mhp – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sun, 31 May 2020 18:35:27 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 MHP’li Milletvekilinin Danışmanı Polisin İşkencesine Alkış Tuttu https://meydan1.org/2020/05/31/mhpli-milletvekilinin-danismani-polisin-iskencesine-alkis-tuttu/ https://meydan1.org/2020/05/31/mhpli-milletvekilinin-danismani-polisin-iskencesine-alkis-tuttu/#respond Sun, 31 May 2020 16:59:02 +0000 https://meydan.org/?p=59223 MHP’li milletvekili Olcay Kılavuz’un danışmanlığını yapan Emre Soylu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla polisin gerçekleştirdiği işkenceye alkış tuttu. Geçtiğimiz günlerde Amed’in Bağlar ilçesinde bir polisi öldürdüğü söylenerek gözaltına alınan bir kişiye ait gözaltında işkence fotoğraflarını paylaşan Soylu, gözaltındaki kişinin “emniyetin şefkatli kollarında” olduğunu söyleyerek polisin işkencesine alkış tuttu. Kaynak: ETHA

The post MHP’li Milletvekilinin Danışmanı Polisin İşkencesine Alkış Tuttu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
MHP’li milletvekili Olcay Kılavuz’un danışmanlığını yapan Emre Soylu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla polisin gerçekleştirdiği işkenceye alkış tuttu.

Geçtiğimiz günlerde Amed’in Bağlar ilçesinde bir polisi öldürdüğü söylenerek gözaltına alınan bir kişiye ait gözaltında işkence fotoğraflarını paylaşan Soylu, gözaltındaki kişinin “emniyetin şefkatli kollarında” olduğunu söyleyerek polisin işkencesine alkış tuttu.

Kaynak: ETHA

The post MHP’li Milletvekilinin Danışmanı Polisin İşkencesine Alkış Tuttu appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/05/31/mhpli-milletvekilinin-danismani-polisin-iskencesine-alkis-tuttu/feed/ 0
AKPMHPCHPHDP… İttifaklar https://meydan1.org/2018/11/08/akpmhpchphdp-ittifaklar/ https://meydan1.org/2018/11/08/akpmhpchphdp-ittifaklar/#respond Thu, 08 Nov 2018 17:10:50 +0000 https://test.meydan.org/2018/11/08/akpmhpchphdp-ittifaklar/ Devletli siyasetin gündemini bir kez daha “Devlet” belirledi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz haftalardaki bir grup toplantısında söylediği, “yerel seçimlerde ittifak yapma niyetinde değiliz” sözleri yerel seçimlerin birincil gündem olmasının önünü açtı. Tartışmalı bir sürecin kapısını da aralayan Bahçeli’nin bu sözleri, kimi muhalif kesimler için ise “ittifakın bozuluyor olduğu” ve böylece “yerel seçimlerde iktidara […]

The post AKPMHPCHPHDP… İttifaklar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Devletli siyasetin gündemini bir kez daha “Devlet” belirledi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin geçtiğimiz haftalardaki bir grup toplantısında söylediği, “yerel seçimlerde ittifak yapma niyetinde değiliz” sözleri yerel seçimlerin birincil gündem olmasının önünü açtı.

Tartışmalı bir sürecin kapısını da aralayan Bahçeli’nin bu sözleri, kimi muhalif kesimler için ise “ittifakın bozuluyor olduğu” ve böylece “yerel seçimlerde iktidara alan kaybettirebilireceği” algısı yönünde (maalesef) bir beklenti yarattı. Bunun karşısında ittifakın bozulmadığını, her iki partinin de kendi potansiyel oylarını tekrar toplayabilmesi için, yaşanan olayların danışıklı dövüş olduğunu da konuşanlar var. Danışıklı dövüş veya değil, yerel seçimlerde ittifakın olmaması, MHP’nin AKP ile kurduğu ittifak üzerinden milliyetçi kesimlerin ilgisini çeken (son dönemde istifaların ve MHP’ye geçişlerin yaşandığı) İyi Parti’nin altını boşaltabilecek bir durum.

MHP’nin yerel seçimlere yönelik tavrının netleşmesinden önce, geçtiğimiz ay, İstanbul’da aday çıkarmayacağını açıklamasının ardından AKP’lilerin “herhangi bir yerde bizim aday çıkarmamamız gibi bir durum söz konusu olamaz” açıklaması, MHP’de “küçümseniyoruz” algısına yol açmış ve rahatsızlık yaratmıştı. Ayrıca MHP’nin çok sayıda faşist çetecinin de hapisten çıkarılması için istediği, yaklaşık 63 bin kişinin yararlanabileceği af teklifi ise, AKP ile kurduğu Cumhur İttifakı’nın önemli iç tartışmalarından ilkini oluşturmuştu. Tartışma uzun bir zamana yayılmış ve sonunda karşılıklı sert sözlere evrilmişti. Bir de daha af teklifi tartışmaları devam ediyorken bu kez “öğrenci andı” ve Türkçülük yapmak üzerinden bir tartışma yaşandı. İşte tüm bu olaylar ve gerginlikler de (eğer danışıklı dövüş yoksa) yerel seçimlerde partilerin birlikte hareket etmesinin önündeki görülen engeller.

İttifak bozulsun ya da bozulmasın Devlet Bahçeli’nin startını verdiği seçim süreci, Melih Gökçek’in MHP’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na adayı olacağı ve AKP’nin karşısında CHP’nin ve HDP’nin ortak bir adayla, örneğin son dönemde adı sıkça gündeme gelen Celal Doğan üzerinden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı için ittifak yapacağı söylentileriyle birlikte başlamış oldu.

Ayrıca geçen ay Tayyip Erdoğan’ın Kürdistan’daki belediyelere “gerekirse tekrar kayyum atanabileceği” yönündeki tehdidi ve yüzlerce muhtarın da görevden alınabileceğini açıklaması, özellikle yerel seçimlere dair umutları bulunanlara hatırlatılması gereken noktalardan bir kaçı.

Hangi seçim olursa olsun, neyi seçersek seçelim bu siyasi sürecin kurucusunun ve sürdürücüsünün siyasi iktidarlar olduğunu da unutmamak gerek. Bunu da hatırlayarak daha şimdiden, yani seçimlere 5 ay varken, toplumsal muhalefet seçimlere yüzünü dönmeden ve yeni bir tuzağın içerisine çekilmeden toplumsal sorunların ve ekonomik krizin çözümüne odaklanmanın daha ivedi olduğunu anlamak ve bunu her ortamda vurgulamak gerekmektedir.

İlyas Seyrek

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 47. sayısında yayınlanmıştır.

 

The post AKPMHPCHPHDP… İttifaklar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/11/08/akpmhpchphdp-ittifaklar/feed/ 0
Bahçeli: “Alaattin, Selahattin Kadar Suçlu Değil” https://meydan1.org/2018/05/24/bahceli-alaattin-selahattin-kadar-suclu-degil/ https://meydan1.org/2018/05/24/bahceli-alaattin-selahattin-kadar-suclu-degil/#respond Thu, 24 May 2018 10:12:51 +0000 https://seninmedyan.org/?p=38585 Derin devletin baş karakterlerin  organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ile görüşen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: “Yetki bende olsa şimdiye kadar af çıkarırdım” dedi. Genel af uyarısını bugünlerde sürekli dillendiren Bahçeli şunları söyledi: “Ben hastaneyi ziyaret ettim. Uzun yıllardır cezaevinde bulunan bir arkadaşımız hastalandığı için Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi’ne alınmış. Duyar duymaz ziyaretine gittim. Değişik […]

The post Bahçeli: “Alaattin, Selahattin Kadar Suçlu Değil” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Derin devletin baş karakterlerin  organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ile görüşen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: “Yetki bende olsa şimdiye kadar af çıkarırdım” dedi. Genel af uyarısını bugünlerde sürekli dillendiren Bahçeli şunları söyledi:

“Ben hastaneyi ziyaret ettim. Uzun yıllardır cezaevinde bulunan bir arkadaşımız hastalandığı için Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesi’ne alınmış. Duyar duymaz ziyaretine gittim. Değişik cezaevlerinde ağır şartlarda mahkumiyet hayatı olan bir şahsiyet. Hastalığını ciddiye almak ve gerekli tedbirleri geliştirmek lazım. Orada doktor arkadaşlardan aldığım bilgiye göre elden gelen gayret gösteriliyor ama hastalığın ciddi olduğu ifade ediliyor. Dikkate almak lazım. Selahattin Demirtaş kadar suçlu değil. Beş tane siyasi parti kuyruk oldu, dışarı çıkarmak için gayret gösteriyorlar. Yani onlar tartışılmıyor da Alaaddin Bey niye tartışılıyor? Biz Alaaddin Bey ile beraber kader kurbanlarını da gündeme getiriyoruz. Alaaddin Bey’in bir yönüyle vatan millet için verdiği mücadeleler var. Bilen bilir. Devleti yönetenler de bilir başkaları da bilir. Şimdi devlete ihanet edenleri adaylık için cezaevinden alacaksın, rahatsızlığı nedeniyle önemli sıkıntılar çekmeye başlamış bir şahsı cezaevinde mahkum tutacaksın… Bunu hiç dikkate almadan mafya diyeceksin. Nerede diğer mafyalar? Bu konular üzerinde samimi ve dürüst olmak lazım.”

 

Erdoğan’dan herhangi bir talepte bulunmadığını ama af yetkisinin olduğunu hatırlattı. Eşini öldürmekten ve birçok mafyatik olaylardan hüküm giyen Alaattin Çakıcı’nın Selahattin Demirtaş kadar suçlu olmadığının altını çizen Bahçeli kader mahkumlarına adına duyarlı olmaya çağırıyor(!)

