülemez. Yoldaşları, Durruti’nin elinden düşen meşaleyi çoktan kaldırdılar bile.” Emma Goldman 1936 Kasım’ında Franco, Almanya ve İtalya faşizminin yardımıyla Madrid’e dayandı. Durruti Tugayı 4000 gönüllüyle beraber Madrid savunmasındaydı. 13-19 Kasım arasında Durruti Tugay’ından sadece 1600 yoldaş sağ kalmıştı… […]

The post Yüreğimizdeki O Dünya Büyümekte… appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
“Hayır Durruti ölmedi. O’nun alevli ruhunun ateşi kendisini tanıyan ve seven herkesi aydınlatmıştır ve bu ateş asla söndürülemez. Yoldaşları, Durruti’nin elinden düşen meşaleyi çoktan kaldırdılar bile.”

Emma Goldman

1936 Kasım’ında Franco, Almanya ve İtalya faşizminin yardımıyla Madrid’e dayandı. Durruti Tugayı 4000 gönüllüyle beraber Madrid savunmasındaydı. 13-19 Kasım arasında Durruti Tugay’ından sadece 1600 yoldaş sağ kalmıştı…

Takvimler 20 Kasım’ı gösterirken cephe gerisinde bir silah sesi duyuldu. Durruti arkadan vurulmuş orada yaşamını yitirmişti. 22 Kasım günü yoldaş Durruti’nin naaşı Barcelona’ya getirildi. Sonraki gün gerçekleştirilen cenaze yürüyüşüne “Ekmek Adalet Özgürlük” diye haykıran 500.000 yoldaşı katıldı. Devrimden 80 yıl sonra bugün farklı coğrafyalardan anarşistler bir kez daha haykırıyor :

Ekmek Adalet Özgürlük! 
Yaşasın Devrim Yaşasın Anarşizm!

Durruti yoldaş, Chicago 1886’dan, Ukraynalı anarşistlerden, Malatesta’dan devraldığı devrimci anarşizm kavgasını, yoldaşları ve tüm ezilenlerle birlikte 1936 İberya Anarşist Devrimi’ne taşıdı. O,20 Kasım 1936’da yaşamını yitirdiğinde, onların “Ekmek, Adalet, Özgürlük” mücadelesinin ateşi, hiç sönmeyecekcesine dünyanın farklı coğrafyalarını sarmaya başlamıştı.

19 Temmuz 1936’da Barcelona’yı özgürleştirerek İberya’yı saran devrim yürüyüşünü başlatan anarşist yoldaşlarımızdan Buenaventura Durruti ve İberya Devrimi’ne selam olsun!

”Savaş yürütüyoruz ve aynı anda devrim yapıyoruz. Bence şartlar bizden bunu bekliyor. Bütün halk için geçerli olan devrimci anlayışlar, sadece arka planda Barselona’da kalmıyor, en ön safha kadar uygulanıyor. Elimize geçirdiğimiz her köyde, gündelik yaşamı vakit geçirmeden devrimcileştiriyoruz. Bizim savaşımızın en güzel yanı bu. “

 

14 Temmuz 1896’da İberya Leon’da bir işçi çocuğu olarak dünyaya gelen Buenaventura Durruti, ilerleyen yıllarda sayısız işçi grevinin örgütleyicileri arasında yer aldı. 1922’de yoldaşları Juan Garcia Oliver ve Francisco Ascaso ile beraber “Los Solidarios”  adlı örgütü kurdu. Los Solidarios ile birlikte, özelikle Aragon bölgesinde, grevci işçilere saldıran “pistoleros blancos” çetesine ve onları finanse eden patronlara karşı mücadele etti. Durruti, daha sonra yoldaşları ile birlikte Arjantin ve Şili’ye giderek, İberya’da tutsak olan devrimcilerin özgürleştirilmesi için gerekli koşulların sağlanmasına çalıştı.

1931’de tekrar İberya’ya döndüğünde CNT-FAİ saflarında örgütlü bir devrimci anarşistti. Bu süreçten itibaren İberya Anarşist Devrimi için mücadele etti. Yaşamını yitrdiği 20 Kasım 1936’ya dek mücadelesiyle, bir taraftan Franco faşizmine karşı koyarken, diğer taraftan da İberya’da özgür komünlerin yaratılması sürecinin bizzat içinde yer aldı.

“…Faşist iktidarlar bizim bulunduğumuz yerden asla geçemeyeceklerdir. Bu, ezilenlerin parolasıdır. Biz onlara şöyle sesleniyoruz: “Geçemeyeceksiniz!”. Yıkıntılardan hiç mi hiç korkmuyoruz. Dünya bizlere kalacak; bundan şüphemiz yok. Burjuvazi tarihten silinmeden önce mülkiyetindeki dünyasını yıkabilir. Biz ezilenler yeni bir dünyayı yine inşa edebiliriz ve daha güzellerini. Yüreğimizde bir dünya taşıyoruz, bu dünya şimdi şu anda büyümekte.”

Buenaventure Durruti

The post Yüreğimizdeki O Dünya Büyümekte… appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/20/yuregimizdeki-dunya-buyumekte/feed/ 0
Küba’da Anarşizm (2) – Furkan Çelik https://meydan1.org/2017/09/26/kubada-anarsizm-2-furkan-celik/ https://meydan1.org/2017/09/26/kubada-anarsizm-2-furkan-celik/#respond Tue, 26 Sep 2017 10:23:03 +0000 https://test.meydan.org/2017/09/26/kubada-anarsizm-2-furkan-celik/ İspanyol Kolonisinden, ABD Arka Bahçesine 1899’da ABD müdahalesi sırasında anarşist gazete !Tierra! çevresinde örgütlenen İnşaat İşçileri Birliği, grev hazırlığındaydı. ABD saldırısı sonrasında grev sert bir biçimde bastırıldı. Küba, Canovas canisinden ve İspanya’dan kurtulmuştu ama bu sefer ABD gibi büyük bir bela bu adaya göz dikmişti. Küba’daki şeker kamışı üretiminin büyük bir bölümünün ABD ve İspanya şirketlerinin elinde […]

The post Küba’da Anarşizm (2) – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

İspanyol Kolonisinden, ABD Arka Bahçesine

1899’da ABD müdahalesi sırasında anarşist gazete !Tierra! çevresinde örgütlenen İnşaat İşçileri Birliği, grev hazırlığındaydı. ABD saldırısı sonrasında grev sert bir biçimde bastırıldı. Küba, Canovas canisinden ve İspanya’dan kurtulmuştu ama bu sefer ABD gibi büyük bir bela bu adaya göz dikmişti.

Küba’daki şeker kamışı üretiminin büyük bir bölümünün ABD ve İspanya şirketlerinin elinde olmasına karşı, anarşistler şeker üreticileri arasında bir dizi grev başlattılar. Grevler Havana’da Başkan Garcia Menocal hükümeti tarafından sertçe bastırılmaya çalışıldı. Bu dönemde anarşist hareket oldukça güçlendi. Birçok yayın çıkarıldı. Yayınların bazıları Malatesta ve Pietro Gori, bazıları Kropotkin ve Reclus, bazılarıysa Bakunin’in fikirlerini temsil etmekteydiler. Ama tüm anarşistler İspanya’da yeni filizlenen CNT’nin anarşist-sendikalizmini örnek alıyordu.

1922 yılında anarşist-sendikalist Alfredo Lopez, sendikaların ve işçi örgütlerinin bir araya gelmesiyle Havana İşçi Federasyonu’nun (Federacion Obrera de La Habana – FOH) kurulmasına ön ayak oldu. Alfredo Lopez, uzun soluklu bir toplumsal dönüşümün ilk adımlarını attı; emek birliklerinin, özgürlükçü okulların, işçi merkezlerinin, doğa derneklerinin ve José Martí Halk Üniversitesi’nin (Universidad Popular José Martí) kurulmasını organize etti. Bu sıkıntılı ve fırtınalı yıllarda anarşistler, ekonomik kaynaklardan ve herhangi bir destekten yoksun bir halde olmalarına rağmen, kırsalda ve kentlerde ülkedeki işçilerin büyük çoğunluğunu bir araya getirdiler ve örgütlediler.

1925 yılında CNT örnek alınarak Küba Ulusal İşçi Konfederasyonu (Confederacion Nacional Obrera de Cuba – CNOC) kuruldu. İlk başta 128 kolektif ve işçi örgütüyle, toplamda 200.000’den fazla işçi üyesiyle açılan konfederasyonun ana ilkeleri, seçimlere katılmamak, bürokratik olmamak, 8 saatlik iş günü ve grev hakkının mücadelesinin verilmesiydi; bu işçilerin ortak kararıydı.

Durruti ve Ascaso Küba’da

İspanyol anarşistler Ascaso ve Durruti İspanya’dan sürüldükleri dönemde Arjantin’e gitmek için Güney Amerika’ya gelmişlerdi. İlk olarak Küba’ya ayak basıp burada diktatör Gerardo Machado’nun halkı nasıl yoksullaştırdığını ve kendisinin nasıl zenginlik içerisinde yaşadığını görünce, burada bir süre kalıp işçileri örgütlemeye çalışmışlardı. Başta liman işçileri arasında çalışıp burada polis tarafından aranınca, Kübalı anarşistlerin desteğiyle Santa Clara’da bir köyde şeker çiftliklerinin birinde işe başlamışlardı. Burada patronun grev yaptıkları için 3 Kübalıya işkence edişini görmüşlerdi. Ascaso ve Durruti, patronu öldürme kararı alıp harekete geçti. Artlarında bıraktıkları notta “Gezginlerin Adaleti” yazmışlardı. Bu eylem, Küba’nın birçok bölgesinde büyük yankı oluşturmuştu. Herkes isimleri bilinmeyen gezginlerden bahsediyordu. Kübalı anarşistler, Durruti ve Ascaso’yu “Sabırsız Eylemciler” olarak görseler de, yaptıklarının Küba anarşizmi için önemli olduğunu düşünüyorlardı. Daha sonraları, Durruti ve Ascaso Arjantin’e vardıklarında, bir gazetede “Gezginler” adında bir grubun hala patronları öldürerek eylem yaptıklarını okuyunca yüzlerinde ufak bir tebessüm belirecekti.

