pantolon – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Tue, 16 Oct 2018 07:10:07 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Kapitalizm Sömüremediğini Çalar Satamadığını Yakar – Gürşat Özdamar https://meydan1.org/2018/10/16/kapitalizm-somuremedigini-calar-satamadigini-yakar-gursat-ozdamar/ https://meydan1.org/2018/10/16/kapitalizm-somuremedigini-calar-satamadigini-yakar-gursat-ozdamar/#respond Tue, 16 Oct 2018 07:10:07 +0000 https://test.meydan.org/2018/10/16/kapitalizm-somuremedigini-calar-satamadigini-yakar-gursat-ozdamar/ Milyonlarca kişi açlıktan ölürken tonlarca gıda çöpe atılıyor. Kimimiz çocuğumuza pantolon alamazken şirketler satılamayan giysileri “yanlış insanlar” giymesin diye yakıyor. Bir pantolon kimindir? Yazın kavurucu sıcağında tarladan pamuk toplayanın mı, pamukları ipliğe dönüştürenin mi, ipliklerden kumaş yapanın mı, kumaşlardan bir pantolon diken terzinin mi, yoksa bu pantolona kendi markasını iliştirip mağazasında satan bir şirketin mi? […]

The post Kapitalizm Sömüremediğini Çalar Satamadığını Yakar – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

Milyonlarca kişi açlıktan ölürken tonlarca gıda çöpe atılıyor. Kimimiz çocuğumuza pantolon alamazken şirketler satılamayan giysileri “yanlış insanlar” giymesin diye yakıyor.

Bir pantolon kimindir? Yazın kavurucu sıcağında tarladan pamuk toplayanın mı, pamukları ipliğe dönüştürenin mi, ipliklerden kumaş yapanın mı, kumaşlardan bir pantolon diken terzinin mi, yoksa bu pantolona kendi markasını iliştirip mağazasında satan bir şirketin mi?

Burberry isimli şirket (birçok benzerleri gibi) tüm bu sürecin sahibi olduğunu düşünüyor. Fiyatı da kendisi belirliyor, satış yöntemini de. Kendisinin “lüks” bir marka değeri olduğunu düşünüp fiyatı benzer nitelikteki pantolonlara göre daha (ve hatta oldukça) yüksek belirliyor.

Reklamlar yoluyla bu marka pantolonu giymenin ayrıcalık olduğuna inandırılmış ve kendi zenginliğini göstermek olduğunu düşünenler de bu pantolona yüksek rakamlar vermenin “keyfini” yaşıyor.

Alan Memnun, Satan Memnun. Peki Ya Satamayan?

Örneğin Burberry kar edebilmek için ürünü satmak zorunda. Günümüzün üretim-tüketim anlayışına göre her durumda ihtiyaçtan fazlasının üretildiğini hatırlarsak sezon sonunda şirketin elinde kalan, satılamayan ürünlerin (örneğimizde pantolonların) sonu ne olacak?

Bu tür durumlarda pek çok şirket indirimlerle ya da 3 al 2 öde gibi kampanyalarla ellerindeki ürünleri eritmeye çalışır. Ama bu yöntem Burberry için kabul edilemez. Bu şirketin patronları, pahalı pantolonlarının daha ucuza satılmasını içlerine sindiremez!

Peki, ne mi yapar? Satılamayan ürünlerin -The Times of London gazetesinin dediği gibi- “yanlış insanlara” satılmasını önlemek için 37.8 milyon dolar tutarındaki ürünlerini yakar.

Bu haberin duyulmasıyla beraber tepkiler de yükselmeye başladı başlamasına ama bu tarz uygulamaların yani stokları yakarak ortadan kaldırmanın başka şirketlerce de -örneğin Chanel ve Louis Vuitton tarafından da- yıllardır yapıldığı bilinen bir gerçek. Cartier marka saatleri de üreten Richemont şirketi, daha geçenlerde 481 milyon avro tutarındaki ürünü “imha” etmişti. Böylece daha tartışmalar sürerken bu tarz imha işlemlerinin diğer sektörlerde de uygulandığı ortaya konuldu.

Burberry şirketi, kendisine gelen tepkiler üzerine bu yakma işleminin “çevreye” zararı olmayan ve hatta enerji üretimine katkı sağlayacak bir biçimde gerçekleştiğini açıkladı. Ardından da bu atık miktarını azaltacak ve geri dönüşüm sağlayacak projeler üzerinde çalıştıklarını belirtti. Şirket bu adımıyla tepkileri hafifletmeyi sağladı ama aslında atıklardan dahi para kazanmanın peşinde olduğuna kuşku yok.

