Kobane Direnişi – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 26 Oct 2017 10:30:05 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Rakka’nın Özgürleştirilmesinde İngiliz Jack Holmes Yaşamını Yitirdi https://meydan1.org/2017/10/26/rakkanin-ozgurlestirilmesinde-ingiliz-jack-holmes-yasamini-yitirdi/ https://meydan1.org/2017/10/26/rakkanin-ozgurlestirilmesinde-ingiliz-jack-holmes-yasamini-yitirdi/#respond Thu, 26 Oct 2017 10:29:13 +0000 https://seninmedyan.org/?p=18738 YPG tarafından yapılan açıklamada, Rakka’nın IŞİD’den özgürleştirilmesi hamlesi sırasında İngiliz Jack Holmes’in (Şoreş Amanos) 23 Ekim günü yaşamını yitirdiği duyuruldu. 24 yaşındaki Britanyalı Şoreş Amanos’un, Kobane Direnişi sırasında 2015 yılında Rojava’ya geldiği yapılan açıklamada belirtildi.

The post Rakka’nın Özgürleştirilmesinde İngiliz Jack Holmes Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

YPG tarafından yapılan açıklamada, Rakka’nın IŞİD’den özgürleştirilmesi hamlesi sırasında İngiliz Jack Holmes’in (Şoreş Amanos) 23 Ekim günü yaşamını yitirdiği duyuruldu. 24 yaşındaki Britanyalı Şoreş Amanos’un, Kobane Direnişi sırasında 2015 yılında Rojava’ya geldiği yapılan açıklamada belirtildi.

The post Rakka’nın Özgürleştirilmesinde İngiliz Jack Holmes Yaşamını Yitirdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/10/26/rakkanin-ozgurlestirilmesinde-ingiliz-jack-holmes-yasamini-yitirdi/feed/ 0
İberya’dan Rojava’ya Anarşist Dayanışma https://meydan1.org/2015/09/11/iberyadan-rojavaya-anarsist-dayanisma/ https://meydan1.org/2015/09/11/iberyadan-rojavaya-anarsist-dayanisma/#respond Fri, 11 Sep 2015 15:54:26 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/11/iberyadan-rojavaya-anarsist-dayanisma/ Anarşizm tarihte hep özgürlük mücadelesi oldu. Devrim yıllarından önce bile bu durum böyleydi. Bunu tekrar yaşatmalıyız. Şimdi ideolojimizi pratiğe geçirme zamanı. Rojava Devrimi, sınırları aşan bir devrim olduğunu sadece farklı coğrafyalarda yarattığı etkiyle değil, uluslararası dayanışmanın somutlaştığı yer olarak sürecin başından bu yana gösterdi. F.D. bu dayanışmanın bir parçası olmak için İberya’nın farklı yerlerinden gelen […]

The post İberya’dan Rojava’ya Anarşist Dayanışma appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
kob3_yeni

Anarşizm tarihte hep özgürlük mücadelesi oldu. Devrim yıllarından önce bile bu durum böyleydi. Bunu tekrar yaşatmalıyız. Şimdi ideolojimizi pratiğe geçirme zamanı.

Rojava Devrimi, sınırları aşan bir devrim olduğunu sadece farklı coğrafyalarda yarattığı etkiyle değil, uluslararası dayanışmanın somutlaştığı yer olarak sürecin başından bu yana gösterdi. F.D. bu dayanışmanın bir parçası olmak için İberya’nın farklı yerlerinden gelen anarşist yoldaşlardan sadece birisi. Madrid’den Rojava’ya sürdürdüğü mücadelesi, anarşist hareket ve Rojava Devrimi üzerine F.D.’yle yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Rojava Devrimi’nden nasıl haberdar oldunuz?

Kürdistan’daki mücadeleden zaten daha önce haberimiz vardı. Kürt Hareketi, otonom yapılanma, kantonlar ve hareketin ideolojisine ilişkin okuma çalışmalarımız olmuştu. Bölgedeki devletlerin Kürdistan coğrafyasındaki mücadeleyi baskıya uğratmaya yönelik politikalarına ilişkin bilgimiz olsa da çok derinlikli değildi. Yakın zamanda Suriye genelinde yaşananları da takip etme fırsatımız oldu. Ana akım medyada Suriye’de yaşananlar, yanlı da olsa televizyonlarda ve gazetelerde genişçe yer buldu.

Peki, Rojava Devrimi’nin sizin için önemi nedir? Neden bu mücadelenin bir parçası olmak istediniz?

Rojava Devrimi, Suriye’de yaşananları düşündüğümüzde çok daha önemli bir noktada duruyor. Devrim bölgedeki devletlere verilmiş en güzel cevap. Son süreçte yaşananlar, yaşadığım coğrafyada biz anarşistlerin ilgisini çok çekti. Her şeyden önce devletsizliğe yapılan vurgu, halkın öz-örgütlülükle yeni bir yaşamı örüyor olması beni buraya getiren nedenler arasında. Özellikle Kobanê Direnişi, tarihi bir direnişti. 1936’daki Anarşist Devrim sürecinde gerçekleşen, Madrid direnişiyle benzerlikler taşıyordu. Daha önce süreci gözlemlemek için burada bulunmuştum. İkinci geldiğimde mücadelenin bir parçası olmak istedim. Buradaki deneyim benim açımdan birçok açıdan önem teşkil ediyor.

Bulunduğunuz süre içerisinde devrimi doğrudan gözlemleme fırsatınız oldu. Anarşist bir perspektiften bakacak olursanız, bu süreci nasıl değerlendirirsiniz?

Yaşadığımız coğrafyada bu tarz bir deneyimi en son Anarşist Devrim sürecinde yaşadık. Böylesi bir deneyimi toplumsal devrim olarak ele almak önemli. Yaşanacakları önceden kestirebilmek, hele böylesi bir ortamda, oldukça zor. Beklentileri, bütün bunları göz önünde tutup gözden geçirmek gerek.

Oradaki insanların bu süreçteki heyecanını gördüm ve hissettim. Rojava’daki herkes bu toplumsal devrime inanıyor. Bu nokta önemli, çünkü Batı’da ana akım medya tarafından, bu sürecin sonunda liberal demokratik bir yapının olacağının propagandası yapılıyor. Rojava’daki herkes Batı’dakine benzer liberal demokratik bir yapı ya da batılı kapitalizmi değil, farklı bir şey gerçekleştirdiklerini biliyor.

kob1_yeni

Zaman zaman ulusal karakter ve merkeziyet meselesine ilişkin devrime yönelik eleştiriler oluyor. Ancak Rojava’daki herkesin öncelik verdiği şey daha önceki devrim deneyimlerini akılda tutmak. Eski devrimlerin iyi yanları dışında hatalarını görerek, aynı hatalara düşmeden yeni bir deneyime hazırlanılıyor.

Özyönetimin iyi işlemesi için önemli bir çaba var. Halk olmadan, halkın karar alma süreçlerine katılmadan bir devrim gerçekleşmeyeceği biliniyor. Bu gerçek, özellikle toplumsallaştırılmaya çalışılıyor.

kob2_yeni

Gündelik yaşam, bu gerçekle ve kolektif bir dayanışma aracılığıyla örgütleniyor. Herkes, tek bir vücut gibi hareket ediyor. Özellikle savaşın yoğun olduğu bölgelerde bu durum daha belirgin. Günlük yaşam kantondan kantona farklılık gösteriyor. Ben daha fazla Kobane’deydim. Kobane neredeyse tamamen yok edildiğinden, gündelik yaşam insanlar için daha zor. İhtiyaçların kolektif karşılanması burada da diğer kantonlarda olduğu gibi işliyor. Yiyecek ve giyecek ihtiyaçları, herkesin ücretsiz alabileceği kolektiflerden temin edilebiliyor. Herkes ihtiyacı kadarını almaya özen gösteriyor. Su ihtiyacı büyük tankerler aracılığıyla gün içerisinde şehir dolaşılıp evlerin depoları doldurularak gerçekleştiriliyor.

Bütün bu koşullarda, bir yandan savaş devam ederken devrimi yaratmaya yönelik çabanın güçlendiğini görmek çok önemli.

İspanya’da halk son 5 yıldır ekonomik krizle uğraşıyor. Bunun toplumsal yansımasını görüyor musunuz?

Aslında hem evet, hem hayır. Kriz, insanların sisteme biraz daha eleştirel bakmasına neden oluyor. 11M Hareketi gibi örnekler bu açıdan umut verici. Ama diğer kesim için durum biraz daha farklı. Krizden önce İspanya’nın içinde bulunduğu refaha özlem duyanlar da var sokağa çıkanlar arasında. Kapitalizm, kriz ve devlet arasındaki ilişkiyi göremiyorlar. Tabi bunun üzerine devletin son 5 yıldır uyguladığı baskıcı politikalar eklemlendiğinde korku unsuru daha ön plana çıkıyor. İnsanlar bir yandan da içinde bulundukları durumdan çıkmak için bir şeyler yapmaktan korkuyorlar.

Dolayısıyla, İspanya genelinde durumlarını muhafaza etmeye çalışan bir toplumdan bahsedebiliriz. Devlet bu korkuyu biliyor. Ve buna göre taksit-taksit politikasını uyguluyor. Ekonomik ya da sosyal açıdan halka kabul ettirmeye çalıştığı bir uygulamayı azar azar yapmaya başlıyor. Bu bazen bir vergi oluyor, bazen ezilenlerin lehine olan bir haktan mahrum etme oluyor.

