paylaşma – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 03 Oct 2018 12:45:55 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 KRİZE KARŞl PAYLAŞMA VE DAYANlŞMA https://meydan1.org/2018/10/03/krize-karsl-paylasma-ve-dayanlsma/ https://meydan1.org/2018/10/03/krize-karsl-paylasma-ve-dayanlsma/#respond Wed, 03 Oct 2018 12:45:55 +0000 https://test.meydan.org/2018/10/03/krize-karsl-paylasma-ve-dayanlsma/       1 Mayıs 2012 tarihinde, 26A Kolektifi Taksim’de bulunan işçilere 5 bin adet sandviç dağıttı. Olmayan Kriz Kabine üyeleri aralarında söz birliği etmiş. Kimse ağzına kriz kelimesini almıyor. Tayyip Erdoğan öyle buyurduktan sonra ters de düşmek istemiyorlar. Kişisel gelişim kitapları gibi; olumlu düşünürsen olumlu olur! Eğer kriz yok dersen kriz olmaz. Ya da […]

The post KRİZE KARŞl PAYLAŞMA VE DAYANlŞMA appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

 

  1 Mayıs 2012 tarihinde, 26A Kolektifi Taksim’de bulunan işçilere 5 bin adet sandviç dağıttı.

Olmayan Kriz

Kabine üyeleri aralarında söz birliği etmiş. Kimse ağzına kriz kelimesini almıyor. Tayyip Erdoğan öyle buyurduktan sonra ters de düşmek istemiyorlar. Kişisel gelişim kitapları gibi; olumlu düşünürsen olumlu olur! Eğer kriz yok dersen kriz olmaz. Ya da söylem politikası; söyleme döküp var olmasını istemiyorlar! Medya aracılığıyla krizi oldurmamaya çalışıyorlar!

Eğer para biriminiz bir yıl içerisinde %45 değer kaybediyorsa; %17.9’luk enflasyon, %6.25 faiz artırımı, %15’e varan işsizlik oranları ortaya çıktıysa; farklı ürünlerde değil fiyat artımı yaşanması, gizli stratejik “zam sanatları” oluşturuluyorsa; başkanın damadı Hazine Bakanı ara ara çıkıp kısa, orta ve uzun vadeli programlardan bahsediyorsa; kemer sıkma politikalarının yönetilmesi için Maliyet ve Dönüşüm Ofisi kurulmuşsa; ABD kaynaklı olduğu iddia edilen krize, yine aynı kaynaklı ekonomik danışma şirketi McKinsey ile çözüm aranıyorsa; iş yeri kapatmalar, işten atılmalar, ücretlerdeki genel düşüş artmışsa; ekmekten domatese, elektrikten doğal gaza fiyat değişiklikleri sadece bizi şaşırtmakla kalmıyor ihtiyaçlarımızı karşılayamaz bir duruma geliyorsak… O zaman kriz var demektir. Termodinamiğin birinci yasası; enerji yoktan var edilemez, varsa da yok edilemez! Tüm bu somut verilerle, krizin olmadığını iddia edenler var olanı yok etmeye çalışıyorlar.

Daha geçen yıl protesto için dolarlarını yakanlar ya da iphone’larını kıranlar, bugün bu gelişmeleri sessizce izliyor. Ne oldu da ekonomimizi bir ABD şirketine devrettik diye de sormayınca kriz olmayıveriyor!

Ama gerçek ekonomik durum hiç de öyle parlak değil. Kendini ekonomide de tek güç olarak belirleyen Erdoğan, varlık fonuna da kendini başkan olarak atayarak günü kurtarmaya çalışıyor. Sıcak para gelmesi uğruna Venezuela ve Katar gibi ülkelerle ilginç ilişkiler geliştirmesi de, imar barışı bahanesiyle ev sahiplerinden gelecek paraya gözünü dikmesi de bundan.

Son seçimler öncesi her bir oyun peşine düşerek “kardeşinizi destekleyin, görün dövizin faizin halini” diyen Erdoğan, şimdi içine girdiği durumdan nasıl çıkacağını düşünüyor. Bugüne dek olduğu gibi şimdi de ekonomideki kötü gidişin kabahatini hep başkalarına yüklüyor. Böylece bir taşla iki kuş vurmanın hesabını yapıyor.

Oysa olmadığı iddia edilen kriz bırakalım teğet geçmeyi, tam da 12’den hedefini vuruyor. Çünkü bu sistem, ithalatı artırarak dış borcun daha da kabarmasına yol açan, para politikalarındaki uygulamalarıyla dövizin değerini iki katına çıkaran, rantçıya ve köşe dönücüye teşvik veren bir sistem, bu sistem kapitalizm.

Krizden ve Kapitalizmden Çıkış: Yeni Bir Ekonominin Şimdi Yaratılması

Küresel bir kapitalist sistemde, küresel ölçekte bir güce sahip olanların ve sermayeye sahip olanların ezilenlere dayattığı toplumsal bir gerçeklik olarak kriz; ezilenler için işsizlik ve yoksulluk anlamına gelir. Bu yüzden de yoksulluktan, ezilmekten ve krizden kurtuluşun yöntemi kapitalizmden kurtulmayı gerektirir.

İşte bu bağlamda, farklı farklı coğrafyalarda ve dönemlerde ekonomik krizlere karşı kolektif çabalarla gerçekleştirilen yeni ekonomik işleyişler, sadece ekonomik krizin etkilerine karşı değil, tüm bu krizlerin sebebi olan kapitalizmin var olmadığı bir dünyayı yaratmak adına da önemlidir.

Ekonomik krize, kapitalizmin sömürü, yoksulluk ve katliam sistemine karşı uygulanan, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması gereken, kolektif işleyişe sahip pek çok ekonomik çaba bulunmaktadır.

Yerel üretici birliklerinin, gıda topluluklarının, kentlerde üretim ve tüketim kolektiflerinin, kooperatiflerinin kurulması ve bu toplulukların aralarında oluşturdukları ağlarla dayanışmacı ve kolektif bir şekilde üretim ve dağıtım ilişkilerinin yeniden biçimlendirilmesi bahsedilen ekonomik çabalara en önemli örneklerdendir. Bu yollarla rekabete ve kar etmeye odaklı bir ekonomi yerine paylaşma ve dayanışmaya dayalı, ihtiyaçların giderilmesine odaklı bir ekonomik işleyişin kuruluşu sağlanabilir.

Tüketim ağlarını ve bütçelerini ortaklaştırmak, yerellerde dayanışma ilişkileri geliştirmek, bütünlüklü bir mücadele hattı kurmak ve yaşamlarımızı dönüştürmek, alternatif üretim-tüketim ilişkilerinin oluşturulması, yaşamla iç içe oluşturulacak yaşamsal bir kültür aracılığıyla kapitalist ve devletli ilişkilerin yıkıcılığından kurtulmak.

Tüm bu alternatifler, mevcut ekonomik krizlere karşı çözüm için birer ihtiyaç olduğu gibi, kapitalizmden çıkışın ve yeni bir toplumsal yaşamın örgütlenmesinde uygulamamız gereken yöntemlerdir.

Mülkiyete ve Otoriteye Dayalı Tüm Mekanizmalara Karşı Örgütlenmeliyiz!

Tabi ki kapitalizmin etkilerinden kurtulmak ya da kapitalizmden çıkış, sadece alternatif ekonomik çabalar üretmekle gerçekleştirilemez. Kapitalizm özgür bir dünyanın önünde engel olan iktidarın biçimlerinden biri olduğu için, kapitalizmden kurtulmayı istemek, diğer tüm iktidar biçimlerine karşı doğrudan politik faaliyetler yürütmeyi de gerektirir.

Bahsedilen politik faaliyetler, giderek yaklaşmakta olan, tüm toplumu -sistemin tamamına karşı çıkma konusunda- pasifize eden (yerel) seçimler değildir. Sözü edilen, sistemi doğrudan hedef alan faaliyetlerdir. Bu alternatif ekonomik işleyişleri güçlendirecek, toplumsallaştıracak, diğer tüm alanlarda gerçekleşen sosyal ve siyasal krizlere direniş gösterecek, bu krizlere çözüm olacak ve sistemin kendisine karşı verilecek bir bütünlüklü mücadeledir. Bu bütünlüklü mücadele de tüm iktidar biçimlerine karşı örgütlenerek gerçekleştirilebilir.

