Lice – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 07 Nov 2018 12:05:06 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Lice’de 73 Bölgede Sokağa Çıkma Yasağı https://meydan1.org/2018/11/07/licede-73-bolgede-sokaga-cikma-yasagi/ https://meydan1.org/2018/11/07/licede-73-bolgede-sokaga-cikma-yasagi/#respond Wed, 07 Nov 2018 12:04:47 +0000 https://seninmedyan.org/?p=45047 Amed’in Lice ilçesinde 73 köy ve mezrada sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Bugün saat 06:00’dan itibaren başlayan yasakların ne zamana kadar süreceği belli değil. Yasağın, bölgede gerçekleştirilecek bir operasyon sebebiyle konulduğu belirtiliyor. Yasağın uygulandığı bölgeler şu şekilde; Yalımlı, Mahmutlu, Akçabudak, Ulucak, Örtülü, Saydamlı, Kılıçlı, Yorulmaz, Güldiken, Bayırlı, Baharlar, Üçdamlar, Erginköy, Yamaçlı, Yaprakköy, Kıralan, Dernek, Gürbeyli […]

The post Lice’de 73 Bölgede Sokağa Çıkma Yasağı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Amed’in Lice ilçesinde 73 köy ve mezrada sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Bugün saat 06:00’dan itibaren başlayan yasakların ne zamana kadar süreceği belli değil. Yasağın, bölgede gerçekleştirilecek bir operasyon sebebiyle konulduğu belirtiliyor.

Yasağın uygulandığı bölgeler şu şekilde;

Yalımlı, Mahmutlu, Akçabudak, Ulucak, Örtülü, Saydamlı, Kılıçlı, Yorulmaz, Güldiken, Bayırlı, Baharlar, Üçdamlar, Erginköy, Yamaçlı, Yaprakköy, Kıralan, Dernek, Gürbeyli ve Yünlüce köyleri ile Keşkuvari, Leyhosor, Tahtakülek, Ballıca, Mahmudan, Hevsel, Yeniyazı, Hij, Gözeli, Dergan, Alıçlıyayla, Buban, Vilu, Arpacık, Karadere, Sivritepe, Kilimli, Kaynaktaşı, Dokuzkat, Aliyan, Abdurrahmanağa, Gelberi, Eskiköy, Hegogozer, Semezi, Bilgin, Koçmarin, Yaka, Karaç, Kumımirza, Mehmedil, Sağlık, Körtan, Körha, Silkito, Hamzabey, Kayadibi, Baverda, Aşağıhodik, Konuklu, Yeşilburç, Sumaklı, Zıraht, Acımeşe, Muradiye, Mengusi, Puneyn, Çalıbükü, Kijikbadem, Kumluca, Perpank, Sıkas, Gucik ve Yıldız.

The post Lice’de 73 Bölgede Sokağa Çıkma Yasağı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/11/07/licede-73-bolgede-sokaga-cikma-yasagi/feed/ 0
Sanık Asker Adem Çiftçi, Medeni Yıldırım’a Ateş Ettiğini Bu Kez İnkar Etti https://meydan1.org/2017/12/21/sanik-asker-adem-ciftci-medeni-yildirima-ates-ettigini-kez-inkar-etti/ https://meydan1.org/2017/12/21/sanik-asker-adem-ciftci-medeni-yildirima-ates-ettigini-kez-inkar-etti/#respond Thu, 21 Dec 2017 15:02:06 +0000 https://seninmedyan.org/?p=24221 Amed Licê’nin Hêzan köyünde, 28 Haziran 2013’te yapılan kalekol eylemleri sırasında askerlerin açtığı ateş sonucu Medeni Yıldırım’ın yaşamını yitirmesiyle ilgili açılan davada, sanık Adem Çiftçi hakkında verilen beraat kararının İstinaf Mahkemesi’nce bozulması üzerine yeniden yapılan yargılamanın ilk duruşması Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tutuksuz sanık er Adem Çiftçi, “haksız tahrik altında olası kastla öldürme” suçundan […]

The post Sanık Asker Adem Çiftçi, Medeni Yıldırım’a Ateş Ettiğini Bu Kez İnkar Etti appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Amed Licê’nin Hêzan köyünde, 28 Haziran 2013’te yapılan kalekol eylemleri sırasında askerlerin açtığı ateş sonucu Medeni Yıldırım’ın yaşamını yitirmesiyle ilgili açılan davada, sanık Adem Çiftçi hakkında verilen beraat kararının İstinaf Mahkemesi’nce bozulması üzerine yeniden yapılan yargılamanın ilk duruşması Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Tutuksuz sanık er Adem Çiftçi, “haksız tahrik altında olası kastla öldürme” suçundan 18 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı dava duruşmasına Kocaeli’den Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.

İstinaf Mahkemesi’nin bozma kararının okunmasıyla başlayan duruşmada, sanık er Çiftçi savunma yaptı.

Savunmasında daha önceki duruşma tutanağına “olay sırasında ateş etti” şeklinde geçen ifadelerinin, kendisine ait olmadığını, tutanağa yanlışlıkla geçirildiğini savunan Çiftçi, “Ben hiçbir şekilde ateş etmedim. Ateş ettiğime dair bir şey söylemedim” dedi.

Sanık avukatı da, müvekkilinin ifadesinin tutanağa eksik geçirildiğini ileri sürerek, bunun düzeltilmesini istedi. İstinaf Mahkemesi’nin bozma kararını kabul etmediklerini belirten sanık avukatı,  İstinaf Mahkemeleri’ne yerel mahkemelerin kararlarını bozma hakkı veren yasal düzenlenmenin iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmasını istedi. Yine olay tarihinde asker olan müvekkili hakkında 6722 sayılı yasa gereğince soruşturma izni alınması gerektiğini ileri süren sanık avukatı, soruşturma izni alınana kadar yargılamanın durdurulmasını istedi.

Yıldırım’ın kardeşi Mehmet Yıldırım ise, sanığın bulunduğu yer itibariyle Yıldırım’ı görmemesinin mümkün olmadığını, daha önce verdiği ifadeler arasında tutarsızlıklar olduğunu belirterek, Yıldırım’ın vücuduna isabet eden kurşunun normal bir silahtan değil Biksi marka silahtan atıldığını düşündüğünü söyledi.

Olaya ilişkin görüntülerde kardeşi Medeni Yıldırım’ın vurulduktan sonra yere düştüğü, daha sonra doğrulmaya çalıştığı sırada gaz bombasıyla müdahale edildiğini hatırlatan Yıldırım, “Tüm sorumluların yargılanmasını talep ediyorum. Şikayetçiyim” dedi.

Yıldırım’ın Annesi Fahriye Yıldırım ise, elindeki telefonu göstererek “Eğer bu telefon çalışsaydı Adem Çiftçi’nin tüm beyanlarının yalan olduğu görülürdü. Bu görüntüleri savcıya da gösterdim” dedi. Sanığın geçtiğimiz duruşmalarda kendileriyle alay ettiğini de ifade eden Anne Yıldırım, “Adem Çiftçi daha önceki beyanlarında oğlum Medeni ile arasında iki çadır olduğunu iddia etmişti, ancak bu alanda çadır olmadığı ortaya çıktı. Olay yerinde yapılan keşfi kabul etmedi daha sonra keşif talep etti. Baktı kaçış yok, şimdi de silahı kullanmadığını iddia ediyor. Son celsede vicdanının rahat olduğunu söylüyordu. Ancak vicdanı var mıdır? Medeni doğrudan hedeftir. Herkes havaya ateş ederken o Medeni’ye ateş ediyor. Ben bir anneyim 4,5 yıldır ciğerim yanıyor. Davada adaletli bir karar çıkmasını istiyorum. Benim gözümde er Adem Çiftçi, karakol komutanı ve diğer askerler oğlumun katilidir. Kanımın son damlasına kadar bu davanın takipçisi olacağım, peşini bırakmayacağım” dedi.

