Hristiyan – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sat, 14 Feb 2015 17:00:18 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 ” Afrika’nın İslamlaştırılması ” – Didem Deniz Erbak https://meydan1.org/2015/02/14/afrikanin-islamlastirilmasi-didem-deniz-erbak/ https://meydan1.org/2015/02/14/afrikanin-islamlastirilmasi-didem-deniz-erbak/#respond Sat, 14 Feb 2015 17:00:18 +0000 https://test.meydan.org/2015/02/14/afrikanin-islamlastirilmasi-didem-deniz-erbak/ Afrika’nın sömürgeleştirilmesinden, coğrafyanın bir köle ambarı olarak görülmesinden, kapitalistler için bir “ham madde” kaynağı olarak görülmesinden bahsedilince; aklımıza haklı olarak hep Avrupa geliyor. Her ne kadar, kıtanın sömürgeleştirilmesinde ve talan edilmesinde Hristiyan Avrupa başrolü kimseye kaptırmasa da, bölgeye 7. yüzyılda giren Müslüman Arapların  ve sonrasında Osmanlıların rolünü unutmamak gerekiyor. Hele ki Boko Haram ve El […]

The post ” Afrika’nın İslamlaştırılması ” – Didem Deniz Erbak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Afrika’nın sömürgeleştirilmesinden, coğrafyanın bir köle ambarı olarak görülmesinden, kapitalistler için bir “ham madde” kaynağı olarak görülmesinden bahsedilince; aklımıza haklı olarak hep Avrupa geliyor. Her ne kadar, kıtanın sömürgeleştirilmesinde ve talan edilmesinde Hristiyan Avrupa başrolü kimseye kaptırmasa da, bölgeye 7. yüzyılda giren Müslüman Arapların  ve sonrasında Osmanlıların rolünü unutmamak gerekiyor. Hele ki Boko Haram ve El Şebab gibi örgütlerin hakimiyet alanlarını genişlettiği bir zamanda ve Yeni Osmanlıcı perspektifi ile tekrar buraya oynamaya çalışan T.C Devleti’nin ve kapitalistlerinin kıta üzerine yaptıkları planlar konuşulurken, Afrika’nın İslamlaştırılması sürecini anlamak elzem hale geliyor! Bütün bu veriler, ister hristiyan, ister müslüman olsun, aslında tek  “inancı” daha çok güç ve daha çok para olan tüm sömürgecilerin ne yapmak istediklerini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Müslümanlığın Afrika’da Yayılması

İslamiyet Afrika’ya ilk olarak, müslüman olduğu için Arap Yarımadası’nda ayrımcılığa uğrayan ve kaçmak zorunda kalan göçmenler tarafından taşınıyor. Ama İslam devletlerinin kıtaya girişi, 600’lü yılların ortalarına doğru gerçekleşiyor. İslam’ı yaymak için büyük bir ordu ile yola çıkan Arap General Amr ibn al-Asi, başta Mısır olmak üzere Bizans’ın kontrolünde olan birçok yeri işgal ederek hristiyanların bölge üzerindeki etkilerini kırıyor. Bu arada olan, bölgede yaşayan insanlara oluyor; hristiyan Bizans sömürgeciliğinden kurtulan halklar, bu sefer müslüman Arap istilaları ile karşı karşıya kalıyor. 8, 9 ve 10. yüzyıllarda ise Araplar, hakimiyetlerini Doğu Afrika’ya doğru genişletiyor; sömürgelerine Somali, Kenya ve Kızıldeniz kıyılarını katıyorlar. Daha sonraki süreçte kıta üzerindeki hakimiyeti zayıflayan Araplar, sahneyi dönemin etkili güçlerinden Osmanlı Devleti’ne bırakıyor.

