katliam – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 06 May 2021 07:10:39 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Devlet Kolombiya’da Katliam Yapıyor https://meydan1.org/2021/05/06/devlet-kolombiyada-katliam-yapiyor/ https://meydan1.org/2021/05/06/devlet-kolombiyada-katliam-yapiyor/#respond Thu, 06 May 2021 06:52:26 +0000 https://meydan1.org/?p=72116 Kolombiya’da devletin “vergi reformu” adı altında korona krizinin faturasını halktan çıkartma girişimlerine karşı 28 Nisan’dan beri süren eylemlerde polis ve asker halka ağır silahlarla saldırarak 100’den fazla kişiyi katletti. Kolombiya Başbakanı Iván Duque’ün, korona krizinde yaşanan ekonomik krizin faturasını halka ödetmek için sürdüğü vergi reformuna karşı halk sokakta. Yasa, KDV’nin yükseltilmesi, aylık maaşı 660 doları […]

The post Devlet Kolombiya’da Katliam Yapıyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kolombiya’da devletin “vergi reformu” adı altında korona krizinin faturasını halktan çıkartma girişimlerine karşı 28 Nisan’dan beri süren eylemlerde polis ve asker halka ağır silahlarla saldırarak 100’den fazla kişiyi katletti.

Kolombiya Başbakanı Iván Duque’ün, korona krizinde yaşanan ekonomik krizin faturasını halka ödetmek için sürdüğü vergi reformuna karşı halk sokakta. Yasa, KDV’nin yükseltilmesi, aylık maaşı 660 doları geçenlerden alınan gelir vergisinin arttırılması ve hastanelerin özelleştirilmesi gibi maddeleri içeriyordu.

Devletin halka dayatmaya çalıştığı neo-liberal politikalar sonucu “hazine açığının” %73’ü halktan, geri kalan %27’sinin ise şirketlerden alınması öngörülüyordu.

Eylemlerle beraber, devlet 2 Mayıs’ta yasayı geri çekti. Ancak katliamlar sürüyor. Ordu ve polis sokağa çıkan halka ağır silahlarla saldırarak 100’den fazla kişiyi katletti. Binlerce kişinin yaralandığı, en az 100 kişinin de kayıp olarak ilan edildiği öğrenildi.

The post Devlet Kolombiya’da Katliam Yapıyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2021/05/06/devlet-kolombiyada-katliam-yapiyor/feed/ 0
Şenyaşar Ailesine Polis Saldırısı https://meydan1.org/2021/03/25/senyasar-ailesine-polis-saldirisi/ https://meydan1.org/2021/03/25/senyasar-ailesine-polis-saldirisi/#respond Thu, 25 Mar 2021 12:09:21 +0000 https://meydan1.org/?p=70980 “Adalet” talebiyle Urfa Adliyesi önünde oturma eylemi yapan Şenyaşarlara polis saldırarak, dövizlere el koydu. Öldürülen eşi ve iki çocuğu ile tutuklu oğlu için “Adalet” talebiyle Urfa Adliyesi önünde 17 gündür oturma eylemi yapan Emine Şenyaşar ve oğlu Ferit Şenyaşar’a polis saldırdı.

The post Şenyaşar Ailesine Polis Saldırısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

“Adalet” talebiyle Urfa Adliyesi önünde oturma eylemi yapan Şenyaşarlara polis saldırarak, dövizlere el koydu.

Öldürülen eşi ve iki çocuğu ile tutuklu oğlu için “Adalet” talebiyle Urfa Adliyesi önünde 17 gündür oturma eylemi yapan Emine Şenyaşar ve oğlu Ferit Şenyaşar’a polis saldırdı.

The post Şenyaşar Ailesine Polis Saldırısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2021/03/25/senyasar-ailesine-polis-saldirisi/feed/ 0
Dargeçit’teki Soruşturma Yürütülmedi https://meydan1.org/2021/03/25/dargecitteki-sorusturma-yurutulmedi/ https://meydan1.org/2021/03/25/dargecitteki-sorusturma-yurutulmedi/#respond Thu, 25 Mar 2021 10:58:27 +0000 https://meydan1.org/?p=70967 Dargeçit’te 1993 yılında katledildikten sonra yakılan 7 köylünün takipsizlikle sonuçlanan dosyasında Midyat Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın dosyayı askıda bırakarak zaman aşımına neden olduğu belirtti. Kararda “Etkin bir soruşturma olmadan, zaman aşımına dayalı olarak soruşturmanın neticelenmesi devlete yüklenen ölümü soruşturma yükümlüğünün ihlali olacaktır” denildi.

The post Dargeçit’teki Soruşturma Yürütülmedi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Dargeçit’te 1993 yılında katledildikten sonra yakılan 7 köylünün takipsizlikle sonuçlanan dosyasında Midyat Sulh Ceza Hakimliği, savcılığın dosyayı askıda bırakarak zaman aşımına neden olduğu belirtti. Kararda “Etkin bir soruşturma olmadan, zaman aşımına dayalı olarak soruşturmanın neticelenmesi devlete yüklenen ölümü soruşturma yükümlüğünün ihlali olacaktır” denildi.

The post Dargeçit’teki Soruşturma Yürütülmedi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2021/03/25/dargecitteki-sorusturma-yurutulmedi/feed/ 0
Korona Krizinde Maden Şirketinin Ağaç Katliamı https://meydan1.org/2020/06/04/korona-krizinde-maden-sirketinin-agac-katliami/ https://meydan1.org/2020/06/04/korona-krizinde-maden-sirketinin-agac-katliami/#respond Thu, 04 Jun 2020 08:12:12 +0000 https://meydan.org/?p=59338 Samsun’un Kavak-Havza-Atakum ilçeleri arasındaki Şahin Dağları’ndaki yaklaşık 12 bin hektar alanda altın aramak için 6 ayrı ruhsat alan Kanadalı Eldorado Gold Corporation’ın bağlantılı olduğu TÜPRAG Metal Madencilik şirketi, korona krizi döneminde sokağa çıkma yasağı olduğu günlerde bile ağaç katliamını sürdürdü. 2024 yılına kadar ruhsatı bulunan şirket bölgede sayıları 462’yi bulacak sondaj noktası açmak için binlerce […]

The post Korona Krizinde Maden Şirketinin Ağaç Katliamı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Samsun’un Kavak-Havza-Atakum ilçeleri arasındaki Şahin Dağları’ndaki yaklaşık 12 bin hektar alanda altın aramak için 6 ayrı ruhsat alan Kanadalı Eldorado Gold Corporation’ın bağlantılı olduğu TÜPRAG Metal Madencilik şirketi, korona krizi döneminde sokağa çıkma yasağı olduğu günlerde bile ağaç katliamını sürdürdü. 2024 yılına kadar ruhsatı bulunan şirket bölgede sayıları 462’yi bulacak sondaj noktası açmak için binlerce ağaç kesti.

Maden şirketine verilen ruhsat alanı içerisinde bulunan 10 mahallede yaklaşık 10 bin insan yaşıyor. Yaşam alanlarındaki ağaç katliamına tepki veren yöre halkı bu ağaç katliamının bir an önce son bulmasını istiyor. Bu doğrultuda çaba gösteren Samsun Kavak-Havza Şahin Dağları Koruma ve Yaşatma Derneği’nin başkanı İlhan Ayrancı da hukuki mücadele başlatacaklarını söylüyor: “Burada ormanı bitiriyorlar. Ormanların yok olmasına izin vermeyeceğiz.”