Elbette her ürün yakılarak imha edilemiyor. Örneğin pahalı markaların saatleri ve otomobiller imha edilmek için tonlarca ağırlığın altında ezilmeyi ve hurdaya dönüştürülmeyi bekliyorlar. Bu imha sırasında toz haline dönüşmüş metallerin ve boya gibi kimyasalların doğaya saçılmasına karşı nasıl bir önlem aldıkları ile ilgili herhangi bir veri yok elimizde. Çünkü bunlar sır gibi, açıklanmıyor.

“Yanlış İnsanlar” Yüzünden Marketlerin Çöp Konteynerleri De Kilitli

Plazalar, rezidanslar, saraylar… Sayıları her geçen gün artan bu yapılar zenginlik ve bolluk göstergesi sayılıyor. Oysa dünya nüfusunun yüzde 11’i, yani 800 milyon insan yetersiz besleniyor. Açlıktan ölenlerin sayısı ise her yıl 10 milyonu aşıyor. Bunların 6 milyonu çocuk. Bu, günde 16 bin çocuk demek.

Bu rakamlar korkunç. Ama asıl korkunç tablo, üretilen gıda rakamlarında. Dünyada tüketilmeden imha edilen ya da çöpe atılan gıda miktarı 1,3 milyar ton. Kaba bir hesapla bu miktarda gıda üretmek için 9.6 kilometre kare alan gerekiyor. Yani neredeyse Çin kadar bir alanda üretilen gıda çöpe gidiyor. İnanılmaz!

Tüketilmeden çöpe giden gıda miktarında birinci ülke, tahmin edilebileceği gibi ABD; Yılda 222 milyon ton gıda çöp oluyor. Bu miktarla kaç kişinin, kaç çocuğun açlıktan ölmesinin önüne geçilebileceğini bir düşünelim.

Günümüzde pek çok insan çöplerden buldukları yiyeceklerle yaşamlarını sürdürmeye çabalıyor. Kimisi atık kağıtları ya da plastikleri toplayarak bunu paraya çevirirken kimisi doğrudan yiyecekleri toplamayı seçiyor. Marketlerde son tüketim tarihi geçen ya da nakliye sürecinde ambalajı yırtılmış pirinç, makarna ya da kapağı açılmış bir yoğurt -kimse para verip onu satın almak istemeyeceği için- satışa sunulmuyor, çöpe çıkarılıyor. Ama insanların bu gıda çöplerine erişmesi dahi engelleniyor. Özellikle market atıklarının bulunduğu çöp konteylerleri “yanlış insanlar” tarafından karıştırılmasın diye kilitleniyor. Zaten bir adaletsizliği anlatan çöpleri karıştırmak da devletin ve şirketlerin hoşuna gitmiyor. Bu duruma karşı da en iyi bildikleri şeyi yapıyorlar; yasaklamak, engel olmak.

Sayıları az da olsa hala var olan semt pazarlarında arta kalan sebze ve meyveleri toplayanların da durumu pek parlak değil. Çünkü bu pazarlar da rant için kurban ediliyor ve birer birer ortadan kaldırılıyor. Yerlerini beton bloklara bırakıyor.

Kapitalizmde Her Şey Patronlardan Yana

Satamadığı pantolonu yakarak imha eden ya da paketi yırtılmış makarnayı attığı çöpü kilitleyen patronlar kendilerince doğru yaptıklarını düşünedursun; bir yanda ejder meyvesi ile kahvaltı edenler, diğer yanda açlıktan ölen ya da çocuğuna pantolon alamadığı için yaşamını sonlandıranlar olduğu sürece adaletsizlikler devam ediyor demektir.

Bu adaletsizliğin kaynağı, üreteni kendi ürettiğinden mahrum ederken patronları daha da zengin yapan kapitalizmdir. Kapitalistlerin ekonomi tanımına göre istekler sınırsız, mal ve hizmetler ise sınırlıdır. Bir malın fiyatını belirleyen faktörler arasında, o malın piyasada ne kadar bulunup bulunmadığı da vardır. Kendini pahalı ve lüks olarak tanımlayan bir marka da bu değeri kendince korumak için piyasaya çok mal arz etmez. Bu da Burberry, ürünlerini yakarken kapitalist ekonomi kurallarına uygun hareket ediyor demektir!

