Mêrdîn – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Mon, 05 Feb 2018 08:45:57 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Devlet Katliamdır, ‘KUYU’dur https://meydan1.org/2018/02/05/devlet-katliamdir-kuyudur/ https://meydan1.org/2018/02/05/devlet-katliamdir-kuyudur/#respond Mon, 05 Feb 2018 08:21:57 +0000 https://seninmedyan.org/?p=28305 Dargeçit’te 4 Kasım 1998 tarihinde Davut Altınkaynak(13), Seyhan Doğan(14), Nedim Akyön(16), Mehmet Emin Aslan(19), Abdurrahman Olcay(20), Abdurrahman Coşkun(21), Hikmet Kaya(24) ve 57 yaşındaki Süleyman Seyhan ilçe jandarma komutanlığına bağlı askerler tarafından kaçırılarak katledilmişlerdi. 90’lı yıllarda JİTEM tarafından yapılan katliamlar yönetmen Veysi Altay tarafından belgeseli çekildi. Faili devlet cinayetlerinde katledilenlerin atıldığı asit kuyularından yola çıkarak yapmış […]

The post Devlet Katliamdır, ‘KUYU’dur appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Dargeçit’te 4 Kasım 1998 tarihinde Davut Altınkaynak(13), Seyhan Doğan(14), Nedim Akyön(16), Mehmet Emin Aslan(19), Abdurrahman Olcay(20), Abdurrahman Coşkun(21), Hikmet Kaya(24) ve 57 yaşındaki Süleyman Seyhan ilçe jandarma komutanlığına bağlı askerler tarafından kaçırılarak katledilmişlerdi. 90’lı yıllarda JİTEM tarafından yapılan katliamlar yönetmen Veysi Altay tarafından belgeseli çekildi.

Faili devlet cinayetlerinde katledilenlerin atıldığı asit kuyularından yola çıkarak yapmış olduğu belgesele “BÎR” ismini veren Altay, JİTEM tarafından 30 Ekim-3 Kasım 1995 tarihleri arasında Dargeçit ilçesi ve köylerinde gözaltına alındıktan sonra katledilen ve aralarında çocukların da bulunduğu 7 kişinin hikayesini işledi.

Bazı Görüntüler Silindi

Kürdistan’ın toplu mezara dönüşmüş köylerine gitmek, kuyulara atılan kemikleri aramak, psikolojik olarak herkes gibi beni de çok zorluyor” diyen Altay, belgeselde işlenen Dargeçit’in güllük gülistanlık bir yer olmadığını, karakollarla gözlenen, dört tarafı çevrilmiş, askerlerin dolaştığı bir alan olduğunu söyledi. Bu nedenle çekimler konusunda ciddi zorluklar yaşadıklarını ifade eden Altay, “Bazı görüntüler alındı, silindi. Ama belgeselini çektiğimiz konu, kayıp yakınlarının verdiği mücadelenin yanında bunlar zorluk olarak değerlendirdiğimiz şeyler değildi. En fazla istediğimiz görüntüler olur, onları hayata geçiremediğimiz oldu” dedi.

Kolektif Olarak Hazırlanan Bir Belgesel Bu

4 yılık bir çalışmanın sonucunda belgeseli tamamladığını dile getiren Altay, “O süreçte umulmadık kemikler bulundu. Hediye annenin belgesel bitmeden yaşamını yitirmesi benim için çok olumsuz bir şeydi” dedi. Altay, “Sıfır ekonomiyle, gönüllülük esasıyla yürütüldü. Kolektif bir anlayışla tamamladık” ifadesinde bulundu.