Şahin Dağları’nın yok olmasına izin vermeyeceklerini ifade eden Ayrancı, “Bu topraklar bize ait. Çocukluğumuzun geçtiği yerler. Samsun’un akciğerlerini bu şirkete teslim etmeyeceğiz. Şahin Dağları ile ilgili mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.” 

The post Korona Krizinde Maden Şirketinin Ağaç Katliamı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/06/04/korona-krizinde-maden-sirketinin-agac-katliami/feed/ 0
Gençlik Örgütleri, Soma Katliamı’nın 6. Yılında Eylemdeydi https://meydan1.org/2020/05/13/genclik-orgutleri-soma-katliaminin-6-yilinda-eylemdeydi/ https://meydan1.org/2020/05/13/genclik-orgutleri-soma-katliaminin-6-yilinda-eylemdeydi/#respond Wed, 13 May 2020 14:50:56 +0000 https://meydan.org/?p=58414 Soma katliamının 6. yılında Kadıköy Süreyya Operası önünde bir araya gelen gençlik örgütleri “Sizin normaliniz Soma’dır. Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz” yazılı bir pankart açarak katliamda ölen madencileri andı ve sorumlulardan hesap sormaya çağrı yapan bir protesto eylemi gerçekleştirdi. Eylemde Gençlik Örgütleri imzalı bir basın açıklaması okundu. Soma katliamı sorumlularının korunup göstermelik yargılamalar sonucu aklandığı dile getirilen basın […]

The post Gençlik Örgütleri, Soma Katliamı’nın 6. Yılında Eylemdeydi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Soma katliamının 6. yılında Kadıköy Süreyya Operası önünde bir araya gelen gençlik örgütleri “Sizin normaliniz Soma’dır. Unutmayacağız, Affetmeyeceğiz” yazılı bir pankart açarak katliamda ölen madencileri andı ve sorumlulardan hesap sormaya çağrı yapan bir protesto eylemi gerçekleştirdi.

Eylemde Gençlik Örgütleri imzalı bir basın açıklaması okundu.

Soma katliamı sorumlularının korunup göstermelik yargılamalar sonucu aklandığı dile getirilen basın açıklamasında, katledilen 301 madenci için adalet taleplerinin bugün daha fazla yükseltilmesi gerektiğine vurgu yapıldı. Bugün de salgın günlerinde işçilerin sağlıksız koşullarda çalıştırılmaya devam edilirken, devletin patronları kayıran destek paketleri açıklamasının kabul edilemez olduğu ifade edildi.

Eylemde “Soma’nın Hesabı Sorulacak” Katil Devlet Hesap Verecek” “Soma’yı Unutma Unutturma” “Katillerden Hesabı Gençlik Soracak” sloganları atıldı.

The post Gençlik Örgütleri, Soma Katliamı’nın 6. Yılında Eylemdeydi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/05/13/genclik-orgutleri-soma-katliaminin-6-yilinda-eylemdeydi/feed/ 0
SOMA Katliamının 6. Yılında Unutmak Yok! https://meydan1.org/2020/05/12/soma-katliaminin-6-yilinda-unutmak-yok/ https://meydan1.org/2020/05/12/soma-katliaminin-6-yilinda-unutmak-yok/#respond Tue, 12 May 2020 08:21:28 +0000 https://meydan.org/?p=58346 13 Mayıs 2014’te Manisa’nın Soma ilçesinde 300’den fazla madencinin yaşamını yitirdiği işçi katliamı 6. yılında da yapılan çağrılarla unutulmayacak. İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin yaptığı çağrıyla katliamın yaşandığı gün olan 13 Mayıs’ta, saat 18.00’da, Kadıköy Rıhtım’da ” Sizin Normal’iniz SOMA’dır” denilerek bir araya gelinecek. Soma’da 13 mayıs 2014’te Soma Holding’e bağlı kömür madeninde vardiya […]

The post SOMA Katliamının 6. Yılında Unutmak Yok! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
13 Mayıs 2014’te Manisa’nın Soma ilçesinde 300’den fazla madencinin yaşamını yitirdiği işçi katliamı 6. yılında da yapılan çağrılarla unutulmayacak.

İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin yaptığı çağrıyla katliamın yaşandığı gün olan 13 Mayıs’ta, saat 18.00’da, Kadıköy Rıhtım’da ” Sizin Normal’iniz SOMA’dır” denilerek bir araya gelinecek.

Soma’da 13 mayıs 2014’te Soma Holding’e bağlı kömür madeninde vardiya değişimi sırasında meydana gelen patlama sonrası yangın çıkmış ve 300’den fazla madenci yerin 400 metre altında mahsur kalmış ve yaşamını yitirmişti. Mevzuata göre maden ocağının girişinde yapılması gereken vardiya değişiminin “üretimin aksamaması” için yerin altında yapılması yaşamını yitiren işçi sayısını artırmıştı. Bu uygulama ise, katil şirketin işçilerin yaşamına mal olan ihmallerinden sadece biriydi. Bu ihmaller de devletin parlamentosunda ve ilgili bakanlıklarında “mevzuata uydurulmuştu.” Katliam sonrası açılan göstermelik davalar da devlet-şirket işbirliğinde “kitabına uydurulan” bu ihmalleri gizleme amacını taşımaktan öteye gitmedi.

The post SOMA Katliamının 6. Yılında Unutmak Yok! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/05/12/soma-katliaminin-6-yilinda-unutmak-yok/feed/ 0
Eskişehir’de Kadın Cinayeti https://meydan1.org/2020/02/16/eskisehirde-kadin-cinayeti/ https://meydan1.org/2020/02/16/eskisehirde-kadin-cinayeti/#respond Sun, 16 Feb 2020 19:41:22 +0000 https://meydan.org/?p=54731 Eskişehir’in Odunpazarı ilçesinde yaşayan 35 yaşındaki Hafize, 26 yaşındaki Ferhat isimli erkek tarafından bıçaklandı. Aralarında “kıskançlık” sebebiyle çıkan tartışma sonucunda evli olduğu erkek tarafından bıçaklanan Hafize, kaldırıldığı Eskişehir Şehir Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.

The post Eskişehir’de Kadın Cinayeti appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Eskişehir’in Odunpazarı ilçesinde yaşayan 35 yaşındaki Hafize, 26 yaşındaki Ferhat isimli erkek tarafından bıçaklandı.

Aralarında “kıskançlık” sebebiyle çıkan tartışma sonucunda evli olduğu erkek tarafından bıçaklanan Hafize, kaldırıldığı Eskişehir Şehir Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.

