İtiraf – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Fri, 18 Sep 2015 21:54:12 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Sinema: ” Sıkıyönetim “ https://meydan1.org/2015/09/19/sinema-sikiyonetim/ https://meydan1.org/2015/09/19/sinema-sikiyonetim/#respond Fri, 18 Sep 2015 21:54:12 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/19/sinema-sikiyonetim/ “Olağanüstü zamanlarda ve durumlarda ülkede güvenliğin sağlanması için ordunun yardımıyla gerçekleştirilen yönetim, örfi idare.” TDK, Güncel Türkçe Sözlük “Görünmeyen Ayaklanma” ya da “Sıkıyönetim” adlarıyla Türkçeye çevrilen “Etat de Siege”, 1972 yılında Fransa’da çekildi. Filmlerinde politik suikastlerden, faşist çeteler ve devletler arasındaki işbirliğinden bahsetmesiyle öne çıkan Costa-Gavras’ın, senarist arkadaşı Franco Solinas ile beraber yazdığı film Gavras’ın […]

The post Sinema: ” Sıkıyönetim “ appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
film

“Olağanüstü zamanlarda ve durumlarda ülkede güvenliğin sağlanması için ordunun yardımıyla gerçekleştirilen yönetim, örfi idare.”

TDK, Güncel Türkçe Sözlük

“Görünmeyen Ayaklanma” ya da “Sıkıyönetim” adlarıyla Türkçeye çevrilen “Etat de Siege”, 1972 yılında Fransa’da çekildi. Filmlerinde politik suikastlerden, faşist çeteler ve devletler arasındaki işbirliğinden bahsetmesiyle öne çıkan Costa-Gavras’ın, senarist arkadaşı Franco Solinas ile beraber yazdığı film Gavras’ın “Sıkıyönetim Üçlemesi”nin üçüncü filmi. 1963 yılında, Gregoris Lambrakis’in öldürülmesi üzerine çektiği “Z” (Ölümsüz) ve daha sonra 1952 Prag Mahkemeleri döneminde Çekoslovakya’da yaşanılanları konu eden “L’aveu” (İtiraf)’nün ardından yönetmen, serinin bu son filminde 60’lı yılların sonunda Uruguay devletinin şiddetini artırmasıyla başlayan süreci ve sonrasında yaşanılanları anlatıyor.

Film, Ağustos ayında Uruguay’a postallar, tanklar ve uzun namlulu silahlarla gelen kış mevsiminde geçiyor. Otoyollara, sokaklara, caddelere serilmiş yüzlerce kolluk kuvveti, devletin yetiştirdiği yüzlerce ölüm makinesi bütün bir halkı denetimden geçirmektedir.

Uruguay’da Askeri Darbe

Film boyunca hiç yabancı olmadığımız görüntülerle karşılaşırız. Tek suçu yolu kullanmak olan, didik didik aranan şoförler, okullarına polisi sokmadıkları için saldırılan öğrenciler… Toplumun politiğinden, apolitiğine her bireyi darbenin kanlı çizmeleri altında ezilmektedir.

Devlet nereden, ne oranda saldırırsa saldırsın, direniş her daim varlığını sürdürür. Bir yerde iktidar varsa ona karşı direniş de mutlaka oluyor çünkü. Film ilerliyor… Tupamarolar, gerçekleştirecekleri bir eylem için yolda seyahat eden arabalara el koymaya başlıyor. El koydukları arabaların sahiplerini yoksul mahallelerde bir gezintiye çıkarıyorlar. Hemen sonraki sahnede ise bu sefer bir polis şefi, trafikte durdurduğu araçların birinden içeri kafasını uzatıyor ve konuşuyor; “Polis… Özel bir durum nedeniyle arabanıza el koymak zorundayım.” Film, iki el koymanın arasındaki farkları net olarak gösteriyor.

Tupamaros (Tupamaro Gerillaları)

1936’da Uruguay’da kurulan Ulusal Kurtuluş Örgütü’nün yaygın adı. “Söz ayrıştırır, eylem birleştirir” temel sloganlarıydı. İsimlerini Peru köylü direnişinin simgesi Tupac Amaru II’den alan şehir gerillası örgütü, bankaları ve işyerlerini soyup yoksulların ihtiyacını karşıladığı eylemlerle adını duyurdu. 1975’teki askeri darbeyle birçok üyesi zindanlarda tutsak edildi, 300 kadar Tupamaro bizzat devlet tarafından katledildi. 1985 yılında Uruguay’ın sözde “demokrasi”ye dönmesiyle, yasal bir zeminde, parti olarak siyaset yürütmeye başladılar. 