 

Sanık Çifti, Av. Yalçındağ’ın ateş etme emrini kimin verdiği sorusunu ise, “Ateş emrini veren komutanlarımın isimlerini hatırlamıyorum. Sadece Mustafa üsteğmeni hatırlıyorum diğerleri önceki ifadelerimde vardır” şeklinde yanıtladı.

Sanığa ateş emrini veren kişilerin isimlerini ısrarla sorması üzerine araya giren Mahkeme Başkanı’nın “Daha önceki ifadelerinde var” demesi üzerine Av. Yalçındağ, “Yeni bir yargılama yapıyoruz. Belki sanık üzerinde bir baskı vardır” diyerek sorusunu tekrar etti.

Sanık ise “Üzerimde baskı yok. Ben herkesten daha çok bu davadan bunaldım. Suçsuz yere gidip geliyorum. Bu davanın sonuçlanmasını herkesten çok ben istiyorum” dedi.

Lice Asliye Ceza Mahkemesi’nin olay yerinde 20 Mart 2018 tarihinde keşif yapılması için karar aldığını hatırlatan Av. Yalçındağ, “Bu tarihin keşif için makul bir tarih olmadığını, o tarihlerde keşfin güvenlik gerekçesiyle yapılmayacağı yönünde karar verileceğini düşündüklerini” söyledi. Sanığın Yıldırım’ı doğrudan öldürme kastıyla ateş ettiğinin net olduğunu belirten Av. Yalçındağ, taleplerine rağmen bugün kadar tutuklama ya da adli kontrol kararı verilmeyen sanığın tutuksuz yargılanmasına kabul etmedikleri gibi duruşmalardan vareste tutulmasını da kabul etmediklerini söyledi.

Av. Yalçındağ, ateş açma talimatı veren üst düzey askerlerin kimler olduğu belli olmasına rağmen bu davada şüpheli sıfatıyla dinlenmediklerine de dikkat çekti. Av. Yalçındağ, “Kolluk tarafından infaz edilen diğer sivillerin davalarında olduğu gibi bu davada da bu kişiler şüpheli olarak dinlenmeli” dedi.

Savunmaların ardından ara kararını açıklayan Mahkeme Heyeti, 20 Mart’ta olay yerinde yapılması kararlaştırılan keşfin daha erkene alınması için Lice Asliye Ceza Mahkemesi’ne talimat yazılmasını karar verdi.  Sanığın tutuklanması yada hakkında adli kontrol tedbirlerinin uygulanmasını yönündeki taleplerinin ise, mevcut delil durumu ve suçun işleniş özelikleri dikkate alınarak reddedilmesine karar veren Mahkeme, sanığın duruşmalardan vareste tutulmasına karar verdi.

Dava dosyasındaki eksiklerin tamamlanması için bir sonraki duruşma ise 22 Mayıs 2018’e ertelendi.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı

The post Sanık Asker Adem Çiftçi, Medeni Yıldırım’a Ateş Ettiğini Bu Kez İnkar Etti appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/12/21/sanik-asker-adem-ciftci-medeni-yildirima-ates-ettigini-kez-inkar-etti/feed/ 0
Amed’in 16 Köy ve Mezrasında Sokağa Çıkma Yasağı İlan Edildi https://meydan1.org/2017/10/19/amedin-16-koy-mezrada-sokaga-cikma-yasagi-ilan-edildi/ https://meydan1.org/2017/10/19/amedin-16-koy-mezrada-sokaga-cikma-yasagi-ilan-edildi/#respond Thu, 19 Oct 2017 12:11:42 +0000 https://seninmedyan.org/?p=17879 Amed’in Hezro, Kulp, Silvan ve Lice ilçelerine bağlı 16 köy ve mezrada sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Valilik, yasağın “PKK’ye yönelik operasyon” bahanesiyle ilan edildiğini duyurdu.

The post Amed’in 16 Köy ve Mezrasında Sokağa Çıkma Yasağı İlan Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Amed’in Hezro, Kulp, Silvan ve Lice ilçelerine bağlı 16 köy ve mezrada sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Valilik, yasağın “PKK’ye yönelik operasyon” bahanesiyle ilan edildiğini duyurdu.

The post Amed’in 16 Köy ve Mezrasında Sokağa Çıkma Yasağı İlan Edildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/10/19/amedin-16-koy-mezrada-sokaga-cikma-yasagi-ilan-edildi/feed/ 0
Amed’in 39 Köyünde Yine Sokağa Çıkma Yasağı https://meydan1.org/2017/06/16/amedin-39-koyunde-yine-sokaga-cikma-yasagi/ https://meydan1.org/2017/06/16/amedin-39-koyunde-yine-sokaga-cikma-yasagi/#respond Fri, 16 Jun 2017 14:50:29 +0000 https://seninmedyan.org/?p=9297 Amed’in Lice, Hazro ve Kocaköy ilçelerinin kırsal alanında düzenlenecek operasyonlar bahane gösterilerek, 39 köy ve mezrada yine sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Diyarbakır Valiliği tarafından alınan karara göre yasak ilan edilen köyler şöyle: Lice’ye bağlı Damar köyü, Zümrüt köyü, Kıpçık köyü, Çıralı köyü, Sığınak köyü, Kıyıköy köyü, Dallıca köyü, Budak köyü, Türeli köyü, Tepe köyü, Yolçatı […]

The post Amed’in 39 Köyünde Yine Sokağa Çıkma Yasağı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Amed’in Lice, Hazro ve Kocaköy ilçelerinin kırsal alanında düzenlenecek operasyonlar bahane gösterilerek, 39 köy ve mezrada yine sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Diyarbakır Valiliği tarafından alınan karara göre yasak ilan edilen köyler şöyle:

Lice’ye bağlı Damar köyü, Zümrüt köyü, Kıpçık köyü, Çıralı köyü, Sığınak köyü, Kıyıköy köyü, Dallıca köyü, Budak köyü, Türeli köyü, Tepe köyü, Yolçatı köyü, Dibekköy köyü, Çağdaş köyü, Arıklı köyü, Serince köyü, Kayacık köyü, Uçarı köyü, Ziyaret köyü, Ortaç köyü, Yalaza köyü, Bağlan köyü, Esenler köyü, Çavundur köyü, Dolunay köyü, Kabakaya köyü, Kutlu köyü ve Oyuklu köyü ile mezraları.

Hazro ilçesine bağlı Ormankaya köyü, Çitlibahçe köyü, Terdöken köyü, Kırmataş köyü, Kavaklıboğaz köyü, Dadaş köyü, Meşebağları köyü, Koçbaba köyü ve Sarıerik köyü ile mezraları.

Kocaköy ilçesine bağlı Boyunlu köyü, Gözebaşı köyü ve Tepecik köyü.

The post Amed’in 39 Köyünde Yine Sokağa Çıkma Yasağı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/06/16/amedin-39-koyunde-yine-sokaga-cikma-yasagi/feed/ 0
Kürdistan’da Militarizmin Katliamları Sürüyor https://meydan1.org/2017/06/14/kurdistanda-militarizmin-katliamlari-suruyor/ https://meydan1.org/2017/06/14/kurdistanda-militarizmin-katliamlari-suruyor/#respond Wed, 14 Jun 2017 12:47:29 +0000 https://seninmedyan.org/?p=9087 Kürdistan’da TC devletinin, askeri ve polis zırhlı araçlarıyla gerçekleştirdiği cinayetler sürüyor. Lice’de askeri zırhlı aracın çarptığı Pakize Hazar adlı yaşlı kadın yaşamını yitirdi. Amed’in Lice ilçesinde askeri zırhlı araç sokakta yürüyen Pakize Hazar isimli yaşlı kadına çarptı. Zırhlı aracın çarptığı Hazar, yaşamını yitirdi.  Daha sonra olay yerine gelen polis incelemeler yaparken, cenaze uzun süre sokak ortasında bekletildi. Hazar’ın […]

The post Kürdistan’da Militarizmin Katliamları Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kürdistan’da TC devletinin, askeri ve polis zırhlı araçlarıyla gerçekleştirdiği cinayetler sürüyor. Lice’de askeri zırhlı aracın çarptığı Pakize Hazar adlı yaşlı kadın yaşamını yitirdi.

