Haymarket Meydanı – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Fri, 30 Apr 2021 15:57:43 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 1 Mayıs https://meydan1.org/2016/04/22/1-mayis-2/ https://meydan1.org/2016/04/22/1-mayis-2/#respond Fri, 22 Apr 2016 19:38:58 +0000 https://test.meydan.org/2016/04/22/1-mayis-2/ Aylardır her mitingi, yürüyüşü, eylemi yasaklayan; yasaklamadıklarında saldırıp gözaltına alarak tutuklayan; tutuklayamadığını operasyonlarla alıp yargılayan; yaşam için mücadele etmeyi suç sayan iktidarın baskısıyla karşı karşıyayız. Öyle ki, bu alçak ve acımasız düşmanın da korktuğu günlerin yakınındayız. Çünkü 1 Mayıslar her iktidar için korkutucu olmuştur. Etkisizleştirmek istedikleri 1 Mayısları bazen izinli ilan edip izole alanlara sıkıştırmış; […]

The post 1 Mayıs appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

1mayıs

Aylardır her mitingi, yürüyüşü, eylemi yasaklayan; yasaklamadıklarında saldırıp gözaltına alarak tutuklayan; tutuklayamadığını operasyonlarla alıp yargılayan; yaşam için mücadele etmeyi suç sayan iktidarın baskısıyla karşı karşıyayız.

Öyle ki, bu alçak ve acımasız düşmanın da korktuğu günlerin yakınındayız. Çünkü 1 Mayıslar her iktidar için korkutucu olmuştur. Etkisizleştirmek istedikleri 1 Mayısları bazen izinli ilan edip izole alanlara sıkıştırmış; bazen de izinsiz ilan ederek, yapacağı saldırılarını meşrulaştırmıştır. Taksim ezilenler için, ezenlere karşı senelerdir süren bir kavganın 1 Mayıs meydanıdır. Bugün bu meydan yine yasaklanmakta ve bu büyük baskının yaşandığı günlerde, 1 Mayıs’ın ve 1 Mayıs meydanı olan Taksim’in umut olması istenmemektedir. Umudumuz tahakümünüzü sarsacak ve biz kazanacağız.

Her yıl olduğu gibi bu yıl da yasaklara karşı meydanlarda olacağız. 1 Mayıs’ta Taksim’de, ezilenlerin sesini haykıracağız. Devrimci Anarşist Faaliyet’in Taksim çağrısıyla, meydanlara yasak koyanlara meydan okuyacağız.

Meydan Gazetesi’nde 1 Mayıs’ın az bilinen yönleriyle anarşist tarihini ve ezilenlerin mücadelesini anımsatmayı sorumluluk biliyoruz. Çünkü 1 Mayıs, 1800’lü yıllarda Haymarket Meydanı’nda “Günde 8 saat için” sokakları dolduranların ardından bugün her yerde, ezilenlerin kavgasının ve özgürlük mücadelesinin simgesi haline gelmiştir. ABD’de 1860’lara kadar giden süreçte ücret kesintisi olmadan günde 8 saat çalışma talebi ve mücadelesi, Haymarket 1886’da bir kıvılcıma dönüştü. Patronların sömürüsü ile beraber devletin yoğun baskısına karşı ABD’de, özellikle de Chicago’da, yükselen ve anarşistlerin etkin olduğu sınıf mücadelesi sürecinde yaşananları, yine devletin baskısının çok yoğun olduğu bu dönemde yükselen sınıf mücadelesini, sendikaları ve örgütlerde yaşanan tartışmaları incelemek önemlidir.

