Limak Holding – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Mon, 16 Nov 2020 15:00:37 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Ödüllendirilen Açlık https://meydan1.org/2020/11/16/odullendirilen-aclik/ https://meydan1.org/2020/11/16/odullendirilen-aclik/#respond Mon, 16 Nov 2020 14:26:30 +0000 https://meydan.org/?p=66580 World Food Programme (WFP) olarak bilinen Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı, yürüttüğü projeler dolayısıyla geçtiğimiz günlerde Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Böylelikle BM bu ödülü 12. kez almış oldu. Nobel Vakfı’nın ödüle layık gördüğü ve esasında tamamen çözümsüzlükler üzerine kurulu ilişkilerle yürütülen programa, Dünya Gıda Programı’na farklı bir perspektiften bakalım. Kuruluşu ve Amacı Program, […]

The post Ödüllendirilen Açlık appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
World Food Programme (WFP) olarak bilinen Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı, yürüttüğü projeler dolayısıyla geçtiğimiz günlerde Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. Böylelikle BM bu ödülü 12. kez almış oldu. Nobel Vakfı’nın ödüle layık gördüğü ve esasında tamamen çözümsüzlükler üzerine kurulu ilişkilerle yürütülen programa, Dünya Gıda Programı’na farklı bir perspektiften bakalım.

Kuruluşu ve Amacı

Program, Birleşmiş Milletler’in 1960 yılında Gıda ve Tarım Örgütü Konferansı’ndan sonra ABD’deki Food For Peace (Barış İçin Gıda) programının direktörü George McGovern’ın önerisiyle, “doğal afetler, savaşlar gibi nedenlerle yaşanacak acil ve insani gıda ihtiyaçlarını gidermek” amacıyla 1961 yılında Roma’da kurulmuştur. İlk faaliyetini 1963 yılında gerçekleştirmesinden sonra 1965 yılında kalıcı olarak çalışmaya başlamıştır. Dünya üzerindeki açlığı sıfıra indirmeyi amaçladığı söylenen programın 2018 yılı için açıkladığı raporda belirtilen en büyük finansörlerinden ikisinin dünya üzerindeki açlığı yaratan başlıca güçlerden ABD ve AB olduğu bilinmektedir.

Sorunlu Ortaklıklar

2001’den günümüze değin ABD’nin Afganistan’a, 2003’te Birleşik Krallık ile birlikte Irak’a saldırmasının ardından yıllar sonra dönemin Ulusal Güvenlik Danışmanlığı’nı yürüten Condoleezza Rice, her iki saldırının da bu ülkelere demokrasi götürme amaçlı yapılmadığını açıklamıştı. Saldırının hemen ardından WFP Irak’a insani yardımları TC üzerinden ulaştırmıştı. Aynı dönemde WFP ile pazarlığa oturan TC, 1998’de kapatılan temsilciliği 2003 yılında tekrar faaliyete sokmuştu ve 31 Aralık 2004’te insani yardımın son bulmasıyla temsilcilik işlevini yitirmişti. WFP’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nde Irak’ın önemli ilerleme kaydetme potansiyeline sahip olduğunu belirtmesinin yanında, nüfusunun yarısından fazlasının yoksulluk sınırında yaşadığı satırları da yer almaktadır. WFP’nin de Irak’ta yaşanan savaş kaynaklı yoksulluğu, bu yoksulluğa sebep olanların sağladığı fonlarla kapatmaya çalıştığı gözlemlenmektedir.

WFP’nin bir başka sorunlu ortaklaşması ise Türkiyeli şirketlerle gerçekleşmektedir: Eczacıbaşı ve Limak Holding. Bu şirketlerin yanı sıra Gates Vakfı’nın da yer aldığı Sosyal Kalkınma Amaçları Etki Hızlandırıcı Programı çerçevesinde geçtiğimiz yıl 6-8 Temmuz’da İstanbul’da gerçekleştirilmiş olan bir etkinlikte “Hedef, yerlerinden edilmiş kişilere yardım etmek, dezavantajlı kitlelere destek vermeye odaklanıyoruz; mültecilerin potansiyeline inanmalı ve yatırım yapmalıyız.” gibi söylemler ön plana çıkmıştı. Başta Suriye’ye yönelik olmak üzere dahil olduğu savaşlar sebebiyle insanların yerlerinden edilmesinde rol alan TC’nin kendisine yakın olan bu şirketler vasıtasıyla göçmenlerin yaşadığı sorunların giderilmesine yönelik programa dahil olmaya çalışması, devletlerin ve BM’nin çokça yaşadığı türden çelişkilere bir başka örnek olmuştur.

