Faili Meçhul – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sun, 14 Oct 2018 13:34:06 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Faili Meçhul Değil Faili Devlet – Vahap Güler https://meydan1.org/2018/10/14/faili-mechul-degil-faili-devlet-vahap-guler/ https://meydan1.org/2018/10/14/faili-mechul-degil-faili-devlet-vahap-guler/#respond Sun, 14 Oct 2018 13:34:06 +0000 https://test.meydan.org/2018/10/14/faili-mechul-degil-faili-devlet-vahap-guler/ Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta eylemine gerçekleştirilen polis saldırısı sonrası, uzunca bir süredir unutulan ya da mevcut iktidarın dönemsel stratejileri nedeniyle “unutturulan” bir kavramla tekrar tanıştık. 1980’lerin ikinci yarısında başlayan, ancak 1990’lı yılların başlarında ivme kazanan Bakur’daki devlet cinayetlerine verilen genel adlandırmaydı “faili meçhuller.” Toplam 17.000 kişinin katledildiği tüm bu cinayetler, esasen -dünyanın en uzun süreli […]

The post Faili Meçhul Değil Faili Devlet – Vahap Güler appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Cumartesi Anneleri’nin 700. hafta eylemine gerçekleştirilen polis saldırısı sonrası, uzunca bir süredir unutulan ya da mevcut iktidarın dönemsel stratejileri nedeniyle “unutturulan” bir kavramla tekrar tanıştık. 1980’lerin ikinci yarısında başlayan, ancak 1990’lı yılların başlarında ivme kazanan Bakur’daki devlet cinayetlerine verilen genel adlandırmaydı “faili meçhuller.”

Toplam 17.000 kişinin katledildiği tüm bu cinayetler, esasen -dünyanın en uzun süreli sivil itaatsizlik eylemini yapan- Cumartesi Anneleri’ne yönelik bu saldırı ve yasaklama ile alenen üstlenildiği halde, failleri “meçhullerde mi” arayacağız? Bu sorunun yanıtını bulmak için aslında herkesçe malum olan faillerin itiraf niteliğindeki açıklamalarına bakmak yeterli. Cumartesi Anneleri’ne yapılan saldırının emrini veren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “hamisi” ve devletin 2015 itibarıyla müttefiklerinden Mehmet Ağar’ın 1990’lardaki devlet cinayetlerini kast ettiği “devlet için 1000 operasyon yaptık” açıklaması bu itiraflardan sadece biriydi. Yine şimdilerde AKP-MHP iktidar bloğu ile yakınlaşma içindeki dönemin başbakanı Tansu Çiller’in, bu cinayetlerde tetikçilik yapan çeteleri kast ederek söylediği “devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir” sözü orta yerde dururken failleri “bilinmez” meçhullere göndermek ne kadar gerçekçi?

Devletlerin çeşitli dönemlerde kullandığı gayri nizami harp yöntemleri, bu yöntemlere paralel cinayet şebekelerini de yarattı. Dünyada ve yaşadığımız coğrafyada örneklerine sıkça rastlanan bu şebekelerin resmi anlamda inkar edilen varlıkları, değişen dünya ya da bölge konjonktürüne göre zamanla itiraf edildi. Ancak bu itiraflarda devletin “kutsal varlığına” halel getirilmemesi kriteri temel alınırken söz konusu şebekelerin “devlete rağmen, devlet adına” cinayet işlediği algısı yerleştirilmeye çalışıldı. Bunun dünyadaki en bilinen örneklerinden biri ise 1970’li yıllarda, İtalya’da benzer cinayetlere imza atan Gladio adlı kontrgerilla yapılanmasıydı. Gladio’nun varlığı, 1990’lı yıllarda bizzat dönemin İtalya başbakanına itiraf ettirilirken, söz konusu cinayetler Gladio’ya yıkıldı. 1991’de SSCB’nin yıkılması sonucu Soğuk Savaş’ın sona ermesi ile birlikte farklı devletlerin kurduğu benzer yapılanmalar “sessiz sedasız” lağvedildi ve bu yapıların işlediği cinayetlerde devletlerin dahli görünmez kılındı.

