Ninova – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Mon, 23 Apr 2018 11:52:43 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Kentin Update’i -İlyas Seyrek https://meydan1.org/2018/04/23/kentin-updatei-ilyas-seyrek/ https://meydan1.org/2018/04/23/kentin-updatei-ilyas-seyrek/#respond Mon, 23 Apr 2018 11:52:43 +0000 https://test.meydan.org/2018/04/23/kentin-updatei-ilyas-seyrek/   Sokaklar, geniş cadde ve kavşaklar, yaya geçitleri, trafik ışıkları, otobüs durakları, sokak isimlerinin bulunduğu tabelalar, alt katları dükkan ya da banka olarak kullanılan apartmanlar, hepsinin ortasında büyük bir anıt ya da fıskiyeli bir çeşme ve bunları çevreleyen peyzaj alanları, yapay yeşil alanlar… Büyük kent merkezlerini gözümüzün önüne getirelim. Bulunduğu coğrafyaya ve/veya taşıdığı siyasi yapıya […]

The post Kentin Update’i -İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 

Sokaklar, geniş cadde ve kavşaklar, yaya geçitleri, trafik ışıkları, otobüs durakları, sokak isimlerinin bulunduğu tabelalar, alt katları dükkan ya da banka olarak kullanılan apartmanlar, hepsinin ortasında büyük bir anıt ya da fıskiyeli bir çeşme ve bunları çevreleyen peyzaj alanları, yapay yeşil alanlar…

Büyük kent merkezlerini gözümüzün önüne getirelim. Bulunduğu coğrafyaya ve/veya taşıdığı siyasi yapıya göre Kızıl Meydan, Tiananmen Meydanı, Milli Demokrasi Meydanı, Tahrir Meydanı gibi ismi, anlamı değişen meydanların ve benzeri yapıların dışında hemen hemen hepsinde yukarıda saydıklarımızı bulabiliriz. Bu benzerliği sağlayan faktörler kentin içerisinde bulunduğu politik, ekonomik ve dini iktidarlardır. Bunu daha iyi anlayabilmek için kentlerin ortaya çıkışına ve bugüne gelinceye değin geçirdiği değişikliklere kısaca göz atmakta fayda var.

İktidar-Kent

Günümüzde kent dediğimiz büyük yerleşim alanlarının prototiplerinin ilk köylerden biçimsel olarak çok farklı olmadığını ev, kutsal yer, sarnıç, yollar, -henüz pazaryeri olma özelliğini kazanmamış- agora gibi öğelerin hepsinin halihazırda köy içinde de şekillenmiş olmasından anlayabiliriz. Kentin en büyük farklılığı ise içinde taşıdığı iktidar ilişkilerinden kaynaklanmıştır. Siyasi, dini veya ekonomik iktidar yapıları kentlerin merkezi olmuş, kentler bu merkezler etrafında şekillenmiştir. Kimi zaman bir Ziggurat, kimi zaman bir manastır, kimi zaman bir kale/saray kentlerin ortasında, merkezinde yer almıştır.

Aynı zamanda etrafı surlarla çevrili bu ilk kentlerin gelişmesi bütünüyle kentin kendisinin ekonomik, dini veya politik bir merkez rolüne sahip olmasına neden olmuştur.

Örneğin M.Ö. 1200’lü yıllarda bir ticaret merkezi/ekonomik merkez olarak Tieion; M.Ö 900- M.S. 600 yılları arasında var olmuş siyasi bir merkez olarak Ninova; M.Ö 4000’li yıllarda yerleşim görmüş ve önce dini, ardından siyasi bir merkez haline gelmiş Arslantepe Höyüğü… Hepsi ilk kentlerden ve hepsinin ortak özelliği bir iktidar biçimi üzerinden hiyerarşik toplum yapısı oluşturmaları.

MÖ 3. binyıldan kalma bir belgede eski Mısır tanrısı Ptah’ın sıfatlarından biri olarak yazılan “kentleri kuran” nitelemesi de, kent-iktidar ilişkisini gösteren başka bir önemli örnek.

