kullan at kılavuz – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Fri, 19 Apr 2019 19:48:05 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Kullan-at: Sigortası Yapılmayan İşçi https://meydan1.org/2019/04/19/kullan-at-sigortasi-yapilmayan-isci/ https://meydan1.org/2019/04/19/kullan-at-sigortasi-yapilmayan-isci/#respond Fri, 19 Apr 2019 19:48:05 +0000 https://test.meydan.org/2019/04/19/kullan-at-sigortasi-yapilmayan-isci/ Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler… Emek sömürüsünün en sık görüldüğü alanlarından birisi, yapılmayan sigortalardır. O kadar ki hayatını idame ettirebilmek için bir işte çalışmak zorunda kalan insanların çalıştıkları halde sigortalarının yapılmaması, hemen hemen hepsinin başına gelmiştir. Bu yazıya bu nedenle sigortası yaptırılmayan işçinin […]

The post Kullan-at: Sigortası Yapılmayan İşçi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

Emek sömürüsünün en sık görüldüğü alanlarından birisi, yapılmayan sigortalardır. O kadar ki hayatını idame ettirebilmek için bir işte çalışmak zorunda kalan insanların çalıştıkları halde sigortalarının yapılmaması, hemen hemen hepsinin başına gelmiştir. Bu yazıya bu nedenle sigortası yaptırılmayan işçinin dikkat etmesi gereken noktaları ve atması gereken adımları konu alıyoruz.

Öncelikle belirtmek gerekir ki her ne ad altında çalıştırırsa çalıştırsın patron, bir gün dahi çalışmış olsa işçinin sigortasını yapmak zorundadır. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na göre işçinin işyerinde işe başladığı andan itibaren Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmiş ve sigortasının başlatılmış olması gerekir. Deneme süreli olarak çalıştırılan bir işçinin deneme süresine dayanılarak sigortasının yapılmaması gibi bir durum söz konusu değildir.

İşçiye sigorta yapılması zorunluluğu, işçiye zorla imzalatılan bir sözleşmeyle geri alınamaz. Bu nedenle işçinin adli ve idari alanda başvurabileceği çeşitli mekanizmalar mevcuttur. İşçi, herhangi bir idari başvuru yapmadan dahi adli mercilere başvurusunu gerçekleştirebilir.

Sigortası yapılmayan işçi bu nedenle iş mahkemesinde “hizmet tespit davası” adı verilen davayı açabilir. Hizmet tespit davasının amacı, işçinin sigortasız çalıştığı süreyi sigortalı çalışmış gibi telafi etmektir. Bu davada tespiti istenen hususlar, işçinin prime esas kazançlarının ve prim ödeme gün sayılarının tespitini içerir. Hizmet tespit davası sadece hiç sigorta yapılmaması durumunda değil eksik sigorta yatırılması durumunda da açılabilir. Bu davada davalı olarak patron ile birlikte işçilere sigorta yapılıp yapılmadığını denetlemekle görevli Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) da yer almaktadır.

İşçi, bir işte çalıştığını her türlü delille ispatlayabilir. Patronun tutmak zorunda olduğu belgeler, ücret bordroları, taraflar arasındaki yazışmalar gibi işçinin o işte çalıştığını gösterir her türlü belge bu nedenle delil olarak kullanılabilir. Örneğin işyerine giriş çıkışta işçiler tarafından çalışma saatlerinin tespiti için atılan imzalar veya kartla giriş varsa bu kayıtlar delil olarak gösterilebilir. Ayrıca işçiler çalışma durumunu sadece belgelerle değil tanıklar aracılığıyla da ispatlayabilir. Tanıkların delil niteliğinin kuvvetli olması için dinlenecek tanığın o işyerinde kayıtlı olarak çalışmış olması veya komşu işyeri çalışanı olması önem arz etmektedir.

İşçi, sigortasız çalışarak geçirdiği sürenin son yılından itibaren başlamak üzere 5 yıl içerisinde hizmet tespiti davasını açmak zorundadır. SGK’nin herhangi bir denetiminde sigortasız işçi çalıştırıldığı tespit edilmediyse ya da patron tarafından SGK’ye herhangi bir işe giriş veya buna benzer bir bildirge verilmediyse, işçi bu 5 yıl içinde dava açmadığı takdirde bu hakkı elinden alınacaktır. Belirtmek gerekir ki eğer işçi bu davayı açamadan öldüyse miras hakkına sahip olan kişiler de bu davayı açabilecektir.

İdari açıdan başvurular ise SGK’ye yapılabilir. Şikâyet, işçinin çalıştığı işyerinin bağlı olduğu Sosyal Güvenlik İl/Merkez Müdürlüğü’ne ve yazılı olarak yapılmalıdır. Söz konusu şikayette işyeriyle ilgili bilgilerin yanında ilgili işyerinde hangi tarihler arası çalışıldığı gibi bilgilerin yazılması gerekir.

Şikâyet üzerine işyerine gelerek denetim yapılmakta ve halihazırda orada çalışanlar tutanağa alınmaktadır. Bir işçi çalıştıran işyerlerinde gerekli bildirimlerin yapılmaması durumunda söz konusu işyerine idari para cezaları uygulanmaktadır. Patronlar böyle bir durumla karşılaşabileceklerini anladıklarında işçilerin sigortasını da yapmak zorunda kalmaktadır.

Kullan At

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 49. sayısında yayınlanmıştır.

