CNT’li kadınlar – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 01 Mar 2018 14:11:54 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Dünyadan Anarşist Kadınların Mücadele Mesajları https://meydan1.org/2018/03/01/dunyadan-anarsist-kadinlarin-mucadele-mesajlari/ https://meydan1.org/2018/03/01/dunyadan-anarsist-kadinlarin-mucadele-mesajlari/#respond Thu, 01 Mar 2018 14:11:54 +0000 https://test.meydan.org/2018/03/01/dunyadan-anarsist-kadinlarin-mucadele-mesajlari/ Meydan Gazetesi’nin biz kadınlar tarafından hazırlanan bu sayısında, dünyanın farklı yerlerindeki kadın örgütlerinden ya da anarşist örgütler içerisindeki kadınlardan gelen ve kadınları erkek iktidarların tümüne karşı mücadeleye ve örgütlenmeye çağıran dayanışma mesajlarını siz okuyucularımızla paylaşıyoruz. FAI’den Kadınlar – İtalya Dünyada mücadele eden bütün kadınlarla yan yana duruyoruz ve Anarşist Kadınlar’ı dayanışmayla selamlıyoruz. Aşağıdaki metin, FAI’nin […]

The post Dünyadan Anarşist Kadınların Mücadele Mesajları appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi’nin biz kadınlar tarafından hazırlanan bu sayısında, dünyanın farklı yerlerindeki kadın örgütlerinden ya da anarşist örgütler içerisindeki kadınlardan gelen ve kadınları erkek iktidarların tümüne karşı mücadeleye ve örgütlenmeye çağıran dayanışma mesajlarını siz okuyucularımızla paylaşıyoruz.

FAI’den Kadınlar – İtalya

Dünyada mücadele eden bütün kadınlarla yan yana duruyoruz ve Anarşist Kadınlar’ı dayanışmayla selamlıyoruz. Aşağıdaki metin, FAI’nin son toplantısında 8 Mart grevini desteklemek için yayınlanmıştır:

“NonUnaDiMeno hareketiyle uluslararası olarak tanıtılan 8 Mart grev gününü desteklemek için Reggio Emilia’da İtalya çapında bir toplaşma düzenledik. Çünkü cinsiyet ayrımcılığına karşı verilen kavga, iktidar ve sömürü olmayan bir toplum inşa etmek isteyenlerin plan ve pratiklerinin temel bir unsurudur.

Global ve uluslararası grevle karakterize edilen 8 Mart günü, içerdiği büyük öfkeyle, üretici ve cinsel işleri durdurma biçimini alır ve öz-belirlenim içeren mücadelenin güçlü bir kolunu temsil eder.

İtalya devleti bu greve seçim şiddetini uygulamak istiyor: 4 Mart seçimleri çeşitli sektörlerdeki işçileri dışarıda bırakarak grev özgürlüğüne ciddi sınırlamalar getiriyor.

Bu mücadelenin ve toplumsal hareketlerin yürüttüğü diğer eylemliliklerin gücü ve politik bağımsızlığı, ne seçim makinesi tarafından ne de kurumsal mekanizmalar tarafından zayıflatılamaz. 8 Mart grevini destekliyoruz. Tüm yoldaşları İtalya’da ve bütün dünyada gerçekleştireceğimiz 8 Mart eylemliliklerini ve mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.”

Errekaleor Bizirik İşgal Mahallesi’nden Kadınlar – Bask

Bu yıl 8 Mart’ta kadın örgütlenmeleri uluslararası grev çağrısına katılacak, hem üretici hem de çoğaltıcı katmanlarıyla. Ayrıca kapitalist üretimi etkili bir şekilde durduramayacak ancak kadın hareketini güçlendirecek sembolik grevler düzenlemek konusunda hemfikirler.