İspanya’da şu an ki durum, zengin daha zengin; fakir daha fakir. Ekonomik kriz kapitalizmin sadece bir unsuru. Avrupa’daki daha genel sıkıntıysa, insanların kapitalist yaşam biçimine ses çıkarmaması. Çalışma hayatı özellikle Avrupa’daki ezilen kesimler için büyük bir sorun. Kapitalizmin yarattığı bu monotonluk hali, insanları düşünmekten ve refleks göstermekten alıkoyuyor. İnsanlar, kapitalist sistem, devlet ve kriz arasında ilişki kuramıyor.

Peki, bu koşullarda anarşist hareket ne yapıyor?

Krizle ilgili eylemler başlamadan önce yoğunluklu olarak anti-faşist mücadeleye yoğunlaşıyorduk. Mücadele süresinde bir yoldaşımız katledildi. İspanya’nın farklı yerlerinde özellikle göçmenlere yönelik faşist baskılar var. Anti-faşist mücadele bu açıdan da önem taşıyor.

Kriz sonrası sokak hareketleriyle beraber, anarşist hareket de bir değişim geçirdi. Birbirinden farklı anarşist perspektiflere sahip yoldaşlarla gündemimize bu toplumsal hareketlenmeyi aldık. Toplumda anarşizmin propagandasını yapmaya daha fazla ihtiyaç olduğunu hissettik ve çalışmalarımızı bu doğrultuda yeniden şekillendirdik.

Anarşist hareketin biraz ivme kazanmaya başladığı bir dönemde, devlet baskısını arttırdı. 11M gibi bir süreç bizim için bir olanaktı ancak şunu kabullenmek gerekir ki, bu olanaktan yararlanmaya kimse hazır değildi. Şimdi yenisi için hazırlanmak gerekiyor.

Devlet baskısının arttığından bahsettin. Yakın süreçte özellikle anarşistlere yönelik bir dizi operasyon gerçekleşti. Bu operasyonlarla devlet aslında neyi hedefledi?

Çok basit; devlet insanları korkutmayı hedefledi. Toplumsal hareketlenmelerin yoğunlaştığı dönemlerde, anarşist harekete yönelik bir ilgi oluştu. Bunu kırabilmek için, anarşizmi kriminalize etmeye çalıştılar. Anarşistlere yönelik operasyonlarda insanları tutuklayarak toplumda korku salmaya çalıştılar.

Bu operasyonların toplumsal muhalefet içerisinde yer alan kurum ve örgütlerin de pozisyonunu değiştirdi. Bir kısmı bizimle dayanışma noktasında devlet baskısından çekinmedi, diğer kısmı reformist bir çizgiye kaydırdı.

Aslında, devlet korktu. Yakın süreçte İberya’da anarşizm giderek örgütlendi. Devletin planlamadığı bu gidişat devleti bir refleks göstermeye itti.

Farklı coğrafyalarda toplumsal, ekonomik ve politik baskılara rağmen son yedi sene içerisinde anarşist hareketin gittikçe daha güçlü bir pozisyon elde ettiğinden bahsedebiliriz. Ezilenlerin verdikleri farklı mücadelelerde kara bayrak yükselmekte. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz ve nereye evrileceğini düşünüyorsunuz?

Anarşizm, tarihte hep özgürlük mücadelesi oldu. İnsanların özgürlük için verdikleri mücadelelerde anarşizmi anlaması önemli. İnsanlar, devletin yok edici doğasını her geçen gün daha fazla anlıyor. 21. yüzyılda, artık, klasik toplumsal modellerin, sıkıntıları aşmada yetersiz kaldığı anlaşılıyor. Geçmiş mücadelelerin ve deneyimlerin yeni bir perspektiften değerlendirilmesi gerekti. Anarşizmle beraber, sisteme karşı bir pratik geliştirilebileceği anlaşıldı.

Örneğin Rojava Devrimi bu yüzden önemli. Daha fazla pratiğe ihtiyacımız var. Bu deneyimler başka deneyimlere yol açacak. Tabi ki başka bağlamlarda ve kendi özgün pratikleriyle.

İspanya’da anarşizm bir kültürdü. Devrim yıllarından önce bile bu durum böyleydi. Bunu tekrar yaşatmalıyız. Şimdi ideolojimizi pratiğe geçirme zamanı.

Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post İberya’dan Rojava’ya Anarşist Dayanışma appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/11/iberyadan-rojavaya-anarsist-dayanisma/feed/ 0
” Katliamın Ortak Yüzleri Suruç ve Iguala ” – Ece Uzun https://meydan1.org/2015/09/11/katliamin-ortak-yuzleri-suruc-ve-iguala-ece-uzun/ https://meydan1.org/2015/09/11/katliamin-ortak-yuzleri-suruc-ve-iguala-ece-uzun/#respond Fri, 11 Sep 2015 14:43:25 +0000 https://test.meydan.org/2015/09/11/katliamin-ortak-yuzleri-suruc-ve-iguala-ece-uzun/ Şurası açıktır ki; bütün devletler sürdürülebilirliklerini yaptıkları katliamlara borçludurlar. Bugün Suruç’ta yaşamını yitiren 33 devrimci ile dün Meksika’da kaçırılan ve (kuvvetle muhtemel) katledilen 43 öğrenci aynı şey için öldürülmüşlerdir; devletin ve devletin taşeronlarının varlığını tehdit ettikleri için. Bu devlet ister Meksika, ister T.C olsun; bu taşeronlar ister radikal islamcı, ister uyuşturucu çeteleri olsun; devlet, devlettir; […]

The post ” Katliamın Ortak Yüzleri Suruç ve Iguala ” – Ece Uzun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Katliamın Ortak Yüzleri Suruç ve Iguala

Şurası açıktır ki; bütün devletler sürdürülebilirliklerini yaptıkları katliamlara borçludurlar. Bugün Suruç’ta yaşamını yitiren 33 devrimci ile dün Meksika’da kaçırılan ve (kuvvetle muhtemel) katledilen 43 öğrenci aynı şey için öldürülmüşlerdir; devletin ve devletin taşeronlarının varlığını tehdit ettikleri için. Bu devlet ister Meksika, ister T.C olsun; bu taşeronlar ister radikal islamcı, ister uyuşturucu çeteleri olsun; devlet, devlettir; çete çetedir! Ancak ve ancak halkın örgütlü gücüyle alt edilebilirler!

Bilhassa son 10-15 yılda yaşananlara bakılırsa Meksika ve yaşadığımız toprakların kaderinin paralel bir şekilde ilerlediğini ve hatta birçok noktada kesiştiğini görebiliriz. Aradaki binlerce kilometreye rağmen, devletlerin uyguladığı politikalar öylesine birbirine benziyor ki, bu devletlerin zulmüne uğrayan iki insan karşı karşıya gelse sadece birbirlerine bakarak bile birbirlerini anlayabilir. Kuzey Kürdistan’da verilen özgürlük mücadelesi, Kobanê Direnişi, başkanlık sistemi tartışmaları ve nihayetinde Kobanê’de yaşamın yeniden yaratılması için dayanışmaya giden 33 devrimcinin katledilmesi, yine son günlerde devletin gerilla cenazeleri üzerinden ürettiği “korku salma” politikası… Chiapas dağlarında özgürlüğü yeniden yaratan Zapatistler, devletin özellikle devrimcilere karşı kullandığı paramiliter örgütler, 43 öğrencinin kaçırılması ve “sık sık” yaşanan bu gibi kaçırılma olayları sonrasında işkence edilmiş, yakılmış cenazelerin toplu mezarlar halinde bulunması… Bütün bu olaylar karşılaştırıldığında; söz konusu halkların çektiği acıların ve verdikleri mücadelenin ortak bir hat izlediğini görürüz. Her iki devletin de son küresel kapitalist projeleri uygulama konusundaki hevesi göz önüne alındığında, bu benzerlikler daha da belirginleşiyor.

NAFTA ve Sömürgeciliğin Yeni Yüzü

1994 yılının ilk günü, Zapatistler 12.000 kişilik bir güçle, Meksika’nın Güneyindeki 3 şehri (Sen Cristobal De Las Casas, Margarita, Ocausinco) ele geçirmişlerdi. Çıkan çatışmalarda 145 kişi yaşamını yitirmiş, çok sayıda insan yaralanmıştı. Fakat 1 Ocak 1994, yalnızca Zapatistlerin zaferinin yıldönümü değil; aynı zamanda Kanada, Meksika ve Birleşik Devletler arasında imzalanan Kuzey Atlantik Serbest Ticaret Antlaşması’nın (NAFTA) da yürürlüğe girdiği gündü.

Meksika’nın bugününü anlamada NAFTA’nın özel bir yeri var. Özellikle son yıllarda uygulanan küresel kapitalist politikaların önünü açması ve buna karşı örgütlenen halk hareketlerinin sokağa yansıması bakımından bir hayli önemli. Bu anlaşma ile beraber çok uluslu şirketlerin yapboz tahtasına dönüşen Meksika’da özelleştirmeler, kemer sıkma paketleri, yerli halkların alanlarına yönelik artan tecavüzler, tarım arazilerinin gaspı ve ekolojik yıkımlar ardarda birbirini izlemeye başladı.