The post Kullan-at: Sigortası Yapılmayan İşçi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2019/04/19/kullan-at-sigortasi-yapilmayan-isci/feed/ 0
Konkordato İlanının İşçiye Temel Etkileri https://meydan1.org/2018/11/15/konkordato-ilaninin-isciye-temel-etkileri/ https://meydan1.org/2018/11/15/konkordato-ilaninin-isciye-temel-etkileri/#respond Thu, 15 Nov 2018 19:34:41 +0000 https://test.meydan.org/2018/11/15/konkordato-ilaninin-isciye-temel-etkileri/   Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler… Ekonomik kriz, yoksullar için sofrasındaki yiyeceklerin azalması anlamına gelirken patronlar için fırsat demek. Her ekonomik krizde patronları her türlü ihtimale karşı koruyan, bizim hiç duymadığımız kanun maddeleri açığa çıkar. İçinden geçtiğimiz zamanlarda gündemden düşmeyen fırsatın adıysa “konkordato”. […]

The post Konkordato İlanının İşçiye Temel Etkileri appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

Ekonomik kriz, yoksullar için sofrasındaki yiyeceklerin azalması anlamına gelirken patronlar için fırsat demek. Her ekonomik krizde patronları her türlü ihtimale karşı koruyan, bizim hiç duymadığımız kanun maddeleri açığa çıkar. İçinden geçtiğimiz zamanlarda gündemden düşmeyen fırsatın adıysa “konkordato”.

Konkordatodan önce patronların en çok kullandığı imdat çekici iflasın ertelenmesiydi. İflasın ertelenmesi demek, hakkında iflas erteleme kararı verilen şirketin alacaklılardan korunması anlamına geliyor. İflas erteleme kararıyla birlikte icra takipleri duruyor ve bunun sonucunda alacaklılar iflas erteleme süresince icra dairelerinde haciz yoluyla borçlunun mallarını paraya çevirtip alacaklarını tahsil edemiyorlardı.

OHAL döneminde çıkan 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile iflasının ertelenmesi OHAL süresince kaldırılmıştı. Geçtiğimiz Şubat ayı içerisinde meclisten geçen kanunla bu süre sınırı da kaldırılarak iflasın ertelenmesi kurumu kaldırıldı. Buna sebep olarak da 4 yıl gibi sürebilen iflasın ertelenmesi kararıyla şirketlerin haciz yoluyla satılamayan malların el değiştirmelerinin sağlanması yani şirketlerin içinin boşaltılması gösterildi. Yerine 2 yıl sürebilen konkordato hakkındaki düzenlemelerde değişiklikler yapıldı.

İflasın ertelenmesi kaldırılınca patronlar bu sefer yönünü konkordatoya çevirdi. Peki konkordatonun, iflasın ertelenmesinden farkı nedir? Konkordatoda, borçlu şirketlerin alacaklılarıyla anlaşarak borçlarını yapılandırmalarına ilişkin bir anlaşma anlamına gelmektedir. Yani iflasın ertelenmesi kararında sürece pek dahil olamayan alacaklılar konkordato kurumunda sürece daha fazla dahil olabiliyorlar. Konkordatoda borçlu borçlarının en az yarısını ödemek, kalan borçlarını da bir ödeme takvimine bağlamak konusunda alacaklılarının üçte ikisiyle anlaşma yapmaya çalışmaktadır.

Peki bu durumun işçi alacaklarına etkisi ne olacak? Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, konkordato ilanının işçi sözleşmeleri üzerinde doğrudan etkisi bulunmamaktadır. Yani işçilerin sözleşmeleri konkordato ile birlikte bitmemiştir ve patron ya da işçi, konkordato ilanı nedeniyle haklı sebeple iş sözleşmesini feshedemez.

Konkordato öncesi son bir yıl içinde doğan işçi alacakları İcra İflas Kanunu’nun 206. maddesine göre imtiyazlı alacaklardan sayılır. İşçiler ücret, kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının tamamı için icra takibi yapabilir veya yapılmış icra takiplerine devam edebilirler. Ama bunun için mahkeme ilgili şirket hakkında konkordato kararı verirken işçilerin alacağının mahkemeye bildirilmiş olması yani konkordatoya yazılmış olması gerekmektedir. Bu nedenle konkordato kararları takip edilmeli, işçi alacakları mutlaka konkordatoya yazdırılmalıdır. Bu durumda işçi, alacağını tam olarak alır.

Konkordatoya yazılmamış işçi alacaklarının imtiyazsız alacaklar gibi konkordato şartlarında ödeneceği kabul edilmiştir. Yani konkordato şartları neyse ona göre alacak alınabilir, sonuç olarak alacağın tamamı alınamayacaktır. Ve sırası da imtiyazlı alacaklara göre daha geride olduğu için işçi, alacağını alamama tehlikesi içinde olacaktır.

Peki imtiyazlı alacak ne demek? İmtiyazlı alacak, bir borçludan alacağı olan birden fazla kişinin olması durumunda belirlenecek sırada başta yer alan alacaklı anlamına gelir. İşçi alacakları bu durumda tehlikede değil gibi durmaktadır ancak uygulamada durum böyle değildir. Rehinle teminat altına alınmış alacaklar için de icra takibine bir engel yoktur. Ticaret hayatında genelde alacaklarını bankalar rehinle teminat altına aldığı için öncelikle bankalar alacağını alacak, işçiye gelirse sıra daha sonra gelecektir. Sonuç olarak işçinin, kendisinin ve yakınlarının hayatını idame ettirebilmesi için mücadele edeceği “enflasyon canavarı”nın yanına bir de “konkordato canavarı” eklenmiştir.

