Kawa – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Tue, 26 Apr 2016 08:04:53 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 “Piroz be!” – Serhat Budak https://meydan1.org/2016/04/26/piroz-be-serhat-budak/ https://meydan1.org/2016/04/26/piroz-be-serhat-budak/#respond Tue, 26 Apr 2016 08:04:53 +0000 https://test.meydan.org/2016/04/26/piroz-be-serhat-budak/ Bir yıl önce, 21 Mart’ta, Amed’de Newroz alanını dolduran yüzbinlere okunan mesajda “silahla yürütülen mücadelenin sürdürülemez bir aşamaya geldiği” vurgulanıyordu; Türkçe ve Kürtçe olarak okunan bu mesajın ulaştığı herkese “demokratik ortak evi inşa etme” çağrısı yapılıyordu. Aradan geçen bu bir yıllık sürede, sözü edilen bu ortak ev inşa edilemediği gibi, var olan evler, sokaklar ve […]

The post “Piroz be!” – Serhat Budak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Amed Newrozu - 2016 Amed Newrozu – 2016

Bir yıl önce, 21 Mart’ta, Amed’de Newroz alanını dolduran yüzbinlere okunan mesajda “silahla yürütülen mücadelenin sürdürülemez bir aşamaya geldiği” vurgulanıyordu; Türkçe ve Kürtçe olarak okunan bu mesajın ulaştığı herkese “demokratik ortak evi inşa etme” çağrısı yapılıyordu.

Aradan geçen bu bir yıllık sürede, sözü edilen bu ortak ev inşa edilemediği gibi, var olan evler, sokaklar ve mahalleler de birçok kentte yerle bir ediliyordu. Üstelik devletin kanallarından bile canlı olarak yayınlanan bir önceki Newroz’un aksine, bu yıl Newroz bir çok kentte engelleniyor, yasaklanıyor, tüm zorluklara karşı alanlara çıkanlara ise bazen gerçek mermilerle saldırılıyordu.

Gerçekten de, son aylarda ardı ardına patlayan bombalar, Newroz alanlarına yönelik engellemenin de bahanesi yapılınca, devlet tarafından yasaklanmayan Amed Newrozu, alanda provokasyon yapılacağına dair bir dizi kuşkuyu da beraberinde getirdi.

Zaten kimi yerlerde aylardır süren sokağa çıkma yasaklarını, askeri operasyonları, katliamları değerlendirince; sürecin, barışa değil savaşa doğru daha da derinleşerek gittiği görülüyor. Başbakan’ın “bütün bunlar kamu düzenini sağlamak için” söylemi Sırrı Süreyya Önder tarafından “Kürt evine giremiyor, Türk evinden çıkamıyor, alın size kamu düzeni” diye yanıtlanıyor. Ama kimi zaman dokunulmazlık, kimi zaman başkanlık tartışmaları arasından savaş hala can almaya devam ediyor.

Sur’da operasyonların bitirildiği açıklandı, ama birçok mahallede sokağa çıkmak hala yasak. Yıkılan yerlerin yerine yapılacak binalar konuşulurken, diğer yandan, önce Şırnak ve Silopi, ardından bu kez de Nusaybin ve Yüksekova’dan ölüm haberleri geliyor.

Belli ki devletin eğişen stratejisi gereği, daha önce topluca yürütmeyi denediği operasyonlar, bu kez belli yerleşimler odaklanılarak sırayla sürdürülüyor. Diğer yandan da, Kandil’den işaret edilen ve baharla birlikte başlayacağı düşünülen hareketlenme bekleniyor.

Elbette, bunlar bizim bildiklerimiz üzerinden söyleyebileceklerimiz. Ama madem söze Newroz’la başladık, gene onunla bitirelim: Newroz ateşinin hatırlattığı ve asla unutturmadığı bir şey de var ki, zalim efendilere, Dehaklara karşı başkaldıran, karşı çıkan Kawa’lar hep olmuştu, hep olacak.

Piroz be!

Serhat Budak

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 33. sayısında yayımlanmıştır.

 

The post “Piroz be!” – Serhat Budak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2016/04/26/piroz-be-serhat-budak/feed/ 0
Em Hemû Kawane Li Dijî Dehaqan https://meydan1.org/2015/04/17/em-hemu-kawane-li-diji-dehaqan/ https://meydan1.org/2015/04/17/em-hemu-kawane-li-diji-dehaqan/#respond Fri, 17 Apr 2015 20:11:14 +0000 https://test.meydan.org/2015/04/17/em-hemu-kawane-li-diji-dehaqan/ Kawa’lardan günümüze isyan ateşleriyle, özgürlük halaylarıyla, halkların dayanışma ruhuyla süren Newroz; bu yıl da coğrafyanın dört bir yanında zalim Dehak’lara karşı kırktan fazla ilde, birçok ilçe ve mahallede meydanları dolduran halkların coşkusuyla kutlandı. Bu haber Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.

The post Em Hemû Kawane Li Dijî Dehaqan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kawa’lardan günümüze isyan ateşleriyle, özgürlük halaylarıyla, halkların dayanışma ruhuyla süren Newroz; bu yıl da coğrafyanın dört bir yanında zalim Dehak’lara karşı kırktan fazla ilde, birçok ilçe ve mahallede meydanları dolduran halkların coşkusuyla kutlandı.