BÎR Kuyu Demek Hafıza Demek

Tirua köyünün kuyuları ile meşhur olduğunu belirten Altay, “Bîr” isminin de buradan geldiğini söyledi. Köyün geçmişte JİTEM tarafından kullanıldığını ve 4 tarafı koruyucu, askerlerle çevrili olduğunu belirten Altay, “90’lı yıllarda kaybedilen, katledilen insanların birçoğu o kuyularda yatıyor. Biz sadece bir tanesini açtık. İki tane cenaze çıkardık. Ben o kuyuların hepsine girmek isterdim. Çünkü o kuyular bizim yüreğimizde çok derin yaralar açtı. Asit kuyusu olarak adlandırdığımız kuyular. Filmin ismini de BÎR koyduk. BÎR Kürtçe’de hem hafıza hem kuyu anlamına geliyor. O kemikler BÎR’de bulundu. Devletin nasıl katlettiğini biliyoruz. ‘Faili meçhul’ demek ciddi bir haksızlık. Bu kadar şeffaf cinayet işleyen devlete ‘meçhul’lük katmak haksızlık” diye konuştu.

Direnişin Ne Kadar Büyük Olduğunu Göreceksiniz

Yakında belgeselin yayınlanacağını belirten Altay, izleyicilerin belgeselde “Devletin kirli yüzünü, Kürdistan’da devletin işlediği kirli işlerini, insanları nasıl mağdur ettiğini görecekler. Devletin büyüklüğüne karşı topraklarını terk etmeyen insanların direnişlerinin ne kadar büyük olduğunu görecekler. 20 yıl öldüğünü bildiği çocuğunun kemiklerini aramanın mücadelesini bulacaklar. Devletin kemiklere, ölümlere yaklaşım biçimini” göreceğini söyledi.

Kaynak : Mezopotamya Ajansı

The post Devlet Katliamdır, ‘KUYU’dur appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/02/05/devlet-katliamdir-kuyudur/feed/ 0
“Devletin Gelişi de Gidişi de Korkusundandır” – Serhat Budak https://meydan1.org/2015/12/16/devletin-gelisi-de-gidisi-de-korkusundandir-serhat-budak/ https://meydan1.org/2015/12/16/devletin-gelisi-de-gidisi-de-korkusundandir-serhat-budak/#respond Wed, 16 Dec 2015 14:25:16 +0000 https://test.meydan.org/2015/12/16/devletin-gelisi-de-gidisi-de-korkusundandir-serhat-budak/ “Bak, bu Erdoğan’ın eseridir. Erdoğan baksın! Zavallı halkı ne hale getirdiğini görsün! Bir göz odada, altı güne dayanamayıp intihar eden… Ve bu da zavallı annesidir. Dünya baksın, görsün! Erdoğan, Esedullah Timi’yle Nisêbîn girmiş! Allahsızlar Nisêbîn’e girmişler…” Mêrdîn’in Nisêbîn ilçesinde, 20 Kasım günü sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sokaklar, devletin askerleri, tankları, panzerleriyle talan edildi. Yağdırılan […]

The post “Devletin Gelişi de Gidişi de Korkusundandır” – Serhat Budak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetes- Devletin Gelişi de Gidişi de Korkusundandır

“Bak, bu Erdoğan’ın eseridir. Erdoğan baksın! Zavallı halkı ne hale getirdiğini görsün! Bir göz odada, altı güne dayanamayıp intihar eden… Ve bu da zavallı annesidir. Dünya baksın, görsün! Erdoğan, Esedullah Timi’yle Nisêbîn girmiş! Allahsızlar Nisêbîn’e girmişler…”

Mêrdîn’in Nisêbîn ilçesinde, 20 Kasım günü sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Sokaklar, devletin askerleri, tankları, panzerleriyle talan edildi. Yağdırılan bombalarla, doğrudan hedef alınarak açılan ateşlerle, bir halk, devlet eliyle yine katledilmek istendi. Nisêbîn’de süren sokağa çıkma yasağı sebebiyle, engelli annesini altı gün boyunca hastaneye götüremeyen Emin Öz, evinde kendini astı. İşte yukarıda yazılı olan cümleler de, Öz’ün ölümünü belgeleyen bir komşusunun ya da akrabasının kaydettiği görüntülerde sarf ettiği sözlerdi.

Devlet korktuğunda… İlçeye giden tüm giriş-çıkış noktaları, aynı devletin kollukları tarafından tutulur. Ardından, sokakta kalanın ne olursa olsun “imha edileceği” şekilde, sokağa çıkma yasağı ilan edilir. Yüksek binalara yerleştirilen keskin nişancılar, hedef ayırt etmeksizin, çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek… katleder.