Yaşadığımız coğrafyada da benzer şekilde devleti aklama pratiği “derin devlet” ya da “faili meçhul cinayetler” söylemleri üzerinden hayata geçirildi. 12 Eylül askeri rejimi, yerini önce Turgut Özal, sonra da Tansu Çiller gibi siyasetçilere bırakırken bir yandan tüm coğrafyada cinayetler işleyen devletin bu kirli sabıkasının, diğer yandan söz konusu siyasetçilerin -liberal kimlikleri nedeniyle- temize çıkarılması gerekiyordu. İşte derin devlet ve faili meçhul gibi söylemler tam bu noktada kullanıma sokuldu. Dahası bu kavramlar muhalefetin önemli bir kesimi tarafından “satın alındı.” Uzun yıllar boyunca devletin (İtalya’daki Gladio örneğinde olduğu gibi) varlığını daha sonra kabul ettiği JİTEM gibi çeteler tarafından işlenen cinayetlere “faili meçhul” tanımlaması yapıldı ve gerçek, “meçhule” havale edildi. Ancak meçhul olmayan bir gerçek vardı; o da “temiz eller” operasyonu ve “kahraman” bir savcı ile Gladio’yu deşifre ederken sonrasında G-8 eylemlerine saldırarak Carlo Giuliani’yi katleden İtalya’nın ve aynı yöntemleri sürdüren devletlerin ellerinin ne kadar “temiz” olduğu kadar açıktı. Üstelik bu gerçeği bugünlerde “kahramanlık” söylemleriyle teyit eden devlet politikaları ortadayken aynı gerçeği açıkça söylemekte sakınca yok: “Faili Devlet”!

Vahap Güler

[email protected]

 

 Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 46. sayısında yayınlanmıştır.

The post Faili Meçhul Değil Faili Devlet – Vahap Güler appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/10/14/faili-mechul-degil-faili-devlet-vahap-guler/feed/ 0
Vedat Aydın’dan Bugüne, “Faili Meçhul’den” Faili Devlete https://meydan1.org/2018/07/10/vedat-aydindan-bugune-faili-mechulden-faili-devlete/ https://meydan1.org/2018/07/10/vedat-aydindan-bugune-faili-mechulden-faili-devlete/#respond Tue, 10 Jul 2018 12:14:35 +0000 https://seninmedyan.org/?p=40525 Vedat Aydın, bugün HDP olarak siyaset sahnesinde varlığını sürdüren, Kürt Siyasi Hareketi’nin legal platformdaki ilk partisi HEP’in (Halkın Emek Partisi) Amed il başkanlığı görevini yürütürken, evinden kendisini polis olarak tanıtan kişilerce 5 Temmuz 1991’de kaçırılarak katledilmişti. İHD Amed il başkanlığını yaparken,  1990 Ekim sonunda derneğin Ankara’daki kongresinde kürsüye çıkıp Kürtçe konuşmasını yapmak isteyen ve sonrasında tutuklanan […]

The post Vedat Aydın’dan Bugüne, “Faili Meçhul’den” Faili Devlete appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Vedat Aydın, bugün HDP olarak siyaset sahnesinde varlığını sürdüren, Kürt Siyasi Hareketi’nin legal platformdaki ilk partisi HEP’in (Halkın Emek Partisi) Amed il başkanlığı görevini yürütürken, evinden kendisini polis olarak tanıtan kişilerce 5 Temmuz 1991’de kaçırılarak katledilmişti. İHD Amed il başkanlığını yaparken,  1990 Ekim sonunda derneğin Ankara’daki kongresinde kürsüye çıkıp Kürtçe konuşmasını yapmak isteyen ve sonrasında tutuklanan Aydın’ın katledilmesi, siyasi jargona, “faili meçhul” şeklinde sokulmak istenen, 1990’lı yıllarda artan devlet cinayetlerinin kamuoyu gündemine gelmesi açısından dönüm noktası olarak kabul ediliyor. İlerleyen yıllarda “faili meçhul cinayetler” şeklinde belirginleşen bu söylem, “derin devlet” gibi yan enstrümanlarla da desteklenerek, devleti, söz konusu kaçırma,işkence yapma, katletme gibi olaylarda dahlini görünmez kılma ya da “bazı karanlık odakların” devlete rağmen(!) söz konusu cinayetleri işlediği algısının yerleşmesi işlevini gördü. Ancak Vedat Aydın cinayetinde, devletin o yıllarda varlığını reddettiği kontra örgütlenmesi JİTEM’in (Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele) oynadığı rol, JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan ve eski polis şefi Hanefi Avcı’nın ifadelerinde somutlaşmıştı. Aygan ifadesinde cinayeti kast ederek  “Vedat Aydın’ın olayında keşifte yer aldım ama olayda yer almadım” derken, Hanefi Avcı ise, bir başka JİTEM  şefi Ahmet Cem Ersever’e atıfta bulunarak, cinayette Ersever ekibinin aldığı role işaret ediyordu.