Ayrıca daha sorunlu bir başka WFP ilişkisi BM’nin benzeri programlarının da daimi finansörü olan Bill ve Melinda Gates Vakfı ile kurulmuş olandır. Gates Vakfı’nın çeşitli kapitalistlerin de desteğiyle GDO’lu tohumları yaydığı ve bunu biyoteknoloji adıyla maskelemeye çalıştığı bilindiği halde Dünya Gıda Programı’yla tekrar bir etkinlikte buluşması dikkat çekicidir.

Yeşil Devrim ve Gates Vakfı

Yeşil Devrim, 1960 yılından sonra geleneksel tarım yöntemlerini sönümlendirip genetiği değiştirilmiş tohumları ve bu tohumlardan elde edilecek üretimi destekleyen bir süreçtir. Elde edilecek üretimler hususunda ise geleneksel tarıma oranla daha çok gübre ve suya ihtiyaç duyulmaktadır. İhtiyaç duyulan suyun ekim için kullanılmasından kaynaklı olarak içilebilir su kıtlıklarının yaşandığı ve bununla birlikte yerel üretimin Yeşil Devrim sürecinde yok olduğu veya derin hasarlar aldığı bilinmektedir. Bu süreç ekilebilir alanın arttırılmak istenmesiyle birlikte var olan ormanların yok edilmesiyle sonuçlanmıştır. Geleneksel tarım yöntemleri suyun daha verimli kullanılmasına ve yer altı varlıklarının kendini dengelemesine olanak tanırken yeni sistem ihtiyaçlarının karşılanması adına var olan yer altı ve yer üstü varlıklarının sonuna kadar sömürülmesi gerekliliğine dayanmaktadır. Dolayısıyla Yeşil Devrim ile birlikte su kıtlığının daha fazlalaşmış olduğunu söylemek mümkün.

Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın bahsi geçen Yeşil Devrim’in neresinde yer aldığına gelecek olursak Bill Gates’in bahsi geçen ilişkiler ağında bilindiği kadarıyla fon sağlayıcı konumda olduğu görülmektedir. Zira bu bağlantıyı kendisi de yalanlamamış, hatta genetiği değiştirilmiş tohum ve bitkilerin iklim değişikliklerini telafi ettiğini öne sürmüştür. Fakat Yeşil Devrim ile birlikte öne çıkan bu tohumların kullanılması Hindistan ve Meksika gibi ülkelerde kuraklığı arttırmışken Gates Vakfı’nın aynı yöntemleri kullanmayı düşünerek dahil olduğu AGRA’nın (Growing Africa’s Agriculture) farklı bir sonuç vermesi düşünülemez.

Çözümsüzlük

WFP’nin insani yardım adı altında gündem ettiği gıdaya erişim konusu, yazıya başlamamızdaki en önemli nedenlerden biriydi. Peki WFP gıdaya nasıl erişmektedir? WFP’nin dağıttığı gıdaya erişimi BM’nin açtığı ihaleleri gerekli kuruluşlarla ilişkilendirmesiyle başlayıp kabul edilen ihracatçı firma veya kuruluştan istenilen gereksinimlerin temin edilmesiyle son bulan bir süreçtir.

BM bu ihalelerde çocuk işçi çalıştırmama, silah kaçakçılığı yapmama gibi belirli kriterleri gözettiğini belirtmektedir. Fakat konu kendisine fon sağlamak olduğunda bu kriterleri gözetmemesi BM’nin temel çelişkisini ortaya koymaktadır. Bu çelişki yerkürenin farklı coğrafyalarında ortaya çıkan toplumsal, ekonomik, ekolojik ve siyasi sorunların yaratılmasındaki payının büyüklüğü ile ilişkilidir.

BM böylesi öncelikleri her yerde gözetmeyerek halihazırda çözümü sağlayamayacağını itiraf da etmiş olmaktadır. Açlığı yaratan ve savaşları başlatanlardan yine açlığı dindirmesini ve savaşları bitirmesini beklememek gerektiği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Nobel Vakfı’nın da açlığın, yoksulluğun, savaşın çözümündeki katkıları sebebiyle verdiğini iddia ettiği ödül esasında sorunun kendisine; açlığa, yoksulluğa, savaşa verilmektedir. Açlık ödüllendirilmektedir.

