hırs – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Tue, 21 Jun 2016 08:51:24 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Kazananı da Kaybedeni de Olmayan Bir Turnuva Anti-Faşist Dövüş Turnuvası https://meydan1.org/2016/06/21/kazanani-da-kaybedeni-de-olmayan-bir-turnuva-anti-fasist-dovus-turnuvasi/ https://meydan1.org/2016/06/21/kazanani-da-kaybedeni-de-olmayan-bir-turnuva-anti-fasist-dovus-turnuvasi/#respond Tue, 21 Jun 2016 08:51:24 +0000 https://test.meydan.org/2016/06/21/kazanani-da-kaybedeni-de-olmayan-bir-turnuva-anti-fasist-dovus-turnuvasi/ Yunanistan’daki Anti-Faşist Dövüş Turnuvası, 17-18-19 Haziran tarihlerinde, Selanik’te bulunan Katsaneio Salonu’nda düzenlendi. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen turnuva hakkında, Anti-Faşist Dövüş Turnuvası organizasyonunda yer alan Malamas Sotiriou ve Anna Kavoura’ya gerçekleştirmiş olduğumuz röportajı siz okuyucularımızla paylaşıyoruz. Meydan Gazetesi: Anti-Faşist Dövüş Turnuvası ne zamandan bu yana gerçekleştiriliyor? Böylesi bir organizasyon fikri nasıl ortaya çıktı? Malamas: Bu yıl Anti-Faşist […]

The post Kazananı da Kaybedeni de Olmayan Bir Turnuva Anti-Faşist Dövüş Turnuvası appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Kazananı da Kaybedeni de olmayan Bir Dövüş Turnuvası

Yunanistan’daki Anti-Faşist Dövüş Turnuvası, 17-18-19 Haziran tarihlerinde, Selanik’te bulunan Katsaneio Salonu’nda düzenlendi. Bu yıl üçüncüsü düzenlenen turnuva hakkında, Anti-Faşist Dövüş Turnuvası organizasyonunda yer alan Malamas Sotiriou ve Anna Kavoura’ya gerçekleştirmiş olduğumuz röportajı siz okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Meydan Gazetesi: Anti-Faşist Dövüş Turnuvası ne zamandan bu yana gerçekleştiriliyor? Böylesi bir organizasyon fikri nasıl ortaya çıktı?

Malamas: Bu yıl Anti-Faşist Dövüş Turnuvası’nın üçüncüsünü düzenliyoruz. Daha önceden de düzenlenen turnuvaların deneyimiyle, bizler de, anti-otoriterler ve anarşistler olarak böyle bir turnuva düzenleyebileceğimizi düşündük. Böylece oturup tartışmaya, toplantılar almaya başladık. Toplantıların ardından Anti-Faşist Dövüş Turnuvası’nı düzenleme kararı aldık.

Maçlar hangi dövüş sanatlarıyla yapılıyor?

Malamas: Turnuva dahilindeki maçlar; boks, kick boks, jiu jitsu, muay thai, MMA (Karma Dövüş Sanatı) ve güreş alanlarında yapılıyor.

Turnuvaya bireysel olarak katılabilmek mümkün mü? Katılan kolektifler, işgal evleri, takımlar var mı ve varsa kimler?

Malamas: Evet, turnuvaya bireysel olarak katılmak da mümkün; genelde katılımcıların birçoğu da bireysel katılım gösteriyor. Bunun dışında, turnuvaya katılan birçok sosyal merkez ve işgal evi de var; bu katılımcılar, aynı zamanda turnuvanın organizasyonunda da bizimle dayanışma gösteriyor. Bunlardan bazıları; Selanik’te bulunan Micropolis ve Sholeio sosyal merkezleri, yine Selanik’te bulunan işgal evi Terra Incognita, Kavala’dan başkaca işgal evleri…

Meydan Gazetesi- Kazananı da Kaybedeni de olmayan Bir Dövüş Turnuvası (2)

Turnuvaya kadınlar katılıyor mu?