Kentlerin kuruluşundan gelişimine, iktidarlı yapılarla kurduğu ilişki açıkça karşımızdadır. Antik Yunan’ın kadınları, köleleri, yabancıları ve mülk sahibi olmayanları dışlayan demokrasisinin hakim olduğu polis’ten Roma İmparatorluğu’nun kentlerine; Orta Çağ’ın surlu manastır veya kale etrafında gelişen şehirlerinden merkezi güçlü krallıkların/ulus devletlerin büyük şehirlerine; sanayi devrimi akabinde fabrikaların ve işçi evlerinin oluşturduğu kentlerden milyonlarca kişinin yaşadığı metropollere, megalopolislere hepsi iktidarların kentleri olarak gelişmektedir. Ve aslında kentlerin yaşadığı bu dönüşümlere, kentlerin update’leri olarak bakmak gerekmektedir.

Bir Update Olarak Kentsel Dönüşüm

Ezilenlerin nasıl bir yaşam sürdürdüğünü önemsemeyen iktidar sahipleri coğrafi/bölgesel ya da küresel boyutta yaşanan teknik, politik, ekonomik gelişmelerin ışığında, kendi iktidarlarını korumak veya işlerliğini daha kolay sağlayabilmek adına kent mekanında kendi yararlarına bir dönüşüm planlamaktadır.

Kent, merkezin biçimlendirdiği dönüşümlere açık olarak kurgulanmıştır. Çünkü kent iktidar biçimlerinin dönüşümlerinin, baskı politikalarının mekansal/uzamsal yansımasıdır.

Örneğin Napoli Kralı Ferrante, 1475’te dar sokakları devlet için tehlikeli yerler olarak tanımlamış; surları ortadan kaldırmış, sundurmaları, barakaları, eski evleri yıktırmış, dolambaçlı sokakları -ezilenler tarafından savunulması kolay olmasın diye- düz caddelere veya açık dikdörtgen meydanlara dönüştürmüştür.Kentlerdeki yapısal veya biçimsel dönüşümlerin değişen siyasal, ekonomik ve toplumsal yaşamın ipuçlarını barındırdığını yaşadığımız coğrafyadan ve günümüze yakın bir tarihten örnekler aracılığıyla da anlayabiliriz. 1920’lerden sonra yeni inşa edilen devlet yapısının belirginleşmesi, ete kemiğe bürünmesi için kentler oluşturulmuş ya da kentler üzerinde dönüşümler hedeflenmiştir.

Yine yaşadığımız coğrafyada sanayileşme, iç göç ve gecekondulaşmanın ardından kentin aldığı durum hedef alınarak başlatılan kentsel dönüşüm, yeni bir update olarak karşımıza çıkmaktadır. “Soylulaştırma” denebilecek dönüşümle kent merkezinin ezilenlerden “temizlenmesi” hedeflenmektedir. Ayrıca OHAL döneminde kentsel dönüşümle ilgili olarak çıkarılan yönetmelikler ve fiili uygulamalarla kentsel dönüşümün anlamı genişlemiştir.

Cumhurbaşkanı “Bu şehre ihanet ettik, bundan ben de sorumluyum” açıklamalarına rağmen köprü ve havaalanı gibi “dev” yatırımların yanı sıra özellikle Taksim’in genel görünümünü değiştiren/değiştirecek Topçu Kışlası, AKM’nin yıkılması ve Taksim Camii gibi projelerde oldukça ısrarcı. Kente yeni dönüşümler getirecek bu ısrarı, kendi görüşünü siyasi/toplumsal yapıda egemen kılmaya çalışmasının bir parçasıdır.

Geleceğin Kentleri

Kentin bütünsel dönüşümüne, bütün coğrafyalarda ve tarihin her döneminde rastladığımız gibi, yakın bir gelecekte de şahit olmamız mümkün. Endüstriyel üretimde teknolojik gelişmelerin yaşandığı, yapay zekaların toplumsal yaşamda etkili olacağının konuşulduğu böyle bir dönemin kıyısında olduğumuzu düşünürsek iktidarlar kentleri de daha teknolojik hatta “akıllı” bir şekilde planlayacak ve kendi dönüşümleri için tekrar araçsallaştıracaktır.

Daha şimdiden buna en somut örnek, Google’ın Kanada’nın en büyük şehri Toronto’da kurmaya başladığı ve tamamlandığında 5 bin kişinin yaşayacağı kent projesi. Şehrin algılayıcılarla donatılacağı bu projede elde edilecek verilerle şehrin tasarımı ve altyapı hizmetleri görülecek. Çöpleri robotlar toplayacak, postaları da robotlar dağıtacak. Yani kentin her yerine algılayıcılar ve kameralar yerleştirilecek, yaşayanlar her an gözetlenecek. Bu da yine iktidarlar için daha iyi yönetilebilir bir toplum anlamına gelecek.

