öğrenci – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Mon, 20 Sep 2021 20:20:40 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 ‘Barınamıyoruz Hareketi’ Nöbetinin İkinci Gününde https://meydan1.org/2021/09/20/barinamiyoruz-hareketi-nobetinin-ikinci-gununde/ https://meydan1.org/2021/09/20/barinamiyoruz-hareketi-nobetinin-ikinci-gununde/#respond Mon, 20 Sep 2021 20:20:38 +0000 http://meydan1.org/?p=74232 Evsiz bırakılan üniversite öğrencilerinin çağrısı büyüyor. ‘Barınamıyoruz Hareketi’ nöbetinin ikinci gününde İstanbul, İzmir ve Kocaeli’nde. Yüksek kira ücretlerine karşı parklarda sabahlayarak banklarda yatan öğrenciler bugün İstanbul Beşiktaş Şairler Parkı, İzmir Bornova Aşık Veysel Parkı ve Kocaeli İzmit Cumhuriyet Parkı’nda sabahlayacak. Öğrencilerin talepleri bursların ve yurt kapasitelerinin arttırılması ve kiraların düşürülmesi şeklinde. Dün gece nöbetlerinin ilk […]

The post ‘Barınamıyoruz Hareketi’ Nöbetinin İkinci Gününde appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Evsiz bırakılan üniversite öğrencilerinin çağrısı büyüyor. ‘Barınamıyoruz Hareketi’ nöbetinin ikinci gününde İstanbul, İzmir ve Kocaeli’nde.

Yüksek kira ücretlerine karşı parklarda sabahlayarak banklarda yatan öğrenciler bugün İstanbul Beşiktaş Şairler Parkı, İzmir Bornova Aşık Veysel Parkı ve Kocaeli İzmit Cumhuriyet Parkı’nda sabahlayacak.

Öğrencilerin talepleri bursların ve yurt kapasitelerinin arttırılması ve kiraların düşürülmesi şeklinde.

Dün gece nöbetlerinin ilk gününde Yoğurtçu Parkı’nda sabahlayan öğrenciler polis tarafından engellenmek istenirken mahalle sakinleri sıcak çay ve çorba getirerek dayanışma göstermişti.

The post ‘Barınamıyoruz Hareketi’ Nöbetinin İkinci Gününde appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2021/09/20/barinamiyoruz-hareketi-nobetinin-ikinci-gununde/feed/ 0
Yurtsuzlar’a Polis Saldırısı https://meydan1.org/2021/09/20/yurtsuzlara-polis-saldirisi/ https://meydan1.org/2021/09/20/yurtsuzlara-polis-saldirisi/#respond Mon, 20 Sep 2021 19:20:24 +0000 http://meydan1.org/?p=74227 Üç büyükşehirde yurtlara ve kiralara yapılan zamlara karşı eylem yapan üniversite öğrencilerine polis saldırdı. Çadır kuran öğrenciler İstanbul Moda’da polis ablukasına alınırken Ankara 100. Yıl’da ise gözaltılar oldu. Ankara, İstanbul ve İzmir’de yurtlar ve evlere yapılan fahiş zamlar nedeniyle barınamayan üniversite öğrencileri sokaklarda sabahlayarak tüm öğrencileri dayanışmaya çağırıyor.

The post Yurtsuzlar’a Polis Saldırısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Üç büyükşehirde yurtlara ve kiralara yapılan zamlara karşı eylem yapan üniversite öğrencilerine polis saldırdı.

Çadır kuran öğrenciler İstanbul Moda’da polis ablukasına alınırken Ankara 100. Yıl’da ise gözaltılar oldu.

Ankara, İstanbul ve İzmir’de yurtlar ve evlere yapılan fahiş zamlar nedeniyle barınamayan üniversite öğrencileri sokaklarda sabahlayarak tüm öğrencileri dayanışmaya çağırıyor.

The post Yurtsuzlar’a Polis Saldırısı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2021/09/20/yurtsuzlara-polis-saldirisi/feed/ 0
Yunanistan’da Polis Şiddetine ve Devlet Baskısına Karşı Eylem https://meydan1.org/2020/02/27/yunanistanda-polis-siddetine-ve-devlet-baskisina-karsi-eylem/ https://meydan1.org/2020/02/27/yunanistanda-polis-siddetine-ve-devlet-baskisina-karsi-eylem/#respond Thu, 27 Feb 2020 08:02:40 +0000 https://meydan.org/?p=55189 Yunanistan’da yüzlerce öğrenci devlet baskısı ve polis şiddetine karşı eylem düzenledi. Eyleme polis saldırısı gerçekleşti.

The post Yunanistan’da Polis Şiddetine ve Devlet Baskısına Karşı Eylem appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Yunanistan’da yüzlerce öğrenci devlet baskısı ve polis şiddetine karşı eylem düzenledi. Eyleme polis saldırısı gerçekleşti.

The post Yunanistan’da Polis Şiddetine ve Devlet Baskısına Karşı Eylem appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/02/27/yunanistanda-polis-siddetine-ve-devlet-baskisina-karsi-eylem/feed/ 0
IV. İstanbul Arkeoloji ve Sanat Tarihi Öğrenci Sempozyumu Çağrısı Yayınlandı https://meydan1.org/2018/11/19/iv-istanbul-arkeoloji-ve-sanat-tarihi-ogrenci-sempozyumu-cagrisi-yayinlandi/ https://meydan1.org/2018/11/19/iv-istanbul-arkeoloji-ve-sanat-tarihi-ogrenci-sempozyumu-cagrisi-yayinlandi/#respond Mon, 19 Nov 2018 17:59:22 +0000 https://seninmedyan.org/?p=45531 Öncesinde 2012, 2014 ve 2018 yıllarında yapılan İstanbul Arkeoloji ve Sanat Tarihi  Öğrencileri Sempozyumu’nun  2019 çağrısı yayınlandı. Yapılan çağrıda: “…Bizler arkeoloji ve sanat tarihini “eser toplayıcılık” olarak gören, sadece form analizi ile yetinen ve bunu aktaran ekollerin dışında disiplinlerimizin sosyal bilimlere dâhil olduğunu vurguluyor, kültür bağlamında  interdisipliner çalışmanın öneminin bir kez daha altını çiziyoruz; yaşadığımız […]

The post IV. İstanbul Arkeoloji ve Sanat Tarihi Öğrenci Sempozyumu Çağrısı Yayınlandı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Öncesinde 2012, 2014 ve 2018 yıllarında yapılan İstanbul Arkeoloji ve Sanat Tarihi  Öğrencileri Sempozyumu’nun  2019 çağrısı yayınlandı.