Küba’nın yeni devlet başkanı Gerardo Machado, işçilerin politik tavırlarını “vatansever” bulmamıştı. Bu yüzden Küba Ulusal İşçi Konfederasyonu üyelerine yönelik bir tutuklama dalgası başlattı. Demiryolu işçilerini örgütleyen Enrique Verona’nın, Fabrika İşçileri Sendikası’nın sekreteri Margarito Iglesias’ın ve İşçi Konfederasonu genel sekreteri Alfredo Lopez’in katledilmeleri emirini verdi. Anarşist-sendikalistleri tutukladı ya da sınır dışı etti. Anarşistlere yönelik başlatılan bu devlet terörü, yaklaşık 8 sene sürdü. Bu süreçte Komünist Parti, Konfederasyon bileşenlerini kendi yelpazesi altına almaya çalıştı. İlerleyen süreçte Machado iktidarı ile masaya oturarak anlaşma bile yaptılar.

Machado iktidarının anarşistlere yönelik saldırıları anarşist hareketi güçsüzleştirse de, 1924’de Küba Anarşist Grupları Federasyonu (Federacion de Grupos Anarquistas de Cuba -FGAC) adında yeni bir örgütlenme oluşturuldu. FGAC Küba’nın bağımsızlık kazanmasından sonraki en kanlı dönemde mücadele etmeye çalışmıştı. Otomobil ve Nakliye sektöründeki genel grevler ve halkın sokakları çıkmasıyla 12 Ağustos 1933’te Machado iktidari devrildi. Ardından Komünist Parti’nin de desteklediği Batista Rejimi iktidarı ele geçirdi. Bu süreçte güç kaybeden anarşistler, Batista Rejimi’ne karşı kurulan devrimci muhalefet içerisinde hareket etmeye başladılar.

1936’da İberya Devrimi patlak verdiğinde, Kübalı anarşistler Havana’da Enternasyonal Anti-Faşist Dayanışma adında bir topluluk oluşturarak İspanya’daki yoldaşlara silah ve sağlık malzemesi göndermeyi organize ettiler. Gönüllü olan Kübalı anarşistler İspanya’ya giderek CNT-FAİ cephesinde faşistlerle savaştı. Bu süreçte birçok Kübalı, İberya topraklarında ölümsüzleşmişti. Sağ kalanlar ise yanlarında İspanyol yoldaşlarıyla birlikte Küba’ya geri döndüler.

1939’da Moskova’nın direktiflerini uygulayan Küba Komünist Partisi, artık General olan fakat ardındaki halk desteğini tümüyle yitiren Batista ile bir anlaşma yaptı. Bunun karşılığında Batista, yeni kurulan ve ülkedeki tüm toplumsal grupları kapsayan Küba İşçileri Konfederasyonu’nun (Confederacion de Trabajadores de Cuba – CTC) yönetimini Komünist Parti’ye verdi. Bu yıllarda Küba işçi hareketi Batista’nın talimatlarıyla legalleşti ve komünistlerin kontrolüne girdi. Anarşistler ise bu dönemde 30’lardan arda kalan anarşistlerin ve anarşist-sendikalistlerin bir araya gelebilmeleri için Küba Özgürlükçü Birliği’ni (Associacion Libertaria de Cuba – ALC) kurdular.

İspanya Devrimi’nden gelen anarşistlerle birlikte İspanya’da kurulan gençlik örgütü Özgürlükçü Gençlik (Juventudes Libertarias) aynı isimle Küba’da da kuruldu.

Darbe ile rejimi ele geçiren Batista, seçimlere girip “demokratik” başkan olarak seçilmişti. Seçimlerde Komünist Parti Batista’yı desteklemişti. Anarşistler ise hem CTC’de işçiler içerisinde örgütlenirken hem de yoksul, topraksız, parasız köylülerin katıldığı köylü birlikleri oluşturmaktaydı. Anarşistlerin eski kalesi olan kuzeydeki Camaguey civarında ve güneyde anarşistlerin yıllarca özgür tarım kolektiflerini kurduğu Oriente’deki kahve üretim bölgelerinde birçok köylü birliği tekrardan oluşturulmuştu.

Kara’dan Kızıl’a Geçiş

Batista, 1940–1944 yıllarındaki Küba başkanlığının ardından 1952 yılının mart ayında Carlos Prío iktidarına darbe yaparak yönetimi tekrar ele geçirmişti. Buna karşı Fidel Castro, bir grup genç devrimciyle birlikte Santiago de Cuba’daki Moncada kışlasına saldırdı. Castro’nun yanında bulunan az sayıdaki arkadaşının çoğu ölü olarak ele geçirildi. Sağ kalanlar hapsedildiler ve birkaç ay sonra affedilerek Meksika’ya gönderildiler. Anarşistler Küba Özgürlükçü Birliği ile bu süreçte şehirlerde Batista rejimine karşı eylemler örgütledi. 1956’da Castro, Oriente’ye geldi ve dağlarda gerilla hareketi başlattı. Daha önce Batista rejimini destekleyen anarşistlerin sendikalarına el koyan Komünist Parti, Castro ekibini siyasi olarak destekleme kararı aldı. 1958 Ağustosu’nda Castro ile bir anlaşma yaptılar. 31 Aralık 1958’de Batista Küba’yı terk etti ve Küba halkı için yeni bir tarihsel dönem başladı.

Castro iktidarı ele geçirdiğinde, Kübalı anarşistler 1917’de Sovyetlerin Mahnovistlere yaptıklarını biliyorlardı. Bu yüzden Castro’ya başından beri hiç güvenmediler. Castro da hızlıca rengini belli etti. Tüm işçi sendikaları devlete bağlandı. Anarşistler de sendikalardan çekilerek illegal konuma geçtiler. Sendikal Eylem Hareketi (Movimiento de Accion Sindical, MAS) adında gizli bir işçi örgütü kurup Nuestra Palabra Semanal adlı haftalık bröşürü çıkartarak Küba halkını Castro rejimine karşı örgütlemeye çalıştılar. Halk komünist değildi, bir günde iktidarı ele geçiren rejimin dediklerini yapmak istemiyordu. Bu yüzden anarşistlerin hareketleri halkta geniş yer bulmuştu.

Castro ise daha fazla güçlenmek için Sovyetler’e yanaşmıştı, Küba’yı Rusya’nın şeker kolonisi haline getirmiş, bu da işçi ve köylüler için günde 14-15 saati bulan çalışma saatleri demek olmuştu. Castro’nun saldırıları, Batista rejimindekinden çok daha ağırdı. Anarşistler infaz ediliyor ya da hapishanelere kapatılıp sürgüne gönderiliyorlardı.

Anarşist hareket yenilmişti. Küba’da hiç olmadığı kadar güçsüz duruma düşmüştü. Fakat kazandıklarını zanneden komünistler, seneler sonra kapitalizme kapılarını savaşmadan açacaklardı. Kübalı anarşistler için savaşıp yenilmek, teslim olarak kaybetmekten çok daha iyiydi.

Furkan Çelik

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 40. sayısında yayınlanmıştır.

The post Küba’da Anarşizm (2) – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/09/26/kubada-anarsizm-2-furkan-celik/feed/ 0
”Düşlediğini Eylemek Özgürlük, Özgürlük Anarşizm ; Anarşizm Örgütlenmektir ” – Halil Çelik https://meydan1.org/2016/06/22/dusledigini-eylemek-ozgurluk-ozgurluk-anarsizm-anarsizm-orgutlenmektir-halil-celik-2/ https://meydan1.org/2016/06/22/dusledigini-eylemek-ozgurluk-ozgurluk-anarsizm-anarsizm-orgutlenmektir-halil-celik-2/#respond Wed, 22 Jun 2016 11:36:46 +0000 https://test.meydan.org/2016/06/22/dusledigini-eylemek-ozgurluk-ozgurluk-anarsizm-anarsizm-orgutlenmektir-halil-celik-2/     İki yüzyılı aşan bir süredir özgürlük ve adalet mücadelesinde olan anarşizm,  dönem dönem farklı tartışmalardan geçmiştir. Dünya genelinde 1960’lar sonrasında, coğrafyamızda ise 1980 sonrasında gelişen süreçte anarşizm adına farklı bir tartışma gündemleşmiştir: Örgüt ve örgütlenme. Bu tartışmanın nasıl geliştiğine ve tartışmanın kendisine dair düşüncelerimizi, bugün coğrafyamızdaki devrimci anarşist mücadele deneyimimiz ortaya koyuyor ve […]

The post ”Düşlediğini Eylemek Özgürlük, Özgürlük Anarşizm ; Anarşizm Örgütlenmektir ” – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

Adsız

 

İki yüzyılı aşan bir süredir özgürlük ve adalet mücadelesinde olan anarşizm,  dönem dönem farklı tartışmalardan geçmiştir. Dünya genelinde 1960’lar sonrasında, coğrafyamızda ise 1980 sonrasında gelişen süreçte anarşizm adına farklı bir tartışma gündemleşmiştir: Örgüt ve örgütlenme. Bu tartışmanın nasıl geliştiğine ve tartışmanın kendisine dair düşüncelerimizi, bugün coğrafyamızdaki devrimci anarşist mücadele deneyimimiz ortaya koyuyor ve elbette bir cevap oluyor. Öte yandan yine coğrafyamızda anarşizmin farklı mücadele biçimlerinin de neredeyse tamamının örgütlenme temelli yaklaşımları, bu tartışmanın günümüzde kendi cevabını bulduğunu gösteriyor.