Burada İslamiyet’in yayılması ile ilgili bir parantez açmak gerekiyor. Daha önceden söylediğimiz gibi, Müslüman Araplar, Hristiyan Avrupalılar gibi toplu katliamlara girişmeseler de; insanların dolaylı yollardan İslamiyet’e geçmeye zorlanması, coğrafyanın maddi kaynaklarının sömürülmesi ve yoğun bir “köle ticareti” trafiği oluşturulması gibi etkinliklerde bulunuyorlar. (Arapların 9. yy’dan 19. yy’a kadar köle ticaretinde hayli aktif olduğu görülüyor.) Bu dönemde önemli ticaret yolları üzerinden bir trafik işleten Araplar, bu yolla gittikleri bölgelerin ileri gelenleri, kabile şefleri ve zenginlerini müslümanlaştırarak yoksul tebaaların da müslümanlaşmasını sağlamışlardır. Dönemin kaynaklarına göre, sonraları Avrupalıların girişeceği modernleştirme adı altında kimliksizleştirme politikalarına burada da rastlanıyor. Kaldı ki, bugün kıtanın hem müslüman hem hristiyan bölgelerine baktığımızda, “modernleşmenin” ne kadar işe yaradığını; üretilmiş olan dini ve etnik savaşlarda görebiliyoruz.

Ve Osmanlı Sahneye Çıkıyor

Ortadoğu’daki Arap bölgelerinin Osmanlı’nın kontrolüne girmesinden sonra, Doğu Afrika’daki Arap kontrolü de zayıflamıştır. Osmanlılar 16. yüzyıl başlarında Afrika’nın kuzeyinden başlayarak Akdeniz’in güney sahilleri boyunca, Atlas Okyanusu kıyılarına kadar ilerlemişlerdir. Öte yandan, Kızıldeniz’in batı sahilleri boyunca ilerleyerek Hint okyanusu kıyılarına kadar ulaşmışlardır. Osmanlı’nın “köle ticareti” geleneğini devam ettirdiği görülürken, imparatorluğun girdiği her yerde uyguladığı ağır vergilendirme, asker talebi ve devşirme politikası, burada da devam etmiştir. Osmanlı’nın kıtaya girişiyle neredeyse aynı dönemde, Avrupalılar da yüzlerini buraya dönmüştür. 15. yy’da Hollandalılar Güney Afrika kıyılarını alırken, Portekizliler Angola ve Mozambik kıyılarını yerleştiler. İngilizler ise Gine Körfezi kıyılarına yerleştiler. Bu arada Fransızlar da, Afrika’ya 16. yy’da Senegal üzerinden, Batı Afrika kıyılarına girmeyi başardılar. Bundan sonraki süreçte, hakimiyet alanlarında giderek zayıflayan Osmanlı ile Avrupa arasındaki sömürge mücadelesi başlamış oldu. Bazı kaynaklar, bunun Osmanlı’nın Afrika’yı korumak için sömürgeci Avrupalılarla savaşı olduğunu söylese de, bu kelimenin tam anlamıyla iki dev arasında bir kapışmaydı ve her zaman olduğu gibi, filler tepişirken çimenler eziliyordu. Yoksul Afrikalıları, yeni ve uzun bir sömürge dönemi daha bekliyordu.

T.C.’nin Afrika Çıkarması

T.C Devleti’nin son dönemlerde Afrika’ya düzenlediği ziyaretler, cemaatle yapılan Afrika’daki okullar kavgası, geçmişte buraya yapılan akınları anımsatıyor. Özellikle müslümanlığın yaygın olduğu bölgelere bu referansla girmeye çalışan T.C, “Avrupa, Afrika’nın sadece madenlerini görüyor; biz ise burayı kalp gözüyle görüyoruz.” diyor. Fakat T.C’nin Afrika’ya yaptığı her ziyaret sırasında, yanında müteahhitleri, iş adamlarını ve fabrikatörleri götürmesi; bunların kalp gözlerinin de sadece gücü ve parayı gördüğünü gösteriyor. Her fırsatta “Osmanlı’nın Afrika’da izlediği hoşgörü politikasına” gönderme yapan Erdoğan, oraya kurmak istedikleri iplik fabrikaları, madenler, baraj inşaatları ile sömürgeci Osmanlı’nın izini takip ettiklerini açıkça beyan ediyor. Aslında yeni T.C devleti, yeni sömürücü yöntemlerle, eski atalarının izinden gidiyor!

