iş güvenliği – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 28 Apr 2016 17:58:02 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 “Emaar İşçisi Bir Örnektir” – Mustafa Adnan Akyol https://meydan1.org/2016/04/28/emaar-iscisi-bir-ornektir-mustafa-adnan-akyol/ https://meydan1.org/2016/04/28/emaar-iscisi-bir-ornektir-mustafa-adnan-akyol/#respond Thu, 28 Apr 2016 17:58:02 +0000 https://test.meydan.org/2016/04/28/emaar-iscisi-bir-ornektir-mustafa-adnan-akyol/ Sendikamızın Emaar pratiği, her yerde olduğu gibi bir direniş ile başladı. Her şantiyede olduğu gibi, Emaar’da da eylemle anlattık kendimizi işçiye. Eylemde anlattık; örgütlendik. İlk eylemler içeride örgütlü bir iş durdurma olarak sürüyordu. Ardından, direnişin tüm şantiyeye yayılması veyahut yayılabilecek durumun oluşması için, dışarıda da eylemler yaptık. Zaten her taşerona ayrı eylem yapmıyoruz. Her birinin […]

The post “Emaar İşçisi Bir Örnektir” – Mustafa Adnan Akyol appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Emaar işçisi Bir Örnektir Mustafa Adnan Akyol
S
endikamızın Emaar pratiği, her yerde olduğu gibi bir direniş ile başladı. Her şantiyede olduğu gibi, Emaar’da da eylemle anlattık kendimizi işçiye. Eylemde anlattık; örgütlendik. İlk eylemler içeride örgütlü bir iş durdurma olarak sürüyordu. Ardından, direnişin tüm şantiyeye yayılması veyahut yayılabilecek durumun oluşması için, dışarıda da eylemler yaptık. Zaten her taşerona ayrı eylem yapmıyoruz. Her birinin asıl muhatabı olan ana firma yetkililerini bulup, daha önce bazen diyalog yoluyla, bazen de fiili doğrudan eylemimiz ile kabul ettirdik kendimizi. Emaar Square şantiyesi gerçekten çok büyük bir proje. İçerisinde sayısız taşeron şirket binlerce işçi çalışıyor. O yüzden ne ortada muhatap var ne de şantiyede düzgün bir çalışma sistemi!

Sendikalı olan ve sendikal mücadeleye katılan arkadaşlarımız ile beraber defalarca Emaar Satış Ofisi’ni kapattık. Bu ve benzeri eylemlerin elbette bir getirisi oldu. Başta Emaar işçilerine olmak üzere, coğrafyamızdaki inşaat işçilerine örnek bir çalışma durumu oluşturmaya başladık. Biraz bunlardan bahsedelim. Emaar da ne durumdayız?

Öncelikle çok önemli bir şeyden bahsetmek istiyorum. Bugün, Emaar’da sendikamız üyesi işçiler, cumartesi günleri yarım gün çalışıyor. Bunun ne demek olduğunu, hangi inşaat işçisine isterseniz sorun, anlatsın. Bu sektörde gidip hangi şantiyeye bakarsanız bakın, hiç birinde böyle bir durum göremezsiniz. Abartmıyorum 9 saat, 10 saat, 12 saat çalışma var. Ama bu şantiyelerde çıkıp da kalfasına ya da taşeronuna haftada 45 saat çalışacağım diyemez. Kimse uymuyor çünkü buna. Yasal olarak aralarında beyaz yakalıların ve mimar mühendislerin de olduğu 2 buçuk milyon inşaat işçisinin arasında bu durum, yalnızca Emaar’daki üyelerimiz için geçerli. Yani, haftada 45 saat çalışıyor Emaar işçisi.

Ayrıca Emaar’da işçiler kaç saatin yanında nasıl çalışması gerektiğini de öğreniyor. Nasıl bir iskelede çalışması gerektiğini bilmeye başlıyor; “yüksekte çalışma belgem olmadan yüksekte çalıştıramazsınız” demeye başlıyor. İş güvenliği ile ilgili sıkıntı mı oldu, o zaman işe çıkmıyor bizim arkadaşlar.