Örgütlenme ve örgüt tartışmalarının ötesinde anarşist tarihe bakılırsa; Arjantin ve Şili’nin belli bölgelerini kapsayan Patangoya’da anarşist işçilerin öz örgütlülüğü olan FORA, Ukrayna’da işçi ve köylülerin öz örgütlülüğünün bir araya geldiği Mahnovist Hareket ve bugünün Portekiz ve İspanya’sını kapsayan İberya Yarımadası’nda gerçekleşen İberya Devrimi’ndeki CNT FAI; örgütlü anarşizmi işçiler, köylüler ve tüm ezilenlerde toplumsallaştırarak bulundukları bölgelerde birer halk hareketine dönüşmüşlerdir. Asıl incelenmesi, irdelenmesi gereken örgütlenmenin ve örgütün tartışılması değildir. Halk hareketine dönüşmüş anarşist örgütlerin, örgütlenmeye nasıl yaklaştıkları, örgütlülüklerini nasıl ve hangi araçlarla sürdürdükleridir.

Öz Örgütlülük Anarşizmin Temel Örgütlülüğüdür

Örgütlenmenin farklı yol ve yöntemleri farklı amaçlar için kullanılabilir. Farklı ideolojilerin, farklı felsefi yaklaşımların, hatta farklı düşüncelerin örgütlenme biçimleri farklı olabilir. İdeoloji, felsefe, düşünme biçimi olmanın ötesinde, bir yaşam olarak anarşizmin örgütlenme yöntemleri ise elbette kendi özgünlüğündedir. Siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkilerin örgütlenmesi, anarşist bir örgütün işleyişi demektir. Gerek siyasi, ekonomik ve sosyal işleyişin örgütlenmesinde, gerekse örgütün toplumsallaşarak bir halk hareketine dönüşmesinde, öz örgütlülük olmazsa olmazdır.

Öz örgütlülükler, siyasi veya ekonomik iktidarlara karşı, ezilenlerin kendi örgütleridir. Bu örgütlülükler iki farklı şekilde gelişebilir. Öncelikle, farklı iktidar gruplarına veya farklı iktidar yapılarına karşı özgürlük mücadelesi geliştirecek olan örgütlülüktür. Bu örgütlülük, farklı iktidar gruplarını veya iktidar yapılarını ortadan kaldırmanın ötesinde, bir ilişki biçimi olarak iktidarı yok etmeyi de hedefler. Bu örgütlülüğün öznelerini belirleyecek olan şey ise, aynı ezilmişliğin bir parçası olmalarıdır. Çünkü bir ezilmişliğe karşı, ancak ve ancak o ezilmişliği yaşayan kişi veya gruplar mücadele edebilir. Geliştirilecek mücadelede o ezilmişliği farklı boyutları ile yaşamış kişi veya gruplar, onunla nasıl mücadele edileceğini de en iyi belirleyebilecek olanlardır. Öz örgütlülük bu şekilde oluşabilir. İkinci bir şekliyle de öz örgütlülük coğrafi bir belirlenimle oluşabilir. Yani belli bir coğrafi bölgenin siyasi, ekonomik ve sosyal yaşamının organize edilmesi de yine o coğrafyada yaşayan kişi ve grupların oluşturduğu örgütlenmeler ile sağlanabilir. Burada da yine aynı yaklaşım söz konusudur. O coğrafi bölgenin öznesi olmak, oranın işleyişini organize edebilmenin bir koşuludur. Çünkü -hangi coğrafi bölge olursa olsun- orada yaşamını sürdürenler, oranın işleyişini en doğru şekilde yürütebilecek olanlardır. Yani bir coğrafi bölgenin öz örgütlülüğü, o bölgenin kendisinden çıkmalı ve o bölgenin siyasi, ekonomik, sosyal ilişki biçimlerini bu öz örgütlülük belirlemelidir. Farklı bölgeler elbette birbirinin ilişki biçimlerine etki edebilir. Ama nihai işleyiş inisiyatifi, o bölgenin öz örgütlülüğünde olmalıdır.

Ukrayna’daki işçi ve köylüler, Çiftlik İşçileri Sendikası, Gulya Polye Köylü ve İşçi Konseyleri, Maden ve Doğrama İşçileri Sendikası, Tarım Komisyonları gibi öz örgütlülükler yaratmışlardı. Bir anarşist örgütlenmenin halk hareketine dönüşme süreci, bu öz örgütlülüklerle sağlanmıştır. Mahnovist Hareket ile beraber yine bu öz örgütlülüklere yeni örgütlenmeler eklenmiştir. Köylülerden ve işçilerden oluşan yerel bölgesel komünler, konseyler oluşturulmuştur. Bir yandan gündelik yaşamın siyasi, ekonomik ve sosyal olarak organize edildiği işçi ve köylü komünleri, öte yandan Hetman Hükümeti’yle Denikin ve Wrangel’in beyaz ordularıyla, burjuva Petlurist Hareketi’yle ve Bolşevik Kızıl Ordu ile savaşı organize eden konseyler örgütlenmiştir. Benzer örnekler, anarşist örgütlerin bir halk hareketine dönüştüğü tüm coğrafyalarda görülebilir. İberya’da gerçekleşen toplumsal devrim de bu örneklerin en belirginlerindendir.

Halk Hareketi Kendiliğindenliğiyle Toplumsal Devrimi Yaratır

Halk hareketi olan CNT FAI’den FORA’ya ve Mahnovist Harekete kadar halk hareketine dönüşmüş anarşist örgütler, kendiliğindenlikleriyle varlığını sürdürmüştür. Kendiliğindenlik hareketin kendi iç dinamikleri ile yönlendirildiği bir süreci tarif eder. Elbette dışsal etkiler ile bir ilişki geliştirilecektir. Ancak dışsal hiçbir etki hareketin işleyişini ve örgütlenmesini belirlememelidir. Kendiliğindenlik dışsal bir etki sonucu değil de kendi iç dinamiklerinin belirlediği bir süreç olması nedeniyle, anarşist bir örgütlenme için vazgeçilemezdir. Kendiliğindenlik anarşizme yönelik bilinçli bilinçsiz çarpıtmalar sonucu sık sık kadercilik veya spontanelik ile karıştırılır. Anarşist bir örgütlenmede kendiliğindenlik tamamıyla iradi bir durumu tarifler. Bu iradi durum, özneleri belirginleştirmek açısından oldukça önemlidir. Bu iradi durum, örgütlülüğü oluşturan öznelerin bu örgütlülükteki sorumluluğuna da vurgu yapmış olur. Mahnovist Hareket’in Özgür Topraklar deneyiminde bir yandan Bolşeviklerin resmi komünleri varken, Pokrovskoe köyünde köylülerin bu resmi komünlere değil de kendiliğindenliğiyle oluşturdukları Çalışma Komünleri’ne dahil olması, bu durumun tarihsel bir örneğidir. Gulya-Polye gibi diğer köylerde de benzeri süreçler yaşandı. Halk hareketine dönüşmüş anarşist örgütlülük bu kendiliğindenlik ile toplumsal devrimi yaratabilmiştir.

Toplumsal Devrim Gündelik Devrimler ile Yaratılır, Yaşatılır

Toplumsal devrim en geniş anlamıyla tüm toplumsal yapının siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkilerinin iktidarlı ilişkilerden ve yapılardan arındırılarak yeniden yaratılmasıdır. Anarşizme içkin bir kavram olan toplumsal devrim, anarşist bir örgütün benimseyeceği bir devrim perspektifidir. Makro boyutuyla tüm toplumun yaşamının yeniden yaratılmasının hedeflenmesini içeren toplumsal devrim, kişilerin veya grupların mikro yaşamlarında gündelik devrim anlayışıyla kendini bulmalıdır. Gündelik devrim, gündelik yaşamın siyasi ekonomik ve sosyal örgütlenmesini toplumsal devrim iddiasıyla yeniden yaratmayı gerektirir. Her bireyin yaşamını yeniden yarattığı gündelik devrimler,  toplumsal bir kırılma anını beklemek gibi ertelemeci bir işleyişi reddeder. Gündelik devrim şimdinin yeniden yaratılmasını örgütlemektir. Gündelik devrimlerini gerçekleştirerek özneleşen bireylerin örgütlülüğü, toplumsal devrime giden yolu yaratacaktır. Mikrodan makroya bir dönüşüm ve tüm yaşamın yeniden yaratılmasıdır toplumsal devrim. Anarşist örgütlenmenin halk hareketine dönüşmesinde bu toplumsal devrim iddiası toplumsallaşmada, halk hareketine dönüşmede oldukça önemli bir etkendir. İberya toplumsal devrimi bunu net olarak göstermiştir.  İspanya’nın köylerinde eşek sırtında gezerek köy köy anarşizmi anlatanların yarattığı öz örgütlülükler, 1920’lere kadar sendikalar, birlikler, komün ve kolektiflerden oluşmuş yine aynı süreçlerde CNT FAI ile beraber halk hareketine dönüşmüştür. Bu halk hareketiyle ezilenler, İberya yarımadasında toplumsal devrimi toplumun tüm kesimlerinde yaşama dönüştürmüş, yeni bir yaşam yaratmışlardır. CNT FAI yaratılan yeni yaşamı da yine aynı toplumsal devrim perspektifi ile savunmuş. Coğrafyanın farklı bölgelerinde komün, kolektif ve kooperatiflerle üretim dağıtım ve tüketim ilişkilerini yeniden yaratmıştır.

Örgüt, Toplumun İhtiyaçlarından Doğup Yine Toplumun İhtiyaçlarına Cevap Verdiği Ölçüde Halk Hareketi Olur

CNT FAI’nin İberya’da bütün bir yaşamı yeniden yarattığı deneyim öz örgütlülükleriyle bir halk hareketine dönüşmüş anarşist bir örgütün toplumun ihtiyaçlarına cevap olması gerektiğini açıkça gösteriyor. İberya’da devrim yıllarında bir yandan yaşamın ekonomik yeniden yaratılması bir yandan siyasi ilişkilerin yeniden yaratılması sürerken savaşın yakıcılığı karşısında yine ihtiyaçları karşılamak üzere silah fabrikalarına el konulmuş, yetmeyince bazı fabrikalar silah fabrikasına dönüştürülmüştü. Bu örnek de, yine halk hareketinin gerek toplumsal devrimin kırılma anlarında, gerek toplumsal devrimin yeniden yaratım zamanlarında; hareketin toplumun ihtiyaçlarını görmesi ve ona cevap olmasının kaçınılmaz olduğunu gösteriyor.