Yüzyıllardan beri farklı hakim güçlerin talan ettiği Afrika coğrafyası, kimi zaman Hristiyanlık, kimi zamanda Müslümanlık referans alınarak kimliksizleştirilmeye; Afrika halkları yaşam biçimlerinden, inanışlarından ve kültüründen koparılarak “modernleştirilmeye” çalışılıyor! Yani kapitalizmin köle ve “ham madde” deposuna dönüştürülmeye devam ediyor. Çoğu zaman halkların büyük dirençleriyle karşılaşan bu saldırılar, bugün de hem klasik yöntemlerle hem de yeni yöntemlerle sürdürülüyor. Bugün Afrika’da yaşanan etnik ve dini çatışmalar, Boko Haram’ın ve benzeri örgütlerin giriştiği toplu katliamların müslümanlara ya da hristyanlara mal edilmeye çalışılması da bu yeni taktiklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Fakat bizler biliyoruz ki, bu coğrafyada “üretilen şiddetin” babası ezilmişlik boyutunda aynı kaderi paylaşan Müslüman ya da Hristiyanlar değil, tıpkı geçmişteki gibi Müslümanlığı ve Hristiyanlığı referans göstererek saldıran efendilerdir!

Didem Deniz Erbak

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 24. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” Afrika’nın İslamlaştırılması ” – Didem Deniz Erbak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/02/14/afrikanin-islamlastirilmasi-didem-deniz-erbak/feed/ 0
“Sömürü Sevap Boko Haram” – Mercan Doğan https://meydan1.org/2014/05/27/somuru-sevap-boko-haram-mercan-dogan/ https://meydan1.org/2014/05/27/somuru-sevap-boko-haram-mercan-dogan/#respond Tue, 27 May 2014 11:41:26 +0000 https://test.meydan.org/2014/05/27/somuru-sevap-boko-haram-mercan-dogan/   14 Nisan’da Nijerya’nın kuzeyindeki Chibok kentinde bir okulu basıp, 200’den fazla kız öğrenciyi kaçıran Boko Haram’ın bu eylemi, ilk eylemi olmamasına rağmen geniş yankı buldu. Bu, büyük ölçüde başkentte yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nun etkisiyle oldu. ABD başkanı Barack Obama’nın eşi Michelle Obama’nın “Kızlarımızı Geri Getirin” kampanyasına destek vermesiyle Boko Haram daha fazla görünür olurken, […]

The post “Sömürü Sevap Boko Haram” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

Boko-Haram nedir?
 

Boko Haram, Nijerya’nın kuzeyinde 2002 yılında Muhammed Yusuf tarafından kurulmuş Selefist bir gruptur. Radikal islami kararlarla yönetilen bir Nijerya isteyen grup batılılaşmanın önüne geçmeyi savunur. Bu düşünceyle özellikle hükümet binaları ve Hristiyanlara yönelik saldırılar, kilise bombalama, okul ve karakollara silahlı saldırılar düzenlerler. Grubun hedefleri arasında Batılı turistler de vardır. Grup aktif bir şekilde hareket ettiğinden bu yana çok sayıda turist kaçırılmıştır. Grubun düzenli bir hiyerarşisi ya da yapısı yoktur.

Grubun kurulmadan önce Maitatsine isimli bir başka radikal islamcı grup olarak hareket ettiği biliniyor. Tüm bu dinsel nedenlerin yanında, Boko Haram, Hausa ve Fulani etnisitelerinin devlet tarafından “etnik temizliğe” maruz bırakıldıklarını da iddia ediyor. Uluslararası Af Örgütü’nün raporları, örgütün etnik temizlik meselesinde çok da yanlış şeyler söylemediğini savunuyor.