İSTANBUL

İstanbul2

 

Halkların Newrozu, İstanbul’da 21 Mart akşamı Kadıköy rıhtımda, 22 Mart sabahı Kazlıçeşme’de isyanın coşkusuyla kutlandı. Devrimci Anarşist Faaliyet, zalim Dehak’lara karşı isyanın ateşini büyütmek için kara bayraklarıyla, halaylarıyla, kuleleriyle, ateşleriyle alanları doldurdu.

 

Batman
Batman2
Newroz coşkusu alanlara sığmadı. Alanın yanındaki otogara taşıp orada halaylara devam eden halka, polis saldırdı.

YALOVA

yalova newroz 2

Newroz, Yalova’da da coşkuyla kutlandı. Devrimci Anarşistler, kara bayraklarıyla alandaydı.

 

AMED

Amed1

Amed’de Newroz büyük bir coşkuyla kutlandı. DAF, “Em Hemu Kawane Li Dijî Dehaqan” yazılı pankartıyla alandaydı.

DERSİM

Dersim

Halk, Sanat Sokağı’ndan Seyit Rıza Meydanı’na kadar davullu-zurnalı bir yürüyüş gerçekleştirdi ve Newroz’u coşkuyla kutladı.

ŞIRNAK

Şırnak1
Roboski’de Newroz, yakılan ateşlerin etrafında çekilen halaylarla, zılgıtlarla coşku içinde kutlandı.

HAKKARİ

Hakkari2

Newroz kutlamaları için halk, DBP il binası ve Hakkari Belediyesi önünden kutlama alanı olan Merzan toprak sahasına yürüdü.

 

KOCAELİ

Kocaeli2

Newroz kutlamaları, İzmit Perşembe Pazarı alanında binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşti.

 

ANKARA

Ankara1

Newroz Ankara’da da coşkuyla selamlandı. Taçanka, “Newrozun ateşi hücreleri yakacak, Baharın güneşi özgürlüğe doğacak” yazılı pankartıyla alandaydı.

ANTALYA

maki

MAKİ’li Devrimci Anarşistler “Em Hemu Kawane Li Dijî Dehaqan” yazılı pankartlarıyla, polise üstlerini aratmadan alana girdiler.

PARİS

Paris

Paris’te Newroz, Champigny Sur Marne Kentinde, Zazaca-Kürtçe-Türkçe müzikler eşliğinde halaylarla kutlandı.

BALIKESİR

Balıkesir1

Otonom Kara Kızıl’dan anarşistlerin de kara bayraklarıyla katıldığı Newroz coşkuyla kutlandı.

İZMİR

İzmir1

Dört yıl aradan sonra Newroz Gündoğdu Meydanı’nda coşkuyla kutlandı.

KONYA

Konya

Yılın ilk Newroz ateşi Konya’nın Cihanbeyli ilçesinde yakıldı.

SURUÇ

suruç newroz

Kobanê direnişinin başladığı günden zafere dek sınır nöbetlerinin tutulduğu Suruç’ta Newroz ateşi, Kobanê direnişinin rüzgarıyla harlandı. DAF’ın kara bayraklarıyla katılım gösterdiği Suruç’un Etmanek Köyü’ndeki Newroz’da, halkların sınırsızlık özlemi ön plandaydı.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.

The post Em Hemû Kawane Li Dijî Dehaqan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/04/17/em-hemu-kawane-li-diji-dehaqan/feed/ 0
“Li Dijî Dehaqan Serhildana Jinan” – Didem Deniz Erbak https://meydan1.org/2015/03/13/li-diji-dehaqan-serhildana-jinan-didem-deniz-erbak/ https://meydan1.org/2015/03/13/li-diji-dehaqan-serhildana-jinan-didem-deniz-erbak/#respond Fri, 13 Mar 2015 19:00:48 +0000 https://test.meydan.org/2015/03/13/li-diji-dehaqan-serhildana-jinan-didem-deniz-erbak/ Zalim Dehaklara karşı direnen Kawaların hikayesini çoğumuz biliriz. Bilenlerimiz bilmeyenlerimize anlatır. Direnen Kawaların hikayesi destan olur dilden dile. Yine de biz bir kez daha hatırlayalım Kawaların yaktığı Newroz ateşini.Bundan bin yıllar önce, Mezopotamya’da Dehak isimli zalim bir kral varmış. Dehak’ın bildiği tek şey kötülük etmekmiş. Halkına sürekli zulmeden zalim Dehak ölümcül bir hastalığın pençesine düşmüş. […]