Update’le Mekansal İhtiyaç Karşılanabilir mi?

Kentlerin, iktidarların mekan politikalarının aracı olduğunun üzerinde bu kadar durduktan sonra, özgür yaşam alanlarını konuşmak gereklidir. Kentin, iktidarların belirlediği şekliyle ihtiyaçları karşılayacak teknolojik bir dönüşüm geçirecek olması, o kentte yaşayanları özgürleştirmeyecektir. İçinde yaşadığımız kentlerin ve geleceğin akıllı kentlerinin yerine, toplumsal yaşamın ihtiyaçları doğrultusunda bireylerin ve toplumun kendi iradesi, üretimi ve planlaması olarak kolektif yaşam alanlarını gündemleştirmek ve bu alanların nasıl olacağını tartışmak gerekir.

 

İlyas Seyrek

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayımlanmıştır.

The post Kentin Update’i -İlyas Seyrek appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/04/23/kentin-updatei-ilyas-seyrek/feed/ 0
IŞİD, Deyrezzor’da Tarihi Eserleri Talan Ediyor https://meydan1.org/2017/05/14/isid-deyrezzorda-tarihi-eserleri-talan-ediyor/ https://meydan1.org/2017/05/14/isid-deyrezzorda-tarihi-eserleri-talan-ediyor/#respond Sun, 14 May 2017 12:31:31 +0000 https://seninmedyan.org/?p=5543 IŞİD, Deyrezzor’un güneydoğusunda yer alan El-Bukemal kenti yakınlarında antik heykel ve eserleri talan etti. Söz konusu görüntüleri medya kanalı Amak ajansı aracılığıyla çektiği propaganda videosuyla servis etti. Cihatçı terör çetesi IŞİD ,Suriye’nin Palmira antik kenti ve Irak’ın Ninova eyaletinde de çok sayıda antik kalıntıyı parçalayarak talan etmesiyle de  biliniyor.

The post IŞİD, Deyrezzor’da Tarihi Eserleri Talan Ediyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
IŞİD, Deyrezzor’un güneydoğusunda yer alan El-Bukemal kenti yakınlarında antik heykel ve eserleri talan etti.

Söz konusu görüntüleri medya kanalı Amak ajansı aracılığıyla çektiği propaganda videosuyla servis etti.

Cihatçı terör çetesi IŞİD ,Suriye’nin Palmira antik kenti ve Irak’ın Ninova eyaletinde de çok sayıda antik kalıntıyı parçalayarak talan etmesiyle de  biliniyor.

The post IŞİD, Deyrezzor’da Tarihi Eserleri Talan Ediyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/05/14/isid-deyrezzorda-tarihi-eserleri-talan-ediyor/feed/ 0
“Devletten Hilafete IŞİD’den İslam Devleti’ne” – Emrah Tekin https://meydan1.org/2014/07/22/devletten-hilafete-isidden-islam-devletine-emrah-tekin/ https://meydan1.org/2014/07/22/devletten-hilafete-isidden-islam-devletine-emrah-tekin/#respond Tue, 22 Jul 2014 14:56:56 +0000 https://test.meydan.org/2014/07/22/devletten-hilafete-isidden-islam-devletine-emrah-tekin/ Irak’ta haziran ayı başında TC Musul Konsolosluğu’nu basarak konsolosluk görevlilerini ve çalışanlarını kaçıran Irak Şam İslam Devleti örgütü, yine haziran ayının sonlarına doğru, Suriye ve Irak’ta kontrolü altında bulundurduğu bölgede hilafet ilan etti. Örgüt, liderleri Ebubekir el Bağdadi’yi ise halife ve tüm dünya müslümanlarının lideri ilan etti. Irak Şam İslam Devleti adıyla 2013 yılı başlarından […]