Sokaklar ve Dağlar

Bu son 15-20 yıl içerisindeki gelişmeler elbette sokağa da yansıdı. Artık dayanılamayacak boyuta ulaşan sömürüye karşı sokaklara çıkan ezilenler; devletin polisi, askeri ve paramiliter örgütleri ile sıkı bir çatışmaya girişti.

Dünya gündemine, adeta bomba gibi düşen 43 öğrencinin kaçırılması olayı da aslında bunlarla bağlantılıydı. Olaydan hemen önce Meksika’daki politik atmosfer bir hayli hareketliydi. Eğitim, sağlık ve petrol alanındaki özelleştirmeler, içinde öğretmenlerin, öğrencilerin, işçilerin ve köylülerin bulunduğu toplumun birçok kesimini sokağa dökmüş; birçok yerde polisle sert çatışmalar yaşanmıştı.

“Barış Süreci”

Tıpkı yaşadığımız topraklarda olduğu gibi Meksika’da da, EZLN ile devlet arasında bir “barış süreci” yaşandı. 94 yılında EZLN’nin 3 şehirden devleti çıkarmasından sonra imzalanan “barış”ın ardından başlayan süreç, devletler ve halklar arasında süren tüm barış görüşmeleri gibi hüsranla sonuçlandı. Dönemin devlet başkanı Zedillo, bir yandan görüşmelerini sürdürürken diğer yandan Marcos’u yakalatmak için bir operasyon düzenledi; fakat bu amacına ulaşamadı. Bu süreçle beraber görüşmeler tıkandı. 1996 yılında San Andres Mutabakatı imzalandı, fakat devlet mutabakatta verdiği sözlerin hiçbirini gerçekleştirmedi. Bu süreç 2001 yılına kadar, devletin oyalama taktikleri ve saldırılarıyla devam etti. 2001’de “Toprağın Rengi” yürüyüşünde 3.000 km yol kat edilerek meclise kadar gelindi. Yürüyüşe binlerce köylü ve gerillalar katıldı. Yine 2001 yılında dönemin Meksika başkanı Vincente Fox’un da oyalama taktiklerine devam etmesi üzerine, Zapatistler tek taraflı “özyönetim” ilanında bulundular.

EPR ve 43 Öğrencinin Kaçırılması

Eğitim alanındaki özelleştirmeler, özellikle 1940 yılından beri varlığını sürdüren ve Escuelas Normales Rurales’i (Türkiye’deki Köy Enstitüleri benzeri bir okul) etkiliyordu. Bu okullara özellikle kırsal alanda yaşayan yoksul çocuklar gidiyor, buradan mezun olduktan sonra da aynı okullara öğretmen olarak geri dönüyorlardı. Meksika’daki birçok devrimci örgütün kalbi olan bu okullar, bir süre sonra devlet tarafından bir tehdit olarak görülmeye başlandı. Açılan elli kadar ENR’nin sayısı, günümüzde yirminin altına kadar düştü. Okullar kimi zaman askerler tarafından boşaltılarak kapatıldı, birçok kişi katledildi. Kapatılamayan okullar ise bir yandan özelleştirmelerle, diğer yandan çetelerin yaptığı saldırılarla halen kapatılmaya çalışılıyor. Kaçırılan 43 öğrenci de bu okulların en radikallerinden biri olarak bilinen Ayotznapa ENR’sindendi. Olay günü, öğrenciler Meksika tarihinin en kanlı katliamlarından biri olarak bilinen Tlatelolco Katliamı’nın Mexico City şehrindeki anmasına gitmeye çalışıyorlardı. Öncelikle Iguala kentine gitmek üzere bir otobüse el koyan -Meksika’da özellikle gençlik hareketlerinin sık kullandığı bir yöntem- öğrenciler, kente ulaşmadan önce polis tarafından durdurularak saldırıya uğramıştı. Burada 6 öğrenci hayatını kaybederken, 25 kişi yaralanmış; polis ve onlara yardım eden çeteciler 43 öğrenciyi kaçırmışlardı. Her ne kadar elde net veriler olmasa da, bu öğrencilerin polis, çeteciler ve ordu işbirliği ile katledildiği biliniyor.

“Meksika, Başkanlık İçin Uygun Model”

T.C cumhurbaşkanı, geçen aylarda yaptığı Meksika ziyaretinin ardından, bu ülkede uygulanan başkanlık sistemini “model” olarak gördüğünü söyledi ve başkanlık derken ne kastettiğini işaret etmiş oldu: “Daha fazla güç!”. Çünkü Meksika’da neredeyse 100 yıldan beri uygulanagelen başkanlık sistemi, devlet yönetimini farklı iktidar odaklarının çatışmalarından çıkartıp gücü tek bir kişiye emanet ediyor. Bu sistemde bir başkan yardımcısı yok. Bütün bakanlar, kabine ve sekreterler, başkan tarafından belirleniyor. Başkan ayrıca federal bölge yüksek mahkeme başkanını, federal yargıçları, emniyet genel müdürünü, kuvvet komutanlarını, cumhuriyet başsavcısını, valileri, maliye bürokratlarını, diplomatları atama ve görevden alma yetkisine sahip. Ülkedeki en yüksek askeri rütbe, yine başkana ait. Hatta savaş-barışa karar verme ve müzakere süreçlerini yürütme hakkı vardır. Yasamayı ise iki meclis yapar: 500 kişilik Milletvekili Meclisi ve 200 kişilik Senato. Ancak yasaların geçerlilik tarihlerini belirleme hakkı ve kabul etmediği yasayı veto etme hakkı yine başkana aittir.

Katliamdan bugüne dek öğrencileri bulmak için yapılan çalışmalarda 60 tane toplu mezar açıldığı, bu mezarlarda da 129 kişinin cenazesine ulaşıldığı belirtilirken bunlardan hiçbirinin kaçırılan 43 öğrenciye ait olmadığı tespit edilmişti. Buradan da anlaşılacağı üzere, Meksika’da kaçırıp kaybetme yöntemi, devletin ve çetecilerin sık sık uyguladığı bir yöntemdir. Bunların en bilinen örneklerinden bir tanesi ise, 1996 yılında Zapatist köylülerin yaşadığı Chiapas’ta, 16’sı çocuk, 20’si kadın 45 Tzotzil yerlisinin kaçırılıp katledilmesi; bir diğeri ise Zapatistlerin Öteki Kampanya’sına katılan Toprağın Savunusu İçin Halklar Cephesi militanlarına saldırılması olarak gösterilebilir. Saldırıda gözaltına alınan 200 kişiden 2’si katledilmiş, 26’sı ise tecavüze uğramıştı. Ayrıca devletin ve paramiliter örgütlerin 2006’dan 2013’e kadar toplam 26.121 kişiyi kaybettiği söyleniyor.

Bu son olayla beraber hali hazırda aylardan beri sokakları terk etmeyen ezilenlerin öfkesi zirveye ulaşmıştı. Dört bir yanda yoğun çatışmalar sürerken, genel grevler birbirini izledi ve kimi devlet binaları (eyalet başkanlık sarayı gibi) ateşe verildi. Öyle ki, Ayotzpana’da oluşan bu hareket, 1994’deki Zapatist zaferinden bu yana ortaya çıkan en kalabalık ve en etkili hareket haline geldi. Eylemlere Cheran ve Zapatista gibi halk hareketlerinin yanı sıra; köylüler, öğretmenler, öğrenciler ve bunların sendikaları yoğun katılım gösterdi. Bu süreçte aktif olan birçok anarşist, “polisle çatışmaktan ve halkı galeyana getirmekten” tutuklandı. Başta anarşistler olmak üzere, toplumsal muhalefet içinde etkin olan birçok kurum ve kişiye yönelik operasyonlar ise halen devam etmekte.

Tlatelcoco Katliamı

1968 yılında Meksika, Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapıyordu. Oyunlar için yapılan harcamalar, zaten kıt kanaat geçinen halkı canından bezdirmiş; insanları sokağa dökmüştü. 2 Ekim 1968 günü, ağırlığını öğrencilerin oluşturduğu on binden fazla insan “olimpiyat istemiyoruz, devrim istiyoruz!” (no queremos olimpiadas, qu-eremos revolution!) sloganıyla bir araya gelmişti. Polisin eylemcilerin üzerine ateş açması ile beraber 300 kişi yaşamını yitirmişti. Katliam, bölge halklarının kalbine bir öfke tohumu olarak düşerken, devletin kayıtlarına ise “4 kişi öldü, 20 kişi yaralandı” olarak geçmişti.

Aradan geçen bir senenin sonunda, her ne kadar sokak hareketi durgunlaşsa da, halk kaçırılan 43 öğrencinin peşini bırakmadı. Meksika’da yaşanan bu ve bunun gibi kaçırma olayları ne ilkti, ne de son olacak gibi gözüküyor. Fakat toplumda bu saldırıların “normalleşmesi” gibi bir şey söz konusu değil. Devlet, polis ve paramiliter çeteler saldırdıkça, halk direnmeye devam ediyor ve örgütlü mücadelesini kararlılıkla sürdürüyor.

