“iktidar odakları” – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sat, 31 Oct 2015 20:07:22 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Unutulamaz Affedilemez https://meydan1.org/2015/10/31/unutulamaz-affedilemez/ https://meydan1.org/2015/10/31/unutulamaz-affedilemez/#respond Sat, 31 Oct 2015 20:07:22 +0000 https://test.meydan.org/2015/10/31/unutulamaz-affedilemez/ Birçok farklı sendika, dernek ve örgütün katılımıyla 10 Ekim tarihinde Ankara’da düzenlenmek istenen Emek, Demokrasi ve Barış Mitingi’ne yönelik bir saldırı gerçekleşti. Devletin savaş politikaları ve farklı iktidar odaklarının savaş çıkarları dahilinde, geçtiğimiz Haziran ayında Amed’de, Temmuz ayında da Pirsûs’ta patlayan bombaların ardından bu kez de Ankara’da patlayan bombalar, yüzlerce insanı katletti. Ankara’da yaşanan katliam […]

The post Unutulamaz Affedilemez appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Birçok farklı sendika, dernek ve örgütün katılımıyla 10 Ekim tarihinde Ankara’da düzenlenmek istenen Emek, Demokrasi ve Barış Mitingi’ne yönelik bir saldırı gerçekleşti. Devletin savaş politikaları ve farklı iktidar odaklarının savaş çıkarları dahilinde, geçtiğimiz Haziran ayında Amed’de, Temmuz ayında da Pirsûs’ta patlayan bombaların ardından bu kez de Ankara’da patlayan bombalar, yüzlerce insanı katletti. Ankara’da yaşanan katliam günü ve sonrasında yaşanan eylemlikler ve anmalarsa, coğrafyanın dört bir yanına yayıldı.

 

 

10 Ekim

ulus1 -Ulus güzergâhı üzerinden, katliamın yaşandığı gar önüne yürümek isteyen halka, polis biber gazı ve coplarla saldırdı.

 

batman1 – Ankara’da yaşanan katliama karşı, Batman’da sokağa çıkan halka yönelik polis saldırısı gerçekleşti.

 

antep1 – Antep’te, halk katliama karşı yürüyüş gerçekleştirdi.

 

nurtepe1 – Nurtepe’de halk, Ankara Katliamı’na karşı yürüyüş gerçekleştirdi.

 

koln – Almanya’nın Berlin ve Köln şehirlerinde; Londra’da Ankara Katliamı’na karşı yürüyüş gerçekleştirildi.

 

 

taksim1 – Gerçekleşen katliama karşı, aralarında Devrimci Anarşist Faaliyet’in de bulunduğu birçok devrimci kurum ve sendika, Taksim Tünel’de toplanıp Galatasaray Meydanı’na doğru bir yürüyüş gerçekleştirildi.

 

 

20151010_181321 Devrimci Anarşist Faaliyet 10 Ekim günü Taksim yürüyüşünden.

 

finlandiya1 – Viyana’da ve Finlandiya’da gerçekleştirilen eylemlerle, Ankara’da yaşanan katliam kınandı.

 

 

– İstanbul Gazi Mahallesi’nde, katliama karşı sokağa çıkan halka yönelik polis saldırısı gerçekleşti. Saldırının ardından başlayan çatışmalar, Cemevi önünde devam etti.

 

11 Ekim

– Anarşist Gençlik ve Lise Anarşist Faaliyet, yaşanan katliama karşı okul boykotu çağrısı yaptı.

 

 

– DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, iki günlük genel grev çağrısı yaptı.

 

amed1 – Yaşanan katliama karşı Amed’de düzenlenen yürüyüşe polis saldırısı gerçekleşti.

 

gazi Guray – Ankara Katliamı’nda yaşamını yitiren Eren Akın, Malatya’da; Gazi Güray, Mersin’de toprağa verildi.

 

 

 

– Dersim halkı katliama karşı yürüyüş gerçekleştirdi.

 

mugla – Muğla Menteşe’de, Ankara Katliamı’na karşı yapılan eyleme polis saldırdı. Gaz bombası ve plastik mermilerin kullanıldığı saldırıda, 17 kişi gözaltına alındı.

 

– Ankara’da yaşanan katliama karşı, Çorum’da oturma eylemi yapıldı.

kıbrıs1 – Ankara Katliamı’na karşı, Lefkoşa Barış Platformu’nun çağrısıyla, Kıbrıs’ta da bir eylem gerçekleştirildi.

 

kartal cemevi3 – Katliamda yaşamını yitirenlerden İnşaat-İş Sendikası üyesi Kemal Tayfun Benol ve Tekin Arslan’ın İstanbul’a getirilen cenazelerini karşılamak için, Kartal Eğitim-Sen’den Kartal Cemevi’ne yürüyüş gerçekleştirildi.

 

 

12 Ekim

selanik 2 Yunanistan’ın Selanik şehrinde Devrimci Anarşist Faaliyet’in de “Unutmak Yok, Affetmek Yok” yazılı pankartla katıldığı bir yürüyüş gerçekleştirildi. Atina’nın Sintagma Meydanı’nda, Alfa-Kappa üyelerinin de katılımıyla, Ankara Katliamı’na karşı bir eylem düzenlendi.