İnşaat sektörünün en önemli problemlerinden biri de SGK’ları ya hiç yatırmıyorlar ya da gerçek maaş üzerinden değil de asgari ücret üzerinden yatırıyorlar. Hangi şantiyeye giderseniz gidin hiçbirinde SGK’ların gerçek maaştan yatırılması söz konusu değil. Her yerde asgari ücret üzerinden yatırılır SGK’lar. Emaar’da bu durumu da sonlandırdık. Sendikamız üyesi işçilerin SGK’ları, aldıkları gerçek maaş üzerinden yatırılıyor. Bu durumu yaratan, biz sendika yönetimi değiliz. Orada alınan her şey, işçilerin kendi öz örgütlülüğünün sonucu var olmuştur.

Sendikamızın Emaar’da bir de sorumluluğu var artık. Bu topraklarda belki de 30 yıldır olmayan bir şey Emaar’da oluyor; bir şantiyenin denetimini, sendikamızın uzmanları yapıyor. Emaar’da şantiyedeki iş güvenliğini bizim sendikamızın uzmanları da denetliyor, konuyla ilgili raporlar hazırlıyor. Bu durum, biz inşaat işçileri açısından çok önemlidir.

Bu saydıklarım en önemli sorunlar ve en önemli sorunlara kısmi çözümlerdir. Biz kazandık demiyoruz. Kazanım kelimesini de kullanmıyoruz. Çünkü bugün Emaar’da aldıklarımız da sorumluluklarımız da kazanılmış bir şey değil. Biz bunları aldık diye sömürü bitmedi, bitmiyor. Sömürüyü bitirdiğimizde; yani işçilerin yöneten ya da yönetilen değil insanca yaşadığı koşulları hep beraber yarattığımızda, işte o zaman hep beraber kazanmış olacağız.

Mustafa Adnan Akyol

İnşaat İşçileri Sendikası

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 33.sayısında yayımlanmıştır.

The post “Emaar İşçisi Bir Örnektir” – Mustafa Adnan Akyol appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/04/28/emaar-iscisi-bir-ornektir-mustafa-adnan-akyol/feed/ 0
Arçelik’te Patrona ve Sendikaya Karşı Direniş Sürüyor https://meydan1.org/2015/09/09/arcelikte-patrona-ve-sendikaya-karsi-direnis-suruyor/ https://meydan1.org/2015/09/09/arcelikte-patrona-ve-sendikaya-karsi-direnis-suruyor/#respond Wed, 09 Sep 2015 19:11:22 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/09/arcelikte-patrona-ve-sendikaya-karsi-direnis-suruyor/ Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Arçelik LG Fabrikası’nda artan baskılar, ücret gaspları ile çalışma ve yaşam koşullarına karşı yüzlerce işçinin greve gitmesiyle başlayan direniş süreci, şu an ikinci ayında ve ilk günkü kararlılığıyla sürüyor. Greve çıkan 173 işçinin işten çıkarılmasına karşı önce fabrika içerisinde başlayan ve ardından fabrika önüne taşınan direniş sürecini Arçelik LG direnişçilerinden […]

The post Arçelik’te Patrona ve Sendikaya Karşı Direniş Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Arçelik LG işçisi Direniyor

Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Arçelik LG Fabrikası’nda artan baskılar, ücret gaspları ile çalışma ve yaşam koşullarına karşı yüzlerce işçinin greve gitmesiyle başlayan direniş süreci, şu an ikinci ayında ve ilk günkü kararlılığıyla sürüyor. Greve çıkan 173 işçinin işten çıkarılmasına karşı önce fabrika içerisinde başlayan ve ardından fabrika önüne taşınan direniş sürecini Arçelik LG direnişçilerinden Hüseyin Tohumcu ve Zafer Altundaş ile konuştuk.

Meydan Gazetesi: Merhaba, öncelikle grev sürecini biraz anlatabilir misiniz?