Sergen Saka

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 54. sayısında yayımlanmıştır.

The post Ödüllendirilen Açlık appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/11/16/odullendirilen-aclik/feed/ 0
21. YY. Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: ” Yeni Türkiye’nin TESEV’i : PODEM” – İlyas Seyrek https://meydan1.org/2015/06/10/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-yeni-turkiyenin-tesevi-podem-ilyas-seyrek/ https://meydan1.org/2015/06/10/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-yeni-turkiyenin-tesevi-podem-ilyas-seyrek/#respond Wed, 10 Jun 2015 08:20:14 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/10/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-yeni-turkiyenin-tesevi-podem-ilyas-seyrek/ Bozulan İttifaklar, Yeni İhtiyaçlar 2011 genel seçimleri sonrası politikalarını sertleştirerek otoriterleştiği söylenen iktidar partisi AKP ile, onunla fiili ittifak halindeki bazı liberal çevreler arasında 2000’li yılların başlarında kurulan ortaklık, 2013 Taksim Gezi Parkı Direnişi ile sarsılmış, aynı yılın sonlarındaki 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonları sonrası ise artık sonlanmıştı. Hatta bu ayrışmanın ilk sinyalleri daha Gezi Direnişi […]

The post 21. YY. Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: ” Yeni Türkiye’nin TESEV’i : PODEM” – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- 21. yy teslimiyet teorileri ve pratikleri Yeni Türkiye'nin TESEV'i PODEM İlyas Seyrek

Bozulan İttifaklar, Yeni İhtiyaçlar

2011 genel seçimleri sonrası politikalarını sertleştirerek otoriterleştiği söylenen iktidar partisi AKP ile, onunla fiili ittifak halindeki bazı liberal çevreler arasında 2000’li yılların başlarında kurulan ortaklık, 2013 Taksim Gezi Parkı Direnişi ile sarsılmış, aynı yılın sonlarındaki 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonları sonrası ise artık sonlanmıştı. Hatta bu ayrışmanın ilk sinyalleri daha Gezi Direnişi ve yolsuzluk operasyonları bile gündemde değilken, iktidar cenahınca nisan 2013’te dillendirilmişti. AKP İstanbul il başkanı Aziz Babuşçu, katıldığı bir toplantıda yaptığı konuşmada, “Önümüzdeki 10 yılda, geçmişte şu ya da bu şekilde paydaş olduğumuz, sözgelimi liberallerle paydaş olamayabiliriz. Gelecek onların arzu ettiği gibi olmayacak.” şeklinde konuşmuştu. İktidar sahipleri ile bu kesimler arasında 2011 seçimleri sonrası sıcaklığını yitirmeye başlayan ilişkilerdeki makas, AKP’nin geçtiğimiz ağustos ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında da iyice açılmıştı.

İktidar partisi ile söz konusu bu liberal çevre ve kişiler arasındaki ittifak dönemlerinde birlikte hareket edilen kimi sivil toplum kuruluşları bu “yeni döneme” uygun olarak yeniden ele alınmaya başlandı. Ayrıca iktidara yakın kimi isimlerde var olan bu kuruluşlarla yollarını ayırmaya başladılar. Uzun bir dönem TESEV’in yönetim kurulu başkanlığını yapan, aynı zamanda Açık Toplum Enstitüsü Türkiye Danışma Kurulu üyeliğinde de bulunan Can Paker’in öncülüğünü yaptığı birkaç isimle birlikte, geçtiğimiz nisan ayında PODEM (Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları Merkezi) adında, iktidar politikalarına yakın, söz konusu liberal çevrelere ise mesafeli yeni bir “think-tank”in kurulduğu medyadan duyuruldu.