 

Abdulaziz Taruk – Amed’de Ankara Katliamı’na karşı gerçekleştirilen eylemde yaşanan polis saldırısında, 63 yaşındaki Abdulaziz Taruk yaşamını yitirdi.

 

toronto1 İtalya’nın Toronto kentinde de, katliama karşı yürüyüş gerçekleştirildi.

 

dicle deli Ankara Katliamı’nda yaşamını yitiren üç çocuk annesi Aycan Kaya Batman’da, Dicle Deli ise İstanbul’daki Silivrikapı Mezarlığı’nda gerçekleşen cenaze töreniyle sonsuzluğa uğurlandı.

 

ali kitapci Ankara Katliamı’nda yaşamını yitiren anarşist yoldaşımız Ali Kitapçı, Ankara’da gerçekleşen cenaze töreninin ardından, Karşıyaka Mezarlığı’nda sonsuzluğa uğurlandı.

tayfun benol 5 İnşaat-İş Sendikası kurucularından olan ve Ankara Katliamı’nda yaşamını yitiren Kemal Tayfun Benol’un cenaze töreni öncesinde Kadıköy’de bulunan 26A Kafe önünden “Senin Gibi Genç Senin Gibi Güleç Yaşayacağız” pankartı ile başlayan yürüyüş, Kadıköy Haldun Taner Sahnesi önüne kadar sürdü. Ardından Karacaahmet Şakirin Camii’sine gidildi. Benol’un buradan alınan cenazesi, “Unutmak Yok, Affetmek Yok” ve “Tayfun Benol Ölümsüzdür” sloganları ile Başıbüyük Mezarlığı’nda sonsuzluğa uğurlandı.

 

 

Katliamda yaşamını yitiren inşaat işçisi ve İnşaat-İş Sendikası üyesi Tekin Arslan’ın cenazesi, Kartal Meydanı’nda yapılan anmanın ardından defnedilmek üzere Tuzla Aydınlı Köyü Mezarlığı'na getirildi. Arslan, binlerce kişinin hep birlikte attığı “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganları ile sonsuzluğa uğurlandı. Katliamda yaşamını yitiren inşaat işçisi ve İnşaat-İş Sendikası üyesi Tekin Arslan’ın cenazesi, Kartal Meydanı’nda yapılan anmanın ardından defnedilmek üzere Tuzla Aydınlı Köyü Mezarlığı’na getirildi. Arslan, binlerce kişinin hep birlikte attığı “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganları ile sonsuzluğa uğurlandı.

 

Birçok devrimci kurumun da katılımıyla, Kadıköy Boğa’da, katliama karşı yürüyüş gerçekleştirildi. Birçok devrimci kurumun da katılımıyla, Kadıköy Boğa’da, katliama karşı yürüyüş gerçekleştirildi.

 

elazıg Elazığ Karakoçan’da da, Ankara Katliamı’na karşı bir eylem gerçekleştirildi.

 

 

13 Ekim

 

Lise Anarşist Faaliyet, Ankara’da gerçekleşen katliama karşı, Kadıköy Bahariye Caddesi’ne “Unutulamaz Affedilemez” yazılı pankart astı. Asılan pankartın polisler tarafından sökülmesi üzerine, tekrar pankart asıldı. Lise Anarşist Faaliyet, Ankara’da gerçekleşen katliama karşı, Kadıköy Bahariye Caddesi’ne “Unutulamaz Affedilemez” yazılı pankart astı. Asılan pankartın polisler tarafından sökülmesi üzerine, tekrar pankart asıldı.

 

İzmir’de bulunan Alsancak Garı önünde katliama karşı basın açıklaması gerçekleştirildi. Yalova Üniversitesi’nde düzenlenen eyleme ise polis saldırdı. İzmir’de bulunan Alsancak Garı önünde katliama karşı basın açıklaması gerçekleştirildi. Yalova Üniversitesi’nde düzenlenen eyleme ise polis saldırdı.

 

–  DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nın yaptığı genel grev çağrısının ardından, birçok kurumun katılımıyla Beyazıt Meydanı’nda eylem gerçekleştirilmek istendi. Cerrahpaşa’dan Beyazıt Meydanı’na yapılmak istenen yürüyüşün polis tarafından engellenmesinin ardından, oturma eylemi yapılarak, eylem sonlandırıldı.

 

beyazıt DİSK, KESK, TMOB, TTB’nin çağrısıyla gerçekleşecek anmaya gitmek için Kadıköy’den yola çıkan devrimcilere yönelik polis saldırısı gerçekleşti. Saldırıda 4 kişiyi gözaltına alan polis, anmaya gitmek isteyen başkalarına da engel oldu.

 

genclik boykot 5 12-13 Ekim’de “Yaşamı Durduruyoruz” şiarıyla, coğrafyanın birçok yerinde grevler ve boykotlar örgütlendi. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde ve İstanbul Üniversitesi’nde de öğrenciler derslere girmeyerek boykot gerçekleştirdiler.

 

kızılay 1 Ankara Katliamı’na karşı Kızılay’da yapılmak istenen anmaya polis engel oldu. Kızılay’a doğru yürümek isteyen halka polis saldırısı gerçekleşti.