 

 

The post Bahçeli: “Alaattin, Selahattin Kadar Suçlu Değil” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/05/24/bahceli-alaattin-selahattin-kadar-suclu-degil/feed/ 0
Faşizmin Update’i – Mercan Doğan https://meydan1.org/2018/04/21/fasizmin-updatei-mercan-dogan/ https://meydan1.org/2018/04/21/fasizmin-updatei-mercan-dogan/#respond Sat, 21 Apr 2018 09:58:40 +0000 https://test.meydan.org/2018/04/21/fasizmin-updatei-mercan-dogan/   Yirmi yıldır kendisini muhafazakar kesimin temsilcisi ilan eden cumhurbaşkanı, “yerli ve milli”yi diline pelesenk edip ülkücü cenahla özdeşleşen bozkurt işaretini yapmakta beis görmüyor. Yüz yıldır ulusalcılığın temsilcisi olan kesimde milliyetçilik dozu yükseliyor. Daha keskin ulusalcı bir kesim, yeni kurulan başka bir milliyetçi partiye yakınlaşıyor. Bu yeni milliyetçi partinin başkanıysa (bir dönemin asenası olmasına rağmen) […]

The post Faşizmin Update’i – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 

Yirmi yıldır kendisini muhafazakar kesimin temsilcisi ilan eden cumhurbaşkanı, “yerli ve milli”yi diline pelesenk edip ülkücü cenahla özdeşleşen bozkurt işaretini yapmakta beis görmüyor. Yüz yıldır ulusalcılığın temsilcisi olan kesimde milliyetçilik dozu yükseliyor. Daha keskin ulusalcı bir kesim, yeni kurulan başka bir milliyetçi partiye yakınlaşıyor. Bu yeni milliyetçi partinin başkanıysa (bir dönemin asenası olmasına rağmen) radikal milliyetçilikten merkez sağa kayan söylemleriyle dikkat çekiyor. Elli yıllık milli görüş geleneğinin güncel temsilcisi, ‘gaza gelip’ sol yumruğunu kaldırıyor coşkuyla.

Bunlar yaşanırken “milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde…” klişesi, saydığımız bütün bu kesimlerin amentüsü olmayı sürdürüyor…

Bu gelişmeler, Erdoğan’ın “2019 seçiminin yerli ve milli olanlarla, ipi başka mahfillerin elinde bulunanlar arasında geçeceği açıktır. Bahçeli’yi davet ettim.” sözleriyle halka duyurduğu, “cumhur ittifakı”nın, birkaç partinin ya da kesimin 24 Haziran 2018’de gerçekleşecek başkanlık seçimlerinde kazanmak için kurduğu yeni bir ittifak olmasının yanında, başka değişikliklerin de habercisi olabileceğini gösteriyor.

Erdoğan’ın 10 bin AKP’li genci Taksim’e çıkarma tehdidine karşılık Bahçeli’nin bin bozkurtla onu Kasımpaşa’ya kovalayacağını söylemesinin, yine Erdoğan’ın “Sen bozkurtlarla mı dolaşıyorsun? Ben eşref-i mahlûk olan insanla dolaşıyorum.” sataşmasını Bahçeli’nin “Ben bir bozkurt olarak elbette bozkurtlarla dolaşıyorum. Ama senin etrafında eşref-i mahlûk olarak gördüklerin aslında esfel-i safilindir (sefillerin en sefili). Sen onları iyi bilirsin, emir aldıkların da esfel-i safilindir.” sözleriyle yanıtlamasının üzerinden, bu polemiği unutabileceğimiz kadar zaman geçmedi. Peki şimdi ne oldu da Erdoğan bozkurt işareti yapar hale geldi?

Köprülerin altından çok su aktı. Yaşadığımız coğrafyadaki faşizm* de, ne on yıl öncesine, ne kırk yıl öncesine, ne de daha öncesine benziyor.

Otoritelerin Baltası Olarak Faşizm

*Faşizm kelimesi, Fransızca fascisme veya İtalyanca “İtalya’da Mussolini tarafından kurulan siyasi hareket” anlamdaki fascismo’dan alıntıdır. Bu ise İtalyanca’daki fascio’dan, “demet, sıkıca birbirine bağlı grup, çete”den gelir. Daha da geriye bakacak olursak Latince’de “eski Roma’da otorite simgesi olarak taşınan çubuk demetine sarılı balta” anlamındaki fascis kelimesinden gelmiştir.

Umberto Eco’nun sözleriyle: “Hala İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Avrupa’ya egemen olan totaliter hükümetleri düşünüyorsak, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Değişik tarihsel koşullarda, aynı biçimde ortaya çıkmaları zordur…” Ancak günümüzde faşizmin esas niteliğinden ya da özünden bahsedenler hala İtalya ve Almanya’dan başlar incelemeye.

Mussolini ve Hitler’in uğradıkları bozgunun, bunların farklı coğrafyalardaki taklitçilerinin şaşkınlığının ardından 70 yıldan fazla zaman geçse dahi bu iki örnek, faşizmin karakteristik özelliklerini, adeta “klasik” biçimini irdelemek, ardındaki düşünme ve hissetme tarzını, kültürel alışkanlıkları, anlaşılmayan kısımları anlamak açısından hala önem taşısa da, “güncel faşizmi”, getirilen update’leri idrak edebilmek açısından yeterli değildir.

Güncel Faşizmi Anlamak

70’lerde kendilerine “faşist” diyenler karşısında ülkücü cenahın tepkilerinden biri şuydu: “Faşizm, İtalyan milliyetçiliğidir; biz Türk milliyetçisiyiz.” Bugün çoğunluk tarafından geleneksel sağın farklı bir biçimi olarak görülen, ancak faşizm denilmeden açıklanamayacak güncel bir siyasal hareketten bahsediyoruz ve faşizm popülist bir ideolojidir. Bunun için de sıklıkla update’lere ihtiyaç duyar.

Geçtiğimiz süreçte demokrasi savunucusu ve milliyetçilik karşıtı söylemlerden liberal değerlerin sahiplenilmesine, “Kürdistan” kelimesinin kullanımından açılım ve çözüm süreçlerine, hatta kemalizme kadar sayabileceğimiz örnekleriyle bambaşka hatlar izleyen siyasi iktidarın, bugün de yine pragmatik bir yaklaşımla, içinde bulunulan dönemde faşizm için kullanışlı gördüğü hamleyi yapması kimilerini neden şaşırtıyor, anlaşılamıyor.

2019’da olacağı söylenmişken birdenbire “erken seçim” açıklamalarıyla 24 Haziran 2018 kadar yakın bir tarihe çekilen başkanlık seçimleri arifesinde, bugünün popülist sağının genişleme eğilimi izlediğini açıkça söyleyebiliriz. Daha dün rabialarla yükselttiği enternasyonalist muhafazakarlık söylemlerine, bugün bozkurtlarla yükselttiği milliyetçi söylemleri de eklemesi, faşizmin son update’inin ereğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Mercan Doğan

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.

The post Faşizmin Update’i – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/04/21/fasizmin-updatei-mercan-dogan/feed/ 0
Geç Kalmamak İçin Erkenden Seçim https://meydan1.org/2018/04/21/gec-kalmamak-icin-erkenden-secim/ https://meydan1.org/2018/04/21/gec-kalmamak-icin-erkenden-secim/#respond Sat, 21 Apr 2018 08:46:20 +0000 https://test.meydan.org/2018/04/21/gec-kalmamak-icin-erkenden-secim/ Zamanda yolculuk gerçekleşti. Siyasi gündem bir günde 1 buçuk yıl ileri sardı. Kasım 2019’da yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri 2 ay sonraya (24 Haziran 2018) çekildi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 17 Nisan günü, grup toplantısında, “Türkiye’nin 3 Kasım 2019’a kadar dayanması kolay değildir.” sözleriyle başlattığı erken seçim tartışmaları çok sürmedi. Tartışmalar bir […]

The post Geç Kalmamak İçin Erkenden Seçim appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Zamanda yolculuk gerçekleşti. Siyasi gündem bir günde 1 buçuk yıl ileri sardı. Kasım 2019’da yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimleri 2 ay sonraya (24 Haziran 2018) çekildi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 17 Nisan günü, grup toplantısında, “Türkiye’nin 3 Kasım 2019’a kadar dayanması kolay değildir.” sözleriyle başlattığı erken seçim tartışmaları çok sürmedi. Tartışmalar bir gün sonra, Tayyip Erdoğan’ın düzenlediği basın toplantısında “Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu fotoğraftan hareketle bu erken seçim teklifine olumlu yaklaşmamız konusunda arkadaşlarımızla görüş birliğine vardık.” sözleriyle bitti. Sözün kısası erken seçim tartışmaları, erken bitti.

Bir İktidar Geleneği Olarak Erken Seçim

Erken seçim kararları, hükümetler tarafından çoğunlukla muhalefet partilerine baskın yapmak, yani bu partilerin seçimlere hazırlıksız yakalanmalarını sağlamak amacıyla alındığı gibi, iktidarın dönemsel gücünü ve popülerliğini koruma amacı da güdebilmektedir.

TC siyasi tarihi boyunca yapılan erken seçimlerin bazılarına bu “kurnaz” planlarla gidilmişse de bu planların ters teptiği zamanlar da olmuştur. Kimi hükümet partileri oy kaybederken kimileri de iktidarını kaybetmiştir. 1957’de Demokrat Parti, 1987’de ANAP erken seçimlerde önemli derecede oy kaybederken; 1991’de DYP, 2002’de MHP’nin de içinde olduğu koalisyon iktidarını kaybetmiştir.

Bu zamana dek yapılan 27 genel seçimin yedisi erken seçimdir. AKP’nin 2002’de iktidara gelmesi de erken seçimle olurken; AKP de (24 Haziran 2018 erken seçimi kararı haricinde) 2007’de cumhurbaşkanlığı seçimi krizi ile bir erken seçim kararı almıştır.