Bu adaletsizliği ortadan kaldıracak olan, böylesi şirketlerin yine devletlerce göstermelik yaptırımlarla cezalandırılması değil; ihtiyaçlarımızın paylaşma ve dayanışma ilişkileriyle karşılandığı, gereksiz üretim ve tüketimin olmadığı bir dünyayı yaratmak olacaktır. Yazının başında sorduğumuz soru da ancak o zaman yanıtlanacak: Pantolon herhangi bir şirketin değil, ona ihtiyacı olanın olacak.

Gürşat Özdamar

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 46. sayısında yayınlanmıştır.

The post Kapitalizm Sömüremediğini Çalar Satamadığını Yakar – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/10/16/kapitalizm-somuremedigini-calar-satamadigini-yakar-gursat-ozdamar/feed/ 0
Yaşam Kaç Pantolon Eder? https://meydan1.org/2018/10/14/yasam-kac-pantolon-eder-2/ https://meydan1.org/2018/10/14/yasam-kac-pantolon-eder-2/#respond Sun, 14 Oct 2018 11:12:48 +0000 https://test.meydan.org/2018/10/14/yasam-kac-pantolon-eder-2/ Yürüyen ayaklarımızı ezdiler, tutan ellerimizi, gövdemizi, başımızı. Ulu orta, her gün, her bir adımımızda liğme liğme ettiler. İşçiyken ezdiler, işsizken de; bir lokma ekmeğimiz yokken, yoksulken ezdiler. Bazı evlerde ay başı gelmek bilmez de ay sonu hemen geliverir. Maaşlar yatmaz ama faturalar hiç sekmez, düzenli gelir o evlerde. Kirasıyla, elektriğiyle, suyuyla, doğalgazıyla… Her şeyin sahibi […]

The post Yaşam Kaç Pantolon Eder? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Yürüyen ayaklarımızı ezdiler, tutan ellerimizi, gövdemizi, başımızı. Ulu orta, her gün, her bir adımımızda liğme liğme ettiler. İşçiyken ezdiler, işsizken de; bir lokma ekmeğimiz yokken, yoksulken ezdiler.

Bazı evlerde ay başı gelmek bilmez de ay sonu hemen geliverir. Maaşlar yatmaz ama faturalar hiç sekmez, düzenli gelir o evlerde. Kirasıyla, elektriğiyle, suyuyla, doğalgazıyla… Her şeyin sahibi olan efendiler… Geriye hiç bir şey bırakmazlar bizden, bir kuru canımızdan başka.

O evlerden biriydi delik botlarıyla tanıdığımız Gizem’in evi. “Havvanur’un babası ona yeni bot alabiliyor ama benim babam alamıyor. Çünkü benim babam inşaat işçisi. Daha önce 5. kattan düştü ama ölmedi. Kaç kere parmağını kesti.” demişti.

Çocuklarını ısıtamayan Emine Akçay Adana’daki evinde yaşamına son vermişti. İzmir’de ataması yapılmayan İbrahim Yeşilbağ cebindeki altı lirayla kendini asmıştı. Seyyar meyve sebze satan Hacı Örüç iftarda ailesinin karnını doyuracak yemek bulamayınca ailesinin gözü önünde intihar etmişti.

O evlerden biriydi meclis önünde “Geçinemiyorum” diye bağırarak kendini yakan Sıtkı Aydoğmuş’un evi. Hani geçirdiği “iş kazası” sonucunda kaburgası kırılıp çalışamayacak hale geldiğinde patronlara “Ben ailemin direğiyim. Beni mağdur etmeyin hastane sürecinde, ayağa kalkana kadar yevmiyemi verin.” demişti. Patronlar da “Sıtkı, sen bunları dert etme. Biz seni mağdur etmeyiz. Sana ev de alırız, araba da alırız.” deyip hesabına 300 lira yatırmıştı dalga geçer gibi, utanmadan…

Dalga geçer gibi, utanmadan televizyon ekranlarına çıkıp “kaderdir” diyeni mi; “ekonomik kriz yok” diyeni mi… Hepsi de sıcacık evlerinde, milyonluk paltolarıyla ahkam keserken bizim iki yakamız bir araya gelmez; peynire, ekmeğe gelen zammın altında eziliriz. İçtiğimiz su bile boğazımıza takılır da “Şükretsinler!” sesi ekmeğimize katık olur.

Bir kuru canımız kaldı dedik ya… Candan da ettiler, her şeye sahip olan ve doymak, utanmak bilmeyenler.