Kelime anlamıyla “boko” İngilizce’deki book kelimesiyle aynı anlamı taşıyor. Yani “Kitap ya da Batılı eğitim haram” anlamına geliyor örgütün ismi. Boko, aynı zamanda Latin alfabesiyle yazılan Hausa dili demek. Yani Boko Haram, batılılaşmaya, İslam’la ilişkisi olmayan eğitime karşı bir ideoloji taşıyor.

Örgüt Cihadcı bir grup olduğunu 2009’da açıkladı. Mağrip El-Kaidesi ile ilişki içerisinde olduğu biliniyor. Nijerya içerisindeki Müslüman nüfusla çok ilişki halinde değil. Dahası, örgüt hakkında olumsuz beyanlarda bulunan Nijeryalı birkaç İslam bilginine suikast düzenlenmiştir.

2010’dan bu yana saldırı eylemlerini sürdüren grup, Chibok baskınıyla kaçırdıkları kız öğrencilerden önce, sadece 2014 yılı içerisinde; Federal Hükümet Üniversitesi’ne saldırı sonucu 29 kişi, Izghe Katliamı’nda 106 köylü, Maiduguri’de gerçekleştirilen bombalı saldırı sonucu 31 kişi öldürmüştür.

 

 

 

14 Nisan’da Nijerya’nın kuzeyindeki Chibok kentinde bir okulu basıp, 200’den fazla kız öğrenciyi kaçıran Boko Haram’ın bu eylemi, ilk eylemi olmamasına rağmen geniş yankı buldu. Bu, büyük ölçüde başkentte yapılan Dünya Ekonomik Forumu’nun etkisiyle oldu.

ABD başkanı Barack Obama’nın eşi Michelle Obama’nın “Kızlarımızı Geri Getirin” kampanyasına destek vermesiyle Boko Haram daha fazla görünür olurken, ABD Savunma Bakanlığı da rehinelerin kurtarılması için destek vereceğini açıkladı.

Boko Haram’ın kaçırdığı kız öğrenciler için başlatılan süreç devam ederken Uluslararası Af Örgütü’nden ilginç bir açıklama geldi; Nijeryalı yetkililer kızların kaçırılacağını bilmesine rağmen harekete geçmedi! Yapılan yazılı açıklamada Af Örgütü, Boko Haram’ın 14-15 Nisan tarihlerinde Chibok’a yapacağı saldırıya ilişkin uyarıda bulunduğunu ancak Nijeryalı yetkililerin acilen harekete geçmemeleri yüzünden böyle bir durumun yaşandığını belirtti.

Farklı İslam örgütlerinden birbiri ardına kınama mesajları gelse de, El-Kaide bağlantılı Boko Haram rehineleri henüz bırakmış değil.

İklim Değişikliğinin Terörizme Etkileri

Bu eylem ya da Batılıların tabiriyle “İslami Terörizm” Nijerya’da yeni değil. Bu konu kıta çapında sadece Nijerya hükümetinin değil, Batılı ülkelerin de siyasi gündeminde. Sorunu ortadan kaldırma niyetiyle yapılan çalışmalar uzun zamandır devam ediyor. Toplumsal sorunların çözümünde, bu sorunların nedenini derinlemesine araştırmak özellikle Batılı devletlerin en iyi bildiği iş!

2009 yılında, Birleşik Krallık Uluslararası Kalkınma Bölümü’nün çalışması, Nijerya’daki bu sıkıntının nedenini açık bir şekilde gözler önüne seriyor; “mevcut toplumsal sorunlar doğrudan iklim değişikliğiyle ilgili.”

Bölüm, açıklamasında iklim değişikliği nedeniyle su kaynaklarının azalmasını, bu azalmayla ilintili çölleşme ve çölleşmenin yarattığı arazi sıkıntısını ve buna bağlı ürün kaybını Nijerya’nın tüm toplumsal sorunlarının nedeni olarak görüyor.