Geç Kalmamak İçin Erkenden Seçim

Erdoğan ve AKP, her miting övdüğü ve propagandası olarak kullandığı söylemleri 7 Haziran seçimlerinden bu yana birer birer çiğnemek durumunda kalmaktadır. Yıllardır hükümete gelir gelmez; çözüm süreci ile artık anaların ağlamadığını söylese de daha sonra şehitliği kutsamış; OHAL’i kaldırdığından övünse de 15 Temmuz sonrası OHAL’i uzattıkça uzatmış “sürekli seçim mi yapılır” dedikten sonra bugün erken seçimin gerekliliğini açıklamaya çalışmıştır. AKP’nin siyasetinde bunların hepsi olağandır.

Erdoğan’ın “Eski sistemin hastalıkları attığımız her adımda karşımıza çıkabiliyor. Türkiye’nin bir an önce belirsizlikleri aşması gereklidir” diyerek erken seçim kararı almasının gözle görünür nedenlerini neler oluşturmaktadır?

Hükümeti, seçim kararı almasına zorlayan ekonomik nedenlere bakalım. 2017 yılının 3. çeyreğine yönelik TÜİK tarafından açıklanan ama aslında borç ve iç taleple oluşturulmuş olan “büyümeyi” iktidar, siyasi söylemde aylardır kullanmaktadır. Fakat döviz kurlarının artması, büyüyen işsizlik ve büyüyen enflasyon rakamları ile kabineden Mehmet Şimşek’in bile ekonomideki sıkıntıları dillendiriyor oluşu büyümenin bir balon olduğunu ortaya koymuştur.

Son haftalarda dolar 4, avro 5 liranın üzerine çıkmış ve kurlar bu hattan düşmeyecek bir seyirdedir. Buna ek olarak faizlerin istenilen seviyeye çekilememesi, her şeyin yavaş yavaş zamlanıyor oluşu ve iktidarın, ekonomik krizin süreceğine dair elinde bulundurduğu tüm veriler erken seçim kararını etkilemiştir.

Ekonomik krizden etkilenen seçmenin 2019 seçimlerine kadar AKP’de tutulamayacağından korkan hükümetin erken seçimden başka bir seçeneği kalmamıştır. Erkek seçim başkanlık için adeta bir imdat seçimine dönüşmüştür.

Cumhur İttifakı’nın, aslında Erdoğan’ın, erken seçim kararı almasının ekonomik sebepleri olduğu kadar politik sebepleri de bulunmaktadır.

MHP’yi yanına alması, milliyetçi söylemleri yükseltmesi ve Afrin’e saldırısı sonucunda siyasi iktidar, milliyetçi muhafazakar seçmen için “sempati” kazanmıştır. Fakat, siyasi iktidarın Afrin’le birlikte arkasına aldığı rüzgarın dinmemesi gerekmektedir. İktidar Afrin saldırısından sonra hedeflediği Menbiç, Kobane veya Şengal saldırılarından birini 2019’a kadar gerçekleştiremeyeceğini bildiği için bu milliyetçi muhafazakar seçmenin ilgisinin dağılma tehlikesini de bilmektedir. İktidar yine korkmuştur. Bu sebeple seçim geciktirilmemeli, erkenden gerçekleştirilmelidir. Tam bu noktada Bahçeli’nin sözleri hatırlanmalıdır: “3 Kasım 2019’a ulaşmak her dakika zorlaşmaktadır.”

Birden bire, bir günde alınmış gibi görünen seçim kararı fikri hiç de akla mantığa uymamaktadır. Öyle ki hükümet ekonomik krizin derinleşeceğinden, yakaladığı milliyetçi muhafazakar rüzgarın dineceğinden oldukça korkmakta, paniklemektedir. Panikle tüm gücünü kullanarak imdat frenini çekmektedir.

Şimdi, “durmak yok yola devam” şiarıyla birçok seçimi kazanan hükümetin imdat freni çekmesini iktidarı kazanmak için bir fırsat olarak görenler olacaktır. Parlamenter muhalefetin bu fırsatı kullanması olağanken yine tüm kurtuluşu seçimlere sıkıştıracak devrimci muhalefetin olağan olmayan bu yaklaşımıyla bezenecek iki aylık süreç başladı. Yani olmak ya da olmamak anlayışı içerisinde her şeyin bir oya indirgeneceği günlerdeyiz. Yaşadığımız tüm adaletsizliklerin mücadelesinde seçim sandıklarına sıkışacağız. Alamadığımız ücretler, uğradığımız tacizler, tecavüzler, cinayetler; kesilen ağaçlar, kurutulan dereler; gözaltılar tutuklanmalar yani her şey seçimlerle ilişkilendirilecek.

24 Haziran’daki imdat seçimi, Erdoğan’ı iktidardan düşürecek bir fırsat olarak düşünmek. -Cumhur İttifak’ı seçimi kaybedecek olsa bile- adalet ve özgürlük mücadelesini seçimlere sıkıştırarak ertelemek, kaybetmektir. İktidarı kazanmak isteyenler erken davranıyor, biz yaşamlarını kazanmak isteyenler gecikmeyelim.

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.

The post Geç Kalmamak İçin Erkenden Seçim appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/04/21/gec-kalmamak-icin-erkenden-secim/feed/ 0
BBP’den “Malumun İlamı” : “Biz Sadece Bir Siyasi Parti Değiliz” https://meydan1.org/2018/03/01/bbpden-malumun-ilami-biz-sadece-bir-siyasi-parti-degiliz/ https://meydan1.org/2018/03/01/bbpden-malumun-ilami-biz-sadece-bir-siyasi-parti-degiliz/#respond Thu, 01 Mar 2018 11:59:34 +0000 https://seninmedyan.org/?p=30522 Şimdilik AKP  ve MHP tarafından oluşturulan, ancak BBP’nin de katılmasının gündemde olduğu Devlet Koalisyonu tartışmaları devam ediyor. Cumhur İttifakı olarak adlandırılan milliyetçi-muhafazakar koalisyona BBP’nin katılmasına, İslam-Türk sentezcisi faşist partinin “düşman ağabeyi” MHP şerh koymuştu. BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, MHP’nin bu tavrına,  partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında yanıt verdi. Destici açıklamasında, “…Büyük Birlik Partisi 25 […]

The post BBP’den “Malumun İlamı” : “Biz Sadece Bir Siyasi Parti Değiliz” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Şimdilik AKP  ve MHP tarafından oluşturulan, ancak BBP’nin de katılmasının gündemde olduğu Devlet Koalisyonu tartışmaları devam ediyor. Cumhur İttifakı olarak adlandırılan milliyetçi-muhafazakar koalisyona BBP’nin katılmasına, İslam-Türk sentezcisi faşist partinin “düşman ağabeyi” MHP şerh koymuştu.

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, MHP’nin bu tavrına,  partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında yanıt verdi. Destici açıklamasında, “…Büyük Birlik Partisi 25 yıllık bir siyasi harekettir. Dikkat edin, bizler sadece bir siyasi parti değiliz, biz dinamik bir siyasi hareketiz…” ifadelerini kullandı. Partisinin “etkisinin” yasal mevzuatla sınırlanmış bir siyasi partiden öte “anlamlar” taşıdığını bir anlamda itiraf eden Destici’nin bu açıklaması akıllara, geçmişte 16 Mart, Maraş gibi katliamlarda yer almış Muhsin Yazıcıoğlu, Ökkeş Şendiller gibi BBP kadrolarını getirdi. Söz konusu katliamların yaşandığı dönemde paramiliter bir güç olarak devreye sokulan, “siyasi bir partiden öte anlamlar taşıyan” bu harekete yapılan ittifak çağrıları, yine Destici’nin “Bu noktada bize ihtiyaç duyulacaksa, ki duyuluyor” şeklindeki açıklamasıyla yorumlanabilir.

The post BBP’den “Malumun İlamı” : “Biz Sadece Bir Siyasi Parti Değiliz” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/03/01/bbpden-malumun-ilami-biz-sadece-bir-siyasi-parti-degiliz/feed/ 0
AKP-MHP İttifakı Seçim Kanununda Değişiklikler Yapmak İçin Kanun Teklifi Verdi https://meydan1.org/2018/02/21/akp-mhp-ittifaki-secim-kanununda-degisiklikler-yapmak-icin-kanun-teklifi-verdi/ https://meydan1.org/2018/02/21/akp-mhp-ittifaki-secim-kanununda-degisiklikler-yapmak-icin-kanun-teklifi-verdi/#respond Wed, 21 Feb 2018 14:15:27 +0000 https://seninmedyan.org/?p=29693 AKP ve MHP ittifakının milliyetçi muhafazakar politik uygulamaları seçimlerde de sürecek. İttifakın mevcut seçim yasalarına entegre edilebilmesi adına bugün AKP-MHP (Cumhur) İttifakı kanun teklifini Meclis Başkanlığı’na sundu. Kanun teklifi 26 maddeden oluşuyor ve 4 maddede değişiklik öngörüyor. Kanun teklifine göre bazı önemli maddeler: Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçiminde oy pusulaları aynı zarfa konulacak. Oy pusulasında ittifak […]

The post AKP-MHP İttifakı Seçim Kanununda Değişiklikler Yapmak İçin Kanun Teklifi Verdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

AKP ve MHP ittifakının milliyetçi muhafazakar politik uygulamaları seçimlerde de sürecek. İttifakın mevcut seçim yasalarına entegre edilebilmesi adına bugün AKP-MHP (Cumhur) İttifakı kanun teklifini Meclis Başkanlığı’na sundu. Kanun teklifi 26 maddeden oluşuyor ve 4 maddede değişiklik öngörüyor.