Yapılan çağrıda: “…Bizler arkeoloji ve sanat tarihini “eser toplayıcılık” olarak gören, sadece form analizi ile yetinen ve bunu aktaran ekollerin dışında disiplinlerimizin sosyal bilimlere dâhil olduğunu vurguluyor, kültür bağlamında  interdisipliner çalışmanın öneminin bir kez daha altını çiziyoruz; yaşadığımız coğrafyanın ve şehrin uğradığı tahribata rağmen hala sahip çıkılabilecek kadim mirasının ve belleğinin olduğunu biliyoruz. Tüm bu sebeplerden toprak altından çıkardığımız, sanat bağlamında yorumladığımız materyallerle birlikte kentin hafızasında var olan “sinemalara, bostanlara, hanlara, caddelere, meydanlara ve muhtelif hafıza mekânlarına” sahip çıkıyoruz. Bu bağlamda 1, 2, 3, MART 2019 tarihlerinde düzenleyeceğimiz IV. İstanbul Arkeoloji ve Sanat Tarihi Öğrencileri Sempozyumu’nun çerçevesini yukarıda bahsettiğimiz geleneğe adıyoruz… ” denildi.

Öte yandan sempozyumun hangi başlıklar altında yapılacağı da  duyuruldu:

İstanbul Araştırmaları

Yüksek Lisans ve Doktora Çalışmaları

Kurtarma Kazıları ve Kent Arkeolojisi

Disiplinler Arası Çalışmalar

Kültürel Miras ve Kentsel Dönüşüm

Teorik Çalışmalar

Mesleki Deneyimler

Arkeologlar ve Sanat Tarihçilerinin Mesleki Açıdan Sorunları ve Çözüm Önerileri

Sit Alanlarında Ekolojik ve Kültürel Koruma

Arkeolojik Kazı Bölgelerinde Sürdürülen Sosyal Projeler ve Öneriler

Kent Hakkı

Kültür Endüstrisi ve Politikaları

Arşivcilik Çalışmaları

Sanat, Müze, Kamusal Alan İlişkileri

Sanat Tarihi ve Arkeoloji bağlamında Cinsiyet Çalışmaları

Arkeoloji ve Sanat Medyasının Durumu

Göç, Savaş, Etnisite ilişkisinde Kültürel Mirası Korumak

*Sempozyuma kendi imkânlarınızla şehir dışından katılım sağlayabilir ve bildiri gönderebilirsiniz.

* Bildiriler İstanbul teması barındırmak zorunda olmamakla birlikte sempozyum çerçevesine bağlı kalmak zorunda olup cinsiyetçi, homofobik, ırkçı ve türcü bildiriler kabul edilmeyecektir.

The post IV. İstanbul Arkeoloji ve Sanat Tarihi Öğrenci Sempozyumu Çağrısı Yayınlandı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/11/19/iv-istanbul-arkeoloji-ve-sanat-tarihi-ogrenci-sempozyumu-cagrisi-yayinlandi/feed/ 0
Maraş’ta Okul Müdürü Öğrencinin Parmaklarını Kırdı https://meydan1.org/2018/11/09/marasta-okul-muduru-ogrencinin-parmaklarini-kirdi/ https://meydan1.org/2018/11/09/marasta-okul-muduru-ogrencinin-parmaklarini-kirdi/#respond Fri, 09 Nov 2018 15:44:12 +0000 https://seninmedyan.org/?p=45146 Maraş’ın Göksun ilçesi Tombak Mahallesi’ndeki bir okulda ortaokul yedinci sınıf öğrencisi Ömer, okuldan kaçtığı gerekçesiyle ve okul hizmetlisinin, ‘tavuk çalıyor’ iddiası üzerine okul müdürü tarafından  dövüldü. 12 yaşındaki Ömer’in eli, değnek darbeleri nedeniyle kırıldı. Ömer’in annesi, “Bu olay okul müdürü tarafından yapılmıştır. Çocuklarımızı nasıl birine güveniyoruz bakın da görün. İnsan olan yapmaz. Çocuğumuzun elini değnekle […]

The post Maraş’ta Okul Müdürü Öğrencinin Parmaklarını Kırdı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Maraş’ın Göksun ilçesi Tombak Mahallesi’ndeki bir okulda ortaokul yedinci sınıf öğrencisi Ömer, okuldan kaçtığı gerekçesiyle ve okul hizmetlisinin, ‘tavuk çalıyor’ iddiası üzerine okul müdürü tarafından  dövüldü. 12 yaşındaki Ömer’in eli, değnek darbeleri nedeniyle kırıldı.

Ömer’in annesi, “Bu olay okul müdürü tarafından yapılmıştır. Çocuklarımızı nasıl birine güveniyoruz bakın da görün. İnsan olan yapmaz. Çocuğumuzun elini değnekle vura vura parmakları kırılmaz. Hem de elini ıslatıp ıslatıp dövmüş senin karşında12 yaşındaki bir çocuk var. Benim çocuğumu okuldan kaçtığı için döverken okul hizmetlisi ‘tavuk çalıyor’ demiş. Onun hiddetiyle kendi odasında ve öğretmenler odasında sopayla dövmüş” dedi.

The post Maraş’ta Okul Müdürü Öğrencinin Parmaklarını Kırdı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/11/09/marasta-okul-muduru-ogrencinin-parmaklarini-kirdi/feed/ 0
Yaşam Kaç Pantolon Eder? https://meydan1.org/2018/10/14/yasam-kac-pantolon-eder-2/ https://meydan1.org/2018/10/14/yasam-kac-pantolon-eder-2/#respond Sun, 14 Oct 2018 11:12:48 +0000 https://test.meydan.org/2018/10/14/yasam-kac-pantolon-eder-2/ Yürüyen ayaklarımızı ezdiler, tutan ellerimizi, gövdemizi, başımızı. Ulu orta, her gün, her bir adımımızda liğme liğme ettiler. İşçiyken ezdiler, işsizken de; bir lokma ekmeğimiz yokken, yoksulken ezdiler. Bazı evlerde ay başı gelmek bilmez de ay sonu hemen geliverir. Maaşlar yatmaz ama faturalar hiç sekmez, düzenli gelir o evlerde. Kirasıyla, elektriğiyle, suyuyla, doğalgazıyla… Her şeyin sahibi […]

The post Yaşam Kaç Pantolon Eder? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Yürüyen ayaklarımızı ezdiler, tutan ellerimizi, gövdemizi, başımızı. Ulu orta, her gün, her bir adımımızda liğme liğme ettiler. İşçiyken ezdiler, işsizken de; bir lokma ekmeğimiz yokken, yoksulken ezdiler.

Bazı evlerde ay başı gelmek bilmez de ay sonu hemen geliverir. Maaşlar yatmaz ama faturalar hiç sekmez, düzenli gelir o evlerde. Kirasıyla, elektriğiyle, suyuyla, doğalgazıyla… Her şeyin sahibi olan efendiler… Geriye hiç bir şey bırakmazlar bizden, bir kuru canımızdan başka.

O evlerden biriydi delik botlarıyla tanıdığımız Gizem’in evi. “Havvanur’un babası ona yeni bot alabiliyor ama benim babam alamıyor. Çünkü benim babam inşaat işçisi. Daha önce 5. kattan düştü ama ölmedi. Kaç kere parmağını kesti.” demişti.