7 Temmuz 1991’de işkence yapılmış cesedi Elazığ Maden yakınlarında bulunan Vedat Aydın için 10 Temmuz’da düzenlenen cenaze töreni ise, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası, yüz binlerce kişinin katıldığı dev bir politik eyleme dönüştü. Amed’de düzenlenen tören öncesi sabah erken saatlerde başlayan devlet provokasyonuna karşı Aydın’ın cenazesini sahiplenen halka gece geç saatlere kadar saldıran kolluk güçleri, 23 kişiyi  uzun namlulu silahlarla tarayarak katletti. Gün boyu süren saldırılarda yüzlerce kişi de yaralandı.

 

The post Vedat Aydın’dan Bugüne, “Faili Meçhul’den” Faili Devlete appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/07/10/vedat-aydindan-bugune-faili-mechulden-faili-devlete/feed/ 0
“Siyasi Tarihin En “Tuhaf” Partileri ve e-Parti” – İlyas Seyrek https://meydan1.org/2014/12/21/siyasi-tarihin-en-tuhaf-partileri-ve-e-parti-ilyas-seyrek/ https://meydan1.org/2014/12/21/siyasi-tarihin-en-tuhaf-partileri-ve-e-parti-ilyas-seyrek/#respond Sun, 21 Dec 2014 16:24:30 +0000 https://test.meydan.org/2014/12/21/siyasi-tarihin-en-tuhaf-partileri-ve-e-parti-ilyas-seyrek/ Gündemin hayli yoğun ve karmaşık olması nedeniyle üzerinde yeterince durulmayan fakat coğrafyanın siyasal gündeminde isimleri, söylemleri ve amblemleriyle dikkat çeken ve kimi zaman tebessüm ettirip şaşırtan partilerden biri olacak e-Parti, 26 Kasım’da kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na verdi. e-Parti, yani Elektronik Demokrasi Partisi, Eş Genel Başkanı (CHP eski milletvekili) Emrehan Halıcı yaptığı konuşmada, partilerinin toplama mitingler […]

The post “Siyasi Tarihin En “Tuhaf” Partileri ve e-Parti” – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Gündemin hayli yoğun ve karmaşık olması nedeniyle üzerinde yeterince durulmayan fakat coğrafyanın siyasal gündeminde isimleri, söylemleri ve amblemleriyle dikkat çeken ve kimi zaman tebessüm ettirip şaşırtan partilerden biri olacak e-Parti, 26 Kasım’da kuruluş dilekçesini İçişleri Bakanlığı’na verdi.

e-Parti, yani Elektronik Demokrasi Partisi, Eş Genel Başkanı (CHP eski milletvekili) Emrehan Halıcı yaptığı konuşmada, partilerinin toplama mitingler yapmayan, seçim otobüsleri ile dolaşıp halkı rahatsız etmeyen, kağıtsız, bez bayraksız bir parti olacağını söyledi. Ayrıca partinin karar alma ve danışma konularında etkili olacak bir e-Meclisi bulunduğunu da vurguladı.

Aslında e-Parti, TC siyasal yaşamında tuhaf ve ilgi çeken partilerden sadece biri. Çünkü TC siyaset tarihi o “çok partili yaşama geçiş” söyleminin hakkını vererek, gerçekten çok farklı amaçlarla kurulan partilerle doludur. İşte bu çeşitlilikten elbette mizaha da bir malzeme çıkacaktı ve çıktı da. İşte kendi şahsına münhasır o tuhaf TC siyasi partilerden birkaçı:

Arıtma Koruma Partisi: İsmiyle şaşkınlık yaratan bu partinin diğer bir şaşırtıcı yanı ise tahmin edilenin aksine “çevreci”ler tarafından değil de İslami ekolden kimseler tarafından kurulmuş olması.