1870’lerde anarşizm, dünyanın birçok yerinde toplumsal bir hareket olarak ortaya çıktı. Anarşizmin halkların özgürlük mücadelesindeki ısrarı, Afrika, Asya, Karayipler, Avrupa ve Amerika kıtalarındaki ezilenlerin, öz örgütlü mücadelesini yaratmış; ideolojik olarak beslemiştir. Anarşist IWPA (Uluslararası Emekçiler Birliği), 1881’de ABD çapında örgütlenmişti ve IWPA’nın örgütleyicileri arasında Haymarket 1 Mayıs’ı sonrası idam edilerek katledilen Albert Parsons’un yoldaşları, Lucy Parsons gibi eski köleler ve August Spies gibi göçmenler de vardı. 1 Mayıs, kökeninden itibaren tüm ezilenlerin enternasyonal mücadelesiydi.

* * *

“Devrimci ve enternasyonel eylemle sınıf hakimiyetini yok etme” çağrısı yapan IWPA, 14 gazete yayınlıyor; bir yanda silahlı öz-savunma birimlerini, diğer yandan kültürel çeşitliliği içerisinde çeşitli toplumsal eylemler örgütlüyordu. Doğrudan eylemi savunarak, en iyi radikalleri bile çürüten bir adaletsizlik sistemi olarak nitelediği seçimleri reddediyordu.

* * *

1884 yılında anarşistlerin ilk günlük gazetesi Chicagoer Arbeiter-Zeitung, haftalık Fackel ve Pazar gazetesi Vorbote ile birlikte yayınlanıyordu. 1886’ya gelindiğinde Alman göçmeni işçi nüfus tarafından okunan bu gazetelerin dağıtımı 26.000’in üzerindeydi. Anarşistlerin, İngilizce’nin yanı sıra Roman ve İskandinav dillerinde gazeteleri de vardı. Böylece anarşist propaganda 1886’da Haymarket Meydanı’nı dolduranlarca tüm kıtaya yayılıyordu.

* * *

Chicago’da anarşistler, örgütlendiği sendikalarda işçi meclislerini ve özyönetimi savunuyorlardı. Bu “Chicago Fikri”ne sonradan anarko-sendikalizm denildi ve anarşist hareketin bir parçası oldu. Bu fikir IWPA Pittsburgh 1883 Kongresi’nde yayınlanan manifestoda görülebilir:

“Bir — Tüm imkanlarımızla, yani enerjijk, sürekli, devrimci ve enternasyonel eylemle mevcut sınıf hakimiyetini yok etmek.

İki — Üretimin kooperatif örgütlenmesine dayalı özgür bir toplumun inşası.

Üç — Üreten örgütlerin ticaret ve kar tacirleri olmadan aralarında denk ürünleri serbestçe takas etmesi.

Dört — Her cinsiyet için laik, bilimsel ve eşitliğe dayalı eğitimin örgütlenmesi.

Beş — Cinsiyet ve ırk ayrımı olmadan herkese eşit haklar.

Altı — Bütün toplumsal meselelerin bağımsız komünler ve birlikler arasında federal temelde yapılan serbest anlaşmalar yoluyla düzenlenmesi.”

* * *

1884’de Chicago’da toplanan ve anarşistlerin baskın olduğu FOTLU (Örgütlü Sendikalar Federasyonu) genel kongresi, bildirgesinde “1 Mayıs 1886’dan başlayarak yasal çalışma günü sekiz saat olacaktır” açıklamasını yapmıştır. 1885’te, Knights of Labor (Emek Kardeşliği) yerelinin desteğini alan FOTLU, talebin grevlerle ve eylemlerle destekleneceğini bildiriyordu. Haymarket 1 Mayıs’ından tam bir yıl önce anarşist gazete The Alarm’da “Günde 8 saat çalışmak da, 10 saat çalışmak da köleliktir” diyen Samuel Fielden Haymarket’te idama çarptırıldı. Daha sonra müebbet hapse çevrilen tutsaklığın ardından 1893’de serbest bırakıldı.