Bununla birlikte, bu 8 Mart’ta farklı düşünsel yaklaşımlar arasındaki tartışmalar da devam ediyor. Bir yanda postmodern düşünceden etkilenmiş ve kadın ezilmişliğini diğer bütün ezilmişliklerden üstte tutan bir kanat, diğer yanda ise eski marksist bakış açılarını sahiplenen, kadın özgürlüğünü sınıf mücadelesinin boyunduruğu altına almaya çalışan başka bir kanat bulunuyor.

Kapitalizmin ortasında kadınlar, gündelik sorunların çözümünde çeşitli düşünce akımlarının çözüm önerileriyle karşılaşırken, gerçek bir olgu olarak her gün binlerce genç kadın aynada gördüğü vücudundan nefret etmeye, herhangi bir topluluğa katıldığında kendini cinsel bir objeye dönüşmüş olarak hissetmeye devam etmektedir.

Ancak bizler, mülksüzleştirilen devrimci kadınlar olarak, bu politik söylem ve pratikleri kaygıyla izlemekteyiz. Bunları yeniden gözden geçirerek dönüştürüp bizi zafere götürecek yeni söylemler üretmeyi görevimiz olarak görüyoruz. Kadınları güçlendirecek ve özgürleştirecek yani toplumsal devrime taşıyacak olan yegane yöntem, özgürlük için mücadele etmekten geçmektedir.

Dünyanın Her Yerindeki Kardeşlerimiz 8 Mart’ınızı Selamlıyoruz! – FAB’dan Kadın Yoldaşlar – Bulgaristan

Anarşist kadınlar olarak devletin “kadın haklarını” tanımıyoruz, çünü bunlar hiçbir şeyi çözmüyor, “ağrı kesiciler” gibi. “Yasanın karşısında eşitlik” kimilerine göre bir adım, fakat “nihai zafer” değil. Adaletsizlik zafere kadar devam ediyor.

Eşit haklar için mücadele etmek, ancak bu hakların ötesine geçmeyi hedeflediğimizde kabul edilebilir. Zorunluluklarla otoriteye sürekli bağlı her insan için mutlak özgürlüğü savunmalıyız. Aksi halde “eşit haklar” bizi “eşit” köleler yapar.

Bulgaristan’da “cinsiyet eşitliği” varmış gibi görünse de patriyarkal baskı, özellikle etnik azınlıklara karşı sürmektedir. Kadınların ihtiyaçlarına karşı gösterilen kayıtsızlık gölgelere karıştı. Ancak henüz yıkılmış değil. Çifte standartlar dünyanın her yerinde olağan karşılanıyor. Bizim ülkemizde ise durum Türkiye’den daha rahat olmasına rağmen kadınların ekonomik, psikolojik ve fiziksel savunmasızlığı hala bir gerçeklik.

Kardeşlerimiz daha fazla acı çekseler de, onların cesaretini ve asla vazgeçmeyeceklerini biliyoruz. Bu cesarete hayranız.

Kadınlara yönelik baskının ortadan kaldırılması, genel tahakkümün kırılmasının organik bir parçasıdır. Kadınların özgürleşmesi tüm insanlığın özgürleşmesi demektir ve tüm insanlığın özgürleşmesi de kadının özgürleşmesi anlamına gelir.

“Özel ayrıcalıklar” ya da “pozitif ayrımcılık” saçmalığını istemiyoruz. Tüm insanlar için evrensel bir özgürlük istiyoruz; herkesin aklı ve vicdanıyla eyleyebileceği, rekabetin olmadığı, kimsenin efendi ya da köle olmadığı, herkesin birbirinin iyi niyetli kardeşleri olduğundan emin olduğu bir dünya istiyoruz.

Asla yıkılmayın sevgili kardeşlerimiz, asla vazgeçmeyin; ne kadar acı olursa olsun kendi yolunuzdan ayrılmayın!

CNT’li Kadınlar – İspanya

Biz Kadınlar Durduracağız, Biz Kadınlar Kazanacağız!