Bu kaçınılmaz durum Patagonya’daki FORA deneyimininde de kendini başka bir şekilde gösterir. FORA henüz Arjantin İşçi Federasyonu (FOA) olduğu 1902 Ocak ayında, işçilerin sendikalı olmalarının önüne geçen La Princesa fırınlar zincirine yönelik bir boykot çağrısı yapmıştı. Boykot kampanyası sebebiyle FOA’lı iki işçi tutuklanınca tüm fırınlardan toplam 7 bin işçi genel greve giderek üretimi durdurmuştu. Buenos Aires şehrinin neredeyse tamamen ekmeksiz kaldığı bir süreçte işçilerin öz örgütlülüğüyle oluşturduğu kooperatif, sadece işçiler ve aileleri için ekmek üretmiştir. İşçilerin öz örgütlülüğü burada işçilerin ve ailelerinin ihtiyaçlarının tek dayanağı olmuştur. Bu örgütlülük, FORA’yı Patagonya’da bir halk hareketine dönüştürmüştür. FORA deneyimi de, CNT FAI deneyimi de halk hareketinin öz örgütlülüklerinin halkın ihtiyaçlarından doğmasını ve yine halkın ihtiyaçlarına cevap verebilmesinin tarihsel örneğidir.

Anarşizmin coğrafyamızda öz örgütlülükler yaratma iddiasıyla yola çıktığı bir deneyimin henüz ilk adımlarındayız. Mücadelemizin toplumsal devrimi yaratmadaki koordinatlarını, tarihsel olarak halk hareketine dönüşmüş anarşist örgütlerin örgütlenme deneyimlerinde -eksikleri ve fazlalıklarıyla, doğruları ve yanlışlarıyla- görüyoruz, öğreniyoruz. Örgütlülük ve toplumsallık perspektifini derinleştirerek toplumsal devrimi bir iddia veya bir perspektif olmaktan çıkarıyor; yaşamın her anında yeniden yaratıyoruz, yaratacağız. Yüreğimizde yeni bir dünya taşıyoruz, şimdi şu anda bu dünya büyümekte…

 

 

Halil Çelik

halil@meydan.org

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 34. sayısında yayımlanmıştır.

The post ”Düşlediğini Eylemek Özgürlük, Özgürlük Anarşizm ; Anarşizm Örgütlenmektir ” – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/06/22/dusledigini-eylemek-ozgurluk-ozgurluk-anarsizm-anarsizm-orgutlenmektir-halil-celik-2/feed/ 0
Anarşistlerin Ekonomi Tartışmaları (20) : Levant Köylü Federasyonu https://meydan1.org/2016/03/09/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-20-levant-koylu-federasyonu/ https://meydan1.org/2016/03/09/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-20-levant-koylu-federasyonu/#respond Wed, 09 Mar 2016 12:09:04 +0000 https://test.meydan.org/2016/03/09/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-20-levant-koylu-federasyonu/ Meydan Gazetesi’nin Anarşist Ekonomi Tartışmaları yazı dizisine, “Anarşist Kolektifler, İspanya Devrimi’nde İşçilerin Özyönetimi, 1936-1939” adlı derlemeden bir başka bölümle devam ediyoruz. Bu sayıda, İspanya deneyimi hakkında en çok yazan yazarlardan biri olan Gaston Leval’ın kırsal alanlarda devrim süresince kurulan kolektifleri ve özellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşan Levant bölgesinin kolektif örgütlenmesini anlattığı yazısına yer verdik. Yazarın […]

The post Anarşistlerin Ekonomi Tartışmaları (20) : Levant Köylü Federasyonu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
traktor

Meydan Gazetesi’nin Anarşist Ekonomi Tartışmaları yazı dizisine, “Anarşist Kolektifler, İspanya Devrimi’nde İşçilerin Özyönetimi, 1936-1939” adlı derlemeden bir başka bölümle devam ediyoruz. Bu sayıda, İspanya deneyimi hakkında en çok yazan yazarlardan biri olan Gaston Leval’ın kırsal alanlarda devrim süresince kurulan kolektifleri ve özellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşan Levant bölgesinin kolektif örgütlenmesini anlattığı yazısına yer verdik. Yazarın “Né Franco né Stalin” kitabından (sayfa 143-152) alınan makalesi, tarihsel tanıklığının yanı sıra, kırsal ve kentsel kolektiflerin federasyonlar aracılığıyla nasıl koordine olduğunu göstermesi açısından önemli. Yazının dipnotlarını, editör Sam Dolgoff’un verdiği açıklayıcı bilgileri içerdiği için yazıyla birlikte yayımlıyoruz.

CNT’deki yoldaşlarımızın örgütlediği Levant Bölgesel Federasyonu, savaş başladığında toplam nüfusları 1.650.000 olan 5 ili kapsayan ve İspanya’nın en verimli topraklarının %78’ini içeren bir tarım federasyonuydu. Levant, yoldaşlarımızın yaratıcı ruhu sayesinde, en çok sayıda ve en gelişmiş kolektiflerin örgütlendiği bölge oldu. (1937’de kolektiflerin sayısı 340 iken, 1938’de 900’e ulaştı ve bu illerdeki toplam nüfusun %40’ı kolektiflerde yaşıyordu…)

Bu başarılar bölgenin toplumsal tarihine aşina olanları şaşırtmayacaktır. 1870’lerden beri özgürlükçü köylüler en kararlı ve ısrarcı militanlar arasındaydılar. Belirli dönemlerde hareket, şehirlerde (özellikle Valencia’da) tümüyle bastırılırken, kırsalda canlı kalmıştır. Köylüler devam ettiler. Onlar için Devrim, barikatlarda savaşmakla sınırlı değildi. Onlar için Devrimin anlamı toprağı sahiplenmek ve özgürlükçü komünizmi inşa etmekti…

Genelde Levant kolektiflerin karakteri Aragon’dakilerden farklıydı. Aragon’da CNT-FAI militanlarının üstünlüğü, kolektifleri uzun süre polis, devlet ve siyasi partilerden korudu. Levant’ta ise, cumhuriyetçi İspanyanın geri kalanında olduğu gibi, Askeri Polis, Sahil Koruma ve devrimci ruhtan yoksun subayların emrindeki ordu, özgürlükçü kolektiflerin gelişimine ve hatta varlığına karşı sürekli bir tehdit oluşturuyordu.

Levant bölgesinde kolektifler, köylü sendikaları tarafından hemen her zaman tabanda, “üretim noktasında” örgütlenmiştir. Ancak özyönetimli örgütler olarak kalmışlardır. Sendikaların egemenliğine girmemişler ve sendikayla ilişkilerini resmi düzeyde tutmuşlardır. Sendikalar, “bireyciler” (toprak sahipleri) ve kolektifler arasında gereken bağlantıyı oluşturuyorlardı. Aslında “bireyciler”, işlemlerini sendikalar üzerinden yürütüyorlardı. Yalnızlık politikaları, sendikalara bağımlı oldukları için boşa çıkıyordu. Köylü sendikaları tarımsal üretim için kendi idare komisyonlarını örgütlediler: biri pirinç için, başkası portakal için, üçüncüsü tarım makineleri için, vb… Kolektifler bazı sendika işlerini kendileri yapıyorlardı. Ayrı depoları ve kendi idare komisyonları vardı. Çok sonraları, bu verimsiz çift yapı terk edildi. Depolar birleştirildi ve komisyonlar hem kolektiflerden, hem de sendikanın “bireyci” üyelerinden oluşturuldu. Bu karma komisyonlar kolektiflerin yanı sıra bireysel çiftçiler için de (makine, gübre, tarım ilacı, tohum, vb.) satın alımlarını yapmaya başladı. Aynı kamyon ve araçları kullanıyorlardı. Pratikte gösterilen bu dayanışma, önceden inatçı olan “bireycileri” kolektiflere dahil etti. Bu örgütlenme yöntemi iki işe yaradı: Koordine edilmesi faydalı olan her konuyu kapsadı; ve sendikalar sayesinde, nüfusun farklı katmanlarında kolektif ruhu yaymayı ve algılarını etkimize açmayı başardı.

Devrimci değişimler hızla uygulanıyor, kapitalist kaostan devrimci düzene geçiliyordu. Kıt kaynakların karneyle dağıtılması ve aile ödeneği bütün bölgelerde uygulandı. Daha zengin köylerden yoksul köylere kaynak aktarılması amacıyla komisyonlar kuruldu ve işletildi. Her bir bölge ya da yerel merkez, teknisyenler ve muhasebecilerin yanı sıra bir tarım bilimcisi, bir veteriner, bir bitki hastalıkları uzmanı, bir mühendis, bir mimar ve bir ticaret uzmanından oluşan bir heyet örgütledi. Bu şekilde hizmetler verimli bir şekilde dağıtıldı ve koordine edildi. Mühendis ve veterinerlerin büyük çoğunluğu, birçok tarım bilimcisi CNT üyesiydi. 6 uzman hariç bütün şarap uzmanları ve şarap yapımı CNT sendikasının elindeydi. Kolektif üyesi olmayan, kendi özel çalışan mühendisler ve veterinerler bile çeşitli projelerin planlamasına ve yürütülmesine özveriyle katıldılar.