Büyük Anadolu Partisi: TC Haritası üzerinde bir karıncanın resmedildiği amblemi ve BANAP şeklindeki kısaltmasıyla ANAP’a benzeyen parti, getirilen eleştiriler üzerine yine ANAP üzerine oynayarak kısaltmasını BAP olarak değiştirmiş; amblemini de Turgut Özal’ın damadının baterist olmasına ve Özal’ın gelini ve damadına hediye edilen Jaguar otomobile ithafen davulu delip geçen Jaguar’ın resmedildiği bir amblemle değiştirmiştir.

Ulusal Muhtariyet Partisi: Üyelerini muhtarların oluşturduğu bu parti, muhtarların da siyasette sözünün geçmesi amacıyla kurulmuş, haberlere konu olmuştur.

Türkiye Özürlüsüyle Mutludur Partisi: Taşıdığı mesajını ismine nakşetmiş bu parti, 2004 yılında maddi sıkıntılar nedeniyle kapanmıştır.

Ufak Parti: İsmiyle mütevazılığini gösteren parti, programında iktidarı almak ve seçim kazanmak amacında olmadığını ve bu yüzden programında da devlet teşkilatına yer vermediğini belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi de tam da bu nedenle, yani partinin “ufak”lığı ve siyasete “etkisizliği” sebebiyle, partinin kapanmasına karar vermiştir.

Sultan Partisi: Partiye isim koyma sürecinde çok düşünmediği ya da işi aceleye getirdiği açıkça belli olan kurucusu Yaşar Sultan’ın partiye kendi soyadını vermesi, Sultan Partisi’nin coğrafyanın siyasi tarihini “renklendiren” partilerden biri olmasına zemin sağlamıştır.

Güven Partisi: Tıpkı Sultan Partisi gibi adını kurucusu olan Güven Özen’den alan parti, ününü daha çok ‘‘yasadışı’’ olarak kumar oynatmak sebebiyle defalarca yapılan baskınlarla sağlamıştır.

Bahsedilen bu siyasi partilerin her biri, sıradışı tüzükleri, alışılmadık örgütlenme alanları ve çalışmalarıyla dikkat çekiyor. Bu partiler, coğrafyanın siyasi tarihinde yalnızca bir “renk” olarak hafızalarda bırakılmak istense de, kimi zaman “başarılı” olan örneklerinin gerçekliklerine de bürünüyor. “Küçüklükleri” ve başarısızlıkları ile akıllarda kalan bu partilerin karşısında başarılı olan örneklese yolsuzlukları, faili meçhulleri, katliamlarıyla tarihe kazınıyor.

İlyas Seyrek

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Siyasi Tarihin En “Tuhaf” Partileri ve e-Parti” – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/12/21/siyasi-tarihin-en-tuhaf-partileri-ve-e-parti-ilyas-seyrek/feed/ 0
Yalınayak: Yeniden Yargılama https://meydan1.org/2014/05/10/yalinayak-yeniden-yargilama/ https://meydan1.org/2014/05/10/yalinayak-yeniden-yargilama/#respond Sat, 10 May 2014 09:16:14 +0000 https://test.meydan.org/2014/05/10/yalinayak-yeniden-yargilama/ Son zamanlarda cezaevlerinden tahliyelerle gündemimize giren “yeniden yargılanma hakkı”nı, devletin düzmece tutanaklarıyla, iddianameleriyle uzun yıllardır tutsak ettiği bir mahkumdan dinledik. Gazetemize Kırıklar F Tipi Cezaevi’nden mektup yollayan Umut Fırat Süvarioğulları, uzun yıllardır yaşadığı tutsaklıkla birlikte, artık sıklıkla dillendirilen “yeniden yargılanma hakkı”nı değerlendirdi. 20 yıl önce, Aydın Emniyet Müdürlüğü’nde ağır işkence sonucu imzalatılan düzmece tutanaklar sayesinde […]

The post Yalınayak: Yeniden Yargılama appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Son zamanlarda cezaevlerinden tahliyelerle gündemimize giren “yeniden yargılanma hakkı”nı, devletin düzmece tutanaklarıyla, iddianameleriyle uzun yıllardır tutsak ettiği bir mahkumdan dinledik. Gazetemize Kırıklar F Tipi Cezaevi’nden mektup yollayan Umut Fırat Süvarioğulları, uzun yıllardır yaşadığı tutsaklıkla birlikte, artık sıklıkla dillendirilen “yeniden yargılanma hakkı”nı değerlendirdi.