Çocuklarını ısıtamayan Emine Akçay Adana’daki evinde yaşamına son vermişti. İzmir’de ataması yapılmayan İbrahim Yeşilbağ cebindeki altı lirayla kendini asmıştı. Seyyar meyve sebze satan Hacı Örüç iftarda ailesinin karnını doyuracak yemek bulamayınca ailesinin gözü önünde intihar etmişti.

O evlerden biriydi meclis önünde “Geçinemiyorum” diye bağırarak kendini yakan Sıtkı Aydoğmuş’un evi. Hani geçirdiği “iş kazası” sonucunda kaburgası kırılıp çalışamayacak hale geldiğinde patronlara “Ben ailemin direğiyim. Beni mağdur etmeyin hastane sürecinde, ayağa kalkana kadar yevmiyemi verin.” demişti. Patronlar da “Sıtkı, sen bunları dert etme. Biz seni mağdur etmeyiz. Sana ev de alırız, araba da alırız.” deyip hesabına 300 lira yatırmıştı dalga geçer gibi, utanmadan…

Dalga geçer gibi, utanmadan televizyon ekranlarına çıkıp “kaderdir” diyeni mi; “ekonomik kriz yok” diyeni mi… Hepsi de sıcacık evlerinde, milyonluk paltolarıyla ahkam keserken bizim iki yakamız bir araya gelmez; peynire, ekmeğe gelen zammın altında eziliriz. İçtiğimiz su bile boğazımıza takılır da “Şükretsinler!” sesi ekmeğimize katık olur.

Bir kuru canımız kaldı dedik ya… Candan da ettiler, her şeye sahip olan ve doymak, utanmak bilmeyenler.

O evlerden biri de Kocaeli’deydi. O evin banyosunda İsmail Devrim’in cansız bedeni bulundu iki gün önce. Oğlu, yeni başladığı lisede okul pantolonu olmadığı için derse alınmamış, müdür tarafından eve gönderilmişti. İsmail ise “Çocuğuma okul pantolonu bile alamıyorsam yaşamamın ne anlamı var?” sorusunun altında ezilince Perşembe günü sabah 6.00’da kendini asarak yaşamına son verdi. Tornacıyken geçirdiği motosiklet kazası sonucunda işe gidemez, para kazanamaz olmuştu. Evin borçları, oğlunun okul harcamaları derken ezilmiş, bir kuru canından da olmuştu. Yaşam kaç pantolon eder ki? Yaşam paha biçilebilir mi?

Şimdi geriye kalanlarız, onlarca, yüzlerce, binlercemiz… Bir kuru canımız var çırpınıp duran, bir kuru canımız ezildikçe ezilen. Ne doymak bilmeyenlerin bollukları, ne utanmak bilmeyenlerin pişkinlikleri var bizde. Ancak unutmayalım; onlarda olmayan bazı şeyler bizde var, ezilmişliğimizde. Ezilmişliğimizle harlanan öfkemizin ateşi var. Ve bu ateş, patronları yakacak!

(Genç İşçi Derneği’nin 22 Eylül 2018’de yayınlanan metnidir.)

The post Yaşam Kaç Pantolon Eder? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/10/14/yasam-kac-pantolon-eder-2/feed/ 0
Geri Ödemeli Bursu Geri Ödemeyecek Miyiz? https://meydan1.org/2018/05/03/geri-odemeli-bursu-geri-odemeyecek-miyiz/ https://meydan1.org/2018/05/03/geri-odemeli-bursu-geri-odemeyecek-miyiz/#respond Thu, 03 May 2018 09:29:15 +0000 https://seninmedyan.org/?p=36889 Kredi ve Yurtlar Kurumu üniversite öğrencilerinin geri ödemeli burs borçlarının silinmesi teklifi, TBMM’ye sunuldu. TBMM’de oylanacak olan teklif, kabul edilirse tüm öğrencilerin borçları silinecek. Kredi alan öğrenciler aldıkları krediyi  aynı şekilde iki sene sonra ödemekte ve krediyi aldığı süre boyunca geri ödemek ile yükümlüdür. Eğer teklif kabul edilirse geri ödemeli burs alan öğrencilerin borçları tamamen […]

The post Geri Ödemeli Bursu Geri Ödemeyecek Miyiz? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kredi ve Yurtlar Kurumu üniversite öğrencilerinin geri ödemeli burs borçlarının silinmesi teklifi, TBMM’ye sunuldu. TBMM’de oylanacak olan teklif, kabul edilirse tüm öğrencilerin borçları silinecek.

Kredi alan öğrenciler aldıkları krediyi  aynı şekilde iki sene sonra ödemekte ve krediyi aldığı süre boyunca geri ödemek ile yükümlüdür. Eğer teklif kabul edilirse geri ödemeli burs alan öğrencilerin borçları tamamen silinmiş olacak.

The post Geri Ödemeli Bursu Geri Ödemeyecek Miyiz? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/05/03/geri-odemeli-bursu-geri-odemeyecek-miyiz/feed/ 0
Üniversitelerdeki Bu Komünistler Okumayacak – Ece Uzun https://meydan1.org/2018/04/24/universitelerdeki-bu-komunistler-okumayacak-ece-uzun/ https://meydan1.org/2018/04/24/universitelerdeki-bu-komunistler-okumayacak-ece-uzun/#respond Tue, 24 Apr 2018 10:57:53 +0000 https://test.meydan.org/2018/04/24/universitelerdeki-bu-komunistler-okumayacak-ece-uzun/                         Üniversiteler Değişirken… OHAL öncesi süreçte başlayan üniversitelerdeki değişim OHAL’in etkisiyle kendini daha da belirgin hale getirdi. Kampüs içerisinde bulunan çevik polis otobüsleri, her yerde kol gezen sivil polisler, afiş asıldıktan, bildiri dağıtıldıktan hemen sonra panolardan toplanan afişler, insanların ellerinden toplanan bildiriler, 3 kişi […]

The post Üniversitelerdeki Bu Komünistler Okumayacak – Ece Uzun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Üniversiteler Değişirken…

OHAL öncesi süreçte başlayan üniversitelerdeki değişim OHAL’in etkisiyle kendini daha da belirgin hale getirdi. Kampüs içerisinde bulunan çevik polis otobüsleri, her yerde kol gezen sivil polisler, afiş asıldıktan, bildiri dağıtıldıktan hemen sonra panolardan toplanan afişler, insanların ellerinden toplanan bildiriler, 3 kişi yan yana gelince “eylem mi yapacaksınız” diyen özel güvenlikler, x-ray cihazları; derslerin adeta milliyetçi muhafazakar propagandaya dönüşmesi, kadın ve erkek öğrenciler arasındaki ilişkiye müdahale edilmesi ve daha bir sürü şey… “Köklü üniversiteler” olarak adlandırılan, üniversiteleri özgürlüğün merkeziymiş gibi gösteren o “prestijli” üniversitelerde bile artık özgürlük çok uzaklarda…