Amed’in Lice ilçesinde askeri zırhlı araç sokakta yürüyen Pakize Hazar isimli yaşlı kadına çarptı. Zırhlı aracın çarptığı Hazar, yaşamını yitirdi.  Daha sonra olay yerine gelen polis incelemeler yaparken, cenaze uzun süre sokak ortasında bekletildi.

Hazar’ın cenazesi, otopsi işlemleri için Halis Toprak Vakfı Lice Devlet Hastanesi’ne götürüldü.

TC devletinin Kürdistan’da zırhlı araçlarla işlediği cinayetlerde bu ilk değildi:

6 Eylül 2016 tarihinde Dersim kent merkezi Seyit Rıza Meydanı’nda polise ait Kobra tipi zırhlı araç yoldan karşıya geçmeye çalışan 71 yaşındaki Naciye Özdemir’e çarpmış, yaşlı kadın yaşamını yitirmişti.

9 Şubat 2017’de Mardin’in Dargeçit ilçesinde okuldan eve giden ilkokul öğrencisi 7 yaşındaki Berfin Dilek, zırhlı polis aracın çarpması sonucu yaşamını yitirdi.

27 Nisan 2017’de Amed kent merkezi Gevran Caddesi’nde askeri zırhlı aracın çarptığı 55 yaşındaki Hatun Elhuman yaşamını yitirdi.

28 Nisan 2017’de Van’da zırhlı polis aracının çarptığı 2 kişiden Sami Uçan kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Yine Van’da takip eden bir hafta içinde 7 kişi zırhlı araçların çarpması sonucu yaralandı.

En son 4 Mayıs 2017 gecesi Şırnak’ın Silopi ilçesinde zırhlı bir polis aracının bir eve çarpması sonucu Furkan ve Muhammed Yıldırım adındaki iki kardeş hayatını kaybetmişti.

The post Kürdistan’da Militarizmin Katliamları Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/06/14/kurdistanda-militarizmin-katliamlari-suruyor/feed/ 0
TC Askerleri Zara Köyünden Sonra Hurê Köyünü de Boşaltıyor https://meydan1.org/2017/05/31/tc-askerleri-zara-koyunden-sonra-hure-koyunu-de-bosaltiyor/ https://meydan1.org/2017/05/31/tc-askerleri-zara-koyunden-sonra-hure-koyunu-de-bosaltiyor/#respond Wed, 31 May 2017 17:15:18 +0000 https://seninmedyan.org/?p=7847 Amed’de geniş çaplı başlatılan operasyonlar bahanesiyle köy boşaltmalar sürüyor. Amed’in Lice ilçesine bağlı Gökçe (Zara) köyünün askerlerce boşaltılmasının ardından Gömeç (Hurê) köyü de basılarak köylülerin bir an önce evlerini terk etmesi istendi. Askerlerin Gökçe ve Gömeç’teki köylüleri köy camisi önünde toplayıp, köyden çıkmasını istedikleri belirtildi. Zara köyü havadan bombalanacağı söylenerek boşaltıldı Lice kırsallarında TC askerleri ile […]

The post TC Askerleri Zara Köyünden Sonra Hurê Köyünü de Boşaltıyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Amed’de geniş çaplı başlatılan operasyonlar bahanesiyle köy boşaltmalar sürüyor.

Amed’in Lice ilçesine bağlı Gökçe (Zara) köyünün askerlerce boşaltılmasının ardından Gömeç (Hurê) köyü de basılarak köylülerin bir an önce evlerini terk etmesi istendi. Askerlerin Gökçe ve Gömeç’teki köylüleri köy camisi önünde toplayıp, köyden çıkmasını istedikleri belirtildi.

Zara köyü havadan bombalanacağı söylenerek boşaltıldı

Lice kırsallarında TC askerleri ile HPG gerillaları arasında çıkan çatışmanın şiddetlenmesi üzerine askerler, köyün camisinden ’10 dakika içerisinde köyü terk edin. Birazdan jet uçakları ve helikopterler bombalama yapacak’ dediği belirtildi.

The post TC Askerleri Zara Köyünden Sonra Hurê Köyünü de Boşaltıyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/05/31/tc-askerleri-zara-koyunden-sonra-hure-koyunu-de-bosaltiyor/feed/ 0
Amed’de TC Askerleri Zara Köyünü Boşalttırıyor: “Köyü terkedin jetlerle vuracağız” https://meydan1.org/2017/05/31/amedde-tc-askerleri-zara-koyunu-bosalttiriyor-koyu-terkedin-jetlerle-vuracagiz/ https://meydan1.org/2017/05/31/amedde-tc-askerleri-zara-koyunu-bosalttiriyor-koyu-terkedin-jetlerle-vuracagiz/#respond Wed, 31 May 2017 15:01:24 +0000 https://seninmedyan.org/?p=7831 Amed’in Lice, Hezro, Kulp ve Kocaköy ilçelerinin kırsalında 104 köy ve mezralarında başlatılan operasyonda HPG gerillaları ile TC askerleri arasında bugün çatışmalar yaşandı. Edinilen bilgilere göre, devlet medyasında servis edilen haberlerde en az 3 askerin öldüğü, 7 askerin yaralandığı öğrenildi. Çatışmaların şiddetlenmesi üzerine TC askerleri Lice’ye bağlı Zara köyün camisinden ’10 dakika içerisinde köyü terk edin. […]

The post Amed’de TC Askerleri Zara Köyünü Boşalttırıyor: “Köyü terkedin jetlerle vuracağız” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Amed’in Lice, Hezro, Kulp ve Kocaköy ilçelerinin kırsalında 104 köy ve mezralarında başlatılan operasyonda HPG gerillaları ile TC askerleri arasında bugün çatışmalar yaşandı.

Edinilen bilgilere göre, devlet medyasında servis edilen haberlerde en az 3 askerin öldüğü, 7 askerin yaralandığı öğrenildi.

Çatışmaların şiddetlenmesi üzerine TC askerleri Lice’ye bağlı Zara köyün camisinden ’10 dakika içerisinde köyü terk edin. Birazdan jet uçakları ve helikopterler bombalama yapacak’ dediği belirtildi.

The post Amed’de TC Askerleri Zara Köyünü Boşalttırıyor: “Köyü terkedin jetlerle vuracağız” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/05/31/amedde-tc-askerleri-zara-koyunu-bosalttiriyor-koyu-terkedin-jetlerle-vuracagiz/feed/ 0
” Kadınların Öfkesi Katilleri Yakacak ” – Nergis Şen https://meydan1.org/2015/10/29/kadinlarin-ofkesi-katilleri-yakacak-nergis-sen/ https://meydan1.org/2015/10/29/kadinlarin-ofkesi-katilleri-yakacak-nergis-sen/#respond Thu, 29 Oct 2015 06:03:49 +0000 https://test.meydan.org/2015/10/29/kadinlarin-ofkesi-katilleri-yakacak-nergis-sen/ “ Bomba! Katil devletin savaş araçlarından biridir bomba. Ne zaman ki devlet şiddetini yükseltse; bir bomba patlatır içimizde. Yüzyıllardır var olduğunu, birilerini katletmekte olduğunu bilsek de, son zamanlarda sık sık duymaya başladığımız bir kelimenin ötesinde, bomba yaşamlarımızın ortasında patlayan bir gerçeklik haline geldi. Bombalar Amed’de, Suruç’ta, Cizre’de, Zergele’de, Lice’de, Sur’da ve Ankara’da patladı birer birer. […]

The post ” Kadınların Öfkesi Katilleri Yakacak ” – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Anaların öfkesi kadınları yakacak- Nergis Şen

Bomba!

Katil devletin savaş araçlarından biridir bomba. Ne zaman ki devlet şiddetini yükseltse; bir bomba patlatır içimizde. Yüzyıllardır var olduğunu, birilerini katletmekte olduğunu bilsek de, son zamanlarda sık sık duymaya başladığımız bir kelimenin ötesinde, bomba yaşamlarımızın ortasında patlayan bir gerçeklik haline geldi.