NOT: Konkordato ilan eden patrondan alacağı bulunan işçilerin İŞKUR’a başvurarak Ücret Garanti Fonu Talep Dilekçesi vererek ödenmeyen en fazla üç aylık ücretini talep edebilmektedir, bunu da bir kenara not etmemiz gerekir. Ana akım medyanın iddia ettiği gibi işçi alacaklarının güvende olması gibi bir durum söz konusu değildir, istenilen şartları taşıması halinde ödenmemiş olan en fazla 3 maaş ödenecektir.

 

Kullan At

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 47. sayısında yayınlanmıştır.

The post Konkordato İlanının İşçiye Temel Etkileri appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/11/15/konkordato-ilaninin-isciye-temel-etkileri/feed/ 0
Kullan-at Kılavuz Kefaletle Serbest Bırakma/Kalma – Gökhan Soysal https://meydan1.org/2018/04/26/kullan-at-kilavuz-kefaletle-serbest-birakma-kalma-gokhan-soysal/ https://meydan1.org/2018/04/26/kullan-at-kilavuz-kefaletle-serbest-birakma-kalma-gokhan-soysal/#respond Thu, 26 Apr 2018 18:22:40 +0000 https://test.meydan.org/2018/04/26/kullan-at-kilavuz-kefaletle-serbest-birakma-kalma-gokhan-soysal/     Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler… Kefaletle serbest bırakma/kalma, diğer adıyla güvence karşı tutuklamama/serbest bırakma, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) kendine yer bulmuş olup bilinirliği az bir adli kontrol kurumudur. Kefaletle serbest bırakma/kalmanın da diğer adli kontrol hükümleri gibi kişinin hürriyetinden […]

The post Kullan-at Kılavuz Kefaletle Serbest Bırakma/Kalma – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 

 

Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

Kefaletle serbest bırakma/kalma, diğer adıyla güvence karşı tutuklamama/serbest bırakma, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK) kendine yer bulmuş olup bilinirliği az bir adli kontrol kurumudur. Kefaletle serbest bırakma/kalmanın da diğer adli kontrol hükümleri gibi kişinin hürriyetinden yoksun kalmasını engelleme amacı taşıdığı belirtilmektedir.

Adli kontrol uygulaması denildiğinde akla daha çok belirli aralıklarla imza atma ve yurt dışına çıkamama gibi durumlar gelmektedir. Kefaletle serbest bırakma/kalma, onlar kadar bilinmese de tutuklamaya karşı bir yol olarak düzenlendiği için önem derecesi yüksektir.

CMK 100. maddeye göre kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması halinde, şüpheli veya sanık hakkında tutuklama kararı verilebilir. CMK’nin 109. maddesine göreyse belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir. Tutuklamaya temel olarak iki neden gösterilmektedir: Delillerin karartılma ihtimali ve kaçma veya saklanma şüphesi. Bu iki durumdan en az biri söz konusuysa tutuklama kararı verilebileceği gibi iki durumun varlığı halinde tutuklama kararı verilmeme ihtimali de bulunmakta olup bu durum hakimin takdirine bağlıdır. Adli kontrol hükümleri de tam burada devreye girmektedir. Hakim kişinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına da karar verebilir.

Yukarıda belirtildiği gibi belirli aralıklarla imza atmak, yurt dışı yasağı, tedaviye veya muayeneye tabi olmak, belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek veya belirlenen yer ve bölgelere gitmemek ve silah bulundurmamak veya taşıyamamak CMK’nin 109. maddesinde sayılan adli kontrol uygulamalarının bazılarıdır. 109. maddenin f fıkrasında ise kefaletle serbest bırakma/kalma düzenlenmektedir: “Şüphelinin parasal durumu göz önünde bulundurularak, miktarı ve bir defada veya birden çok taksitlerle ödeme süreleri, Cumhuriyet savcısının isteği üzerine hâkimce belirlenecek bir güvence miktarını yatırmak.”

Görüldüğü üzere dava açılmadan önce yani soruşturma aşamasında kefaletle serbest bırakılma/kalma, ancak savcının isteği doğrultusunda gerçekleşmektedir. Hakim, güvence bedelinin miktarı ile bir defada mı yoksa birden çok taksitlerle mi ödeneceğini belirlerken şüphelinin/sanığın parasal durumunu göz önünde bulunduracaktır.

Kefaletle serbest bırakma/kalma sadece dava açılmadan önce soruşturma aşamasında değil dava açıldıktan sonra da her aşamada uygulanabilir. Bu durumda savcının isteği aranmamakta, takdir tamamen hakime bırakılmaktadır. Aslına bakılacak olursa kefaletle serbest bırakılma/kalmanın az uygulanmasının temel nedenlerinden birisi soruşturma aşamasında savcıya bırakılması yüzündendir. Bu düzenlemenin kaldırılması durumunda kefaletle serbest kalma/bırakılmanın daha çok uygulanacağı açıktır. Uygulamada zaten kanunun bu açık hükmünün gözardı edilerek savcının istemesi beklenmeden kefaletle serbest bırakılma/kalma uygulanmaktadır. Soruşturma aşamasında savcıdan böyle bir istekte bulunmasını talep etmenin önünde de herhangi bir engel yoktur.

Kefaletle serbest bırakılma/kalmayla birlikte kişi sadece malvarlığı ile zarara uğramakta, hapishaneye girmesi söz konusu olmamaktadır. Onbinlerce kişinin hafif nedenlerle dahi tutuklandığı göz önüne alındığında kefaletle serbest bırakılma/kalmanın önemi artmaktadır. Özellikle doluluktan kaynaklanan hapishanede yaşanan insan onuruna aykırı barınma veya yeme içme koşullarının da bu uygulamayla hafifleyeceği iddia edilebilir.