* * *

Anarşistler, Trades and Labor Assembly (Esnaflar ve Emekçiler Meclisi) and Knights of Labor yerelleri dahil, Chicago bölgesindeki çeyrek milyon işçiyle birlikte sekiz saatlik iş günü mücadelesine doğrudan katıldı. Anarşistlerin etkisiyle, sendikalarda 8 saatlik çalışma gününden daha büyük meseleler de tartışmaya başlandı. İş saatlerinin azaltılması gibi taleplerden kapitalist ekonomik yapının temelden değiştirilmesini içeren daha büyük bir toplumsal devrim algısı yaygınlaştı.

* * *

20 Eylül 1885’te Dad Street ve Burdett Road’da işsizlerin mitingi adı verilen eylemde konuşmacıları arasında Charles Wilfred Mowbay’ın da bulunduğu topluluğa polis “işlek bir caddeyi engellemek” gerekçesiyle saldırdi. Polis o gün, Charles Wilfred Mowbay’i ve yoldaşlarını tutuklamıştı. Bu tutuklama sonrasında yaşananlar, 1886’da Haymarket Meydan’ndaki toplanmanın da aralarında bulunduğu özgürlük kavgasının başlangıcı oldu.

***

Albert Parsons’un editörlüğünü yaptığı anarşist gazete The Alarm 23 Ocak 1886’da Bakunin’in “Bir Devrimcinin El Kitabı” adlı yazısını çevirerek yayınlamıştı ve aynı dönemde Bakunin’in Tanrı ve Devlet kitabının dağıtımı da yine Parsons ve yoldaşarı tarafından gerçekleştiriliyordu.

***

Chicago’da bütün şehir, on yıl önce, polis ve askerin yüzlerce işçiyi kurşunladığı demiryolu grevinde olduğu gibi bir kitlesel katilam karşısında hazırlanıyordu. 1 Mayıs 1886’da, ABD çapında 300,000’den fazla işçi 13,000 işyerini terk ederek, tarihteki ilk 1 Mayıs eylemine gidiyordu. 8 saatlik işgünü eylemcilerinin merkez üssü olan Chicago’da, anarşist IWPA, grevcilerden ve grevcilerin ailelerinden oluşan 80,000 kişinin katıldığı bir yürüyüş örgütledi.

* * *

İşçilerin büyüyen mücadelesine patronlar ve polis iş birliği şiddetli bir saldırıyı zaten planlıyorlardı. Chicago’da 1 Mayıs öncesinde asker ve polis güçlerine yeni silahlar sağlandı. Chicago Commercial Club (Ticaret Klübü) makinalı tüfekler alarak, bu silahları grevcilere karşı kullanılmak üzere, Illinois Ulusal Muhafızları’na verdi.

* * *

Sayıları giderek artan ve 100.000’e yaklaşan grevdeki işçilere yönelik saldırılar planlanıyordu. Bunlardan biri 3 Mayıs 1886’da, McCormick Reaper Works fabrikasındaki greve saldıran polisler ile işçiler arasında çatışma çıktı. Altı ay boyunca Pinkerton’ın silahlı ajanları ve polis, grev gözcülüğü yapan çelik işçilerini tehdit ve taciz etti. Bu işçilerin çoğu anarşistlerin örgütlediği Metal İşçileri Sendikası’ndandı. McCormick fabrikasının yakınlarındaki bir konuşma sonrasında 200 eylemci , grev saflarındaki çelik işçilerine katıldı. Polis, grevcilere saldırdığında işçiler de bu saldırıya karşılık verdi; yaşanan saldırıda grevdeki işçilerden dördü katledildi, birçoğu yaralandı.

* * *

Saldırının ardından öfkeyle dolan anarşistler, yaşanan polis şiddetine karşı; saldırının ertesi gününe Haymarket Meydanı’na bir eylem çağrısı yaptı. Çağrının ardından 3000 kişi Haymarket’te buluştu.