Cheran

Meksika’nın çeşitli bölgelerinde tıpkı Zapatistler gibi devletin ve çetelerin baskılarına karşı silahlanmış ve özyönetime geçmiş birçok irili ufaklı köylü topluluğu bulunuyor. Bunlardan bir tanesi de “Cheran” olarak bilinen otonom. Cheran Meksika’nın Michoagan eyaletinde, devletin, özel şirketlerin ve para-militer örgütlerin; yerli halkların topraklarını gasp etmesi ve yaşadıkları yerlerin çevresindeki ormanları katletmesi sonucunda silahlanarak isyan eden ve özyönetim ilan eden yerli halkın hareketidir.

Sonuç olarak, dünya üzerinde devletlerin yaptığı katliamlarda aktörler değişiyor; fakat senaryo aynı kalıyor. Burada değiştiren ve değiştirebilecek olan ise ancak ve ancak ezilenler oluyor. Meksika’da sokakları dolduran, Suruç sonrasında üzüntüsünü öfkeye dönüştürebilenlerin örgütlü gücü oluyor!

Ece Uzun

[email protected]

Bu yaz Meydan Gazetesi’nin 28. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” Katliamın Ortak Yüzleri Suruç ve Iguala ” – Ece Uzun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/09/11/katliamin-ortak-yuzleri-suruc-ve-iguala-ece-uzun/feed/ 0
Enternasyonel Anarşist Federasyonlar Toplantısı https://meydan1.org/2015/03/10/enternasyonel-anarsist-federasyonlar-toplantisi/ https://meydan1.org/2015/03/10/enternasyonel-anarsist-federasyonlar-toplantisi/#respond Tue, 10 Mar 2015 13:32:12 +0000 https://test.meydan.org/2015/03/10/enternasyonel-anarsist-federasyonlar-toplantisi/ Devrimci Anarşist Faaliyet (DAF), bu yılki ilk toplantısı Fransa’nın Paris şehrinin kuzeyinde Saint Denis bölgesinde gerçekleştirilen Enternasyonel Anarşist Federasyonlar toplantısına davet edildi. Attieke Sosyal Merkezi’nde yapılan panelde DAF, “Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişi Değerlendirmesi” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. Fransa’da faaliyet yürüten anarşist örgütlenmelerin oluşturduğu “Rojava ile Dayanışma Anarşist Kolektifi” özellikle Kobanê Direnişi’nin başladığı günlerden itibaren […]

The post Enternasyonel Anarşist Federasyonlar Toplantısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Entarnasyonal Anarşist Federasyonlar Toplantısı

Devrimci Anarşist Faaliyet (DAF), bu yılki ilk toplantısı Fransa’nın Paris şehrinin kuzeyinde Saint Denis bölgesinde gerçekleştirilen Enternasyonel Anarşist Federasyonlar toplantısına davet edildi. Attieke Sosyal Merkezi’nde yapılan panelde DAF, “Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişi Değerlendirmesi” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi.

Fransa’da faaliyet yürüten anarşist örgütlenmelerin oluşturduğu “Rojava ile Dayanışma Anarşist Kolektifi” özellikle Kobanê Direnişi’nin başladığı günlerden itibaren oldukça etkili eylem ve etkinlikler gerçekleştirmişti. Bölgede siyasi mülteci ve işçi olarak bulunan çok sayıda bu coğrafyadan göç etmiş bireyin de katıldığı eylemlikler, geçtiğimiz aylarda Kobane ve Türkiye’de de ses getirmişti.

14 Şubat Cumartesi akşamı saat 19:30’da Attieke Sosyal Merkezi’nde Devrimci Anarşist Faaliyet’in davet edildiği “Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişi Değerlendirmesi” adlı panel gerçekleştirildi.

Devrimci Anarşist Faaliyet adına konuşma yapan Alp Temiz konuşmasında Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişi sürecinde yer alan DAF’ın bu mücadelede yer almasının haklı gerekçelerini açıkladı.

“Bu buluşmanın Kobanê Zaferi’nden sonra gerçekleşiyor olması gerçekten mutluluk verici. Rojava Devrimi’nin başından Kobanê Zaferi’ne dek dayanışma içerisinde olduğumuz tüm yoldaşlarımızı zaferin heyecanı ve Rojava topraklarının kapitalizmden, devletlerden, tüm iktidarlı ilişki biçimlerinden uzak bir şekilde tekrar yapılandırılacak olmasının umuduyla selamlıyoruz.” sözleriyle çeşitli coğrafyalardaki anarşist örgütlenmelerin düzenledikleri dayanışma eylemlerine vurgu ve selamlama yapılarak başlayan konuşma şu sözlerle sürdürüldü:

“130 gündür hepimiz, Rojava Devrimi’nin kalbi olan Kobanê’deki halkın, öz-örgütlülükle yaşamları için mücadelesine tanık olduk. Hepimiz özgürlük için mücadele eden kadınların, erkeklerin; yaşlıların, gençlerin, IŞİD’e karşı, Esad’ın devletine karşı, TC’ye karşı, bölgede kapitalist çıkarları olanlara karşı, medyanın çarpıtmasına karşı devrim umudunu nasıl yeşerttiğine şahit olduk.

Coğrafyanın dört bir yanında savaşların Ukrayna’dan Mısır’a, halkları suni ayrımlarla böldüğü bir zamanda; sınırları yok eden bir dayanışmanın parçası olduk. Devletlerin ve kapitalistlerin çıkarları için yaratılan savaşlara karşı özgürlük mücadelesinin birer parçası olduk. Büyük orduları olan devletlerin, devletler üstü kurumların durduramadığı ‘üretilmiş şiddet’ olan IŞİD’i Kobane’den geçirmeyen direniş hattının bir barikatı olduk. ‘Kobane düştü-düşecek’ diyenlere, Kobane’yi fantazi olarak görenlere Kobane Direnişi’ne yönelik ısrarlı sahiplenmemizle cevap olduk.

Bütün bunların hepsini, bu süreçte yarattığımız anarşist dayanışmamızla gerçekleştirdik. Dünyanın farklı coğrafyalarındaki yoldaşlarımız; sesimizi, gücümüzü, kararlılığımızı, umudumuzu ve inancımızı büyüttü. Anarşist tarihin bir yerinde; belki Durrutilerin, Ascasoların FORA’lı yoldaşları tarafından okyanusun ta öbür yanında gerçekleştirdikleri, belki Japonya’da asılacak yoldaşları için Emmaların gerçekleştirdikleri dayanışma, bize bir kez daha hatırlattı: Dayanışma en büyük silahımızdır.

Şimdi Rojava halkı yaşamını yeniden inşa edecek. Yaşam iktidarlardan uzak bir şekilde tekrardan örgütlenecek. Kobane Direnişi ile daha fazla görünür kılınan Rojava Devrimi, bu dayanışmadan yoksun kalmayacak. Yoldaş Durruti’nin söylediği gibi “Yıkıntılardan korkmayanlar, bütün dünyayı yeniden yaratacak.”

Bu süreçte, dünyanın farklı yerlerinden anarşist örgüt, grup ve bireylerin beraber örgütlediğimiz bu dayanışma ağını büyütmeye yönelik çabalarını takdir ediyoruz. Bütün bunları hep beraber deneyimlerken aslında bir şeye vesile olmuş olduk; mevcut politik gerçekliğe anarşist bir perspektiften dahil olma ve yorum getirme. Bu süreçte anarşist örgütler ve gruplar arasında meseleye ilişkin farklı değerlendirmeleri içeren birçok yazı yayımlandı. Farklı coğrafyalardan birçok yoldaş Kobanê’ye ve sınır köylere geldi ve değerlendirmelerde bulundu.

Anarşist hareketin bu süreçte böyle bir dayanışma aracılığıyla aldığı ivme umut verici. Anarşizmin farklı coğrafyalarda, ezilenlerin verdiği mücadelelerin dinamosu olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu bizim geleneğimiz. Anarşist hareketin bunu başarabilmesi için, bu süreçte gösterilen dayanışma ve örgütlülükle içinde bulunulan politik gerçekliğe söz söyleyebilme cesaretini göstermesi gerektiğinin bilincindeyiz.

Devrimci Anarşist Faaliyet olarak bu perspektifle tüm iktidar yapılanmalarına karşı mücadelemizi büyütüyor, yaşadığımız coğrafyada anarşist hareketin bir gelenek haline gelmesi için çabalıyoruz. Yunanistan’daki yoldaşlarımızın 2008 İsyanı’nda yükselttiği sloganı hatırlamak önemli: Şimdi bizim yüzyılımız başlıyor. Ve Taksim-Gezi İsyanı’nın toplumsallaşmış sloganını: Bu daha başlangıç, mücadeleye devam.”

Alp Temiz konuşmasını “Bijî Serkatina Kobanê!, Bijî Şoreşa Rojava!, Bijî Anarşîzm, Bijî Azadî!” sözleri ile bitirdi.

İngilizce ve Fransızca gerçekleşen etkinlikte dinleyicilerin DAF’ın plan ve öngörüleri hakkında sorulan sorular ile etkinlik sona erdi.

Etkinliği düzenleyen “Rojava ile Dayanışma Anarşist Kolektifi” içerisinde Fédération Anarchiste (Anarşist Federasyon) bileşenlerinden Regard Noir ve Salvador-Segui’nin yanı sıra Organisation Communiste Libertaire, Alternative Libertaire, Coordination des Groupes Anarchistes, La Conquête du Pain, Boulangerie Autogérée (Özyönetimle İşleyen Ekmeğin Fethi Fırını) örgütlenmeleri yer alıyor.