Malamas: Kadın dövüşçülerin turnuvaya katılmasına tabi ki mümkün. Geçen senelerde de kadınlarla erkeklerin dövüştüğü oldu. Böyle bir kısıtlama yok; ancak bazen bir kadın dövüşçüyle bir erkek dövüşçünün hem uğraştıkları spor dalı açısından hem de ağırlıkları itibariyle eşleştirilmeleri zor olabiliyor. Her iki taraf da kendisine yapılan eşleşmeyi uygun bulduğu ve kadın-erkek dövüşünü talep ettiği sürece, turnuva dahilinde bir kadın ve bir erkek de dövüşebiliyor.

Turnuva dahilinde çekilen bazı fotoğraflarda, dövüşen iki kişinin elinin de, sanki her ikisi de maçı kazananmış gibi, hakem tarafından havaya kaldırıldığını görüyoruz.

Malamas: Anti-Faşist Dövüş Turnuvası’nın kazananı ya da kaybedeni söz konusu değil. Bu yüzden gördüğünüz o fotoğraflarda, her iki dövüşçünün de eli havaya kaldırılıyor.

Daha önce, turnuva dahilindeki maçlarda dövüşçüleri kazanan ya da kaybeden olarak belirlemenin iyi mi yoksa kötü mü olacağını aramızda tartıştık. Ancak biz, bildiğimiz diğer turnuvalarda da gördüğümüz rekabet duygusuna ya da karşı sporcuyu alt etme çabasına, döverek alaşağı etmeye karşıyız. Rekabet duygusunun turnuvada yer almasını ve bunun örgütlemek istediğimiz dayanışmayı engellemesini istemiyoruz. Bu turnuvayı dayanışma amaçlı, faşizme karşı bir arada olmak için düzenliyoruz. Yukarıda bahsettiğim gibi durumların yaşanmaması için, eşleştirmeleri yaparken dövüşçülerin bireysel özelliklerini ve yeteneklerini de göz önünde bulunduruyoruz. Böylece yapılan müsabakalarda, her iki tarafın da yaptıkları spordan keyif almasını, karşısındaki dövüşçüyü yenmek yerine onunla eğlenerek bedensel bir aktivite içine girmesini sağlamış oluyoruz.

Madem öyle, düzenlediğiniz bu etkinliğin ismi niye turnuva olarak geçiyor?

Malamas: Bir turnuvanın amacının, kazanan ya da kaybeden belirlemek olduğuna inanmıyoruz. Bizim için turnuva, beraberce yapılan bir şeyin parçası olmak.

Örneğin hırs ya da cinsiyetçi küfür gibi, turnuvanın ilkelerine aykırı durumlar söz konusu olduğunda ne yapıyorsunuz?

Malamas: Şu ana kadar, turnuvada cinsiyetçi küfürlerle hiç karşılaşmadık.

Anna: Ben bu turnuvaya 2 yıldır katılıyorum ve ilk katılmaya başladığımda, ben de durumu biraz garipsemiştim. Kazanan ya da kaybeden yoktu ve bu yüzden bu turnuvanın ne kadar başarılı olacağına dair bazı önyargılarım vardı. Ancak bu süre içinde fark ettiğim şu oldu; burada gerçekten çok güzel bir atmosfer var. Turnuva dahilinde oldukça iyi müsabakalar olduğunu gördüm; kendisini iyi yetiştirmiş sporcuların dahil olduğunu gördüm. Ve tabi ki bu sporcuların iyi dövüşmek, iyi bir müsabaka ortaya çıkarmak için bir çabaları oluyor.

Bir keresinde çok yetenekli bir kadın sporcuyla bir erkek sporcunun birbirleriyle dövüştüğünü gördüm; erkek olan dövüşçünün karşısındaki kadına hırsla ve alt etme dürtüsüyle saldırdığını, seyircilerinse bu duruma çok büyük tepki gösterdiğini gördüm. Seyirciler bağırarak ve olumsuz tezahürat yaparak gördükleri şeyi, erkek sporcunun yaptığını, onaylamadıklarını gösterdiler.