Bombalar Amed’de, Suruç’ta, Cizre’de, Zergele’de, Lice’de, Sur’da ve Ankara’da patladı birer birer. Yaşamlarımıza düşürürler bombaları ve geride bedenlerimizden parçalar, yüreklerimizde acılar kalır. Bombalar farklı yaşamlara farklı biçimlerde düşse de; yarattığı üzüntü, yarattığı öfke hep benzer birbirine.

Bomba Meryem Ana’yı, iki oğlunu da devletin senelerdir sürdürdüğü savaşa karşı gösterilen direnişte kaybetse de hiçbir zaman meydanları terk etmeyen, “Artık gençler ölmesin” diyerek kalkanların önünde duran, direnen bir kadını, yine devletin savaşına karşı dilinden hiç düşürmediği “barış” için gittiği meydanda, Ankara’da katletti.

Bomba bir anneyi, kucağında bebeğiyle devletin yasakladığı sokağa çıktığı için, Cizre’de katletti.

Bomba Lissa Çalan’ın dilinde zılgıtıyla gittiği Amed mitinginde patladı, Lissa’nın bacaklarını, aynı zamanda birçok kadının yaşamını çaldı.

Bomba, devlet Kandil’e atmak isterken “yanlışlıkla” Zergele’ye düştü; anaları ve kucaklarındaki çocukları katletti.

Bomba 13 yaşındaki genç bir kadını, bir ananın çocuğunu katletti ve o ana, yasaklardan dolayı çocuğunu gömemedi. Cemile’nin küçük bedeni annesi tarafından günlerce dondurucuda saklandı.

Bomba kundaktaki 35 günlük bebekleri; daha emzikteki, oyun yaşındaki küçük bedenleri parçaladı. Katiller gülerek “Gelin cenazenizi alın” dedi.

Devlet bu bombaları evlerde, meydanlarda, bedenlerde patlatmıyor sadece, geride kalanların yaşamlarının ortasında da patlatıyor. Katliamların ardından yaralıları, yaşamlarını yitirenleri taşıyanlara; anmalara, cenazelere saldırıyor. “Başka bombalar patlamaya devam edecek” diyerek herkesi korkutabileceğini sanıyor ve sokaklara, meydanlara çıkılmamasını istiyor. Sanıyor ki korkutacak, yıldıracak; yanılıyor!

Yaşam için, özgürlük için mücadele eden kadınların inancına, bir de katledilen kardeşlerin, yoldaşların inancı ekleniyor. Son olarak Ankara’da katledilenlerin cenazelerinde gördük bunu. Kadınlar cenazelerde sımsıkı yumruklarını havaya kaldırıyor. Katillere inat dimdik durup üzüntülerini öfkeyle bezeyip haykırıyorlar. Sokakları, meydanları terk etmiyorlar. “Hepimizi katletmezseniz rahat yok size!” diyorlar katillere, mücadeleyi büyütmek için örgütleniyorlar. Çünkü bu katliamlar unutulamaz, bu katliamlar affedilemez.

Üzüntünün suyu biraz akıyor gözden. Ama öfkenin ateşi harlanarak büyüyor. Bu ateş, sadece içimizi yakmayacak; gün gelecek, kadınların öfkesi katilleri yakacak!

Nergis Şen

[email protected]

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 29. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” Kadınların Öfkesi Katilleri Yakacak ” – Nergis Şen appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/10/29/kadinlarin-ofkesi-katilleri-yakacak-nergis-sen/feed/ 0
“Rojava’dan Lice’ye D(evletin) Planı Katliam” – Hüseyin Civan https://meydan1.org/2014/06/14/rojavadan-liceye-devletin-plani-katliam-huseyin-civan/ https://meydan1.org/2014/06/14/rojavadan-liceye-devletin-plani-katliam-huseyin-civan/#respond Sat, 14 Jun 2014 14:20:27 +0000 https://test.meydan.org/2014/06/14/rojavadan-liceye-devletin-plani-katliam-huseyin-civan/ Çok değil, daha bir yıl önce, aynı yerde Medeni’yi katletmişti devlet. Devletin, “barış” adı altında yürüttüğü savaş sürecinin önemli parçalarından biri olan kalekollara karşı çıkmıştı Medeni. Devletin katil yüzünün belirginleştiği bir sürecin sonucuydu ölümü. Ethem gibi, Ali İsmail gibi, Berkin gibi… Yine aynı yerde; Lice’de, 2009 yılında havan topuyla katledilen Ceylanların öfkesiyle kalekolların karşısına dikilmişti […]

The post “Rojava’dan Lice’ye D(evletin) Planı Katliam” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Çok değil, daha bir yıl önce, aynı yerde Medeni’yi katletmişti devlet. Devletin, “barış” adı altında yürüttüğü savaş sürecinin önemli parçalarından biri olan kalekollara karşı çıkmıştı Medeni. Devletin katil yüzünün belirginleştiği bir sürecin sonucuydu ölümü. Ethem gibi, Ali İsmail gibi, Berkin gibi…

Yine aynı yerde; Lice’de, 2009 yılında havan topuyla katledilen Ceylanların öfkesiyle kalekolların karşısına dikilmişti Ramazan Baran ve Baki Akdemir. 15 gün boyunca kalekollara karşı direnen Lice halkı, devletin sadece askeri stratejileriyle değil, psikolojik savaşına karşı da koydu.

Devlet,  Ramazan ve Baki’yi de Lice’de katlettikleri gibi katletti.

Lice

Sadece Ceylanların, Medenilerin, Ramazanların, Bakilerin katledildiği yer değildi Lice. TC devletinin kuruluşundan bu yana, devletin savaş politikalarına karşı Kürt halkının direnişinin yeriydi.

1927’de, TSK Lice’ye bağlı 280 köyü yerle bir eder; binlerce insanı katleder. Şeyh Said İsyanı’nın bedelidir bu. Lice, bu tarihten sonra devletin sürekli kontrol altında tutmaya çalışacağı bir yer olacaktır. Ve tabi devlet hegemonyasına karşı örgütlü direnişin doğacağı yer de…

1950’li yıllarla beraber, Kürt siyasal hareketinin örgütlendiği bir yer haline gelmiştir. Büyük mitinglerin yapılmaya başlandığı Lice, devletin siyasal iktidarını dayatamadığı bir coğrafya haline gelmiştir.

1980’lerde Fis’le beraber anlamı büyür Lice’nin. Kürt Özgürlük Hareketi’nin temelleri burada atılır. 1990’larda devletin korucu yapma politikasına Lice halkı karşı çıkar. Yine köy boşaltmalar, zorunlu göçler. 2000’e kadarki süre içerisinde JİTEM’in insan kaybetme politikasının en yoğun işlediği yer haline gelir.

Lice’nin direnen tarihi, aslında TC’nin kuruluşundan bu yana, bölge üzerindeki planlarının yoğunlaştığı ama başarıya ulaşamamasının tarihidir. Sözde barış süreciyle Kürdistan coğrafyası, kalekollarla teslim alınmaya çalışılırken Lice halkının direnişi, bu coğrafyanın devletin gerçek yüzünü bilmesinden dolayıdır.

Barış Sürecinin Planları

Tayyip Erdoğan, Ağrı’da yaptığı konuşmasında “barış” sürecinin istenildiği gibi gitmediği bir durumda, uygulanabilir diğer planlarının olduğundan bahsetti. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi önünde “çocuklarının PKK tarafından kaçırıldığı gerekçesiyle” oturma eylemi başlatan anneler, Ağrı’daki konuşmaya iyi bir arka plan oluşturdu. Sadece hükümet değil, CHP ve MHP de mevzubahis gündemin verimliliğinden yararlanmaya çalıştı.