The post Eskişehir’de Kadın Cinayeti appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/02/16/eskisehirde-kadin-cinayeti/feed/ 0
Roboski’de Veli Encu ve Üç Kişiye Hapis Cezası https://meydan1.org/2020/01/30/roboskide-veli-encu-ve-uc-kisiye-hapis-cezasi/ https://meydan1.org/2020/01/30/roboskide-veli-encu-ve-uc-kisiye-hapis-cezasi/#respond Thu, 30 Jan 2020 15:34:30 +0000 https://meydan.org/?p=54036 Roboski Katliamı’nda kardeşi ve birçok yakınını kaybeden Veli Encu ile Kumçatı Belediye Eski Eş Başkanı Mehmet Demir’in de aralarında bulunduğu 5 kişinin yargılandığı davada, 4 kişiye toplam 25 yıl ceza verildi. Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde, 2011 yılında savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 34 kişinin yaşamını yitirdiği katliamda kardeşini ve birçok yakınını kaybeden Veli Encu, […]

The post Roboski’de Veli Encu ve Üç Kişiye Hapis Cezası appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Roboski Katliamı’nda kardeşi ve birçok yakınını kaybeden Veli Encu ile Kumçatı Belediye Eski Eş Başkanı Mehmet Demir’in de aralarında bulunduğu 5 kişinin yargılandığı davada, 4 kişiye toplam 25 yıl ceza verildi.

Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde, 2011 yılında savaş uçaklarının bombardımanı sonucu 34 kişinin yaşamını yitirdiği katliamda kardeşini ve birçok yakınını kaybeden Veli Encu, Kumçatı Belediyesinin Eski Eş Başkanı Mehmet Demir, Salih Kerçin, Mazlum Güzel ve Şehmus Kerçin’in tutuklu yargılandıkları davanın karar duruşması, Şırnak 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Duruşmaya avukatlar ve her tutuklunun 3 yakını dışında kimse alınmadı.

4 KİŞİYE HAPİS VERİLDİ

Açıklanan kararda Salih Kerçin hakkında beraat, Kumçatı Belediye Eski Başkanı Mehmet Demir ve Mazlum Güzel’in “terör örgütü üyeliği” iddiasıyla 7 yıl 6 ay, Veli Encu ve Şehmuz Kerçin hakkında “terör örgütü içerisindeki hiyerarşi yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” iddiasıyla 5’er yıl hapis cezası verildi.

Mahkeme 4 kişinin tutukluluğunun da devamı yönünde karar verdi.

The post Roboski’de Veli Encu ve Üç Kişiye Hapis Cezası appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/01/30/roboskide-veli-encu-ve-uc-kisiye-hapis-cezasi/feed/ 0
10 Ekim Ankara Katliamı Anıtı İçin Yarışma Düzenleniyor https://meydan1.org/2019/11/23/10-ekim-ankara-katliami-aniti-icin-yarisma-duzenleniyor/ https://meydan1.org/2019/11/23/10-ekim-ankara-katliami-aniti-icin-yarisma-duzenleniyor/#respond Sat, 23 Nov 2019 18:32:39 +0000 https://meydan.org/?p=51898 Ankara’da 10 Ekim 2015’te katliamın gerçekleştiği yerin anıt meydan haline dönüştürülmesi için DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu), KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu), TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) ve TTB’nin (Türk Tabipleri Birliği) ve 10 Ekim-Der tarafından düzenlenen “Emek, Barış, Demokrasi Anıt Meydanı ve Anma Yeri Uluslararası Fikir ve Tasarım Projesi Yarışması” başladı. Kazananlarının […]

The post 10 Ekim Ankara Katliamı Anıtı İçin Yarışma Düzenleniyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Ankara’da 10 Ekim 2015’te katliamın gerçekleştiği yerin anıt meydan haline dönüştürülmesi için DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu), KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu), TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) ve TTB’nin (Türk Tabipleri Birliği) ve 10 Ekim-Der tarafından düzenlenen “Emek, Barış, Demokrasi Anıt Meydanı ve Anma Yeri Uluslararası Fikir ve Tasarım Projesi Yarışması” başladı.

Kazananlarının 14 Mart 2020 tarihinde açıklanması planlanıyor.

Yapılan açıklamada yarışmanın amacı “10 Ekim Ankara Katliamı’nın toplumsal düzlemde unutulmamasını sağlamayı; hayatını kaybetmiş ve hayatta kalan bireylerin anısını onurlandırmayı; hafızayı mekânda ve gündelik yaşamda yeniden üretmeyi amaçlamaktadır. Ankara Garı ve meydanının kuşaklar boyunca ortak değerlerimiz olan emek, barış ve demokrasiye adanarak yurttaşların bir araya geleceği bir kamusal mekân olarak yeniden üretimi hedeflenmektedir”  olarak açıklandı.

 

The post 10 Ekim Ankara Katliamı Anıtı İçin Yarışma Düzenleniyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/11/23/10-ekim-ankara-katliami-aniti-icin-yarisma-duzenleniyor/feed/ 0
21. YY Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: Birleşmiş Milletlerin Aklanma Örgütü Unicef – Selahattin Hantal https://meydan1.org/2019/06/19/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-birlesmis-milletlerin-aklanma-orgutu-unicef-selahattin-hantal/ https://meydan1.org/2019/06/19/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-birlesmis-milletlerin-aklanma-orgutu-unicef-selahattin-hantal/#respond Wed, 19 Jun 2019 17:49:26 +0000 https://test.meydan.org/2019/06/19/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-birlesmis-milletlerin-aklanma-orgutu-unicef-selahattin-hantal/ Büyük bir yıkım demek olan savaşlardan sonra hep “barışçıl” yeni bir dünya inşaa edilmek istendiğini görürüz. Fakat bunu yapmak isteyenler, savaşları da kendi çıkarlarına göre çıkaran aktörlerin kendileridir. Medeniyet tartışmalarının ayyuka çıktığı, modernizmin bilimle kutsanarak yüceltildiği yakın dönem tarihinde hiçbir büyük söylem savaş siyasetine çözüm bulamamıştır. Aksine bu söylemlerle savaşlar kutsanmıştır. Milliyetçilik, din, kimlik çatışmaları […]

The post 21. YY Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: Birleşmiş Milletlerin Aklanma Örgütü Unicef – Selahattin Hantal appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Büyük bir yıkım demek olan savaşlardan sonra hep “barışçıl” yeni bir dünya inşaa edilmek istendiğini görürüz. Fakat bunu yapmak isteyenler, savaşları da kendi çıkarlarına göre çıkaran aktörlerin kendileridir. Medeniyet tartışmalarının ayyuka çıktığı, modernizmin bilimle kutsanarak yüceltildiği yakın dönem tarihinde hiçbir büyük söylem savaş siyasetine çözüm bulamamıştır. Aksine bu söylemlerle savaşlar kutsanmıştır. Milliyetçilik, din, kimlik çatışmaları gibi kavramlardan beslenen savaş siyaseti; belki en çok bu kavramların hiçbirine ait olmadan dünyaya gelen çocukları etkilemiştir.

Çocuklar hem içine düştükleri savaş travmasını yaşamakta hem büyümekte oldukları her an tahrip olan yaşam alanlarında savaşın gerçekliğine, sosyal ve ekonomik adaletsizliklere maruz kalmaktadırlar. Yetişkinlerin mahvetmekte olduğu dünyada geleceklerinin muğlak olduğu günler yaşamaktadırlar. Beslenme, barınma ve temel beceri gelişimi gibi durumlardan mahrum kalmaktadırlar.

Günümüzde uluslararası üst bir örgüt olarak varlığını sürdüren Birleşmiş Milletler ve bünyesinde bulunan sosyal ve ekonomik organlar, görünürde çeşitli alanlarda çalışmalar yaparak uluslararası barışın ve yardımlaşmanın tesis edilmesi amacını taşımaktadır. Bu durum çok da şaşırtıcı değildir çünkü bu yapılara küresel yıkımın aktörleri tarafından yüksek miktarlarda fonlar sağlanmaktadır ve küresel barış söylemi, böylesine çelişkili dinamiklerin üzerine kurulmuştur.