Konuşmalar devam ederken, konuşmaların “tahrik edici” olduğu bahanesiyle polis işçilere saldırdı. Polis saldırısına başlamışken, polise doğru bir bomba atıldı. Polisler, bombanın yarattığı korkuyla kalabalığa ateş açarak, sekiz kişiyi katletti ve kırk kişiyi yaraladı. Atılan bomba ile 69 polis yaralanmış 7 polis de ölmüştü.

* * *

Anarşistlerin idam edilmesinin ardından Peter Kropotkin 22 Ekim 1887’de Freedom’da yayınlanan yazısında anarşist işçilerin idam edilmesinin 1 Mayıs gibi bir gelenek yaratacağını şu sözlerle ifade ediyordu : “Chicago’da yitirdiklerimizin yıldönümlerini anmak, Paris Komünü’nün yıldönümünü anmak ile aynı önemi kazanmıştır.” Yine 1891 yılında Londra’da, Haymarket’te yaşamını yitiren anarşistleri anmak için düzenlenlenen bir etkinliğe katılan Kropotkin, “anarşizm halkın içinde doğdu; ve halkın olarak kaldığı sürece yaşam ve yaratıcı güçle dolu olmaya devam edecek” demişti.

* * *

Nestor Makhno, 1886’da Haymarket’te yaşananlara dair şöyle söylüyordu :

“O gün Amerikalı işçiler, devlet ve kapitalizmin adaletsiz düzenine karşı isyanlarını, kendilerini örgütleyerek ifade ettiler. Chicago’daki işçiler, yaşamlarının ve mücadelelerinin ortak sorunlarını çözmek için bir araya geldiler. Bugün de emekçiler 1 Mayıs’ı, kendi meselelerini ve kurtuluşlarını ele almak için bir araya gelme günü olarak görüyorlar.”

* * *

1886’da Haymarket’te yaşananların ardından idam edilerek katledilen August Spies yoldaşın son sözleri sorulduğunda “Bizi asarak işçi hareketini, milyonları, yoksulluk içinde çalışan milyonlarca işçiyi kendisine çeken bir hareketi yok edeceğinize inanıyorsanız, durmayın bizi asın! Burada bir kıvılcımı yok edeceksiniz, ama orada, önünüzde ve arkanızda her yerde başka kıvılcımlar çakacaktır. Bu, içten içe yanan bir ateş. Bu ateşi söndüremezsiniz. Gün gelecek, sessizliğimiz, boğduğunuz sesslerden daha güçlü olacak” demişti. Bugün August Spies yoldaş ile beraber idam edilen, kurşunlanan, tutuklanan tüm işçilerin, tüm yoldaşların mücadelesini büyütmenin günüdür. Tıpkı Nestor Makhno yoldaşın da vurguladığı gibi devlete ve kapitalizme karşı örgütlenmenin günüdür 1 Mayıs.

Abdulmelik Yalçın

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 33. sayısında yayımlanmıştır.

The post 1 Mayıs appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/04/22/1-mayis-2/feed/ 0
“Korku Egemenliği Terör Devleti” – Merve Demir https://meydan1.org/2015/09/09/korku-egemenligi-teror-devleti-merve-demir/ https://meydan1.org/2015/09/09/korku-egemenligi-teror-devleti-merve-demir/#respond Wed, 09 Sep 2015 17:34:59 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/09/korku-egemenligi-teror-devleti-merve-demir/ Devletin varlığını sürdürmesi için, toplumun geniş kesimlerinde itaati zorlaması ya da bunu yapabileceğine inandırması gerekir. Ancak özgürlük için direnenler ve mücadele edenler, devletin bu çabasını boşa çıkarırlar. Direniş ve özgürlük insanların aklına bir kere düşmeyegörsün; devletin bu direnişi gösterenleri katletmesi bunu unutturmaz. Bir kere toplumsal meşruluğunu yitiren devlet, varlığını sürdürebilmek için çok daha büyük bir […]

The post “Korku Egemenliği Terör Devleti” – Merve Demir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Korku Egemnliği Terör Devleti