Yine benzer ama daha yakın tarihli ABD Barış Enstitüsü çalışması da durumu “basit bir nedensellik ilişkisi” olarak tarifliyor: İklim değişikliği Nijerya’daki şiddeti arttırıyor. Enstitü, çalışmasında iklim kaymalarına yönelik tedbirsizlikten dolayı hükümeti suçlarken, bu iklim kaymalarının, insanların toprak ve su gibi kaynaklara erişimini azalttığını belirtiyor. Kaynaklara erişim sıkıntısının ikincil sonuçlara da yol açtığı raporda vurgulananlar arasında. Bu ikincil sonuçlar, hastalık, açlık ve işsizlik… Durumun toplumsal çelişkilerin artmasına yol açtığı yine raporda vurgulananlar arasında.

Nijerya’daki Ahmadu Bello Üniversitesi de Batılı raporların ışığında, iklim değişikliği ile birlikte yağış miktarının azalmasının ve su seviyesinin 21. yüzyılın en kötü seviyesinde seyretmesinin, Nijerya’nın bazı bölgelerinde petrol kaynaklı (!) sorunlara yol açacağını bildiren açıklamalarda bulundu.

Aynı üniversiteden Boko Haram’la ilgili yapılan bir açıklamada, Boko Haram’ın öncülü olan Maitatsine Seksiyonu üyelerinin büyük çoğunluğunun ekolojik felaketlerin kurbanı olduğunu bildirildi. Yoksulluk, yiyecek ve su kıtlığı, iş ve barınacak yer bulunamamasının insanları Boko Haram’a katılmaya ittiği söyleniyor.

Africa Review’den tespitinde olduğu üzere, Boko Haram askerleri yoğunluklu olarak Nijerya ve Çad’dan gelen, kuraklık ve açlıkla boğuşan insanlardan oluşuyor. Çevre coğrafyalardan Nijerya’ya ortalama iki yüz bin çiftçi ve çoban göç etmiş durumda. Göçmenlerin bir kısmı büyük şehirlerde çalışıp eve para göndermeye çalışıyor. Geri kalanlarsa Boko Haram’da.

Nijerya ordusu da benzer bir şekilde, iklim değişikliği ve artan şiddet olaylarının farkında olduğunu belirten bir açıklama yaptı. Artan bir şekilde devam eden şiddet olaylarına ilişkin özellikle Borno, Yobe ve Katsina eyaletlerinde 2006-2008-2010 yıllarında olağanüstü hal ilan edildiği yine aynı açıklamada vurgulandı. Mevzu bahis alanlar, şu an Boko Haram’ın en aktif olduğu alanlar.

Enerji Meselesi

Büyük toplumsal sorunları basit bir nedensellik ilişkisi içerisinde ele alırsanız, ortaya çıkan sonucun ne olacağını görmek açısından iyi bir örnek Nijerya. Yukarıda verilen örneklerin anlamı şu; açlık, hastalık, terör, işsizlik vb. sorunların nedeni İklim Değişikliği…

Doğal olaylardan kaynaklı yaşanan toplumsal problemler… Basit nedensellik ilişkisi içerisinde bu önermeye inananacak kurum sayısı oldukça fazla… Bu kurumlar tabii ki gözünü Afrika’nın enerji kaynaklarına dikmiş Batılı küresel şirketler ve bölgede ekonomik ve siyasi hesaplar yapan Batılı devletler.

Afrika’da yaşanan iklimle ilişkili sorunların, su kaynaklarının ve verimli toprağın gittikçe azalmasına etkisi yok demek gerçeklikten uzak olacaktır. Ancak, aynı zamanda bu kaynakların belli tekellerde (özellikle Batılı şirketlerin elinde) olduğunu da hemen eklemek gerek. Çünkü ezilenlerin yaşam koşullarındaki olumsuzluğun kaynağı iklimle değil, doğrudan Batılı devletlerin ve şirketlerin politikalarıyla ilgilidir. Bu noktada, Nijerya’yı Afrika kıtası bağlamından ayrı ele almak anlamsız olacaktır.