Birleşmiş Milletler’e bağlı olarak çalışan yardım kuruluşlarının en önemlilerinden biri UNICEF’tir. UNICEF, diğer bir deyişle BM Çocuklara Yardım Fonu dünya üzerinde birçok devlette bürosu bulunan bir yardım kuruluşudur. Kötü koşullarda yaşamakta olan ve dünyanın farklı yerlerindeki yaşıtlarıyla benzer koşullara sahip olamayan çocukların yaşam standartlarının iyileştirilmesi iddiasıyla bağış kampanyaları düzenlemekte olan kuruluş, uzun vadede bu duruma sebep olan aktörlerin ifşa edilip onlara karşı tepki gösterilmesini engellemektedir. Bunda en büyük pay sahibi bağlı bulunduğu BM’nin açmazlarında boğulduğu devletler siyaseti ve keza UNICEF kurgusunun politik ve mali çelişkileridir.

Bu aktörlerin fütursuzluklarına hâlâ devam edebiliyor olmaları, BM’nin ve ona bağlı kuruluşların ne kadar geçersiz olduklarını ispatlar haldedir. Sömürü, ötekileştirme, ayrımcılık ve savaşlar BM ve ona bağlı kimi yardım kuruluşlarının varlığıyla beraber olumlanmaktadır. Yani çocukların yaşadıkları sorunların kökenini ortadan kaldırmadan yalnızca yardım etme algısı, bir anlamda yeni sömürüler ve yeni savaşlara zemin de oluşturmaktadır. Bugün, BM yalnızca olumsuz sonuçları onarmaya çalışarak göz boyamaktan öteye gidemiyor.

Küresel Barış Meselesinde Devlet Siyasetinin Yarattığı Çelişkiler

BM, devletlerin hükmettikleri alanların “meşru” kural koyucuları ve koruyucuları olduklarını kabul eder. Milletler Cemiyeti ve BM gibi devlet üstü yapılar barış için dünya ittifakını amaçladığını söylese de karar alma sürecinde, beş daimi üyenin (Fransa, İngiltere, Rusya, Çin ve Amerika Birleşik Devletleri) kararları veto hakkı bulunduğundan küresel bir ortaklığın kurulması oldukça zorlaşmakta ve hatta neredeyse imkansızlaşmaktadır. Bu sebepten ötürü üye devletler bu beş daimi devletin üstünlüğüne ve onların stratejilerine hizmet eder konumda kalmaktadırlar.

Milletler Cemiyeti’nden BM’ye Devlet Siyaseti Açmazları

Bugün dünya barışını sağlamaya çalıştığı iddiasına sahip BM’nin öncülüne baktığımızda karşımızda Milletler Cemiyeti’ni görmekteyiz. Milletler Cemiyeti 1. Dünya Savaşı’nın galip devletleri tarafından oluşturulan bir cemiyet iken BM’nin kuruluşu da benzer şekilde gerçekleşmiştir. 2. Dünya Savaşı’nın kazanan devletlerinin bir dizi konferansı sonucu BM ortaya çıkmıştır.

Milletler Cemiyeti misyonunu tamamlayamayan başarısız bir örgüttür. Zira temel hedeflerinin arasında dünya barışını sağlamak vardır. Fakat örgütün çalışır vaziyette olduğu dönemde 2. Dünya Savaşı’nın çıkması engellenememiştir.

Milletler Cemiyeti’nin muhatap olduğu devletler durmaksızın kendi egemenliklerindeki alanları müdafaa etmek yahut bayındır hale getirmek, hatta yeni alanlara hükmedebilmek için çıkarcı siyasetlerini sürdürmüşlerdir. Kurulan düzende her ülkenin yaklaşımının pragmatist bir boyutu vardır. “Daimi dost, daimi düşman yoktur” siyaseti hüküm sürmüştür. Neticede ise Milletler Cemiyeti misyonunu yerine getirememiştir ve 2. Dünya Savaşı’nın bittiği sırada yerini BM’ye bırakmıştır. Hukuki varlığı 1946’da son bulan cemiyetin malvarlığı ve arşivleri BM örgütüne aktarılmıştır.

BM: Dünya Siyasetindeki Etkisiz Eleman

BM, sistemini oluşturan 30’u aşkın kuruluş aracılığıyla 2. Dünya Savaşı sonrasında, dört ana amaç deklare etmiştir. Bunlar, uluslararası barış ve güvenliği korumak; devletler arasında dostça ilişkiler geliştirmek; uluslararası ekonomik, sosyal, kültürel, insani sorunların çözümünde işbirliği yapmak ve temel insan hak ve özgürlüklerine gerekli saygının gösterilmesini teşvik etmektir.

51 üye ile kurulan BM’nin şu sıralarda 200’e yakın üyesi bulunmaktadır. Bu da onun evrenselliği açısından yakaladığı en önemli avantajdır. Fakat yine de örgütün yaptırım gücü dünden bugüne yetersizdir. Etki edebildiği meseleler devletlerin yaşadıkları küçük çaptaki krizlerde görülmektedir. Ekonomik ve siyasal açıdan güçlü devletlerin aktör olduğu krizlerde etkisiz bir konumda kalınmaktadır.

Filistin ve İsrail Devleti

Filistinliler, İsrail Devleti’nin sıkıştırdığı bir kara parçasında büyük bir oranda İsrail’e ve diğer devletlere bağımlı bir halde yaşamaktadırlar. Filistin, İsrail işgalinden önce Birleşik Krallık tarafından yönetilmiş bir bölgedir. Birleşik Krallık manda rejimi çerçevesinde 1922 yılından 1947 yılına dek Filistin’de idari kontrolü elinde tutmuştur. Fakat bu dönemde dünya savaşı, katılan devletleri ekonomik açıdan zora sokmuştur. Birleşik Krallık da bu durumdan etkilenen devletler arasındadır. Bundan ötürü savaş döneminde ve sonrasında ada dışında etkisiz kalan devlet, yetkisini devretmek istemiştir. Nihayetinde 18 Şubat 1947’de Filistin’de devam eden yetkisini bırakıp meseleyi BM’nin hükmüne teslim etmiştir. Fakat o günden bugüne geçen zaman, Filistinliler’in İsrail’in baskısı altında yaşamaya zorlanması sonucundan başka bir şey getirmemiştir.

Bugün, Filistinliler tarihsel ve dinsel hısımları konumunda bulundukları yeni yapıya muhtaç halde yaşamaktadırlar. Kötü koşullar sebebiyle on binlerce Filistinli iş aramak için çeşitli yollarla İsrail’e ve başka coğrafyalara geçmiştir. Ek olarak, Filistin ekonomisi birçok unsur bakımından İsrail’e bağımlı haldedir. İsrail’in uyguladığı denetim yöntemleri iki taraf arasındaki adaletsizliği iyice derinleştirmektedir. 