Enternasyonel Anarşist Federasyonlar Toplantısı Gerçekleştirildi

Yılda iki kez gerçekleştirilen Enternasyonel Anarşist Federasyonlar toplantısının bu yılki ilk toplantısı Fransa’nın Paris şehrinin kuzeyindeki Saint Denis bölgesinde gerçekleştirildi.

Fransa, Belçika ve İsviçre bölgelerinden Fédération Anarchiste, İspanya ve Portekiz bölgelerinden Federación Anarquista Ibérica, İtalya’dan Federazione Anarchica Italiana, Almanya ve İsviçre bölgelerinden Föderation deutschsprachiger Anarchist, Britanya bölgesinden Anarchist Federation, Slovenya’dan Federacija za anarhistično organiziranje örgütlenmelerinin katıldığı toplantıya Anadolu ve Mezopotamya’dan Devrimci Anarşist Faaliyet de gözlemci sıfatıyla katıldı.

İlk gün sabah ve öğleden sonra olmak üzere iki oturumda gerçekleştirilen toplantılarda, örgütlenmelerin geride bırakılan süreçteki faaliyet raporları birbirlerine aktarılarak deneyimler tartışıldı. İkinci günkü toplantıların sabahki oturumu ise Devrimci Anarşist Faaliyetin sunumu ve Kobanê ile Rojava gündemlerine ayrıldı. Öğleden sonraki oturumda ise gelecek dönemdeki plan ve stratejiler gündemler halinde sunularak bu planlar doğrultusunda hedefler belirlenerek kararlar alındı.

Bu Haber Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.

The post Enternasyonel Anarşist Federasyonlar Toplantısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/03/10/enternasyonel-anarsist-federasyonlar-toplantisi/feed/ 0
21. YY. Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: “Savaşı Görmeyip “Barışa Bak”anlar” – Merve Arkun https://meydan1.org/2014/12/25/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-savasi-gormeyip-barisa-bakanlar-merve-arkun/ https://meydan1.org/2014/12/25/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-savasi-gormeyip-barisa-bakanlar-merve-arkun/#respond Thu, 25 Dec 2014 19:41:37 +0000 https://test.meydan.org/2014/12/25/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-savasi-gormeyip-barisa-bakanlar-merve-arkun/ Kasım ayının ilk günlerinde, İstanbul’da bulunan Taxim Hill Otel’de düzenlenen bir basın açıklamasıyla duyuruldu “Barışa Bak” projesi. “Ordu demokrasinin temeli” diyerek 12 Eylül Darbesi’nin destekçilerinden olan ve Liberal Düşünce Topluluğu kurucularından Atilla Yayla’dan, Berkin Elvan’ın annesini yuhalatarak Erdoğan’a destek çıkan Yavuz Bingöl’ün “haysiyet suikasti”ne kurban edildiğini söyleyen Meryem Gayberi’ye kadar, toplam 69 imzacıyla “çözüm sürecinin […]

The post 21. YY. Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: “Savaşı Görmeyip “Barışa Bak”anlar” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kasım ayının ilk günlerinde, İstanbul’da bulunan Taxim Hill Otel’de düzenlenen bir basın açıklamasıyla duyuruldu “Barışa Bak” projesi. “Ordu demokrasinin temeli” diyerek 12 Eylül Darbesi’nin destekçilerinden olan ve Liberal Düşünce Topluluğu kurucularından Atilla Yayla’dan, Berkin Elvan’ın annesini yuhalatarak Erdoğan’a destek çıkan Yavuz Bingöl’ün “haysiyet suikasti”ne kurban edildiğini söyleyen Meryem Gayberi’ye kadar, toplam 69 imzacıyla “çözüm sürecinin sağlıklı yürütülmesi” amacıyla yola çıkıldığı söylendi. Düzenlenen toplantıda, barış konserlerinden trenlerine kadar “barış” dolu hayallerden bahsedilirken; var olmak için direnenlerin mücadelesi “provokasyon” ilan edildi.

“Hükümetten bağımsız” ve “sivil” bir oluşum olarak ortaya çıktığı iddia edilen projenin yankıları sürerken, “Barışa Bak”ın amaçlarını, imzacılarını ve “ne yöne baktığı”nı tartışmakta fayda var.

Başlatılan bu projeyle “barışa bak”ma iddiasını taşıyanlar, yaşadığımız coğrafyada on yıllardır yaşanan savaşın, topraklarından edilen binlerce insanın, kaybedilen ve katledilen bir halkın hesabını yapmanın da ötesinde yaşamını savunmak için direnenleri -tıpkı iktidarın yaptığı gibi- “provakasyon”larla ve “darbe girişimleri”yle suçlarken; projeyle çizilmek istenen “barış”, tam da hükümetin Yeni Türkiye şablonuna bakarak çiziliyor. Devletin çözüm adı altında Kürt halkına yönelik işlettiği inkâr ve imha politikasına karşı girişilmiş mücadeleyi, barıştan uzaklaştırma olarak ilan eden “barışsever”lerin barıştan anladıklarının ne olduğu açık. AKP hükümetine yönelik müteşekkirliklerini her fırsatta dillendiren “Barışa Bak”çılar, kardeşlik altında devletin gizli stratejilerinin sürdürücüsü konumunda. Meşruluklarını, “biz ne o taraftanız, ne bu taraftanız” diyerek dayandırdıkları pozisyonlarıyla; devletçi algıyı farklı bir yerden zihinlere kazımaya, Kürt halkının mücadelesinin altını boşaltmaya çalışıyorlar.

Genellikle iktidar yanlısı akademisyen, yazar ve gazetecilerden oluşan “Barışa Bak” çağrıcıları toplam 69 imzadan oluşuyor.17 Aralık sürecinde iktidar paydaşları arasında belirginleşen AKP-Cemaat ayrışmasında, safını “paralel yapıya karşı seçilmiş hükümetten yana” koyan Barışa Bak projesi çağrıcılarından bazılarının, “iktidar yanlısı performanslarıyla” kısa özgeçmişleri şöyle:

Yıldıray Oğur

ODTÜ Siyaset Bilimi mezunu olan Yıldıray Oğur, 2003 yılında Genç Siviller hareketinin kurucuları arasında yer aldı. Radikal, Taraf gazeteleri ile Birikim dergisinde yazılar yazan Oğur, 2013 yılında, iktidarı açıktan destekleyen Türkiye gazetesinde yazmaya başladı. Türkiye’de yazmaya başladıktan sonra Erdoğan’ın fiili danışmanı haline gelen Oğur’un köşe yazıları, Erdoğan’ın bazı mitinglerinde tarihsel alıntılar yaptığı temel kaynak oldu.

Kobanê Direnişi süresince yazdığı köşe yazılarında, “çözüm süreci”nin muhataplarından Kürt hareketini eleştirmiş; devletle aynı perspektifte, devlet-polis şiddetinden kaynaklanan ölümlerden, hareketi sorumlu tutmuştu. Bu beyanlar, Yıldıray Oğur’un iktidarla yaşadığı söylemsel uyumun daha da belirginleşmesini sağladı. Meydan Gazetesi’nin yine aynı bölümünde “akil heyeti”ni deşifre ederken yer verdiğimiz Oğur, devletin “barış” söyleminin en önemli yaratıcılarından.

Oral Çalışlar

Aydınlık çevresinden eski bir sosyalist olan Oral Çalışlar bugüne dek Cumhuriyet, Taraf, Radikal gibi siyasi yelpazenin farklı kulvarlarından birçok gazetede köşe yazıları yazdı. “Akil İnsanlar” heyetinde yer almasının ardından iktidarla olan ilişkisini belirginleştiren TESEV üyesi Çalışlar, şimdilerde de liberal yazarların kendilerine yer bulduğu “serbestiyet.com” sitesinde yazıyor.

Orhan Miroğlu

1970’li yıllarda Kürt hareketi içerisinde yer alan; 1980 yılında girdiği cezaevinden 1988 yılında tahliye olan Miroğlu, Ülkede Özgür Gündem, Özgür Politika, Birgün ve Taraf gibi gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. 2010 yılındaki Anayasa Referandumu sürecinde iktidara yakınlaşan Miroğlu, bu yakınlaşmayı ilerleyen yıllarda öylesine içselleştirdi ki; kendi geçmişini bile inkâr etmeye başladı. 12 Eylül döneminde, tutsak kaldığı Diyarbakır Cezaevi’nde sistematik işkenceye maruz kalan Miroğlu, yakın dönemde katıldığı bir TV programında “Devlet eliyle sistematik işkence kesinlikle yoktur!” diyerek, bu içselleştirmeyi somutluğa kavuşturdu.

Yaşadığı “politik değişiklik”in ardından, sınırlı sayıda gazetecinin binebildiği Erdoğan’ın uçağında kendisine yer buldu ve 2012 yılından itibaren iktidara yakınlığıyla bilinen Star Gazetesi’nde yazmaya başladı.

Nagehan Alçı

Boğaziçi Üniversitesi siyaset bölümü mezunu olan Nagehan Alçı, Hürriyet, Milliyet, Akşam gibi gazetelerde köşe yazarlığı ve Kanal D, Fox, CNN Türk gibi kanallarda da programlar yaptı. “Akil” heyette yer alan Alçı da, Barışa Bak projesi içerisindeki çoğu isim gibi, “zaman içerisinde saf değiştiren”lerden.