Bu 8 Mart’ta tüm kadın örgütlerinin yapacağı gibi genel grevde olacağız. Çünkü biz kadınlar; bakıcılar, temizlikçiler, mağaza işçileri ve fabrika işçileri olarak ekonomik şiddete, ücret eşitsizliğine ve keyfi işten atmalara karşı mücadele ediyoruz.

Çünkü biz kadınlar, kapitalist sistemin görmezden geldiği, evdeki emeği yaratanlarız. Ev içi emeği yadsıyan kültüre, onun yarattığı topluma karşı mücadele ediyoruz.

Çünkü biz kadınlar, toplumsal ve bireysel özgürlüğümüze yönelik tehdit olan cinsel şiddete karşı mücadele veriyoruz. Çünkü biz “Mujeres Libres”iz (Özgür Kadınlar’ız).

Toplumsal özgürlüğün, heteropatriyarşi ortadan kalkınca geleceğine inanıyoruz.

8 Mart’ta, burada ve her yerde, sokaklara ve mücadeleye çağırıyoruz. Sokakta ve mücadelede olanları; kız kardeşlerimizi, yoldaşlarımızı selamlıyoruz.

FemFAU İnisiyatifi (FAU’lu Kadınlar) – Almanya

Biz Olmadan Bizim Hakkımızda Hiçbir Şey!

Mülkiyetin Kadınlaştırılmasına Karşı Mücadele Edelim!

Ailede, işte, kamusal alanda kadın* defalarca ayrımcılıkla, yapısal dezavantajlar ya da cinsel şiddetle karşılaşır. Sözde “eşitlik prensibi” kadınları git gide daha kullanışlı işçiler haline getirir. Bu alanların her birinde tıpkı erkekler gibi, adaletsiz çalışma koşullarıyla karşılaşır. Bu aynı zamanda, patriyarkal kurumların kapitalist sistemle birlikte kadınları ve onların emeğini değersizleştirmeleri anlamına gelir.

Toplumsal cinsiyet algısının egemenliği ve eğitim politikaları, yalnızca toplumda değil; kadınların kendilerinde de bulunan kadın imgesini güçlendirir (örneğin duygusal bakım işçileri). Erkeklerle karşılaştırıldığında, hem aynı işgücü piyasasında işlerine göre düşük ücret ödenir, hem de çalışmaları için işin “kadın işi” olarak değerlendirilmesi gerekir. Bunun sonucunda güvencesiz ve istikrarsız çalışma koşullarına zorlanan kadınlar, uzun süreli işsizlik ve mülkiyetle (yaşlılık) tehdit edilir. Buna “mülkiyetin kadınlaştırılması” denir.

Düşük ücret, taciz ya da cinsel şiddet, adaletsiz çalışma koşullarının parçalarıdır. Kadınlara yönelik ayrımcılığın çeşitlerine yalnızca iş yerlerinde yaşanan deneyimlerde rastlanmaz. Özel olarak kadınların çalışma alanı olarak görülen ve kadın cinsiyetiyle ilişkilendirilen alanlarda, kadınlar bu görevleri yerine getirerek geleneksel cinsiyet rollerini devralırlar. Bu, onlar için ev halkına ücretsiz bakım ve eğitim çalışması anlamına gelmektedir. Aynı zamanda hemşirelik, ev işleri, çocuk bakımı ve cinsellik gibi emeğin cinsiyet çizgileriyle birbirinden ayrıldığı yerlerde, bu emek -kapitalist piyasa tarafından- pazarlanmaya açıktır. Fakat kadınlara atfedilmiş bu işler düşük ücretli, geçici, yasadışı, kirli işler olmakta ve büyük oranda toplumsal güvenliğin dışında kalmaktadır. Kadrolu kadınlar ise toplum için önemli işler yapsalar da kendi hayatlarını şekillendirme yollarında sınırlandırılmışlardır.

Bizler 8 Mart geleneğine uygun olarak, hem evde hem işyerinde gündelik mücadele için bütün kadınları dayanışmaya çağırıyoruz. Herkes için daha iyi bir hayat ve daha iyi çalışma koşulları için örgütlenelim ve mücadele edelim. Dayanışma en büyük silahımız!