Av. Gökhan Soysal

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.

The post Kullan-at Kılavuz Kefaletle Serbest Bırakma/Kalma – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/04/26/kullan-at-kilavuz-kefaletle-serbest-birakma-kalma-gokhan-soysal/feed/ 0
Kullan-at Kılavuz: Boşanmalarda Nafaka Uygulaması https://meydan1.org/2018/03/01/kullan-at-kilavuz-bosanmalarda-nafaka-uygulamasi/ https://meydan1.org/2018/03/01/kullan-at-kilavuz-bosanmalarda-nafaka-uygulamasi/#respond Thu, 01 Mar 2018 14:43:23 +0000 https://test.meydan.org/2018/03/01/kullan-at-kilavuz-bosanmalarda-nafaka-uygulamasi/ Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler… Erkek egemen toplumda, kadınların yaşamlarını idame ettirebilmelerini sağlayacak olanaklardan erkekler tarafından uzak tutuldukları göz önünde tutulduğunda, boşanma davalarında gündeme gelen nafaka konusunun önem taşıdığı açıktır. Bu yazımızın konusunu da aile hukuku bağlamında nafaka oluşturuyor. Kısaca ifade etmek gerekirse […]

The post Kullan-at Kılavuz: Boşanmalarda Nafaka Uygulaması appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

Erkek egemen toplumda, kadınların yaşamlarını idame ettirebilmelerini sağlayacak olanaklardan erkekler tarafından uzak tutuldukları göz önünde tutulduğunda, boşanma davalarında gündeme gelen nafaka konusunun önem taşıdığı açıktır. Bu yazımızın konusunu da aile hukuku bağlamında nafaka oluşturuyor. Kısaca ifade etmek gerekirse nafaka, boşanma davası sırasında ve sonrasında yoksulluğa düşecek eski eşe ve/veya çocuğa ödemekle yükümlü olunan paradır.

Yardım, tedbir, yoksulluk ve iştirak nafakası olmak üzere dört çeşit nafaka vardır. Nafaka temelde eşin geçimi içinse “yoksulluk” ve çocuğun ihtiyaçları için veriliyorsa “iştirak nafakası” olarak ayrılmaktadır. Gerek duyulması halinde nafaka almak için tarafların boşanmış olması gerekmemektedir, boşanma sürecinde olmaları da tedbir nafakası almak için yeterlidir. Boşanma, eğer anlaşmalı bir boşanmaysa boşanma protokolünde nafaka konusu da karara bağlanmaktadır. Ancak boşanma çekişmeliyse -taraflar boşanma konusunda ve şartlarında anlaşamadılarsa- dava devam ederken Aile Mahkemesi hâkimince tedbir nafakasına hükmedilebilir.

Tedbir nafakasının verilmesi için nafaka yükümlüsünün kusurlu olup olmadığına bakılmamaktadır. Ancak nafaka bağlanacak eşin, diğer eşten daha fazla kusurunun olmaması gerekir. Nafaka konusunda kanunda herhangi bir sınırlandırılmaya gidilmemiştir ve nafakaya hükmedilirken tarafların maddi durumları göz önünde bulundurulur. Nafakanın ödenme süresi konusunda da herhangi bir sınırlama bulunmamakta olup nafaka alacaklısı kişi bir iş bulana, evlilik gerçekleştirene yani nafakaya ihtiyacı kalmayana kadar nafaka ödenmesi yükümlülüğü devam eder.

Yoksulluk nafakası yukarıda da vurgulandığı üzere, boşanma sürecine girecek eşlerden birinin ihtiyaç duyması halinde, diğer eş tarafından ödenen nafaka türüdür. İştirak nafakası ise çocuğun velayeti kendisine bırakılmayan eşin, velayet bırakılan eşe -çocuğun bakımı ve eğitimi gibi- temel olarak değerlendirilebilecek masrafların karşılanabilmesi amacıyla hükmedilen nafaka türüdür. Kural olarak iştirak nafakası, çocuğun 18 yaşına gelmesine kadar ödenir. Çocuk 18 yaşını doldurmuşsa ancak üniversite eğitime devam ediyorsa iştirak nafakasının da ödenmesine devam edilir. Yoksulluk nafakasının aksine iştirak nafakasında hâkim, tarafların taleplerini değil çocuğun ihtiyaçlarını esas almaktadır.

Hâkim tarafından nafaka kararı verilirken belli zamanlarda belli oranlarda artmasına karar verilmiş olabilir. Bunun dışında, tarafların nafaka hükmedilirken içinde bulundukları duruma göre güncel durumlarının değişmiş olması halinde, nafakanın arttırılmasına, azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verilebilir. Ancak bunun için dava açılması gerekmektedir.

Nafakanın ödenmemesi halinde nafaka alacağı, icra yoluyla tahsil edilebilmektedir. (Tedbir nafakası hariç) Nafakanın zamanında ödenmemesi durumunda da kişi hakkında 3 aya kadar “tazyik” olarak adlandırılan zorlama hapsine hükmedilebilir. Kişinin nafakayı ödemesi durumunda tazyik hapsi de son bulur. Nafaka alacağına verilen önem büyüktür; normal alacaklarda emekli maaşa haczedilebilmesi için ilgili kişinin muvafakati aranırken nafaka alacaklarında bu muvafakat aranmadan da emekli maaşı haczedilebilmektedir. Yine genel alacaklarda maaşın ancak dörtte birine kadar haciz konulabilirken nafaka alacağının tamamı için maaşa haciz konulabilir.