Açlığı, yoksulluğu, insanların ihtiyaçları olan şeylere erişememesini; dolayısıyla bu durumun yol açtığı toplumsal sorunları “doğal” nedenlerle ilişkilendirmek basit bir amaca hizmet eder. İnsanların yaşadığı koşulları içselleştirmesine…

Mart ayında, bir Shell yetkilisinin yaptığı açıklamaya göre, Nijerya’da ham petrol üretim oranları büyük bir düşüşte. Yani ucuz petrolün sonuna gelindi. Petrol ithalatındaki düşüş, Nijerya gibi petrol devletlerinde sosyal krizlerin oluşmasına neden olur.

Kuzey Nijerya’da, yani Boko Haram’ın kalesinde nüfusun %70’i günde bir doların altına çalışıyor, işsizlik ve hastalık oranları çok yüksek. Yani Boko Haram’a katılmak için nedenleri çok. Ekonomik anlamda yaşanan olumsuzluk bunun katsayısını arttırıyor. Boko Haram’a ilişkin Batı’yı bilgilendiren belki de ilk gazeteci olan David Francis bu durumu “Boko Haram’daki gençlerin büyük bir çoğunluğunun radikallikle ilgisi yok, hepsi kötü koşullarda yaşayan insanlardan oluşuyor.” diye anlatıyor.

Sahra Çevresi’nde Terörizm

Nijerya; Nijer, Çad ve Cezayir’le beraber Mağrip El-Kaidesi’nin yoğunlaştığı coğrafyalar olarak biliniyor. Bu coğrafyadaki devletlerle beraber ABD mimarlığında imzalanan bir paktla özellikle El-Kaide’ye karşı bir mücadele hattı oluşturuldu.

Bu coğrafyalardan ilk üçü sadece El-Kaide’nin etkinliklerini yoğunlaştırdığı alanlar değil. Buralar aynı zamanda zengin petrol kaynaklarına sahip coğrafyalar. Daha sonra bu paktın, AFRICOM ismiyle ABD ordusuna dahil edilmesi, ABD’nin bu coğrafydaki hesaplarını anlamak açısından önem taşıyor. Öte yandan özellikle Nijerya’nın zengin bir kaya gazı havzası olması, Batılı devletlerin bu bölgenin güvenliğini almak istemesinin ardındaki nedenler arasında duruyor.

Nedensellik İlkesini Tekrar Düşünmek

Olağandır ki, her toplumsal, ekonomik ya da siyasal olayın nedenleri vardır. Ortaya çıkan sonucu ilgili bir nedene bağladığımızda, diğer nedenlerden uzak gösterebiliriz. Afrika kıtasındaki açlık, yoksulluk, hastalıkları bugün iklim değişikleriye ilişkilendirenler; kıtayı ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan sömürmeyi politika haline getirmiş kapitalist şirket ve devletlerdir.

Bu nedensellikle saklamaya çalıştıkları sadece, yüzyıllar süren sömürü değil; aynı zamanda yeni sömürü biçimleridir. Boko Haram’ın bu önemli yükselişinden, El-Kaide’nin Afrika’daki gelişiminden özellikle Cezayir İstihbarat Servisi, dolayısıyla ABD, Fransa ve İngiltere gibi devletlerin gizli servislerinin haberi olmadığını düşünmek gerçekçi değildir.

Öncelikli olarak enerji politikaları ve bölgesel siyasi iktidar hedefli dış politikalar konuşulmadan kurulacak her neden-sonuç ilişkisi havada kalacaktır. Bundan sonra yoğunlaşılması gereken, Boko Haram’ın ne kadar “terörist” olduğu ya da “iklim değişikliklerinin toplumsal sonuçları” olacaktır.

Farklı coğrafylarda benzeri olayların bazılarının neden bu kadar yükseltilip uluslararası gündem yapıldığının “nedenleri”ni iyi düşünmek gerek. Yoksa, Kara Kıta’nın kanı elinde olanların, adalet ve barış getirmek yalanlarıyla yapacağı her müdahaleyi meşru görmek için bir neden bulabiliriz.

Mercan Doğan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 18. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Sömürü Sevap Boko Haram” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/05/27/somuru-sevap-boko-haram-mercan-dogan/feed/ 0