*Biyolojik olarak kadın olmayan kadınları da kapsar.

Ataerkiye Karşı Grup – APO – Yunanistan

Modern totaliteryanizm, iktidarın derinleşmesi ve halka yönelik saldırıların artması, cinsiyete dayalı ayrımcılığın ortaya çıkmasına dayanıyor. Kapitalist sistemin içinde var olan ataerkiden, sermayenin gelişimi için faydalanılıyor. Erkek egemen kurumlar, otoriter dünyanın ve onun yeniden üretiminin yegane araçlarından biri olmayı sürdürüyor. Çünkü ezilenlerin ve sömürülenlerin karşı karşıya getirilmesi; sistemin antisosyal planlarına direnemeyecek kadar güçsüz, parçalanmış ve yabancılaşmış bir topluma sahip olmak için temel ön koşuldur.

Biz anarşistler, kadınların tabandan gelen mücadelesini dikkate alıyor, sosyal ve sınıfsal mücadelelerin ayrılmaz bir parçası olduğuna inanıyoruz. Ezilenlerin özgürlüğünün bazı uzmanların değil ezilenlerin kendi ellerinde olduğunu ve kendi kavgalarıyla kazanılabileceğini ilan ediyoruz. Devlet ve kapitalizmin genelleşmiş saldırılarına karşı koymak için tek yolun uluslararası bir mücadeleyle bir araya gelmiş, ezilen ve sömürülen kadın ve erkeklerin toplumsal devrim için vereceği mücadele olduğunu biliyoruz. Kadınların her köşesinde olduğu bir mücadele, çünkü “Kadınlar olmadan bu mücadele insanlar için olmayacak, yalnızca erkekler için olacaktır”, çünkü “Herkesi kucaklayacak bir dünya için mücadele ediyoruz”. Bu yolla, dünyanın farklı köşelerindeki direnişlerin arasındaki bağlantıyı sağlamak, özgürlükçü değerleri savunmak, dayanışma ilkesiyle toplumsal kurtuluşu ve özgürlüğü canlandırmayı amaçlıyoruz.

Yeryüzünün bu köşesinden; Chiapas’tan Filistin’e, Türkiye’den Afrin’e kadınların mücadelesini selamlıyoruz. Ayrıca Mart ayı için isyancı Zapatist kadınlar tarafından çağrısı yapılan Birinci Enternasyonal Mücadele Eden Kadınlar Toplantısı’nı da selamlıyoruz. Zihnimizi canlı tutuyoruz, 19. yüzyılda sınıf mücadelesini büyüten kadın işçilerin sembolleştirdiği 8 Mart’ı hatırlıyoruz. Yumruklarımızı, otoritenin yıkılıp adil ve özgür bir dünyanın yaratılışına kadar mücadelenin en ön saflarında dimdik duran kadınlarla dayanışma için kaldırıyoruz.

Yunanistan’dan Türkiye’ye, özgürlük için kadın mücadelesi!

Modern totaliteryanizme, baskıya, yoksullaştırmaya ve cinsiyet ayrımcılığına karşı uluslararası dayanışma!

Devlete, kapitalizme, ataerkiye karşı!

Toplumsal devrim, anarşizm ve özgürlükçü komünizm!

 

The post Dünyadan Anarşist Kadınların Mücadele Mesajları appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/03/01/dunyadan-anarsist-kadinlarin-mucadele-mesajlari/feed/ 0
Devrimi Yaşayan ve Yaratan Özgür Kadınlar – Özlem Arkun https://meydan1.org/2017/03/04/devrimi-yasayan-ve-yaratan-ozgur-kadinlar-ozlem-arkun/ https://meydan1.org/2017/03/04/devrimi-yasayan-ve-yaratan-ozgur-kadinlar-ozlem-arkun/#respond Sat, 04 Mar 2017 17:31:02 +0000 https://test.meydan.org/2017/03/04/devrimi-yasayan-ve-yaratan-ozgur-kadinlar-ozlem-arkun/ İberya*, 1868’den 1936’ya kadar taş üstüne taş konarak hazırlanan bir devrim süreci yaşadı. İberya’daki anarşistler şöyle diyordu, “Devrim yoktan var olmayacak, devrim güçlü ve sağlam bir zemine ihtiyaç duyar, bunu yaratmanız gerekir.” İberya’nın anarşizmle tanıştığı 1868’den itibaren, anarşistler ilmek ilmek bir geleneği ördüler. Eşek üzerinde köy köy gezen anarşistler, gittikleri her yerde baskıya karşı halkın […]