Bosna Katliamı

BM’nin yakın dönemdeki bir başarısızlığı da Bosna Katliamı’nda görülmüştür. 20. yüzyılın sonlarında gerçekleşen Yugoslavya’nın dağılma sürecinde Sırplar ve Hırvatlar, Bosna Hersek’i işgal etmek için saldırılar düzenlemişlerdir. Bölgede yaşanan savaşta BM’nin bu tarz hadiselerde esasında ne kadar etkisiz bir kurum olduğu açıkça görülmüştür. 1992-1995 yılları arasında yaşanan savaşın doruk noktası 1993 yılında BM Güvenlik Konseyinin kararıyla Srebrenitsa’nın güvenli bölge olarak ilan edilmesiyle yaşanmıştır. Bu kararın amacı BM’nin güvencesiyle savaş ortamından yalıtılmış bir halde olan bu yerleşim yerinde insanların korunmak istenmesidir. Kararın ardından yapılan uygulamalardan biri, bölgedeki Müslümanlara ait olan silahların Barış Gücü tarafından güvenlik gerekçesiyle toplatılmasıdır. Bölge BM’nin var olduğu bir alan, yani savaş dışı bir yer olarak varlığını sürdürmüştür. Dolayısıyla dokunulmazdır. Fakat gerçekler bu şekilde gelişmemiştir. BM Koruma Gücü’nün koruması altında olan bu bölge Sırplar tarafından kuşatılıp saldırıya uğramıştır. 11 Temmuz 1995’te Sırp gücü güvenli bölgeyi işgal etmiştir. Enteresandır ki BM Koruma Gücü bölgeden çekilerek görevlerini yerine getirmemiştir. Srebrenitsalılar tüm dünyanın gözünün önünde ölüme terk edilmiştir. Yaşanan olaylarda 8 bin Bosnalı katledilmiştir.

Bir Savaş Sonrası Müdahale Aktörü Olarak BM ve UNICEF

BM’nin tarihsel arka planını, misyonunu ve başarısızlıklarını izah ettikten sonra örgütün bütçesine de ayrı bir bölüm açmak gerekmektedir. Zira bütçenin gerçekliği BM’nin içinde bulunduğu durumu tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir. Bu noktada BM’nin yalnızca uluslararası hukuki bir araç halinde çalışmalarını sürdürdüğü, savaş sonrasında kurulan düzenin -yazımızın başında bahsini ettiğimiz gibi- “kazananlar tarafından” kurulup idare ediliyor olduğu görülecektir.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) raporuna göre 2016’da dünyada toplam 1 trilyon 686 milyar dolar askeri harcama yapılırken; bunun üçte birinden fazlası, 611 milyar dolar ile ABD tarafından gerçekleştirilmiştir. ABD’yi sırasıyla; Çin, Rusya, Suudi Arabistan, Hindistan, Fransa, Japonya, Almanya ve Güney Kore takip etmektedir. BM’nin bütçesine bakıldığında uluslararası barışı sağlamaya yönelik çalışma yürüttüğü iddia edilen bir yapının askeri harcamalar karşısında büyük çaresizlik yaşadığı görülmektedir. Örgütün 2008-2009 bütçesi 4,17 milyar dolar iken, 2016-2017 yılı bütçesi 5,4 milyar dolardır. 2008-2009 yılı bütçesi ABD vatandaşlarının, bir yılda saksı bitkileri ve kesme çiçekler için harcadığı para miktarına eşittir. (Barış gücü bütçesi ise ayrıdır. 1 Haziran 2007 ile 30 Haziran 2008’e kadar olan süre için 6,8 milyar dolar olarak belirlenmiştir.) Şöyle bir gerçek vardır ki uluslararası askeri harcamaların yıllık tutarı BM sistemindeki tüm kuruluşların 65 yıllık bütçesine eşdeğerdir. Ayrıca BM’nin etkisizliğinden dem vuran ABD’nin yardımlarını azaltacağını haber etmesi de akıllarda yer eden bir başka meseledir. ABD, BM’nin uluslararası siyasete ne türden bir etkisinin olduğunu bildiğinden yardım için ayırdığı parayı azaltma tehdidini rahatça yapabilmektedir. ABD, yakın dönemde yapılan Kudüs oylamasında aleyhine çıkan karar sonrasında da benzer bir açıklama ile gündeme gelmiştir. Ayrıca ABD, uluslararası barışı bu derece tehdit ettiği siyaset arenasında UNICEF’e de oldukça yüklü bağışlar yapmaktadır. Sadece 2002 yılında 282 milyon dolar bağış yapıldığını biliyoruz. Enteresandır ki ABD, 2003 yılının mart ayında Irak işgalini başlatmıştır. Çocukların hayat şartlarını “önemseyen” ve UNICEF’i destekleyen ABD’nin, Orta Doğu’daki çocukları bu durumdan ayrı tuttuğu görülmektedir. Ayrıca Irak’ta yüz binlerce sivilin ölümüne sebep olan ABD’nin “Şok ve Dehşet Operasyonu” olarak bilinen saldırıları dünya televizyonlarından canlı olarak yayınlanmıştır. Ne BM ne herhangi bir siyasi aktör bu vahşeti engelleyebilmiştir.

UNICEF sadece ABD’den destek alan bir kuruluş değildir. Gelirinin büyük bir kısmını devletlerden; kalan kısmını ise birtakım şirketlerden, kuruluşlardan, bankalardan ve bağışçılardan elde etmektedir. Destekçilerinin arasında ING Bank, Barclays, P&G, Marks&Spencer, IKEA, Sony gibi şirketler vardır. Ayrıca UNICEF’in şu anki başkanı Henrietta Fore’un, önceki kariyerinde Exxon Mobil’in yönetici kadrosunda yer aldığını belirtmek gerekir. Exxon Mobil, sera gazı salınımında en büyük rolü oynayan enerji şirketlerinden biridir.

UNICEF’in milyon dolarlık bütçelerinin başındaki yöneticiler uluslararası şirketlerden gelip tekrar şirketlere giderler. Örneğin önceki başkanlardan Ann Veneman, anne sütünü engelleyecek ürünleri pazarladığı için 1977’den beri boykot edilen Nestle şirketinin yönetim kuruluna girmiştir. Nestle 1990’lardan beri Güney Afrika’da milyonlarca çocuk işçinin çalıştığı kakao çiftliklerinden alım yapmış ve hala yapmaya devam etmektedir, hatta buradaki insan tacirleriyle işbirliği nedeniyle dava edilmiştir.

Şurası bir gerçekliktir ki devletlerin “meşru” kural koyucu olarak var oldukları egemenlik alanlarında bulunan yoksul ve ezilen çocuklara destek, UNICEF tarafından sağlanmaktadır. Bu durumun bir yardım kuruluşu aracılığıyla yerine getirilmesi sağlanarak esas aktörün kimler oldukları gizlenmektedir. Ayrıca insanları bağışçı statüsünde kendine bağlayan UNICEF diğer açıdan bu insanların süregelen adaletsizliklere karşı iyi niyetlerini teslim ettikleri mücadeleci (!) bir kuruluş olarak var olmaktadır. Fakat UNICEF sistemin açmazlarına karşı mücadeleci olmaktan ziyade, sistemin onarıcısı konumundadır. Gelgelelim geniş bağlamda UNICEF’in var olan düzene karşı oluşacak tepkileri absorbe ettiği de inkar edilemeyecek bir gerçekliktir. Bu hem kendisini fonlamakta olan devletleri rahatsız edemeyecek yöndeki bağımlılığından hem protesto potansiyelini oluşturan insanların iradesini bu kuruluşa teslim etmesinden yükselen bir gerçekliktir.