 

Alanya Adliyesi önünde, Ankara’daki katliama ilişkin basın açıklaması yapan avukatlara polis saldırdı. Alanya Adliyesi önünde, Ankara’daki katliama ilişkin basın açıklaması yapan avukatlara polis saldırdı.

rıhtım 5 Kadıköy Rıhtım’da, Ankara’da yaşanan katliama karşı oturma eylemi gerçekleştirildi ve katliamda yaşamını yitirenler anıldı.

 

 

14 Ekim

Anarsist Genclik pankart Anarşist Gençlik, Ankara Katliamı’na karşı, İstanbul Üniversitesi’ne “Unutmak Yok, Affetmek Yok” yazılı pankart astı ve katliamda yaşamını yitiren Tayfun Benol anısına, mezunu olduğu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin koridorunda anma köşesi oluşturdu.

 

Ankara Katliamı’nda yaşamını yitiren Alınteri okuru ve İnşaat İşçileri Sendikası üyesi Serdar Ben’in cenazesi, Gazi Mahallesi Şair Abay Lisesinin önüne getirildi. Buradan gerçekleşen yürüyüşün ardından cenaze, ertesi gün defnedilmek üzere Cemevi’ne götürüldü. Ankara Katliamı’nda yaşamını yitiren Alınteri okuru ve İnşaat İşçileri Sendikası üyesi Serdar Ben’in cenazesi, Gazi Mahallesi Şair Abay Lisesinin önüne getirildi. Buradan gerçekleşen yürüyüşün ardından cenaze, ertesi gün defnedilmek üzere Cemevi’ne götürüldü.

 

 

 

15 Ekim

Serdar Ben’in cenazesi, Gazi Mahallesi eski karakol önünden yapılan yürüyüşle Gazi Mezarlığı’na getirildi. Aralarında Berkin Elvan ve Ethem Sarısülük’ün ailelerinin de bulunduğu binlerce kişi, “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganlarıyla, Ben’i burada son yolculuğuna uğurlandı. Serdar Ben’in cenazesi, Gazi Mahallesi eski karakol önünden yapılan yürüyüşle Gazi Mezarlığı’na getirildi. Aralarında Berkin Elvan ve Ethem Sarısülük’ün ailelerinin de bulunduğu binlerce kişi, “Katil Devlet Hesap Verecek” sloganlarıyla, Ben’i burada son yolculuğuna uğurlandı.

 

 

Rethymno daf Yunanistan’ın Rethymno kentinde Ankara Katliamı’nı protesto etmek için, Devrimci Anarşist Faaliyet’in de katılımıyla bir yürüyüş düzenlendi. Kent meydanında başlayan yürüyüş, yaklaşık 200 kişinin katılımıyla gerçekleştirildi.

–  İrlanda’nın Dublin kentinde, Ankara Katliamı’na karşı eylem ve katliamda yaşamını yitirenler için anma gerçekleştirildi.

 

17 Ekim

kesk rıhtım DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve siyasi kurumların çağrısıyla Kadıköy Rıhtım’da oturma eylemi gerçekleştirildi.

– Antakya’da, Ankara Katliamı’na karşı düzenlenen eyleme polis saldırdı.Polis saldırısında 6 kişi gözaltına alındı.

18 Ekim

inşaat iş taziye Ankara Katliamı’nda yaşamını yitiren İnşaat-İş Sendikası üyeleri Kemal Tayfun Benol, Tekin Arslan, Serdar Ben, Erol Ekici, Gazi Güray ve İsmail Kızılçay için Kadıköy Rıhtım’da taziye çadırı açıldı. Birçok devrimci kurumun katılım gösterdiği taziye çadırında, katliamda yaşamını yitiren Tayfun Benol’un oğlu Deniz Benol da, konuşma yaparak, katliamda yitirilenleri andı.

 

 

The post Unutulamaz Affedilemez appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/10/31/unutulamaz-affedilemez/feed/ 0
“Seçim, Savaş, Koalisyon Oyalamasyon” – Emrah Tekin https://meydan1.org/2015/09/07/secim-savas-koalisyon-oyalamasyon-emrah-tekin/ https://meydan1.org/2015/09/07/secim-savas-koalisyon-oyalamasyon-emrah-tekin/#respond Mon, 07 Sep 2015 11:03:28 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/07/secim-savas-koalisyon-oyalamasyon-emrah-tekin/ 7 Haziran genel seçimlerinin, sonucunda hiçbir partinin tek başına hükümet kuramaması, gündemi koalisyon görüşmelerine ve politikacıların çıkar manevralarına kilitledi. 12 yıldır iktidarını sürdüren AKP’nin bu seçimlerde tek başına hükümet kuramayacak oluşu, muhalefet partilerini harekete geçirdi. Hızla, olası koalisyon senaryoları tartışılmaya başlandı, hesaplar yapıldı, ihtimaller konuşuldu. Seçim sonuçlarını yorumlayan parti genel başkanlarının hepsi -ağız birliği edercesine- […]

The post “Seçim, Savaş, Koalisyon Oyalamasyon” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Seçim Savaş Koalisyon Oyalamasyon- Emrah Tekin