The post “Li Dijî Dehaqan Serhildana Jinan” – Didem Deniz Erbak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

newroz2

Zalim Dehaklara karşı direnen Kawaların hikayesini çoğumuz biliriz. Bilenlerimiz bilmeyenlerimize anlatır. Direnen Kawaların hikayesi destan olur dilden dile. Yine de biz bir kez daha hatırlayalım Kawaların yaktığı Newroz ateşini.Bundan bin yıllar önce, Mezopotamya’da Dehak isimli zalim bir kral varmış. Dehak’ın bildiği tek şey kötülük etmekmiş. Halkına sürekli zulmeden zalim Dehak ölümcül bir hastalığın pençesine düşmüş. Dehak acılar içinde kıvranarak yataklara düştüğünde, ne yapılıp edildiyse de bu hastalığa bir çare bulunamamış. Dönemin doktorları ise acılarının dinmesi, yarasının kapanması ve hastalığının iyileşmesi için yaraya genç ve çocukların beyinlerinin sürülmesini önermişler. Böylece Mezopotamya coğrafyasında aylarca hatta yıllarca süren bir katliam başlamış; her gün zorla anne babalarından alınan iki gencin kafası kesilip beyinleri merhem olarak Dehak’ın yarasına sürülmüş. Gençler sürekli katledilirken, halk büyük bir acı içindeymiş. Bu defa daha önce aynı şekilde 12 oğlunu kaybetmiş olan Kawa adındaki demircinin en küçük oğluna gelmiş sıra.

Her gün gençler Dehak’ın askerleri tarafından başları kesilmek üzere götürülürken, Kawa’nın aklına başkaldırı gelmiş ve bu konuyu etrafında güvendiği birkaç kişiyle paylaşmış. Kawa, demirci dükkânında savaş malzemesi olarak adlandırılan Gürz-ü Kember, Kér gibi araçlar yapmış ve bir taraftan da başkaldırıyı halkla beraber örgütlemeye başlamış. Bu isyan yavaş yavaş yayılmaya başlamış. 21 Mart sabahı, gün doğarken, Kawa oğlunu kendi eliyle Dehak’a teslim edecekmiş gibi yapıp zulmün ve kötülüğün kalesi olan Dehak’ın sarayına girmiş. Oğlunu Dehak’ın huzuruna çıkardığında, yanında getirdiği çekicini Dehak’ın kafasına vurmuş. Dehak’ın ölü bedeni Demirci Kawa’nın önüne düştüğü anda, kötülüğün alevi sönmüş. Kısa sürede bütün bölge halkı isyan etmiş ve ateşler yakarak saraya yürümüş. Zulme karşı isyanı başlatan Kawa, demir ocağında çalışırken giydiği yeşil sarı kırmızı önlüğünü isyanın bayrağı, ocağındaki ateşi ise özgürlük meşalesi yapmış. Ateşler cayır cayır yanarken meşaleler elden ele dolaşmış, dağ başlarında yükselen ateşle, halkın zaferi kutlanmış.

Newroz Halkların Direniş Günüdür

Dehak’tan kurtulan halklar, 21 Mart’ı özgürlüğün, kurtuluşun ve halkların direnişinin günü olarak kutlamaya başlamışlar. Newroz; direnişin ve başkaldırının günü, Demirci Kawa ise başkaldırının simgelerinden biri olmuştur. M.Ö 612 yılından itibaren kutlanmaya başlayan Newroz, M.S 1940’lara kadar bir direniş geleneği olarak sürer. Fakat yaşadığımız topraklarda bu dönemin Dehakları “türkleştirme” politikasıyla kendi dilini konuşan, kültürünü yaşatan Kürt halkının bu direniş geleneğini kırmak ister ve Newroz yasaklanır. Fakat tüm yasaklara rağmen Newroz geleneği yaşatılmaya devam eder. Dehakların ise tüm yasaklara karşı direnenlere geri dönüşü ağır olur.

Newroz “Serhildan” Olur Sokaklarda

Yasaklı Newrozlardan günümüze, birçok kişi katıldığı Newrozlarda gözaltına alınmış, polis şiddetiyle karşılaşmış ve katledilmiştir. 1991 yılında gerçekleşen Newroz’da 31 kişi, 1992 yılındaki Newroz’da ise 100’ü aşkın kişi devlet saldırısı sonucu yaşamını yitirmiştir. 1996 yılına gelindiğinde devlet “Newroz”daki “w” ve “o” harflerini değiştirerek Mesut Yılmaz’ların da katıldığı “Nevruz” kutlamalarına başlamıştır. Nevruz’a karşı Newroz’u kutlayanlara ise, devlet ve onun kolluk kuvvetleri yine saldırmıştır. 1999 Newroz’unda ise devlet tarafında bir rekor kırılmış ve 8 bin 174 kişi gözaltına alınmıştır. Her geçen gün “Newroz” geleneği örgütlenmiş ve sadece Kürt halkı değil, özgür yaşama inanan herkes sokakları doldurmuştur. Örgütlenen bu direniş geleneğine karşı korkusu büyüyen Dehaklar, 2000’li yılların başında da can almayı sürdürmüştür. 2012’de ise yasak kalkmış fakat devlet yine durmamış, bir kişiyi daha katletmiştir.