Tarım bilimcileri, bölgenin jeolojik ve iklim koşullarına uygun ıslah, nakil ve melezleme gibi gerekli ve pratik projeler tavsiye ettiler (özel mülk sahipleri kendi topraklarında izin vermezlerdi). Veterinerler bilimsel çiftlik hayvancılığını kurdular. Teknisyenler ve bilim insanları, birbirlerine zıt amaçlarla çalışmaktansa kolektif olarak çalışıyor, bütün projelerin yapılabilirliği konusunda da, koordinasyonu için de birbirlerine danışıyordu. Örneğin; veterinerler domuz çiftlikleri, ahırlar ve kümesler inşa ederken mühendis ve mimarlara danışıyordu…

Mühendisler, özellikle Murcia ve Cartagena bölgelerinde dönemin en yeni teknikleriyle büyük ölçekli sulama sistemlerini tasarladılar. Villajoyosa’da yapılan büyük barajın getirdiği suyla bir milyondan fazla badem ağacı kurumaktan kurtuldu. Bölge çapında, yapılaşmayı mimarlar tasarladı. Bitki hastalıkları ve ağaç kültürü çalışmaları için bir merkez, tarım okulları, yeni evler ve yeni yollar; bunların hepsi, bütün bölgeyi kapsayan genel plana uygun olarak yapıldı. İşçilerin, teknisyenlerin ve kolektiflerin genel meclislerde aldıkları kararlar ve idari teknik konseylerde yaptıkları kooperatif çalışmalarla gerçekleşti.1

Levant’ın 900 kolektifi, 54 yerel federasyona ve bunların oluşturduğu 5 bölgesel federasyona ayrılmıştı. Federasyonların faaliyetleri arasındaki koordinasyonu bölgesel idari komisyonlar sağlıyordu. İdari komisyon 26 teknik bölümden oluşuyordu. Tarım bölümü şunlardan oluşuyordu: meyvecilik, sebze yetiştiriciliği, şaraplık üzüm, zeytincilik, makineli tarım, pirinç ve çiftlik hayvanları (inek, domuz, keçi, vb.) Endüstri bölümleri şöyleydi: şarap, likör, brendi ve viski yapımcılığı, konserve, yağ, şeker, meyve, bitki özü yağları, parfümler ve diğer tarımsal türevler, tarım makineleri, gübre, yapı inşaatı, taşımacılık, ihracat-ithalat, hijyen, eğitim, vb.

ciftci kadin

Levant Çiftçi Federasyonu’nun büyük ölçekli faaliyetlerine bir örnek olarak portakal üretimi gösterilebilir: Bölgenin dört milyon kiloluk üretimi, İspanya’nın toplam üretiminin yarısından fazladır. Federasyon ürünün %70’ten fazlasını kendi örgütlenmesi üzerinden (aracısız) nakledip satmıştır. (Federasyonun ticari örgütlenmesi içerisinde kendi depoları, kamyonları ve gemileri de vardı. 1938 başında ihracat bölümü Fransa’da kendi ajanslarını kurdu: Marseilles, Perpignan, Bordeaux, Cherbourg ve Paris.) İspanya’da pirinç üretimine ayrılan toplam 47.000 hektarın 30.000 hektarını Valencia Bölgesindeki kolektifler ekiyordu.

Dikkate değer bir başka yenilik ise geniş çaplı tarımsal yan ürünlerin üretiminde çiftçilerin büyük katkılar sağlamasıdır. Köylü federasyonları, meyve ve sebze konserve fabrikaları ve diğer işleme tesisleri kurup çalıştırdı (en önemlileri Burriana, Murcia, Alfassar, Castilian, Oliva ve Paterna’da bulunuyordu).

Malların taşınmasını kolaylaştırmak için Bölge Federasyonları içindeki dağıtım noktaları ve depoları ana yollara ve tren ikmal istasyonlarına yakın yapıldılar. Bölgedeki her bir kolektif, üretim fazlasını bu depolara gönderiyordu ve ürünler buralarda tartılıyor (ya da sayılıyor), tasnif ediliyor ve saklanıyordu. Bu stok bilgisi farklı Valencia’daki Bölgesel İdari Komisyon’un teknik bölümleri tarafından derlenip koordine ediliyordu. Bölge Federasyonları bu düzenleme sayesinde tam olarak ne kadar fazla olduğunu ve neresiyle takas edilebileceğini her zaman biliyorlardı.2

Ekonomik adaletin örgütlenmesi kolektifin tek başarısı değildi… Her bir kolektif, çocuklar için bir ya da iki özgür okul örgütledi. Yeni düzende Levant bölgesi kolektifleri, tıpkı Aragon, Castile, Andalusia ve Estremadura bölgelerinde olduğu gibi neredeyse bütün halkı okuryazar yaptı (Devrim öncesinde İspanya’nın kırsal nüfusun %70i okuryazar değildi). 1937’de 100 mevcutlu bir muhasebe okulu açıldı. Çiftçi Federasyonu, kolektivistleri ve ailelerini ağırlamak, iyi yemek ve rahat bir uyku sağlamak için Levant’ın merkezi Valencia’da kendi otelini kurdu.

Çiftçi kolektifleri, Levant Bölgesel Federasyonunun İspanya Çiftçi Federasyonu’na açtığı Moncada Üniversitesi’nden özellikle gurur duyuyorlardı. Üniversitede ahır, damızlık ve kümes hayvanlarının bakımı, tarım ve ormancılık vb. konularında çalışma yapılıyordu. Kampüs, şehir dışında, portakal bahçelerinin arasında kurulmuştu…

Sonuç olarak, Valencia kolektifleri arasındaki dayanışma ruhu, Aragon’daki işçi kardeşlerinin arasındaki kadar büyüktü. Levant kolektifleri, Castile’den gelip sığınan, çoğu kadınlar ve çocuklardan oluşan, çok sayıda göçmeni ağırladı. Kolektifler, gönüllü olarak, Madrid ve Aragon cephelerinde savaşan anti-faşist birliklere büyük gıda ve erzak stokları gönderdiler. Beş ufak köy birkaç ayda 187 kamyon dolusu gıda gönderdi. Malaga düşmeden kısa süre önce, Almeria’daki aç göçmenlere yedi kamyon dolusu gıdanın, anında ve her zamanki gibi ücretsiz olarak gönderilmesi için tek bir telefon yeterli olmuştu. Bütün bu katkıları Levant’taki büyün kolektiflerle çarpın -yaşam gibi ışık saçan gönüllülük- ve toplumsal hayatlarının ilham verici karakteri hakkında yeni bir kavrayış elde edersiniz…

1) Özgürlükçü hareket, bürokratik örgütlenmenin tehlikesi konusunda her zaman, özellikle de uzmanlık, bilim ya da idare işleri söz konusu olduğunda son derece duyarlı olmuştur (politikacılardan bahsetmeye gerek yok). Bu bağlamda, Souchy’nin ilettiği gibi, özgürlükçü kolektifler:

… bürokrasi her ortaya çıktığında başlamadan durdurmak için (önlem alıyorlardı).Her çalışma grubunun bir temsilcisi vardı. Kolektifler, ne yapıldığı konusunda iyi bilgi sahibi olmak için idari komisyonlarla düzenli toplantılar düzenliyordu. Bütün kolektifler, altı ayda bir genel kongreye çağrılıyordu. Kongrede, kolektiflerin plan ve projeleri dikkatle gözden geçiriliyordu; bütün önemli konularda, idari komisyona detaylı yönergeler veriliyordu. Yetersiz idarecilerin yetkileri geri alınıyordu. (İspanya’nın Üzerinde Gece, s. 155)- Editör

2) Bu takas, kaynakları kıt olan kolektiflerle yapılıyordu. Souchy’nin gözlemlerine göre: “… ticari işlemler o kadar karışık hale geldi ki Federasyon, içeride ve dışarıda ürünlerin alım satımını hızlandırmak için (sadece bunun için) bir banka örgütledi …” Souchy bunun, tefecilikle kar eden kapitalist bir banka olmadığını vurguluyor. (İspanya’nın Üzerinde Gece, s. 156)- Editör

Çeviri : Özlem Arkun

Gaston Leval

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 32. sayısında yayınlanmıştır.

The post Anarşistlerin Ekonomi Tartışmaları (20) : Levant Köylü Federasyonu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/03/09/anarsistlerin-ekonomi-tartismalari-20-levant-koylu-federasyonu/feed/ 0
Anarşizmin Tarihi, Anarşizmin Örgütlü Tarihidir https://meydan1.org/2013/10/11/anarsizmin-tarihi-anarsizmin-orgutlu-tarihidir/ https://meydan1.org/2013/10/11/anarsizmin-tarihi-anarsizmin-orgutlu-tarihidir/#respond Fri, 11 Oct 2013 18:26:55 +0000 https://test.meydan.org/2013/10/11/anarsizmin-tarihi-anarsizmin-orgutlu-tarihidir/   “Şimdi düşüncelerden bahsetmenin vakti değil, şimdi eylem vakti. Bugün her şeyden önce, proleter güçlerin örgütlenmesi gerek. Ancak bu örgütlenmeyi, proletaryanın kendisinin gerçekleştirmesi gerekiyor.” Mikhail Bakunin, Jura Federasyonu’ndaki Yoldaşlara Mektuplar, 1873 Küba Anarşizmin Avrupa dışında örgütlendiği yerler önemlidir. Çünkü anarşizm, farklı coğrafyalarda deneyimlenenlerle beraber olgunlaşabilmiştir. Bu coğrafyalardan biri Güney Amerika’dır. Anarşizmin Küba ile tanışması, özellikle anarko-kolektivizmin […]

The post Anarşizmin Tarihi, Anarşizmin Örgütlü Tarihidir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 

“Şimdi düşüncelerden bahsetmenin vakti değil, şimdi eylem vakti. Bugün her şeyden önce, proleter güçlerin örgütlenmesi gerek. Ancak bu örgütlenmeyi, proletaryanın kendisinin gerçekleştirmesi gerekiyor.”