Kanun teklifine göre bazı önemli maddeler:

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçiminde oy pusulaları aynı zarfa konulacak. Oy pusulasında ittifak partileri çerçeve içine alınacak. (Madde 3)

Sandık sonuç tutanağında ittifakların her birinin aldığı ortak oyların sayısı ayrı ayrı gösterilecek. (Madde 12)

Siyasi partilerin seçimlerde başka bir siyasi partiyi destekleme kararı almalarını yasaklayan hüküm kaldırıyor. (Madde 14)

Seçimlere ittifak yaparak katılma kararı alan siyasi partilerin, seçim takviminin başlamasından itibaren en geç 7 gün içerisinde genel başkanların imzaları altındaki “ittifak protokolü” ile YSK’ya başvurmaları gerekecek. Hazine yardımı için partinin oy oranı belli olacak. (Madde 15)

İttifak yapan siyasi partilerin aldıkları geçerli oyların toplamının yüzde 10’u geçmesi halinde, bu siyasi partilerin her biri barajı geçmiş olacak. (Madde 20)

 

The post AKP-MHP İttifakı Seçim Kanununda Değişiklikler Yapmak İçin Kanun Teklifi Verdi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/02/21/akp-mhp-ittifaki-secim-kanununda-degisiklikler-yapmak-icin-kanun-teklifi-verdi/feed/ 0
Bahçeli’den Yeni Denklem: “A partisi, B partisi, C partisi…” https://meydan1.org/2018/01/08/bahceliden-yeni-denklem-a-partisi-b-partisi-c-partisi/ https://meydan1.org/2018/01/08/bahceliden-yeni-denklem-a-partisi-b-partisi-c-partisi/#respond Mon, 08 Jan 2018 20:26:29 +0000 https://seninmedyan.org/?p=25892 MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Cumhurbaşkanı adayı göstermeyeceklerini açıkladı. 2019’da yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Yenikapı ruhu ile hareket edeceklerini’ söyleyen Bahçeli, Erdoğan’ı destekleyeceklerini söyledi. Devlet Bahçeli, MHPnin 40. yılı nedeniyle yaptığı hesaplamayı hatırlatan yeni bir “siyasi denkleme de” imza attı. Bahçeli MHP’deki kurmayları dahil, muhtemelen kimsenin anlamadığı  “denklemi” kurduğu açıklamasında şunları söyledi: “…MHP diyor […]

The post Bahçeli’den Yeni Denklem: “A partisi, B partisi, C partisi…” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Cumhurbaşkanı adayı göstermeyeceklerini açıkladı. 2019’da yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı seçimi için ‘Yenikapı ruhu ile hareket edeceklerini’ söyleyen Bahçeli, Erdoğan’ı destekleyeceklerini söyledi. Devlet Bahçeli, MHPnin 40. yılı nedeniyle yaptığı hesaplamayı hatırlatan yeni bir “siyasi denkleme de” imza attı. Bahçeli MHP’deki kurmayları dahil, muhtemelen kimsenin anlamadığı  “denklemi” kurduğu açıklamasında şunları söyledi:

“…MHP diyor ki, bugün veya yarın, bazı gelişmeleri de göz önüne alarak siyasi partiler ve seçim kanununda “Acaba bir ‘ittifak’ kavramı yer alabilir mi, nasıl olabilir?” sorusunu soruyor, tartışılmasını öneriyor. Buyurun Meclis’te bir ittifakın nasıl yapılabileceğine dair yasal ve ahlaki durumunu ortaya koyalım. A Partisi seçime girecek, B Partisi seçime girecek, C Partisi seçime girecek. Diğer partilerden de varsa alfabe 29 istediğinizi koyabilirsiniz. A Partisi seçime girecekse, MHP, C Partisi’ni ittifak olarak takdim ediyor. A ve B partisi bir tarafta, bir tarafta da C ittifakı var. C ittifakının altında ittifakı oluşturan hangi parti var ise, bu E ve F Partisi olabilir. O zaman ittifak E ve F Partisi olarak gerçekleşecektir. Bahçeli olarak sandığa gittiğimde önce MHP’ye oyumu vereceğim, sonra da C ittifakına oyumu vereceğim. İki partinin aldığı oylar belli olacak ama ikisi ile beraber ittifakın oyu da belli olacak. Bu temsilde adalete bir kapı açmak demektir.” 

The post Bahçeli’den Yeni Denklem: “A partisi, B partisi, C partisi…” appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/01/08/bahceliden-yeni-denklem-a-partisi-b-partisi-c-partisi/feed/ 0
Akşener Sonrası MHP’de Toplu İstifa Dalgası Sürüyor https://meydan1.org/2017/11/21/aksener-sonrasi-mhpde-toplu-istifa-dalgasi-suruyor/ https://meydan1.org/2017/11/21/aksener-sonrasi-mhpde-toplu-istifa-dalgasi-suruyor/#respond Tue, 21 Nov 2017 15:10:10 +0000 https://seninmedyan.org/?p=21319 250 MHP’li Bodrum’daki İlçe Teşkilatından ‘içleri kan ağlayarak’ istifa etti. MHP Bodrum İlçe Teşkilatı’nda görevli 250 MHP’li bugün topluca adliyeye gidip istifa dilekçelerini teslim etti. Eski Bodrum İlçe Başkanı İbrahim Karadağ bu istifaların süreceğini, 680 üyesi bulunan Bodrum Teşkilatı’ndan daha fazla istifa edenin çıkacağını söyledi. İstifa ederlerken içlerinin kan ağladığını ama yapacak bir şeyleri olmadığını söyleyen […]

The post Akşener Sonrası MHP’de Toplu İstifa Dalgası Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
250 MHP’li Bodrum’daki İlçe Teşkilatından ‘içleri kan ağlayarak’ istifa etti.

MHP Bodrum İlçe Teşkilatı’nda görevli 250 MHP’li bugün topluca adliyeye gidip istifa dilekçelerini teslim etti. Eski Bodrum İlçe Başkanı İbrahim Karadağ bu istifaların süreceğini, 680 üyesi bulunan Bodrum Teşkilatı’ndan daha fazla istifa edenin çıkacağını söyledi.

İstifa ederlerken içlerinin kan ağladığını ama yapacak bir şeyleri olmadığını söyleyen MHP’liler, bundan sonraki siyasi hayatlarına beraber devam etme kararı aldıklarını da sözlerine ekledi.

 

The post Akşener Sonrası MHP’de Toplu İstifa Dalgası Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/21/aksener-sonrasi-mhpde-toplu-istifa-dalgasi-suruyor/feed/ 0
Merkez Sağda Yeni Bir Parti İyi Parti – İlyas Seyrek https://meydan1.org/2017/11/04/merkez-sagda-yeni-bir-parti-iyi-parti-ilyas-seyrek/ https://meydan1.org/2017/11/04/merkez-sagda-yeni-bir-parti-iyi-parti-ilyas-seyrek/#respond Fri, 03 Nov 2017 21:19:58 +0000 https://test.meydan.org/2017/11/04/merkez-sagda-yeni-bir-parti-iyi-parti-ilyas-seyrek/ “İyi”sini göremediğimiz sistem içi (iktidarlı siyaset ve kapitalizmle derdi olmayan) partilere bir yenisi daha eklendi. Meral Akşener’in yeni partisinin ismi İYİ Parti olarak açıklandı. Partinin ismi tartışma yarattı, açılımının olup olmadığı çokça tartışıldı. Peki parti ismi, söylemleri ve geleneği ne anlattı, bize hangi mesajı verdi? MHP’nin AKP ile kurduğu ittifak sonrasında MHP’den dışlananlar Devlet Bahçeli’yi […]

The post Merkez Sağda Yeni Bir Parti İyi Parti – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

“İyi”sini göremediğimiz sistem içi (iktidarlı siyaset ve kapitalizmle derdi olmayan) partilere bir yenisi daha eklendi. Meral Akşener’in yeni partisinin ismi İYİ Parti olarak açıklandı. Partinin ismi tartışma yarattı, açılımının olup olmadığı çokça tartışıldı. Peki parti ismi, söylemleri ve geleneği ne anlattı, bize hangi mesajı verdi?

MHP’nin AKP ile kurduğu ittifak sonrasında MHP’den dışlananlar Devlet Bahçeli’yi al aşağı edemeyince yeni bir hareket kurma girişiminde bulundu. Bu yeni hareketin kadrolarının (Meral Akşener, Koray Aydın, Ümit Özdağ) partinin MHP çizgisinden farklı olacağını ve sadece milliyetçi kesime hitap etmeyeceğini duyurması, aslında AKP’nin merkez parti siyasetinden milliyetçi-muhafazakar parti siyasetine daha çok yönünü çevirdiği bir dönemde gerçekleşti. Yeni partinin lider kadrosu, partinin merkez siyasetteki boşluğu dolduracağını iddia etti. Meral Akşener ve çevresinin yeni hareketin “milliyetçi hareket”ten farklı bir siyaset izleyeceğini iddia etmesi, AKP’nin kuruluş aşamasında “milli görüş” gömleğini çıkardığını ilan edişini hatırlattı. O dönem sağ siyaset izleyen Milli Görüş’ün ardılı olmak yerine AKP, farklı olduğunu iddia edebilmek ve geniş kesimlere ulaşabilmek (yani iktidar olabilmek) için merkez parti olacağını duyurmuş, politikalarını ve söylemlerini buna göre geliştirmişti. İYİ Parti de şimdi merkezdeki boşluğu doldurmayı ve iktidarı istiyor.

Parti kadrosunun söylemleri kadar partinin ismi de merkez olma iddiasının bir göstergesi. Herhangi bir siyasi, ideolojik söylem, vaat ya da değer belirtmeyen parti ismi, merkez partilerin de bir özelliği olma konumunda. Dönemin merkez parti adayı AKP de adalet ve kalkınma gibi siyasi değer ve kavramları içeren bir isme sahip olsa da “AK Parti” kısaltmasını kullanmıştı. İYİ Parti de ismiyle herhangi bir ideolojik/siyasi kavramı değil de toplumdaki her kesime hitap eden “AK” Parti ve “HAS” Parti gibi “olumluluk” içeren bir isimle siyasetteki yerini almış oldu.