İçerisinde bulunduğumuz ekonomik, siyasi ve toplumsal durum oldukça belirsiz. Ekonomik krize dair konuşulanlar ya da tartışılanlar ört bas edilmek istense de; ekonominin yakın bir zamanda daha büyük sorunlarla karşılaşacağı aşikar. Hazırlıklı olunması gereken şey, devlet ve kapitalizm dışı bir ekonomiyi kolektif bir şekilde oluşturmanın koşullarını hazırlamaktır. Bu hazırlık, devletin yapay gündemleri dışında, toplumsal muhalefetin örgütlemesi gereken bir süreçtir. Paylaşma ve dayanışma ilişkilerini örgütsel düzeyde somutlaştırmak ve toplumsallaştırmak gereklidir.

Bizleri bir arada ve ayakta tutacak olan öz-örgütlülüğümüzden başka güvenebileceğimiz hiçbir şey yok. İktidarlar “kriz yok” yalanıyla bizleri bir krizin en derinine sürüklerken; patronlar krizden pay kapmaya ve daha da zengin olmaya çalışırken; yapabileceğimiz tek şey yüzümüzü birbirimize dönmektir; dayanışmayı örgütlemektir.

Devletlerin tarih boyunca yarattıkları ekonomik krizlere karşı yaşamanın ve krizden kurtulmanın yolunu yeni bir ekonomik model yaratmakta bulan farklı deneyimlerde olduğu gibi; yapmamız gereken bizleri özgürleştirecek ve kapitalist krizin sıkışmışlığından çıkartacak olan üretim-dağıtım-tüketim kolektiflerini, öz-örgütlülükle oluşturulmuş atölyeleri ve kooperatifleri, paylaşma ve dayanışma temelli ilişkilerle bugünden yaratmaktır.

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 46. sayısında yayınlanmıştır.

 

 

The post KRİZE KARŞl PAYLAŞMA VE DAYANlŞMA appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/10/03/krize-karsl-paylasma-ve-dayanlsma/feed/ 0
Bu Eskicide Eşyalar “Sadece” Parayla Satılmıyor https://meydan1.org/2017/11/13/bueskicideesyalarsadeceparaylasatilmiyor/ https://meydan1.org/2017/11/13/bueskicideesyalarsadeceparaylasatilmiyor/#respond Mon, 13 Nov 2017 07:04:34 +0000 https://seninmedyan.org/?p=20464 Nurhani Çoksoylu eskicilik de yapan bir diş teknisyeni. Hobi olarak başladığı eskiciliği, ihtiyaç sahibi insanlara ücretsiz eşya temin ettiği bir ağa çevirmiş. 1972 yılında Nevşehir’de dünyaya gelen Nurhani Çoksoylu’nun asıl işi diş teknisyenliği, ama  hobi olarak başladığı eskiciliği, ihtiyacı olanlara ücretsiz eşya temin ettiği bir ağa çevirmiş. Bu dayanışma ağının nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “İlk […]

The post Bu Eskicide Eşyalar “Sadece” Parayla Satılmıyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Nurhani Çoksoylu eskicilik de yapan bir diş teknisyeni. Hobi olarak başladığı eskiciliği, ihtiyaç sahibi insanlara ücretsiz eşya temin ettiği bir ağa çevirmiş.

1972 yılında Nevşehir’de dünyaya gelen Nurhani Çoksoylu’nun asıl işi diş teknisyenliği, ama  hobi olarak başladığı eskiciliği, ihtiyacı olanlara ücretsiz eşya temin ettiği bir ağa çevirmiş. Bu dayanışma ağının nasıl başladığını şöyle anlatıyor:

“İlk önce kendimizden vererek başladı, sonra insanlar da yardım etti. Bir gün 3-4 öğrencinin birlikte kaldığı bir eve eşya götürdüm. Öğrenciler birlikte kalıyor ama eşyaları içlerinden biri alıp odasına koyuyor. Başka odalardan birine bakmıştım, yerde bir güneşlik ve onun üzerinde de bir yastık var. Güneşliği yatak etmiş kendine. ‘Burası kimin odası’ diye sordum. ‘Abi benim odam’ dedi birisi. ‘Burada niye bir şey yok’ diye sordum. ‘Ailem para gönderemedi, yapacak bir şey yok’ dedi. Bir de karton koymuş altına. O durum beni vicdanen rahatsız etti. Çünkü dükkânımda yatağım çok. Belki 20 tane yatak var depomda. Gece 12 buçuk, bir gibi kendimi çok rahatsız hissettim ve bir tane yatak alıp o öğrenciye götürdüm. Onun mutluluğunu görmek beni de çok mutlu etti.”

İlk başlarda Nurhani Bey ve eşi kendi imkanlarıyla bir takım ihtiyaçları karşılamaya çalışırken, sonradan bu durumun duyulmasıyla birlikte, ihtiyaç fazlası eşyanın, ihtiyaç sahibi kimseye ulaşmasına da aracılık eder olmuşlar. Bir defterleri var. İnsanlar gelip neye ihtiyaçları olduklarını buraya yazdırıyorlar. O eşya bulunduğu an da not edilen kişiye haber veriliyor.

Bu dayanışma ağının örüldüğü dükkanın ismi “Karınca” ve İstanbul’un Kadıköy ilçesinde, Söğütlüçeşme ile Yeldeğirmeni arasında bulunuyor.

The post Bu Eskicide Eşyalar “Sadece” Parayla Satılmıyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/13/bueskicideesyalarsadeceparaylasatilmiyor/feed/ 0
Üretim Tüketim İlişkilerinin Yeniden Düzenlenmesi https://meydan1.org/2017/11/05/uretim-tuketim-iliskilerinin-yeniden-duzenlenmesi/ https://meydan1.org/2017/11/05/uretim-tuketim-iliskilerinin-yeniden-duzenlenmesi/#respond Sun, 05 Nov 2017 20:27:10 +0000 https://test.meydan.org/2017/11/05/uretim-tuketim-iliskilerinin-yeniden-duzenlenmesi/ Kapitalist sistem, kar odaklı bir işleyişe sahiptir. Doğadaki her şeyi tüketilmeye hazır birer ürün olarak görür. Dolayısıyla doğayı, içindeki tüm varlıklarla beraber yok etme eğilimine sahiptir. İnsanlar arasında da üretim ve tüketim ilişkilerinde yarattığı adaletsizliklerle kötülüğünü pekiştirir. Bu ilişkide herkes birbirini kullanır, kapitalizm de herkesi. İnsanın doğanın bir parçası olduğunu söyleyen anarşizm ise, doğaya tüketme […]

The post Üretim Tüketim İlişkilerinin Yeniden Düzenlenmesi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

2009 yılında kurulan ve anarşizmin değerli pratiklerinin somut bir karşılık bulduğu 26A Kolektif, sürekliliği ve ısrarcılığıyla bu topraklar üzerindeki önemli bir deneyim olma özelliğini sürdürüyor.

Kapitalist sistem, kar odaklı bir işleyişe sahiptir. Doğadaki her şeyi tüketilmeye hazır birer ürün olarak görür. Dolayısıyla doğayı, içindeki tüm varlıklarla beraber yok etme eğilimine sahiptir. İnsanlar arasında da üretim ve tüketim ilişkilerinde yarattığı adaletsizliklerle kötülüğünü pekiştirir. Bu ilişkide herkes birbirini kullanır, kapitalizm de herkesi.