20 yıl önce, Aydın Emniyet Müdürlüğü’nde ağır işkence sonucu imzalatılan düzmece tutanaklar sayesinde tutuklanıp, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde sadece iki duruşmasına katıldığım göstermelik yargılamam yapıldı. Polisin hazırladığı düzmece tutanaklar dışında, arkadaşımın evinden alınan 20 adet Özgür Gündem gazetesi ve yedi Kürtçe teyp kasedi dışında tek bir delil ve tanık olmadan 17 faili meçhul olayın-ki birçoğu aslında hiç yaşanmamış, silah dahi kullanılmamış, kimsenin ölüp yaralanmadığı adli olaylardı- faili gösterilerek, anarşizan aktivist olmama rağmen örgüt üyesi olarak idamla yargılanıp, müebbet hapis cezasına çarptırıldım.

Bize işkence yapıp tutanakları hazırlayan terörle mücadele polis çetesi, bizden bir yıl önce gözaltına alınarak işkenceyle katlettikleri Baki Erdoğan adındaki devrimci nedeniyle 2002 yılında mahkum olup beşer yıllık ceza alarak, meslekten atıldılar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu davada T.C Devleti’ni 100 bin Euro ceza ödemeye mahkum etti ve bu dava hükümetin “işkenceye sıfır tolerans” demagojisine vesile oldu. İşte bu profesyonel işkenceciler, haklarında dava açılmadan on gün önce mahkememizde ifade vererek, hazırladıkları tutanakların “samimi ifadelerimiz olduğunu ve işkence yapmadıklarını” söylemişlerdi. Bunun üzerine hem tescilli işkencecilerin mahkumiyet kararı, hem belgelerin sahteliği ve suç uydurma gerekçeleriyle, bugün gündeme getirilen CMK 311. Madde gereğince zaman içinde iki kere yargılama için başvurmuş, ancak gerekçe bile gösterilmeden reddedilmişti.

AİHM’de 1999’da avukatımızın yaptığı başvuru neticesinde DGM’nin “bağımsız ve tarafsız olmadığı, bu nedenle adil yargılama yapamayacağından” hareketle T.C Devleti’ni mahkum edip, 2003 yılında “yargılanmanın yenilenmesi” kararını verdi. Devlet bu kapsamda AİHM tarafından karara bağlanan 221 dosyayı 10 yıl boyunca kendi hukukuna ve “evrensel normlara” aykırı biçimde yeniden yargılamayı kabul etmedi. Bunun nedeni, 221 dosyadan birinin Abdullah Öcalan’a ait olmasıydı. “Kişiye göre hukuk olmaz” diyen devlet bunu engellemek için özel yasa çıkardı. Son birkaç yıldır AİHM’yle iktidarın görüşme trafiğiyle bu yükten kurtulmak için müzakereler yapılmış ve sadece Abdullah Öcalan dosyası dışarıda bırakılarak 4. Yargı Paketi’nde 220 dosya için yeniden yargılanma önündeki kısıtlayıcı engeller kaldırıldı. Bu hukuksuzluğa itiraz eden tek bir ses duymadık. Yasa 11.04.2013’te çıkmasına karşın 10 aydır TMK’dan sorumlu mahkemeler tarafından başvurular ısrarla reddedilip, hakkın kullanılmaması için somut “adil yargılama yapılmamıştır” kararına rağmen dosyayı esastan değil usulen, dosya üzerinden ele alıp, duruşma açmadan kapatmak istenmektedir. Zaten iktidarın da kısıtlayıcı engeli kaldırmadaki gayesi, adil yargılanmanın sağlanması değil, her fırsatta Avrupa Bakanlar Komitesi’nin kendisine bu dosyaları hatırlatmasından kurtulmaktı.