İYİ Parti’nin kuruluş kadrosunda MHP’den istifa eden ve yoğun olarak sağ siyasetten isimlerin var olması aslında partinin sağ siyasetle kurduğu bağlantıyı gösteriyor. İYİ Parti’nin merkez siyaset olduğu iddiası da sağ siyasetten gelen isimlerin söylemlerindeki/eylemlerindeki değişiklikle anlaşılacak.

İYİ Parti’nin merkez olma iddiasının altındaki neden için hiç kuşkusuz belirlenmiş bir ideolojik hatla yalnızca nicelik olarak dar kesimlere hitap etmek istemeyip daha güçlü bir parti olma isteğini öne sürmek mümkün. Fakat, merkez olmak ve böylece niceliksel olarak güçlü bir parti olmak için herkesten oy almak nedir? Hangi partilerden hangi profillerden oy alabilir?

İYİ Parti için AKP, CHP ve MHP’den oy alma potansiyeline sahip bir parti de diyebiliriz. İYİ Parti, AKP’nin milliyetçi-muhafazakar söylemlerini arttırmasıyla birlikte merkez siyasi söylem arayışında olanları ve kimi liberalleri AKP’den kendi saflarına çekebileceği gibi; MHP içerisinden AKP ile anlaşmaya karşı olanlara, CHP içerisinden de milliyetçi ve muhafazakar tavrı daha net olanlara hitap edebilir.

Peki, partinin somuttaki amacı nedir?

Bu sorunun cevabı da aslında Meral Akşener tarafından verildi. Kuruluş toplantısındaki “Başbakan Meral” sloganlarına “başbakan değil, cumhurbaşkanı”, “benim cumhurbaşkanı olmamı istiyorlar” diyerek araya girmesi partinin ve kendisinin hedefini gözler önüne serdi. Bir ideolojik temele oturmayan, genel geçer hukuk, yenilik, adalet gibi değerlere atıf yaparak herkese hitap etme amacındaki partinin mecliste ne kadar milletvekiliyle temsil edileceğinden çok odaklanacağı şey, Meral Akşener üzerinden cumhurbaşkanlığı olacak. Şimdi İYİ Parti, (parlamenter sistemi tekrar geri getireceği vaadinde de bulunarak) cumhurbaşkanlığı seçimlerine az bir süre kalmışken merkez siyaset ve söylemlerle bir adayın propagandasını yapacak.


İlyas Seyrek

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 41. Sayısında yayınlanmıştır.

The post Merkez Sağda Yeni Bir Parti İyi Parti – İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/04/merkez-sagda-yeni-bir-parti-iyi-parti-ilyas-seyrek/feed/ 0
Taht Kavgası – Halil Çelik https://meydan1.org/2017/09/26/taht-kavgasi-halil-celik/ https://meydan1.org/2017/09/26/taht-kavgasi-halil-celik/#respond Tue, 26 Sep 2017 09:26:36 +0000 https://test.meydan.org/2017/09/26/taht-kavgasi-halil-celik/ Seçimlerin peşi sıra dizildiği, her yıl yeni bir seçim dönemine girdiğimiz son dört yılın ardından, daha şimdiden adı konulmamış yeni bir seçim dönemi başladı: 2019 Başkanlık Seçimi. Hem yerel seçimin hem genel seçimin olacağı, hem de TC tarihinde ilk defa başkanlık seçiminin olacağı bir yıl olacak 2019. OHAL ile birlikte fiilen işleyen başkanlık, KHK’lar ile […]

The post Taht Kavgası – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Seçimlerin peşi sıra dizildiği, her yıl yeni bir seçim dönemine girdiğimiz son dört yılın ardından, daha şimdiden adı konulmamış yeni bir seçim dönemi başladı: 2019 Başkanlık Seçimi.

Hem yerel seçimin hem genel seçimin olacağı, hem de TC tarihinde ilk defa başkanlık seçiminin olacağı bir yıl olacak 2019. OHAL ile birlikte fiilen işleyen başkanlık, KHK’lar ile işlevsizleşen meclis, kayyumlar ile “arındırılmış” belediyeler görünen o ki, 2019’da yeni bir boyut kazanacak. Bunun hazırlıkları devlet iktidarının iki bloğunda da başlamış durumda. “Seçim startı verildi” gibi haberleri henüz pek duymasak da iktidar ve ana muhalefet partilerinde hassas terazi ile ince ince hesaplanan bir dönem başladı.

2019’da Cumhurbaşkanlığı seçimi ile beraber Başkanlık Sistemi’ne tam anlamıyla geçilmiş olacak. Tayyip Erdoğan yeni bir rejim, yeni bir sistem ile 10 yıl daha TC’yi biçimlendirmek istiyor. Öte yandan muhalefet ise geçtiğimiz referandumda bu durumu engellemeye çok yaklaştığı düsturuyla Tayyip Erdoğan’ı seçtirmemek için stratejiler geliştiriyor. Yandaş kalemşörlerin vurguladığı “Başkan Erdoğan” döneminin başlaması ya da Saray/AKP/Erdoğan’ın siyasi iktidardan devletleşmeye evrilen iktidarının son bulması olarak bu seçime de yine hayati bir önem atfedilmeye başlandı bile.

Erdoğan’ın Dönüşü ve Dönüşüm

Referandumun ardından buruk da olsa, eksik de olsa istediğini alan Erdoğan ve partisi AKP, referandumdan bu yana önemli bir çalışma başlattı. Bakanların pozisyonlarından başlayan kadro değişimi AKP’nin tüm yapısına yayılıyor. Adına önce metal yorgunluğu, ardından profesyonel deformasyon denen dönüşümün amacının ne olduğuna dair farklı yorumlar yapılıyor olsa da AKP’de resmi olarak başkan olan Erdoğan, ilk günden beri metal aksamı dönüştürüyor. Bu dönüşüm en son İstanbul’da İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda Erdoğan’ın “Kongre sürecinde gerçekleştireceğimiz bu değişim asla bir tasfiye değildir. Bizim siyaset terbiyemizde vefa çok önemlidir.” sözleriyle perçinlendi. Yine aynı toplantıda İl başkanları, Erdoğan’ı “küskünler ordusu oluşturmamak gerektiği” yönünde uyardı. Tüm bu gelişmeler göz önünde bulundurulacak olursa, metal dönüşümü sürecinin Erdoğan için kritik bir süreç olacağı anlaşılıyor.

Gerçekleşen dönüşümün dışında, AKP tarafı farklı bir çalışmaya daha başlamış durumda. Yıllardır AKP’nin halkın nabzını tutmak adına, sürekli kendi tabanına anketler yaptırdığı ve bu anketlerden hareketle politika yaptığı biliniyor. Bu seçim döneminde ise anketi kendine muhalif olanlara yaparak onların talep ve tercihlerini de hesaba katmayı planladığı kulisleri paylaşılıyor. Yıllardır kutuplaştırma siyaseti izleyen Erdoğan’ın, muhaliflerin taleplerinin ne olduğunu anketler ile öğrenmesi garipsenecek bir durum olmasının yanı sıra, oy kazanma çabası olarak da yorumlanabilir.

Erdoğan’ın başkan seçildiğinde, başkan yardımcısı pozisyonunda bulunacakların kim olabileceğine dair bir listesinin olduğu bir başka tartışma konusu. Listede konuşulanlardan Tansu Çiller ismi şaşkınlık yaratsa da Devlet Bahçeli gibi beklenen isimler de konuşuluyor. Erdoğan’ın böyle bir kulis bilgisi paylaşmasının nedeni, milliyetçi-muhafazakar tabanı etkileyecek olumsuzlukları ortadan kaldırma amacı olabilir. AKP cephesinde oy çatlağı olmaması planlanırken, öte yandan karşısındaki blokun tek adayda birleşebilme ihtimalini de elinde bulundurduğu devlet iktidarı sayesinde ortadan kaldırmaya çalışıyor. 2019’a dair başta Kılıçdaroğlu olmak üzere aday olabilme ihtimali olan herkese yönelik en ince ayrıntıya kadar çalışılıyor.

YSK ile oyunun kurallarını sürekli kendi lehine değiştiren Erdoğan’ın, OHAL’i ve KHK’ları kullanarak baskı, gözaltı ve tutuklamalarla herkeste yaratmak istediği bir korku olduğu da aşikar. Savaş stratejisi gereği Kürt halkı ve mücadelesine yönelik her şeyi yok etme politikası güdüyor. Ayrıca yandaş basınla karşı propagandalarını aralıksız sürdürüyor. Erdoğan’ın başkanlığa dair çalışmaları, Kürdistan’da yürüteceği politikanın ne seyirde olacağını şimdiden gösteriyor.



Metal yorgunluğu; sürekli çalışan ya da belli bir yükün sürekli uygulanması sonucu metal malzemelerin istenilen dayanma özelliğini yitirmesi, ya da sürekliliğin bozulmasına verilen isim. Yani uçağa gövde veren çelik kaplamalar zaman içinde kendi kendine gevşeyip niteliklerini kaybediyorlar; sonra ne oldu, nasıl oldu bilemeden uçak düşüyor! 

Kaybetmeyi Kabullenmiş Bir Muhalefet

Referandumda resmi olarak kaybetmiş; moral olarak kazandığını ilan etmiş olan Hayır bloğunun ana akım bileşenleri de, Erdoğan ve AKP kadar hassas bir süreçte olduklarının farkındalar. Kemal Kılıçdaroğlu ve partisi CHP, AKP karşıtlığı politikasını terk ederek, bu yeni seçim sürecinde farklı bir strateji ile politika belirlemeye başladı.