Sonuç

BM 70 yıldır hâlâ dünya barışını sağlayamamasını üye devletlerin alınan kararlara uymamalarına olduğu kadar örgütün ekonomik kaynaklarının yetersizliğine de bağlamaktadır. Böylelikle örgüte daha çok katkı verilmesi gerektiğini vurgulayan yetkililer, BM’nin varlığının devam etmesi gerektiğini savunuyorlar. Onlara göre böylesi bir örgüte her zaman ihtiyaç olacaktır.

Savaşların yarattığı tahribatların onarılması iddiasıyla oluşturulan çatı örgütlerinin ve onlara bağlı yardım kuruluşlarının başarılı olamadıkları ortada. Aslında başarılı olmaları da beklenemez. Zira bu örgütü oluşturan devletlerin tutumları birbiriyle çelişiktir. Her devlet, küresel çapta dünyayı ilgilendiren herhangi bir meselede önceliği dünyanın tümüne göre değil, kendi politik, ekonomik ve çoğunlukla da askeri çıkarlarına göre belirlemekte ve ona göre hareket etmektedir. Dolayısıyla şurası açık görünmektedir ki uluslararası barışın sağlanması, varolan devletli sistem değişmeden mümkün değildir.

UNICEF-Logo.jpg

Selahattin Hantal

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 50. sayısında yayınlanmıştır.

The post 21. YY Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: Birleşmiş Milletlerin Aklanma Örgütü Unicef – Selahattin Hantal appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/06/19/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-birlesmis-milletlerin-aklanma-orgutu-unicef-selahattin-hantal/feed/ 0
Sovyetlerin Yoldaşı, AKP’nin Dedesi, CHP’nin Değeri Topal Osman: Kahraman Değil Katil – Furkan Çelik https://meydan1.org/2019/06/12/sovyetlerin-yoldasi-akpnin-dedesi-chpnin-degeri-topal-osman-kahraman-degil-katil-furkan-celik/ https://meydan1.org/2019/06/12/sovyetlerin-yoldasi-akpnin-dedesi-chpnin-degeri-topal-osman-kahraman-degil-katil-furkan-celik/#respond Wed, 12 Jun 2019 13:56:19 +0000 https://test.meydan.org/2019/06/12/sovyetlerin-yoldasi-akpnin-dedesi-chpnin-degeri-topal-osman-kahraman-degil-katil-furkan-celik/ Geçtiğimiz günlerde AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli: “Topal Osman Ağa’nın Kurtuluş Savaşı döneminde Pontuslulara karşı, bu bölgeyi Pontuslulaştırmak isteyenlere karşı verdiği mücadelenin bir benzeriyle şu anda yine biz torunları tarafından bu mücadelenin verilmesiyle karşı karşıyayız.” açıklamasında bulunmuştur. Bu açıklamanın sonrasında birçok demokratın AKP’li vekile tepki gösterdiği günlerde CHP’li İmamoğlu da bu konuda belki de […]

The post Sovyetlerin Yoldaşı, AKP’nin Dedesi, CHP’nin Değeri Topal Osman: Kahraman Değil Katil – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Geçtiğimiz günlerde AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli: “Topal Osman Ağa’nın Kurtuluş Savaşı döneminde Pontuslulara karşı, bu bölgeyi Pontuslulaştırmak isteyenlere karşı verdiği mücadelenin bir benzeriyle şu anda yine biz torunları tarafından bu mücadelenin verilmesiyle karşı karşıyayız.” açıklamasında bulunmuştur.
Bu açıklamanın sonrasında birçok demokratın AKP’li vekile tepki gösterdiği günlerde CHP’li İmamoğlu da bu konuda belki de geri kalmamak adına bir açıklama yapar: “Bir de bağlı olduğum değerler var. Türkiye’nin o güzelim Misak-ı Milli sınırlarına, komutanlarına, askerlerine, benim dedeme, sizlerin dedelerine, Topal Osman’a, bayrağına, havasına, suyuna, doğasına, bu ülkenin kuruluş değerlerine, Cumhuriyet’e, demokrasiye, çocuklarımızın dünden bugüne gelip, yarınlara ulaşmasının yolunu açan, bu ülkenin tek lideri Mustafa Kemal Atatürk’e bağlıyım.”

Kimdi Bu Topal Osman?

1883 doğumlu çete reisi Topal Osman’ın ilk icraati Giresun Hapishanesi’ni basarak 150 mahkumu kendi çetesine girmek koşulu ile kaçırmasıdır. Aynı Topal Osman 1915 Ermeni Soykırımı sırasında Teşkilat-ı Mahsusa’ya bağlı olarak Artvin bölgesinde Ermenileri katletmiş, sürgün yollarındaki Ermenilerin paralarına el koymuştur. 1921’de devletin gerçekleştirdiği Koçgiri Katliamı’nda da yer alan Topal Osman, Kürtçe ağıtlara “ocak yıkan” olarak geçmiştir: “Ölülerimizi kapımıza kilit yaptılar/ Kapımızı açılmaz hale getirdiler/ Ocağımızı söndürdüler/ Ocak söndürendir/ Topal Osman”
Mustafa Kemal’in 1919’da Samsun’a ayak bastığında görüştüğü ilk kişilerden biri olan Topal Osman bu görüşme sonrasında Karadeniz’de Pontusluları katletmeye başlamıştır. Öyle ki Mustafa Kemal ile arasındaki bir konuşmada Topal Osman “Siz hiç merak etmeyin Paşam. Bu Pontus Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki hepsi mağaralarda eşek arısı gibi boğulacak.”(1) der.
Topal Osman Rum evlerini basarak insanları -mezarlarını bile kendilerine kazdırıp- diri diri gömmek, vapur kazanlarında kömür yerine canlı insan yakmak gibi zulüm ve işkenceler gerçekleştirir. Tabi bunları yaparken de Rumların mülklerine ve paralarına “ganimet” olarak el koyar. 1921’de Lazistan vekili Osman Bey, Mustafa Kemal’e bir telgraf gönderir: “Bu cahil adamın şimdiye kadar Giresun’da yapmadığı rezillik kalmadı. Rumlardan ve ahaliden aldığı yüz binlerce liranın hesabını kimse soramıyor. Şimdi eşkiyalığını Trabzon limanı çevresinde yapmaya başlıyor ki… bu halin devamı pek çok çirkin olaya sebebiyet verecektir.”(2) Topal Osman hakkında bunun gibi yüzlerce şikayet mektubu olsa da Topal Osman “birileri” tarafından korunur ve hakkında hiçbir işlem başlatılmaz.
Mustafa Kemal’in kuracağı Türk devleti için Karadeniz’i Pontuslulardan “temizleme” emrini yerine getiren Topal Osman’a hala ihtiyaç duyulmaktadır. Topal Osman yaptığı katliamlar sonrasında yeni kurulan Ankara meclisinde Mustafa Kemal’e muhalefet eden vekilleri de tehdit ederek muhalefeti sindirme işini sürdürür. 1. Meclis’teki Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey Mustafa Kemal’e muhalefet ettiği için Topal Osman tarafından öldürülür. Olayın mecliste büyük ses getirmesi üzerine Mustafa Kemal, Topal Osman hakkında ölüm kararı çıkmasına müsaade etmek zorunda kalır. Bu kararı duyan Topal Osman Çankaya Köşkü’nü çetesiyle beraber basarak Mustafa Kemal’den hesap sormak ister. Fakat Mustafa Kemal çarşaf giydirilerek(3) çocuk ve kadınlarla köşkten kaçırılır. Sonrasında Topal Osman köşke girdiğinde Mustafa Kemal’i bulamaz. Yeni kurulan muhafız birliği tarafından 1 Nisan 1923 gecesi Papazın Bağı’ndaki evinde kıstırılan Topal Osman ve adamları yakalanır. Topal Osman kafası kesilerek öldürülür, Çankaya yakınlarına gömülür. Fakat meclis, Topal Osman hakkında yakalanıp asılması yönünde karar vermiştir. Bu yüzden Topal Osman mezarından çıkartılır, Ankara’da Ulus Meydanı’nda başsız cesediyle ayağından asılır, cesedi 3 gün sonra Giresun’a gönderilir.