The post Devrimi Yaşayan ve Yaratan Özgür Kadınlar – Özlem Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

İberya*, 1868’den 1936’ya kadar taş üstüne taş konarak hazırlanan bir devrim süreci yaşadı. İberya’daki anarşistler şöyle diyordu, “Devrim yoktan var olmayacak, devrim güçlü ve sağlam bir zemine ihtiyaç duyar, bunu yaratmanız gerekir.” İberya’nın anarşizmle tanıştığı 1868’den itibaren, anarşistler ilmek ilmek bir geleneği ördüler. Eşek üzerinde köy köy gezen anarşistler, gittikleri her yerde baskıya karşı halkın örgütlülüğünün kazanacağını anlattılar.

Toplumsal devrim sürecine giden 70 yıllık süreçte İberya’daki anarşistler kolektivizm ve komünizm eğilimlerini başarılı bir şekilde birleştirerek anarko-sendikalizmi yükseltmiş, toplumsal devrimci anarşizm adına tarihsel bir iş başarmışlardı. Bununla birlikte toplumsal dönüşüm iddiasını hem endüstriyel ve kırsal alanlardaki işçiler arasında da yaymışlardı. 1936 Temmuz’una gelindiğinde CNT’nin üye sayısı 1 milyonu aşmıştı ve hemen hemen tüm sektörlerde CNT’li işçilerin etkilerinden bahsedebilirdi. Bununla birlikte anarşistler, anarşizmin toplumsallaşması için sadece işçi mücadelesinin yeterli olmadığını biliyorlar ve her alanda toplumun tüm kesimlerine yönelik çalışmalar yürütüyorlardı.

Bu dönemde bir taraftan gençler ve yetişkinler için eğitim programları geliştirildi, kültür merkezleri açıldı, ülke çapında geniş tabanlı bir gençlik örgütlenmesi yürütüldü; diğer taraftan da kültür, politika ve sosyal meseleler üzerine anarşist bir perspektif geliştiren dergiler, gazeteler yayınlandı. Bu programların çeşitliliği, anarşist hareketin tarım işçilerinden ev kadınlarına, ev işçilerinden çocuklara kadar birçok kesim tarafından anlaşılmasına ve sahiplenilmesine fırsat verdi. Biz bu yazıda İberya’nın anarşist kadınlarına ve onların mücadele pratiklerine yoğunlaşacağız.

Özgür Kadınlar Buluşuyor

Toplumsal devrime doğru giden yolu, kadınlar da yıllardır arşınlıyordu. Özellikle tekstil sektöründe çalışan kadınlar hem direnişlerde hem sendikal faaliyetlerde aktif bir şekilde yer alıyorlardı. Katalonya’nın bazı endüstriyel bölgelerinde, diktatörlüğün son yıllarında bile kadın çalışması yürüten gruplar vardı. 1928’de, Terrassa’da CNT’li kadınlar, FAI’nin kültür merkezinde bir araya gelerek kendi sorunları üzerine tartışmaya ve eşit ücret, ücretli annelik izni gibi konuları sendika toplantılarında gündem etmeye başlamışlardı. Her ne kadar kadınların bütünlüklü gelişimini desteklemek adına kaynakları sınırlı olsa da, 1936 Temmuzu geldiğinde Terrassa’lı kadınlar devrime hazırlardı ve daha savaşın ilk günlerinde bir klinik ve bir hemşirelik okulu kurdular.