Kuruluşundan bu yana devlet iktidarının niteliğini belirlemiş olan CHP anlayışı gün geçtikçe eridi. CHP muhalefetinin, oyunun kurallarını belirlemek şöyle dursun, oyun bozanlığa karşı kuralları hatırlatacak etkisinin dahi kalmadığı bir dönemdeyiz. Böyle bir dönemde, AKP’nin Kürt vekillere yönelik planlarının bir parçası olarak milletvekilliği dokunulmazlığı kaldırma hamlesine “Evet” diyerek başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP’li vekilleri tutuklanmasının neden oldu. Ancak topaç döndü ve MİT tırlarının cihatçı çetelere sevkiyat yaptığının ispatını gün yüzüne çıkaran CHP’li milletvekili Enis Berberoğlu da OHAL uygulamaları rahatlığıyla tutuklandı.

Erdoğan karşısında sürekli olarak kaybeden konumunda olan Kılıçdaroğlu ve CHP’li kurmaylar bu defa atılacak adımı 2019 Başkanlık Seçimi hassasiyeti ile değerlendirerek tutuklamaya farklı bir tepki vermeye karar verdiler. Başta Berberoğlu’nun tutuklanması olmak üzere OHAL ve KHK’lar ile yaşanan tüm adaletsizliklere karşı bir adalet kampanyası başlattılar. CHP içerisinde tabanın buna hazır olup olmadığı gibi gereksiz bir tartışma yürütmektense, Kılıçdaroğlu zamanında tepki vermenin gerekliliğiyle tek başına da olsa bir adalet yürüyüşü başlatma kararı alarak, gerçek muhalefete yani sokağa adımını attı.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü, toplumsal muhalefet açısından adaletsizliklere karşı birleşmenin merkezi olarak görüldü. Referandum sürecinde “Hayır” blokunun oluşturduğu birliğin sürdürücülüğü rolü biçildi. 24 günlük Adalet Yürüyüşünün ardından, İstanbul’da yapılan miting ile bu birleşim adeta taçlandırıldı. Maltepe’de gerçekleştirilen miting, çok uzun bir aradan sonra muhalefetin yapmış olduğu en kalabalık miting oldu. Mitinge katılan kişi sayısı hakkında yandaş basın o kadar çok manipülasyon yaptı ki, katılımın ne kadar yüksek olduğu böylece kanıtlanmış oldu. Ayrıca CHP elitlerinin sürekli tartıştığı “tabanın buna hazır olup olmaması” konusunun da açılmamak üzere kapandığı görüldü.

Bildiğimiz CHP

Adalet Mitinginin CHP’nin kendi muhalefeti açısından oldukça başarılı bir strateji olduğu yorumları yapılırken, bu mitingin 2019 Başkanlık Seçimleri çalışmasında önemli bir adım olduğu değerlendirildi. Yürüyüş ve mitingin ardından CHP kendince sokakta durmayı sürdürerek Çanakkale’de bir Adalet Kurultayı gerçekleştirdi. Ancak Adalet Kurultayı, yürüyüş ve miting gibi neredeyse tüm yazan çizenlerin benzer şeyler söylediği bir kurultay olmadı. “Bildiğimiz CHP” olarak kurultaydaki yemek yeme sorunlarından tutalım da yapılan panellerdeki tartışma konularına, Hafıza Sokağı adı verilen bölümdeki resimlere, çağrılanlar ile çağrılmayanlara kadar neredeyse her şey tartışma konusu oldu. Adalet Mitinginin ardından sol muhalefet ile ortaklaşacağı düşünülen CHP’nin, gerçekleştirdiği kurultayda AKP tabanı olan milliyetçi-muhafazakar kesimi de kazanma çabası olduğundan, kurultayda böyle sorunların yaşandığı yorumları yapılıyor.

CHP’nin başkanlık seçiminde Erdoğan’ın karşısına kimi çıkaracağı henüz açıklanmamış olsa da CHP Başkanı Kılıçdaroğlu şimdiden kulislerde konuşulan bir isim. Bütün bir Adalet sürecinin tek başına başlatıcısı olması göz önünde bulundurulduğunda, Kılıçdaroğlu’nun adaylığı olası görünüyor.

Tüm bu stratejiler bir kenara bırakılacak olursa, CHP’nin bu süreci sokakta inşa etmesi, CHP’nin toplumsal muhalefet içerisindeki konumunu değiştirmemiştir. CHP’nin sokağa çıkmasının nedeni, devlet olanaklarından yoksun kalmaları ve siyaset yaptıkları alanda itibarsızlaşmasındandır. Yoksa ne Kılıçdaroğlu ne de CHP sokakta muhalefet yapmayı meşru göremezler!

Erdoğan’a Bir “Rakip” Daha Geliyor

RTE karşısına dikilecek olan bir diğer isim ise Meral Akşener. Kurmayların televizyon programında “Adayımız Meral Akşener” diyerek ağızdan kaçırırcasına etmiş oldukları sözler ile, Akşener de başkanlık yarışındaki yerini almış oldu. Meral Akşener’in alacağı oy nedir, merkez parti söylemleri ne kadar yer tutar bilinmez ama Erdoğan’ın Tansu Çiller hamlesi, Akşener’i yabana atmadığının göstergesi. Burada Erdoğan’ın amacı doğrudan Akşener’in oylarını almak değil, Akşener’in merkezine kayabilecek olan oyları engellemek olabilir.

CHP’nin Koşullarında Muhalefette Ortaklaşma

Devlet iktidarı dışında kalan muhalefet ile devrimci muhalefetin durumu ise karışık bir vehamet içerisinde. 7 Haziran sürecinde parlamenter muhalefetin önemli bir dinamiği olmuş olan HDP, bugün kriminalize edildikçe ediliyor. Devlet iktidarının hemen tüm kesimlerince adeta bir illegal örgüt muamelesi görüyor. Bu yüzden 2019’da HDP’nin alabileceği rolü konuşmak için oldukça erken. Öte yandan seçimler dönemi dışında devrimci muhalefetin bir parçası olarak hareket eden yapılar da, referandumda başlayan “Hayır” politikleşmesini bir süre “Referandum’u tanımıyoruz” a kadar giden söylemelerle devam ettirdi. Ancak bu söylemlerin ardı arkası bir anda kesildi. Adalet Yürüyüşü ile sol muhalefete el uzatan Kılıçdaroğlu’nun yaratmış olduğu politikliğe sığınan bu muhalefet, kendi renklerinden vazgeçerek yürüyüşe katıldı, kendileri organize ediyor gibi Adalet Mitingini sahiplendiler. CHP nasıl referandum sonrası söylemini 2019 Başkanlık Seçimlerine uyarladıysa, “referandumu tanımayanlar” da Kılıçdaroğlu’nun 2019 stratejisinde yerini aldı. Devrimciler için yoğunlaşan baskı, bir yılı aşan OHAL ve KHK’lara karşı politika üretmek, direnenlerin mücadelesini büyütmek dururken, Adalet mitinglerinde, kurultaylarında pozisyon almak; seçilmişlerin ve seçileceklerin stratejisine göre hareket etmek tercih edilir olmaya başladı.

Taht Savaşları…

2019 başkanlık seçimlerine dek önümüzde uzun bir zaman var. Ama taraflar, seçim her an olacakmış gibi tedirginlik içerisinde saf tutmuş durumdalar. Bu tedirginlik, “baskın seçim” tartışmaları ve seçimin 2018’de olacağı söylemleriyle daha da hissedilir oldu.

2019’dan geriye doğru gidecek olursak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine baktığımızda karşılaştığımız tablo hayli ilgi çekici. TC tarihinde Cumhurbaşkanlığı, Mustafa Kemal’in 1 oya karşı 158 oy ile seçildiği ilk seçimden Cemal Gürsel’in demokrasiyle(!) seçilmesine; Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığından Turgut Özal’ın suikast polemiklerine kadar “Çankaya Savaşları” olarak bilindi. Çankaya Savaşları sadece entrikalar, yalanlar ve hileler değil, bunlarla beraber kanlı tarihler de yazmıştır.

2019 TC Cumhurbaşkanlığı seçimi bir Çankaya Savaşı olmayacaktır tabi ki. Çünkü artık Çankaya değil adres Saray, TC Cumhurbaşkanlığı değil makamın adı Türkiye CumhurBAŞKANı olacak. Çankaya Savaşlarında muhtıralara, darbelere, çatışmalara maruz kalan halklar; Saray’ın taht savaşlarında nelere maruz kalacak hep beraber yaşayarak göreceğiz.

Halil Çelik

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 40. sayısında yayınlanmıştır.

The post Taht Kavgası – Halil Çelik appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/09/26/taht-kavgasi-halil-celik/feed/ 0
Lise ve Üniversitelerden Anarşist Merhaba – Meltem Çuhadar, Şeyma Çopur https://meydan1.org/2017/09/23/lise-ve-universitelerden-anarsist-merhaba-meltem-cuhadar-seyma-copur/ https://meydan1.org/2017/09/23/lise-ve-universitelerden-anarsist-merhaba-meltem-cuhadar-seyma-copur/#respond Sat, 23 Sep 2017 19:45:43 +0000 https://test.meydan.org/2017/09/23/lise-ve-universitelerden-anarsist-merhaba-meltem-cuhadar-seyma-copur/ Giriş 2017-2018 eğitim öğretim dönemi, eylül ayı (liseler özelinde 18 Eylül günü) içerisinde başlamış oldu. Başlayan bu eğitim dönemi öncesinde, geçtiğimiz dönemlerde de olduğu gibi, çeşitli alt başlıklarda yapılan tartışmalar (laiklik) ile aslında eğitim tartışılmış oldu. (Hatta bu yazının yazıldığı günlerde TEOG kaldırıldı). Biz de tartışmanın önemli bir öznesi olarak tartışmaya katılmak istedik. Öncelikle eğitimi […]

The post Lise ve Üniversitelerden Anarşist Merhaba – Meltem Çuhadar, Şeyma Çopur appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Giriş

2017-2018 eğitim öğretim dönemi, eylül ayı (liseler özelinde 18 Eylül günü) içerisinde başlamış oldu. Başlayan bu eğitim dönemi öncesinde, geçtiğimiz dönemlerde de olduğu gibi, çeşitli alt başlıklarda yapılan tartışmalar (laiklik) ile aslında eğitim tartışılmış oldu. (Hatta bu yazının yazıldığı günlerde TEOG kaldırıldı). Biz de tartışmanın önemli bir öznesi olarak tartışmaya katılmak istedik.