Sovyetlerin Yoldaşı Topal Osman

Canikli’nin ve İmamoğlu’nun açıklamalarıyla gündemleşen Topal Osman elbette solcuların olumlayabileceği bir karakter değildi. Bu sebeple birçok sosyalist, destek verme konusunda birleştikleri adayın, İmamoğlu’nun yukarıdaki açıklamasına tepki göstermişti. Ancak çoğu sosyalist SSCB’nin “yoldaş Topal Osman’ından” habersizdir ya da görmezden gelir. Öyle ki SSCB komutanı Lebedev şöyle seslenir çete reisi Topal Osman’a “Karadeniz Kıyısı Türk Kuvvetleri Başkomutanı Yoldaş Osman Ağa’ya; Saygıdeğer Yoldaşım! Hem Türk hem de Rus Bağımsız Cumhuriyetleri’nin çıkarlarının bekçiliğini yapan Türk misyonunun temsilcileriyle doğrudan temas kurarak, önemli ulusal sorunların çözümü için alınan kararlar doğrultusunda her türlü yardımı gösteriyorum… 28 Eylül 1920”(4) Bunun gibi birçok mektuplaşmayla Rusya ile Karadeniz kıyıları arasında gidip gelen gemiler silahtan, kıyafete birçok mühimmat taşır Topal Osman’ın Çetesine.
6 Mart 1921 tarihli Moskova Anlaşması’ndan sonraki bir yılda toplamda Sovyet Rusya, Ankara Hükümeti’ne karşılıksız olarak 39.275 tüfek, 327 makineli tüfek, 54 top, 62.986.000 tüfek mermisi, 147.079 top mermisi, 1.000 atımlık top barutu, 4.000 el bombası, 4.000 şarapnel mermisi, 1.500 kılıç, 20 bin gaz maskesi ve 10 milyon altın ruble yardım göndermişti. Sovyetlerin Türkiye devletine gönderdiği bu mühimmat yardımlarıyla 1922 yılına kadar süren Pontus Rum soykırımı Topal Osman aracılığı ile gerçekleştirilmiştir.
Tarihte devletler her zaman kendi “ilerici” çıkarları için halkların direnişlerini bastırmak noktasında hemfikir olmuşlardır. Bunun için halkları katleden çetelerle yaptıkları işbirlikleri kendi kanlı tarihlerinin ufak bir parçasıdır. Günümüzde hala bu kanlı tarihlere methiyeler düzülmektedir. Kendisine muhalif diyenlerin nerede durduğu bu açıdan çok mühimdir.

Kaynakça

1-Kutsal İsyan 2. cilt – Hasan İzzettin Dinamo

2-Hür, Ayşe, 2006, Çağımızın Bir (Başka) Kahramanı: Topal Osman, Birikim, 

3-Latife Hanım, İpek Çalışlar, Doğan Kitap

4-Tamer Çilingir – Pontos Gerçeği 

Furkan Çelik 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 50. sayısında yayınlanmıştır. 

The post Sovyetlerin Yoldaşı, AKP’nin Dedesi, CHP’nin Değeri Topal Osman: Kahraman Değil Katil – Furkan Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/06/12/sovyetlerin-yoldasi-akpnin-dedesi-chpnin-degeri-topal-osman-kahraman-degil-katil-furkan-celik/feed/ 0
Ōtautahi/Christchurch Trajedisinden Yansıyanlar https://meydan1.org/2019/04/15/otautahi-christchurch-trajedisinden-yansiyanlar/ https://meydan1.org/2019/04/15/otautahi-christchurch-trajedisinden-yansiyanlar/#respond Mon, 15 Apr 2019 10:20:21 +0000 https://test.meydan.org/2019/04/15/otautahi-christchurch-trajedisinden-yansiyanlar/ Yeni Zelanda’daki iki cami, dört adet ateşli silah taşıyan bir “beyaz üstünlükçü” tarafından saldırıya uğrayalı bir haftayı biraz geçti. 50 kişi öldü, 50 kişi de yaralandı. Saldırgan internette canlı yayın yaptı ve bu video hızla paylaşıldı. Ayrıca kendi düşünce yapısı ve yaptıklarını neden yaptığı konusunda ipuçları veren 78 sayfalık bir bildiri yayınladı. O zamandan beri […]

The post Ōtautahi/Christchurch Trajedisinden Yansıyanlar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Anarşist Aotearoa İşçi Dayanışma Hareketi’nin 15 Mart’ta Yeni Zelanda’da yaşanan ırkçı katliam üzerine bildirisini yayımlıyoruz.

Yeni Zelanda’daki iki cami, dört adet ateşli silah taşıyan bir “beyaz üstünlükçü” tarafından saldırıya uğrayalı bir haftayı biraz geçti. 50 kişi öldü, 50 kişi de yaralandı. Saldırgan internette canlı yayın yaptı ve bu video hızla paylaşıldı. Ayrıca kendi düşünce yapısı ve yaptıklarını neden yaptığı konusunda ipuçları veren 78 sayfalık bir bildiri yayınladı.

O zamandan beri Yeni Zelanda’nın sömürgeci geçmişi, Yeni Zelanda toplumundaki aşırı sağ gruplar ve ırkçılığın varlığı hakkında pek çok tartışma yapıldı ama bu olayın ne olduğunu ve nedenini gerçekten açıklayamıyor.

Irkçılık ve beyaz üstünlüğü oluşumunu gerçekten anlamak için, içinde yaşadığımız sistemin, kapitalizmin kendi çıkarları doğrultusunda işçileri kontrol etmek ve bölmek için ırkçılığı nasıl kullandığının anlaşılması gerekir. Irkçı baskıdan kimin yararlandığına dair de dikkatli bir analiz gerekir. Son faşist saldırıları kolayca “olağandışı bir şey” olarak veya ‘şeytani’ bir bireyin eylemi olarak etiketlemek yeterli değildir.

Kapitalizm ırkçılıkla iç içedir. Irkçılık fikir olarak, sömürgeciliği ve köleliği meşrulaştırmak için geliştirildi ve kullanıldı. Bir ayrımcılık ve baskı biçimi olarak yüksek düzeyde sömürü yaratmak ve bunu meşrulaştırmak için kullanıldı ve kapitalizmin gelişiminde önemli bir faktör oldu. İmparatorlukların ve köleliğin, ırkçı yapılarının bitmesi ırkçılığı tarihe gömmedi.