Hükümetiyle ana muhalefet partileriyle girişilen karalama kampanyası sırasında, meşrulaştırılmaya çalışılan, “barış” sürecinde devletin en önemli hamlelerinden biri haline gelen kalekol çalışmalarıydı. Hükümete yakın yayın organlarında son bir aydır iyice belirginleşen “uyuşturucu taciri” örgüt karalamasına, bir de “çocukları kaçıran” örgüt kampanyası eklenmişti.

Tabi ki bu karalama kampanyaları sadece kalekolların bir yandan rahatça işleyebilmesi için izlenen bir politika değildi sadece. Hedeflenen özellikle Kürt halkının gözünde özgürlük hareketinin meşruluğunu kırmaktı. Kalekol direnişlerinin başından bu yana gerillanın halkla beraber belirginleşen tavrı, bölge üzerindeki stratejileri rahatsız etmiş olacak ki, karalama kampanyalarının hedefine özgürlük hareketi alınmıştır.

Erdoğan’ın B ve C planları, Kürdistan coğrafyasında istediği karşılığı alamamıştır. Lice’den Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasına yayılan eylemlikler bunun en belirgin örneğidir.

D Planı: Katliam

7 Haziran’da Lice’de yaşanan katliamdan sonra, valilikten yapılan açıklama; “07.06.2014 günü saat 18.00 sıralarında Diyarbakır – Bingöl karayolunun güvenliğini sağlayan güvenlik güçlerine yapılan silahlı saldırı sonucu, çıkan çatışmada 2 saldırgan yaralanmıştır” denilerek yapılan saldırı meşrulaştırılmaya çalışılmıştır.

Benzer şekilde askeri birlik komutanının eylemcilere, saldırı öncesinde yaptığı uyarı konuşmasında eyleme devam edilenlerin açık bir şekilde infaz edeceğini dile getirmesi de aynı saldırganlıktadır. Tayyip Erdoğan’ın gittikçe sertleşen söylemlerinin karşılığı devletin tüm kademelerinde kendini göstermektedir.

Devletin son süreçte uyguladığı plan, bu sertleşme planıdır. Bu planın bir parçası olarak katliam devlet gözünde bir politika haline gelmiştir.

Soma’da yaşanan katliam sonrası gerçekleşen eylemlerde devletin katlettiği insanlar, devletin eylemlere yönelik bir refleksi olmanın dışında, bilinçli bir korkutma politikasıdır. Katledilen insanlarla beraber gündemi kendi gücü lehine değiştirmekte ve bunun için moral motivasyona bazen ihtiyaç bile duymamaktadır.

Soma Katliamı sonrasında, iktidarının meşruiyetini hesaplayamadığı bir yerden kaybeden devlet, Soma eylemlerinde insanları katletmekten çekinmedi. Korkutma politikasıyla, hesaplayamadığı alanı (Soma’yı) unutturmaya çalışan devlet, aynı zamanda gündemi manipüle etmeyi başardı. Konuşulan şey tabi ki katil devletti, ancak kendinin belirleyebildiği alandan “katil” yüzünü konuşturttu devlet: Katliamlara, kendince haklılık oluşturabileceği bir alandan.

Soma’da devletin hesap edemediği, önceden kestiremediği bir alandan darbe almasıydı. “Katil Erdoğan” sloganı hiç beklemediği bir alanda atıldı. Devlet meşruiyetini hesaplayamadığı bir yerde yitirdi.

Soma sonrasında, devletin içine girdiği bu sert yönelim, Lice’de devletin izlediği politikanın da altyapısını oluşturmaktadır. Lice sonrasında, “bayrak meselesi” üzerinden başlatılan provokasyon, aynı önceden kestirilen katliam planlarının devamı niteliğindedir. Keza “bayrak meselesi” üzerinden devletin kışkırttığı milliyetçiliği bu topraklarda ilk kez deneyimlemiyoruz.

Erdoğan’ın Ağrı’da açıkladığı B ya da C planı nedir bilinmez, ama bu topraklardaki devletin değişmez planı katliamdır. Demokrasi maskesini yüzünden çoktan atmış, devlet yapılanması kendi diktatörlüğünü günden güne dayatırken önceden planladığı, gündem belirleyen devlet katliamlarını büyük bir farkındalıkla karşılamak ve muhalefet hattını buraya oturtmak gerekiyor.

 

 

Hüseyin Civan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 19. sayısında yayımlanmıştır.

 

The post “Rojava’dan Lice’ye D(evletin) Planı Katliam” – Hüseyin Civan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/06/14/rojavadan-liceye-devletin-plani-katliam-huseyin-civan/feed/ 0
Lice’de Devlet Narkoterörü https://meydan1.org/2013/09/06/licede-devlet-narkoteroru/ https://meydan1.org/2013/09/06/licede-devlet-narkoteroru/#respond Fri, 06 Sep 2013 20:50:32 +0000 https://test.meydan.org/2013/09/06/licede-devlet-narkoteroru/ Her sene televizyonlardan izlediğimiz büyük uyuşturucu operasyonlarının anlamını düşünmek, özellikle medya manipülasyonunun anlaşıldığı bu günlerde daha fazla önem taşıyor. Bir yandan kötülüklerle savaş görevini gerektiği gibi yerine getiren devlet algısı yaratılmaya çalışılırken, öte yandan halkın politizasyonunu arttıracak gerçek gündem bir kafa karışıklığı yaratılarak unutturulmaya çalışılıyor. En son gösteri, basında bir hayli kendinden söz ettirdi. Film […]

The post Lice’de Devlet Narkoterörü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Her sene televizyonlardan izlediğimiz büyük uyuşturucu operasyonlarının anlamını düşünmek, özellikle medya manipülasyonunun anlaşıldığı bu günlerde daha fazla önem taşıyor. Bir yandan kötülüklerle savaş görevini gerektiği gibi yerine getiren devlet algısı yaratılmaya çalışılırken, öte yandan halkın politizasyonunu arttıracak gerçek gündem bir kafa karışıklığı yaratılarak unutturulmaya çalışılıyor.

En son gösteri, basında bir hayli kendinden söz ettirdi. Film ve dizi oyuncularının yoğunluklu olarak gözaltına alındığı son uyuşturucu operasyonu, bir hafta sonrasında bile ana gündemlerden biri halindeydi. Gözaltına alınan oyuncuların, Taksim Direnişi’ne katıldığından dolayı gözaltına alındığı sosyal medyada çok konuşulanlardan olsa da, oyuncuların pişmanlık dolu ifadeleri basına yansıdığı aşamadan itibaren olayın “magazin” yönü daha ağır basmaya başladı.

Aslında, bu sansasyonel mağdurların polemiğinde unutturulan, uyuşturucu operasyonu sürecinin başlangıcı.

Lice’de Yaşananları Lice’yle Unutturmak

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, “kalekol” inşaatını protesto eden köylülere, askerler ateş açarak saldırınca köylülerden altısı yaralanmış ve 18 yaşındaki Medeni Yıldırım katledilmişti. Bu, devletin sözde barış sürecinde takındığı tavrın en büyük ifadelerinden biriydi. Medeni de yakın tarihte katledilen Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert ve Mehmet Ayvalıtaş gibi faili devlet cinayetlerden birine kurban gitmişti. Medeni’yi öldürenler de, diğerlerinde olduğu gibi devletin himayesinde aklanırken, birçok farklı ilde Medeni için bir dizi eylemlik gerçekleştirildi. Lice’de yaşanan adaletsizliğe karşı, belki bu sefer Kürdistan dışında da yoğun bir öfke oluşmuştu. Devlet terörüne karşı yaygınlaşan bu tarz bir duygu yoğunluğu ve birlikteliği, mevcut siyasal sistemi tüm farklı olasılıklarda zora sokabilir cinstendi.

Bu şekilde bir biraraya geliş, devletin beklemediği tarzda bir muhalefete sirayet ediyordu. Farklı etnisite, mezhep vb. farklılıkları politik bir ayırım mekanizması olarak kullanan devletin, Lice’den sonra bu politikası yerle bir olmuştu. Bu başarısızlık, ani bir şekilde telafi edilmeliydi, keza bu, yıllardan beri devam eden Türkleştirme politikalarının özellikle Kürdistan dışındaki bölgelerde sonu anlamına geliyordu.