Temel hatlarıyla değindiğimiz bu konu, daha çok kadının maddi durumunun yaşamını idame ettirebilecek seviyede olmamasını merkeze almıştır. Ek olarak belirtmek gerekir ki maddi durumu iyi olmayan kadın, bulunduğu şehirdeki barodan adli yardım talebinde bulunarak bir avukatla temsil edilmesini sağlayabilmektedir. Bunun en önemli yararı -nafaka çoğunlukla ödenmediği için- nafaka alacağının icra yoluyla tahsilini sağlamaktır.

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 44. sayısında yayınlanmıştır.

The post Kullan-at Kılavuz: Boşanmalarda Nafaka Uygulaması appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/03/01/kullan-at-kilavuz-bosanmalarda-nafaka-uygulamasi/feed/ 0
Kullan-At Kılavuz: Arabuluculuk Düzenlemesi – Gökhan Soysal https://meydan1.org/2017/11/09/kullan-at-kilavuz-arabuluculuk-duzenlemesi-gokhan-soysal/ https://meydan1.org/2017/11/09/kullan-at-kilavuz-arabuluculuk-duzenlemesi-gokhan-soysal/#respond Thu, 09 Nov 2017 18:16:48 +0000 https://test.meydan.org/2017/11/09/kullan-at-kilavuz-arabuluculuk-duzenlemesi-gokhan-soysal/ Kullan-at Kılavuz Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…   12 Ekim 2017 tarihinde kabul edilen 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile birçok kanunda değişikliğe gidilmiştir. Bu değişikliklerin en önemlisi ise zorunlu arabuluculuğun getirilmesi olmuştur. 25 Ekim 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kanunun zorunlu arabuluculuk […]

The post Kullan-At Kılavuz: Arabuluculuk Düzenlemesi – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kullan-at Kılavuz Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

 

12 Ekim 2017 tarihinde kabul edilen 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile birçok kanunda değişikliğe gidilmiştir. Bu değişikliklerin en önemlisi ise zorunlu arabuluculuğun getirilmesi olmuştur. 25 Ekim 2017 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kanunun zorunlu arabuluculuk sistemini düzenleyen maddeleri 3 ay sonra yürürlüğe girecek olup diğer maddeler 25 Ekim tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir.

6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda da arabuluculuk tarafların iradesine bırakılmışken yeni düzenlemeyle birlikte “bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda, arabulucuya başvurulmuş olması” dava şartı haline getirilmiştir. Yani arabulucuya başvurulmaması halinde davanın esası incelenmeden usulden reddine karar verilecektir. Bahse konu olan durumları daha somut hale getirirsek kıdem, ihbar, kötü niyet tazminatı ve sendikal tazminatlar, ücret, ikramiye, fazla mesai, yıllık izin ücreti, prim, genel tatil ücreti alacakları, işe iade davaları için önce arabulucuya gidilmesi artık zorunlu.

Belirtmek gerekir ki iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle açılacak olan maddi ve manevi tazminat davaları ve sigortasız çalıştırılan veya sigortası eksik yatırılan işçilerin açtığı hizmet tespiti davaları için arabulucuya gitmekse zorunlu değil.

İşçinin haklarına darbe vuran bir önemli değişiklik de zamanaşımı konusunda yapılmıştır. Bu kanun değişikliğiyle beraber tazminatlarda 10 yıl olan zamanaşımı süresi, bu yasa ile birlikte 5 yıla indirilmiştir. Yani iş sözleşmesinden kaynaklı istenecek tazminatın 5 yıl içinde (eskiden bu süre 10 yıldı) talep edilmemesi halinde işçi alacağını alabilmek imkansız hale gelmektedir.

İşe iade talebiyle açılacak davalarda iş sözleşmesinin feshinden itibaren bir ay içinde, diğer alacak davalarında ise yeni düzenlemeye göre 5 yıl içinde yetkili arabuluculuk bürosuna veya ilgili mahkeme yazı işlerine başvuru yapılması gerekmektedir.

Arabulucunun, görevlendirmenin yapıldığı tarihten itibaren uzatma süresiyle birlikte 4 hafta içerisinde başvuruyu sonuçlandıracağı hüküm altına alınmıştır. Uyuşmazlığın arabulucuda çözümlenememesi halinde dava açılabilecektir.

Arabulucununsa gerçekte işçinin hak ettiği alacağıyla işverenin teklifi arasındaki oransızlığı engellemeye yönelik nasıl bir eylemi olacak, bunu tahmin etmek zor değil. Diyelim ki kıdem tazminatı alacağınız 18 bin lira. İşverenin bu miktara ne kadar yakın bir miktar teklif edeceği ve işçinin de hak ettiği tutarın ne olduğunu bilmesi -eğer hukuki danışmanlık almıyorsa- çoğu zaman imkânsız olacağı için işveren “meseleyi” oldukça düşük bir miktara “kapatmış” olacaktır.

Hukuki düzenlemeler nasıl olursa olsun önemli olan işçinin, işveren karşısındaki gücü olduğu için bu topraklarda oldukça asgari seviyeye çekilmeye çalışılan örgütlenme oranları da düşünüldüğünde arabuluculuğun getireceği tek şeyin, işçinin uzun yıllar yargı önünde dolaştırılmasıyla gözünün korkutulup hakkının çok daha azına razı olmasına zorlamak olacaktır.