İnsanın doğanın bir parçası olduğunu söyleyen anarşizm ise, doğaya tüketme eğilimi ile değil, organik bir bakış açısıyla yaklaşır. Amaç “insanın sonsuz olmayan ihtiyaçlarının” bu organik ilişki içerisinde karşılanmasıdır. Öte yandan üretim ve tüketim ilişkilerinde “herkese ihtiyacı kadar” düsturu belirlenir. Ne eksik ne fazla… İşte bu yüzden 26A’nın kapısının ardında müşteri-çalışan, işçi-işveren ayrımı yoktur. Kimse maaş almaz. İhtiyaçlar ortaklaşa belirlenir. Kolektifin her bireyinin ihtiyaçları gözetilerek üretim tüketim ilişkileri yeniden örgütlenir.

Barikatlar Üretim Tüketim İlişkilerinde Bir Farkındalıktır. Amacımız Barikatları Genişletmek Olmalıdır.

Barikat neden kurulur? Engellemek için. 26A Kolektifi de öyle yapıyor. Kapitalizmin yaşama yönelik saldırılarını engellemeye çalışıyor. Örneğin, Kolektif 26A’nın kafelerinde, sömürü düzeninin devamlılığını sağlayan küresel kapitalist şirketlerin ürünlerine yer verilmez. Kola satılmaz mesela. Birer endüstriye dönüşen hayvanların etleri için katledilmesine karşı 26A’da et satılmaz. Dolayısıyla üretim tüketim ilişkilerinin ahlaki, politik ve sosyal açıdan değerlendirilmesi gerektiğini düşünen gönüllüler, katil şirketlerin ürünlerine, içinde adaletsizlik barındıran üretim ve tüketim şekillerine barikat koyar. Amaç, bu ilişkilerin adil bir şekilde düzenlemesidir. Bu ilişki düzenlendikçe, barikat genişler. Ta ki, tüm üretim tüketim ilişkileri devlet ve kapitalizmin boyunduruğundan kurtarılana kadar..

Şimdi, Şu anda Burada:

Devrim gelecekte bilinmeyen bir noktada aniden patlak verecek bir şey değildir. Devrim bizlerin dışında gelişen tarihsel koşulların sonrasında oluşuveren bir şey de değildir.. Devrim bir farkındalıkla ateşlenir ve pratiğe döküldüğü noktada, “Şimdi Şu Anda Burada Başlar!” Dolayısıyla, Kolektif 26A devrimci bir eylemdir. İnsanlara dayatılan zorunluluğun yerine gönüllüğü, rekabet ve bencilliğin yerine paylaşma ve dayanışmayı, yalnızlık ve yalıtılmışlık yerine beraberliği ve kolektif yaşamı koyan yeni bir dünya, herkes tarafından istenilen yeni bir yaşam biçimi uygular ve önerir.

Mücadele Bütünlüklüdür:

Anarşizm, yaratarak yıkmak, yıkarak yaratmak düsturunu benimser. Anarşistler, bir yandan devletin ve kapitalizmin köhnemiş kurumlarına ve ilişkilerine saldırarak onu yıkmayı, bir yandan da hayal ettikleri dünyayı kurmak için yaratmayı kullanılırlar.

İşte bu yüzden 26A gönüllüleri bir yandan yaşamlarını kolektif üzerinden paylaşma ve dayanışmayla örerken diğer yandan sokakta ve bulundukları her alanda her türlü araçla devlet ve kapitalizm ile kavga etmeyi sürdüren anarşist bireylerdir.

Paylaşma ve Dayanışma:

İnsan, insanın kurdu mudur? Zayıflar güçlü kurtların pençelerinde çırpınan koyunlar mıdır? Yüzlerce yıldan beri süren yalan, yüzlerce yıldan beri devam kolektif deneyimlerle boşa çıkartılmıştır aslında. Ne insan insanın kurdudur. Ne de bizler kurtların pençelerinde can vermeye mahkum olan koyunlarızdır. Bencillik ve rekabet, devletlerin ve kapitalizmin bıkmadan usanmadan her gün tazelemek zorunda kaldıkları kocaman bir yalandır.

Paylaşma ve dayanışma ise, yaşamın içinde ve kapitalizmin karşısında hayatta kalmak için canlıların geliştirdiği bir davranış biçimidir. Anarşistler, birbirine arkanı güvenle dönebilme özgürlüğüne ve omuz omuza vermenin yarattığı özgüvene sahip bireylerdir. İşte tam da bu yüzden, 26 A kolektifinin kapısından giremez bencillik ve rekabet. Çünkü içeride omuz omuza vermiş, güvenle birbirine sırtına dönebilen insanlar vardır. Bazen paylaşılan bir kap yemek, bazen mutluluk, bazen de öfkedir. Fakat bu kapılar ardında bir grup insana özgü bir yaşam biçimi olarak tasarlanmamıştır, bu bütün dünyaya tekrar yayılması gereken bir itkidir, bir iç güdüdür. Sadece hatırlamak ve eyleme geçmek gerekir. Kolektif 26A bunu yapar aslında hatırlar, eyleme geçer ve bu anlayışı örgütlemek için çalışır.

Tek Başına Değil Hep Beraber; Zorunlu Değil Gönüllü:

Yalnızlığımız, yalıtılmışlığımız bizi yok etmek; bizi köleleştirmek isteyenlere karşı en zayıf yanımızdır. İşte bu yüzden devlet ve kapitalizm hep buraya oynar. Yaşam biçimleri, evler, odalar, işler, iş yerleri, sokaklar hep buna göre düzenlenir. Bireyler ve toplumlar yalnızlaştırıldıkça yok olur, güçsüzleşir ve daha rahat kontrol edilebilir. Kontrolün başladığı yerde ise inisiyatif ölür. bundan sonra birey ve toplumlar için zorunluluklar ve mecburiyetler silsilesi başlar. Kapitalizmde kendini gerçekleştirdiğini düşünenler aslında zorunluluklar ve mecburiyetler yığında boğulanlardır.

Tarih boyunca anarşistler özgür bireylerin birlikteliklerine dayanan örgütlenmelerden taraf olmuş ve bunların uygulayıcısı olmuşlardır. 26A kolektifi, örgütlülüğün ne kadar büyük bir güç yarattığını bilir. Sistem içerisinde yalnızlaştırılarak güçsüzleştirilen insanların örgütlülüğün içinde kendini gerçekleştirdikçe bireyleştiğini, örgütlendikçe güçlendiğini ve kapitalizme karşı toplumu güçlendirdiğini bilir. Anarşistler için örgüt bir zorunluluk değil, ihtiyaçtır hem sistemle savaşabilmek, hem de hayatta kalmanın bir metodu olarak kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bu örgütlülüğün harcıysa gönüllü olmaktır. İnisiyatif kullanmak, insana tekrar insan olduğunu hatırlatır. 26 A Kolektifi, özgür bireylerin gönüllü birlikteliği ile oluşturulmuş bir örgütlenmedir.

Üstelik bu birliktelik belirli bir mekanla ve zamanla sınırlandırılırmış bir birliktelik değildir. Her bir gönüllü, yaşamının tamamını kapitalizme karşı diğer yoldaşları ile beraber örgütler. Mekan dışında da beraber yenilir, beraber içilir. Kurulan komünlerde ortak yaşam devam ettirilir.

Hiyerarşik Dikey Değil, Anti Hiyerarşik Yatay İşleyiş, Bir Kişinin Değil, Herkesin Kararı:

Toplumu yukarıdan aşağıya bir emir komuta zinciri şeklinde örgütleyen, milyonların kaderini bir kişinin ya da dar bir grubun insafına terk eden günümüz düşüncesine karşı, kimsenin kimseden üstün olmadığı ve yapılan işte ya da bulunulan mekanda herkesin sonsuz söz hakkına sahip olduğu bir anlayış pratikler anarşizm.

26A gönüllüleri çalışma saatlerini, mekanın işleyişini, mekanın dizaynı da dahil olmak üzere her şeyi gönüllülerin periyodik olarak bir araya geldiği ve her gönüllünün sonsuz söz hakkına sahip olduğu toplantılarda tartışarak, öyle karar verir, belirlerler.