The post “Devletten Hilafete IŞİD’den İslam Devleti’ne” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Irak’ta haziran ayı başında TC Musul Konsolosluğu’nu basarak konsolosluk görevlilerini ve çalışanlarını kaçıran Irak Şam İslam Devleti örgütü, yine haziran ayının sonlarına doğru, Suriye ve Irak’ta kontrolü altında bulundurduğu bölgede hilafet ilan etti. Örgüt, liderleri Ebubekir el Bağdadi’yi ise halife ve tüm dünya müslümanlarının lideri ilan etti. Irak Şam İslam Devleti adıyla 2013 yılı başlarından beri, hakimiyet kurduğu bölgelerde gerçekleştirdiği kanlı infazlarla adını duyuran örgüt, söz konusu bölgelerde uzun zamandır şeriat kanunlarına dayalı bir devlet yönetimi uyguluyordu. IŞİD’in bu son hilafet ilanı ise, örgütün yeni bir stratejisi olarak yorumlanıyor. Örgüt, diğer taraftan da isim değişikliğine giderek, İslam Devleti adını aldı.

IŞİD’in bu hilafet ilanını, radikal islamcı örgütlerin söylemsel ve eylemsel bütünlüğüyle doğru orantılı bir sonuç olarak değerlendirmekle birlikte, bu sonucun ileriki süreçlerde bölgeye nasıl bir etkisi olacağını görmek gerek. Bununla birlikte, örgütün azımsanamayacak bir coğrafyada ilan ettiği hilafet ve özellikle internetten propaganda amaçlı yayınladığı vahşi infaz videoları, kamuoyunda ılımlı İslam-radikal İslam ve buna bağlı olarak “Gerçek İslam nedir?” tartışmalarını beraberinde getirdi. Tüm bu tartışmalar süredursun, IŞİD zaten söz konusu bölgedeki defacto durumda her devlet gibi kan ve katliamlarla varlığını adım adım inşaa ediyordu. IŞİD’in katliamlarla inşa ettiği devlet son olarak, aslında çok da şaşırtıcı olmayan bir sonuçla “hilafet devleti”ne dönüştü.

Irak’ta Şeriat ve Hilafete Giden Yol

Irak’ta 2003 yılındaki ABD işgali sonrası, IŞİD’in şimdiki kadrolarının önemli bir kısmını oluşturan militanlar, işgale karşı direniş amacıyla, ama asıl önemlisi, yine ABD’lilerin iktidara taşıdığı Şiilere karşı mücadele için, iktidardan düşen BAAS kadrolarıyla işbirliği yaptılar. Bu işbirliğinin temelinde ise, iktidardaki Şiilere karşı bir Sünni isyanı örgütlemek yatıyordu. Bu doğrultuda Ninova, Diyala ve Anbar illerinden oluşan Sünni üçgeninde kurtarılmış bölgelerde şeriat devleti ilan etmeyi amaçlıyordu. Örgüt, Irak ve Suriye’deki bu hakimiyet savaşından dolayı, bağlı olduğu El-Kaide ile ters düştü. 2012 yılında El-Kaide lideri Eymen el Zevahiri’nin, örgütün elinde bulundurduğu ve Suriye’deki en zengin petrol kaynaklarına sahip kentlerden biri olan Rakka’dan çekilme çağrısına IŞİD’in olumsuz yanıt vermesi, yani “biat etmemesiyle” bu ayrılık gün yüzüne çıkmıştı. Bu süreç sonrası örgüt, 2013 yılı başlarında Irak Şam İslam Devleti ismiyle Irak ve Suriye’de, kuzeyde TC sınırındaki Tel-Abyad’dan, güneyde Irak’ın Felluce kentine ve doğuda Musul’a kadar olan bölgede hakimiyet kurdu. Ayrıca bu bölgelere çok yakın olan ve Kürtler, Araplar ile Türkmenler arasında tartışmalı bir statüye sahip olan Kerkük kenti de, IŞİD’in hilafeti yaymak istediği bölgeler arasında.

 

IŞİD’in Halifesi el-Bağdadi Hakkında:

IŞİD’in halife ilan ettiği Ebu Bekir el-Bağdadi ile ilgili bilgiler örgütün hilafet ilanına dek aslında kısıtlıydı. Örgüt içerisinde Ebu Dua olarak da bilinen el-Bağdadi’nin, hilafetin ilan edildiği gün Musul’daki camide yaptığı konuşma sırasındaki görüntüsü dışında yayınlanmış bir fotoğrafı bulunuyordu. Ancak örgütün hilafet devleti ilan etmesinin ardından el-Bağdadi’nin etrafında yaratılan tüm bu “gizem” ortadan kalkmaya başladı. Örgüt, belki de halifeliğin mantığına uygun bir meşruluk amacıyla, el-Bağdadi’nin aslında İslam peygamberi Muhammed’in soyundan geldiği yönünde bilgiler vermeye başladı.