İktidarın bu yeni dönemde küresel çapta da gerilim yaşadığı “Freedom House” gibi ABD merkezli düşünce kuruluşları, TESEV’in fon kaynaklarından biriydi. Geçtiğimiz yıl mayıs ayında Freedom House’un yayınladığı raporda, TC’yi “gazetecilerin özgür olmadığı” ülkeler klasmanında değerlendirmesi, iktidar ile söz konusu düşünce kuruluşları arasında gerilime neden olmuştu. Özellikle Taksim Gezi Parkı Direnişi sonrası iktidar çevrelerince sürüme sokulan “faiz lobisi” söylemlerinin küresel plandaki muhatapları da TESEV’in yıllardır işbirliği yaptığı Freedom House, European İnstitute gibi, son dönemde TC’nin ilişkilerinin “limonileştiği” ABD-AB merkezli bu kuruluşlardı.

Oluşan bu “yeni konjonktür” ile tüm bu veriler ışığında ortaya atılan PODEM projesine ilişkin Paker, bu yeni oluşumun neden ve hangi ihtiyaç çerçevesinde kurulduğunu açıklarken şöyle diyordu: ”TESEV’de başlayan tartışmalarda bizden iktidara muhalefet yapmamızı istediler. Oysa bizim gibi düşünce kuruluşları muhalefet yapmaz. Biz iktidara kim gelirse gelsin başarılı olması için çabalarız.”

Özellikle 17-25 Aralık sonrası iktidar ile İstanbul merkezli sermayeyi temsil ettiği söylenen patron örgütlenmesi TÜSİAD arasındaki yükselen gerilime de atfen “sivil toplum örgütlerinin iktidarla çatışmaması gerektiğini” belirten Paker, geçtiğimiz ocak ayında 17 yıldır içinde bulunduğu TESEV’den ayrılırken, önümüzdeki dönemde TESEV benzeri bir kuruluş içinde “teklif gelmesi halinde seve seve bulunabileceğini” söylemişti.

Bir düşünce kuruluşu ile içinde bulundurduğu patronlar nedeniyle TÜSİAD benzeri bir patron örgütlenmesinin “melezi” diye de değerlendirilebilecek olan PODEM’in kurucuları ve destekleyicileri arasında Can Paker dışındaki isimler de dikkat çekici. Devlet iktidarı menşeli her projede görmeye alıştığımız bu yüzden de gazetemizin bu bölümüne sıkça “konuk olan” gazeteci Oral Çalışlar, PODEM’in yönetim kurulu üyesi. PODEM’in diğer kurucuları arasında ise Etyen Mahçupyan, Limak Holding patronu Nihat Özdemir’in kızı Ebru Özdemir, iktidar yanlısı Yeni Şafak yazarı Süleyman Seyfi Öğün gibi isimler var.

PODEM’in kurucuları arasında bulunan ve yönetim kurulu üyesi olan isimler arasındaki en dikkat çekeni ise Cüneyd Zapsu. AKP’nin de kurucuları arasında bulunan Zapsu, bir süre partinin de yönetiminde yer aldı. AKP yönetiminde yer aldığı sırada dönemin başbakanı, şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanlığını yaptı. Cüneyd Zapsu, bu görevi sırasında rüşvet aldığı iddialarıyla karşı karşıya kaldı. Zapsu’nun Fiskobirlik eski başkanı Salih Zengin’den 50 milyon TL kredi karşılığında yüklü bir miktar rüşvet istediği iddiaları uzun süre konuşuldu. Ayrıca 2010 yılında yayınlanan Wikileaks belgelerinde Cüneyd Zapsu’nun adı, Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte TÜPRAŞ’ın daha sonra iptal edilen satışından haksız kazanç sağlayanlar arasında geçiyor.

Can Paker başta olmak üzere yukarıda da bazılarını saydığımız kurucularıyla iktidar çizgisindeki PODEM ile TESEV-TÜSİAD cenahının yollarının ayrışmasına vesile olan “iktidara muhalefet” konusunda ise TESEV’in geçmiş yıllardaki faaliyet raporlarına bakıldığında söz konusu “muhalefetin” sermaye ve patronlar lehine olacağı tartışma götürmez bir gerçek. (TESEV ile ilgili ayrıntılı bilgi için: Meydan Gazetesi,sayı:6,”Kapitalizmin Düşünce Depoları :TESEV”)

PODEM’ in “İlgi Alanları” İktidarla Paralel

Geçtiğimiz nisan ayı sonlarında kuruluşunu ilan eden PODEM’in henüz yeni açılmış olan internet sitesinde yer alan, kuruluşun araştırma alanlarının bulunduğu bölümdeki ilk üç konu, “çözüm süreci, güvenlik ve demokrasi, yeni anayasa (son dönemlerde devletin kamuoyuna dayattığı tartışma konusu başkanlık sistemi olarak da okunabilir.)” olarak belirginleşiyor. Diğer konulardan bazıları ise “adalet, yargı ve hukuk”, “din, devlet ve toplum”, “TC-AB ilişkileri”, ”İfade özgürlüğü ve medya”, “Türkiye ve Ermeniler” olarak öne çıkıyor.