“Newroz”la Atılan Tohum, Rojava’da Yeşeriyor

Yüzyıllardır Dehaklara karşı direnen, direnişi Newroz’la büyüten halklar; zulme, sömürüye, katliamlara karşı özgür bir yaşamı şimdiden, bugünden yaratmak için önemli bir adım attı. Devlet ve kapitalizmin ürettiği, insanların kafasını kesen, kadınlara defalarca tecavüz eden, katliamcı şiddet aygıtı IŞİD’e karşı örgütlendi. Sınırların, devletlerin ve kapitalizmin yok sayıldığı bir deneyimi başlattı. M.Ö 612’de zalim Dehak’a karşı yakılan ateş, bugün Rojava’da Dehak’ların hüküm süremeyeceği bir yaşamı yarattı.

Mezopotamya halklarının dilinde yaşam anlamını taşıyan kelime “Jin”dir. Kelimenin dildeki bir diğer karşılığı ise kadındır. Yaşamı doğuran, üreten, yaratan kadındır. Mezopotamya halklarının tarihinde bu hep bu şekilde süre gelmiştir. İktidarlar veya zalim Dehaklar yaşamı her yok etmek istediğinde kadını da yok etmiştir. Yaşam her direndiğinde ise kadın da direnmiştir. Kadın direnişle gelen her yıkımın ardından yaşamı tekrardan yaratmıştır. Bugün Rojava’nın yaratılmasının en önemli etkilerinden biri de budur. Zalim Dehak’a karşı verilen mücadelede bugün bizlere sadece Demirci Kawa’nın direnişi anlatılsa da, Rojava’da görüyoruz ki kadın olmadan devrim olmaz. Dehaklara karşı yakılan ateş, bu nedenle sadece Kawa’nın değil; “Jîn”lerin de yaktığı ateştir. Bu ateş, zalimler zulmetmeyi sürdürdükçe büyüyecektir…


Didem Deniz Erbak
[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Li Dijî Dehaqan Serhildana Jinan” – Didem Deniz Erbak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/03/13/li-diji-dehaqan-serhildana-jinan-didem-deniz-erbak/feed/ 0
” DAF; Selanik, Gümülcine ve Atina’da Kobanê Direnişi’ni Anlattı ” – Alp Temiz https://meydan1.org/2014/12/25/daf-selanik-gumulcine-ve-atinada-kobane-direnisini-anlatti-alp-temiz/ https://meydan1.org/2014/12/25/daf-selanik-gumulcine-ve-atinada-kobane-direnisini-anlatti-alp-temiz/#respond Thu, 25 Dec 2014 15:31:48 +0000 https://test.meydan.org/2014/12/25/daf-selanik-gumulcine-ve-atinada-kobane-direnisini-anlatti-alp-temiz/ Devrimci Anarşist Faaliyet ve Anarşist Kadınlar, Kobanê direnişi ile dayanışma için gerçekleştirilen, Yunanistan’da 3 farklı şehirde düzenlenen etkinliklerde konuşma yaptı. Gerçekleştirilen her 3 etkinlikte de, Devrimci Anarşist Faaliyet adına Alp Temiz, Anarşist Kadınlar adına Mercan Doğan ve RoarMag editörü Joris van Eyck konuşma yaptı. İlk konuşmayı yapan Joris van Eyck, Kobanê direnişinin başlıca sosyo-politik koşullarından […]

The post ” DAF; Selanik, Gümülcine ve Atina’da Kobanê Direnişi’ni Anlattı ” – Alp Temiz appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Devrimci Anarşist Faaliyet ve Anarşist Kadınlar, Kobanê direnişi ile dayanışma için gerçekleştirilen, Yunanistan’da 3 farklı şehirde düzenlenen etkinliklerde konuşma yaptı.

Gerçekleştirilen her 3 etkinlikte de, Devrimci Anarşist Faaliyet adına Alp Temiz, Anarşist Kadınlar adına Mercan Doğan ve RoarMag editörü Joris van Eyck konuşma yaptı.

İlk konuşmayı yapan Joris van Eyck, Kobanê direnişinin başlıca sosyo-politik koşullarından bahsetti. Kürt halkının özgürlük mücadelesi ve Rojava devriminin tarihsel gelişim süreci hakkındaki temel bilgilerin aktarımını yaptı. TC sınırları içerisinde yaşayan Kürt halkının Rojava devrimi ile bağlantısını ise, üç temel unsura bağladı: “Birincisi, devletlerin çizdiği sınırlar, yapay yapılardır. Bu sınırlar, TC içinde yaşayan Kürt halkının Rojava ile bağlantısını koparamamıştır. İkinci olarak, TC devletinin IŞİD’e sağladığı destek, TC sokaklarında Rojava ile dayanışmak ve TC’nin bu tavrını protesto etmek için yapılan eylemleri meşrulaştırıyor. Üçüncüsü, Rojava’da gerçekleşen devrim, Türkiye’deki demokratik özerklik süreci ile aynı ilkelere dayanıyor.”