Barselona’da CNT’ye bağlı Kadın Kültür Grubu (Grupo Cultural Femenino) 1934 yılı sonlarına doğru Asturias İsyanı sonrasında kuruldu. Soledad Estorach’ın da içinde yer aldığı bu grup, kadınların sendika ve devrimci mücadele içerisinde daha aktif bir rol oynamasının önünü açtı.

Madrid’te Mercedes Comaposada ve Lucia Sanchez Saornil de benzer çalışmalar yapmışlardı. Sanchez, başından beri kadınların CNT içinde daha da aktifleşmesi için Barcelona’da yoğun çalışmalar yürütüyordu. Daha sonra Madrid’te Mercedes’le tanıştı ve birlikte, CNT içindeki sendikalarda ve sendika dışında örgütlenen kadın gruplarına bildiriler gönderiyorlar, kadınların hangi meseleler üzerinde yoğunlaşmak ve konuşmak istediklerine dair fikir alışverişinde bulunuyorlardı. Daha sonra bu ekibe Amparo Poch ve Gascon’un da dahil olmasıyla çıkaracakları Mujeres Libres (Özgür Kadınlar) dergisinin altyapısını oluşturmuş oldular.

Mercedes ve Lucia birçok grupla iletişim halinde olmalarına rağmen 1936 yılına kadar Barselona’daki Kadın Kültür Grubu ile bir araya gelmemişti. Onlarında bir araya gelmesiyle Mujeres Libres Federasyonu artık gerçek anlamıyla kurulmuştu.

Özgür kadınları bir araya getiren fikirler neydi?

Barselona ve Madrid’teki kadınların buluşmasının ardından kadınların özgürlük mücadelesi de ivme kazandı. Bu ivme hareket içerisinde bir kesim tarafından son derece olumlu karşılanırken, bir kesim ise hareketin “ayrılıkçılığa” neden olacağına ve bu grubun “feminizme” düşme tehlikesine dikkat çekerek bu hareketi eleştiriyorlardı. Fakat kadınlar bunu reddettiler. Mujeres Libres militanlarından Suceso Portales ise “Biz feminist değiliz ve hiç bir zaman olmadık.” diyordu. “ Biz erkeklere karşı savaşmıyorduk… Birlikte çalışmak ve birlikte mücadele etmek zorundayız, yoksa toplumsal devrimi asla başaramayız. Fakat biz bir kadın örgütlenmesine ihtiyaç duyduk çünkü kendimiz için mücadele etmeliydik.” Kadınların özgürleşmesinin “yok sayılarak köleleştirme, üretici olarak köleleştirme ve kadın olarak köleleştirme üçgenine” meydan okuyarak mümkün olacağını söylüyorlardı. Mujeres Libres, kadının özgürlüğünün, ancak kapitalizme ve devlete karşı verilen bütünlüklü bir mücadele ile anarşizmle mümkün olacağını savunuyordu.

Mujeres Libres’in kuruluşu, kadınların devrim sürecinde anarko-sendikalist hareket ve toplum içerisindeki yerlerine sahip çıkmaları adına önemli bir adım olmuştur. Oluşan bu birliktelik kadınlar arasında güçlü bir topluluk duygusu yaratmış ve bu birlikteliğin kendisi özgürleştirici bir nitelik kazanmıştır. Bireyin özgürleşmesi, topluluktaki diğer bireylerle güçlü bağlar kurmasının bir sonucudur ve oluşan bu topluluk duygusu, bu duyguyu paylaştıkları yıllar boyunca onları dönüştürmüş ve özgürleştirmiştir. Birlikte geçirilen zaman, yapılan planlar ve yeniden şekillendirilen toplumsal alanlarla; bir arada başardıkları her şey kendi potansiyellerine dair daha geniş bir farkındalık kazanmalarını sağlamıştır. Bunlar onların sadece hatıraları değil kendi bireysel dönüşümlerinin de gerçekliğidir. Bu, devrim sürecinden sonra, sürgün yıllarında ve sonrasındaki baskı dönemlerinde de onları güçlü ve bir arada tutan duygunun kaynağıdır.