Medeni ve Medenilerin katledilmesi, halkların kardeşliği sloganının devlet karşısında bir yerden somutlaşmasına vesile olmuştu. İşte tam da böyle bir ortamda, Lice’de (ki Lice’nin seçilmesi manidardır) başlatılan “uyuşturucu operasyonu şovuyla” tüm gündem kilitlendi

Devletin B Planı; Narkoterör

Devlet bu şova iyi hazırlanmıştı. Artan bu politizasyonu kırabilmek için devletin, sadece somut bir oyuna değil, aynı zamanda hazırladığı bu oyun üzerinden, birçok alanda kaybettiği meşru iktidar olma durumunu tekrar kazanmaya ihtiyacı vardı. Uyuşturucu operasyonu, ideolojik olarak devlete bu hizmeti verebilecek bir potansiyel taşıyordu.

Bir savaşa hazırlanır gibi hazırlanmıştı devlet. Diyarbakır ve Mardin jandarma özel harekat taburları, sivil jandarma komando alayı, Lice jandarma komando alayı, köy korucularından oluşan timler, skorsky helikopterler, taarruz helikopterleri, 18 kobra ve 13 kirpi tipi zırhlı araçtan oluşan bir ekip hazırlandı. Birçok televizyon kanalı, gazete vb. şovu yazmak ve hepimizin gözüne sokmak için hazırdı.

Uyuşturucu üretimi ve ticaretinde bulunan birçok kişiye eş zamanlı baskınlar düzenlenmişti. Devletin kolluk kuvvetlerinin başında bulunanlar, amacın “uyuşturucu parasıyla finansman sağlayan terörist yapılanmalara büyük bir darbe indirmek” olduğunu belirtmişti. Şovun ismi bile hazırdı; Narkoterör.

Narkoterör kavramlaştırması, sadece yaşadığımız coğrafyadaki siyasal yapılanmayı elinde bulunduranların uydurduğu bir terim değildi elbette. Narkoterör kavramı ve bununla ilgili politikaların, başka coğrafyalardaki devletlerin ilgili birimlerince kullanılıyor oluşu, TC’nin son dönemdeki operasyonlarını daha geniş bir bağlamda ele almayı zorunlu kılıyor.

Bir Devlet Politikası Olarak Uyuşturucu

Dünya üzerinde uyuşturucu üzerinden büyük finansmanın sağlandığı ve dolayısıyla bu finansmanı yaratan “illegal” grupların yoğunlaştığı yerler, uyuşturucu üretiminin yasal olarak yapılabildiği coğrafyalar. İlaç sanayisinde kullanılmak üzere gerçekleştirilen üretim, hem üretim hem de dağıtım aşamasındaki birçok “illegal” girişimle beraber farklı bir ekonomik hareketlilik alanının parçası haline geliyor.

Yasal olarak üretim yapabilecek coğrafyaların, özellikle yoksulluk ve sömürünün kendini en acımasız bir şekilde hissettirdiği alanlar olması, uyuşturucu üzerinden gelir elde etmeyi kolay kılıyor. Bu kadar kolay ve yüksek meblağlar elde edilebilecek bir alanın, küresel pazar ayağı da düşünüldüğünde yerel anlamda güçlü birkaç çetenin kontrolünde olmasının gerçekliği ortada. Bu kayıtdışı ekonomi alanları, devletlerin ve küresel sermaye gruplarının ekonomik güçlerine güç katabilecekleri, “illegal” paralarını aklayabilecekleri; tüm bunları yaparken “uyuşturucu, çeteler vb. birçok toplumsal sorunla mücadele ediyoruz” propagandasını yapabilecekleri danışıklı dövüş alanlarıdır.

En somut örnekleri görmek adına, Güney Amerika’da, uyuşturucu ticaretinin dünya yüzdesinin önemli bir bölümünü elinde barındıran devletlere bakılabilir. Bu devletlerin üst düzey yetkililerinin, bu çetelerin içerisinde önemli konumlarda bulunuyor olması, bu çetelerin aslında o kadar “illegal” olmadıklarının göstergesidir.

Kayıtdışı diye ifade edilen tüm ekonomik hareketlenmeler, devletler ve uluslararası siyasi ve ekonomik kuruluşlar tarafından olumsuzlansa da, devletlerin yoğunluklu göz yumduğu hatta kontrol ettiği ekonomik hareketlenmelerdir. Devletler ve şirketler, bugün olumsuzlanan tüm suç aktivitelerinin faili konumundadır.

TC’nin Uyuşturucu Politikası

1990’lı yıllarla beraber, özellikle Kürdistan coğrafyasında artan uyuşturucu hareketliliği, bir yandan devletle ilintili uyuşturucu çetelerinin oluşmasını sağlarken, öte yandan bölgede özellikle gençlerin politikleşmemesi için kültürel bir yozlaştırma aracı olarak uygulandı. Uyuşturucu operasyonuyla birlikte anılan Lice, 9o’lı yıllardan bu yana asker ve özel harekat timleri tarafından yakılarak boşaltılmaya çalışılan yerleşim bölgelerinden. Bu tarz baskı ve şiddet politikalarından istediği sonucu alamayan devlet, kültürel bir baskı kurmaya gitmiş; devlet terörüne karşı örgütlenecek yeni nesilleri hedef seçmiştir.

Uyuşturucu, siyasi ve ekonomik iktidar konumunda bulunan odaklar için, finans kaynağı olurken; diğer yandan toplumsal hareketlenmelerin engellenmesi için topluma aşılanmış bir virüs gibidir.

Bugün Lice’de, bu uyuşturucu üretimi yapılan alanların karakolların hemen yakınında olması ve bu kadar büyük bir ağın farkına geç varılıyor olması, TC’nin, Güney Amerika örneklerinde olduğu gibi bu ağın ne kadar içinde olduğunun görülmesi açısından önemlidir.

Yakın bir zamanda, İstanbul/Gülsuyu’nda devrimcilere karşı uyuşturucu çetelerinin başlatmış olduğu saldırılar, devletin uyuşturucu politikalarına ne kadar sıklıkla başvurduğunu görmek açısından son derece güncel ve yakın bir örnektir. Kentsel talan projelerinin uygulanması için halkın örgütlülüğünü kırmakta kullanılan uyuşturucuya karşı, Gülsuyu halkı ve devrimciler mücadele ederken; halkı silahlarla taramaya çalışan çeteler ve onları koruyan kolluk kuvvetleri bu işbirliğini gözler önüne seriyor.

Büyük uyuşturucu operasyon şovları, devletin uyuşturucu politikası devam ettikçe bitmeyecek. Uyuşturucuya karşı mücadeleye, en büyük uyuşturucu tedarikçisi ve aracısından başlamak gerek. Toplumsal yozlaşmanın, ekonomik sömürünün, siyasi baskının kökenini medya manipülasyonuna gelmeden devlette ve kapitalizmde aramak gerek.

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 12. sayısında yayımlanmıştır.

The post Lice’de Devlet Narkoterörü appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/09/06/licede-devlet-narkoteroru/feed/ 0
Artık Bin Oğlum Var https://meydan1.org/2013/07/29/artik-bin-oglum-var/ https://meydan1.org/2013/07/29/artik-bin-oglum-var/#respond Mon, 29 Jul 2013 17:45:20 +0000 https://test.meydan.org/2013/07/29/artik-bin-oglum-var/ Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfı Sarısülük önce Ali İsmail Korkmaz’ın cenazesine katılmak üzere Antakya’ya, ardından Lice de katledilen Medeni Yıldırım’ın ailesini ziyaret etmek üzere Lice’ye gitti. Ethem, bizim için, anneler için, kardeşleri için sokaklardaydı Ekinci Beldesi’ndeki evinden on binlerce kişi tarafından alınan Ali İsmail Korkmaz’ın cenazesi omuzlarda taşınarak Ekinci Asri Mezarlığa doğru son yolculuğuna çıktı. Ailesi, […]

The post Artık Bin Oğlum Var appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfı Sarısülük önce Ali İsmail Korkmaz’ın cenazesine katılmak üzere Antakya’ya, ardından Lice de katledilen Medeni Yıldırım’ın ailesini ziyaret etmek üzere Lice’ye gitti.