2009 yılında yazdığı “Bir Delikanlılık Portresi: Tayyip Erdoğan” yazısında Erdoğan’ı çokça eleştiren Nagehan Alçı; özellikle 17 Aralık sonrası, iktidarın hararetli savunucularından biri haline geldi.

Etyen Mahçupyan

Liberalliğiyle bilinen Etyen Mahçupyan, başbakan Davutoğlu’nun başdanışmanlığını yürütüyor.1996 yılına kadar kendi şirketlerinin yöneticiliğini yapan Mahçupyan, 1997’de Radikal’e, 2001’de ise Zaman’a geçti; siyasal çizgisinin “ne hızla” değiştiğini açıkça gösterdi.

TESEV Demokratikleşme Programı’nın 2012’den beri başkanı konumunda bulunan Etyen Mahçupyan, Hrant Dink’in 2007 yılında öldürülmesinden sonra Agos gazetesine geçmişti. Geçtiğimiz Mayıs ayından bu yana ise, iktidar yanlısı patron Ethem Sancak’ın gazetesi Akşam’da yazıyor.

Sinan Çetin

“Hiçbir düşünce kutsal değildir, her düşünce değişir ve gelişir, embesillerinki hariç” şeklindeki konuşmalarıyla, bir sosyalistten bir kapitaliste dönüşümünü rasyonalize eden Sinan Çetin; Plato adlı şirketinin patronluğunu yaparken, aynı zamanda emlak sektörüne de el atmış durumda. Cihangir’de sahip olduğu çok sayıda gayrimenkul üzerinden emlak ticaretine girişen Çetin, sektördeki “rant dostları”ndan Ali Ağaoğlu’nun da reklamlarını çekiyor.

Barışa Bak projesinin imzacılarından Atilla Yayla ile birlikte de bir yayınevinin patronluğunu yürüten Sinan Çetin, katıldığı her programda iktidar güzellemesi yapmaktan geri durmuyor.

Markar Esayan

AKP-Cemaat kavgası öncesi Taraf gazetesinde yazarlık ve yayın koordinatörlüğü yapan Markar Esayan, yaşanan ayrışma sonrasında Yeni Şafak’ta yazmaya başladı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde “Affedersiniz benim için de çok çirkin bir şekilde Ermeni dediler” şeklinde konuşan Erdoğan’ı, “Biz Ermeniyiz, tecrübe ile sabit, hakiki ırkçıları gözünden tanırız; merak edilmesin. 12 yıldır AK Parti’ye destek veren bir Türkiyeli olarak, bu pazar da Yeni Türkiye için Erdoğan’a oy vereceğim.” sözleriyle aklamıştı. %10 barajı tartışmalarında AKP’nin yanında yer alarak, barajın kaldırılmasına yönelik tepkisini gösteren Esayan, HDP’den de bağımsız adaylarla seçimlere girmesini istemiş. İstikrar sürsün diye…

Rasim Ozan Kütahyalı

“Havuz medya” grubu gazetelerinden Takvim ve Sabah’ta köşe yazarlığı yapan Rasim Ozan Kütahyalı, Melih Gökçek’in sahibi olduğu Beyaz TV’de de futbol yorumcusu. Nagehan Alçı ile olan evliliğinden doğan çocuklarının “isim babalığı”nı Erdoğan’a yaptıracak kadar iktidarla “içli dışlı” olan Kütahyalı, kendi jenerasyonundan birçok yazar gibi, devrimcilere ve devrimci mücadeleye olan kinini kusmaktan geri durmuyor. “Ben bu devlet için kellemi ortaya koyanlardanım!” diye ifadelerini dillendirmekten geri durmayan Kütahyalı, futboldan siyasete engin bilgi birikimlerini, hükümetin ona sunduğu tüm olanaklardan yararlanarak anlatmaktan geri durmuyor.

Cengiz Alğan

“Barışa Bak” projesinin fikir sahibi denilebilecek Cengiz Alğan, eski bir DSİP yöneticisi. 2010 referandumunda “Yetmez Ama Evet” diyenlerden biri olan Alğan, 17 Aralık Yolsuzluk Operasyonu’ndan sonra, iktidar tarafındaki duruşunu iyice belirginleştirmiş; yolsuzluk operasyonun bütününü “seçilmiş hükümete darbe” şeklinde tanımlamıştı. Şimdilerde açıkça sürdürdüğü bu iktidar destekçiliğini Taksim-Gezi Direnişi sürecinde başlatan Cengiz Alğan, ortaya çıkan videolarda polisin sıktığı mermiyle katledildiği açıkça görülse de, Ethem Sarısülük’ün “karanlık güçlerce” öldürüldüğünü söylemişti.

Halil Berktay

“Barışa Bak” projesinin bir başka çağrıcısı, Oral Çalışlar gibi Aydınlık hareketinden olan eski sosyalist Halil Berktay, şimdilerde liberal bir akademisyen olarak tanınıyor. Çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği yaptı, bir dönem Taraf gazetesinde köşe yazıları yazdı, son dönemlerde ise iktidarı destekleyen isimlerin bir araya geldiği serbestiyet.com’da yazmaya başladı. Kendini anti-anti AKP’ci diye tanımlayan Halil Berktay, Taraf gazetesinde yazdığı dönemde 1 Mayıs 1977 katliamına ilişkin ortaya attığı bir iddia ile de gündeme gelmişti. Devlet tarafından gerçekleştirilen ve 36 kişinin yaşamını yitirdiği 1 Mayıs 1977 katliamına ilişkin Halil Berktay, “devrimci iki grubun çatışması” yorumunda bulunmuş; dolayısıyla bu katliamda kendince “devleti aklamıştı.”

 

 

Merve Arkun

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.

The post 21. YY. Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: “Savaşı Görmeyip “Barışa Bak”anlar” – Merve Arkun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/12/25/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-savasi-gormeyip-barisa-bakanlar-merve-arkun/feed/ 0
Roboski’den Kobanê’ye Vicdanlar Reddediyor https://meydan1.org/2014/12/23/roboskiden-kobaneye-vicdanlar-reddediyor/ https://meydan1.org/2014/12/23/roboskiden-kobaneye-vicdanlar-reddediyor/#respond Tue, 23 Dec 2014 13:56:58 +0000 https://test.meydan.org/2014/12/23/roboskiden-kobaneye-vicdanlar-reddediyor/ Barış İçin Aktivite üyeleri, Kobanê nöbet eyleminin sürdüğü Mehser Köyü’nde direniş nöbetini sürdürenlerle birlikte bir açıklama gerçekleştirerek, vicdani ret çağrısı yaptı. “Roboski Katliamı’nın 3. Yıldönümünde Vicdani Ret Çağrısı / Askere Gitme Kardeş Kanı Dökme” pankartı açan Barış İçin Aktivite grubu adına basın açıklaması yapan Yannis V Yaylalı, “Roboski’nin katilleri kimse Kobanê katillerinin de aynı anlayış […]

The post Roboski’den Kobanê’ye Vicdanlar Reddediyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Barış İçin Aktivite üyeleri, Kobanê nöbet eyleminin sürdüğü Mehser Köyü’nde direniş nöbetini sürdürenlerle birlikte bir açıklama gerçekleştirerek, vicdani ret çağrısı yaptı.

“Roboski Katliamı’nın 3. Yıldönümünde Vicdani Ret Çağrısı / Askere Gitme Kardeş Kanı Dökme” pankartı açan Barış İçin Aktivite grubu adına basın açıklaması yapan Yannis V Yaylalı, “Roboski’nin katilleri kimse Kobanê katillerinin de aynı anlayış ve kesim olduğuna inanıyoruz” şeklinde konuştu.

Açıklamada, Roboski Katliamı’nın “devletin suçüstü yakalandığı bir katliam olduğu”na vurgu yapıldı. Yaylalı, basın açıklamasında “Roboski’de katillere en iyi cevap niteliğinde olan vicdani ret hakkını kullanmaya, bu kirli savaşı sonlandırmak için herkesi vicdani redde çağırıyoruz” diyerek, Kobanê sırında gerçekleştirilecek vicdani ret açıklamalarına çağrıda bulundu.

Bu yazı Meydan Gazetesai’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.