7 Haziran genel seçimlerinin, sonucunda hiçbir partinin tek başına hükümet kuramaması, gündemi koalisyon görüşmelerine ve politikacıların çıkar manevralarına kilitledi. 12 yıldır iktidarını sürdüren AKP’nin bu seçimlerde tek başına hükümet kuramayacak oluşu, muhalefet partilerini harekete geçirdi. Hızla, olası koalisyon senaryoları tartışılmaya başlandı, hesaplar yapıldı, ihtimaller konuşuldu. Seçim sonuçlarını yorumlayan parti genel başkanlarının hepsi -ağız birliği edercesine- devleti hükümetsiz bırakmayacaklarını açıklarken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, hükümet kurma görevini seçimlerden birinci parti çıkan AKP’nin genel başkanı Ahmet Davutoğlu’na ancak 32 gün sonra verdi.

AKP’nin Koalisyon Oyalamaları

Hükümet kurma görevinin verilmesi işinin olabildiğince ağırdan alınması -dillendirilmese de- partilerin tavırlarını görmeden hareket etmek istemeyen AKP’nin bir taktiğiydi. Şüphesiz bu durumun da başlıca sebepleri olarak Tayyip Erdoğan’ın iktidarını paylaşmaktan korkmasını ve AKP’siz kurulacak bir koalisyonla birlikte 17-25 Aralık yolsuzluk dosyaları başta olmak üzere birçok dosyanın açılma ihtimallerini sayabiliriz.

Seçim sonrası oluştuğu iddia edilen “AKP’ye karşı %60’lık blok”un, meclis başkanlığı seçimlerinde MHP’nin HDP destekli CHP adayı Deniz Baykal’ı desteklememesi ve AKP adayı İsmet Yılmaz’ın seçilmesiyle, illüzyondan ibaret olduğu açığa çıktı. AKP’siz bir koalisyon ihtimalinin düşüklüğünü de gözler önüne seren meclis başkanlığı seçiminin ardından, Davutoğlu parti liderlerini ziyaret ederek görüşmelere başladı. Yoğunluklu olarak CHP’yle süren bu görüşmelerden sonuç çıkmadı; Davutoğlu görevi almasından 35 gün sonra koalisyonun kurulmayacağını açıkladı. Böylece TÜSİAD, MÜSİAD gibi sermaye grupları başta olmak üzere kapitalistlerin, Taksim Gezi İsyanı ve 17-25 Aralık yolsuzluk olayları ile kutuplaşan siyasi anlayışların uzlaşmasıyla sağlanacağı düşünülen ekonomik istikrar için istediği AKP-CHP “Büyük Koalisyon”u kurulamadı.

Tayyip Erdoğan: “Koalisyon Değil Başkanlık”

7 Haziran seçimlerinden sonra oluşan tabloyla tek başına iktidar olamayan AKP ve Tayyip Erdoğan, yeniden tek başına iktidar olabilmek için pek çok siyasi hamle ve manevra gerçekleştirdi. Bunlardan ilki koalisyonun kurulamaması sonucunda, 1 Kasım’da yeniden bir seçim gerçekleştirmek ve seçime kadarki süreçte devleti yönetecek seçim hükümetini kendi tasarrufunda oluşturmaktı. Bu yüzden de kurulması düşünülen seçim hükümetine MHP’den Tuğrul Türkeş’e ve HDP’den Levent Tüzel’e bakanlık teklifi götürerek partilerde çatlak yaratıp bu partilerden en az birini baraj altında bırakma amacıyla kimi siyasi hamleler gerçekleştirildi.

Tüm bu hamleler 1 Kasım sonrası oluşacak siyasi tabloda başkanlık sistemine geçiş için yeterli koltuk sayısına yönelikti. Kaldı ki Tayyip Erdoğan 7 Haziran seçimleri öncesi yaptığı konuşmalarda da başkanlık sistemine “huzur içinde geçiş” için 400 milletvekilinin verilmesi gerektiğini söylemişti. Erdoğan’ın başkanlık sistemine geçişte bahsettiği “huzur”un ne anlama geldiği, devletin 20 Temmuz’daki Suruç Katliamı sonrası geçtiği savaş durumuyla anlaşıldı.

Hükümet Koalisyonundan Savaş Koalisyonuna

400 milletvekili alamayınca “huzursuzlaşan” Erdoğan, devletin yıllardır uyguladığı Kürt halkını asimile, Kürt siyasetini ise yok etme politikasını aleni bir şekilde sürdürdü. Çözüm süreci olarak adlandırılan, çatışmasızlık ve tek taraflı ateşkes sürecinde sürdürülen, sözde de olsa barış politikası terk edilerek Kürdistan’da bir savaş başlatıldı. 20 Temmuz’dan itibaren başlatılan bu savaş çerçevesinde pek çok yerleşim alanında 90’lı yıllardaki OHAL uygulamalarını çağrıştıran geçici güvenlik bölgeleri oluşturuldu, ormanlar yakıldı, sokağa çıkma yasakları ilan edildi, askeri ve siyasi operasyonlarla 1000’in üzerinde insan gözaltına alındı ve aralarında çocukların da bulunduğu 70’in üzerinde insan katledildi.