Özetleyecek olursak, Kolektif 26A yaşamlarını devlet ve kapitalizme karşı örgütlemiş; Bencillik ve rekabete karşı paylaşma ve dayanışmayı, yalnızlık yerine örgütlenmeyi, ertelemek yerine şimdiden başlamayı, hiyerarşi yerine yatay işleyişi bütünlüklü bir mücadele ekseninde bir yandan yaratırken diğer yandan yıkmayı pratikleyen bir modeldir. Bu model anarşizmin tüm toplumsal ilişkileri yeniden değiştirmeyi amaçlayan, yüreğimizde taşıdığımız başka bir dünyanın tohumudur.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 41. sayısında yayınlanmıştır. 

The post Üretim Tüketim İlişkilerinin Yeniden Düzenlenmesi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/05/uretim-tuketim-iliskilerinin-yeniden-duzenlenmesi/feed/ 0
Anarşist Gazete Meydan “Anarşizm Mümkündür” Manşetiyle Çıktı https://meydan1.org/2017/11/01/anarsist-gazete-meydan-anarsizm-mumkundur-mansetiyle-cikti/ https://meydan1.org/2017/11/01/anarsist-gazete-meydan-anarsizm-mumkundur-mansetiyle-cikti/#respond Wed, 01 Nov 2017 17:32:29 +0000 https://seninmedyan.org/?p=19523 Aylık anarşist gazete Meydan’ın 41. sayısı “Anarşizm Mümkündür” manşetiyle çıktı. Meydan Gazetesi’ nin 41. sayısında yer  alan yazılar şöyle Paylaşma ve Dayanışmayla Dolu Özgür Bir Dünyada Yaşamak ”ANARŞİZM MÜMKÜNDÜR” Vardiyalı, Yoğun, Esnek; Çalış Çalış Çalış – Merve Demir (Genç İşçi Derneği) Röportaj: Kod-A İşçileri Direniyor Meslek Hastalıkları (8): Raynaud Hastalığı – Nergis Şen Kullan-At Klavuz: […]

The post Anarşist Gazete Meydan “Anarşizm Mümkündür” Manşetiyle Çıktı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Aylık anarşist gazete Meydan’ın 41. sayısı “Anarşizm Mümkündür” manşetiyle çıktı.

Meydan Gazetesi’ nin 41. sayısında yer  alan yazılar şöyle

  • Paylaşma ve Dayanışmayla Dolu Özgür Bir Dünyada Yaşamak ”ANARŞİZM MÜMKÜNDÜR”
  • Vardiyalı, Yoğun, Esnek; Çalış Çalış Çalış – Merve Demir (Genç İşçi Derneği)
  • Röportaj: Kod-A İşçileri Direniyor
  • Meslek Hastalıkları (8): Raynaud Hastalığı – Nergis Şen
  • Kullan-At Klavuz: Arabuluculuk Düzenlemesi – Gökhan Soysal
  • Açlık Eyleminin 232. Gününde Semih Özakça’yla Röportaj
  • Her Taşın Altında Devletin Paranoyası Var – Fuat Çakır
  • Merkez Sağda Yeni Bir Parti : İyi Parti – İlyas Seyrek
  • Kremlinoloji Değil “Beştepeoloji”! – Mercan Doğan
  • İrade-i Külliye, İrade-i Milliye’ye Karşı – Emrah Tekin
  • İdlib Devletlerin Koridor Stratejilerinde Neyi Değiştirecek? – Halil Çelik
  • Stratejik Dostluğa Vize Yok – Fuat Çakır
  • Pamuk Eller Ya da Sıkılı Yumruklar – İlyas Seyrek
  • Ne Katalonya İspanya, Ne de Kürdistan Irak – Hüseyin Civan
  • Devletleri Saran Bölünme Telaşı – Emrah Tekin
  • Röportaj: Anarşist Sendika CNT ile Katalonya Referandumu Üzerine
  • Anarşist Yayınlar Dizisi (16): Rusya’da Anarşist Yayınlar – Zeynel Çuhadar
  • İktidar ve Sovyet – Hüseyin Civan
  • Azerbaycan’da Anarşizm – Mammad Azizov
  • Röportaj: Radikal Kooperatiflerin Küresel Ağı; Fair Coop
  • Yaşamın Yeniden Yaratılması
  • Üretim Tüketim İlişkilerinin Yeniden Düzenlenmesi
  • Bilginin Paylaşma ve Dayanışmayla Özgürce Öğrenimi Mümkün!
  • Azerbaycan’da LGBTİQ Bireylere Devlet Baskısı
  • Ha Müftü Ha Memur, Nikah Kıyımı Kadın Kıyımıdır – Ece Uzun
  • Ne Farkeder? – Zeynep Kocaman
  • Uzak Olsun Ölüm Bize, Biz Hep Güleceğiz; Direnişi de, Yaşamı da Kaybetmeyeceğiz! – Anarşist Kadınlar
  • Kadınlar Evine Dönmeyecek – Ayşe Yılmaz
  • Anarşistlerin Teori ve Pratik Tartışmaları (4) Suç ve Ceza: Hapishaneler ve Suç – Alexander Berkman
  • Yalınayak: Ucuz İş Gücü, Tutsak İşçiler – Murat Çıkrıkçıoğlu
  • Kapitalizme “Davranışsal Ekonomi” Yaması – Gürşat Özdamar
  • Sisteme Uyum Sağlamak Bizi Öldürüyor Mu? – Emircan Kunuk
  • Göçün Yeni Yol Haritası: İklim Değişiklikleri – Özgür Erdoğan
  • Amerikan Rüyası Mı Kabusu Mu? – Özlem Arkun
  • İktidarların Tribün Korkusu – Furkan Çelik
  • Lucy Parsons Laboratuvarı – Özgür Oktay
  • Sistemin Çirkinleştirdikleri – Didem Deniz Erbak
  • Piyasanın Kanunu İşe Gitmek, Mecburen – Gürşat Özdamar 
  • 26A Atölye Kasım Ayı Programı  

 

The post Anarşist Gazete Meydan “Anarşizm Mümkündür” Manşetiyle Çıktı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/11/01/anarsist-gazete-meydan-anarsizm-mumkundur-mansetiyle-cikti/feed/ 0
26Atölye Açıldı https://meydan1.org/2017/02/21/26atolye-acildi/ https://meydan1.org/2017/02/21/26atolye-acildi/#respond Mon, 20 Feb 2017 22:32:32 +0000 https://test.meydan.org/2017/02/21/26atolye-acildi/ Kara Tahta’da Bilgiler Aktarılacak Bilginin 50 dakikalık bir zamanda aktarılacağı kara tahta bazılarımızın okulundan hatırladığı bilginin otoriter biçimde zorla empoze edildiği bir araç olarak görünebilir. Bize bir dersliği, bir sıkışmışlığı, bir korkuyu, bir bilememe cezasını, bir iktidarın tahakkümünü yasladığı olguyu, sertliği ve karamsarlığı bile hatırlatabilir. En önemlisi de bilginin hapsedilişini. 26A Atölye ise kara tahtayı, […]

The post 26Atölye Açıldı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
tolye


Bir Anarşist kafe olarak İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde 2009 yılında açılan 26A, patron-işçi ilişkisinin olmadığı, gönüllü çalışma ile işleyen kolektif bir deneyim olmayı sürdürüyor. Beyoğlu dışında Kadıköy ve Kartal ilçelerine de bu kolektif deneyimi taşıyan 26A, şimdi de içerisinde kütüphane ve kitap okuma bölümleri, kesme biçme atölyesi, internet radyosu, gösterim ve performans alanı, bilgi paylaşımı için farklı konulardaki aktarımların gerçekleşeceği kara tahtası ile birlikte üretmek ve yeni deneyimler oluşturmak için 26A Atölye’nin kapısını aralıyor.

Kara Tahta’da Bilgiler Aktarılacak

Bilginin 50 dakikalık bir zamanda aktarılacağı kara tahta bazılarımızın okulundan hatırladığı bilginin otoriter biçimde zorla empoze edildiği bir araç olarak görünebilir. Bize bir dersliği, bir sıkışmışlığı, bir korkuyu, bir bilememe cezasını, bir iktidarın tahakkümünü yasladığı olguyu, sertliği ve karamsarlığı bile hatırlatabilir. En önemlisi de bilginin hapsedilişini. 26A Atölye ise kara tahtayı, tüm bunlara karşı koymanın ve bilgiyi özgürce paylaşmanın bir yolu olarak seçti.