Hükümet eğer işçinin alacaklarına bu kadar değer veriyor olsaydı işçinin zar zor hukuki yoldan giriştiği grevin “ertelenmesi” yoluna giderek işverenin elini güçlü tutmaya çalışmazdı. 3 ay öncesinde devlet başkanının söylediği sözler hala aklımızda: “Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında müdahale ediyoruz.” Arabuluculuk düzenlemesiyle OHAL kapsamında olmasa da OHAL’in verdiği rahatlıkla greve gitmeyen işçinin dahi geç de olsa hakkın tam olarak almasının önüne geçileceği açıktır. 

Av. Gökhan Soysal

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 41. sayısında yayınlanmıştır.

The post Kullan-At Kılavuz: Arabuluculuk Düzenlemesi – Gökhan Soysal appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/09/kullan-at-kilavuz-arabuluculuk-duzenlemesi-gokhan-soysal/feed/ 0
Kullan-at Kılavuz: “OHAL Komisyonu ve Yeni KHK’lar” https://meydan1.org/2017/09/29/kullan-at-kilavuz-ohal-komisyonu-ve-yeni-khklar/ https://meydan1.org/2017/09/29/kullan-at-kilavuz-ohal-komisyonu-ve-yeni-khklar/#respond Fri, 29 Sep 2017 11:15:21 +0000 https://test.meydan.org/2017/09/29/kullan-at-kilavuz-ohal-komisyonu-ve-yeni-khklar/ Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler… OHAL’in yürürlükte olduğu 15 Ağustos 2017 tarihinde 2 adet KHK daha yayınlandı: 693 ve 694 sayılı KHK’lar. Sabaha karşı saat 5 civarı yayınlanan bu KHK’lar ikincisi olan 694 sayılı KHK’nın diğer KHK’lardan bariz bir farklılığı var. Bu yazıda bunu […]

The post Kullan-at Kılavuz: “OHAL Komisyonu ve Yeni KHK’lar” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…

OHAL’in yürürlükte olduğu 15 Ağustos 2017 tarihinde 2 adet KHK daha yayınlandı: 693 ve 694 sayılı KHK’lar. Sabaha karşı saat 5 civarı yayınlanan bu KHK’lar ikincisi olan 694 sayılı KHK’nın diğer KHK’lardan bariz bir farklılığı var. Bu yazıda bunu ve Olağanüstü Hal İnceleme Komisyonu (bundan sonra OHAL Komisyonu denilecek) konu alıyoruz.

693 Sayılı KHK’nın bundan önce çıkan OHAL dönemi KHK’larından pek bir farkı bulunmamaktadır. Yargılama yapılmadan görevden alınan memurlar, Kürt hareketine ait kapatılan basın organları, dernekler vs…

Yukarıda da belirtildiği üzere 694 Sayılı KHK’nın, diğer KHK’lardan büyük farkları bulunmaktadır. Bu farklılıkların belirginleşen özelliği, referandumda kabul edilen ve kamuoyunda başkanlık sistemi olarak bilinen sisteme geçiş mahiyetinde düzenlemeler içermesi. Bu da devletin kurumsal anlamda büyük bir değişim içine girdiği anlamına gelmektedir. Sözün özü, önceki KHK’larla tekil işlemler, yazılı değil fiili anlamda değişiklik yaratırken olağanüstü hal kurumsal değişimliklerle birlikte olağan hale iyiden iyiye dönüştürülmektedir.

Devletin kendisi mutlak kötülükken çok da matah bir şeymiş gibi bahsedilen kanun devletinden polis devletine geçildiği konusunda muhalif kamuoyunda görüş birliği oluşmuşken içinde olduğumuz dönemde “istihbarat devleti”ne geçilip geçilmediği tartışılıyor. 694 Sayılı KHK’daki en önemli değişikliğinse istihbarat teşkilatında yapılmasıysa ta bu dönemde ironik bir anlam taşıyor.

694 Saylı KHK ile yapılan değişikliklerden bahsetmeden önce OHAL Komisyonunu ve sistemdeki yerini incelemek yararlı olacaktır.

Bir başka OHAL Kararnamesi olan 685 sayılı KHK’da, olağanüstü hal işlemleri inceleme komisyonu kurulması hakkında düzenleme içermekteydi. OHAL Komisyonu, olağanüstü halin bulunduğu dönemde çıkarılan KHK’larla tesis edilen işlemlere ilişkin başvuruların değerlendirilerek hukuksuz işlerin ortadan kaldırılacağı iddiasıyla kurulmuştur. Yakın bir zamanda beklenmese de OHAL’in bitirilmesi durumunda Komisyonun kalkacağı OHAL ilan edilmeden önceki kanunların ruhuna uygunken yapılan değişikliklerle OHAL bitse dahi Komisyonun varlığını sürdüreceği bekleniyor. Komisyon üyelerini konu alan soruşturma yapılması Başbakan veya görevlendireceği bakanın iznine bağlandığının da burada belirtmek gerekir.