Ethem, bizim için, anneler için, kardeşleri için sokaklardaydı

Ekinci Beldesi’ndeki evinden on binlerce kişi tarafından alınan Ali İsmail Korkmaz’ın cenazesi omuzlarda taşınarak Ekinci Asri Mezarlığa doğru son yolculuğuna çıktı. Ailesi, arkadaşları yalnız bırakmadı elbet, ama bir başka misafiri vardı Ali İsmail’in bu kez. Sayfı Sarısülük.

“Ethem, bizim için, anneler için, kardeşleri için sokaklardaydı. İşçiydi, yoksulluğu, adaletsizliği gördü, bu yüzden sokaklardaydı. Anneler yoksulluk çekmesin diye sokaklardaydı benim oğlum. Kavgasının arkasındayım.” diyor Sayfı Sarısülük ve tam da kavgasını yalnız bırakmamak için düşüyor yollara ve kendini Ali İsmail Korkmaz’ın annesinin yanında buluyor.

Ethem’in Batıkent’teki evi de dolup taşıyor her gün “Ethem’in katilinden hesap soracaklarla”. Ama mücadelenin tek başına olmadığının farkına varmış Sayfı Sarısülük Bir annenin acısını başka kim anlayabilir bir anneden başka. ‘Bu acı bize çok ağır geldi, çok gençti Ethem. Elinin kınasını yakmadım, muradını alamadım, 26 yaşında doğum gününde aldılar O’nu benden. Karıncayı incitmez, yarım ekmeğini arkadaşlarıyla bölüşürdü”.

Bu kez de Lice’ye gitmeye karar veriyor. Çünkü adaletsizliğin her yerde olduğunun, bir acının başka acılarla kıyaslanmaması gerektiğinin farkında. Barış istediği için üzerine kurşun yağdırılan Medeni’nin köyüne doğru yola çıkıyor. Hem acısını, hem de öfkesini paylaşmak için: ‘O polisi niye saklıyorlar? Niye koruyorlar? Ama peşini bırakmayacağım. Sadece kendi evladımın değil, kaybettiğimiz diğer evlatlarımızın katillerinin de peşini bırakmayacağım”.

Sadece gözyaşlarımızın rengi değil, zulme karşı hıncımız da ortak

Bu pankartı taşıyorlar. Bu kez başkaları da var yanında.  Barış Anneleri, Taksim Dayanışması’ndan gelenler var. HDK bileşenleri, KESK var, Dersim Kültür Derneği var. Medeni Yıldırım’ın evine dek bir de yürüyüş yapan topluluk Medeni Yıldırım ile Ethem Sarısülük’ün fotoğraflarını birlikte taşıdılar.

The post Artık Bin Oğlum Var appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/07/29/artik-bin-oglum-var/feed/ 0
Devletin Kürtlerle BarışMA Politikası – Mercan Doğan https://meydan1.org/2013/07/22/devletin-kurtlerle-barisma-politikasi-mercan-dogan/ https://meydan1.org/2013/07/22/devletin-kurtlerle-barisma-politikasi-mercan-dogan/#respond Mon, 22 Jul 2013 18:19:54 +0000 https://test.meydan.org/2013/07/22/devletin-kurtlerle-barisma-politikasi-mercan-dogan/ Hükümet adım at şiarıyla gerçekleştirilen mitinglerde barış sürecinin ilerlemesi ve hükümetin bu yönde ki adımlarının bir an önce gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Bu mitinglerle Erdoğan’a sözünü tutması yönünde çağrılar yapılmaktadır. Ancak Lice de olduğu gibi görülüyor ki AKP barış için adım atmayı değil, kurşun sıkmayı seçmiştir. AKP iktidarının Ortadoğu da izlediği savaş politikaları sonucu geçtiğimiz Mayıs ayında […]

The post Devletin Kürtlerle BarışMA Politikası – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Hükümet adım at şiarıyla gerçekleştirilen mitinglerde barış sürecinin ilerlemesi ve hükümetin bu yönde ki adımlarının bir an önce gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Bu mitinglerle Erdoğan’a sözünü tutması yönünde çağrılar yapılmaktadır. Ancak Lice de olduğu gibi görülüyor ki AKP barış için adım atmayı değil, kurşun sıkmayı seçmiştir.

AKP iktidarının Ortadoğu da izlediği savaş politikaları sonucu geçtiğimiz Mayıs ayında Antakya Reyhanlı’da şiddetli bir patlama yaşanmıştı. Savaş mağduru Suriyeli mültecilere yardım gerekçesiyle “Özgür Suriye Ordusu”nu silahlandıran, Antakya’daki kamplarda eğiten ve Suriye’ye gönderen, yaralı ÖSO militanlarına sağlık hizmeti veren AKP iktidarı, uzun bir süredir Esad rejimine yönelik Suriye’de iç savaşı kışkırtıyordu. Antakya Reyhanlı’daki sınır güvenliği ÖSO militanlarına terk edilmiş durumdaydı. Eli silahlı militanlar hiçbir denetim ve kontrol olmaksızın şehir içinde serbestçe dolaşıyorlardı. AKP’nin Suriye politikası Reyhanlı ‘da yaşanan katliamda medyaya koyduğu yayın yasağı, hem öldürülen hem yaralanan sivillerle ilgili eksik ve yanlış beyanlar, hem de katliamın sorumluları olarak uyuşturucu ve silah kaçakçılarının gözaltına alınıp göstermelik sorgulanması gibi bir dizi oyalamayla sürdü. AKP’nin Suriye’ de izlediği savaş politikası Reyhanlı’ da sivil halkın katledilmesi olarak hafızalara kazındı.

“Barış süreci” yeni bir savaş politikası mı?

Medyanın Reyhanlı katliamını unutturmak için sarf ettiği çaba ve hükümetin alkol yasağı gündemini servis etmesiyle iyice manipüle edilmiş katliam yerini ardından hızla yükselen can alıcı mesele ‘barış süreci’ olarak adlandırılan gündeme bıraktı. Bu kez AKP iktidarı yıllardır T.C.’nin Kürt halkına yönelik sürdürdüğü savaşı kendi savaş politikasıyla sürdürerek barış adıyla halkın karşısına dikmiştir. Savaşın tümüyle sonlandırılması, karşılıklı gelişen müzakerelerin neticelendirilmesi, tarafların ve halkın sürece iknasıyla beraberinde birçok hassasiyeti içinde barındıran süreç yani barış süreci geldiğimiz noktada AKP’nin savaş politikasında eritilmek istenen bir sürece dönüşüyor.

Kürt halkının Abdullah Öcalan’ın açıklamalarıyla yeni bir başlangıç olarak gördüğü barış süreci Kürdistan Özgürlük Hareketi tarafından da desteklenerek her şeye rağmen ilerlemektedir. Abdullah Öcalan’ın her defasında bu yeni sürecin Kürt halkı tarafından biçimlendirilmesi gerektiği görüşü ise barışta ısrarı vurgulamaktadır. Yaşamın yeniden inşası olarak tanımlanan süreç hem Kürdistan ‘da hem de batı Kürdistan da kendini gerçekleştirmektedir. Abdullah Öcalan’ın demokratik modernitesi Kürdistan Özgürlük Hareketinin yeni modeli olarak savunulmaktadır. Yani artık Kürtler yeni mücadele biçimi olarak silahları bırakarak yaşamsal olana sarılmak istemektedir.