Daha sonra Tupamaro’ların, uzun süre takip edip kaçırdıkları kişinin kim olduğunu öğreniyoruz. Philip Michael Santore… 1970’te Tupamaro gerillalarının rehin aldığı Uluslararası Gelişme Örgütü üyesi, Amerikalı Dan Mitrione’dan esinlenilerek yaratılan bu karakter, dönemin Latin Amerika siyasetinde ABD etkisini anlatan kilit rollerden birini üstleniyor. Uruguay polisine, halka gözdağı vermek için işlenen cinayetlerin inceliklerini, işkence tekniklerini öğreten Santore, cezaevlerinde kurşuna dizilen devrimcilerin, eylem yaptıkları için katledilenlerin faili oluyor.

Devletin şiddetini en sert uyguladığı darbe dönemlerinde, devletin propagandası, tetiğe dayalı parmağın sahipleri masum birer kurban, ateş altında olanlar ise “ülkesinin kalkınmasını istemeyen, vatanına milletine saygısı olmayan düşmanlar” olarak sunuyor. Costa-Gavras ise yalın bir hikaye içerisinde bu propagandanın gerçek dışılığını ortaya koyuyor.

Gürşat Özdamar
[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post Sinema: ” Sıkıyönetim “ appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/19/sinema-sikiyonetim/feed/ 0
Diyarbakır’ın Yeni Emniyet Müdürü’nden İtiraf: İnsanların çektikleri acıları yüreğimizde hissettik https://meydan1.org/2012/10/25/diyarbakirin-yeni-emniyet-mudurunden-itiraf-insanlarin-cektikleri-acilari-yuregimizde-hissettik/ https://meydan1.org/2012/10/25/diyarbakirin-yeni-emniyet-mudurunden-itiraf-insanlarin-cektikleri-acilari-yuregimizde-hissettik/#respond Thu, 25 Oct 2012 17:30:42 +0000 https://test.meydan.org/2012/10/25/diyarbakirin-yeni-emniyet-mudurunden-itiraf-insanlarin-cektikleri-acilari-yuregimizde-hissettik/ 12 Eylül 1980 yargılamasında şu an hayatta bulunan iki eski generalin açıklamalarıyla darbe döneminin gizli kalmış detaylarının aydınlanmasını umarken, 1990’lı yıllarda Diyarbakır’da emniyet müdürlüğü yapmış istihbaratçı bir polisten ilginç açıklamalar geldi. 1991 ile 1996 yılları arasında Diyarbakır’da görev yapan ve bir süre önce Siirt’ten Diyarbakır’a atanan emniyet müdürü Recep Güven bir anlamda itiraf niteliği taşıyan […]

The post Diyarbakır’ın Yeni Emniyet Müdürü’nden İtiraf: İnsanların çektikleri acıları yüreğimizde hissettik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

12 Eylül 1980 yargılamasında şu an hayatta bulunan iki eski generalin açıklamalarıyla darbe döneminin gizli kalmış detaylarının aydınlanmasını umarken, 1990’lı yıllarda Diyarbakır’da emniyet müdürlüğü yapmış istihbaratçı bir polisten ilginç açıklamalar geldi.

1991 ile 1996 yılları arasında Diyarbakır’da görev yapan ve bir süre önce Siirt’ten Diyarbakır’a atanan emniyet müdürü Recep Güven bir anlamda itiraf niteliği taşıyan konuşmasında “İnsanların çektiği acıları biz de yüreğimizde hissettik. Boşaltılan her köyün aslında geleceğimizde tehdit olduğunu biliyorduk. Meçhule giden insanların herhangi bir sisteme tabi olamayacağını da biliyorduk. Belki bir mecburiyetti, belki acil bir karardı. Geçmişi eleştirmek gibi bir olumsuzluğa girmek istemem. Ama bugün yaşadığımız sorunun temelinde bu var.” diyor.

Son zamanlarda Kürt açılımı ekseninde atılan adımların belki de en ilginçlerinden birisi olan bu konuşmada “bir çocuk dağa çıkıyorsa bunda hepimizin payı var” ve “ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz” diyen Recep Güven’in eminiz daha anlatacak çok şeyi vardır, olmalıdır. Gözaltında kayıplardan tut da, faili meçhullere, kireç kuyularına gömme olayları dahil pek çok olay aydınlatılmayı bekliyor. Bir çok olayda sorumlu olan komutanların, emniyet görevlilerinin ya da politikacıların isimleri bilinmesine, bunlar hakkında davalar açılmasına rağmen mahkemelerin bu olayları örtbas etme gayretleri ortada. Recep Güven’in de yıllar sonra kimi olayları özeleştiri adı altında itiraf etmesine rağmen elini kolunu sallayarak dolaşmaya ve hatta şimdiki görev yeri olan Diyarbakır’da da hak ihlalleri ile dolu bir görev yürüteceğini tahmin etmek hiç de zor değil.

The post Diyarbakır’ın Yeni Emniyet Müdürü’nden İtiraf: İnsanların çektikleri acıları yüreğimizde hissettik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/10/25/diyarbakirin-yeni-emniyet-mudurunden-itiraf-insanlarin-cektikleri-acilari-yuregimizde-hissettik/feed/ 0