Ardından konuşan Alp Temiz, Devrimci Anarşist Faaliyet’in Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişi’ni destekleyişinin haklı gerekçelerini açıklarken, kendini anarşist olarak adlandıran ya da toplumsal devrim mücadelesi veren örgütlenmelerin de bu direnişi desteklemek zorunda olduğunu şu sözlerle belirtti:

“Rojava’da oluşan durum, ne Esad’ın bölgeyi bırakmasıyla; ne de küresel güçlerle yapıldığı iddia edilen anlaşmalarla oluşmuştur. Rojava’da iki buçuk yıl öncesinde gerçekleşen büyük dönüşüm; siyasal hareketliliğin Ortadoğu’yu iki zıt kutuptan (cuntacı sekülerler-muhafazakar demokratlar) birinin iktidarını seçmeye zorladığı bir konjonktürde gerçekleşmiştir. Rojava ortadoğu coğrafyasındaki “baharların” kışa döndüğü bir dönemde, halkın bu iki kutuba sığmayıp kendi çözümünü yaratmasıdır. 


Rojava’da yaşam yeniden yapılandırılırken, yaratılmaya çalışılan toplumsal mekanizmaların merkeziyetçi olmayan yapısı, devletsizliğe yapılan ısrarlı vurgu, üretim-tüketim-dağıtım ilişkilerinin kapitalizmden olabildiğince uzak bir şekilde örgütleniyor oluşu, öz-örgütlenmenin toplumsal işleyişin sürdürülmesinde garantör olması, üç kantondaki komünlerin ayrı ayrı karar süreçleriyle komünlerin işleyişini şekillendiriyor oluşunun önemini, yaşadığımız çağda kimse inkar edemez.

Yakın coğrafyada toplumsal mücadele veren devrimciler olarak bize sadece umut vermeyen, mücadele verdiğimiz coğrafyalarda mücadelemizi besleyen bu toplumsal dönüşümün; olumsuz ya da daha olumlu bir yola gireceğini bilemeyiz. Ancak bizler, devrimci anarşistleriz. Bir kenarda oturup olanları izleyip, sadece yorum yapamayız; toplumsal mücadelelerin içerisinde yer alır, anarşist bir devrim için mücadele ederiz.”

Son olarak, Anarşist Kadınlar adına konuşma yapan Mercan Doğan ise, Kobanê direnişinde kadınların rolünü, kadın mücadelesinin cephede ve aynı zamanda cephe gerisinde nasıl gerçekleştiğini anlattı. Kadın Savunma Birlikleri YPJ’nin Kobane direnişindeki rolünün, 1936’da İberya’da anarşist devrim mücadelesindeki Mujeres Libres (Özgür Kadınlar) birliklerininki ile taşıdığı benzerliklere vurgu yaptı.

Türkiye, Suriye, Irak ve İran devletlerinin sınırlarla bölmeye çalıştığı Kürt halkının özgürlük mücadelesine gösterilen dayanışmada “Li Dijî Dehaqan, Em Hemû Kawane” söyleminin önemini Kürt mitolojisindeki Ezen Dehaq’a karşı Ezilenlerin, Kawa’nın mücadelesi üzerinden anlattı. Son olarak sınırda yaşanılan deneyimleri aktaran Mercan Doğan, konuşmaların ardından, sınırdaki deneyimleriyle ilgili soruları yanıtlayarak konuşmasını detaylandırdı.

Gümülcine (Komotini)’de yer alan Adelante Özgür Sosyal Merkezi’nde, bu yıl 10’uncusu düzenlenen Antiotoriter Festival kapsamında 13 Kasım akşamı “Modern Totaliterliğe Direnmek: Kobane Savaşı” başlıklı panel gerçekleştirildi. Dinleyicilerin sosyal merkezi tümüyle doldurduğu etkinlikte, gerçekleştirilen konuşmalardan sonra sorulan sorular, kadın mücadelesinde yoğunlaştı. Bir kadın dinleyicinin “Genç yaşta kadınların savaşta aktif yer aldığını görüyoruz. Bu şekilde savaşmak kadının doğasına aykırı değil mi?” şeklindeki sorusunu Anarşist Kadınlar’dan Mercan Doğan şu şekilde yanıtladı: “…bunca katliam ve tecavüz karşısında buna direnmemek, bununla mücadele etmemek kadının doğasına aykırı olurdu.” Saat 20:00’de başlayan etkinlik, gece 01:00’de sonlandı.

14 Kasım akşamı Selanik’te yer alan Mikropolis Özgür Sosyal Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinlik, saat 19:30’da başladı. Mikropolis konferans salonunun tümüyle dolduğu etkinlik gece 12:00’de sonlandı.

16 Kasım akşamı Atina’da Excharia mahallesinde yer alan Nosotros Özgür Sosyal Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinlik ise, saat 20:00’de başladı. 5 saatten fazla süren etkinlikte, Türkiye’deki devrimci mücadelelerinde yasal engellerle karşılaşarak Avrupa’da siyasi sürgün olarak yaşamlarını sürdüren çeşitli devrimci kurumlardan bireylerin de dinleyici olarak katılımları gözlemlendi. Konuşmaların sonlanmasının ardından söz alarak Kobane direnişini ve Devrimci Anarşist Faaliyet’in mücadelesini selamladıklarını ifade eden sürgündeki devrimciler, panelistlerin dayanışma çağrılarını tekrarladılar.