Barış sürecinde devletin tezatlığı

Neticede Kürt tarafı barışta kararlıdır ve gereken adımları atmaktadır. Bölgedeki gerillanın bölgesel ve aşamalı olarak çekilmesi, Kürt siyasetçilerinin sürece yaklaşımı bu adımları hızlandırmak için atılmış çabalar olarak değerlendirilmelidir. Ancak AKP hükümeti sürecin gereğini yerine getirmeyerek bir başlangıç adımı dahi atmamıştır. Kürdistan’ da mevcut olanın dışında yeni karakolların yapılması ve koruculuğun kaldırılmaması böylesi bir süreçte muamma yaratmaktadır. Özellikle bu konularda AKP’nin yaptığı “eski karakolları yeniliyoruz”, “korucular maaş alamadıklarında mağduriyet yaşayacaklardır” gibi geçiştirici açıklamalar oluşan muammanın daha da artmasına neden olmaktadır. Muamma devam etmektedir çünkü hükümet yaşanan sürece tezat davranmayı sürdürmektedir. Başbakan Erdoğan yaptığı açıklamalarda ısrarla gerillanın sınır dışına çekilmediği vurgusu yapmaktadır ve askeri güçleri bölgede konumlandırmak istemektedir. Aynı zamanda terörle mücadele kanununa yönelik bir düzenlemenin henüz tartışmaya açılmaması da bir diğer muammadır. BDP’nin sıkça gündeme taşıdığı KCK tutuklamaları ile ilgili Kürt siyasetçiler, Kürt gazeteciler ve diğer tutukluların durumuna ilişkin de çözücü bir adım atılmamıştır. AKP demokratik siyaset yaptığını ve buna uygun hareket ettiğini her fırsatta vurgularken anayasal çerçevede çözümü mümkün birçok mesele halen askıdadır. Anadilde eğitim ve siyasi tutuklular bu çerçevede yer almaktadır.

Akil insanlar bölge heyeti açıkladı; “devlet Kürtleri sistematik olarak katletti”

Akil insanlar heyetinin bölgedeki iller bazında hazırladığı raporda, Cumhuriyet’in ilk yıllarında çıkan Kürt isyanlarında 45 bin, PKK ile mücadelede de 40 bin olmak üzere bugüne kadar Kürt isyanlarında ölenlerin sayısı 85 bin olarak veriliyor. Raporda, yıllarca ayrı bir hukukla yönetilen bölge halkının devlete bakışı ilginç bir cümle ile tarif ediliyor: “Devlet sadece PKK için değil, herkes için bir sistematik kötü niyet ve zulüm aktörü olarak cisimleşmiştir.”

Roboski katliamının üzerinden neredeyse iki yıl geçti ve devlet bu konuda hiçbir şey yapmadı. Üstelik mahkeme görevsizlik kararı verdi. Unutursak kalbimiz kurusun dediğimiz Roboski katliamını devlet unutturmak için her şeyi yaptı. Yine de silahların susması ve akan kanın bir an önce durması olarak adlandırılan barış süreci bu katliamların da sonlanması amacını taşıyordu. Sürecin kısmen halk tarafından da olumlu bir hava yaratması barışa olan adımların atılmasını sağladı. Barış sürecinin özellikle batıda yansıttığı bu olumlu hava bölgeden çatışma ve ölüm haberlerinin gelmemesi olmuştu ki Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin yıldönümü olan 15 Şubat’ı protesto eylemleri sırasında Diyarbakır da bir genç polis panzeri altında kalarak öldürüldü.

Taksim’den, Lice’ye…

31 Mayıs tarihi Taksim direnişinin ve dalga dalga diğer illere yayılan isyanın başlangıcıydı. AKP bu kez kendini hiç hazırlıklı olmadığı ve beklemediği bir sürecin tam ortasında buldu. Erdoğan niye bu isyan bu kadar büyüdü, nerede hata yaptım diye düşünedursun halk açısından devletin zulmü açıkça ortadaydı. AKP iktidarı, koltukta oturduğu süreçte demokrasi kılıfına bürünerek katliamların, türlü baskıların, hukuksuz tutuklamaların altına imza attı. Halka yönelik baskısını gün geçtikçe arttırmayı sürdürdü ve yasaklamalarla halka defalarca saldırdı. Kolluk kuvvetleri gösteri ve yürüyüşlerde her kesimden insana ayırt etmeksizin orantısız bir şekilde cop, gaz ve tazyikli suyla müdahale etti. Hukuksuz ve keyfi uygulamalarıyla Erdoğan faşist bir diktatör edasıyla halkın ifade ve düşünce özgürlüğünü kısıtladı ve bir korku imparatorluğu yaratmak istedi. Ancak 31 Mayıs günü bu imparatorluğun temelleri paramparça edildi, korku eşiği aşıldı ve halk özgürlüğüne sahip çıktı.

Aniden değişen gündemle muammalarla süren barış süreci yerini bir halk ayaklanmasına bırakmıştı. Süreç farklı siyasi kesimden insanları bir araya getirdi ve bu olağanüstü direnişte gözler hep Kürtleri arasa da Kürtler tarafından yoğunluklu bir katılım gerçekleşmedi. Direnişi sosyalistler, anarşistler, ekolojistler ve bağımsızlar sırtladı. Çeşitliliği fırsat bilen ulusalcı tabanlar, ayaklanmanın kitleselliğini oluşturarak, hükümet istifa sloganlarıyla direnişi belirlemek istedi. Böylelikle AKP iyice şaşırdı, çünkü bir yandan Kürtler bir yandan ulusalcılar derken karşısında herkesi içine alan bir halk hareketi oluştu.

Tam bu sırada AKP Hükümetinin emriyle Diyarbakır Lice’de karakol yapımını protesto etmek isteyen sivil insanlara askerler tarafında ateş açıldı ve yaşananlar bir Kürt gencinin ölümüne, onlarca sivilin ağır yaralanmasına neden oldu. Her yere yayılan ve sürmekte olan isyan sırasında bu kez halk Lice için sokaklara döküldü. Direniş boyunca ufak çaplı gerginlikler yaşayan Kürtler ve ulusalcılar bu kez enteresan şekilde AKP’ye karşı tek bir ağız olmuş, devletin Lice katliamı için haykırıyorlardı. Erdoğan, Lice katliamı ile ilgili, bölgede 100 trilyonu aşkın hint kenevirinin imha edildiği bilgisini paylaştı ve karakolların sınır güvenliğini sağladığını savundu. Taksim direnişini de Yahudi diasporasının desteklediğini açıklamıştı. Yani Erdoğan özetle iktidarını kaybetme korkusuyla nereye saldıracağını şaşırdı.

Hükümetin adımları değil, yaşamın yeniden inşası

Diyarbakır Lice de yaşanan katliamın tek sorumlusu devlettir, AKP hükümetidir. Aynı Reyhanlı da olduğu gibi uyuşturucu ve silah kaçakçılığını bahane ederek gerçeği manipüle etmek istemektedir. Kürdistan da katliamcı savaş politikalarını ve militarist anlayışını sürdürmektedir. Anlaşılmalıdır ki, AKP’nin savaş politikası da, barış politikası da sadece halkları katletmektir. Kürdistan Özgürlük Hareketi de AKP’nin barış politikasının içinden çıkılmaz bir hal aldığını artık görmelidir.

Hükümet adım at şiarıyla gerçekleştirilen mitinglerde barış sürecinin ilerlemesi ve hükümetin bu yönde ki adımlarının bir an önce gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Bu mitinglerle Erdoğan’a sözünü tutması yönünde çağrılar yapılmaktadır. Ancak Lice de olduğu gibi görülüyor ki AKP barış için adım atmayı değil, kurşun sıkmayı seçmiştir.

31 Mayıs Taksim direnişiyle başlayarak tüm şehirlere yayılan isyan devletin ve iktidarların katliamcı yüzünü halklara bir kez daha göstermiş oldu. Kürdistan Özgürlük Hareketinin barış süreci de artık hükümetin atılacak adımlarıyla değil, Abdullah Öcalan’ın ifadesiyle Kürt halkının yaşamını yeniden inşasıyla sürdürülmelidir.

 

Mercan Doğan

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 11. sayısında yayımlanmıştır.

The post Devletin Kürtlerle BarışMA Politikası – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/07/22/devletin-kurtlerle-barisma-politikasi-mercan-dogan/feed/ 0