Burada seyirciler, rekabetsiz bir şekilde çıkarılan iyi dövüşleri alkışlıyorlar; çabanın ve çalışmanın getirdiği iktidarsız bedensel yeteneği destekliyorlar. Turnuvada insanların görmek istedikleri şey, birilerinin alt edilmesi değil; dövüş sanatlarıyla uğraşan insanların dayanışmayla beraber bir şeyler ortaya koyması, birbirlerine saygı göstermesi ve iyi vakit geçirebilmeleri.

Turnuva boyunca maçlar dışında etkinlikler yapılıyor mu, yapılıyorsa neler?

Malamas: Turnuva üç gün sürüyor. İlk gün tartışmalar, paneller, forumlar oluyor. Son iki gün ise dövüşler yapılıyor. Mesela geçen sene turnuvanın ilk gününde yapılan konuşmaların konusu, büyük şehirlerde yürütülen anti-faşist mücadeleydi. İtalya’dan, İsveç’ten, Atina’dan ve pek çok farklı yerden katılan insanlar oldu. Örneğin bir konuşmacı, futbol endüstrisinde yer bulan faşizmden, holiganların ne kadar faşist olabileceğinden ve bunun nedenlerinden bahseden bir konuşma yaptı. Başka bir konuşmacı, Almanya’daki faşizm üzerine konuştu. İtalya’dan gelen ve aynı zamanda İtalya boks şampiyonu olan bir konuşmacı ise İtalya’da bulunan, özörgütlülük ilkesiyle işletilen bir spor salonundan ve bu şekilde işletilen spor salonlarının dayanışma ağından bahsetti. Bu ve bunun benzeri, turnuvanın ilk gününde üzerinde durduğumuz, bilgi paylaşımı yaptığımız alanlar oluyor.

Dövüş sanatları öğrenmenin, sokakta bir faydasını görüyor musunuz?

Malamas: (Gülüyor) Evet, muhtemelen. Yani evet, avantajını görüyoruz, kesinlikle.

Bugüne dek turnuva dahilinde polis baskısı ya da faşist saldırı gibi olumsuz durumlarla karşı karşıya kaldığınız oldu mu?

Malamas: Hayır. Olumsuz bir tepkiyle karşılaşmadık, yani en azından bir saldırıyla karşılaşmadık. Ancak bir keresinde neo-nazi partisinin dağıttığı bir bildiri ile karşılaşmıştık. Bildiride, böyle bir turnuvanın düzenleniyor olmasından ne kadar rahatsız olduklarına dair bir şeyler yazıyordu. Elbette ki Anti-Faşist Dövüş Turnuvası’ndan rahatsız olacaklardı; çünkü faşistler, dövüş sanatları alanında kendilerine “asker” (kendi aralarına katılacak insanlar, bildiğimiz anlamda asker değil) bulabiliyorlar ve böylesi bir turnuva onların çalışmaları için de bir “tehdit”.

Röportaj için teşekkür ederiz. Dayanışmayla…

Röportaj: Zeynep Coşkunkan – Furkan Çelik

Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 34. sayısında yayımlanmıştır

The post Kazananı da Kaybedeni de Olmayan Bir Turnuva Anti-Faşist Dövüş Turnuvası appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/06/21/kazanani-da-kaybedeni-de-olmayan-bir-turnuva-anti-fasist-dovus-turnuvasi/feed/ 0
Rekabetin Reçetesi Hamilelik Dopingi – Mine Yılmazoğlu https://meydan1.org/2016/03/06/rekabetin-recetesi-hamilelik-dopingi-mine-yilmazoglu/ https://meydan1.org/2016/03/06/rekabetin-recetesi-hamilelik-dopingi-mine-yilmazoglu/#respond Sun, 06 Mar 2016 15:06:13 +0000 https://test.meydan.org/2016/03/06/rekabetin-recetesi-hamilelik-dopingi-mine-yilmazoglu/ Tarlalarda, ırgatlık yapan hamile kadınlar, herkesin gıpta ile baktığı bir azimle çalışırlar. Sıradan bir insana göre daha fazla efor harcarlar. Peki, kadınların herhangi bir enerji verici madde kullanmadan sahip oldukları bu enerji nereden gelir? Hamile kadınların, günde 12-16 saat çalışmasını sağlayan gücün kaynağı nedir? Büyük şirket sahipleri, daha fazla kazanmak için daha fazla mesaiye ihtiyaç […]