Düzenlemeye göre başvurular valilikler aracılığıyla yapılacak ve bu başvurular Komisyona gönderilecektir. Ancak kamu görevinden çıkarılanlar ya da ilişiği kesilenler, en son görev yaptıkları kuruma da başvurabileceklerdir. Komisyonun başvuru almaya başladığı tarihten önce (Başbakanlık duyurusuna göre 17 Temmuz 2017) yürürlüğe giren KHK’larla ilgili olarak başvuru alma tarihinden itibaren 60 gün içinde, bu tarihten sonra yürürlüğe giren KHK’larla ilgili olarak ise Resmi Gazete’de yayımlanma tarihinden itibaren 60 gün içinde başvuru yapılması gerekmektedir. Başvuru süreci, komisyon tarafından oluşturulan ohalkomisyonu.basbakanlik.gov.tr adresinde yayımlanan başvuru formunun doldurulmasıyla başlıyor. Doldurulan form imzalanarak valiliklere veya en son görev yapılan kuruma varsa ekleriyle birlikte yazılı olarak yapılıyor. Kamu görevinden, meslekten veya görev yapılan teşkilattan çıkarılan ya da ilişiği kesilenlere ilişkin başvurunun kabulü halinde karar Devlet Personel Başkanlığına bildirilerek göreve ve memurluğa iade süreci başlamış oluyor. OHAL Komisyonunun ne kadar etkili karar verebileceği ise tartışma konusu. OHAL KHK’ları tesis edilen işlemlerine karşı Ankara idare mahkemelerinde iptal davası açılabileceği de hüküm altına alınmıştır.

694 Sayılı KHK’ya gelirsek başta Askerlik Kanunu, Köy Kanunu, İcra ve İflas Kanunu, Emniyet Teşkilat Kanunu, Yüksek Öğrenim Öğrenci Yurtları ve Aşevleri Hakkındaki Kanun, Orman Kanunu, Hakimler ve Savcılar Kanunu, TSK Personel Kanunu, Harp Okulları Kanunu, Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda değişiklik getiren bir OHAL KHK’sı olan bu KHK 205 maddeden oluşmaktadır.

694 Sayılı KHK’nın getirdiği en önemli değişiklik, ilk kez bir KHK ile Başbakan’a ait olan yetkilerin bir kısmı Cumhurbaşkanı’na devredilmesi. En fazla değişiklik ise sağlık sisteminde yapılırken Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Personel Kanunu ve Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nda yapılan değişiklikler, en kritik olanları. Birçok kanunu değiştirmekle kalmayan bu KHK ile örnein 2011 yılında çıkarılan KHK’da dahi değişikliğe gidilmektedir (OHAL KHK’sının olağan dönem KHK’sından farkı, olağan dönem KHK’larının amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir bir yetki kanununuyla Meclis tarafından bir yetki verilmiş olmasıdır; OHAL KHK’ları için böyle bir yetki kanununa ihtiyaç yoktur).

Yukarıda da bahsedildiği gibi 694 Sayılı KHK ile başkanlık sistemi olarak bilinen sisteme geçişle ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Aslında bu durum, referandumda kabul edilen değişikliklere aykırı bir düzenlemedir. Çünkü referandumda kabul edilen geçici madde 21/B ile “Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu Kanunla yapılan değişikliklerin gerektirdiği Meclis İçtüzüğü değişikliği ile diğer kanuni düzenlemeleri yapar.” hükmü de kabul edilmişti. Ancak son KHK ile tam olarak bu maddeye aykırı hareket edilmektedir. Üstelik bu durumda OHAL KHK’sı olma itibariyle Cumhurbaşkanlığı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından meclisten yetki alınmadan hazırlanan bir KHK söz konusu olmaktadır. Başbakanlığa bağlı olan MİT’in zaten cumhurbaşkanlığına bağlanması ileride mecliste yapılması gereken bir düzenlemeyken bu KHK ile MİT, başbakanlıktan alınarak cumhurbaşkanlığına bağlanmıştır.

Bazı önemli değişiklikleri aktarmak gerekirse Milli Savunma Bakanlığı Görev ve Teşkilatı Hakkında Kanuna eklenen 11. ek madde ile MİT tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri içinde ve askeri mensuplarla ilgili istihbarat toplanabileceğini ve araştırma yapılabileceğini kabul edilmiştir. Mit Kanunu’na eklenen bir madde ile MİT Müsteşarı ve mencupları da ancak Cumhurbaşkanı’nın izni ile tanıklık yapabilecektir.

Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatında da düzenlemelere gidilerek toplam 32 bin 14 Adalet Bakanlığı taşra teşkilatlarında 4 bin hakim ve savcı ile 2 bin de hakim adayı kadrosunun oluşturulmuştur.

Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda (CMK) oldukça önemli değişiklikler yapılmıştır. Bunların en önemlilerinden birisi, milletvekillerinin soruşturmasının ve kovuşturmasının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ankara Ağır Ceza Mahkemesine bağlanmasıdır. Yani bu düzenlemeyle suçun işlendiği yerdeki yetkili mahkemelerde yetkili olamayacak, milletvekillerini soruşturacak ve yargılayacak makamlar önceden kesinkes belli olacaktır.

Devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar ile terör suçlarında tutukluluk süresinin üç yıl değil beş yıl uzayabileceği ifade edilerek, uygulamada toplam 7 yıl tutukluluk süresinin önü açılmıştır. Yine yapılan değişiklikle gizli soruşturmacının özel ve gizli usulle tanık olarak dinlenebilecek, hakkında da tanık koruma programı uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Bu şu anlama gelmektedir: Devletin içinize yerleştirdiği ajanıyla sizin ve yaptıklarınız hakkında bilgi toplanacak, yargılama aşamasında sizin hakkınızdaki iddiaların aksini ispatlamama tehlikesini doğuran bir şekilde bu gizli soruşturmacı, taraflardan ve avukatlardan saklanabilecektir. Ayrıca eskiden telefon dinleme, teknik araçlarla izleme ve gizli soruşturmacı gibi delil etme yöntemleri ancak sırasıyla ve yetersiz kalması durumunda uygulanabilecekken bu aşamada hep birlikte de uygulanabilecektir.