Neden 50 Dakika?

50 dakika, çünkü her bir aktarım bir başka aktarımı yaratıyor. Bilginin sonsuzluğuna bilginin doyumsuzluğu karşılık olabilir düşüncesiyle belirdiğimiz bir zaman 50 dakika. Bazen oldukça yetersiz, bazen fazla bile. Önemli olan her bir 50 dakika öğrendiğimiz, paylaştığımız bilginin doyumsuz aktarımı. Bir soruyla biten, bir cevapla başlayan yeni bir aktarım için kara tahta her defasında silinir ve yeniden yazılır.

Aktarımlar Nasıl Belirleniyor?

26A Atölye’nin gönüllüleri aylık bir program hazırlıyor. Şubat ayı içerisinde kara tahtada birbirinden farklı 11 konu aktarılacak. Aktarımların hedeflediği, katılımcıların da bir sonraki ay belirttikleri konularda 50 dakikalık aktarımlar gerçekleştirmesi. Burada bilgiyi paylaşan ile bilgiyi öğrenenlerin değişken olduğu, özgür bir bilgi paylaşım modeli deneyimlenmek isteniyor. 50 dakikalık aktarımlarda detay konular seçmeye özen gösteriliyor ve süreye sığmayan aktarımlar bir başka aktarımın konusu olabiliyor.

Kütüphane ve kitap okuma bölümleri

200’ü aşkın kitap var kütüphanede. Kitapların büyük çoğunluğu Anarşizm üzerine. Kitap okuma bölümlerinde okuyabiliyoruz kitaplarımızı, istediğimizi alıp götürmüyoruz. Mesele 200’ü aşmamak değil, 200’ün altına düşmemek. Çünkü Anarşist bir kütüphenenin en güzel yanının kitap okuduğunuz masaların tanışıklığı ve sohbeti olduğunu biliyoruz.

Kesme Biçme Atölyesi

Duralet, cetvel, makas, pergel, eskiz kağıtları, fırçalar, 2 ve 4B’ler, boyalar… Kesmek, biçmek için alet ve edevatların durduğu masamız, hemen atölye girişinde yer alıyor. Boş kalan duvarları, iç ve dış mekanları, hatta sokakları atölyenin ürettikleriyle doldurmak ya da sadece istediğimiz için oturabiliriz bu masaya. Birlikte üretmek için, birlikte tasarlamak için.

İnternet Radyosu

Çok basit bir uygulama olarak internet radyosu, 26A Atölye’nin bir köşesinde basit donanımıyla çalmak ve konuşmak üzere yerini aldı. Radyo, gönüllüler tarafından gün içerisinde çalınan müzikler dışında farklı içerikte programlara da yer vermeyi düşünüyor. Dahası kara tahtanın aktarımlarına katılamayanlar için kayıt tutan, sabah sabah gazete okuyan, arada konuk ağırlayan, 26A kafelerin birindeyseniz kulağınıza çalınan cingıllarıyla “ooo mülksüzler radyo” diye seslenerek dinleyicilerini selamlamaya hazır.

Gösterim ve Performans Alanı

26A Atölye, toplamda 100m2’lik bir alana sahip. Gösterim ve performanslar için kullanabileceğiz alan ise toplamda 30m2. Bir sinema filmi izlediğimizde ya da bir müzik performansında bu alanın barındırabileceği insan kapasitesi 30. Böyle düşünüldüğünde yerimiz biraz küçük. Ancak yine de böyle bir alanı kullanabileceğiz.

“Önce Pratikle ve Sonra o Pratikte Teoriyi Bul”

Kolektif 26A senelerdir yarattığı anlayışı “Önce pratikle ve sonra o pratikte teoriyi bul!” sözüyle oluşturmuştur. Şimdi de 26A Atölye kapısını aralayan herkesi birlikte düşlemeye, düşünmeye, düşündüğünü de beraberce eylemeye çağırıyor.

26A Atölye Nerede, Nasıl Ulaşabilirim?

Haftanın her günü 12:00 – 21:00 saatleri arasında atölyeye uğramak mümkün ve yabancımız değilseniz, yani bir 26A dostuysanız, atölyeyi bulmak hiç zor değil.

Adres: Tel Sokak No. 26/A Beyoğlu/İstanbul Tel:02122436085

The post 26Atölye Açıldı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/02/21/26atolye-acildi/feed/ 0
Kapitalizme Karşı Anarşist Bir Kolektif Belleville Sin Patron https://meydan1.org/2014/10/27/kapitalizme-karsi-anarsist-bir-kolektif-belleville-sin-patron/ https://meydan1.org/2014/10/27/kapitalizme-karsi-anarsist-bir-kolektif-belleville-sin-patron/#respond Mon, 27 Oct 2014 18:00:26 +0000 https://test.meydan.org/2014/10/27/kapitalizme-karsi-anarsist-bir-kolektif-belleville-sin-patron/ Belleville Sin Patron, bencilliğe, rekabete, kapitalizme karşı örülecek olan paylaşma ve dayanışmaya dayalı bir ekonomik modele ilişkin aylar süren tartışmaların ardından, 2011 yılının Ekim ayında, Atina’da açılmış. Bir kafe olarak işleyen Belleville Sin Patron, çalışanlarının özyönetimi üzerine kurulu bir kolektif. 3 yıldan bu yana, kolektif ilişki biçimlerinin örgütlenmeye devam ettiği Belleville Sin Patron çalışanlarıyla yaptığımız […]

The post Kapitalizme Karşı Anarşist Bir Kolektif Belleville Sin Patron appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Belleville Sin Patron, bencilliğe, rekabete, kapitalizme karşı örülecek olan paylaşma ve dayanışmaya dayalı bir ekonomik modele ilişkin aylar süren tartışmaların ardından, 2011 yılının Ekim ayında, Atina’da açılmış. Bir kafe olarak işleyen Belleville Sin Patron, çalışanlarının özyönetimi üzerine kurulu bir kolektif.

3 yıldan bu yana, kolektif ilişki biçimlerinin örgütlenmeye devam ettiği Belleville Sin Patron çalışanlarıyla yaptığımız röportajı sizlerle paylaşıyoruz.

Meydan: Belleville Sin Patron’un amacı nedir?

Belleville Sin Patron: Biz Belleville Sin Patron’un çalışma ortamında eşitliğin sağlanabileceği yönünde bir örnek teşkil etmesini amaçlıyoruz. Asıl hedefimiz ürün ya da hizmet üretiminde özyönetim modelini deneyimlemek ve bu üretim için bir patrona ihtiyacımız olmadığını diğer insanlara göstermeye çalışmak. Bu model ile biz adaletsizliğin veya sömürünün olmadığı başka bir çalışma organizasyonu deneyimlenebileceğini gösteriyoruz.

Belleville Sin Patron ne anlama geliyor?

Fransızca “güzel şehir” ve İspanyolca “patronsuz” anlamına gelen sözcüklerden oluşuyor. “Sin Patron” Arjantin’de işçiler tarafından özyönetimle işletilen patronsuz fabrikaları niteleyen bir kavram.

Karar alma sürecinizi nasıl işletiyorsunuz?

Tüm kararlarımızı, her iki haftada bir herkesin katıldığı ve herkesin eşit söz hakkı ile görüşlerini özgürce ifade ettiği genel toplantımızda alma yönünde hemfikir olduk. Her kararın alınışında birbirimizi ikna edebilmek ve hemfikir olabilmek için tartışmanın olabildiğince uzamasına olanak tanıyoruz. Ancak ikna sürecinin fazlasıyla işlemesine karşın ortak bir görüşle tartışmayı sonlandırmanın bir yolu olmadığını gördüğümüzde oylamaya başvurabiliriz.

Belleville Sin Patron’da çalışma koşulları nasıldır?