The post Roboski’den Kobanê’ye Vicdanlar Reddediyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/12/23/roboskiden-kobaneye-vicdanlar-reddediyor/feed/ 0
Devrimci Anarşistlerden: Rojava Devrimi ve Kobane Direnişi https://meydan1.org/2014/12/22/devrimci-anarsistlerden-rojava-devrimi-ve-kobane-direnisi/ https://meydan1.org/2014/12/22/devrimci-anarsistlerden-rojava-devrimi-ve-kobane-direnisi/#respond Mon, 22 Dec 2014 19:27:45 +0000 https://test.meydan.org/2014/12/22/devrimci-anarsistlerden-rojava-devrimi-ve-kobane-direnisi/ Toplumsal devrimlerin etkisi, sadece devrimin gerçekleştiği coğrafyada siyasi ve ekonomik iktidarlara karşı verdikleri mücadelenin etkisi ile sınırlı değildir. Farklı coğrafyalarda oluşturdukları etkiyi anlamak, bu etkiyle beraber düşünsel ve pratik değişimleri görmek açısından önem taşımaktadır. Kobanê Direnişi ile yaygın bir şekilde konuşulmaya, tartışılmaya başlanan Rojava Devrimi, bu etkinin ne olduğunun görülmesi açısından giderek daha fazla önem […]

The post Devrimci Anarşistlerden: Rojava Devrimi ve Kobane Direnişi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Toplumsal devrimlerin etkisi, sadece devrimin gerçekleştiği coğrafyada siyasi ve ekonomik iktidarlara karşı verdikleri mücadelenin etkisi ile sınırlı değildir. Farklı coğrafyalarda oluşturdukları etkiyi anlamak, bu etkiyle beraber düşünsel ve pratik değişimleri görmek açısından önem taşımaktadır. Kobanê Direnişi ile yaygın bir şekilde konuşulmaya, tartışılmaya başlanan Rojava Devrimi, bu etkinin ne olduğunun görülmesi açısından giderek daha fazla önem kazanıyor.

Devletin ve kapitalizmin Rojava’da yaşananlar karşısında aldığı tutum ve saldırısı, bu noktada beklenilir bir durumdur. Ancak bizim aynı zamanda yüzümüzü toplumsal muhalefetteki iç tartışmalara dönmemiz gerekiyor. Keza, burada yapılan tartışmaların, Rojava’nın etkisinin ne olduğunu anlamak noktasında önemli bir uğrak olduğunu vurgulamak gerekiyor.

Sürecin başından bu yana, farklı coğrafyalardan anarşist yoldaşların Rojava’yı anlamaya, direnişi sahiplenmeye yönelik tutumları; uzun süreden bu yana, bu denli örgütlü bir şekilde görmeye alışık olmadığımız uluslararası dayanışmayı hatırlamak açısından önemliydi. Böylece, dayanışmanın en büyük silahımız olduğunu bir kez daha deneyimledik.

Anarşistler arasında oluşan bu dayanışma durumunun, Kobanê’deki direnişi, tüm dünyadaki anarşistler arasında bu denli gündem etmesi kaçınılmazdı.

Farklı coğrafyalardaki anarşist örgütler ve gruplar da, yükselen bu gündeme ilişkin düşüncelerini, farklı mecralarda dile getirmektedir. Bu değerlendirmelerin bir kısmı, özellikle Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişi hakkında yanlış ve eksik bilgi içerirken, öte yandan indirgemeci bir bakış açısıyla ele alınmaktadır.

Farklı coğrafyalardaki anarşist örgütlenmelerin, farklı bakış açılarıyla geliştirebilecekleri yorumların olabileceğini göz önünde tutmakla beraber; savaş koşullarında varlık mücadelesi veren bir halkın mücadelesine yönelik politik eleştirilerin, bu durumdan bağımsız yapılamayacağını tekrar tekrar hatırlamak lazım. Bu eleştiriler, belli bir önyargıyla yapılıp kesin genellemelerle şekillendiriliyorsa, bu eleştirilerin hakkaniyetini düşünmek de…

Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor; Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişi’yle kurulan bir dayanışma ilişkisi, duygusal bir ilişki değildir. Çünkü anarşist örgütlenmeler ,dayanışma ilişkilerini “sempati”ye dayandırmazlar. Bu ilişkiler, yoğunluklu olarak politik bir perspektif ve bu doğrultuda gerçekleştirilmek için planlanan stratejiler paralelinde geliştirilir. Dolayısıyla dayanışma ve mücadeleyi sahiplenme, objektiflikten uzak değildir.

Bazı değerlendirmelerde, PKK’ye yönelik eleştirilerin temel dayanağı, partinin geçmiş siyasal geleneği ile ilişkilendirilmeye çalışılırken, “özgür belediyecilik”in iyi uygulanamaması, siyasal değişimin tam gerçekleşmemiş olması ve özünde milliyetçi olması gibi eleştirilerle Kürt Özgürlük Hareketi’nin şu an bulunduğu konuma ve perspektife yönelik bir önyargı yaratılmaya çalışılıyor. Bütün bunlar yapılırken, bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde eksik bilgilendirmeyle bu önyargı temellendirilmeye çalışılıyor. Kimsenin Kürt Özgürlük Hareketi’nin anarşist bir hareket olduğu yönünde bir iddiası yoktur. Dolayısıyla, eksik ya da yanlış uygulandığı iddia edilen pratiklerin değerlendirilmesinin, bu açıdan yapılması önemlidir. Öte yandan, bir halk hareketinin “devlet ve kapitalizm eleştirisi”ni bu kadar önemsiyor olması, anarşistler açısından görmezden gelinemez. Bu mesele sadece Bookchinci “özgür belediyecilik”le sınırlandırılamaz. Hareket, anarşizmle teorik anlamda kurduğu ilişkide, Bakunin’den Kropotkin’e farklı birçok yoldaşı referans olarak vermiş; devlet sorunsalına oldukça geniş bir perspektiften yorum geliştirebilmiştir. Öte yandan, bu düşünce pratiğe dökülürken de; özgürlükçü, komünal ve merkezi olmayan bir şekilde işlerliğe geçmiştir. Bu bilgi, makaleler ya da kitaplardan yapılan alıntılardan ziyade, aynı mücadele alanını paylaşan politik örgütlenmelerin birbirini gözlemlemesine dayanan bir bilgidir.

Rojava’da oluşan durum ne Esad’ın bölgeyi bırakmasıyla, ne de küresel güçlerle yapıldığı iddia edilen anlaşmalarla oluşmuştur. Rojava’da iki buçuk yıl öncesinde gerçekleşen büyük dönüşüm, siyasal hareketliliğin Ortadoğu’yu iki zıt kutuptan (cuntacı sekülerler-muhafazakâr demokratlar) birinin iktidarını seçmeye zorladığı bir konjonktürde gerçekleşmiştir. Rojava, Ortadoğu coğrafyasındaki “baharların” kışa döndüğü bir dönemde, halkın bu iki kutba sığmayıp kendi çözümünü yaratmasıdır.

Rojava’da yaşam yeniden yapılandırılırken, yaratılmaya çalışılan toplumsal mekanizmaların merkeziyetçi olmayan yapısı, devletsizliğe yapılan ısrarlı vurgu, üretim-tüketim-dağıtım ilişkilerinin kapitalizmden olabildiğince uzak bir şekilde örgütleniyor oluşu, öz-örgütlenmenin toplumsal işleyişin sürdürülmesinde garantör olması, üç kantondaki komünlerin ayrı ayrı karar süreçleriyle komünlerin işleyişini şekillendiriyor oluşunun önemini; yaşadığımız çağda kimse inkar edemez. Hele mevzu bahis kişi bir anarşistse, bu işleyişin, farklı coğrafyalarda benzer örnekleri çoğaltmak adına umut verici bir deneyim olduğunu nasıl inkar edebilir?

Anlamamakta ısrar eden yoldaşlar için tekrar edelim. Mevcut işleyişin anarşist bir işleyiş olduğunu iddia etme çabası değildir bu. Ancak Rojava’daki işleyişin anarşizan karakteri, toplumsal devrim için mücadele eden anarşistleri mutlu edecektir. Bu mutluluk, romantiklikten uzak politik hedeflerimizin, stratejilerimizin böyle bir sistemde, böyle bir çağda yaşayabilir olduğunu anlamakla ilintilidir.

Devletsiz toplum pratiklerinin, toplumsal devrim mücadelesi veren anarşistler için olumsuz olduğunu kimse iddia edemez. Farklı coğrafyalarda yaşanan benzeri pratikler, kendi özgün koşullarında gelişebilir. Bu özgün mücadelelerin anarşist ilkelerle uyumlu olmadığını söyleyip önemini azaltmak, teorik kibire dayanan ve pratikten yoksun bir anarşizmin anlayışını sergilemektir. Anarşist hareketlerin farklı coğrafyalarda statik konumlarından kurtulamamalarına da yol açan bu düşünce tarzı, anarşizmi entelektüel bir çabaya indirgeyen bir düşünce tarzıdır.

Fazla kuşkucu olmak için neden arandığında, nedenler yaratılabilir. Ancak bu nedenlerin gerçeklikle ilişkisini sorgulamak, her noktada önem taşımaktadır. Kürt Özgürlük Hareketi’ni milliyetçi bir hareket gibi tanımlamaya çalışmak hatalıdır. Bu ve benzer tanımlamalar, hareketin dönüşümünü görmezden gelmeyle; eski politik yapısını devam ettirdiğini iddia etmekle eştir. İşleyişin nasıl olduğuna ilişkin herhangi verisi olmayan, tek bilgi kaynağı hareket hakkındaki eleştirel yazılar olan bir bakış açısı son derece sorunludur. Çünkü bu eleştirilerin önemli bir kısmı, devletçi zihniyet ve uzantıları tarafından dile getirilmektedir. Sağlıklı eleştiri, politik pratiklerin gözlenmesi ve deneyimlenmesi ile yapılır. Coğrafyadan ve pratiklikten uzak her eleştiri, oryantalizm tehlikesini içinde barındırır.