Devletin varlığını sürdürmesi için, toplumun geniş kesimlerinde itaati zorlaması ya da bunu yapabileceğine inandırması gerekir. Ancak özgürlük için direnenler ve mücadele edenler, devletin bu çabasını boşa çıkarırlar. Direniş ve özgürlük insanların aklına bir kere düşmeyegörsün; devletin bu direnişi gösterenleri katletmesi bunu unutturmaz. Bir kere toplumsal meşruluğunu yitiren devlet, varlığını sürdürebilmek için çok daha büyük bir korku yaratmaya çalışır. Böyle dönemlerde, kendi hukukunu dahi yok sayıp “olağanüstü hal”lerle gündelik yaşamı terörize etmesi, devletin ana politikası olur. Dolayısıyla terörün ne, teröristin kim olduğunu biraz daha ayrıntılı irdelemek gerekiyor.

Devletin Terörist Dedikleri

1793’te yani Fransız Devrimi’nin hemen sonrasında ilan edilen Convention adlı bildiri ile terör kelimesi ilk siyasal anlamına kavuşur: “Komplo kuran tüm kişileri dehşete düşürmenin zamanı geldi. Kanun adamları, terörü başlatın.” Aslında bu ilk kullanım, devlet ve terör arasındaki doğrudan ilişkiyi anlamak açısından önemli.

Devletin “terör” iddiasıyla toplumu baskı altına alıp sindirmek istemesinin, kendisine karşı mücadele edenleri terörist ilan edip katletmesinin çokça örneği var.

Sene 1886… 8 saatlik iş günü için, ABD’deki işçiler, greve giderler. Günlerden 1 Mayıstır. Ayın dördünde devletin ve şirketlerin greve giden işçilere yönelik uyguladığı baskıyı ve şiddeti protesto etmek isteyen işçiler bu kez Haymarket Meydanı’na giderler. Günlerden katliamdır. Çünkü Meydanda düzenlenen mitinge polis saldırır, çok sayıda işçi yaşamını yitirir. Olaydan sonra “terörist” yaftalamasıyla birçok işçi tutuklanır ve idam edilir. Devlet aslında emeği için mücadele eden, hizaya sokamadığı işçileri katlederek en çok da ayakta kalanları ve mücadeleye tutunanları korkutarak yıldırmaya çalışmak istemiştir. Ancak yılgınlık değil, direniş örgütlenir. Böylece 1 Mayıs’lar devlet terörüne karşı her yerde direniş olmuştur.

İki İtalyan işçi olan Sacco ve Vanzetti, örgütlü mücadele eden anarşistlerdi. Haymarket işçilerinin yaşadıklarına benzer şekilde, devlet, bu iki işçiyi de, “haklı bir gerekçe sunarak” terörist ilan etti ve ardından katletti.

Devletin bu sıfatı en çok yakıştırdıklarından biri, anarşizmin en ateşli savunucularından, tüm yaşamını devlete karşı mücadeleye adamış Emma Goldman’dı. Sadece Goldman değil Errico Malatesta, Mihail Bakunin ve daha birçok anarşist devlet tarafından terörist olarak yaftalanmış, dört duvar arasına kapatılarak mücadeleden yalıtılmaya çalışılmıştı.

Anarşist hareketin tarihinde terörist diye yaftalananlar sadece bireyler değildi. İşçi örgütlenmelerinden sendikalara, kooperatiflerden federasyonlara kadar farklı birçok anarşist yapı da bu yaftalamadan kurtulamamıştır. Faşist Franco döneminde CNT’den Arjantin’deki anarşist sendika FORA’ya, 19. Yüzyılda ABD’de IWW’den Bakunin’in örgütlediği İşçi Kardeşliklerine kadar öz-örgütlenmelerin büyük çoğunluğu devlet ve kapitalizmin işlerliğinin dışında bir toplumsal işleyişe giriştiklerinden dolayı terörist oldukları iddiasıyla baskılara maruz kalmışlardır.