Irkçılık hem fikir olarak hem de uygulamada sürerken iki önemli işleviyle kapitalizme hizmet ediyor. Birincisi, kapitalistlerin göçmenler ve azınlıklar gibi ucuz, örgütsüz ve son derece sömürülebilir emek kaynaklarını kullanmasına olanak veriyor. İkincisi, ırkçılık işçi sınıfının ülke bağlamında genellikle göçmenleri ve mültecileri “iş ve konutları alan” günah keçisi olarak göstererek, uluslararası bağlamda ulus-devlet imajını yüceltip diğer ulusların işçilerine göre bir üstünlük duygusu yaratarak bölünmesine; aynı ırkın ya da ulusun işçi ve kapitalistleri arasında -gerçekte hiçbir ortak yanları olmasa da- ortak çıkar görüntüsü yaratarak kapitalist egemen sınıfın işçi sınıfını bölmesine ve yönetmesine olanak sağlar.

Bu fikirlere karşı mücadele etmemiz gerektiğini söylemeye gerek yok. Irkçılık hiç bir işçiye fayda sağlamaz. Doğrudan ırkçılıkla ezilmeyen işçiler bile işçi sınıfı bölündüğü için ırkçılık yüzünden kaybediyorlar.

Buna rağmen işçi sınıfının çoğu fikirler üzerindeki kapitalist kontrol nedeniyle ırkçılığı sıklıkla destekler. Kapitalistler sadece güç aracılığıyla değil, aynı zamanda kapitalist bir dünya görüşünü teşvik ederek yönetirler. İşçi sınıfını eğitim sistemi, medya ve edebiyat aracılığıyla ulusal ve ırksal üstünlük fikirleriyle ve gururuyla beslerler. Bu propagandanın yaşam boyunca damla damla verilmesinin etkisi azımsanamaz.

Bir diğer etmen de işçi sınıfının maddi koşullarıdır. Yoksulluk insanları bir başkasından üstün olmaktan gurur duyma fikirlerine açık bırakır. İşçi sınıfı sınırlı olan iş, ev ve diğer ihtiyaçlar için rekabetin içinde sıkışmış durumda ve herhangi bir ayrıcalıktan faydalanma olanağını gördüğün anda ondan faydalanırsın.

Beyaz işçi sınıfının çoğu üyesi, teknolojiyle yok olan işler, işlerin süreksiz hale gelmesi, ücretlerin azalması nedeniyle bir zamanlar doğal karşıladıkları güvenceleri kaybettiler. Beyaz üstünlüğünün hortlaması, beyazların daha önce kapitalizmin ve ırkçılığın onları muaf tuttuğu şartlara düşme endişesini temsil ediyor.

Eğer iddia ettiğimiz gibi ırkçı baskı ve ideoloji koşullarını sürekli olarak üreten kapitalizm ise, ırkçılığa karşı mücadele ancak kapitalist sistemi devirerek tutarlı bir şekilde gerçekleştirilebilir. Bu, ırkçılığa karşı mücadelenin devrim sonrasına kadar ertelenmesini savunmak değildir. Sadece birleşik bir işçi sınıfının ırkçılığı ve kapitalizmi yenebileceğini, bunun da sadece her türlü baskı ve önyargıya karşı çıkarak, işçi sınıfının tüm üyelerinin desteğini kazanmak temelinde inşa edilebileceğini savunuyoruz.

Saldırı silahlarını yasaklamak, internet sağlayıcılardan belirli sitelere erişimi engellemesini istemek, casuslardan sağda casusluk talep etmek ırkçılığa son vermeyecek. Çözüm için, sıklıkla saldırının temellerinin atılmasına yardımcı olan siyasetçilere yönelmek de. Bu, Yeni Zelanda halklarının işi olmalıdır.

Irkçılık karşıtlığı, tüm anarşistlerin faaliyetlerinde ön planda tutulmalıdır. Bu, yalnızca her zaman her baskıya karşı çıktığımız için değil, aynı zamanda ne ırkçılığı ne de kapitalizmi işçi sınıfını birleştirmeksizin yok edemeyeceğimiz için önemlidir. Yaratmamız gereken dünya, sınıflandırma olmayan, “beyazlığın” ve kapitalizmin olmadığı bir dünya.

Beyaz üyelere kendi topluluklarında ve işyerlerinde beyaz kimlik siyasetinin tehlikeleri açıklanmalıdır. “Belki de çok fazla göç var” ya da “müslümanlar farklı” diyenlere meydan okumalıyız. Politikacıların ve medya yorumcularının politik puan kazanmak için, platformlarını kullanarak müslümanları ve göçmenleri istismar etmelerini durdurmamız gerekiyor. Aşırı sağ, bu tür eylemler olmadığı sürece, kendilerini insanların aradığı alternatif ve çevrelerindeki değişen dünyaya verilen cevap gibi sundukları için, beyaz işçi sınıfı arasında zemin bulmaya devam edecektir.

Herhangi bir istisna olmaksızın, toplumda her türlü faşist örgütlenmeyle mücadele etmek durumundayız. Faşistler örgütlenmekte özgür hissettiklerinde söylemleri normalleşir ve taraftarlar bundan güç ve güven kazanabilirler. Dahası, faşist örgütleme, günah keçisi yaptıkları insanların yaşamları için bir tehdittir. Konuşma özgürlüğü argümanlarından etkilenmeyin, bu insanlar tartışmakla ilgilenmiyor, fikirlerinin doğruluğuna zaten ikna olmuşlar ve sadece güç istiyorlar.

Bununla birlikte, ırkçılık karşıtlığının ırkçılıkla tek başına mücadele edemeyeceği her zaman hatırlanmalıdır. Kapitalizmle mücadele ile ırkçılıkla mücadele aynı madalyonun iki tarafıdır. Hiçbiri diğeri olmadan başarılı olamaz. Sağ, hoşnutsuzluğa alternatif bir vizyon sunmada başarılı oldu, biz de aynı şeyi yapmalıyız ve daha iyi yapmamız gerekiyor, çünkü ne de olsa, her şey dâhil eşitlikçi bir gelecek vizyonumuz daha çok ümit veriyor.

Üzerinde düşünülmesi gereken bir şey daha silahlı saldırıdan beri “bu biz değiliz” ağlaşması, ancak bu bizin Yeni Zelanda’nın tüm insanlarını kapsayan bir “biz” olmadığını hatırlamak zorundayız. Bu ülke, dünyadaki her ülke gibi, çatışan sınıf çıkarları ile karşıt sınıflardan oluşan, sınıflara bölünmüş bir toplumdur ve bu sınıflardan sadece biri yönetiyor, o da kapitalist sınıf. Jacinda Ardern’in temsil ettiği sınıf da budur ve başbakana yapılan tüm övgüler içinde bunun hatırlanması gerekir. Sömürülen işçiler olarak bizi temsil eden ortak değerleri arayabilirken, tepki olarak Yeni Zelanda halkının bir araya gelmiş olması iç açıcı olmuşsa da, yönetici sınıf ile bizim aramızda hiçbir ortak değer yoktur. Trajediyi ele alma biçimine rağmen Jacinda Ardern, yönetici sınıfın ve bu saldırıyı gerçekleştiren beyaz üstünlükçüye önderlik eden kurumların bir temsilcisi olarak çözüm değil, sorunun bir parçasıdır.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 49. sayısında yayınlanmıştır.

Çeviri: Betül Taylan

The post Ōtautahi/Christchurch Trajedisinden Yansıyanlar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/04/15/otautahi-christchurch-trajedisinden-yansiyanlar/feed/ 0