Bizler DGM’nde yargılandık ve bu mahkemeler AİHM kararları ve nihayetinde göstermelik biçimde de olsa, iktidarca da “adil ve tarafsız olmadığı” kabul edilerek kapatıldı. Ancak on binlerce insan bu mahkemelerin “düşman hukuku” esaslarına göre verdiği kararlarla yıllardır hapishanelerde tutulmaya devam ediliyorlar. Aynı şekilde heyetler ve yargılama usulleri korunarak -ki değişseler de bir şey fark etmeyecekti- önce “Özel Yetkili Mahkeme” tabelaları sonra da “CMK 250 Mad. İle Yetkili” yani “terör” mahkemeleri tabelaları asıldı. Ama bizim dava örneğimizde olduğu gibi, bu son mahkemelerin ÖYM’lerden, DGM’lerden ve hatta ünlü İstiklal Mahkemeleri’nden hiçbir farkı yok. Öyle ki, CMK 250. Madde ile yetkili İzmir 8. Ve 10. Ağır Ceza Mahkemeleri yeniden yargılama konusunda, CMK 312. Maddesinin tutuklu veya tutuksuz olarak yargılamanın yapılması hususunda inisiyatifi mahkeme heyetine bıraktığı için, kendi keyfine göre, tutuklu yargılanma süresi 10 yıldan 5 yıla düşürülmesine rağmen yargılamanın tutuklu yapılması gerekçesine “infazın durdurulmasını veya erteleme gerektirir herhangi bir nedenin bulunmadığı, ileride telafisi imkansız zarara sebebiyet verecek bir durum olmadığından” yazabilmektedir. Adil yargılanmadığımız kararına rağmen ve dava henüz başlamamışken mahkeme bu gerekçesiyle, “yeniden yargılama yapsak bile, ben yine aynı kararı vereceğim, onun için tutuksuz yargılamam” demektedir. Bu gerekçeyi beş yıldır içeride olan Ergenekon ve Balyoz sanıkları için değil, 20 yıldır hapiste, hakkında yeniden yargılanma kararı verilmiş, 220 dosya hakkında özel yasa çıkarılmış insanlar için bu değerlendirmeyi yapıyor. Bu karardan, iktidarın da muhalefetin de haberi var. Neden iktidar 17 Aralık Operasyonu’nu yapan yargıçları görevden aldığı gibi bu yargıçları da görevden almıyor? Neden ana muhalefet Ergenekon ve Balyoz sanıklarını yeniden yargılatmak için çırpındığı, avukatlığını yaptığı gibi bu hali hazırda yeniden yargılanma kararları olduğu halde, tutuklu yargılanma kararı verilen 20 yılı aşkındır hapiste olan devrimciler için sesini çıkarmıyor? Bu gerekçeyi bize üç hakim yazmadı. İktidarıyla, muhalefetiyle, bu sistemi böyle kuran zihniyet eskisiyle, yenisiyle, paraleliyle, yamuğuyla bir bütün olarak devlet yazdı.

Şimdi yine göstermelik olarak daha önce yaptığı gibi ÖYM’leri de, TMK 250. Mad. İle yetkili “terör” mahkemelerini de kaldırıyorum diyor iktidar. İnanalım mı? Tabi ki hayır! TMK kapı gibi yerli yerinde duruyor ve yarım ağızla bunu da seçimden sonra kaldıracağım diyor. TMK var oldukça –ki hiçbir iktidar böyle özel yetkili kanun ve mahkemelerden asla vazgeçmez- kendi “paralel devleti”nde, diğer tüm muhalif devrimci kesimleri de bu yolla tasfiye edip, mutlak iktidarını derinleştireceğini düşünüyor. Tarih, iktidar zehrini böyle kana kana içenlerin mezar taşlarıyla doludur. Kulağımda Danton’un sesi çınlıyor: “Devrim Mahkemesini geçen yıl bu zamanlar ben kurmuştum, bundan ötürü Tanrı’dan ve herkesten af diliyorum.” Danton giyotine giderken geç de olsa özür dileme “erdem”ini göstermiş, Robespierre’nin kaldığı evin önünden geçerken “Robespierre, arkamızdan geleceksin” diye bağırmıştı. Bu öngörüsü üç ay sonra gerçekleşmişti.

Bir önceki iktidar odaklarından, bu mahkemeleri kuran ve en acımasız şekilde devrimcilerin, Kürtlerin ve diğer tüm muhaliflerin üzerinde kullanan aynı geleneğin temsilcileri Ergenekon ve Balyoz sanıklarından Danton gibi bir pişmanlık, özür duymadık. Aksine, “Terörden yargılananlarla(devrimciler ve Kürtler kastedilerek) bizi nasıl bir tutarsınız, şu-bu yapılacaksa biz istemeyiz vb.” sözlerini, nerede hata yaptık diyerek hayıflandıklarını, rövanş alma gayesiyle şu anki iktidara “sen de aynı akıbeti yaşayacaksın” tehditlerini çokça duyduk, duyuyoruz. Zira iktidarın zihniyeti farklı olmadığından, bunların düştüğü hataya düşmemek için, halen kendi iktidarını tahkim etmekle uğraşıyor.