8 saatlik çalışma süremize karşılık, işlerin oldukça yoğun olduğu sonbahar ve kış döneminde 50 Euro alıyoruz ancak bahar ve yaz döneminde aynı süre için 40 Euro alıyoruz. Bu yevmiye, ekonomik kriz içindeki Yunanistan geneliyle kıyaslandığında oldukça yüksek kalıyor.

Kapitalist üretim-tüketim ilişkilerinin karşısında nasıl bir ekonomik model uyguluyorsunuz? Belleville Sin Patron’un savunduğu ve şimdiden uygulamaya koyduğu modelden biraz bahseder misiniz?

Belleville’in ekonomik modeli; emek ve sermaye arasındaki sosyal ilişkiyi yıkma mücadelesine denk düşen, işçilerin özyönetimi üzerine kuruludur. Belleville, herkesin çalışmaya ve kendi yaşamı için neye ihtiyacı varsa onu yapmaya kendinin karar vereceği yaşamdaki adaletin, eşitliğin ve özerkliğin mesajını yaymanın kavgasını verir. Bunun; daha güçlü ve daha görünür olmak için, diğer kolektiflerle birlikte örgütlediğimiz ağ olmaksızın gerçekleşemeyeceğini biliyoruz. Bu yolla mücadelemiz; kapitalizme bir karşı yapılanma ve karşı üretim mücadelesine dönüşmektedir.

Belleville Sin Patron’un gerçekleştirdiği herhangi bir politik eylem ya da etkinliği var mı?

Belleville genellikle siyasi gündemler ile ilgili ve siyasi grupları ve mücadeleleri desteklemek için dayanışma geceleri ve konserler düzenler. Buna ek olarak Belleville, aynı görüşte olduğumuz siyasi etkinliklere daima açıktır, hatta bu etkinliklerin dışında da elde ettiğimiz gelirin bir kısmını da direnişteki işçilere, grevlere, siyasi tutsaklara dayanışma olarak gönderiyoruz.

Dayanışma ağınız içinde temas halinde olduğunuz kooperatifler ve kolektifler hangileridir?

Atina’daki “Pagkaki” ve Rethymno’daki (Girit’te bir kent) “Halikouti” gibi Yunanistan’ın pek çok şehrinde dayanışma içinde olduğumuz pek çok kooperatif var. İki yıl önce de İstanbul’da 26A Kolektifi ile tanıştığımıza gerçekten çok mutlu olmuştuk.

Bu, birlikte yürümemiz gereken oldukça uzun bir yol ve biz henüz yolun başındayız.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 22. sayısında yayımlanmıştır.

The post Kapitalizme Karşı Anarşist Bir Kolektif Belleville Sin Patron appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/10/27/kapitalizme-karsi-anarsist-bir-kolektif-belleville-sin-patron/feed/ 0
Kapitalist Tüketim Kültürüne Karşı Kedi Kolektifi’nin Kafesi Yalova’da Açıldı https://meydan1.org/2014/02/21/kapitalist-tuketim-kulturune-karsi-kedi-kolektifinin-kafesi-yalovada-acildi/ https://meydan1.org/2014/02/21/kapitalist-tuketim-kulturune-karsi-kedi-kolektifinin-kafesi-yalovada-acildi/#respond Fri, 21 Feb 2014 19:18:09 +0000 https://test.meydan.org/2014/02/21/kapitalist-tuketim-kulturune-karsi-kedi-kolektifinin-kafesi-yalovada-acildi/ Kapitalizmin dayattığı bencil ve rekabetçi kültür yaşamlarımızın her alanına-her alanına saldırıyorken, bu kültüre karşı paylaşma ve dayanışmayı örgütleyen birliktelikler de büyüyor. “Bencil sömürü sistemine karşı gönüllü insanlar tarafından temelleri atılmış, paylaşma ve dayanışmayı esas alan” Kedi Kolektif, Yalova’da açıldı. 1 Şubat Cumartesi günü Yalova Cemal Nadir Sokak’taki kafelerinin açılışını yapan kolektif, patron-işçi kandırmacasından uzakta, gönüllü […]

The post Kapitalist Tüketim Kültürüne Karşı Kedi Kolektifi’nin Kafesi Yalova’da Açıldı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Kapitalizmin dayattığı bencil ve rekabetçi kültür yaşamlarımızın her alanına-her alanına saldırıyorken, bu kültüre karşı paylaşma ve dayanışmayı örgütleyen birliktelikler de büyüyor. “Bencil sömürü sistemine karşı gönüllü insanlar tarafından temelleri atılmış, paylaşma ve dayanışmayı esas alan” Kedi Kolektif, Yalova’da açıldı.

1 Şubat Cumartesi günü Yalova Cemal Nadir Sokak’taki kafelerinin açılışını yapan kolektif, patron-işçi kandırmacasından uzakta, gönüllü olarak çalışmanın esas alındığı ve hep birlikte üretilenlerin yaşama katıldığı kafelerinde, yeni bir yaşamı filizlendiriyor. Kapitalist reflekslerin gündelik yaşantılarımıza kadar sızdığı, bireyin bu kültür içinde giderek yalnızlaştırıldığı zamanlarda kapılarını açan Kedi Kolektif herkesi “Hep birlikte kapitalizme karşı düşleyebileceğimiz, elimizdekini paylaşabileceğimiz bir barikat kurmaya” çağırıyor.

Açtıkları kafeyi aynı zamanda bir sahaf gibi de kullanan kolektif, kitaplıklarında bulundurdukları kitaplarla daha fazla insana ulaşmayı, özgür bilgi paylaşımını artırmayı hedefliyor. Kafe içerisinde bir bölüme kurdukları “Kedi Radyo” ile de, yakın zamanda internet radyoculuğuna başlayacak olan Kedi, bu radyodan hem müzik yayını, hem radyo tiyatrosu yapacak, hem de kafe içerisinden yaptıkları canlı yayınlarla orada olamayanlar için de Kedi’de olanları paylaşacaklar. Kafe içerisinde haftalık film gösterimleri yapmayı planlayan kolektif, aynı zamanda güncel anarşist yayınların, dergilerin ve çeşitli fanzinlerin bulunduğu bölümle de, bu yayınların daha fazla okuyucuya ulaşmasına zemin sağlıyor.

Coca-Cola gibi küresel kapitalist şirketlerin ürünlerini kafelerinde barındırmayı reddeden Kedi Kolektif, bu tüketici kültür yerine kendi deyimleriyle “üzerinde emek sömürüsü ve çocuk kanı bulunmayan ürünleri” misafirleriyle paylaşıyor ve herkesi bu paylaşıma ortak olmaya çağırıyor.

Henüz açtıkları kafelerinde, kapitalizmin bencil ve rekabetçi kültürüne karşı paylaşma ve dayanışmayla bezeli bir kültürü örmeye başlayan Kedi Kolektif “Çünkü bizler düşledikçe kötü olan lanetlenir. Çünkü bizler düşledikçe var edebiliriz. Çünkü bizler düşlediğimiz kadar var olacağız. Ama bizler aynı zamanda paylaştığımız ve dayanıştığımız kadar düşleyebileceğiz. Sömürüye karşı birleşelim, omuzlarımız birbirine değsin” diyerek herkesi bu kültürü, hep birlikte, ilmek ilmek örmeye çağırıyor.

Kedi Sahaf-Radyo-Kafe: Fatih Cad. Cemal Nadir Sokak No:4/A Yalova

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 16. sayısında yayımlanmıştır.