AKP, başlattığı bu savaşın “kendince” meşruiyetini kazanmaya çalışırken bir takım ittifaklar ve koalisyon arayışları içine girdi. Başkanlık sistemi noktasında kendisine bir getirisi olmadığı için kurmadığı hükümet koalisyonu yerine “savaş koalisyonu” yolunu seçti. Oluşturulmak istenen bu koalisyon 7 Haziran sonrası birden bire ortaya çıkmadı.

Seçim Vaadi Bu Kez Barış Değil Savaş!

AKP 17-25 Aralık operasyonlarının, “dış güçlerin” kendisine yönelik bir darbe girişimi olduğunu varsayarak yeni bir süreç ilan etmişti. “Yeniden milli mücadele” olarak adlandırılan bu sürecin ilk mitingini ise, o dönem başbakan olan Tayyip Erdoğan, “Samsun’a çıkarak” gerçekleştirmişti.

Şimdilerde ise AKP, milliyetçi söylemine devam ederek, var olan savaşın nedenini HDP’ye verilen oylar olarak açıklıyor. Kürdistan coğrafyasını, ormanlarından kentlerine dek yangın yerine çevirmeyi amaçlayan bu devlet iktidarı, kendi sermaye gruplarının yanı sıra, kendisine “muhalif” görünen bazı medya gruplarını da fiilen söz konusu savaş koalisyonuna katmış görünüyor. 7 Haziran seçimleri öncesi HDP’ye açık destek veren bu çevreler, önceki dönemlerden aşina olunan ”6 aylık hamile eş”, ”3 aylık yeni evli asker” söylemli polis-asker cenazesi “haberleriyle” savaş çığırtkanlığı yaparak misyonlarını sürdürüyorlar. Toplumun “milliyetçi hassasiyetlerinin” yanı sıra “dini hassasiyetlerini” de kullanan devlet iktidarı, yürüttüğü bu savaşı “hak ile batılın” savaşı olarak lanse ediyor.

1 Kasım seçimleri öncesi devlet iktidarı, bu savaş koalisyonu ile topluma bir savaş vaat ediyor. “Son gerilla ortadan kaldırılıncaya dek”, “Evlatlarını da kendilerini de feda etmeye hazır”, “Amacı Allah nasip ederse şehit olmak” olan devlet iktidarının bu vaadi toplumda nasıl bir karşılık bulacak, önümüzdeki süreçte göreceğiz. Ancak 90’lı yıllardaki asker-polis cenazelerinden farklı olarak bu defa cenazelerde gözlemlenen, ”Onlar saraylarda oturup, zırhlı araçlarda gezerken, çocukları bedelli askerlik yapıyor; olan yoksulların çocuklarına oluyor. Böyle vatan sağolmasın.” içerikli, devlete ve onun savaşına yönelik tepkiler, bu savaş vaadinin toplumda bulacağı karşılığa dair büyük bir soru işareti oluşturuyor.

Meydan Gazetesi- Seçim Savaş Koalisyon Oyalamasyon - Emrah Tekin

Emrah Tekin

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Seçim, Savaş, Koalisyon Oyalamasyon” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/07/secim-savas-koalisyon-oyalamasyon-emrah-tekin/feed/ 0
“Keenlemyekün” – Hüseyin Civan https://meydan1.org/2014/12/21/keenlemyekun-huseyin-civan/ https://meydan1.org/2014/12/21/keenlemyekun-huseyin-civan/#respond Sun, 21 Dec 2014 19:30:14 +0000 https://test.meydan.org/2014/12/21/keenlemyekun-huseyin-civan/   Demokrat olmamamızın sebeplerinden biri de, demokrasinin eninde sonunda savaşa ya da diktatörlüğe yol açmasıdır. Fakat diktatörlük destekçisi de değiliz; çünkü başka birçok sebebin yanı sıra, diktatörlük her zaman demokrasi isteğini uyandırır, demokrasiye geri dönüşü kışkırtır ve böylece halkların sahte özgürlükle açık ve vahşi tiranlığın arasında sürekli gidip geldiği kısır döngüyü sürdürür. Errico Malatesta, 1924 […]

The post “Keenlemyekün” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 

Demokrat olmamamızın sebeplerinden biri de, demokrasinin eninde sonunda savaşa ya da diktatörlüğe yol açmasıdır. Fakat diktatörlük destekçisi de değiliz; çünkü başka birçok sebebin yanı sıra, diktatörlük her zaman demokrasi isteğini uyandırır, demokrasiye geri dönüşü kışkırtır ve böylece halkların sahte özgürlükle açık ve vahşi tiranlığın arasında sürekli gidip geldiği kısır döngüyü sürdürür.

Errico Malatesta, 1924

Seçimler siyasal gündemimizden çıkalı bir hayli olmuş. Özlemişiz. Seçim tartışmaları, neyse ki bu sefer biraz erken başladı! 2015 Haziranı’nda yapılması planlanan seçimlerin, Nisan ya da Mayıs gibi yapılması konuşuluyor şimdilerde. Yani en azından hükümetin niyeti bu yönde. Hükümetin son süreçlerde niyetleri ve bu niyetlerini gerçekleştirmesi arasındaki ilişki incelendiğinde, ne kadar başarılı olduğu su götürmez! Erken seçim tartışmaları, özellikle çözüm süreci paralelinde yapıldı. Davutoğlu, çözüm sürecinin “inşallah” seçimlerden önce nihai noktaya getirileceğini vurguladı. Hükümetin çözüm süreci politikalarının olumlu ya da olumsuz sonuçlarının, seçim sonuçlarına etki edeceği bu kadar açıkken, tartışmaların zemini Haşim Kılıç’ın son açıklamalarıyla seyir değiştirdi.