Özgür kadınlar neler yaptılar?

Mujeres Libres, kadınların sadece mücadele ederek özgürleşebileceğini söylerken iki kavramı öne çıkartıyordu. Kendini gerçekleştime (capacitacion) ve örgütlenme (captacion). Bunlardan birinin eksik kalmasının, kadının özgürleşmesinin önüne geçeceğini savunuyor ve çalışmalarını her ikisinide sağlayabilecek şekilde tasarlıyor ve gerçekleştiriyordu; buda geniş ve çok yönlü bir yaklaşımı gerekli kılıyordu.

Kadınların kendini gerçekleştirmesinin yollarından biri bireysel gelişimdi. Kadınların okuma yazma bilmesini, cinsel sağlık, annelik ve çocuk gelişimi gibi konularda donanımlı olması gerektiğini söylüyor ve bu amaçla okullar açıyor, farkındalık yaratma grupları oluşturuyordu. Bu okullardan en bilineni Casal de la Dona Treballadora 1937’de Barselona’da açıldı. Bu okulda, okuma yazma ve temel bilimlerin dışında Dünya Tarihi, Fransızca, İngilizce, Rusça gibi dersler de veriliyordu. Ayrıca okulda meslek eğitimine yönelik daktilo, hemşirelik, terzilik, elektrik, tarım eğitimi ve sendikal örgütlenme, sosyoloji gibi konularda da dersler vardı. Buradaki derslere her gün 600-800 kadın katılıyordu.

Mujeres Libres bu enstitülerin tek başına amaca ulaşmaya yetmeyeceğini biliyordu ve kadınlar sosyal ve duygusal dönüşümünü sağlayabilmek için yöntemlerini sürekli çoğaltıyordu.

Henüz devrim sürecinden önce başlattıkları günlük çocuk bakım hizmeti, devrim sürecinde de geliştiriyorlardı. 1934’te Barselona’da çocuklu işçi kadınların mücadele alanlarında daha aktif yer alabilmesi için, gereken zamanlarda onların çocuklarına bakarak bir çözüm geliştirmeye başlamışlardı. O günleri anlatırken Soledad’ın gözleri parlıyordu; “Kadınların evlerine gittiğimizde onlara propaganda yapardık. Özgürlükçü komünizmden ve başka konulardan bahsederdik. Zavallı kadınlar toplantıdan çıktıktan sonra bir de bizim nutuklarımızı dinlerlerdi. Bazen kocaları da evde olur, bizim tartışmalarımıza katılırdı.” Sonrasında Mujeres Libres ilk kongresinde “çocuk bakımının bütün topluluğun bir sorumluluğu olduğunu” savunarak, tüm fabrikalarda ve atölyelerde emzirme ve çocuk bakımı için odalar kurmaya çağırdı ve bunların kurulmasında aktif olarak çalıştı.

Mujeres Libres’in işçi seksiyonu, fabrikalara düzenli olarak ziyaretler yapıyordu. O ziyaretleri şöyle anlatıyordu; “Oradaki işi bazen on beş yirmi dakikalığına bazen bir saatliğine durduruyor ve işçilerle konuşuyorduk. Bu elbette işçi komitesiyle görüşerek yapıyor ve sendikanın desteğini alıyorduk… Bu dersleri çok tekstilden metalurjiye, aydınlatmadan ağaç işçiliğine kadar çok farklı alanlarda tekrarladık. Bazı günler neredeyse elli fabrikaya gidiyorduk” Bu kolektiflere yapılan gezilerin hem kendini gerçekleştirmeye hem de örgütlenmeye denk düşen iki amacı vardı. Hem kadınlarla işyerindeki sorumlulukları hakkında toplumsal dönüşüm hakkında konuşuyor ve onları örgütlenmeye çağırıyorlar; hem de Mujeres Libres’in tüm işçi komitelerinde ve bütün fabrikalarda temsil edilmesinin önünü açıyorlardı.