The post Kapitalist Tüketim Kültürüne Karşı Kedi Kolektifi’nin Kafesi Yalova’da Açıldı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/02/21/kapitalist-tuketim-kulturune-karsi-kedi-kolektifinin-kafesi-yalovada-acildi/feed/ 0
Domatesin En Güzeli Birlikte Üretileni https://meydan1.org/2013/10/14/domatesin-en-guzeli-birlikte-uretileni/ https://meydan1.org/2013/10/14/domatesin-en-guzeli-birlikte-uretileni/#respond Mon, 14 Oct 2013 16:56:51 +0000 https://test.meydan.org/2013/10/14/domatesin-en-guzeli-birlikte-uretileni/ Domates, sapsarı çekirdeğinden filizlenip, daha yeşillenir yeşillenmez buram buram kokusunu saçmaya başlar ve çiçeği meyveye dönerken güneşin deminde olgunlaşır; içinde yazın tazeliği, güneşi ve kokusuyla gelirdi soframıza. Oysa şimdi, aylardan Ekim, pazarlardaki tezgahlarda tek tük yazdan kalma domatesler, onlar da artık sona kalanlar, don vuranlar. Oysa havaların soğumaya başladığı, türlü türlü salgınların kol gezdiği bu […]

The post Domatesin En Güzeli Birlikte Üretileni appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Domates, sapsarı çekirdeğinden filizlenip, daha yeşillenir yeşillenmez buram buram kokusunu saçmaya başlar ve çiçeği meyveye dönerken güneşin deminde olgunlaşır; içinde yazın tazeliği, güneşi ve kokusuyla gelirdi soframıza. Oysa şimdi, aylardan Ekim, pazarlardaki tezgahlarda tek tük yazdan kalma domatesler, onlar da artık sona kalanlar, don vuranlar.

Oysa havaların soğumaya başladığı, türlü türlü salgınların kol gezdiği bu mevsim dönümü havalarda, her derdin devası bir tas domates çorbası. Fakat dolabı açtığınızda, çekirdeği içinde filizlenmiş, salatalıktan daha kıtır kıtır bir domatesse karşınıza çıkan, durum gerçekten kötü demektir.

Ama tabi yine de var her şeyin bir çaresi. Yazın domatesleri tezgahlarda kalmasa da raflarımızda yerini aldı. Hep birlikte üretilen domates konserveleri, domateslerin en güzeli.

Tarladan gelen domatesler, konserve şişelerine dolarken

Yaz sona ererken gidip tarlasından topladık domateslerimizi, olgunlaşmış domatesleri doldurduk kasalara ve taşıdık bahçemize. Böylece başladı tatlı telaşımız.

Önce konserve şişelerini yıkadık el birliğiyle; birimiz köpükledi, ikimiz duruladı. Ağustosun sıcağında serin suyun içinde konserve şişelerini yıkadı bazılarımız. Bazılarımızsa kasalara dizdi yıkanmış şişeleri, diğerimiz taşıdı ve yerleştirdi hepsini tek tek ertesi gün doldurmak üzere. Tozlanmasın diye örttü üstünü 300 şişenin.

Ertesi gün doğan güneşle uyanıp, başladık domatesleri yıkamaya. Yıkanmayan domatesler kasalardan döküldü suyla dolu leğenlerin içine, yıkananlarsa temiz kasalara dolduruldu tekrar, tek tek soyulmak üzere. Bir süre elbirliğiyle yıkadıktan sonra, biriken domatesleri soymak için ayrıldı bir ekip. Bir leğenin etrafında toplandık, birer kasa domates yanımızda başladık domatesleri tek tek soymaya. Dilimizde dönen türkülerle birlikte, tek tek doldurdu soyulan domatesler leğeni. Yükselen güneş, artan sıcak eklendi leğendekilere, biraz mola verdik biz de acıkmıştık hem de.

Yemeğimizi yiyip doyurduk mu karnımızı, başladık yine türkülerle birlikte, bu sefer doğramaya. Küp küp doğradık soyduğumuz domatesleri ve doldurduk şişelere. Şişelerin içine biraz tuzdan başka hiçbir şey koymadık ama bol bol sohbeti, birlikte eylemenin keyfini katarken epey bonkör davrandık.

Şişelerin ağızlarını kapattık sıkı sıkı, gazetelere sardık ve yerleştirdik bir kazana akşama doğru. Kazana su doldurup altında bir ateş yaktık zeytin dallarıyla ve kaynattık konserve şişelerini 45 dakika boyunca. Ateşten aldıktan sonra şişelerimizi yerleştirip sardık sıkı sıkı sıcağıyla beklesin diye, tarlada güneşte demlendiği gibi bu kez de şişelerin içinde emeğimizle, sohbetimizle türkülerimizle demlenmeye bıraktık. Üç gün sonra açtık şişelerin üzerini örtüğümüz battaniyeleri ve tek tek kapaklarını kontrol ettik bütün şişelerin. Kavanozlar içlerindekini aylarca koruyabilecek kadar sıkı sıkı kapalıydılar ve yerleştirdik hepsini tekrar kasalara.

Düşlediğimizi Eylerken

Konservelerimizi doldurmuş evin yolunu tutarken, yol kenarındaki pıtraklar gibi birbiri ardına sıralanmaya başlamıştı bile hayallerimiz. Çünkü biliyoruz birlikte üretmenin bereketini ve düşlediğini eylemenin özgürleştirdiğini.

Patronsuz bir dünyayı bugünden yaratırken, şirketlere karşı mücadele ederken, onlara muhtaç olmamak için üretmek; özgürce ve birlikte üretmek önemliydi. Ve bir ürün üreticiden tüketiciye ulaşana dek, artan fiyatın arkasındaki sömürüyü biliyorduk. Konservelerimizi yaptık. Şimdi sıra geldi paylaşmaya, dayanışmaya.

26A Domates Çorbası

En başa dönecek olursak bu günlerde yazı, güneşi içinde saklı, her derde deva bir domates çorbası içmek isterseniz, mis gibi çorba tarifimizi paylaşıyoruz.

Meydan Gazetesi- domatesin en güzeli brlikte üretileni

 

Malzemeler

1 kiloluk domates konservesi (8 -10 adet domates), 3 kaşık un, 3 kaşık sıvıyağ, 1 lt. su, Tuz, Kaşar, Kıtır ekmek

Önce yağ ve unu tencerede kokusu çıkana kadar kavuruyoruz. Sonra domates konservesini ekleyip bir süre kavurduktan sonra suyunu ekleyerek koyulana kadar kaynamaya bırakıyoruz. Ocaktan almadan önce biraz tuz atıp karıştırıyoruz. Servis tabağına aldığınızda istediğiniz kadar kaşar ve ekmek koyarak yiyebilirsiniz. Yarasın.

*Domates konservelerini Kolektif 26A Taksim’den edinebilirsiniz.

26A Taksim: Katip Mustafa Çelebi Mahallesi. Tel Sokak No:26/A Beyoğlu İSTANBUL 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 13. sayısında yayınlanmıştır.

The post Domatesin En Güzeli Birlikte Üretileni appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/10/14/domatesin-en-guzeli-birlikte-uretileni/feed/ 0
Paylaşma ve Dayanışma Kolektifi: Kolektif 26A https://meydan1.org/2013/05/03/paylasma-ve-dayanisma-kolektifi-kolektif-26a-2/ https://meydan1.org/2013/05/03/paylasma-ve-dayanisma-kolektifi-kolektif-26a-2/#respond Fri, 03 May 2013 16:59:05 +0000 https://test.meydan.org/2013/05/03/paylasma-ve-dayanisma-kolektifi-kolektif-26a-2/ – Geçtiğimiz yıl, 1 Mayıs’larda görülmeye çok alışkın olunmayan bir şey yaptınız; binlerce sandviç dağıttınız, yürüyüş alanına büyük bir paylaşma masası kurdunuz. Bu eylemle nasıl bir etki yaratmak istediniz? Eylem alanındaki insanların tepkisi nasıl oldu? 1 Mayıs’ta anarşist bir kortejin içerisinde yer almayı istedik. Kolektif 26A imzalı dövizlerimizi hazırladık. “Mülkiyet Hırsızlıktır”, “Kapitalizm Hırsızdır”, “Patronlar Hırsızdır”, […]

The post Paylaşma ve Dayanışma Kolektifi: Kolektif 26A appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
– Geçtiğimiz yıl, 1 Mayıs’larda görülmeye çok alışkın olunmayan bir şey yaptınız; binlerce sandviç dağıttınız, yürüyüş alanına büyük bir paylaşma masası kurdunuz. Bu eylemle nasıl bir etki yaratmak istediniz? Eylem alanındaki insanların tepkisi nasıl oldu?