Ayrıca kuruculardan yine Can Paker’in bir gazeteye verdiği mülakata göre PODEM toplumda polisin nasıl görüldüğüne dair araştırmalar yapıp, raporlar hazırlayarak devletin ilgili organlarına teslim edecek. Paker’in ifadesine göre, bu araştırmayla polisin “sorunlarını” inceleyerek İçişleri Bakanlığı’na “bir fotoğraf sunmayı” amaçlayan PODEM, elbette ki böylelikle son dönemde iyice artan polis şiddeti ve terörünü “görmezden gelerek üzerini örtecek.”

Yine aynı gazeteye verdiği mülakatta Can Paker, Alevilerle ilgili de bir rapor hazırlanacağını belirtti. Kuruluşun meselelere baktığı devlet iktidarı penceresi ışığında söz konusu raporun, Alevilerin yok sayılma, asimilasyon ve kimliksizleştirilme gibi sorunlarının ötesinde, Erdoğan’ın sık sık dile getirdiği ”mesele Ali’yi sevmekse…” içeriğinde olacağını söylemek sanırız kehanet sayılmaz.

Mevcut iktidar partisinin de üzerinde durduğu ve yakından ilgilendiği konulara el atmayı planlayan PODEM, söylemlerinde de vurguladığı üzere bir sivil toplum örgütü olarak iktidarla birlikte düşünmeyi planlıyor. Kuruluşun internet sitesindeki kısa tanıtım videosunda PODEM logosunun üzerinde bulunan “yönetene toplum bilgisi” ibaresi ile bu “birlikteliğin” amacı ortaya konuyor. Kısacası, bir düşünce merkezi, think tank olarak PODEM, iktidarın üzerinde yoğunlaştığı konulara olur verecek ve iktidarın politikalarının sivil toplum desteğini sağlayacak bir yapı olacağının sinyallerini şimdiden veriyor.

Sömürü Depoları: “Think tank”

Kapitalizm, kendi değerlerini halkın yaşamına sokmaya ve bu değerleri içselleştirmeye yönelik bir hamle olarak ortaya çıkardığı sivil toplum kavramının içini, toplumsal alanda yaşanan problemlere, “toplum” içerisinden çözüm çabalarının gelmesi gerektiği söylemi ile think-tank adı verilen düşünce üretim merkezleriyle de doldurdu. Ayrıca ideolojilerden bağımsız olma iddiasıyla “bilimsellik” ve “nesnellik” taşıdığı düşünülen think-tankler, fikrine başvurulan merkezler haline geldi. Ekonomi, politika, uluslararası ilişkiler, askeri ve stratejik konularda araştırma yapan ve raporlar ortaya koyan think-tankler, devletlerin ve şirketlerin politikalarında etkili oluyor. Sivil toplum kuruluşlarından olan ve “bağımsız” bir şekilde “bilimsel” düşünceler ve analizler ortaya koyan bu merkezler, şirketlerin ve iktidarların politikalarının meşruluğunu sağlıyor.

Dünya çapında yaklaşık 5500 think-tank, yer aldıkları devletlerin ve yakın oldukları şirketlerin faydalanacağı bilgileri toplamakta ve analizler yapmaktadır. Bu think-tankler de tıpkı PODEM gibi “yönetene toplum bilgisi” sağlamayı hedefleyen yani yönetenler ve şirketler için yeni sömürü alanları işaret eden kuruluşlardır. Özellikle dudak uçuklatan bütçeleri ve araştırdıkları önemli konularla dikkat çeken think-tanklerden bazıları şunlardır:

Brookings Institution: Washington merkezli kuruluş, yıllık 60.7 milyon dolar bütçesiyle dış politika ve özellikle Ortadoğu üzerine çalışmalarını yapmaktadır. Güçlü Amerikan demokrasisi, sosyal refah, ekonomi ve güvenlik gibi meselelerde araştırma yapmayı kendine görev edinmiş kuruluş, iktidardaki Demokrat Parti’yle yakın ilişkiler kurmaktadır.