İberya’da anarşist kadınlar toplumun her alanında propagandalarını yaygınlaştırmayı çok önemsiyorlardı. Bu amaçla 1936 yılında federasyonla aynı ismi taşıyan Mujeres Libres dergisini çıkarmaya başladılar. Dergide politik konulardan çocuk bakımına, güncel tartışmalardan film eleştirilerine, sağlıktan modaya, özgür aşktan seks işçiliğine kadar çok geniş bir yelpazede yazılar yazılıyor, tüm bu konular anarşist bir perspektiften bakılarak tartışılıyordu. Bu yayınların dağıtımını da organize ediyorlar, İberya’nın her yerine ulaşmasını sağlıyorlardı. Devrim sürecinde Barselona Ramblas’ta bir kulübe kurmuşlar ve yayınlarını buradan da dağıtmışlardı. Bu kulübeyi aynı zamanda halka açık sergiler ve yapılan başka etkinlikler için de kullanmışlardı.

Ülke çapında kültür ve propaganda grupları oluştururken, Barselona’da bir grup da düzenli radyo yayınını üstlenmişti. Başka bir grup ise basılı yayınların ve radyo yayınının ulaşmadığı yerlere, köylere giderek sözlü propaganda yapıyorlardı. Mercedes’ten aldığı derslerin ardından, güçlü bir hitabet yeteneğine sahip olan Pepita Carpena gezici propaganda turlarını üstlendi. Gezici kütüphaneler kurarak İberya’nın köylerini kasabalarını arşınladılar.

Mujeres Libres bunların yanında Barselona’da yataklı bir doğum hastanesi kurdu. Casa de Maternidad adındaki doğumevinde, doğum ve doğum sonrası bakımın yanında anne sağlığı, doğum kontrolü, cinsellik ve bebek bakımı hakkında bilgilerde veriliyordu.

İberya’nın tamamında kolektifleştirmelerde, kooperatiflerin kurulmasında aktif olarak yer alan Mujeres Libres’li kadınlar toplumun ihtiyaç duyduğu her alanda çalışmalar yaptılar. Devrimin ilk günlerinden başlayarak herkes için yiyecek sağladılar, aşevleri açtılar. Çocuk gelişimine dair fikirlerini geliştirerek eğitime anarşist bir bakış getirdiler. Cinsellik üzerine bilgilendirme çalışmaları yaptılar ve seks işçilerinin özgürleşmesi için bir rehabilitasyon merkezleri kurdular. Mültecilerin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için programlar oluşturdular. Tüm bu faaliyetlerin yanında, kadınlar Franco ordusuna karşı cephede antifaşist mücadeleye de katıldılar.

İberya’da yeşeren bu devrim, ortaya konan pratiklerle, bugün hala hem anarşist mücadeleye hem de kadın mücadelesine ışık tutmaktadır. Kadınların kendilerini ilgilendiren kararları kendilerinin alması ve böylece tarihte aktif bir özne olmaları, bugün hem dünya çapında hem de yaşadığımız topraklardaki kadın mücadelesi için önemini kaybetmemiştir. Çünkü İberya’daki anarşistlerin söylediği gibi “Devrim yoktan var olmayacak,”, Çünkü devrimi ancak, bahanelere sığınmadan, yaşamlarını eline almak için elini taşın altına koyanlarla, kendi hayatlarının ve birbirlerinin sorumluluğunu almaktan kaçınmayanlarla, bitmez tükenmez enerji ve çabayla yaratabiliriz.

*1936 Devrimi tüm İberya Yarımadası’nda etkili oldu.

Özlem Arkun

[email protected]

 

The post Devrimi Yaşayan ve Yaratan Özgür Kadınlar – Özlem Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/03/04/devrimi-yasayan-ve-yaratan-ozgur-kadinlar-ozlem-arkun/feed/ 0