Devletin Afrin saldırısının ardından Boğaziçi Üniversitesi’nde “bir grup” öğrenci saldırının kutlanması adına lokum dağıtma etkinliği düzenledi. Buna karşılık Boğaziçi Üniversitesi’nden öğrencilerin “İşgalin, Katliamın Lokumu Olmaz” diyerek açtıkları pankartın ardından taraflar arası tartışma (çatışma) çıktı. Lokum dağıtan bir grup öğrencinin hangi gruptan olduğu da kısa zamanda anlaşıldı. Erdoğan İstanbul’daki bir konuşmasında, ara sıra sataşmadan edemediği Boğaziçi Üniversitesi’ne yönelik “İstanbul’da bir üniversitede, adını söylemeyeyim zaten anlarsınız. Çıktılar orada imanlı, milli, yerli gençlik Afrin’le ilgili lokum dağıtıyor. Bu gençlik orada lokum dağıtırken o komünist, vatan haini gençler onların bu masalarını dağıtmaya yelteniyorlar. Bunlar terörist gençler. Bu terörist gençlerle ilgili her türlü çalışmayı yapıyoruz, onu söyleyeyim. Onların eşkâllerini belirlemek suretiyle bu üniversitede okuma hakkını vermeyeceğiz. Üniversite terörist gençlik yetiştirmez.” açıklamasında bulundu. Yani yetişmekte olan yerli ve milli gençlik, “komünist” gençlikle karşı karşı karşıyaydı!

Erdoğan’ın hedef göstermesinin ardından 15 öğrenci gözaltına alındı, 12 öğrenci tutuklandı, şimdi örgüt propagandası yapmaktan yargılanıyorlar.

Beyoğlu’nun Marjinalleri…

Tam da Boğaziçili öğrencilerin tutuklanmasından bir gün önce yine Erdoğan şu açıklamayı yapmıştı: ‘Biz bunları nereden tanırız? Taksim’de Gezi olaylarından tanırız. Biz bunları 17-25 Aralık emniyet, yargı darbe girişiminden tanırız, biz bunları çukur eylemlerinden tanırız.” Ardından da ekledi; “Zaman zaman Beyoğlu sokaklarında da arzı endam ettiklerini gördüğümüz bu marjinaller edepleriyle durdukları müddetçe bu ülkenin renklerinden biri olarak kalabilirler. Ama baskıya, kendilerinde olmayanlara tahammülsüzlüğe, saldırıya, şiddete vardırırlarsa hiç kimse kusura bakmasın, kulaklarından tutar ait oldukları yere fırlatırız…” dedi.

Üniversiteler, neredeyse liseler kadar (özellikle imam hatip liselerin varlığıyla ilgili gündemler) her zaman eğitim tartışmalarının odak noktasında olmuştur. Yazının girişinde bahsedilen üniversitelerde polisin varlığı, afiş yasakları vs. gibi değişiklikler, üniversitelerin biçimsel olarak değişiminin göstergesidir. Yapısal değişim ise özellikle muhalif akademisyenlerin üniversitelerden atılmasıyla hız kazanan ideolojik dönüşümün kendisidir. OHAL ile kendini daha da belirginleştiren bu yapısal değişiklik, “prestijli” üniversitelerde de kendini belirginleştirmiştir. Dilden dile dolaşan “üniversitelerin özgürlükler meydanı” olduğu zaten bir yanılsamadan ibarettir. Devletin ve kapitalizmin devamını sağlayacak olan bireylerin yetiştirildiği üniversitelerde, bundan önce az da olsa gençlerin kendilerini, düşüncelerini “ifade edebildikleri” yerlerdi. Önce ODTÜ, ardından İstanbul Üniversitesi, Yıldız Teknik ile başlayan ve dalga dalga büyüyen bu değişim sürecinin gündeminde şimdi herkesin örnek gösterdiği Boğaziçi Üniversitesi’nde bile türlü türlü yasaklar, tutuklamalar, gözaltılar söz konusu. Boğaziçi’nin “prestijli” olmasını sağlayan okula yerleşme puanının yüksek olması mı, “ifade özgürlüğü”nün bulunması mı, yoksa sadece bir bu özgür üniversite miti mi, bu da apayrı bir konu.

Erdoğan Boğaziçi Üniversitesi’nden öğrencileri daha önceden tanıdığını söylemiş, Gezi’den, 17-19 Aralık operasyonlarından tanıyormuş. Edepleriyle yerinde durmayan marjinalleri kulaklarından tutup fırlatacakmış. Öğretmenlerinin diliyle konuşan Erdoğan, bir süre daha liselileri bırakıp üniversitelerle uğraşacak gibi görünüyor. Üniversiteye okullarını okuyup “hayatlarını kazanmak” için gelenler, edepleriyle durup ülkenin renkleri olarak varlıklarını sürdüredursunlar, o komünist gençler, okula girmese de olur, okulun duvarlarından atlamanın bir yolu elbet bulunur.

Ece Uzun

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 45. sayısında yayınlanmıştır.

The post Üniversitelerdeki Bu Komünistler Okumayacak – Ece Uzun appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/04/24/universitelerdeki-bu-komunistler-okumayacak-ece-uzun/feed/ 0
Harf Yazamayan Öğrencisine Şiddet Uyguladı https://meydan1.org/2017/10/18/harf-yazamayan-ogrencisine-siddet-uyguladi/ https://meydan1.org/2017/10/18/harf-yazamayan-ogrencisine-siddet-uyguladi/#respond Wed, 18 Oct 2017 14:03:54 +0000 https://seninmedyan.org/?p=17754 Adana’da bir sınıf öğretmeni,öğrenciye ”D” harfini yazamadığı için şiddet uyguladı. Adana Şakirpaşa İlköğretim Okulu’nda bir başka öğretmenin kaydettiği söylenen görüntülerde sınıf öğretmeni tahtaya kaldırdığı birinci sınıf öğrencisi ”D” harfini yazmakta zorlandığı bahanesiyle önce azarlanıyor daha sonra ensesine vurulup şiddete maruz bırakılıyor. Görüntülerin açığa çıkmasından sonra henüz ismi öğrenilemeyen öğretmenin açığa alındığı gelen bilgiler arasında.

The post Harf Yazamayan Öğrencisine Şiddet Uyguladı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Adana’da bir sınıf öğretmeni,öğrenciye ”D” harfini yazamadığı için şiddet uyguladı.

Adana Şakirpaşa İlköğretim Okulu’nda bir başka öğretmenin kaydettiği söylenen görüntülerde sınıf öğretmeni tahtaya kaldırdığı birinci sınıf öğrencisi ”D” harfini yazmakta zorlandığı bahanesiyle önce azarlanıyor daha sonra ensesine vurulup şiddete maruz bırakılıyor.

Görüntülerin açığa çıkmasından sonra henüz ismi öğrenilemeyen öğretmenin açığa alındığı gelen bilgiler arasında.