Devletlerin terör yaftalamalarına maruz kalanlar, muhakkak ki sadece anarşistler olmamıştır. İberya’da Bask halkının özgürlük mücadelesini veren ETA’dan, Kuzey İrlanda halkının özgürlük mücadelesini veren IRA’ya, 1960’larda kadın mücadelesini veren örgütlerden siyahların mücadelesini veren örgütlenmelere kadar, mücadele eden tüm kesimler, devlet tarafından tehdit olarak görülmeye başladığı an terörist diye yaftalamış, sürgün edilmiş, hapsedilmiş ve katledilmiştir.

Birkaç ay öncesinde İspanya‘da anarşistlere yönelik girişilmiş Pandora ve Pinata operasyonlarıyla da aynı senaryo oynanmaya çalışılmıştır. Devlet “terör operasyonları” aracılığıyla sadece anarşistleri tutuklamamıştır. Aynı zamanda mücadele eden insanları kriminalize etmek ve toplumda bir korku havası estirmek istemiştir.

Terör Operasyonları

Özellikle toplumsal mücadelenin yükselişe geçtiği, devlet iktidarının kendini yalnızca şiddet kullanarak yeniden üretebildiği bir atmosferde, devletlerin en çok başvurduğu strateji, terör operasyonlarıdır. Yukarıda da belirtildiği gibi operasyonların hedefi toplumda bir korku durumu yaratarak, bireyleri devletin belirlediği ve sınırlarını çizdiği siyasal alanın içinde kalmalarını sağlamaktır. Yani basitçe, devlet vatandaşlarından kendisine biat etmesini beklerken, belirlediği alanın dışına çıkanları “ibretlik olsun” diye cezalandırır.

Operasyon süreçlerinde, kolluk güçleriyle diyalog halinde çalışan medyanın da desteğiyle, operasyon gerçekleştirilen organizasyon ve bireyler hedef alınır. Operasyonlarla terör diye yaftalanan, iktidar sahiplerinin çıkarına olmayan eylemlerdir. Terörist dedikleri, aynı iktidar sahiplerinin tahakkümüne karşı direnen ve bu tahakkümü ortadan kaldırmak için mücadele edenlerdir.

Bir yandan Kürt siyasetine yönelik terör operasyonları cadı avı niteliğinde sürerken, diğer yandan Kürdistan’da askeri operasyonlar ve sokağa çıkma yasakları, 90’ları aratmadı. Sabaha karşı yapılan ev baskınlarının ve gözaltıların, devrimcileri ve halkı yıldırmaya yönelik hamleler olduğu aşikardı. Bu koşullarda sokaklar daha kızgınlaştı ve çatışmalar arttı. Bu eksende devletin koyduğu yasaklara bir de kent giriş-çıkışların kapatılması ve basının çatışma bölgelerine girişlerinin engellenmesi eklendi. 144 toplantı ve gösteriye asker-polis saldırısı yaşandı. Son 40 günde 2 bin 544 kişi gözaltına alınırken, 338 kişi tutuklandı. Yapılan çatışmalarda 24 kişi yaralandı. 7 gün içinde 45 kişi yaşamını yitirdi. Yapılan operasyonlar sonucunda devlet Bağcılar’da Günay Özarslan adında bir devrimciyi infaz etti. Şırnak’ta 7 yaşında Baran Çağlı, Diyarbakır’da 11 yaşındaki Beytullah Aydın, Ağrı Diyadin’de 15 yaşındaki Orhan Aslan, 16 yaşındaki Emrah Aydemir, Mardin’ de 16 yaşındaki Mazlum Turan devlet tarafından katledildi. Asker Silopi’de evleri basıp 3 genci yataklarında infaz etti.