Rand Corporation: California’da merkezi bulunan bu kuruluş, yıllık 251 milyon dolarlık dev bütçesiyle, askeri strateji, ekonomi ve politikayla ilgili araştırmalar yapmaktadır. İlk olarak ABD silahlı kuvvetleri için araştırma ve geliştirme yapması amacıyla kurulmuş, daha sonraları “bağımsız” olarak askeri stratejiler ve dış politika üzerine araştırmalarına devam etmiştir.

Overseas Development Institute: Merkezi Londra’da bulunan yıllık bütçesi 25.9 milyon dolar olan kuruluş, uluslararası kalkınma ve “insani meseleler”de araştırma ve yardım adı altında, özellikle de eski sömürge ülkelerinin yoğun olarak bulunduğu Orta ve Güney Afrika ve Endonezya’da çalışmalar yapmaktadır.

Gulf Research Center: Birleşik Arap Emirlikleri merkezli kuruluş, özellikle Basra Körfezi çevresindeki Sünni Arap yönetimlere sahip devletler lehine enerji, güvenlik gibi konularda araştırma yapıp raporlar hazırlamaktadır. Kuruluş, araştırma ve faaliyetlerini Birleşik Arap Emirlikleri Merkez Bankası Emirates Bank, küresel ilaç şirketi Glaxo ve Shell gibi şirketlerle yakın ilişkilerde bulundurarak gerçekleştirmektedir.

 

İlyas Seyrek

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

 

The post 21. YY. Teslimiyet Teorileri ve Pratikleri: ” Yeni Türkiye’nin TESEV’i : PODEM” – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/10/21-yy-teslimiyet-teorileri-ve-pratikleri-yeni-turkiyenin-tesevi-podem-ilyas-seyrek/feed/ 0
Dersim’de Limak’tan Jandarmalı Gözaltı https://meydan1.org/2015/04/22/dersimde-limaktan-jandarmali-gozalti/ https://meydan1.org/2015/04/22/dersimde-limaktan-jandarmali-gozalti/#respond Wed, 22 Apr 2015 15:20:56 +0000 https://test.meydan.org/2015/04/22/dersimde-limaktan-jandarmali-gozalti/ Dersim’de halkın direnişi karşısında kesemediği ormanları devletin kolluk kuvvetlerine bombalatarak yaktıran, Peri Suyu Vadisi’nde köyün merasını dikenli tellerle çevirip, özel güvenlik görevlileriyle halka ateş açan katil Limak Şirketler Grubu, şimdi de Dersim bölgesindeki kaçak konumda olan Pembelik, Seyrantepe ve Tatar barajları için Elektrik Toplama ve Dağıtım Santrali kurmak isterken, köylülerin direnişi ile karşılaştı. Köylüler meralarına […]

The post Dersim’de Limak’tan Jandarmalı Gözaltı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Meydan Gazetesi- Dersim'de Limak'tan jandarmalı Gözaltı

Dersim’de halkın direnişi karşısında kesemediği ormanları devletin kolluk kuvvetlerine bombalatarak yaktıran, Peri Suyu Vadisi’nde köyün merasını dikenli tellerle çevirip, özel güvenlik görevlileriyle halka ateş açan katil Limak Şirketler Grubu, şimdi de Dersim bölgesindeki kaçak konumda olan Pembelik, Seyrantepe ve Tatar barajları için Elektrik Toplama ve Dağıtım Santrali kurmak isterken, köylülerin direnişi ile karşılaştı.

Köylüler meralarına girmek isteyen iş makinelerini alana sokmadı, çalışanlar köy dışına çıkarıldı. Beklendiği üzere de, köye çok sayıda asker konumlandırıldı. Çıkan gerginlikte, Yaşar Aktaş ve Ali Yıldız isimli iki köylü, jandarma tarafından göz altına alındı.

Akşam saatlerinde köylülerin serbest bırakıldığı sıralarda Kaymakam Kemal Atasoy, ‘santral er yada geç yapılacak’ dedi.

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 26. sayısında yayımlanmıştır.

The post Dersim’de Limak’tan Jandarmalı Gözaltı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/04/22/dersimde-limaktan-jandarmali-gozalti/feed/ 0