The post Rekabetin Reçetesi Hamilelik Dopingi – Mine Yılmazoğlu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

hamile dopingi 2_opt

Tarlalarda, ırgatlık yapan hamile kadınlar, herkesin gıpta ile baktığı bir azimle çalışırlar. Sıradan bir insana göre daha fazla efor harcarlar. Peki, kadınların herhangi bir enerji verici madde kullanmadan sahip oldukları bu enerji nereden gelir? Hamile kadınların, günde 12-16 saat çalışmasını sağlayan gücün kaynağı nedir?

Büyük şirket sahipleri, daha fazla kazanmak için daha fazla mesaiye ihtiyaç duyarlar. Mesai saatinin uzaması ise daha fazla enerji demektir. Bu enerjiyi dopinglerden alan şirket sahiplerinin karşısında, tarlalarda çalışan hamile kadınların söz konusu enerjiyi yüksek fiyatlara satılan dopinglerden karşılamadıklarını anlamak oldukça kolaydır. Peki ya hamile kadınların vücudu, kendi dopingini üretiyorsa?

Doping Nedir?

Afrika’daki Zulu kabilesinin üyeleri, savaşlarda cesaretleri artsın diye üzüm posasından yaptıkları “dop” adında bir içecek içiyorlardı. Bu içecek aynı zamanda üzümün içerisindeki şekerden kaynaklı olarak enerji de veriyordu.

Kabilenin hangi üyesi bilebilirdi ki, yüzyıllar sonra rekabetle gelecek bir başarıya ulaşabilmek için kullanılan her “enerji verici” maddenin adına doping deneceğini.

Günümüzde; başarılı olmak için daha fazla ders çalışması gereken öğrencilerin ya da iyi bir kariyere sahip olabilmek için daha yoğun çalışması gereken beyaz yakalıların sıkça kullandığı doping ilaçları, vücuda üstün hareket ve enerji sağladığı için, sporcular tarafından da uzunca bir zamandır tercih ediliyor.

Dopingin Yasaklanması

Üst üste kazanılan şampiyonluklar, sporcuların spor esnasındaki ölümleri ya da ölümlerinden sonra yapılan otopsilerin raporları, korkunç bir gerçeği ortaya çıkardı. Sporcular başarısızlıklarını birer başarıya dönüştürebilmek, kariyer yapabilmek ve daha fazla para kazanma hırsları nedeniyle doping kullanıyorlardı. Bunun üzerine, müsabaka kurallarına aykırı bir davranış olan doping kullanımı, spor federasyonları tarafından “kesinlikle” yasaklandı.

Yasaklamalara rağmen, yine de kimi zaman söz konusu olan doping kullanımını engellemek ve denetlemek için yapılan doping testi sonucunda kanında doping bulunan sporcular, müsabakalardan çıkartılır. Müsabaka sonrası yapılan testle ise kanda çıkacak doping sonucu sporcu uzaklaştırma alabilir, men edilebilir, hatta şampiyon olduysa, şampiyonluğu da elinden alınır.

Kazanmak, birinci gelmek, şampiyon olmak uğruna, yaptıkları dopingin ortaya çıkmayacağı yöntemler arayan sporcular, bugüne değin birçok farklı yöntem denedi. Alınan doping sonrası kanın alınıp, temizlenip, dolaşım sistemine geri verilmesinden; oksijen transferine kadar birçok yöntem… Bu yöntemlerden en akıl almaz olanı ise 1960-70’li yıllarda, Balkan coğrafyası jimnastikçileri tarafından kullanılmaya başlandı: Hamilelik dopingi.