Hüseyin Tohumcu: Merhaba, benim adım Hüseyin Tohumcu. 9 yıla yakındır Arçelik LG işçisi olarak kalite bölümünde çalışıyorum. Öncelikle biz Türk Metal sendikasının bizim haklarımızı savunduğuna inanmıyoruz. Bu yüzden 15-20 kişilik bir grup işçi arkadaş ile fabrikada Türk Metal sömürüsünü sonlandırmak için 2 yıla yakın bir süredir içeride ve dışarıda çalışmalar yaptık. Bursa’da başlayan Metal Direnişi sürecinde 350 işçi arkadaşımız ile beraber Türk Metal’den toplu istifalar ile ayrıldık. Daha sonra sayı 500’ü buldu. Fabrika patronları istifalarımızı duyunca 3 günlük ücretli izin ilan etti. Biz bu süreçte de yürüyüşlerle patron sendika iş birliğini protesto ettik. Fabrika yönetimi ise baskıları arttırmaya başladı. Beyaz yaka, mavi yaka demeden baskılar artıyordu. Özellikle montaj bölümünden mavi yakalı arkadaşlarımız yoğun baskı altındaydı. Bu baskılara artık dayanacak gücümüz kalmamıştı. Psikolojik olarak da buna dayanamıyorduk. Son olarak İş Sağlığı ve Güvenliği 6331 sayılı kanuna dayanarak çalışmama hakkımızı kullanacağımızı belirttik. Patron ile görüşmek istedik. Ancak patron bizim bu çalışmama hakkımızı kullanmayı işgal olarak gösterip ilk gün itibariyle iş akdimizi tazminatsız fes etti. Türk Metal ve Arçelik’in el ele kol kola işçi sömürüsüne, zulmüne karşı bizim burada amacımız sınıf dayanışmasıdır. Burada her gün sabah akşam bu amaçla duruyoruz.

Fabrikanın bahçesinden işgal gerekçesiyle sizi polis zoruyla çıkardılar. Bu süreç nasıl gelişti?

Evet, 5 Temmuz Pazar günü iftara on dakika kala çıkardılar. Biz hep birlikte orucumuzu açmak istiyorduk. 10 dakika kala çevik kuvvet etrafımızı sararak, darp ederek bizi kapının önüne çıkardı. Aslında bizim burada direnişimizin bir amacı da işverenin işçisine ne kadar değer verdiğini göstermek! Sizin de nezdinizde bunları kamuoyuna duyurmak istiyoruz.

Polis saldırısına karşı yılmadan direnişi sürdürdünüz. Zafer arkadaş, direniş sürecini biraz da senden dinleyelim.

Zafer Altundaş: Yaklaşık 8 yıldır bu fabrikada montaj bölümünde çalışmaktayım. Hüseyin arkadaşın belirttiği gibi yoğun bir mobing uygulandı. Montaj bölümü daha farklı bir baskı ile karşı karşıyaydı. Sudan sebeplerle arkadaşlarımıza ihtarlar çekildi. Mesela benden, son 3 günde 3 tane yazılı ve sözlü savunma istendi. Bunların hepsi, Türk Metal ve fabrika yöneticilerinin toplantılarında çalışılmış baskı politikalarıydı. Siz de biliyorsunuz, mobingin olduğu bir iş yerinde iş kazası olma ihtimali daha yüksektir. Biz de bunun için anayasanın 6331. maddesince iş güvenliği kurallarına uyulmadığı yerde; baskının olduğu yerde işçinin çalışmama hakkını kullanabileceğini savunduk. Fakat biz bunu savunduğumuzda patronların polisle, yargıyla nasıl işbirliği içinde olduklarını daha iyi anladık. Mesela patronlar “bu adamlar 2500 lira maaş alıyorlar, neden ayranı kabarıyor” demişler. Halbuki öyle bir şey yok. 2500 lira bizim bürütte gördüğümüz miktar. Cebimize giren maaş ise en fazla 1500 lira oluyor. Ayrıca Türk Metal’in sonuna kadar hakkımızı savunduğu söyleniyordu. Türk Metal milliyetçi duyguları sömüren bir sendikadır. Şimdi biz burada vatan haini olduk. Madem böyle bir durum vardı yıllarca neden bizi burada çalıştırdılar? Bu sorum Koç’a. Türk Metal de neden yıllarca bizden aidat aldı o zaman? Ayrıca aidatlar bordro üzerinden alınıyordu. Ama e-devletten bakınca üyelik görünmüyordu. Bu paralar nereye gidiyor? Bizi darp ederek fabrikadan çıkaran çevik kuvvet polisine tepsi tepsi baklava gönderildi. Ödül olarak gönderdiler. Bu bizi üzdü; sonuçta biz buraya yıllarca emek verdik. Hasta olduğumuz halde geldik; izin almamız gerektiği halde çalıştık.

Bunlara hediye verilmesi bizi aşırı üzmüştü. Hala da bunun üzüntüsünü yaşıyoruz. Fakat hiçbir zaman başımızı eğmedik. Hukuki mücadelemizi de sürdürüyoruz. Bundan sonra süreç bunların istediği gibi değil, işçi sınıfının istediği gibi olacak.

Hukuki süreç ne durumda şu an?