Seçim Dönemlerinin Paket Tartışması: %10’luk Baraj

Aslında seçim barajı tartışmaları, her seçim döneminde tekrar ortaya çıkan “paket tartışmalar”dan biri.

1974’ten darbe dönemine kadarki süre içerisinde, her iki yılda (hatta bazen aynı yılda) bir değişen Bülent Ecevit/Süleyman Demirel hükümetlerinin yarattığı iddia edilen “siyasi istikrarsızlık” ortamının normal bir sonuçlarından biri darbeyse, diğeri seçim barajı.

1980 darbesinin alametifarikalarından biri olan %10’luk seçim barajı, her seçim döneminde bir yanda siyasi istikrar öte yanda demokratik rejim kutupları ekseninde tartışılıyor. Bizzat AKP’nin seçim dönemlerinde dillendirdiği “vesayetçi dönem”le ilişkilendirilen bu uygulamanın kaldırılmasında, iktidar partisinden muhalefet partisine herkes hem fikir! Öyleyse tartışılan ne?

Bu sistem oluşturulurken Kenan Evren ve arkadaşlarının mantığı, ordunun ideolojisiyle zıt düşmeyen (belki askeri kökenli) siyasetçinin kuracağı istikrarlı bir tek parti çoğunluğu, parlamentoda bu hükümetin konumunu sarsamayacak sayıda parti olması ve Kürt halkının parlamentoya parti gönderme ihtimalinin engellenmesi üzerine yoğunlaşmıştı.

Mevcut hükümetin, askeri vesayetle hesaplaştığını iddia ederken eleştirdiği seçim barajını, kendi siyasal iktidarını arttırma ve pekiştirme adına kullanmaktan çekinmediğini/ çekinmeyeceğini baraj tartışmaları üzerinden görmekteyiz. Parlamentoda suni bir çoğunluk, kullanabildikleri ölçüde tüm siyasi partilerin kullanmak isteyeceği bir durumdur. Bu siyasal iktidar, meşruiyetini, üzerine kurduğunu iddia ettiği “millet iradesi”ne dayandıramaz. AKP’nin paket tartışmadaki konumu, açık bir şekilde “İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün!” saçmalığından ibarettir.

Demokratik Rejim Cephesi ve Haşim Kılıç

Avrupa Konseyi tarafından organize edilen bir konferansta Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, %10’luk seçim barajına ilişkin kanun hükmünün değişmesi için yapılan başvuruları değerlendirdikleri açıklamasında bulundu.

BBP ve SP’nin, meselenin gündem olmasından önceki başvurularına, gündemde payına düşeni alma hesapları yapan ana muhalefet, CHP İstanbul milletvekili Umut Oran’ın bireysel başvurusuyla hamle yaptı. Kılıçdaroğlu, söylemlerinin merkezini giderek bu meseleye çekerken, demokratik bir rejimin olmazsa olmazı olarak yeni akıllara gelen mesele, “paket tartışmalar”a uygun bir ortamda ilerletiliyor. Hatta TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer bile, barajın düşürülmesinden yana olduğunu açıklayan bir açıklama yaptı. “Demokratik rejim” yanlısı STK’ların açıklamaları, yine de hükümeti rahatsız edecek bir tonda değildi, ya da artık buna özen gösteriliyor.

Haşim Kılıç’ın, barajın düşürülmesi yönündeki ısrarı, AKP’nin totaliter hamlelerine karşı demokrasi savunuculuğu yapanlar için, bu seçimlerde tutunulacak tek dal konumunda.

Seçim gündeminin bu “usül” sorunu etrafında tartışılmaya başlanması, çok geçmeden AKP kanadından karşılandı. Karşılığın bu kadar sert olması, hükümetin, yapılması tartışılan “usül değişiklikleri”ne çok sıcak bakmadığının en açık ifadesi. Keza, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı AKP’li Burhan Kuzu, seçim barajına ilişkin yaptığı açıklamayla, AKP’nin asıl tavrının ne olacağını belirtti. Bu tavır, sadece mevzubahis meselenin gündemleşmesiyle oluşan bir tavır değil. Bu, iktidarını giderek arttıran bir partinin, ideolojisinin ne olduğunun açıklamasıydı.

Keenlemyekün

Keenlemyekün, hukukta bir deyimdir. “Baştan itibaren anlam ifade etmez” gibi türkçeleştirilebilir. Yani “yok hükmünde” anlamına gelir. Bir olayın meydana gelmediğini varsayar. Burhan Kuzu’nun %10’luk baraj kaldırılırsa, kararın keenlemyekün olacağını ve uygulamayacaklarını söylemesi; kuvvetler ayrılığı ya da birliği ilkesinin, bir parti için ne kadar kullanışlı olabileceğinin en iyi göstergesi. Tabi manevra yapmayı bilene! Kuzu, partisinin ahkam kesme politikasını devam ettirerek, seçim barajının indirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi’ni ‘kalsın mı, gitsin mi?’ noktasına getireceğini belirtmekten de geri durmuyor.