Örgüte yakın internet sitelerinde el-Bağdadi’nin tam ismi İbrahim bin Avad bin İbrahim el-Bedri el-Radavi el-Hüseyni el-Samarrai olarak verilirken, Peygamber Muhammed’in soyundan geldiğine dair şeceresi yayınlanarak, kendisinin Kureyşi, Haşimi ve Hüseyni kökenli olduğu iddia ediliyordu. İslam kaynaklarına göre Peygamber Muhammed, Kureyş kabilesine mensup ve Haşimi soyundan geliyor. Torunu olan Hüseyin’in soyundan gelenler ise Seyyid yani Muhammed’in günümüzdeki devamcısı olarak görülüyor.

IŞİD’in sözkonusu hilafet ilanıyla, Suudi Arabistan topraklarındaki Müslümanların kutsal kentlerinden Mekke’yi de içine alan bölgeyi Dar-ül Harp (Savaş Bölgesi) ilan ettiği, hatta hilafet ilanını izleyen günlerde örgüt sözcüsü Ebu Muhammed el Adnani’nin İstanbul’u da ileriki süreçte “fethedeceklerine” dair açıklamalar yaptığı medya organlarında yayınlandı.

IŞİD gerek Irak’ta, gerekse Suriye’de kontrol ettiği bölgelerde şeriat devleti uygulamaları gerçekleştiriyordu. Tekfirci bir selefi dünya görüşüne sahip olan, kendisi gibi düşünmeyeni kafir yani düşman gören örgüt; canlarını bağışlama karşılığında, müslüman olmayanlardan “cizye” adında ağır vergiler alıyor. Ayrıca zina, hırsızlık gibi olaylarda söz konusu bölgedeki kadıları aracılığıyla, adı geçen “suçların” Kuran’daki karşılığı ceza infazları uygulatıyor. Ayrıca yine bir şeriat devletinden bekleneceği gibi alkol ve sigarayı yasaklarken, kadınların da eşleri yanlarında olmadan evlerinden dışarı çıkmalarını yasaklıyor.

Yine Kuran kaynaklarına dayandırılarak, gerek Suriye, gerekse Irak’ta, savaş halinde olunan Şiilerin-Alevilerin canları ve mallarının (tabi ki eşleri ve kız çocukları da dahil olmak üzere!) IŞİD militanlarına “helal” olduğu yollu fetvalar çıkarılıyor.

IŞİD’in tavizsiz bir şekilde cezalandırdığı “suçlardan” biri de, örgütün isminin telaffuzu konusu. Bu konuda son derece hassas olan militanlar, örgütün ismini “Devlet” ya da “İslam Devleti” yerine, kısaltmasıyla ya da açılımıyla telaffuz edenlere 75 kırbaç cezası uyguluyor.

Aslında örgüt, tüm bu ve buna benzer şer-i devlet uygulamalarını 1,5 yılı aşkın bir zamandır sürdürüyordu. 29 Haziran’daki hilafet ilanından sonra ise, örgütün bölgedeki benzer tüm uygulamaları sosyal ve yazılı medyada daha çok yer almaya başladı.

Suriye’de 2011 yılından bu yana süren iç savaşta, seküler BAAS rejimine karşı bölgede rejime karşı savaşan ya da kendilerinden daha az cihatçı olarak gördükleri unsurları düşman ilan eden selefi örgütlerin varlığını ve IŞİD’in söz konusu tekfirci anlayışını göz önüne aldığımızda; haziran ayı sonunda gerçekleşen hilafet ilanını da beklenen bir gelişme olarak değerlendirebiliriz.

Hilafet Nedir, Halife Kimdir?

Hilafet ve halife kavramları, İslami siyasi terminolojide, İslam toplumu ve devletini vurgulamak için kullanılagelmiştir. Kuran’da da çeşitli bölümlerde Adem, Davut gibi dini şahsiyetlere atfen kullanılan halifelik kavramı, bu anlamıyla Allah’ın yeryüzündeki temsilcisini işaret eder. Halifeler; yetkilerini kullanmaya, İslam toplumunun, yani ümmetin “biatı” ile başlar. Arapça sözcük anlamı ile ise, “hak ettiği için Allah’ı adaletle temsil eden yetkili kişi”dir.