Hüseyin Tohumcu: 27 Temmuz’da ilk dava dilekçemizi bir basın açıklamasıyla verdik. Şimdi o 155 arkadaşımızın dava dilekçesi var içerde. Davaya üç hakim baktığı için 3 hafta içinde herkesin mahkeme tarihi belli olacak. Avukatlarımızla devamlı görüşme halindeyiz. Hukuki yönde bir sıkıntımız yok. Bunun dışında da yapmamız gerekeni yapıyoruz. Bizim hakkımızda, tazminatları için bunu yapıyorlar diyorlar. Alakası yok. Biz buraya emeğimizi döktük. 8 yılını, 10 yılını, 20 yılını buraya veren arkadaşlarımız var. Ki 1 gün bile çalışmış olsa buraya bir emek harcamıştır. Biz burada gösterdiğimiz emek karşılığında gördüğümüz muameleyi tüm kamuoyuna duyurmak istiyoruz.

Tabi ki. Ayrıca direnişi başka alanlara da taşıyorsunuz. Nerelerde stand açıyorsunuz?

Aslında burada durmamızın amacı yalnızca işe iade değil. Stantlar açıyoruz. Kartalda, Gebze Center’da stand açıyoruz. G.O.S.B.’nin (Gebze Organize Sanayi Bölgesi) iki girişinde de devamlı pankart açıyoruz. Bildiri dağıtıyoruz. Kimsenin buna kayıtsız kalmamasını istiyoruz. Yani Arçelik reklamlarındaki o pembe yüzün arkasında ne var herkese göstermek istiyoruz. Yani o kullandıkları alet edevatı, klimasını, televizyonunu, buzdolabını üreten işçilerin ne durumda olduğunu kamuoyuna göstermek istiyoruz.

Evet. Arçelik fabrikasında çalışma koşullarını sadece orada çalışanlar biliyor.

Tabi ki. Dışarda şöyle bir düşünce var: Arçelik 2500-3000 lira maaş veriyor diyorlar. Gerçekte ise 1500 liraya çalışıyor insanlar. 10 yıldır burada çalışıyorum hiç hak hukuk yok. Sendikalı çalışıyorsunuz diye söyleniyor ama kimse bilmiyor işin iç yüzünü. İşte o yüzden halkın bizi anlaması lazım. Biz burada insanlara Arçelik’in o pembe yüzünün arkasını, Türk-Metal sendikasıyla el ele verip işçisine neler yaptığını anlatmak istiyoruz.

Zafer Altundaş: Bizim üzerimizden halkta farklı bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Mesela marjinal grupların desteğini alarak böyle bir süreç takip ettiğimizi söylüyorlar.

Yani işçinin örgütlü olmasını kabullenemiyorlar. Sömürecek işçi arıyorlar. Tıpkı diğer patronların istediği gibi.

Hüseyin Tohumcu: Bizi dışarı atmakla şöyle bir şey yaptılar. Dediğiniz gibi, bunlar bilinçli işçi istemiyor. Hakkını hukukunu isteyen, arayan işçiden bunlar kar edemeyecek. Zarar edeceklerini biliyorlar. Bu yüzden diyorlar ki işçi kafasını hiç kaldırmasın. Ben ne dersem onu yapsın, hak hukuk nedir bilmesin, benim başım ağrımasın diyorlar. Kendileri açısından düşünürseniz bizi dışarı atmak zorundalardı. İşte biz bunu yıkmak istiyoruz. Biz bir şey yapmak istediğimizde diğer işçi arkadaşlar gelip diyordu ki “Yahu bu iş yasada var mı?” Hep zaten yasalara sıkıştırmışlar her şeyi. Kanun dışına çıkarsan sen yok olursun diyorlar ama bizim direnişimiz ve mücadelemiz meşrudur.

Meydan Gazetesi olarak kararlı direnişinizi, mücadelenizi selamlıyor, röportaj için teşekkür ediyoruz. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Kamuoyunun direniş ile maddi manevi dayanışma göstermesi gerekiyor. Eğer bize destekler olursa bu direniş daha da büyür. Kazanımlar sadece bize değil tüm işçilere yararlı olacak. O yüzden herkesi dayanışma göstermeye çağırıyoruz. Size de çok teşekkür ediyoruz.

Röportaj: Rıfat Güven

Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post Arçelik’te Patrona ve Sendikaya Karşı Direniş Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/09/arcelikte-patrona-ve-sendikaya-karsi-direnis-suruyor/feed/ 0