Seçim barajı üzerinden konuşulmaya başlanan seçim gündemi, altı ay öncesinden halihazırda önümüzde duruyor. Seçim barajının yüzde kaç olacağı ve seçimleri hangi partinin kazanacağı tartışmalarının gölgesinde kalan siyasal gerçeklik, bu gölgeden çıkartılmalı.

Siyasi, ekonomik ve sosyal baskılara maruz bırakılan kesimler, siyasal ifade bulma noktasında keenlemyekün ilan ediliyorken; baraj tartışmaları da, seçim tartışmaları da, ezilen kesimler için anlamsızdır. Bu siyasal iktidardan nemalanacaklar, ana muhalefetiyle iktidarıyla seçim gündemini tüm siyasal gerçekliklerin önüne taşımayı, tüm siyasi-ekonomik-sosyal sorunlara çözüm olarak seçimleri göstermeyi amaçlamaktadır.

Farklı iktidar odaklarının konumlarını korumaları için illa meşruiyet aramadıklarının deneyimlendiği zamanlardayız. İşçi cinayetlerinin geçici ve alışılan gündemler sayıldığı, kadın katliamının her geçen gün büyüdüğü, ekonomik sömürünün ve yolsuzluğun, ekolojik talanın pekiştiği bir zamanda; tüm sorunlara parlamentoda çözüm arayacaklara, hatırlatılması gereken koca bir toplumsal devrimler tarihi var.

Siyasi istikrardan meşruiyetini alan totaliter rejim ve demokratik rejim arasındaki ilişki, birbirinin zıttı olmaktan çok, destekleyicisi konumundadır. Bu, yoldaş Malatesta’nın da vurguladığı gibi, kısır bir döngüdür. Bu kısır döngüyü yıkacak, keenlemyekün ilan edilen ezilenlerin yaşamlarının gerçekliğini var edecek bir öz-örgütlülüğe ihtiyaç vardır. Devrimci ve anarşist bir hareket, toplumsal devrimler tarihinde her zaman bunun adı olmuştur.

Hüseyin Civan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Keenlemyekün” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/12/21/keenlemyekun-huseyin-civan/feed/ 0
“Devletin Şiddet Sarmalı”- Hüseyin Civan https://meydan1.org/2014/10/26/devletin-siddet-sarmali-huseyin-civan/ https://meydan1.org/2014/10/26/devletin-siddet-sarmali-huseyin-civan/#respond Sun, 26 Oct 2014 14:09:29 +0000 https://test.meydan.org/2014/10/26/devletin-siddet-sarmali-huseyin-civan/ Kasım 1967’de devletin siyasal şiddetinin tartışıldığı ve panelistlerin arasında Hannah Arendt ve Susan Sontag’ın da bulunduğu bir panelde, Noam Chomsky, rasyonel bir devletin, şiddet eyleminin sonunda daha kötü olan yok edilmediği sürece, şiddetin meşru olmadığını savunacağını söyler. Burada Chomsky’nin vurguladığı, eylemin meşru olmayacağı koşullardan ziyade, bu meşruluk için kötünün yaratılmasıdır. “Meşru” şiddet tekeli konumundaki devletin […]

The post “Devletin Şiddet Sarmalı”- Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kasım 1967’de devletin siyasal şiddetinin tartışıldığı ve panelistlerin arasında Hannah Arendt ve Susan Sontag’ın da bulunduğu bir panelde, Noam Chomsky, rasyonel bir devletin, şiddet eyleminin sonunda daha kötü olan yok edilmediği sürece, şiddetin meşru olmadığını savunacağını söyler.

Burada Chomsky’nin vurguladığı, eylemin meşru olmayacağı koşullardan ziyade, bu meşruluk için kötünün yaratılmasıdır. “Meşru” şiddet tekeli konumundaki devletin siyasal şiddeti kullanmasındaki en önemli neden de budur; kötü olarak adlandırdığını yok etmek.

TC devleti, “meşru” iktidarının şüpheye düştüğü zamandan bu yana, meşruluğunun kaynaklarını arttırma niyetiyle “dâhili ve harici bedhahlar” yaratmaya başlamıştır.

Doğrudan Şiddet

Devletin üst düzey kademelerinde yer alanların açıklamalarındaki şiddetle sokakta yaşanan arasında o kadar büyük bir uyum var ki. Devlet, “ürettiği şiddeti” sadece Kobanê sınırındaki sınır köylerinde, sınır dışında kullanmak üzere yaptığı provalarla hissettirmiyor. Bu şiddetin benzer biçimleri TC sınırları dâhilinde kendini belli etmekte.