Hilafet ve halifelik kavramları bu anlamlarıyla dini bir içeriğe sahipmiş gibi görünse de, fiiliyatta dünyevi bir karşılık bulmuştur. Bu dünyevi karşılığı, IŞİD’in söz konusu hilafet ilanında açıkça görmek mümkün. Örgüt; cizye vb. İslami argümanlarla, insanlardan paralar toplarken ve savaş ganimetleri statüsüne sokarak silah vb. gereçlere el koyarken, Kuran’daki ilgili ayetlere göndermelerde bulunuyor.

IŞİD gibi küresel cihadı benimsemiş bir örgütün öznesi olduğu söz konusu hilafet ilanında da, örgüt lideri el-Bağdadi, bu özelliklere sahip olduğu atfedilerek tüm dünya müslümanlarının halifesi ilan edildi. Bağdadi, örgütün hilafet ilan ettiği, Müslümanların kutsal ayı ramazanın ilk günü Musul’daki cami hutbesinde yaptığı konuşmada, hilafet ilanını “Allah’ın Vaadi” başlığı altında yaptı.

Genel olarak İslam kaynakları, hilafetin meşruluğunu tüm ümmetin rızası ve bir şuranın (kurulun) oluruna dayandırsa da; her dini uygulamada olduğu gibi yoruma son derece açık bir durumla IŞİD, hilafet ilanında da farklı İslamı kaynakların farklı yorumlarını kıstas almış durumda. Tüm ümmetin rızası ve yetkili bir kurulun onayı olmaksızın “İslam toplumu ve devletinin istikrarı” adına ikrah, yani zorlama yoluyla bir hilafet ilanının meşruluğunu salık veren kimi İslami kaynaklar, bu noktada IŞİD’in esin kaynağı olmuştur.

Özellikle Irak’taki ABD işgali sonrası ve Suriye’de yaklaşık 4 yıldır süren iç savaş sonrası bu bölgelerde halihazırdaki Şii ve seküler iktidarlar karşısında savaşan selefi-cihatçı örgütlerden son dönemlerde adı ön plana çıkan IŞİD’in, güçlenerek hilafet devleti ilan etmesi, beklenen bir sonuç olarak görülebilir. 2013 yılı 3 Temmuz’u da yaşanan bu sonucun bir miladı olarak yorumlanabilir. Mısır’daki darbe sonrası Mısır ve Suriye’de yasadışı ilan edilen Müslüman Kardeşler militanlarının önemli bir kısmının “cihat bölgesi” Suriye’ye geldikleri biliniyordu. Bu faktörlerin, IŞİD’i bölgede güçlendiren ve son olarak hilafet devleti ilanına giden süreçte etkilediği söylenebilir. Bunların haricinde hilafet devleti ilanı sonrası bazı lokal El-Kaide unsurlarının (Libya El-Kaidesi ve Suriye’deki bazı El-Nusra unsurları) IŞİD’e biat etmesiyle de; IŞİD ve “dünya müslümanlarının yeni halifesi” el-Bağdadi’nin, bir kaç yıl önce ölen Usame bin Ladin’in yeni varisi mi olacağı sorusu kafalarda beliriyor.

El-Kaide bağlantılı, “bölgenin yerlisi” El-Nusra’dan farklı olarak IŞİD, dünyanın çok farklı ülkelerinden militanları bünyesinde barındırıyor. Küresel cihadı benimsemiş bu militanların örgüte katılımlarından sonra, vatandaşı oldukları devletin pasaportlarını yakma videolarını sitelerinde propaganda amaçlı yayınlarken örgüt; küresel cihada olan yaklaşımına dair önemli ipuçları da veriyor. IŞİD’in hilafet ilanıyla, “küresel cihadın ve dünya müslümanlarının lideri”, yani halifesi Ebu Bekir el Bağdadi’ye biat etmesi beklenen “milletten soyutlanarak ümmetleşmiş” müslüman bir dünya mı tahayyül ettiği, önümüzdeki dönemde cevap bekleyen soru olarak önümüzde duruyor.

Emrah Tekin

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 20.sayısında yayımlanmıştır. 

The post “Devletten Hilafete IŞİD’den İslam Devleti’ne” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/07/22/devletten-hilafete-isidden-islam-devletine-emrah-tekin/feed/ 0