Bu nedenle, yeniden yargılanma tartışmasının kendisi demagojiden başka bir şey değildir. Sadece hakimlerden değil, iktidardan da tükürdüğünü yalamasını beklemek ham hayaldir. Sözde hukuk devleti olmanın işareti olarak CMK’da yer alan bu madde, istisnai bile değil, son derece göstermeliktir. Belki 90 yıllık ülke tarihinde bir elin parmakları kadar bile böylesi bir yola başvurulmamıştır. Bireyi teferruat olarak gören iktidarların zihniyetinden doğal olarak, böylesi bir hassasiyet beklenemez. İktidarlar için bir gün bu yola başvurmak ihtiyacı doğarsa, bu da ancak yandaşlarını kurtarmak ve aklamak için olacaktır. Buna karşın, devrimci muhalefetin sistemin çelişkilerini değerlendirmemesi, göz ardı etmesi düşünülemez. Bu anlamda iktidarın hiçbir meşruiyeti olmayan kurumlarının deşifre edilmesi için fırsat doğduğunda mahkeme kürsülerini direncin ve isyanın sözleriyle araçsallaştırmaktan kaçınmayacağımız da kesindir.

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 17. sayısında yayımlanmıştır.

The post Yalınayak: Yeniden Yargılama appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/05/10/yalinayak-yeniden-yargilama/feed/ 0
TİHV Taksim Direnişi Raporunu Açıkladı https://meydan1.org/2013/07/29/tihv-taksim-direnisi-raporunu-acikladi/ https://meydan1.org/2013/07/29/tihv-taksim-direnisi-raporunu-acikladi/#respond Mon, 29 Jul 2013 17:25:10 +0000 https://test.meydan.org/2013/07/29/tihv-taksim-direnisi-raporunu-acikladi/ Türkiye İnsan Hakları Vakfı, 28 Mayıs’ta Gezi Parkı projesine yönelik olarak başlayan ve ardından bazı kentlerde devam eden eylemlere ilişkin gözaltılar, tutuklamalar ve ölümlere ilişkin bir açıklama yaptı. Buna göre Gezi parkı eylemlerine karıştığı gerekçesiyle tüm Türkiye’de şu ana kadar 3 bin 584 kişinin gözaltına alındı, 121 kişi tutuklandı ve gösterilere katılan 5 kişi ile […]

The post TİHV Taksim Direnişi Raporunu Açıkladı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Türkiye İnsan Hakları Vakfı, 28 Mayıs’ta Gezi Parkı projesine yönelik olarak başlayan ve ardından bazı kentlerde devam eden eylemlere ilişkin gözaltılar, tutuklamalar ve ölümlere ilişkin bir açıklama yaptı. Buna göre Gezi parkı eylemlerine karıştığı gerekçesiyle tüm Türkiye’de şu ana kadar 3 bin 584 kişinin gözaltına alındı, 121 kişi tutuklandı ve gösterilere katılan 5 kişi ile bir polisin hayatını kaybetti.

Raporda ayrıca şu bilgiler yer aldı:

Eylemler nedeniyle TTB’ye göre 27 Haziran itibariyle 8 bin 41 kişi yaralanarak veya kimyasal gazdan etkilenerek hastanelere/gönüllü revirlere başvurmuştur. Eylemler nedeniyle gösterilere katılan 5 kişi ile bir polis yaşamını yitirmiştir. Ölümlerin ikisi doğrudan polisin saldırısı nedeniyle biri ise bilirkişi raporuna göre polis olduğu düşünülen faili meçhul sivil kişiler tarafından gerçekleşmiştir.

Tüm Türkiye’de gözaltına alınanların sayısı ise Türkiye İnsan Hakları Vakfı verilerine göre 3 bin 584’e, tutuklanan kişi sayısı ise verilen serbest bırakma kararlarının ardından 12 Temmuz 2013 itibariyle 121’e inmiştir. Tutuklamalara “yasadışı örgüt yöneticisi veya üyesi olmak”, “halkı isyana teşvik etmek”, “kamu malına zarar vermek”, “silah ve mermi bulundurmak” veya “cami basmak” gerekçe olarak gösterilmiştir.