Kobanê’yle dayanışma eylemlerinde 30’un üzerinde insan katledildi. Gaz bombası ve polis kurşunuyla katledilenler; özellikle Taksim-Gezi İsyan’ı sonrasındaki sürecin “devletin normaline” dönüşü için kullanılan en belirgin yöntemdi. Kobanê dayanışma eylemlerinde ortaya çıkan şiddet bunun birkaç katıydı. Özellikle TC sınırından içeriye girmek zorunda bırakılanların uğradığı şiddete, jandarmanın katlettikleri eklenince, devletin öldürmek için/ siyasal şiddetini dayatmak için neden bulmada çok da sıkıntı çekmediği ortaya bir kez daha çıktı.

Katledilen 30 kişi, sadece devletin polisi, jandarması, askeri ya da Siirt’te katledilenler gibi korucular tarafından vurulmadı. Özellikle Antep’te IŞİD yanlıları ve Hizbulkontra devredeydi. Açığa çıkarılan şiddetten nemalanmaya çalışan iktidar odakları, Kobanê’de niyetlendiği şeylere, farklı şehirlerde girişmeye başlamıştı. Üniversitelerdeki saldırılarla, şiddet politikalarını yayanları; ırkçı saldırılarla özellikle İstanbul’da ve Antep’te belirginleşen kesimler takip etti. Okyanustaki köpekbalıkları gibi kan kokusunu alan, iştahla kana doğru yüzüyordu.

Şiddet Ortamının Hazırlanması

Tayyip Erdoğan’ın “Artık polisin kalkanıyla yaşanan durumun önüne geçilemeyecek, bedeli ne olursa olsun, devlet olarak herkesin anladığı dilden konuşacağız” sözleri, devlet şiddetinin nedeni değil bir parçasıdır. Tabi ki bu, devletin cumhurbaşkanıyla, başbakanıyla, iç işleri bakanıyla, valisiyle buna benzer bir ağız yaptığı açıklamaların devlet eliyle yönlendirilen şiddette etkisi olmadığı anlamına gelmez.

Şiddet, özellikle son dönemde toplumsal iletişim araçlarıyla oldukça yükseltilerek toplumsal kesimlerin bu şiddet sarmalının içerisine girmesi istendi. Bu durum tabi ki sadece TC devletinin psikolojik politikası değildi. Küresel iletişim ağlarındaki yaygın şiddet görüntüleri, şiddetin normal kılınmasında önemli rol oynadı. Özellikle sosyal ağların hızlı ve yaygın kullanımı düşünüldüğünde, şiddetin bu ağlar üzerinden salıkverilmesinin toplum-devlet ilişkisinde etkisinin ne olacağını anlayabilmek için toplum mühendisi olmaya gerek yok.

Devlet bir yandan kolluk kuvvetleriyle “meşru şiddet” tekelini kullanarak adaletsizliklere karşı tepki verilmesinin önüne geçmeye çalışırken, toplumda bir kendiliğinden devlet kontrolü gerçekleştirebilmek için, şiddet sarmalının içerisine soktuğu (ya da içine girmeye meyilli) kesimlerin yarattığı şiddeti yönlendirmeye çalışıyor. Devletin boşluk bıraktığı alanlarda, bu yönlendirilmiş şiddetin toplumsal adaletsizliklere yönelecek tepkiyi kırmasını bekliyor. Kobanê sürecinden önce de, Suriyeli mültecilere yönelik şiddet; bu durumun ön aşaması konumunda bulunuyor. Kobanê dayanışma eylemlerine yönelik şiddetin yoğunlaştığı şehrin, Suriyelilere yönelik şiddetin yoğunlaştığı şehirle aynı olması rastlantı değil.

Kendini AKP muhalifi diye adlandıran kesimlerin, bu süreçte /faşist söylemleri AKP’ye muhalefet etmek bir kenara; devlet şiddetini besliyor. Bu nedenle artan faşist şiddetin sadece hükümetle ilişkilendirilmesinin bir mantığı yok.

Irkçı/faşist şiddetin toplumun geneline yayılıyor olma durumu, tabi ki bu şiddeti yönlendireceklerin işine yarayacak. Bu toplumsal zıtlaşma üzerinden TC sınırlarının içinde ve dışında kendi politikalarını sorgusuz sualsiz işletebileceği bir zemin bulacak siyasal iktidarın da, genel anlamıyla bölgede bu tarz bir şiddet sarmalını yaratmak isteyen küresel iktidarların da bu durumdan yararlanacağı açık.

Toplumsal Devrim Kobanê’den Yayılacak

Kobanê yaklaşık bir aydır direniyor. Direnen Kobanê meşruluğunu, bir varoluş mücadelesinden alıyor; Rojava Devrimi’nin kaçınılmaz toplumsal gerçekliğinden alıyor. Üretilmiş şiddetin ayrımındayken destek alacağımız ancak böyle bir gerçekliktir.

Kobanê’deki direnişten; Rojava Devrimi’nden korkanlar bu şiddetin üreticileridir. Kobanê ve Rojava Devrimi için dayanışmanın sınırları eritiyor oluşu, devrimin yayılacak olma korkusuyla devlet şiddete sarılmıştır. İspanya’dan Ukrayna’ya tüm toplumsal devrimlerde olduğu gibi…

Hüseyin Civan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 22. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Devletin Şiddet Sarmalı”- Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/10/26/devletin-siddet-sarmali-huseyin-civan/feed/ 0