The post Harf Yazamayan Öğrencisine Şiddet Uyguladı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/10/18/harf-yazamayan-ogrencisine-siddet-uyguladi/feed/ 0
Lise ve Üniversitelerden Anarşist Merhaba – Meltem Çuhadar, Şeyma Çopur https://meydan1.org/2017/09/23/lise-ve-universitelerden-anarsist-merhaba-meltem-cuhadar-seyma-copur/ https://meydan1.org/2017/09/23/lise-ve-universitelerden-anarsist-merhaba-meltem-cuhadar-seyma-copur/#respond Sat, 23 Sep 2017 19:45:43 +0000 https://test.meydan.org/2017/09/23/lise-ve-universitelerden-anarsist-merhaba-meltem-cuhadar-seyma-copur/ Giriş 2017-2018 eğitim öğretim dönemi, eylül ayı (liseler özelinde 18 Eylül günü) içerisinde başlamış oldu. Başlayan bu eğitim dönemi öncesinde, geçtiğimiz dönemlerde de olduğu gibi, çeşitli alt başlıklarda yapılan tartışmalar (laiklik) ile aslında eğitim tartışılmış oldu. (Hatta bu yazının yazıldığı günlerde TEOG kaldırıldı). Biz de tartışmanın önemli bir öznesi olarak tartışmaya katılmak istedik. Öncelikle eğitimi […]

The post Lise ve Üniversitelerden Anarşist Merhaba – Meltem Çuhadar, Şeyma Çopur appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Giriş

2017-2018 eğitim öğretim dönemi, eylül ayı (liseler özelinde 18 Eylül günü) içerisinde başlamış oldu. Başlayan bu eğitim dönemi öncesinde, geçtiğimiz dönemlerde de olduğu gibi, çeşitli alt başlıklarda yapılan tartışmalar (laiklik) ile aslında eğitim tartışılmış oldu. (Hatta bu yazının yazıldığı günlerde TEOG kaldırıldı). Biz de tartışmanın önemli bir öznesi olarak tartışmaya katılmak istedik.

Öncelikle eğitimi basitçe tanımlayalım. Eğitim, bilgi aktarımı kisvesi altında iktidarın bireyleri ve toplumu şekillendirme aracıdır. Bu yapmış olduğumuz tanım, toplumun tamamını değerlendirdiğimizde karşılık bulacak bir tanım olamayabilir. Çünkü, toplumda bilginin “uygun” bir şekilde aktarıldığı ve başka bir aktarım şeklinin olmadığını zanneden bir anlayış vardır.

Biz, eğitim kavramı üzerine yapmış olduğumuz araştırmalar ve tartışmalar sonucu; eğitim denilen sistemin bireyin ve toplumun üzerinde bir tahakküm aracı olduğunu, devletin, kapitalizmin ve dinin bireyleri ve toplumu kendi çıkarlarına göre şekillendirmek için var olduğu sonucuna vardık. Eğitim sorunsalında özellikle son yıllarda çok tartışılan, “Alternatif Eğitim” gibi modeller, eğitim sistemi için bir kurtarıcı olarak tanımlansa da bilginin mülkiyeti ve bu mülkiyet üzerinden oluşan tahakküm sorunsalını çözmeye yetmemektedir. Ancak bu tartışma, başka bir yazının konusudur.

Eğitimin bir iktidar aracı olarak kullanıldığını kabul edersek, bu dönemin başlangıcında yaşanan tartışmaların iktidar kavgasından başka bir şey olmadığını fark ederiz. Bu kavganın tarafları, AKP’nin adıyla somutlaşan milliyetçi-muhafazakar iktidar ve ulusalcı-cumhuriyetçi muhalefettir. Bu sadece basit bir iktidar-muhalefet tartışması gibi görünse de, tartışmanın kapsamı, toplumun yönetilmesinden tutun da yaşamın şekillendirilmesine kadar etkilidir. Yine de eğitim sisteminin öznesi olan bizler için eğitim başlığının tartışılan alt başlıklarını değerlendirelim.

Müfredat Değişikliği Tartışması

Müfredat, eğitimin bireyi şekillendirilmesindeki en belirgin araçtır. Bireye, dolayısıyla topluma hangi bilginin verilip verilmeyeceği ve nasıl verileceği müfredat tarafından belirlenir. Müfredatı belirlemek aslında iktidarın kısa ve uzun erimde toplumu şekillendirme stratejisiyle alakalıdır. Milliyetçi ve muhafazakar bir toplum yaratmak isteyen iktidar 6 yaşından 18 yaşına kadar süren eğitimin şeklini belirlemek ister. Bu dersler kapsamında, milliyetçilikle bezenmiş tarih ve coğrafya derslerinde “vatan” sınırlarının şekillendirilmesi, abartılı savaşlardaki abartılı kahramanlıklarla yükseltilen milliyetçilik Türk Dili ve Edebiyatı’yla sürdürülecektir. Oluşturulmak istenen muhafazakar ahlak anlayışı, ders saatleri artırılan din kültürü ve ahlak bilgisi dersi ile gerçekleştirilecektir. Matematik, fizik, kimya gibi (toplum) iktidar yararına olan dersler değişmezken, çok renkliliği-sesliliği, yaratıcılığı savunan sanat, düşünen düşündüren soruları cevaplayan sorgulayan felsefe, birey hallerinden toplumun hallerini araştıran geliştiren psikoloji, sosyoloji gibi derslerin ders saati azaltılırken derslerin niteliği de değiştirilir. (“Nitelikleri düşürülür” yazmadık çünkü zaten eski müfredatta da nitelikleri düşüktü. Sadece bu iktidara uygun bir şekilde nitelikleri değiştirildi.) Spor dersi ise genel geçer sporların yapıldığı bir spor anlayışından çıkarılarak güçlü güçsüz ayrımını belirleyen ve adeta bir asker sporuna dönüştürüldü (Aslında hep böyleydi).

Müfredat değişikliği tartışmalarının önemli bir örneği, evrim teorisinin müfredattan çıkarılıp çıkarılmaması oldu. Gelen tepkiler üzerine iktidar önce oldukça netti: “Olmayan bir şeyin dersini nasıl öğretelim” karşılığını verdi. Ardından her ne olduysa “Çıkarmadık, daralttık.” denildi. Tartışmada en son varılan nokta ise “evrim teorisinin felsefi altyapısı olmadığı gerekçesiyle liselerden kaldırılıp üniversitelerde öğretilmesi” oldu. İktidarın evrim teorisini tamamen müfredattan çıkaramamasının nedeni, tek başına muhalefetin tepkisi değil gibi görünüyor. Bunun nedeni, önümüzdeki günlerde anlaşılacak gibi.