Mikhail Bakunin,

Jura Federasyonu’ndaki Yoldaşlara Mektuplar, 1873

 

1860’ların sonu, 70’lerin başı… Bakunin’in yazınsal anlamda en verimli olduğu dönem. Birinci Enternasyonal’deki tartışmalardan yola çıkıp yazdığı yazıların büyük bir çoğunluğu iyi bir öngörü, iyi bir analiz ve anarşizmi olgunlaştıracağı düşünsel bir süreçten çıkmıştır. Tam da böyle bir dönemde, Bakunin’in düşünceleri, teori vs.ye ilişkin kaygısını bu kadar açık dile getirmesinin altında yatan nedeni iyi anlamak, anarşist felsefenin, hareketin, ideolojinin iyi anlaşılmasında önem taşır.

Bakunin’in önem sırasında ilk yere örgütlenmenin verilmesinin nedenini kavramak, anarşizmin örgüt ve örgütlenmeyle ilişkisinin açık bir şekilde ortaya konmasında önem taşımaktadır. Bu kaygıyı iyi görmek gerek.

Farklı coğrafyalarda anarşizm denildiğinde, o coğrafyada yaşayan insanların akıllarından oluşan şeyler, hatta sözcüğün kullanılabilir olması, kendine “anarşistim” diyenlerin çıkması, her şeyden önce düşünsel bir çabanın ürünü olmaktan önce, anarşizmin bir hareket olma özelliği ile açıklanabilir. Anarşizm, elde teorik bir kılavuzla çıkmaz yola. Yaşamsal pratiklerden geliştirdiği deneyimlerini sonrasında kullanmayı bilse de, eyler; eylediğini örgütler.

Hareket olabilme toplumsallığının yakalanması, birbirinden bağımsız, kısmen ilgisiz kimselerin kendiliğinden, rastlantı eseri bir araya gelmesiyle ilintili değildir. Yeni bir toplumsallıkta oluşmuş bir hareket, birbirleriyle iktidarsız bir ilişki içerisinde olan bireylerin bir aradalıklarıyla oluşur.

Bu bir aradalığın ismi ne kadar çok öyle ifade edilmekten kaçınılırsa kaçınılsın, bu örgüttür, örgütlülüktür. Bireyler, belli bir duygudaşlıkla yani yoldaşlıkla belli niyetleri gerçekleştirmek için beraberce eylemeye niyetlendikleri andan itibaren, örgütlü hareket ediyorlar demektir.

Örgütlü hareket, topluluk halinde yaşayan canlıların doğasında vardır. İhtiyaçların karşılanması, bireylerin yaşamlarını devam ettirebilmelerindeki bu dayanışma hali, sadece insana has bir durum değildir.

Topluluk halinde yaşayan bireyler, birbirleriyle ilişki kurmaktan imtina edemezlerse eğer, birbirleriyle kurdukları ilişki biçimini her halükarda tanımlamaları gerekecektir. Bu tanımın iktidarsız bir temelde yapılması, anarşizm için kaçınılmazdır; özgür bir insanın düşündüklerini eyleyebilmesi için kaçınılmazdır.

Öyleyse, örgüt ve örgütlülüğün durduğu yer, bireyin toplumsal ilişkiler içerisinde özgür olabilmesiyle yakından ilişkilidir.

Bu özgürleşme çabasına, anarşist hareketin vuku bulduğu tüm coğrafyalarda rastlanır. İktidar ilişkilerinden kurtulma mücadelesi veren bireyler, devlet gibi, din gibi, şirketler gibi varoluşsal olarak iktidarlı olan kurumlara karşı güçlü olabilmek adına bir araya gelmemişlerdir sadece. Aynı zamanda bu dayanışma hali, iktidarsız bir toplumun var olabilmesindeki koşuldur.

Bireyler arasındaki ilişkilerin iktidarsız bir şekilde örgütlenmesiyse anarşist bir toplumda olması gereken bu dayanışma hali, bireylerin birbirleriyle aynı anda varlıklarını gerçekleştirebilmelerinin gereğidir.

Anarşizm tarihi her şeyden önce, iktidara karşı verilen mücadelenin ve dayanışmayla bir arada yaşayabilmenin tarihidir. Farklı coğrafyalarda eşzamanlı bir şekilde yeşeren anarşizmin, o coğrafyalarda taşıdığı özgünlüğün kaynağı da budur. Farklı bireylerin oluşturdukları örgütlü çabalar, o yerelliğin özelliklerini de barındıracaktır.

Bugün anarşizmden bahsedenler fark edeceklerdir ki, anarşizmin farklı coğrafyalarda deneyimlenen tarihi, anarşizmi o coğrafyalarda örgütlemişlerin tarihidir. Bir düşüncenin, hareketin ayakta kalmasının tek koşulu, o düşünceyi yaşatacak, o hareketi devam ettirecek bir örgütlülüğün olmasıdır.

Küba

Meydan Gazetesi- Anarşizmin Tarihi Anarşizmin Örgütlü Tarihidir - Küba

Anarşizmin Avrupa dışında örgütlendiği yerler önemlidir. Çünkü anarşizm, farklı coğrafyalarda deneyimlenenlerle beraber olgunlaşabilmiştir. Bu coğrafyalardan biri Güney Amerika’dır.

Anarşizmin Küba ile tanışması, özellikle anarko-kolektivizmin ve anarko-sendikalizmin bu coğrafyada ezilen köylü ve işçileri etkilemesiyle oldu. Küba’nın İspanya Krallığı’nın bir kolonisi olmasının ve İspanya’dan göçen işçilerin burada diğer işçilerle beraber örgütlenmesinin, Küba’da anarşizmin ortaya çıkmasından etkisi vardır.1865’te bu ortak çabayla yayınlanan La Aurora, bunun en önemli örneğidir.

Tütün fabrikasında çalışan işçilerin, özellikle Barselona’dan göç eden işçilerle örgütlenmeye başlaması, 1885’te Circulo de Trabajadores’i ortaya çıkardı. Bu işçilerin ilk eylemi, Chicagolu anarşist işçiler için Havana’da yaptıkları destek mitingiydi. Çıkardıkları El Productor gazetesiyle, bu mitingi Küba çapında büyük bir kampanyaya dönüştürdüler. 1887’de Alianza Obrera’ya dönüşen bu işçi örgütü, Küba’da ilk 1 Mayıs’ı kutladı.

Küba halkının karşılaştığı ekonomik sorun kapitalizmin dayattığı koşullarsa, siyasi anlamda da en büyük problem İspanya Krallığı’na karşı verilen özgürlük mücadelesiydi. İspanyol yoldaşları, Kübalıların bu özgürlük mücadelesine en çok destek verenlerdi. Var olan sorunlara karşı verilecek en büyük cevap, toplumun örgütlü hareketiydi. Küba halkının bu örgütlü hareketle tanışmasında anarşizmin rolü büyüktür. 1900’lerin başına gelindiğinde tütün işçileri, şeker işçileri, fırıncılar ve şoförler, örgütlü bir şekilde anarşist işçi sendikalarındaydı. Aynı tarihlerde kendisi için tehlikenin farkına varan devlet, İspanyol anarşistleri sınır dışı etmeye başladı. 1915’e kadar anarşistlerin baskın olduğu işçi hareketi, devletin yoğun baskısıyla bu baskınlığı yitirmeye başladı. Küba Komünist Partisi kurulduğunda, sene 1925’ti. 1930’lara gelindiğinde sosyalistler Ulusal İşçi Konfederasyon’unda daha etkinleşti. Ancak 1936’da kurulan “Özgürlükçü Gençlik”anarşizmin Küba’da tekrar güçlenmesini sağladı. Sonrasında Solidaridad Internacional Antifascista’yı (SIA) kuran gençlik, CNT-FAI’ye yardıma gitti.

Meydan Gazetesi- Anarşizmin Tarihi Anarşizmin Örgütlü Tarihidir- küba

1940’larda anarşizmin toplumda yine belirginleşmesiyle, baskı furyası devam eder. Kurulan Küba Anarşist Grupları Federasyonu örgütü ve sonraki adıyla Küba Özgürlükçü Birliği (ALC), Castro kapatana dek mücadelesine devam edecektir. 1950’de Batista hükümetine karşı sosyalistlerle beraber gerilla gruplarında geliştirilen birliktelik, Castro hükümetinin 1960’larda ALC’yi kapatmasıyla sona erdi. Bu tarihten sonra anarşistlerin büyük bir çoğunluğu, ülke dışına sürgün edildi.

Arjantin

Meydan Gazetesi- Anarşizmin Tarihi Anarşizmin Örgütlü Tarihidir - Fora

Güney Amerika’da anarşizmin toplumsallaşabildiği bir başka yer de Arjantin. 1870’lerle beraber ilk anarşist örgütler oluşmaya başlamıştı. Hatta 1871’de Birinci Enternasyonel’de Buenos Aires’ten temsilciler göndermişti.

1876 yılında Bakunin’in düşüncelerinin etkisiyle İşçilerin Propaganda Merkezi isimli bir örgüt kuruldu. 1885’te Errico Malatesta, kısa bir süreliğine Arjantin’de yaşar. Malatesta’nın da etkisiyle, ilk anarşist işçi sendikası kuruldu. El Perseguido da aynı tarihlerde yayınlanan ilk anarşist gazeteydi.

Anarşistler bu dönemde yoğunluklu olarak işçi örgütlenmelerindeydi. 1891’de İspanya’dan ve İtalya’dan gelen göçmen işçiler arasında Pellicer Paraire ve Pietro Gori de vardı. Paraire’nin öncülüğünde La Protesta Humana gazetesi çıktı. Gazetenin savunduğu çizgi, ekonomi için militan işçi federasyonu, siyaset için de anarşist örgüttü.

1901’de kurulan ilk ulusal emek konfederasyonu “Arjantin İşçi Federasyonu”ydu (FOA). Örgütün temel prensiplerinin belirlenmesinde Paraire ve Gori’nin etkisi olsa da, örgüt sosyalistlerin de dahil olduğu ortak bir projeydi.