18 Kasım akşamı Ioannina şehrinde gerçekleştirilmesi planlanan etkinlik ise, program yoğunluğu nedeniyle iptal edildi.

Alp Temiz

[email protected]

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” DAF; Selanik, Gümülcine ve Atina’da Kobanê Direnişi’ni Anlattı ” – Alp Temiz appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/12/25/daf-selanik-gumulcine-ve-atinada-kobane-direnisini-anlatti-alp-temiz/feed/ 0
Yaşadığımız Topraklardaki Halkların Mayasıdır İsyan https://meydan1.org/2013/08/07/yasadigimiz-topraklardaki-halklarin-mayasidir-isyan/ https://meydan1.org/2013/08/07/yasadigimiz-topraklardaki-halklarin-mayasidir-isyan/#respond Wed, 07 Aug 2013 14:24:08 +0000 https://test.meydan.org/2013/08/07/yasadigimiz-topraklardaki-halklarin-mayasidir-isyan/ Geçtiğimiz haziranda Taksim’de başlayıp dört bir yana yayılan isyan ve direniş, herkesin yaşamında ve algılarında bir kırılma yarattı. Bu topraklarda yaşayanlar, iktidarın sarsılmaz olmadığını, polisin dost olmadığını ve sokakların kendilerine ait olduğunu hatırladılar. Hatırladılar diyoruz, çünkü Baba İshak “dünya malı halkındır” diyen değil, bozguncu; Celaliler, halkın kendisi değil bir avuç çapulcu ve eşkıya; Şeyh Bedreddin […]

The post Yaşadığımız Topraklardaki Halkların Mayasıdır İsyan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Geçtiğimiz haziranda Taksim’de başlayıp dört bir yana yayılan isyan ve direniş, herkesin yaşamında ve algılarında bir kırılma yarattı. Bu topraklarda yaşayanlar, iktidarın sarsılmaz olmadığını, polisin dost olmadığını ve sokakların kendilerine ait olduğunu hatırladılar. Hatırladılar diyoruz, çünkü Baba İshak “dünya malı halkındır” diyen değil, bozguncu; Celaliler, halkın kendisi değil bir avuç çapulcu ve eşkıya; Şeyh Bedreddin adalet için mücadele veren bir devrimci değil iktidar meraklısı bir devlet adamı olarak anlatılmıştı tarih kitaplarında. Efendiler ve resmi tarih öğreticileri bozguncunun bozguna uğratılacağını, biat edenin huzur ve refah içinde yaşayacağını adeta beynimize kazımıştı. Ancak bu toprakların geleneği biat değil, isyandır! O isyanın adı, kimi zaman Bizans’a kafa tutan özgür Pavlakiler, kimi zaman Selçuklu’ya diz çöktüren Babailer, kimi zaman ellerinde sadece kazma kürekler olmasına rağmen defalarca Osmanlı ordusunu geri püskürten Ortaklar olmuştur. Dehaq’lara karşı isyan ateşini yakan Kawa’lar, ulus-devlet uğruna katledilen Şeyh Sait’ler, onca oyuna ve kırıma rağmen baş eğmeyen Seyit Rıza ile Dersimliler ve daha niceleri…

Pavlakiler: Devletin Dinine Baş Kaldıranlar!
Pavlakiler, 7. yy.de Sivas, Malatya ve Erzurum’da yaşayan Ermenilerdir. Resmi dini Hristiyanlık olan Bizans Devleti’nin egemenliği altında olan bu bölgede, kilise ve iktidar yanlısı Hristiyanlığın otoritesini reddederek, Alevilik, İran Manihaizm’i ve Binyılcı Hristiyanlık gibi görece daha özgür ve halkçı anlayışları birleştirmeleri; onları egemen dinin saldırısına maruz bırakmıştır. Nihayetinde Bizans’ın ve kilisenin baskılarına başkaldıran Pavlakiler, Arap Müslümanların ve daha birçok ezilenin katılımıyla 9. yy’de büyük bir isyana kalkışmışlardır. İsyancılar Ankara’ya kadar gelmiş, fakat burada Bizans ordusu tarafından durdurulmuşlardır. Sonrasında Bizans ordusu, isyancıları akıl almayacak işkencelerle katletmiş, (Bizans kayıtlarına göre 100.000 kişi) geri kalanları da sürgüne göndermiştir. Sonraki süreçte, Pavlakiler sürüldükleri yerleri Bektaşiliğin merkezi haline getirmişler, Babai ve Şeyh Bedreddin İsyanı gibi halk isyanlarına hem esin kaynağı olmuş, hem de doğrudan katılmışlardı.

Babai İsyanları: “Dünya Mülkü Halkındır.”
Babai İsyanı, Anadolu halklarının adalet ve özgürlük arayışlarının belirginleştiği, sonrasında da bu topraklarda, devlete ve efendilere karşı girişilecek olan isyanlara esin kaynağı olan bir hareket olmuştur. Anadolu’daki hemen hemen tüm halkları devletin iktidarına karşı birleştiren Babai İsyanları, döneminde bu toprakların çehresini değiştirerek uzun yılar Babailik olarak bilinen bir isyan geleneğini yeşertmişlerdir.