Yönetmelik Değişikliği Tartışması

Eğitim sisteminde yönetmelik değişikliğinin kapsamı okulun işleyişi ile ilgilidir. Okulun başlangıç ve bitiş saatleri, okul içi kurallar ve kurallara uyulmadığında disiplin kurulunun işleyişi gibi konular yönetmelikle ilgili konulardır. Yönetmelikler, eğitim sistemi içerisine konumlandırılan öğrencinin tüm hareketlerini kontrol altına alan kurallardan oluşur. Kılık kıyafetinden saç sakalına, öğrencinin okul içi okul dışı hal hareketlere kadar davranışlarını kapsamaktadır. Hatta bu kapsama geçtiğimiz dönemlerde çıkarılan bir yönetmelikle öğrencilerin internet paylaşımları da alındı. Daha internet paylaşımları üzerinde herhangi bir öğrenci Erdoğan’a hakaret suçlamasından cezalandırılmamış olsa da bu önümüzdeki günlerde bunun olmayacağı anlamına gelmemektedir. Kaldı ki internet paylaşımları üzerinden öğrencilerin fişlendiği ise aşikar. Bu fişlemelerle “bu bizden-bu bizden değil” anlayışıyla ayrıştırdıkları öğrencileri büyük bir baskının beklediğini biliyoruz. Her türlü muhalif öğrencinin karşı karşıya kalacağı bu baskı, iktidar ve muhalefetin kavgasının ötesinde herkesi kapsayacaktır. Ayrıca bu yönetmeliklerin işleyişi belirgin bir çelişki içerecektir/içermektedir. AKP (ya da MHP) bünyesindeki müdürler, müdür yardımcıları ve öğretmenler yönetmelikle belirlenen disiplin kurallarını kendi öğrencilerine uygulamayacaklardır. Bu bize yönetmeliklerin kural koyucular tarafından bile işletilmediğini göstermektedir. Disiplin kuralları kural koyucular tarafından bile işletilmez. Çünkü bu kurallar “disiplin” için değil iktidarın kendine itaatkar bir toplum ve birey yetiştirmesi için uygulanır. Bu dönem gerçekleştirilecek olan bir başka değişiklik ise bu kuralların işletilemediği karşı koyuşlara saldırmak için özel güvenlik görevlileri yerine okullara özel polislerin yerleştirilmesidir.

Yapısal Değişiklik

AKP’den önce kemalist-ulusalcı ideolojiyle şekillendirilen eğitim 15 yıldır iktidarda olan AKP tarafından milliyetçi-muhafazakar anlayışa dönüştürülüyor. Bu dönüşüm, yavaş yavaş senelerdir sürmekteydi ancak son dönemde yapısal değişikliklerin hayata geçirilmesi hızlandı. Ortaokul ve liselerin imam hatip lisesine dönüştürülmesi, geçtiğimiz yıllarda da büyük bir tartışma konusuydu. Okulların yapısal değişikliği hızlandıkça İmam Hatiplerin sayısı da arttı. Önceden 60 bin olan imam hatiplerin sayısı 2017 itibariyle 2 milyonu aştı. Bu okulların iki bini, bu yıl açıldı. Yapılan yönetmelik değişikliğinde, bir ilçede Anadolu Lisesi açılabilmesi için nüfus şartı en az 20 bine yükseltildi. İmam hatipler için ise nüfus şartı 5 bine kadar düşürüldü. Bir başka yapısal değişiklik ise imam hatipler dışındaki Sosyal Bilimler, Fen, Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri yönetmeliklere uymadığı gerekçesiyle kapatılabilecek olması. Bu değişikliğin uygulanması pek çok Anadolu, Fen, Sosyal Bilimler, Güzel Sanatlar ve Spor Liselerinin kapatılarak İmam Hatip Lisesine dönüştürülmesini sağlayacak.

Sonuç

Eğitim sistemi, milliyetçi-muhafazakar anlayışın topluma empoze edilmesi için, önceki iktidarlar tarafından olduğu gibi- bu iktidar tarafından da kullanılıyor. İktidarların kendi ideoloji ve yaşam biçimlerini topluma dayatma noktasında bir araç olarak kullandıkları eğitim, iktidarlar ve muhalefet tarafından tartışılırken meselenin asıl öznesi olan biz öğrenciler özgürlüğü bu iki taraftan birini seçmek zannederek büyük bir yanılgı yaşıyoruz. Aslında seçenekler aynı, hangisini seçersek seçelim, iktidarlar tarafından şekillendirdiğimiz bir seçim olacak bu.

Meltem Çuhadar

Lise Anarşist Faaliyet

Yükseköğretime Giriş Sınavı sonrasında “özgürce” seçtiğimiz üniversitenin bir bölümündeyiz. Artık, ilkokul ve liseden en önemli farkı “zorunlu” olmamasıyla aşırı “özgürleşmiş” olan üniversitedeyiz. Artık üniversitedesin, merhaba.

Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK): 12 Eylül’den sonra çıkarılan bir yasa ile kurulmuş, “Tüm yüksek öğretimi düzenleyen ve yükseköğretim kurumlarının faaliyetlerine yön veren, bu kanunla kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe ve kamu tüzel kişiliğine sahip, bir kuruluştur.” Ekim 2016’da yayınlanan KHK’nın ardından önceden YÖK’ün sorumlu olduğu üniversitelere rektör atama, artık cumhurbaşkanı tarafından gerçekleştirecek.

Üniversitelerde Neler Oluyor?

Zorunlu eğitim olmadığı için ilkokul ve liselerden ayrı tutulan üniversiteler, Yüksek Öğretim Kurumu’nca genel hatları belirlenen, ancak “her rektörün kendi yönetmeliği” olduğundan bu tartışmalara (laik eğitim-muhafazakar eğitim) dahil değil. Ancak, tartışmayı daha geniş bir başlığa, milliyetçi-muhafazakar ideolojinin toplumu istediği gibi şekillendirmesine çekersek, üniversiteler özelinde bu konuyla ilgili hayli söz üretebiliriz.

Öncelikle belirtelim: Üniversite, bireylerin sistem içinde konumlanabilmesi için var olan entegrasyondur. Birey kapitalist sistem içerisinde hangi pozisyonda konumlanacağını üniversiteler sayesinde gerçekleştirir. Ancak üniversiteler, bu topraklardaki ekonomik, siyasal ve toplumsal olaylara karşı söz üretebilmek adına önemli bir alandır. Bu yüzden üniversitelerde siyasi olarak var olmak biz anarşist gençler için de önemlidir. “Ülkemizin aydın insanları”, AKP’nin karanlığı” gibi söylemlerle tartışmanın diğer tarafını oluşturan ulusalcı- kemalist veya ilerici-sosyalist düşünceden farklı bir noktada duruyoruz.

Rektörler Artık “Seçilmiyor”

Gerçekleştirmek istediği yapısal dönüşümün üniversite ayağında, yakın tarihe kadar başörtüsü serbestliği dışında görünür bir çalışma yapmayan milliyetçi-muhafazakar iktidar, stratejilerini gerçekleştirmek için OHAL’i kullandı. Bu kapsamda, 29 Ekim’de yayınlanan 676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile rektörlük seçimleri kaldırıldı. Rektörler, YÖK’ün önerdiği üç aday arasından Cumhurbaşkanınca atanacak. Şayet bir ay içerisinde önerilenlerden birisi Cumhurbaşkanı tarafından atanmazsa, YÖK de iki hafta içerisinde yeni aday göstermezse, Cumhurbaşkanı doğrudan atama yapacak.

Tüm bu düzenlemelerin üniversitelere yönelik bir hamle olmasının ötesinde “Başkanlık”ın uygulamaya geçmesinin bir göstergesi olduğunu unutmamak gerek. 1980 darbesi ile kurulan YÖK, 2007’ye dek fiili olarak “özerk” bir yapıya sahipti ve YÖK’ün çizdiği genel sınırlarda, her üniversitenin yönetimi rektörlüklerdeydi.