Gözaltına alınanlar, kaybedilenler, işkenceye uğrayanlar, sabaha karşı yapılan ev baskınları, gösteri ve toplantılara saldırı, sokağa çıkma yasağı, kent giriş çıkış yasakları, köy boşaltmalar, kasten başlatılan orman yangınları, askeri operasyonlar, saldırılarda, operasyonlarda yaralananlar, katledilenler, infaz edilenler, infaz edilenlerin cansız bedenlerine yönelik şiddet ve bu şiddetin teşhiri…

Bütün bunlardan sonra tekrar düşünelim terör kelimesinin anlamını. Ve teröristin kim olduğunu…

Merve Demir

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Korku Egemenliği Terör Devleti” – Merve Demir appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/09/korku-egemenligi-teror-devleti-merve-demir/feed/ 0
“İşçi-Patron Kavgasının Anarşist Kökeni 1 Mayıs 1886”- Furkan Çelik https://meydan1.org/2014/04/30/isci-patron-kavgasinin-anarsist-kokeni-1-mayis-1886-furkan-celik-2/ https://meydan1.org/2014/04/30/isci-patron-kavgasinin-anarsist-kokeni-1-mayis-1886-furkan-celik-2/#respond Wed, 30 Apr 2014 15:08:39 +0000 https://test.meydan.org/2014/04/30/isci-patron-kavgasinin-anarsist-kokeni-1-mayis-1886-furkan-celik-2/ 1880’li yıllarda ABD’nin dört bir yanını “Günde 8 Saatlik İşgünü” grevleri sarmıştı. Dünyanın farklı coğrafyalarından yaşamlarını sürdürebilmek için ABD’ye gelen göçmenler, buradaki işçi sınıfının büyük bir kısmını oluşturuyordu. Avrupa’dan çalışmaya gelenler arasında, orada anarşist sendika ve yapılarda örgütlü bulunan işçiler de vardı. ABD’deki radikal işçi hareketinin temelini bu işçiler oluşturacaktı. İşçilerin farklı halklardan olmalarıyla ilişkili […]

The post “İşçi-Patron Kavgasının Anarşist Kökeni 1 Mayıs 1886”- Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

1880’li yıllarda ABD’nin dört bir yanını “Günde 8 Saatlik İşgünü” grevleri sarmıştı. Dünyanın farklı coğrafyalarından yaşamlarını sürdürebilmek için ABD’ye gelen göçmenler, buradaki işçi sınıfının büyük bir kısmını oluşturuyordu. Avrupa’dan çalışmaya gelenler arasında, orada anarşist sendika ve yapılarda örgütlü bulunan işçiler de vardı. ABD’deki radikal işçi hareketinin temelini bu işçiler oluşturacaktı.

İşçilerin farklı halklardan olmalarıyla ilişkili olarak farklı dillerde neredeyse yüzün üstünde anarşist yayın çıkıyordu. Avrupa’da zaten işçi hareketinin içinde doğmuş modern anarşizm, okyanus ötesinde de kendini var etmekte sıkıntı yaşamadı. O dönemin en güçlü sendikal yapılanmalarının temellerini anarşistler attı.

“Günde 8 saat” diyerek fabrikalarda işlerini bırakanlar, sadece çalışma zamanına değil, koşullara, ücretlere ama daha da ötesinde patronlara, onların özel kollukları olan Pinkerton’lara, devlete de karşı çıkıyorlardı. Dönemin reformist sendikalarına karşı, anarşistler işçi özörgütlenmelerinde ısrarla kapitalist sisteme karşı mücadele etmeyi savundu.

3 Mayıs’ta Chicago’da, önceki sene sendikalı işçileri işten atan, dahası Pinkerton denen işçi katili güvenlik şirketine greve giden işçileri öldürten McCormick Harvester Şirketi’nin fabrikasının yanında eylem kararı alındı. Yaptığı konuşmada, birlikteliğin ve dayanışmanın sadece öz-örgütlülükle oluşabileceğini anlatan August Spies “Hep beraber olursak, biz kazanırız.” diyordu. Grev kırıcıların polis eşliğinde fabrikadan çıkmasıyla, genel grevi sonlandırmaya çalışanlara karşı herkesin sesi yükseldi. Polis işçilere saldırdı ve ABD’nin diğer bölgelerinde genel grev için sokakta olanlar gibi işçileri öldürdü.