1902 tarihinde genel grev ilan eden ve Arjantin’in büyük bir kesiminde başarılı da olan FOA’ydı. Küba örneğinde olduğu gibi hemen “yabancılar yasası” çıktı. Hedeflenen etkili olan federasyon üyelerini ülkeden göndermekti. Ancak birçoğu Arjantin’e geri dönmek üzere Uruguay’a geçti.

1903’te La Protesta Humana isim değiştirdi, La Protesta oldu. FOA’daki anarşistlerin daha da güç kazanmasıyla, örgütün anarşist çizgisi daha belirgin hale geldi ve o da isim değiştirdi; FOAArjantin Bölgesi İşçi Federasyonu oldu (FORA). Zaten bunu izleyen süreçteki kongrede FORA, anarşist-komünizme bağlı olduğunu açıkladı.

1 Mayıs 1904’te, 70.000 işçinin Buenos Aires sokaklarında yürümesiyle anarşizmin etkisi yoğunlaştı. Ve dolayısıyla anarşistlere yönelik baskı da. 1920’li yıllarda gerçekleşen birçok isyanda FORA’nın etkisi büyüktü. 1935’te kurulan Arjantin Anarşist-Komünist Federasyonu, İspanya Devrimi’ne katıldı. 1940’ların ortalarında, Peron başkan olduğunda sadece iktidarı değil toplumun önemli bir kısmını da etkiledi. İşçi sendikalarının büyük bir bölümü Peronizmin etkisinde kalınca 1955’e kadar ( Arjantin Özgürlükçü Federasyonu-FLA kuruluncaya kadar) anarşist bir örgüt topluma etki edemedi. FLA ve FORA şu an hareket halindeki iki anarşist örgüt.

Güney Afrika

Meydan Gazetesi- Anarşizmin Tarihi Anarşizmin Örgütlü Tarihidir- zabalaza

Anarşizmin farklı coğrafyalarda köklü bir geçmişi olduğunun bilinmesi, hareketin köklerini ve etkilediği mücadele biçimlerini anlamak açısından çok önemli. Güney Afrika’da son dönemde oluşan anarşizan toplumsal hareketlenmelerinin kökenini burada aramak gerek.

1904’te Cape Town’da Sosyal Demokrasi Federasyonu’ndaki etkin anarşist kanattan önce, 1880’lerde Henry Glasse’nin çıkardığı gazeteler ve Kropotkin çevirileri, Güney Afrika’da anarşizmin kısmen bilinmesine yol açmıştı.

1915’te bu anarşist kanat Uluslararası Sosyalist Birlik’i (ISL) kursa da, süreç içerisinde etkisini yitirip 1921’de ISL, Güney Afrika Komünist Partisi’ne dönüşüyordu. Ancak, Dünya Sanayi İşçileri’nden (IWW) etkilenen bir kanat Afrika Sanayi İşçileri’ni (IWA) kurdu.

Güney Afrika’daki toplumsal hareketler, Afrika özgürlük mücadelesiyle çok ilişkili olduğundan; neredeyse tüm örgütlenmeler bu mücadelenin içinde yer almışlardır. Anarşistler de bu örgütlerin içinde yer alarak 1980’lere kadar anti-apartheid mücadelesi vermişlerdir. 1990’larla beraber Durban ve Johannesburg’da Anarşist Devrimci Hareket (ARM) kuruldu. ARM’ı kuranların çoğunluğunu öğrenciler ve anti-apartheid mücadelesi veren militanlar oluşturuyordu.

1995’te ARM, İşçi Dayanışma Federasyonu’na (WSF) dönüştü ve platformizmi benimsedi. Siyah işçi hareketi ve öğrenci hareketini birleştiren WSF, anarşizmi Zimbabwe, Tanzanya, Zambiya’da da örgütlemeye başladı. 1999’da WSF kapandı ve Bikisha Medya Kolektifi ve Zabalaza Kitap Kolektifi’ne dönüştü. İki grubun çıkardığı ve 2000’lere damgasını vuran Zabalazagazetesi, özelleştirmeye ve evlerden tahliyelere karşı toplumsal bir hareket örgütledi.

2003’te Zabalaza Anarşist Komünist Federasyonu ve 2007’de Zabalaza Anarşist Komünist Cephesi (ZACF) kuruldu. ZACF, sonraki süreçlerde yeni toplumsal hareketlere odaklandı, topraksız halk hareketini destekledi. Bunun bir parçası olan Abahlali baseMjondolo hareketi ile dayanışma halindeler.

ABD

 

ABD, anarşizmin birçok farklı ekolünün oluştuğu bir coğrafya. Bunda anarşizmin bu kadar çok toplumsallaşmasının rolü çok büyük. Öte yandan, halkın içinde bulunduğu olumsuz durumlardan kurtulmak için giriştikleri mücadelede de anarşizmin etkisi ve rolü büyük.

1800’lerin ortalarında ekonomisi ağırlıklı olarak köylü üretimine dayanan ABD’nin Proudhon’un fikirlerinden etkilenmesi bu yüzden kaçınılmazdı. Yüzyılın sonuna doğru gelindiğinde anarşist-komünizmin etkisi Freedom gibi aylık Devrimci Anarşist-Komünist gazetelerle iyice belirginleşir. Bunda toplumu da aynı ideallerle örgütleme faaliyetinin içerisinde olan Lucy Parsons ve Lizzy Holmes gibi isimlerin etkisi vardır. Bu örgütlenme faaliyetinin nereye gittiğini The Alarm’ın etkisiyle büyüyen işçi sınıfı mücadelesinde, 8 saatlik iş günü eylemlerinde ve Haymarket’te katledilen anarşist işçilerde görmek mümkün.

ABD’de işçi mücadelesi tarihi, örgütlü anarşizmin tarihiyle kol kola gider. Johann Most’ların, Emma Goldman’ların, Alexander Berkman’ların işçi hareketindeki önemli isimler olması bu biraradalıkla açıklanabilir. 8 saatlik iş günü eylemleriyle yükselen işçi hareketine ruhunu veren işçi grevlerini yaratanlar yoğunluklu olarak anarşistlerdi.

1 Mayıs 1886’da 340.000 işçiyi sokağa döken, genel greve iten aynı örgütlü anarşist çabaydı. Sacco ve Vanzetti gibi işçi mücadelesiyle özdeşleşmiş isimlerin anarşist olması bu yüzden rastlantı değildi. 1905’te Dünya Sanayi İşçileri (IWW) kurulduğunda bu kol kola giden mücadele bütünleşmiş oldu.

Örgütlü anarşizm, ABD’de sadece işçi hareketinin güçlenmesine değil, toplumsallaşmasına bağlı olarak toplumda rahatsızlık hissedilen Dünya Savaşı gibi konulara da söz üretebildi. Savaş karşıtlığını örgütleyebildi.

1960’larda Goodman, Bookchin, Dolgoff, Chomsky, Perlman gibi isimlerin ABD’den çıkması da, anarşizmin bu kadar farklı ekolleri yaratabilmesi de buradan bakıldığında şaşırtıcı değildir. ABD’de bu kadar toplumsallaşabilmiş bir hareket, ebetteki kendi özgün deneyimlerini oluşturacaktır. Anarşizmin örgütlü gücüne buradan bakabilmek önemlidir. Keza hareketin toplumsallaşması, düşünsel zenginliğe yol açacaktır; anarşizmin toplumdaki bireylerin algısındaki yansımaları bu şekilde açığa çıkacaktır.

1980’lerle beraber hareketsizleşen anarşizm, 1990’larla beraber önemli bir örgütlenme oluşturacaktır. Kuzeydoğu Anarşist Komünistlerin Federasyonu (NEFAC), platformist eğilimiyle anarşizmi, bu coğrafyada örgütlemeye devam etmektedir.

İspanya

Meydan Gazetesi- Anarşizmin Tarihi Anarşizmin Örgütlü Tarihidir - ABD

Anarşizm tarihinde İberya’nın rolü büyüktür. Bu topraklar, anarşist düşüncenin gerçekle buluştuğu, gerçeğin anarşist düşünceyi şekillendirdiği topraklardır. Yaratılan deneyimler, anarşizmin ne olduğunu, nasıl yaşanıldığını gösteren deneyimler olması açısından; neden anarşizmin örgütlü bir şekilde yaratılması gerekliliğinin anlaşılması için tekrar tekrar düşünülmesi gereken deneyimlerdir.

Buradan düşünüldüğünde ilk anarşist yayın El Porvenir’in, Ramon de la Sagna tarafından burada çıkartılması çok da şaşırtıcı değildir. Anarşizm örgütlenmeye ve toplumsallaşmaya erken tarihlerde başlar. 1868’de Fanelli öncülüğünde Birinci Enternasyonal’deki İspanya delegelerinin savundukları anarşizm bunun en büyük örneğidir.

Zengin ve fakir arasındaki ayrım açıldıkça, din ve devlet baskısı insanlar üzerinde arttıkça anarşizm de toplumsallaştı. İşçiler isyan etti, Luddist eylemler başladı, sendikalar ortaya çıktı. Anarşist düşünceler, konuşmalarla, tartışmalarla ve La Solidaridas gazetesiyle yayıldı.

20. yüzyılda sendikalizm fikri toplumda iyice yerleşiyor. Çünkü istenilen bir yaşamın somutlaşması için sendikanın önemli bir araç olduğu fark ediliyor. Patronsuz, devletsiz ve ruhban sınıfından uzak bir yaşamın gerçekleştirilmesinde önemli bir araç.

Meydan Gazetesi- Anarşizmin Tarihi Anarşizmin Örgütlü Tarihidir - İspanya

1900’lerde İspanya Bölgesi İşçi Toplulukları Federasyonu kuruldu. Ülke genelinde grev ilan edilmesi, kapitalizmin ne olduğunun anlaşılmasına olanak verdi. Federasyon sonrasında, İspanya Bölgesi Anarşist Örgütü’ne dönüştü. 1907’de Solidarida Obrera çıktı ve Solidaridad Obrera gazetesi, aynı zamanda CNT’nin kurulmasını sağlayacak ekip oldu. 1910’da CNT (Ulusal İşçi Konfederasyonu) kuruldu. 1917’ye gelindiğinde CNT’nin üye sayısı bir milyonu aşmıştı, devlet anarşistler üzerindeki baskısını arttırdı. CNT ise her seferinde genel grevle karşılık verdi.