2016’da rektörlük seçimleriyle ilgili yayınlanan KHK’dan önce, “Rektörlük seçimleri üniversitelerde haksız uygulamalar, kırgınlıklar ve kişisel çekişmelere yol açmakta ve yükseköğretim kurumlarında kaos ortamının oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle üniversitelerde seçim sisteminin terk edilerek atama sisteminin getirilmesi ile bu sıkıntıların ortadan kalkmasının sağlanması amaçlanmaktadır.” açıklamasıyla AKP tarafından meclise yasa önerisinde bulunmuş, ancak muhalefetin tepkisi nedeniyle yasa önergesi geri çekilmişti.

Rektörlüğün Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi, aslında pratikte 2016’dan önce gerçekleşen bir uygulama. İstanbul Üniversitesi’nde 2015’te yapılan seçimlerde 300 oy fark ile Raşit Tükel rektör seçilmiş, ancak YÖK Mahmut Ak’ı birinci sıradan Cumhurbaşkanına önermiş ve böylece rektör Mahmut Ak olmuştu.

Bunun ardından, akademik camiada da, üniversiteliler arasında da tartışılan konu “milli irade” meselesi oldu. Erdoğan’ın o süreçte yükselttiği ve oy çoğunluğunu ifade eden “milletimizin iradesi” -yani temsili demokrasi- söz konusu üniversite olduğunda, hiç dillendirilmemişti ve Erdoğan, cumhurbaşkanı olmanın sorgulanamazlığı ile çoğunluğu da hiçe sayarak (zaten azınlık yok sayılıyor) yeni bir rektör atamıştı.

Darbeden bir yıl sonra kurulan YÖK, kuruluşuyla beraber, her üniversitenin kendi özelinde yaptığı rektörlük seçimini kaldırmıştı. Yükseköğretim Kurumlarına rektörü doğrudan YÖK’ün sunduğu adaylar tarafından Cumhurbaşkanı’nın ataması Kanunu getirilmişti. 1992 yılında, bu kanunda düzenleme yapılmış, üniversitelerde tekrar rektörlük seçimleri yapılmaya başlanmıştı. 2016 yılında çıkartılan KHK ile, seçimler tekrar kaldırılmış oldu. Yani üniversiteler YÖK’e değil, doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmış; bu yüzden YÖK’ün de eski etkisi kalmamış oldu.

Akademisyenler İhraç Ediliyor

Vakıf Üniversitelerini saymazsak, “köklü üniversiteler” olarak adlandırılan üniversiteler; bundan önce devrimci çalışmaların yapıldığı yerlerdi. Aynı zamanda, iktidarın sunduğu bilgi anlayışının ve iktidarın ideolojisinin dışında; -YÖK’ün etkisini saymazsak- rektörlerin, dekanların, profesörlerin ve akademisyenlerin kendi bilgi anlayışları ve muhalif ideolojileri vardı. Aynı zamanda, üniversiteliler ekonomik, siyasal ve toplumsal adaletsizliklere karşı üniversitelerden söz üretebiliyor, siyasetin bir öznesi haline gelebiliyorlardı.

Devletin OHAL kapsamında yayınladığı KHK’lar ile yüzlerce akademisyen görevden atıldı. Görevden alınan akademisyenlerin bir kısmı devletin FETÖ ile ilişkili olduğu öne sürdüğü akademisyenlerdi. Ancak görevden alınanların büyük çoğunluğunu muhalif akademisyenler oluşturuyordu. 11 Ocak 2016’da, Barış İçin Akademisyenler imzasıyla bir bildiri yayınlanan 1128 akademisyen, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” şiarıyla Kürdistan’da yapılan “insan hakları ihlalleri”ne karşı tepkilerini gösterdiler. Hemen ardından Erdoğan tarafından hedef alınmaları gecikmedi: “akademisyen müsveddeleri”, “alçaklar”, “terörist yandaşları” gibi yaftalamaların ardından, “gerekli kurumları gerekli faaliyete” çağıran Erdoğan, yayınlanan KHK’lar ile kendisinden olmayanı susturma, sindirme ve yok etme stratejisinin bir uzantısı olarak FETÖ’cülerle birlikte, bu akademisyenleri de görevden aldırdı. Yerlerine atanan rektörler, profesörler ve akademisyenler; hepsi açık bir şekilde iktidarı destekliyordu.

Entegrasyon Şekil Değiştiriyor

AKP’nin milliyetçi-muhafazakar anlayışı haricinde üniversitelerde yaygınlaştırmak istediği anlayışın kendi ekonomik çıkarlarına da paralellik gösterdiğini söylemek zor olmasa gerek. Üniversitenin entegrasyon olduğunu söylemiştik, son 15 yıldır AKP iktidarının yapmış olduğu, yapmayı amaçladığı ve bundan sonra yapacağı şey bu entegrasyonun şeklini değiştirmektir. Sözgelimi bundan önce Çevre Mühendisliği’nde okuyan bir öğrenci, okulunda öğrencilerin yaptığı ekoloji panellerinde yer alması, akademisyenlerin veya profesörlerin ders anlatırken HES, RES gibi enerji santral projelerinin karşısında yer aldıklarını belirtmesi, yakın gelecekte imkansız görünüyor. Önümüzdeki süreçte, iktidarın öğretmenleri ve iktidarın anlayışının empoze edildiği öğrenciler artık santral projelerini yüzde yüz destekleyeceklerdir.

Şunu ekleyelim; üniversitelerde kemalist-ulusalcı ideolojinin hakim olduğu dönemde “daha özgürmüşüz” gibi bir yargıdan söz etmiyoruz. Ulusalcı-kemalist ideolojinin ilk yıllarında da benzeri stratejiler geliştirilmiş, “kemalist olmayan”ın herhangi bir alanda kendini var etmesi söz konusu olmamıştır. İktidarların, kendi ideolojileri doğrultusunda toplumu şekillendirme stratejilerinde, eğitim kurumları her zaman iktidara paralel olmuştur. Milliyetçi-muhafazakar iktidar, şu an kendi anlayışını/ideolojisini belirli bir kalıba sokmaya ve bu kalıpları keskin çizgilerle belirlemeye çalışıyor. Bu yüzden, kendinden olmayan hiçbir düşüncenin varlığı, kendi alanı olan üniversitelerde mümkün olamaz.

Devletin kutuplaştırma politikasının bir uzantısı olarak, toplumun geneline yayınlan bu taraflaşma, üniversitede de belirginleşti. Eğitim başlığında değerlendirilen tartışmaların üniversiteye yansıması bu taraflaşmanın ötesinde, iktidarın kendinden olmayanı hiçbir alanda var etmeme stratejisinin somutlaşmasıdır. Görünen o ki, bu dönem de biz gençler için tartışmalı bir yıl olacak.

Şeyma Çopur

Anarşist Gençlik

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 40. sayısında yayınlanmıştır.