1240 yılında başlayan Babailer Hareketi, diğer öncüllerinde de olduğu gibi dinci, ayrılıkçı, Sünni-Şii çatışması şeklinde resmi tarihin tanımladığı gibi değil; örgütlü, politik bir çabayı ve devrimci zihniyeti gerçekleştirmenin bir başka örneğidir.

“Dünya mülkü halkındır.” diyen Baba İlyas’ın adalet anlayışı ve Baba İshak’ın halkın arasındaki çalışmalarıyla gittikçe büyüyen isyan, Müslümanından Hristiyanına, Türkmeninden Rumuna, konarından göçerine bütün bir halkın sırtında, başkent Konya kapılarına kadar gelmiş Selçuklu Devleti’ni yıkamadıysa bile sarsmıştır. İsyan bastırıldıktan sonra, çoluk çocuk demeden bütün Babaileri kılıçtan geçiren Selçuklular, ne devletlerinin yıkılmasını engelleyebilmişler, ne de yanmakta olan isyan ateşini söndürebilmişlerdir. O gün bir Selçuklu askeri tarafından başı vurulan bir Babai, bir kaç yüzyıl sonra Osmanlı’nın karşısına bir Celali olarak dikilmeye devam etmiştir.

Celali İsyanları: Osmanlı’ya Kıyama Kalkanlar
16. yy.’ın ilk yarısında, Osmanlı›ya karşı başlayan ve neredeyse yüzyılı aşkın bir süre Osmanlı devlet geleneğine ve onun, baskılarla, vergilerle, askerleriyle “dirlik ve düzen” içinde tutmak istediği Anadolu topraklarında çıkan isyanlardır. Bunlardan bazıları; 1517 yılında Yozgat-Tokat bölgesinde Bozoklu Celal, 1525 yılında Süklün Koca ve Baba Zünnun Bozok’ da, 1527 yılında Tokat ve yöresinde Zünnünoğlu Halil ve Hubyar Baba, 1526 yılında Kırşehir-Ankara yöresinde Kalender Çelebi, 16 yy. ortalarında Sivas›ta Pir Sultan Abdal… Bunların tümü Celali İsyanları olarak anılmış, bu topraklarda yaşayanların adalet için mücadeleleri olarak görülmüştür.

Bu isyanlar her zaman olduğu gibi, çok ağır bir şekilde bastırılarak, isyancılar katledilmiş; hatta isyana katılanlar, çapulcu eşkıya diye anılarak hiçleştirilmeye çalışılmıştır. Fakat bugün, ne isyan değerinden bir şey yitirmiş, ne de Celaliler’in yeniden harladığı isyan ateşinin bugünü aydınlatması engellenebilmiştir.

Şeyh Bedreddin ve Börklüce Mustafa: Yarin Yanağından Gayri Her Şeyi Paylaşmak İçin!

Şeyh Bedreddin İsyanı, hem ortaklaşacılığın ete kemiğe bürünmüş hali, hem de 16. yy.›da Osmanlı Devleti’ne karşı örgütlenmiş bir devrim girişimiydi. Şeyh Bedreddin ile onun ortakçıları Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal’in çalışmaları ile büyüyen isyan, ağır vergiler altında ezilen, yok sayılan, savaşlarla, sürgünlerle talan edilen köylülerde, ahi birliklerinde, Müslümanlarda ve Gayri Müslimlerde; kısacası toplumun ezilen tüm kesimlerinde karşılık bulmuştu.

İsyan, özellikle Ege bölgesinde, İzmir ve Manisa çevresinde, köylülerin, devlete haraç olarak verdiği ürünleri vermeyip, toprağı ortak işleyip, topraktan geleni ortakça tüketmeleriyle; daha doğrusu öşürcüleri başlarından kovup, devleti ve özel mülkiyeti hayatlarından çıkartarak, hayatlarını paylaşma ve dayanışma ekseninde kurmak istemeleriyle iyice büyüdü.

Köylüler artık devlete haraç vermiyor, toprakların beraber işleyip beraber tüketiyor, her şeye beraber karar veriyor, yemekler köy meydanlarında büyük kazanlarda pişirilip beraber yeniliyordu. Devlet, tabi ki buna daha fazla müsaade edemezdi. Osmanlı, bu komünlere defalarca saldırdı ama her seferinde geri püskürtüldü. Binlerce insan Karaburun’a çekilerek hem ortakçılıklarına devam ettiler, hem de Osmanlı ile savaşmaya…

Fakat bu isyan da çok sert bastırıldı. Şeyh Bedreddin’in ortakçıları, katledilerek bugün “ölüm kuyuları” diye bilinen yerlere atıldılar. İsyanın sona erdiği haberini alan Bedreddin, sürgünde olduğu İznik’ten kalkıp Serez’e geldi, fakat onun ölüm fermanını hiçbir ulema imzalayamadı. Kendi ölüm fermanını yazdı ve boğazına ilmiği kendi geçirip, idam sehpasını tekmeledi.

Demirci Kawa Destanı: Dehaq’lara Karşı, Hepimiz Kawa’yız!