Devlet korktuğunda… Sıkıyönetimin uygulandığı bölgede bulunan evler ve iş yerleri ayrım gözetmeden ve içinde kim olduğuna bakılmadan yakılır, yıkılır.

Devlet korktuğunda… Keskin nişancılar ya da profesyonel katiller, evinin önündeki merdivenlerde otururken beş çocuk annesi bir kadını da; yerde yatan yaralıya yardım etmeye çalışan 75 yaşındaki bir kadını da katleder. Katledilenler sokaklarda teşhir edilir, yakılanların başında halay çekilir, kentin tüm duvarlarına ırkçı nefret kusan yazılar kazınır. Sokaklarda panzerler, akrepler, TOMA’lar, tanklar… Günler boyu kesilen su, elektrik…

Devlet korktuğunda… Yiyecek yoktur; yemek pişirmek için bahçede yakılan ateşe atılan bomba vardır. Hastane yoktur, yaralıya gelen ambulansa açılan ateş vardır.

Devlet, korktuğunda, gelir. Sûr’a, Bismil’e, Farqîn’e, Cizîr’e, Nisêbîn’e ve Dêrik’e… Devlet, bu topraklara, asla var olmadığının ve hiçbir zaman da var olamayacağını bilmenin korkusuyla gelir.

Bu gelişin bir öncesi de vardır elbet.

Özyönetim bölgelerine gelmeden önce 6000 kişilik ordusuyla başlattığı “motivasyon operasyonlarıyla”; sözde ele geçirildiği iddia edilen dağları ve ovaları, kollukların başarısı gibi gösterilmesiyle; askerinin, polisinin ve hatta savcısının bayrak açarak çektiği hatıra fotoğraflarıyla devlet, sanki korkmuyormuş gibi göstermek için çabalar. Ama devlet korkar ve tam da bu korkuyla gelir; yakar, yıkar, talan eder ve katleder.

Varlık sorusu, hiçbir şeyin olmamasının değil, bir şeylerin var olmasının yarattığı bir şaşkınlığın sorusudur. Var olmak, “orada olmak” ya da “orada olan varlık” olmak demektir. Tam da bu yüzden, öncelikli olarak mekanla ilişkilidir. Yani var olmak, bir mekanda fiziki olarak bulunmaktır. Eğer “o” mekanda ise vardır, değilse yoktur.

İşte devletin hissettiği korku da, orada -Kürdistan’da- olamamanın; daha basit tanımıyla olmamanın yarattığı korkudur. Çünkü devlet, tarihler boyunca ne Sur’da ne Bismil’de ne Cizîr’de ne de bölgenin başka bir noktasında var olabilmiştir. Katliamların ve yıkımların sebebiyse failinin doğrudan devlet olduğu Tahir Elçi’nin cenazesinde Demirtaş’ın söylediği “devletsizlik” hali değildir. Çünkü devletin varlığı zaten, doğrudan bir şekilde, yok edişlerin, katledişlerin ve “faili belli” cinayetlerin üzerinde yükselmektedir; Kürt halkı ise tarihinin en başından bu yana var olmak yani yaşamak için direnmiştir.

Kaçınılmaz olarak, devletin bu gelişinin bir de gidişi olacaktır; tıpkı Farqîn’de geri çekilen askerlerin görüntülerindeki gibi. Devlet, halkın yuhalamaları arasında, ıslıkları eşliğinde, sloganlarının yankılanışında gidecektir bu topraklardan ve özgür yaşamdan. Bir halkın yenilmezliğin görüntüsünde “yok olup” gidecektir. Dilden dile yayılan bu slogandaki gibi gidecektir:

Siwar Hatin Peya Çun!

Serhat Budak

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 30. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Devletin Gelişi de Gidişi de Korkusundandır” – Serhat Budak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/12/16/devletin-gelisi-de-gidisi-de-korkusundandir-serhat-budak/feed/ 0