The post Lise ve Üniversitelerden Anarşist Merhaba – Meltem Çuhadar, Şeyma Çopur appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/09/23/lise-ve-universitelerden-anarsist-merhaba-meltem-cuhadar-seyma-copur/feed/ 0
“Bir Devlet Kaç Yaşama Bedel?” – Mercan Doğan https://meydan1.org/2013/01/28/bir-devlet-kac-yasama-bedel-mercan-dogan/ https://meydan1.org/2013/01/28/bir-devlet-kac-yasama-bedel-mercan-dogan/#respond Mon, 28 Jan 2013 11:52:13 +0000 https://test.meydan.org/2013/01/28/bir-devlet-kac-yasama-bedel-mercan-dogan/ Geçen yıl bu zamanlarda duymuştuk, hatırlarsınız. Erzurum Emniyet Müdürlüğü’nce düzenlenen ‘Huzur’ toplantısı, Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Aydın’ın konuşmasıyla gündeme oturmuştu. “Genetik test yapılsın, vatana millete zararlı çocuk doğar doğmaz öldürülsün.” diyen müdürün fikri kimi kesimlerin gözlerini parlatsa da; ulu orta söylemek stratejik olarak doğru bulunmadığından müdür açığa alınmış, Erzurum 1’inci Sulh Ceza Mahkemesi’nde “sosyal […]

The post “Bir Devlet Kaç Yaşama Bedel?” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Geçen yıl bu zamanlarda duymuştuk, hatırlarsınız. Erzurum Emniyet Müdürlüğü’nce düzenlenen ‘Huzur’ toplantısı, Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Aydın’ın konuşmasıyla gündeme oturmuştu. “Genetik test yapılsın, vatana millete zararlı çocuk doğar doğmaz öldürülsün.” diyen müdürün fikri kimi kesimlerin gözlerini parlatsa da; ulu orta söylemek stratejik olarak doğru bulunmadığından müdür açığa alınmış, Erzurum 1’inci Sulh Ceza Mahkemesi’nde “sosyal sınıf farklılığı nedeniyle halkın bir kısmını alenen aşağılamak” suçundan 6 aydan 1 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı. *

Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in sonradan verdiği bilgilere göre, yine geçen yıl bu zamanlar itibariyle toplam 2824 öğrenci cezaevlerindeydi.

Devletin başka bir üst düzeyinin tabiriyle “suyun akıp yatağını bulması” gibi; devlet de potansiyel teröristlerin önünü kesmenin yolunu bulmuştu. Sağlığın, ancak yaygın hastalıklarla iyileştirilebileceği kadar akıl almaz bir önerme olan suçluların ancak cezaevlerinde ehlilleştirilebileceği yalanı, zaten yüzyıllardır toplumların beynine kazındığından, bu potansiyel teröristlerin kapatılması, suç işlemeye meyilli kimi çevreler dışında tepki çekmiyordu. İnfazlar durdu mu? Elbette hayır. Lakin bu kadar çok insanı katletmek, her devlet gibi tarihi katliamlardan ibaret olan TC’nin uluslararası imajını gölgeleyeceğinden, kapatmak daha temiz bir çözümdü, daha çok tercih edildi. Toplumun diğer kesimlerinden kapatılan yüzbinlerce kişi gibi bu 2824 öğrenci de kapatıldı, cezaevleri yetmez oldu. Suçlar yaratıldı, suçlular tespit edilip kapatıldı.

Mesela devletin ve kapitalizmin sürdürülebilirliğini sağlayan kurumlara molotof atan, kapatıldı. Sonuçta ikisi de iliğimizi kemiğimizi sömürmek değil, refah içinde yaşamamız için var(!) ve buna karşı çıkmak, tahammül edememek tabi ki cezalandırılmalıdır.

Yıllarca eğitim adı altında sistemin bilgisi beynine nakşedilen 20li yaşlardaki öğrencinin yaratıcılığı sönümlendirilir, üstüne ekonomik koşullar da eklenince makarna denildiğinde aklına en fazla domates sosu gelir. Bilginin kapatıldığı üniversiteye girmek için sınav süzgecinden geçmiş olan öğrenci, makarnalığı içselleştirdiğinden, yanında domates taşımasının terör örgütü üyeliğine delil sayılabileceğini öngöremediği için cezalandırılmalıdır.

Hakkari Emniyet Müdürlüğünün internet sitesinde bile, düzülen methiyelerin ardından “…doğa harikası bu çiçek, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu’nca koruma altına alınmıştır.” sözleriyle tanıtılan ters lale, bir öğrencinin üzerinden fotoğrafının çıkması üzerine, örgüt üyeliği suçlamasına delil sayıldığından öğrenci cezalandırılmalıdır. Çünkü bu çiçek terör sembolüdür aynı zamanda.

8 Mart’ta, 1 Mayıs’ta, Newrozda, 16 Mart’ta ve daha birçok günde slogan atan, ideolojik halay çeken ya da horona duran, puşi takan, marş ve şarkılarda sözünü bilmese bile ağzını kıpırdatan ve hatta bazı fotoğraflarda ağzının açık olduğu tespit edilen, yanında limon, süt, sirke, domates, yumurta, yoğurt taşıyan öğrenci cezalandırılmalıdır. Bunu, bakkala markete gitmemek için evdekilere koz olarak kullanan da, “Neden gitmedin, arkadaşların o marketi mi bombalayacaktı?” denilerek cezalandırılmalıdır.

18 Aralık 2012 tarihinde -ana akım medyanın diliyle- Başbakan’ın gelmesi bahanesiyle ODTÜ’yü savaş alanına çevirenler ve bunlarla dayanışma gösterenler elbette cezalandırılmalıdır. Geçen yıl aynı ay Roboski katliamı gerçekleştirilirken devletin kullandığı teknolojinin ürünü olan Göktürk-2’nin hayırlara vesile olmasına karşı çıkmak, oldukça büyük bir suçtur.

Cezalandırılması gerekenler saymakla bitmeyecek sanırım. Neyse, sonuç itibariyle Başbakan ODTÜ’ye 8 TOMA, 200 zırhlı araç ve 3600 polisle girdi. Ben İÜ’ye girişte çantamdaki biber gazını vermedim diye ÖGB “Bayansın diye böyle artistlik yapıyorsun değil mi? Ah sen erkek olacaktın…” dedi, devamını anlatmayayım.

Gereği düşünüldü.
Hakim Bey, bir saniye! 8 TOMA, 200 zırhlı araç ve 3600 polis kaç tane 10 liralık biber gazı eder?

O değil de, Hakim Bey bir saniye daha! Bir devlet kaç özgür yaşama bedel?

Yaz kızım, gereği düşünüldü. Cevabı sayılamayacak kadar çok olan sorular sorduğundan tutukluluk halinin devamına…

(*Bu arada, tutuksuz yargılanan kökten imhacı müdür, geçtiğimiz Haziran ayında ilk duruşmada beraat ederek bizleri şaşırmaktan kurtardı.)

Mercan Doğan
[email protected]

The post “Bir Devlet Kaç Yaşama Bedel?” – Mercan Doğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/01/28/bir-devlet-kac-yasama-bedel-mercan-dogan/feed/ 0