1927’ye gelindiğinde, halk toplumsal işleyişin kontrolündeki devlet etkisini olabildiğince azaltmış ve CNT ile üretim ve tüketim süreçlerindeki kontrolü eline aldı. Böyle bir ortamda beliren siyasal bir ihtiyaçtan dolayı İberya Anarşist Federasyonu (FAI) oluşturuldu. FAI, bu yaşamsal örgütlenmenin sürekliliği için bir teminattır. Siyasal farkındalıklar FAI aracılığıyla arttırılıp, henüz yok olmayan devlet ve diğer iktidar mekanizmalarına karşı bir öz örgütlülük yaratılmıştır.

Meydan Gazetesi- Anarşizmin Tarihi Anarşizmin Örgütlü Tarihidir - İspanya1

1930’ların ortalarında başlayan devrim sürecinde FAI üye sayısını, 5000’den 30000’e çıkarmıştır. Toplumsal devrimin ne demek olduğu, ’36 ile başlayan süreçte anlaşılmıştır. Franco’nun ordularına karşı bir yanda cephede olan halk, diğer yanda yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayacakları üretim-tüketim-dağıtım problemini CNT aracılığı ile çözmüştü. Bu süreç Juan Garcia Oliver’ların, Buenaventura Durruti’lerin ortaya çıktığı bir süreç olmuştur.

Yeni nesillerin, yeni değerlerle yetişmesi sorununa çözüm de bu toplumsal örgütlülükten gelmiş, Francesc Ferrer’in geliştirdiği tarzda özgürlükçü eğitim modelleri denenmiştir.

Anarşizmin, yarattığı örgütlenme algısı sadece toplumda ekonomik anlamda ezilen kesimlerde değil, erkek egemenliğinden kaynaklı ezilmişliğe karşı kadınların örgütlenmesinde de yer bulmuştur. Mujeres Libres, yarattığı bu örgütlülükle 38000 üyeye ulaşmıştır. Tabi ki etkisi, anarşist bir dünyanın deneyimlendiği tüm İberya toprakları olmuştur.

1939’da Franco faşizminin hedef aldığı şey de bu yüzden bu toplumsal örgütlenme olmuş, bu örgütlenmeyi kırmaya çalışmıştır. Dünya üzerindeki diğer faşist devletlerin desteğiyle, Katalonya’ya kadar anarşistlerin geri çekilmesine neden olsa da, mücadeleye devam eden Maqui’ler Katalonya’nın özgürlük mücadelesine yardımcı olmakla kalmamışlar, anarşizmin bu coğrafyadan kopartılamayacağının kanıtı olmuşlardır.

Ukrayna

Meydan Gazetesi- Anarşizmin Tarihi Anarşizmin Örgütlü Tarihidir - ukrayna

Anarşizmin yaşandığı, toplumsallaştığı bir başka coğrafya da güneydoğu Ukrayna’dır. “Özgür Topraklar”, anarşist komünist ilkelerle yaşamın örgütlendiği bir coğrafyadır.

Bunda, 19 yüzyıldan itibaren başlayan anarşist örgütlenme çalışmalarının rolü çok büyük. Mykhailo Drahomanov’un Proudhon ve Bakunin etkisiyle yazdığı ve yaşama geçirmeye çalıştığı fikirler önemli yer tutuyor.

Özgür Topraklar’ın inşasında Nestor Makhno ve Devrimci İsyan Ordusu’nun rolü ne kadar önemliyse, bu topraklarda anarşizmin yaşamasında Nabat’ın (Anarşist Örgütlerin Konfederasyonu)rolü o kadar büyüktür. Nabat sadece Özgür Topraklar’da üretim, tüketim ve federalizm ilkesinin işlemesini sağlamaya çalışmıyor, aynı zamanda Güney Ukrayna’nın tüm şehirlerinde anarşizmi toplumsallaştırmaya çalışıyordu.

1920 ve 21’de önce Menşeviklere sonra Bolşeviklere karşı girişilen bir dizi savaş, Özgür Topraklar’ın korunmasına yardımcı olsa da; sonrasında Kızıl Ordu’nun buraya girmesi ve birçok anarşisti katletmesiyle son buldu.

Çin

19. yüzyılda Rusya’daki örgütlü anarşizm, Çin’i de etkiledi. Ancak bu etkilenme Çin anarşizminin doğmasına yol açmadı. Özellikle Paris ve Tokyo’daki öğrencilerin, anarşist düşüncelerle uğraşmaya başlamasıyla anarşizm, Çin’de daha görünü bir hal aldı.

1906’da Li Shih-tsen gibi, Çin felsefesiyle anarşizmi ilişkilendiren düşünceler ortaya çıktı. Taoism ve Budizm’le karşılıkçılık ve federalizm fikrini birleştiren Çin düşünürleri ortaya çıktı. Bu süreçte, anarşizmin sadece Çin’deki düşünceleri etkilediği değil; aynı zamanda Çin felsefesinin de anarşizmin üzerinde etkisi olduğu sık konuşulanlar arasındadır. Özellikle anarşizmin birey vurgusuyla, Çin felsefesindeki birey vurgusu arasındaki ilişkinin bu etkilenme sonucu ortaya çıktığı söylenir.

Anarşizm’in Çin’de toplumsal bir hareket haline gelmesinde ABD’deki anarşistlerin etkisi var. 1911’de anarşizmin Çin’de geldiği konum, ABD’ye çalışmaya giden Çinli işçilerin etkisiyle oluşuyor. O dönem, Meksikalı ve Çinli işçilerin oluşturdukları işçi birlikleri anarşisttir. Bunda anarşistlerin, o dönemde siyah, Latin ya da Asyalı tüm işçileri kapsayan söylemlerinin etkisi var. 1890’larda Emma Goldman’ın, San Francisco’da yaptığı konuşmaya binlerce Çinli işçi katılır.

1908’de Çinli işçiler, IWW’de örgütlenir. IWW, aynı zamanda beyazların üstünlüğüne karşı çıkan, farklı ırklardan işçilerin örgütlendiği tek işçi birliğidir. Burada IWW’de örgütlenen işçiler, Çine geri döndüğünde, anarşizmin gelişmesine katkıda bulunurlar. 1914’te birçok işçi ve köylü anarşizme örgütlenir.

1919’dan sonra başlayan süreçte, özellikle 4 Mayıs Hareketi ile başlayan süreçte, Bolşeviklerle yakınlaşan anarşistler, Çin Komünist Partisi’yle etkilerini kısmen yitirseler de; Guangzhougrubu örgütlenme ve propaganda ilkelerini benimser ve anarşizmi ayakta tutar. Halkın Sesi isimli gazete çıkarırlar.

Komünist Parti’nin iktidarı sırasında etkilerini büyük ölçüde yitirirler. Çünkü örgütlenmenin önünde büyük bir engel vardır.

Anarşizmin Örgütlü Olduğu Coğrafyaları Düşünmek

Anarşizmin 19.yüzyıl itibarıyla, birçok farklı coğrafyada toplumsallaştığı bilinen bir gerçektir. Elbette anarşizmin örgütlenme alanı, farklı kıtalarda yer alan bu coğrafyalarla sınırlı değildir. Avustralya’dan Kanada’ya, Vietnam’dan Yunanistan’a kadar uzanmıştır anarşizmin örgütlenme alanı.

Anarşizmin örgütlenme tarihi, Birinci Enternasyonalleri, Paris Komünleri’ni, Haymarketleri, Özgür Toprakları, ’36 Devrimini, Kronştadları oluşturmamıştır sadece. Endonezya’da bir ulusal kurtuluş mücadelesinde çıkmıştır bu örgütlü tarih kimi zaman karşımıza, kimi zaman Meksika’da 1911’de Magonların özgürlük mücadelesinde. Kore’nin Japonya tarafından istilasına karşı giriştikleri bir çaba olmuştur anarşizm, kimi zaman Filistin’e saldırının bir parçası olmak istemeyen İsraillilerin vicdani retlerinde belirginleşmiştir.

Yazıda geçen örgüt isimleri, örgütlerdeki insan sayıları, çıkan gazeteler ve dergiler bir şeyi ispatlama çabasından çok, anarşizmin etkisini ve bu etkinin örgütlü olma nedenselliğini açıklamaya yöneliktir. Toplumsal bir düşünce ve hareket olarak anarşizm, toplumsallaşma kaygısı ve çabasının dışında düşünülemez. Bu durum anarşizmin, örgütlenme karşıtı, toplumsallaşma karşıtı, sistemin bireyci anlayışının bir uzantısı olarak göstermek isteyen tüm düşüncelere karşı verilmiş bir yanıttır.

Düşünceler toplumsallaştığı bir ortamda, hareket halindeyken özgünlük kazanır. Farklı anarşist ekollerin doğmasına yol açan da bu örgütlülük halidir. Anarşizmin iktidarsız bir ilişki bütünü olarak tanımlandığı düşüncelerin, tarihte deneyimlenebildiği coğrafyalar, yani toplumsal devrimlerin yaşandığı coğrafyalar, bu örgütlülük halinin ortaya çıktığı durumlardır. Örgüt ve örgütlenmenin farklı şeyler olduğunu söyleyecek olanlara verilecek en güzel cevap da, ezene karşı ezilenlerin oluşturduğu bu örgütlenmelerin birden çok anarşist örgütün varlığıyla oluştuğu gerçeğidir.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 13. sayısında yayımlanmıştır.

The post Anarşizmin Tarihi, Anarşizmin Örgütlü Tarihidir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/10/11/anarsizmin-tarihi-anarsizmin-orgutlu-tarihidir/feed/ 0