Gezi Parkı eylemlerine evlerinin balkonundan tencere ve tava ile ses çıkartarak katılan şu ana kadar 10 kişiye “Kabahatlar Kanunu’na muhalefet ettikleri” gerekçesiyle 88’er lira, 9 öğrenciye ise aynı kanundan dolayı 1000’er lira para cezası verildi.

The post TİHV Taksim Direnişi Raporunu Açıkladı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/07/29/tihv-taksim-direnisi-raporunu-acikladi/feed/ 0
Diyarbakır’ın Yeni Emniyet Müdürü’nden İtiraf: İnsanların çektikleri acıları yüreğimizde hissettik https://meydan1.org/2012/10/25/diyarbakirin-yeni-emniyet-mudurunden-itiraf-insanlarin-cektikleri-acilari-yuregimizde-hissettik/ https://meydan1.org/2012/10/25/diyarbakirin-yeni-emniyet-mudurunden-itiraf-insanlarin-cektikleri-acilari-yuregimizde-hissettik/#respond Thu, 25 Oct 2012 17:30:42 +0000 https://test.meydan.org/2012/10/25/diyarbakirin-yeni-emniyet-mudurunden-itiraf-insanlarin-cektikleri-acilari-yuregimizde-hissettik/ 12 Eylül 1980 yargılamasında şu an hayatta bulunan iki eski generalin açıklamalarıyla darbe döneminin gizli kalmış detaylarının aydınlanmasını umarken, 1990’lı yıllarda Diyarbakır’da emniyet müdürlüğü yapmış istihbaratçı bir polisten ilginç açıklamalar geldi. 1991 ile 1996 yılları arasında Diyarbakır’da görev yapan ve bir süre önce Siirt’ten Diyarbakır’a atanan emniyet müdürü Recep Güven bir anlamda itiraf niteliği taşıyan […]

The post Diyarbakır’ın Yeni Emniyet Müdürü’nden İtiraf: İnsanların çektikleri acıları yüreğimizde hissettik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

12 Eylül 1980 yargılamasında şu an hayatta bulunan iki eski generalin açıklamalarıyla darbe döneminin gizli kalmış detaylarının aydınlanmasını umarken, 1990’lı yıllarda Diyarbakır’da emniyet müdürlüğü yapmış istihbaratçı bir polisten ilginç açıklamalar geldi.

1991 ile 1996 yılları arasında Diyarbakır’da görev yapan ve bir süre önce Siirt’ten Diyarbakır’a atanan emniyet müdürü Recep Güven bir anlamda itiraf niteliği taşıyan konuşmasında “İnsanların çektiği acıları biz de yüreğimizde hissettik. Boşaltılan her köyün aslında geleceğimizde tehdit olduğunu biliyorduk. Meçhule giden insanların herhangi bir sisteme tabi olamayacağını da biliyorduk. Belki bir mecburiyetti, belki acil bir karardı. Geçmişi eleştirmek gibi bir olumsuzluğa girmek istemem. Ama bugün yaşadığımız sorunun temelinde bu var.” diyor.

Son zamanlarda Kürt açılımı ekseninde atılan adımların belki de en ilginçlerinden birisi olan bu konuşmada “bir çocuk dağa çıkıyorsa bunda hepimizin payı var” ve “ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz” diyen Recep Güven’in eminiz daha anlatacak çok şeyi vardır, olmalıdır. Gözaltında kayıplardan tut da, faili meçhullere, kireç kuyularına gömme olayları dahil pek çok olay aydınlatılmayı bekliyor. Bir çok olayda sorumlu olan komutanların, emniyet görevlilerinin ya da politikacıların isimleri bilinmesine, bunlar hakkında davalar açılmasına rağmen mahkemelerin bu olayları örtbas etme gayretleri ortada. Recep Güven’in de yıllar sonra kimi olayları özeleştiri adı altında itiraf etmesine rağmen elini kolunu sallayarak dolaşmaya ve hatta şimdiki görev yeri olan Diyarbakır’da da hak ihlalleri ile dolu bir görev yürüteceğini tahmin etmek hiç de zor değil.

The post Diyarbakır’ın Yeni Emniyet Müdürü’nden İtiraf: İnsanların çektikleri acıları yüreğimizde hissettik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/10/25/diyarbakirin-yeni-emniyet-mudurunden-itiraf-insanlarin-cektikleri-acilari-yuregimizde-hissettik/feed/ 0