O evlerden biri de Kocaeli’deydi. O evin banyosunda İsmail Devrim’in cansız bedeni bulundu iki gün önce. Oğlu, yeni başladığı lisede okul pantolonu olmadığı için derse alınmamış, müdür tarafından eve gönderilmişti. İsmail ise “Çocuğuma okul pantolonu bile alamıyorsam yaşamamın ne anlamı var?” sorusunun altında ezilince Perşembe günü sabah 6.00’da kendini asarak yaşamına son verdi. Tornacıyken geçirdiği motosiklet kazası sonucunda işe gidemez, para kazanamaz olmuştu. Evin borçları, oğlunun okul harcamaları derken ezilmiş, bir kuru canından da olmuştu. Yaşam kaç pantolon eder ki? Yaşam paha biçilebilir mi?

Şimdi geriye kalanlarız, onlarca, yüzlerce, binlercemiz… Bir kuru canımız var çırpınıp duran, bir kuru canımız ezildikçe ezilen. Ne doymak bilmeyenlerin bollukları, ne utanmak bilmeyenlerin pişkinlikleri var bizde. Ancak unutmayalım; onlarda olmayan bazı şeyler bizde var, ezilmişliğimizde. Ezilmişliğimizle harlanan öfkemizin ateşi var. Ve bu ateş, patronları yakacak!

(Genç İşçi Derneği’nin 22 Eylül 2018’de yayınlanan metnidir.)

The post Yaşam Kaç Pantolon Eder? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/10/14/yasam-kac-pantolon-eder-2/feed/ 0
Yaşam Kaç Pantolon Eder? https://meydan1.org/2018/09/22/yasam-kac-pantolon-eder/ https://meydan1.org/2018/09/22/yasam-kac-pantolon-eder/#respond Sat, 22 Sep 2018 18:23:36 +0000 https://seninmedyan.org/?p=43653 Yürüyen ayaklarımızı ezdiler, tutan ellerimizi, gövdemizi, başımızı. Ulu orta, her gün, her bir adımımızda liğme liğme ettiler. İşçiyken ezdiler, işsizken de; bir lokma ekmeğimiz yokken, yoksulken ezdiler. Bazı evlerde ay başı gelmek bilmez de ay sonu hemen geliverir. Maaşlar yatmaz ama faturalar hiç sekmez, düzenli gelir o evlerde. Kirasıyla, elektriğiyle, suyuyla, doğalgazıyla… Her şeyin sahibi […]

The post Yaşam Kaç Pantolon Eder? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Yürüyen ayaklarımızı ezdiler, tutan ellerimizi, gövdemizi, başımızı. Ulu orta, her gün, her bir adımımızda liğme liğme ettiler. İşçiyken ezdiler, işsizken de; bir lokma ekmeğimiz yokken, yoksulken ezdiler.

Bazı evlerde ay başı gelmek bilmez de ay sonu hemen geliverir. Maaşlar yatmaz ama faturalar hiç sekmez, düzenli gelir o evlerde. Kirasıyla, elektriğiyle, suyuyla, doğalgazıyla… Her şeyin sahibi olan efendiler… Geriye hiç bir şey bırakmazlar bizden, bir kuru canımızdan başka.

O evlerden biriydi delik botlarıyla tanıdığımız Gizem’in evi. “Havvanur’un babası ona yeni bot alabiliyor ama benim babam alamıyor. Çünkü benim babam inşaat işçisi. Daha önce 5. kattan düştü ama ölmedi. Kaç kere parmağını kesti.” demişti.

Çocuklarını ısıtamayan Emine Akçay Adana’daki evinde yaşamına son vermişti. İzmir’de ataması yapılmayan İbrahim Yeşilbağ cebindeki altı lirayla kendini asmıştı. Seyyar meyve sebze satan Hacı Örüç iftarda ailesinin karnını doyuracak yemek bulamayınca ailesinin gözü önünde intihar etmişti.

O evlerden biriydi meclis önünde “Geçinemiyorum” diye bağırarak kendini yakan Sıtkı Aydoğmuş’un evi. Hani geçirdiği “iş kazası” sonucunda kaburgası kırılıp çalışamayacak hale geldiğinde patronlara “Ben ailemin direğiyim. Beni mağdur etmeyin hastane sürecinde, ayağa kalkana kadar yevmiyemi verin.” demişti. Patronlar da “Sıtkı, sen bunları dert etme. Biz seni mağdur etmeyiz. Sana ev de alırız, araba da alırız.” deyip hesabına 300 lira yatırmıştı dalga geçer gibi, utanmadan…

Dalga geçer gibi, utanmadan televizyon ekranlarına çıkıp “kaderdir” diyeni mi; “ekonomik kriz yok” diyeni mi… Hepsi de sıcacık evlerinde, milyonluk paltolarıyla ahkam keserken bizim iki yakamız bir araya gelmez; peynire, ekmeğe gelen zammın altında eziliriz. İçtiğimiz su bile boğazımıza takılır da “Şükretsinler!” sesi ekmeğimize katık olur.