Bu durumu protesto etmek için Chicago-Haymarket Meydanı’na bir gün sonrasında bir miting planlandı. August Spies, Albert Parsons ve Samuel Fielden gibi anarşist işçilerin konuştuğu mitingin sonuna doğru, saldırmak için donanımlı gelmiş polis birlikleri işçi grubuna yöneldi. Vakit kaybetmeden silahlarını ateşleyip işçileri katletmeye başladılar.

Bu sırada polisler arasında patlayan bir bombayla polislerden ölenler de oldu. Polis bunun üzerine şiddetini daha da arttırdı. Sonrasında başlayacak bir siyasal şiddet ve baskı kampanyası için devlet, bu bombalamayı kullanacaktı.

Anarşist yayınevleri, dergiler, bürolar, sendikalar basıldı. Birçok anarşist tutuklandı. Göçmen işçilere yönelik baskı dalgası, Haymarket Olayı’yla beraber başlayacak ve sonraki onyıllarda bir devlet politikası haline gelecekti. Eylemi örgütleyen ve Arbeiter-Zeitung gazetesinde çalışan anarşistler tutuklanarak bombalama eyleminden yargılandılar ve idam cezasına çarptırıldılar. Albert R. Parsons, August Spies, Samuel J. Fielden, Michael Schwab, Adolph Fischer, George Engel, Louis Lingg ölüme mahkum edilirken, Oscar Neebe 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. İşçilerin uluslararası dayanışma eylemleriyle sadece Samuel J. Fielden ve Michael Schwab’ın cezası ömür boyu hapse çevrilirken, Louis Lingg hücresinde intihar etti. Albert Parsons, August Spies, George Engel ve Adolph Fischer 11 Kasım 1887’de asılarak idam edildiler.

Spies’ın asılmadan önce mahkemedeki sözleri şu oldu; “Eğer bizi asarak … haksızlığa uğrayan milyonların, sefalet içinde ölesiye çalışan ve kurtuluşu arzulayan, kurtuluşu bekleyen milyonların bu hareketini, işçi hareketini yok edebileceğinizi umuyorsanız; eğer düşünceniz buysa, o zaman asın bizi! Burada bir kıvılcımı ezeceksiniz, ama şurada, burada veya orada, arkanızda ve önünüzde, her yerde alevler yükseliyor. Bu gizli bir ateş. Bunu asla söndüremezsiniz.”

Söndüremediler de! Ne yıllar sonra ABD’de onların bıraktığı anarşist geleneği devralan işçilerin ateşini, ne de her 1 Mayıs’ta dünyanın farklı yerlerinde o gün sokağa çıkan ezilenlerin ateşini…

İşçi-patron kavgasının anarşist kökenini anlamak önemlidir. Bugün devlet 1 Mayıs’ı yasaklarken, devlet ve kapitalizm ilişkisini anlamak için; reformizmin zengin ettiği bürokratlarıyla sendikaları ve o sendikalardaki işçi işgallerini anlamak için; özörgütlülüğün gücüyle gerçekleşen fabrika işgallerini anlamak için; yüzyıllar öncesinden yakılan ateşin harını bugün Seyitömer’de, Kazova’da, Greif’ta görmek için önemlidir.

Furkan Çelik

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 17. sayısında yayımlanmıştır.

The post “İşçi-Patron Kavgasının Anarşist Kökeni 1 Mayıs 1886”- Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/04/30/isci-patron-kavgasinin-anarsist-kokeni-1-mayis-1886-furkan-celik-2/feed/ 0