Rojava’daki işleyişin ve hareketin anarşist olmadığından daha önce bahsetmiştik. Özellikle Mezopotamya coğrafyasında yüzyıllar boyu mücadele eden Kürt halkının özgürlük mücadelesinin bu tarihsellikten uzak ele alınıyor oluşu da bir başka eksikliktir. İdeolojik doğruluk adına gerçeklikten uzaklaşıp, bir halkın yüzyıllardır devam etmekte olan mücadelesini değersizleştirenler; sadece devrimci sorumluluklarını yerine getirmemekle kalmayıp, kiminle aynı cepheye düştüğünü iyi görmelidir.

Sınıf perspektifini sığ bir şekilde algılayıp, toplumsal mücadeleleri salt ekonomik mücadelelerle anlamlandırmaya çalışmak, ezilenlerin verdiği mücadeleler arasına hiyerarşi koymaktır. Ezilenleri sadece işçilere indirgeyip, geri kalan iktidar ilişkilerini yok sayan anlayış, anarşist hareketin tarihiyle çelişmektedir. Anarşizmin devrimci tarihi; ezilenlerin ekonomik, siyasi ve sosyal mücadeleleriyle doludur. Hareketin, farklı yüzyıllarda Avrupa’dan Uzakdoğu Asya’ya halkların özgürlük mücadelelerindeki etkisini görmezden gelmek, bu etkinin Güney Amerika’da sınıf mücadelelerini besleyen pratiğini değerlendirmelere katmamak, anarşist hareketin bütüncül yapısını yok saymak anlamına gelir.

İçinden geçmekte olduğumuz süreç, turnusol kağıdı niteliğindedir. Ezilenlerin varoluş mücadelesinin içinde yer almayı duygusallık olarak anlayan, teorik olarak uygun düşmediği için devletsiz bir topluma giden bir deneyimi acımasızca eleştirmeyi görev edinen bakış açısının, dolaylı ya da doğrudan, nereye denk düştüğü aşikardır.

Medyum değiliz; bir ay sonrasında ya da bir yıl sonrasında Rojava’da neler olacağını bilemeyiz. Yakın coğrafyada toplumsal mücadele veren devrimciler olarak, bize umut vermekle kalmayan, aynı zamanda mücadele verdiğimiz coğrafyalarda mücadelemizi besleyen bu toplumsal dönüşümün, olumsuz ya da daha olumlu bir yola gireceğini bilemeyiz. Ancak bizler, devrimci anarşistleriz. Bir kenarda oturup olanları izleyip sadece yorum yapamayız; toplumsal mücadelelerin içerisinde yer alıp anarşist bir devrim için mücadele ederiz.

Yaşasın Rojava Devrimi!

Yaşasın Kobanê Direnişi!

Yaşasın Devrimci Anarşizm!

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.

The post Devrimci Anarşistlerden: Rojava Devrimi ve Kobane Direnişi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/12/22/devrimci-anarsistlerden-rojava-devrimi-ve-kobane-direnisi/feed/ 0
Kadıköy’deki Kobanê Eylemine Polis Saldırısı https://meydan1.org/2014/12/22/kadikoydeki-kobane-eylemine-polis-saldirisi/ https://meydan1.org/2014/12/22/kadikoydeki-kobane-eylemine-polis-saldirisi/#respond Mon, 22 Dec 2014 17:32:25 +0000 https://test.meydan.org/2014/12/22/kadikoydeki-kobane-eylemine-polis-saldirisi/ IŞİD’in TC kontrolünde Kobanê’de gerçekleştirdiği canlı bomba saldırılarına karşı Kobanê ile dayanışma için, birçok yerde olduğu gibi, 30 Kasım günü İstanbul Kadıköy’de de yürüyüş ve açıklama yapıldı. HDP/HDK’nin çağrısıyla Devrimci Anarşist Faaliyet’in de katıldığı yürüyüş boyunca, “Biji Berxwedana Kobanê”, “Kobanê IŞİD’e Mezar Olacak”, “Katil Devlet Yıkacağız Elbet” sloganları atıldı. Altıyol’da okunan basın açıklamasının ardından AKP […]

The post Kadıköy’deki Kobanê Eylemine Polis Saldırısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

IŞİD’in TC kontrolünde Kobanê’de gerçekleştirdiği canlı bomba saldırılarına karşı Kobanê ile dayanışma için, birçok yerde olduğu gibi, 30 Kasım günü İstanbul Kadıköy’de de yürüyüş ve açıklama yapıldı.

HDP/HDK’nin çağrısıyla Devrimci Anarşist Faaliyet’in de katıldığı yürüyüş boyunca, “Biji Berxwedana Kobanê”, “Kobanê IŞİD’e Mezar Olacak”, “Katil Devlet Yıkacağız Elbet” sloganları atıldı. Altıyol’da okunan basın açıklamasının ardından AKP ilçe binasına yürümek isteyen yüzlerce kişiye polis saldırdı. Polisin TOMA, biber gazı ve plastik mermilerle gerçekleştirdiği saldırıya direnişçiler de havai fişeklerle karşılık verdi.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.

The post Kadıköy’deki Kobanê Eylemine Polis Saldırısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/12/22/kadikoydeki-kobane-eylemine-polis-saldirisi/feed/ 0
25 Kasım Öncesi Kadınlar Militarizmi Konuştu https://meydan1.org/2014/12/20/25-kasim-oncesi-kadinlar-militarizmi-konustu/ https://meydan1.org/2014/12/20/25-kasim-oncesi-kadinlar-militarizmi-konustu/#respond Sat, 20 Dec 2014 18:47:42 +0000 https://test.meydan.org/2014/12/20/25-kasim-oncesi-kadinlar-militarizmi-konustu/ Anarşist Kadınlar, Boğaziçi Üniversitesi’nde “Devlet Erkektir Şiddeti Militarizm” başlıklı bir panel gerçekleştirdi. Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Merve Arkun, gazeteci yazar Pınar Öğünç ve Anarşist Kadınlar’dan vicdani retçi Nergis Şen’in konuşmacı olduğu panelde, kadına yönelik şiddet ve kurumsallaşmış şiddet olan militarizm konuşuldu. Panelde ayrıca Kobanê Direnişi, kadınların bu direnişe etkisi de konuşuldu. Gerçekleştirilen panel sonrasında […]

The post 25 Kasım Öncesi Kadınlar Militarizmi Konuştu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Anarşist Kadınlar, Boğaziçi Üniversitesi’nde “Devlet Erkektir Şiddeti Militarizm” başlıklı bir panel gerçekleştirdi. Vicdani Ret Derneği Eş Başkanı Merve Arkun, gazeteci yazar Pınar Öğünç ve Anarşist Kadınlar’dan vicdani retçi Nergis Şen’in konuşmacı olduğu panelde, kadına yönelik şiddet ve kurumsallaşmış şiddet olan militarizm konuşuldu. Panelde ayrıca Kobanê Direnişi, kadınların bu direnişe etkisi de konuşuldu.

Gerçekleştirilen panel sonrasında Anarşist Kadınlar’dan Aslı Nevruz, Dilan Yaman ve Büşra Cengiz, vicdani retlerini açıkladılar.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 23. sayısınında yayımlanmıştır.

The post 25 Kasım Öncesi Kadınlar Militarizmi Konuştu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/12/20/25-kasim-oncesi-kadinlar-militarizmi-konustu/feed/ 0
Vicdani Retçiler Kobanê Direnişi’ni Anlattılar https://meydan1.org/2014/01/20/vicdani-retciler-kobane-direnisini-anlattilar/ https://meydan1.org/2014/01/20/vicdani-retciler-kobane-direnisini-anlattilar/#respond Mon, 20 Jan 2014 12:45:51 +0000 https://test.meydan.org/2014/01/20/vicdani-retciler-kobane-direnisini-anlattilar/ Vicdani Ret Derneği ve Lamdaistanbul’un birlikte örgütlediği “Kobanê Özgülünde Gelişen Özsavunma ile Birlikte Anti-Militarist Mücadele ve Vicdani Ret” etkinliği, Lamdaistanbul’un Kadıköy’deki ofisinde gerçekleştirildi. 22 Kasım Cumartesi günü düzenlenen etkinlikte Anarşist Kadınlar’dan vicdani retçi Didem Deniz Erbak ve VR-DER’den Ercan Jan Aktaş birer konuşma gerçekleştirirken, Kobanê Direnişi ve özsavunma pratikleri antimilitarist bir perspektifte konuşuldu. Bu haber […]

The post Vicdani Retçiler Kobanê Direnişi’ni Anlattılar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Vicdani Ret Derneği ve Lamdaistanbul’un birlikte örgütlediği “Kobanê Özgülünde Gelişen Özsavunma ile Birlikte Anti-Militarist Mücadele ve Vicdani Ret” etkinliği, Lamdaistanbul’un Kadıköy’deki ofisinde gerçekleştirildi. 22 Kasım Cumartesi günü düzenlenen etkinlikte Anarşist Kadınlar’dan vicdani retçi Didem Deniz Erbak ve VR-DER’den Ercan Jan Aktaş birer konuşma gerçekleştirirken, Kobanê Direnişi ve özsavunma pratikleri antimilitarist bir perspektifte konuşuldu.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 23. sayısında yayımlanmıştır.

The post Vicdani Retçiler Kobanê Direnişi’ni Anlattılar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/01/20/vicdani-retciler-kobane-direnisini-anlattilar/feed/ 0