Hamilelik Dopingi

Hamilelik sürecinde vücut, normalden fazla olarak testosteron hormonu üretir. Bu da kas yapımını arttırıcı olduğundan, kalça, bacak gibi bölgelerde kas oluşum hızı artar ve bu bölgelerdeki eklemler esneklik kazanır. İşte bu değişimleri, hamile bir atletin kendi bedeninde fark etmesi ile hamilelik de bir doping yöntemi olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Bu yöntemi kullanan sporcuların yoğun antrenman programlarıyla süzülen kanlarındaki kırmızı hücreler, yani alyuvarlar, hamilelikle birlikte çoğalıp, zenginleşir ve yenilenir. Bu durumun kendisi de doğal bir doping etkisi yaratır. Kandaki bu yenilenme, sporcuya enerji vererek, onun performansını arttırır. Hamileliğin getirdiği tüm bu değişim, hamile bir kadın için oldukça olumlu bir durumken; sporcuların bunu bir doping olarak kullanması, hırsın ve kazanma isteğinin insana neler yaptırabileceğini açıklar nitelikte.

Başarı, Başarı ve Daha Çok Başarı

Madalyanın başka bir sporcunun evindeki vitrine girmesine göz yummak istemeyen rekabet duygusu, daha 13-14 yaşındaki sporcuları, antrenörlerinin yarattığı hırs duygusunun bir parçası olmaya zorluyor. Ve çoğu zaman gönüllü dahi olmadan antrenörleriyle birliktelik yaşamak da dahil, şampiyonluk yolunda yapılan her şeyin mübah olduğu meşruluğu yaratılıyor.

İlk kullanımlarda, enerjinin yanı sıra kişiye neşe, güven duygusu veren doping ilaçları, uzun süreli kullanımlarda ise bağımlılığa yol açarken; kişinin hırçınlaşmasına, isteksizliğine ve ilaçları kullanmadığı zamanlardaysa aşırı yorgunluk hissine neden oluyor. Hamile dopingi yapan sporcular içinse, hamileliğin yarattığı duygusal etkinin dışında, müsabakalar bittiğinde kürtaj yapılarak hamileliğe son verildiği için hem hamilelik hem de kürtaj olma bir rutine dönüşüyor. Bu da kadının fiziksel olarak da tahribata uğramasına neden oluyor.

Rekabet Et – Hep Kaybet

Düzenli olarak spor yapan insanların vücutlarında salgılanan dopamin, kişilerin kendilerini daha iyi hissetmelerini ve daha enerjik olmalarını sağlıyor. Bu nedenle, sporun iradeyi, zihni güçlendirme etkisi bazı uzmanlar tarafından depresyon tedavisinde bile kullanılıyor. Bununla birlikte kişinin düzenli egzersiz sonucunda fiziksel olarak güçlenerek kondisyonunu artırması, kişinin psikolojik olarak da karşılaştığı sorunlarla başa çıkabilme becerisini geliştiriyor. Hal böyleyken aslında spor yapmanın kendisi, kişide dopinge gerek olmadan, olumlu bir etki yapıyor.

Oysa günümüzde sadece rekabete ve kazanmaya odaklı yapılan etkinlikler, müsabakalar ve turnuvalar, kişilerin sporun güçlendirici ve sağaltıcı etkisine izin vermiyor, üstüne üstlük en iyisi olmak uğruna, yapılan her şeyi meşrulaştırıyor ve kimi zaman antrenörlerin atletler üzerinde psikolojik ve cinsel bir baskı kurmalarına, kimi zamansa kadın atletlerin kendi bedenlerine yabancılaşarak, fiziksel olarak potansiyellerini, bir doping ilacı gibi kullanmalarına neden oluyor.

Kazanmak uğruna, döllenen bir yumurtaya, vücudun dönüşüm geçirdiği bu döneme; topyekün bir doping ilacı gözüyle bakmak, kişinin kendi bedenine uyguladığı bir tahakkümdür ve aslında bu “kazanım”, rekabetin bir eseri olduğundan, sonsuz bir kaybediştir.

Mine Yılmazoğlu

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 32. sayısında yayımlanmıştır.

The post Rekabetin Reçetesi Hamilelik Dopingi – Mine Yılmazoğlu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/03/06/rekabetin-recetesi-hamilelik-dopingi-mine-yilmazoglu/feed/ 0