Bir kuru canımız kaldı dedik ya… Candan da ettiler, her şeye sahip olan ve doymak, utanmak bilmeyenler.

O evlerden biri de Kocaeli’deydi. O evin banyosunda İsmail Devrim’in cansız bedeni bulundu iki gün önce. Oğlu, yeni başladığı lisede okul pantolonu olmadığı için derse alınmamış, müdür tarafından eve gönderilmişti. İsmail ise “Çocuğuma okul pantolonu bile alamıyorsam yaşamamın ne anlamı var?” sorusunun altında ezilince Perşembe günü sabah 6.00’da kendini asarak yaşamına son verdi. Tornacıyken geçirdiği motosiklet kazası sonucunda işe gidemez, para kazanamaz olmuştu. Evin borçları, oğlunun okul harcamaları derken ezilmiş, bir kuru canından da olmuştu. Yaşam kaç pantolon eder ki? Yaşam paha biçilebilir mi?

Şimdi geriye kalanlarız, onlarca, yüzlerce, binlercemiz… Bir kuru canımız var çırpınıp duran, bir kuru canımız ezildikçe ezilen. Ne doymak bilmeyenlerin bollukları, ne utanmak bilmeyenlerin pişkinlikleri var bizde. Ancak unutmayalım; onlarda olmayan bazı şeyler bizde var, ezilmişliğimizde. Ezilmişliğimizle harlanan öfkemizin ateşi var. Ve bu ateş, patronları yakacak!

Kaynak: Genç İşçi Derneği (GİDER)

The post Yaşam Kaç Pantolon Eder? appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/09/22/yasam-kac-pantolon-eder/feed/ 0
Müdürün İstediği Pantolonu Oğluna Alamayan Baba İntihar Etti https://meydan1.org/2018/09/22/kocaeli-pantolon-baba/ https://meydan1.org/2018/09/22/kocaeli-pantolon-baba/#respond Sat, 22 Sep 2018 07:00:08 +0000 https://seninmedyan.org/?p=43601 Kocaeli Körfez ilçesinde yaşayan 45 yaşındaki İsmail Devrim, oğluna pantolon alamadığı için intihar ederek yaşamına son verdi. İki çocuklu aile, maddi sıkıntılar çektiği için lise birinci sınıfta okuyan oğullarına okulun istediği pantolonu alamamıştı. Okula başka pantolonla giden çocuk, pantolonunun farklı olması gerekçesiyle müdür tarafından derse alınmayarak bir gün yok yazıldı. Çocuk yaşadıklarını daha sonra ailesine […]

The post Müdürün İstediği Pantolonu Oğluna Alamayan Baba İntihar Etti appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kocaeli Körfez ilçesinde yaşayan 45 yaşındaki İsmail Devrim, oğluna pantolon alamadığı için intihar ederek yaşamına son verdi.

İki çocuklu aile, maddi sıkıntılar çektiği için lise birinci sınıfta okuyan oğullarına okulun istediği pantolonu alamamıştı. Okula başka pantolonla giden çocuk, pantolonunun farklı olması gerekçesiyle müdür tarafından derse alınmayarak bir gün yok yazıldı.

Çocuk yaşadıklarını daha sonra ailesine anlattı. Baba İsmail Devrim çocuğunun yaşadıklarına çok üzüldü ve oğluyla beraber pantolon almaya gittiler. Saat 21:00 gibi geldiklerinde herkese erken yatmasını söyleyen Devrim, Perşembe sabah saatlerinde kendisini banyoda asarak yaşamına son verdi.

Sabah kalktığında İsmail Devrim’in cansız bedenini banyoda bulan eşi Hafize Devrim, İsmail Devrim’in oğlunun yaşadığı olay ile ilgili çok üzüldüğünü ve “Ben size bakamayacaksam niye yaşıyorum ki? Çocuklarıma bakamıyorsam niye yaşıyorum? Ölseydim bundan iyiydi” dediğini aktardı.

Yaşananlardan sonra Hereke Nuh Çimento Meslek Lisesi’nin firmalara ihaleyle okul kıyafeti sattırıp, kendi cebine de para koyan müdürü Mehmet Oğuzhan Erdem’den herhangi bir açıklama gelmedi.

 

The post Müdürün İstediği Pantolonu Oğluna Alamayan Baba İntihar Etti appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/09/22/kocaeli-pantolon-baba/feed/ 0