Akla ilk gelen büyük önem arz eden değişiklikler bunlar olmakla birlikte daha fazlası 694 Sayılı KHK’de yer almaktadır. TCK’de yapılan değişikliklerle suçlara karşılık görülen cezalarda değişiklik yapılmakta dahi bir beis görülmemiştir. Öyle ki bu KHK ile ceza hukukunda avukatın hak edeceği ücrete tavan düzenleme daha getirilmiştir.

Yazıya son verirken söylemek gerekir ki mecliste uzun tartışmalar sonucu kabul edilmesi beklenen birçok değişiklik, bu KHK’ya doldurulmuştur. Muhalefet parti ve adayları mecliste başkanlığa geçişte düzenlenecek kanunları bekleyip cumhurbaşkanı adayları çıkarırken cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan bakanlar kurulu, hayatımızı derinden etkileyecek onlarca kanuni değişiklik yapıyor.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 40. sayısında yayınlanmıştır.

The post Kullan-at Kılavuz: “OHAL Komisyonu ve Yeni KHK’lar” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/09/29/kullan-at-kilavuz-ohal-komisyonu-ve-yeni-khklar/feed/ 0
Kullan At Kılavuz: İş Kazalarına Karşı https://meydan1.org/2013/06/20/kullan-at-kilavuz-is-kazalarina-karsi/ https://meydan1.org/2013/06/20/kullan-at-kilavuz-is-kazalarina-karsi/#respond Thu, 20 Jun 2013 11:22:47 +0000 https://test.meydan.org/2013/06/20/kullan-at-kilavuz-is-kazalarina-karsi/ Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler… İş Kazalarına Karşı İş kazası geçirdim. Ne yapacağım? Öncelikle iş kazasının yalnızca fabrika içinde ya da alıştığınız sahada başımıza gelen kazalardan ibaret olmadığını bilelim. Aksine, – İşveren tarafından yürütülmekte olan herhangi bir iş nedeniyle, – Görevli olarak işyeri […]

The post Kullan At Kılavuz: İş Kazalarına Karşı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kapitalist işleyiş içerisinde zaman zaman kullanılabilecek ama paylaşma ve dayanışmayla örülü özgür dünyada hiçbir şeye yaramayacak bilgiler…
İş Kazalarına Karşı

İş kazası geçirdim. Ne yapacağım?
Öncelikle iş kazasının yalnızca fabrika içinde ya da alıştığınız sahada başımıza gelen kazalardan ibaret olmadığını bilelim.

Aksine,

– İşveren tarafından yürütülmekte olan herhangi bir iş nedeniyle,

– Görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderildiğimizde (asıl işimizi yapmadan geçen zamanda bile)

– Çocuk emziren bir kadın işçiysek, çocuğa süt vermemiz için ayrılan zamanlarda,

– İşverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidip geldiğimiz sırada gerçekleşen ve bizleri bedensel veya ruhsal olarak zarara uğratan olayların hepsi iş kazasıdır.

Normal şartlarda patronlar bu kazayı 3 gün içinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü’ne bildirmek zorundadır. Ancak patronlar ya bunu yapmaz, ya da yapsalar da sanki kaza bizim kusurumuzmuş gibi gösterirler. Çünkü ödemesi gereken iş kazası tazminatından kaçınmanın yolunu aramaktadırlar.

Yapmamız gereken en kısa zamanda bir dilekçe ile başvurmamızdır. Bu süre zarfında kazamızı ispatlayan bütün belgeleri saklamalıyız.

Ayrıca iş kazasının gerçekleştiği yerdeki SGK Müdürlüğü’ne de başvurarak sürekli iş göremezlik geliri ve maluliyet aylığı bağlanmasını isteyebiliriz. Bu başvuru üzerine, SGK, bizi hastaneye yönlendirip rapor almamızı isteyecektir. Bu rapora göre maluliyetimiz %10’un üzerindeyse ömür boyu aylık sürekli iş göremezlik geliri, %60’ın üzerindeyse ise sürekli iş göremezlik geliri ile birlikte maluliyet aylığı bağlanacaktır.

Unutmayalım, sürekli iş göremezlik geliri için 1 günlük prim dahi yeterlidir. Yani iş kazasına daha ilk çalıştığımız gün bile uğrasak, iş göremezlik geliri alabiliriz. Maluliyet aylığı için ise en az 1800 günlük SGK primi gerekmektedir.

Patronlar çoğu kez kaza anının şokundan ve muhtaç olma durumundan faydalanmak ve bizi tazminat hakkından yoksun bırakmak için hastane masraflarını ödeyerek gönlümüzü almaya çalışır. Ancak hak ettiğimiz genellikle bundan çok daha fazladır. İşvereni sorumluluktan kurtaracak ve adına “ibraname” denilen herhangi bir belgeyi imzalamamalıyız! İş kazası geçirdiğimizde patron gerektiği gibi zararımızı tazmin etmeye gönüllü olmuyorsa (ki çoğunlukla olmayacaktır) mutlaka ve mutlaka Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürlüğü’ne başvuru yaptıktan sonra tazminat davası açma yoluna gitmeliyiz.

Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şubesi Çalışma Yaşamı Komisyonu’nun hazırladığı ÇALIŞMA YAŞAMINDA HAKLARIMIZ; SORUNLARIMIZ kitapçığından alıntılanmıştır…

[email protected]

The post Kullan At Kılavuz: İş Kazalarına Karşı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/06/20/kullan-at-kilavuz-is-kazalarina-karsi/feed/ 0