Öncelikle eğitimi basitçe tanımlayalım. Eğitim, bilgi aktarımı kisvesi altında iktidarın bireyleri ve toplumu şekillendirme aracıdır. Bu yapmış olduğumuz tanım, toplumun tamamını değerlendirdiğimizde karşılık bulacak bir tanım olamayabilir. Çünkü, toplumda bilginin “uygun” bir şekilde aktarıldığı ve başka bir aktarım şeklinin olmadığını zanneden bir anlayış vardır.

Biz, eğitim kavramı üzerine yapmış olduğumuz araştırmalar ve tartışmalar sonucu; eğitim denilen sistemin bireyin ve toplumun üzerinde bir tahakküm aracı olduğunu, devletin, kapitalizmin ve dinin bireyleri ve toplumu kendi çıkarlarına göre şekillendirmek için var olduğu sonucuna vardık. Eğitim sorunsalında özellikle son yıllarda çok tartışılan, “Alternatif Eğitim” gibi modeller, eğitim sistemi için bir kurtarıcı olarak tanımlansa da bilginin mülkiyeti ve bu mülkiyet üzerinden oluşan tahakküm sorunsalını çözmeye yetmemektedir. Ancak bu tartışma, başka bir yazının konusudur.

Eğitimin bir iktidar aracı olarak kullanıldığını kabul edersek, bu dönemin başlangıcında yaşanan tartışmaların iktidar kavgasından başka bir şey olmadığını fark ederiz. Bu kavganın tarafları, AKP’nin adıyla somutlaşan milliyetçi-muhafazakar iktidar ve ulusalcı-cumhuriyetçi muhalefettir. Bu sadece basit bir iktidar-muhalefet tartışması gibi görünse de, tartışmanın kapsamı, toplumun yönetilmesinden tutun da yaşamın şekillendirilmesine kadar etkilidir. Yine de eğitim sisteminin öznesi olan bizler için eğitim başlığının tartışılan alt başlıklarını değerlendirelim.

Müfredat Değişikliği Tartışması

Müfredat, eğitimin bireyi şekillendirilmesindeki en belirgin araçtır. Bireye, dolayısıyla topluma hangi bilginin verilip verilmeyeceği ve nasıl verileceği müfredat tarafından belirlenir. Müfredatı belirlemek aslında iktidarın kısa ve uzun erimde toplumu şekillendirme stratejisiyle alakalıdır. Milliyetçi ve muhafazakar bir toplum yaratmak isteyen iktidar 6 yaşından 18 yaşına kadar süren eğitimin şeklini belirlemek ister. Bu dersler kapsamında, milliyetçilikle bezenmiş tarih ve coğrafya derslerinde “vatan” sınırlarının şekillendirilmesi, abartılı savaşlardaki abartılı kahramanlıklarla yükseltilen milliyetçilik Türk Dili ve Edebiyatı’yla sürdürülecektir. Oluşturulmak istenen muhafazakar ahlak anlayışı, ders saatleri artırılan din kültürü ve ahlak bilgisi dersi ile gerçekleştirilecektir. Matematik, fizik, kimya gibi (toplum) iktidar yararına olan dersler değişmezken, çok renkliliği-sesliliği, yaratıcılığı savunan sanat, düşünen düşündüren soruları cevaplayan sorgulayan felsefe, birey hallerinden toplumun hallerini araştıran geliştiren psikoloji, sosyoloji gibi derslerin ders saati azaltılırken derslerin niteliği de değiştirilir. (“Nitelikleri düşürülür” yazmadık çünkü zaten eski müfredatta da nitelikleri düşüktü. Sadece bu iktidara uygun bir şekilde nitelikleri değiştirildi.) Spor dersi ise genel geçer sporların yapıldığı bir spor anlayışından çıkarılarak güçlü güçsüz ayrımını belirleyen ve adeta bir asker sporuna dönüştürüldü (Aslında hep böyleydi).

Müfredat değişikliği tartışmalarının önemli bir örneği, evrim teorisinin müfredattan çıkarılıp çıkarılmaması oldu. Gelen tepkiler üzerine iktidar önce oldukça netti: “Olmayan bir şeyin dersini nasıl öğretelim” karşılığını verdi. Ardından her ne olduysa “Çıkarmadık, daralttık.” denildi. Tartışmada en son varılan nokta ise “evrim teorisinin felsefi altyapısı olmadığı gerekçesiyle liselerden kaldırılıp üniversitelerde öğretilmesi” oldu. İktidarın evrim teorisini tamamen müfredattan çıkaramamasının nedeni, tek başına muhalefetin tepkisi değil gibi görünüyor. Bunun nedeni, önümüzdeki günlerde anlaşılacak gibi.

Yönetmelik Değişikliği Tartışması

Eğitim sisteminde yönetmelik değişikliğinin kapsamı okulun işleyişi ile ilgilidir. Okulun başlangıç ve bitiş saatleri, okul içi kurallar ve kurallara uyulmadığında disiplin kurulunun işleyişi gibi konular yönetmelikle ilgili konulardır. Yönetmelikler, eğitim sistemi içerisine konumlandırılan öğrencinin tüm hareketlerini kontrol altına alan kurallardan oluşur. Kılık kıyafetinden saç sakalına, öğrencinin okul içi okul dışı hal hareketlere kadar davranışlarını kapsamaktadır. Hatta bu kapsama geçtiğimiz dönemlerde çıkarılan bir yönetmelikle öğrencilerin internet paylaşımları da alındı. Daha internet paylaşımları üzerinde herhangi bir öğrenci Erdoğan’a hakaret suçlamasından cezalandırılmamış olsa da bu önümüzdeki günlerde bunun olmayacağı anlamına gelmemektedir. Kaldı ki internet paylaşımları üzerinden öğrencilerin fişlendiği ise aşikar. Bu fişlemelerle “bu bizden-bu bizden değil” anlayışıyla ayrıştırdıkları öğrencileri büyük bir baskının beklediğini biliyoruz. Her türlü muhalif öğrencinin karşı karşıya kalacağı bu baskı, iktidar ve muhalefetin kavgasının ötesinde herkesi kapsayacaktır. Ayrıca bu yönetmeliklerin işleyişi belirgin bir çelişki içerecektir/içermektedir. AKP (ya da MHP) bünyesindeki müdürler, müdür yardımcıları ve öğretmenler yönetmelikle belirlenen disiplin kurallarını kendi öğrencilerine uygulamayacaklardır. Bu bize yönetmeliklerin kural koyucular tarafından bile işletilmediğini göstermektedir. Disiplin kuralları kural koyucular tarafından bile işletilmez. Çünkü bu kurallar “disiplin” için değil iktidarın kendine itaatkar bir toplum ve birey yetiştirmesi için uygulanır. Bu dönem gerçekleştirilecek olan bir başka değişiklik ise bu kuralların işletilemediği karşı koyuşlara saldırmak için özel güvenlik görevlileri yerine okullara özel polislerin yerleştirilmesidir.

Yapısal Değişiklik

AKP’den önce kemalist-ulusalcı ideolojiyle şekillendirilen eğitim 15 yıldır iktidarda olan AKP tarafından milliyetçi-muhafazakar anlayışa dönüştürülüyor. Bu dönüşüm, yavaş yavaş senelerdir sürmekteydi ancak son dönemde yapısal değişikliklerin hayata geçirilmesi hızlandı. Ortaokul ve liselerin imam hatip lisesine dönüştürülmesi, geçtiğimiz yıllarda da büyük bir tartışma konusuydu. Okulların yapısal değişikliği hızlandıkça İmam Hatiplerin sayısı da arttı. Önceden 60 bin olan imam hatiplerin sayısı 2017 itibariyle 2 milyonu aştı. Bu okulların iki bini, bu yıl açıldı. Yapılan yönetmelik değişikliğinde, bir ilçede Anadolu Lisesi açılabilmesi için nüfus şartı en az 20 bine yükseltildi. İmam hatipler için ise nüfus şartı 5 bine kadar düşürüldü. Bir başka yapısal değişiklik ise imam hatipler dışındaki Sosyal Bilimler, Fen, Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri yönetmeliklere uymadığı gerekçesiyle kapatılabilecek olması. Bu değişikliğin uygulanması pek çok Anadolu, Fen, Sosyal Bilimler, Güzel Sanatlar ve Spor Liselerinin kapatılarak İmam Hatip Lisesine dönüştürülmesini sağlayacak.

Sonuç

Eğitim sistemi, milliyetçi-muhafazakar anlayışın topluma empoze edilmesi için, önceki iktidarlar tarafından olduğu gibi- bu iktidar tarafından da kullanılıyor. İktidarların kendi ideoloji ve yaşam biçimlerini topluma dayatma noktasında bir araç olarak kullandıkları eğitim, iktidarlar ve muhalefet tarafından tartışılırken meselenin asıl öznesi olan biz öğrenciler özgürlüğü bu iki taraftan birini seçmek zannederek büyük bir yanılgı yaşıyoruz. Aslında seçenekler aynı, hangisini seçersek seçelim, iktidarlar tarafından şekillendirdiğimiz bir seçim olacak bu.

Meltem Çuhadar

Lise Anarşist Faaliyet

Yükseköğretime Giriş Sınavı sonrasında “özgürce” seçtiğimiz üniversitenin bir bölümündeyiz. Artık, ilkokul ve liseden en önemli farkı “zorunlu” olmamasıyla aşırı “özgürleşmiş” olan üniversitedeyiz. Artık üniversitedesin, merhaba.

Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK): 12 Eylül’den sonra çıkarılan bir yasa ile kurulmuş, “Tüm yüksek öğretimi düzenleyen ve yükseköğretim kurumlarının faaliyetlerine yön veren, bu kanunla kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, bir kuruluştur.” Ekim 2016’da yayınlanan KHK’nın ardından önceden YÖK’ün sorumlu olduğu üniversitelere rektör atama, artık cumhurbaşkanı tarafından gerçekleştirecek.

Üniversitelerde Neler Oluyor?

Zorunlu eğitim olmadığı için ilkokul ve liselerden ayrı tutulan üniversiteler, Yüksek Öğretim Kurumu’nca genel hatları belirlenen, ancak “her rektörün kendi yönetmeliği” olduğundan bu tartışmalara (laik eğitim-muhafazakar eğitim) dahil değil. Ancak, tartışmayı daha geniş bir başlığa, milliyetçi-muhafazakar ideolojinin toplumu istediği gibi şekillendirmesine çekersek, üniversiteler özelinde bu konuyla ilgili hayli söz üretebiliriz.

Öncelikle belirtelim: Üniversite, bireylerin sistem içinde konumlanabilmesi için var olan entegrasyondur. Birey kapitalist sistem içerisinde hangi pozisyonda konumlanacağını üniversiteler sayesinde gerçekleştirir. Ancak üniversiteler, bu topraklardaki ekonomik, siyasal ve toplumsal olaylara karşı söz üretebilmek adına önemli bir alandır. Bu yüzden üniversitelerde siyasi olarak var olmak biz anarşist gençler için de önemlidir. “Ülkemizin aydın insanları”, AKP’nin karanlığı” gibi söylemlerle tartışmanın diğer tarafını oluşturan ulusalcı- kemalist veya ilerici-sosyalist düşünceden farklı bir noktada duruyoruz.

Rektörler Artık “Seçilmiyor”

Gerçekleştirmek istediği yapısal dönüşümün üniversite ayağında, yakın tarihe kadar başörtüsü serbestliği dışında görünür bir çalışma yapmayan milliyetçi-muhafazakar iktidar, stratejilerini gerçekleştirmek için OHAL’i kullandı. Bu kapsamda, 29 Ekim’de yayınlanan 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile rektörlük seçimleri kaldırıldı. Rektörler, YÖK’ün önerdiği üç aday arasından Cumhurbaşkanınca atanacak. Şayet bir ay içerisinde önerilenlerden birisi Cumhurbaşkanı tarafından atanmazsa, YÖK de iki hafta içerisinde yeni aday göstermezse, Cumhurbaşkanı doğrudan atama yapacak.

Tüm bu düzenlemelerin üniversitelere yönelik bir hamle olmasının ötesinde “Başkanlık”ın uygulamaya geçmesinin bir göstergesi olduğunu unutmamak gerek. 1980 darbesi ile kurulan YÖK, 2007’ye dek fiili olarak “özerk” bir yapıya sahipti ve YÖK’ün çizdiği genel sınırlarda, her üniversitenin yönetimi rektörlüklerdeydi.

2016’da rektörlük seçimleriyle ilgili yayınlanan KHK’dan önce, “Rektörlük seçimleri üniversitelerde haksız uygulamalar, kırgınlıklar ve kişisel çekişmelere yol açmakta ve yükseköğretim kurumlarında kaos ortamının oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle üniversitelerde seçim sisteminin terk edilerek atama sisteminin getirilmesi ile bu sıkıntıların ortadan kalkmasının sağlanması amaçlanmaktadır.” açıklamasıyla AKP tarafından meclise yasa önerisinde bulunmuş, ancak muhalefetin tepkisi nedeniyle yasa önergesi geri çekilmişti.

Rektörlüğün Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi, aslında pratikte 2016’dan önce gerçekleşen bir uygulama. İstanbul Üniversitesi’nde 2015’te yapılan seçimlerde 300 oy fark ile Raşit Tükel rektör seçilmiş, ancak YÖK Mahmut Ak’ı birinci sıradan Cumhurbaşkanına önermiş ve böylece rektör Mahmut Ak olmuştu.

Bunun ardından, akademik camiada da, üniversiteliler arasında da tartışılan konu “milli irade” meselesi oldu. Erdoğan’ın o süreçte yükselttiği ve oy çoğunluğunu ifade eden “milletimizin iradesi” -yani temsili demokrasi- söz konusu üniversite olduğunda, hiç dillendirilmemişti ve Erdoğan, cumhurbaşkanı olmanın sorgulanamazlığı ile çoğunluğu da hiçe sayarak (zaten azınlık yok sayılıyor) yeni bir rektör atamıştı.

Darbeden bir yıl sonra kurulan YÖK, kuruluşuyla beraber, her üniversitenin kendi özelinde yaptığı rektörlük seçimini kaldırmıştı. Yükseköğretim Kurumlarına rektörü doğrudan YÖK’ün sunduğu adaylar tarafından Cumhurbaşkanı’nın ataması Kanunu getirilmişti. 1992 yılında, bu kanunda düzenleme yapılmış, üniversitelerde tekrar rektörlük seçimleri yapılmaya başlanmıştı. 2016 yılında çıkartılan KHK ile, seçimler tekrar kaldırılmış oldu. Yani üniversiteler YÖK’e değil, doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmış; bu yüzden YÖK’ün de eski etkisi kalmamış oldu.

Akademisyenler İhraç Ediliyor

Vakıf Üniversitelerini saymazsak, “köklü üniversiteler” olarak adlandırılan üniversiteler; bundan önce devrimci çalışmaların yapıldığı yerlerdi. Aynı zamanda, iktidarın sunduğu bilgi anlayışının ve iktidarın ideolojisinin dışında; -YÖK’ün etkisini saymazsak- rektörlerin, dekanların, profesörlerin ve akademisyenlerin kendi bilgi anlayışları ve muhalif ideolojileri vardı. Aynı zamanda, üniversiteliler ekonomik, siyasal ve toplumsal adaletsizliklere karşı üniversitelerden söz üretebiliyor, siyasetin bir öznesi haline gelebiliyorlardı.

Devletin OHAL kapsamında yayınladığı KHK’lar ile yüzlerce akademisyen görevden atıldı. Görevden alınan akademisyenlerin bir kısmı devletin FETÖ ile ilişkili olduğu öne sürdüğü akademisyenlerdi. Ancak görevden alınanların büyük çoğunluğunu muhalif akademisyenler oluşturuyordu. 11 Ocak 2016’da, Barış İçin Akademisyenler imzasıyla bir bildiri yayınlanan 1128 akademisyen, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” şiarıyla Kürdistan’da yapılan “insan hakları ihlalleri”ne karşı tepkilerini gösterdiler. Hemen ardından Erdoğan tarafından hedef alınmaları gecikmedi: “akademisyen müsveddeleri”, “alçaklar”, “terörist yandaşları” gibi yaftalamaların ardından, “gerekli kurumları gerekli faaliyete” çağıran Erdoğan, yayınlanan KHK’lar ile kendisinden olmayanı susturma, sindirme ve yok etme stratejisinin bir uzantısı olarak FETÖ’cülerle birlikte, bu akademisyenleri de görevden aldırdı. Yerlerine atanan rektörler, profesörler ve akademisyenler; hepsi açık bir şekilde iktidarı destekliyordu.

Entegrasyon Şekil Değiştiriyor

AKP’nin milliyetçi-muhafazakar anlayışı haricinde üniversitelerde yaygınlaştırmak istediği anlayışın kendi ekonomik çıkarlarına da paralellik gösterdiğini söylemek zor olmasa gerek. Üniversitenin entegrasyon olduğunu söylemiştik, son 15 yıldır AKP iktidarının yapmış olduğu, yapmayı amaçladığı ve bundan sonra yapacağı şey bu entegrasyonun şeklini değiştirmektir. Sözgelimi bundan önce Çevre Mühendisliği’nde okuyan bir öğrenci, okulunda öğrencilerin yaptığı ekoloji panellerinde yer alması, akademisyenlerin veya profesörlerin ders anlatırken HES, RES gibi enerji santral projelerinin karşısında yer aldıklarını belirtmesi, yakın gelecekte imkansız görünüyor. Önümüzdeki süreçte, iktidarın öğretmenleri ve iktidarın anlayışının empoze edildiği öğrenciler artık santral projelerini yüzde yüz destekleyeceklerdir.

Şunu ekleyelim; üniversitelerde kemalist-ulusalcı ideolojinin hakim olduğu dönemde “daha özgürmüşüz” gibi bir yargıdan söz etmiyoruz. Ulusalcı-kemalist ideolojinin ilk yıllarında da benzeri stratejiler geliştirilmiş, “kemalist olmayan”ın herhangi bir alanda kendini var etmesi söz konusu olmamıştır. İktidarların, kendi ideolojileri doğrultusunda toplumu şekillendirme stratejilerinde, eğitim kurumları her zaman iktidara paralel olmuştur. Milliyetçi-muhafazakar iktidar, şu an kendi anlayışını/ideolojisini belirli bir kalıba sokmaya ve bu kalıpları keskin çizgilerle belirlemeye çalışıyor. Bu yüzden, kendinden olmayan hiçbir düşüncenin varlığı, kendi alanı olan üniversitelerde mümkün olamaz.

Devletin kutuplaştırma politikasının bir uzantısı olarak, toplumun geneline yayınlan bu taraflaşma, üniversitede de belirginleşti. Eğitim başlığında değerlendirilen tartışmaların üniversiteye yansıması bu taraflaşmanın ötesinde, iktidarın kendinden olmayanı hiçbir alanda var etmeme stratejisinin somutlaşmasıdır. Görünen o ki, bu dönem de biz gençler için tartışmalı bir yıl olacak.

Şeyma Çopur

Anarşist Gençlik

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 40. sayısında yayınlanmıştır.

The post Lise ve Üniversitelerden Anarşist Merhaba – Meltem Çuhadar, Şeyma Çopur appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/09/23/lise-ve-universitelerden-anarsist-merhaba-meltem-cuhadar-seyma-copur/feed/ 0