Bundan 2.500 sene önce, Mezopotamya’da hüküm süren Asurlu Kral Dehaq’a karşı ayaklanan Kürtleri anlatır bu destan. Zalim kral Dehaq, hem baharın gelişini engelliyor, hem de yakalandığı ölümcül bir hastalıktan kurtulmak için, her gün bölgeden yakalanan iki genci öldürüp, beyinlerini yiyordu. Gençler katledilirken, sıra daha önce bu şekilde 17 oğlunu kaybetmiş olan Kawa adındaki demircinin en küçük oğluna gelmişti. Her gün, gençler Dehak’ın askerleri tarafından başları kesilmek üzere götürülürken, Kawa’nın aklına başkaldırı fikri gelir ve bu konuyu etrafında güvendiği birkaç kişiye açıklar. Demirci dükkânında, demirden savaş malzemeleri olarak Gürz û Kember, Kêr gibi araçlar yapar ve bir taraftan da başkaldırı için etrafındakileri eğitir. Bu hareket, yavaş yavaş yayılmaya başlar. Mart ayının 20’sini 21’ine bağlayan gece, zalim Dehak’a karşı direniş başlar. O gece Demirci Kawa, kralın sarayına doğru yürür. Zalim Kral Dehaq’ı öldürerek, hem Kürtleri özgürlüğüne kavuşturmuş olur, hem de yeniden gelen baharın müjdecisi olur.

Şeyh Sait İsyanı: “Torunlarımızın Bizden Dolayı Utanç Duymaması Bizim İçin Yeterlidir!”
5 Şubat 1925, Osmanlı Devleti yıkılmış; ulus temelli T.C’nin kurulması için adımlar atılmaya başlanmıştır. Bu adımlardan biri, tabi ki Kürtlerden kurtulmak, olmazsa onları etkisiz hale getirmektir. İlk önce 2 Mart 1925‘te dönemin başbakanı Fethi Okyar: “Elimi kana bulamak istemiyorum.” der ve ardından görevden alınır, yerine İsmet İnönü atanır. Takrir-i Sükun Kanunu çıkartılır, İstiklal Mahkemeleri kurulur.

Hâlihazırda bir isyan hazırlığında olan Kürtler, bir provokasyonla savaşın içine çekilir. Sonrasında Kürt halkıyla T.C Devleti arasında amansız bir savaş başlar. İstanbul ve Ankara’da gazeteler adeta sağır ve dilsizdir. Onlara göre bir mesele yoktur. Yaşanan küçük bir zabıta vakasıdır. Kürt isyanı bastırılır… Şeyh Sait ve arkadaşları İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanıp apar topar idam edilirler. Şeyh Sait’in son sözü şu olur: “Torunlarımızın Bizden Dolayı Utanç Duymaması Bizim İçin Yeterlidir!”

Seyit Rıza (Dersim İsyanı): “Ben Sizin Yalan ve Hilelerinizle Baş Edemedim Bu Bana Dert Oldu Ama Ben de Sizin Önünüzde Eğilmedim Bu da Size Dert Olsun”
1935 yılında İsmet İnönü’nün hazırladığı Kürt Raporu’nda aynen şunlar yazıyordu: “Dersim Türklük için kanayan bir çıbandır, derhal kesilip atılması gerekir.” Bu mesaj, gerekli mecralara ulaşır. Dersim’e devletin tunçtan eli dokunmalı, bölge acilen Türkleştirilmelidir. Fakat TC’nin orduları hangi bahaneyle gelirse gelsin, Seyit Rıza ve arkadaşlarının yani Dersimlilerin isyanıyla karşılaşırlar.

Mustafa Kemal’in manevi kızı, pilot Sabiha Gökçen, 1937’de devlet töreniyle bölgeye gönderilir. Hazırlıklar tamamlandıktan sonra, 21 Mart 1937’de, yani Newroz sabahında Seyit Rıza’nın evi bombalanır. Ertesi gün gazeteler, Sabiha Gökçen’i “Türk amazonu” diye manşetlerine taşırlar.

İsyanın bastırıldığı 1938’e gelindiğinde, 40.000 kişi öldürülmüş, bir o kadar kişi de sürgün edilmiştir. Seyit Rıza yakalanmış, idama mahkûm edilmiştir. İdam sehpasından şöyle seslenir Seyit Rıza: ”Ben sizin yalan ve hilelerinizle baş edemedim bu bana dert oldu ama ben de sizin önünüzde eğilmedim bu da size dert olsun.”

Buraya sığdıramadığımız yüzlerce isyanda belirgin olan şuydu: özgürlüğün üzerindeki her baskı karşısında halkların isyanını bulmuştur. Bunu bilmenin gerçekliğiyle telaşlanan günümüz iktidarıysa yeni bir halk isyanıyla karşılaşmanın korkusunu yaşamakta ve yok olmanın telaşıyla saldırmaktadır. İsyanı başlatanların ateşini elden ele taşıyan bizler unutmayalım ki bir isyanı başlatmak o isyanı kazanmaktır. Ve biz kazanıyoruz.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 11. sayısında yayımlanmıştır.

The post Yaşadığımız Topraklardaki Halkların Mayasıdır İsyan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/08/07/yasadigimiz-topraklardaki-halklarin-mayasidir-isyan/feed/ 0