1 Mayıs’ta anarşist bir kortejin içerisinde yer almayı istedik. Kolektif 26A imzalı dövizlerimizi hazırladık. “Mülkiyet Hırsızlıktır”, “Kapitalizm Hırsızdır”, “Patronlar Hırsızdır”, “Anarşizm Yaşamdır”, “Anarşizm Paylaşmadır-Dayanışmadır” yazılı dövizlerimizle tabi bir de hazırladığımız binlerce sandviçle 1 Mayıs’a katıldık. Yürüyüş başlamadan önce dağıtım yapmayı düşünmüştük. Getirdiğimiz masaları, yürüyüş yolu boyunca yan yana dizdik. Sandviçlerimiz masaların üzerine, bizler masaların yanına dizildik ve paylaşmaya dair sloganlarımızı atarak ellerimizdeki sandviçleri gelen herkese dağıtmaya başladık. Amaç her ne kadar bir miktar karın doyurmak olsa da, esas amacımız yapmış olduğumuz sandviçleri paylaşmaktı. Önce şaşkınlık, sonra hafif bir gülümseme ama neticede paylaşmanın vermiş olduğu mutluluk yansıyordu yüzlere.

– Paylaşma Masası derken ne kastediyorsunuz? Sandviçleri kolektif bir şekilde mi hazırladınız? Hazırlık aşamasından biraz bahseder misiniz?

Bencil ve rekabetçi, kapitalist kültüre karşı paylaşma masaları, kolektifin de önemsediği bazı eylemlerin simgesi olmuştu. Yunanistan’daki kriz zamanlarında köylüler, ihtiyaçları dışındaki patatesleri diğer köylülerle ve asıl krizden çok daha fazla etkilenen kentlilerle paylaşıyorlardı. Bu bir harekete dönüştü; Patates Hareketi. Bu yaşanan deneyim, kolektif olarak bizi çok etkiledi. Bunun dışında okullarında hem kantin fiyatlarını boykot etmek hem de paylaşmayı sofralara taşımak isteyen liseliler, aslında paylaşma masalarını büyütmede büyük pay sahipleri. Çünkü onlar, ısrarla kurdukları sofraları kaldırmadılar. Kantin fiyatları düştü ancak, yine sofralarını kurmaya devam ettiler. İstedikleri paylaşma kültürünün sürmesiydi. Çünkü mevcut kapitalist kültürün her yerde aynı şekilde bencil ve rekabetçi olduklarını biliyor ve paylaşma masalarını yeni bir kültür yaratmadaki önemli olduklarını düşünüyorlar. Benzer bir eylemliliği ise sokaklarda paylaşma masaları kuran Anarşist Kadınlar da gerçekleştiriyorlardı. Biz de ezilen toplumların birçok farklı isimle yaptıkları bu paylaşma ve dayanışma kültürünün önemli olduğunu düşünüyor ve 1 Mayıs gibi bir güne taşınması gerektiğine inanıyorduk.

Tüm hazırlıklarımız kolektif bir şekildeydi. 1 Mayıs, kapitalist sömürüye karşı söz söylenebilecek bir alandı. Katılma kararını aldıktan sonra kolektifin paylaşma ve dayanışma üzerine kurulu anlayışını 1 Mayıs alanına nasıl taşırız diye düşünmüştük. Aklımıza, oldukça kalabalık geçeceğini bildiğimiz 1 Mayıst’a yapabileceğimiz kadar çok sandviçle dolu bir paylaşma masası kurmak geldi. Bu, yaptığımız planlara göre en az dört gün sürecek keyifli bir işçiliği de beraberinde getirdi. Önce ikiyüze yakın kaşarı dilimlemek gerekiyordu ve 1900’lerin başından kalma bir dilimleme makinesiyle bu oldukça zaman alıyordu. Kaldı ki makine, çalışmanın ortalarında bozuldu. En önemli ve bizi zorlayacak olan aşama ise belki de son bir gündü. Çünkü ekmeklerin taze kalması, domates ve salatalıkların pörsümemesi için bu malzemelerin işlemleri son gün yapılmalıydı. Ama bütün bu süreçte her akşam okulundan, işinden çıkıp gelen birçok gönüllü arkadaşımızla birlikte adeta vardiya değiştirir gibi çalışmayı hiç ara vermeden sürdürdük. Yazdığımız bildirileri yaptığımız her sandviçin paketine zımbalıyor, sandviç paketlerini çuvallıyorduk. Çalışmanın tamamı bittikten sonra Taksim 26A’nın girişinde 100’e yakın çuval vardı.

– Paylaşma ve dayanışmayı büyütmenin, bencillik ve rekabetin egemen olduğu bir dünyada önemi nedir? Böyle bir kültürü yaşatmak mümkün müdür?

Bencil ve rekabetçi olmak, içinde yaşadığımız sistem olan kapitalizmin bizlere yüklediği belki de değiştirilmesi en zor özelliklerdir. Ve aynı zamanda hepimizin sürekli yakındığı, dünyanın yaşanmaz bir yer olduğunu söylememize yol açan nedenlerdir. Aslında biz, yanlış olduğunu bile bile, bencil ve rekabetçi davranışları “haklı” ya da “haksız” gerekçelerle uygularız. Ve bunun en meşrulaştırıcı söylevi ise “herkes, her yer, her şey böyle” bahanesidir. Biz düşünüyoruz ki bu bahanenin işlemeyeceği, her şeyin böyle olmayacağı bir ilişki biçimini aramızda var edebiliriz. Var ettik ya da var ediyoruz demektense, var etmeye çalışıyoruz ya da var etmek istiyoruz demeyi tercih ediyoruz. Ve biz bunun mümkün olduğunu deneyimleyerek yaşıyoruz.

– Kapitalizmin dayattığı tüketim kültürüne karşı, 26A ne tarz bir ilişki biçimini savunuyor? Ve bu ilişki biçimi işleyişinde nasıl yer buluyor?

Alışılageldik kalıpların dışında bir işleyiş mantığında olduğumuz aşikar. 26A’nın onlarca gönüllüsü kendi aralarında işlettikleri karar alma süreçleri sonrasında 26A’ların kaderini belirler. Belirlerlerken çeşitli aksilikler çıksa da tüm çaba 26A’ların bu şekilde işlemesi üzerine kuruludur. Aksiliklerin de ancak sabırlı ve sakin bir deneyim süreci sonrasında aşılabileceğine inanan gönüllülerin, yani bizlerin 26A’yla olan ilişkisi ise ihtiyacı kadarını alıp, verebildiği kadarını vermek üzerine kuruludur. Gerçekçi konuşmak gerekirse, hepimizin hemfikir olarak belirlediği ucuz fiyat kararı ile alakalı olarak, ihtiyaçlarımızı karşılayabildiğimiz çok söylenemez. Yani şunu söylemek gerekirse, 26A’lar kendilerini döndürebilen mekanlardır. Kaldı ki Taksim ve Kadıköy’den sonra geçtiğimiz ay da Kartal’da yeni bir 26A açılması, ihtiyaçların daha da karşılanamayacağının habercisi oldu.

– Bu tarz kolektif bir deneyim, dünyada başka yerlerde var mı? Eğer varsa bu kolektiflerle nasıl bir ilişki ağı oluşturuluyor?

Dünyada bu tarz kolektif deneyimler mevcut. Özellikle bu deneyimlerin birçoğu anarşistler tarafından hayata geçiriliyor. Fikirlerin yaşamla bütünleşmesinin önemini anlayan ve bu deneyimleri hayata geçiren çok sayıda anarşist kolektif ve kooperatif olduğunu biliyoruz. 26A deneyimiyle birlikte, bu kolektif ve kooperatiflerle tanışma ve karşılıklı deneyim aktarımları yapma fırsatını yakalıyoruz. Örneğin, Zapatistaların kendi ürettikleri kahveler, küresel çapta dağıtılıyor ve bu dağıtımıların br ayağı da 26A Kolektifi. Sadece Chiapas kadar uzak değil. Zaman zaman üreticisiyle ilişkiye geçebildiğimiz köylerden alınan ürünleri, Kolektif 26A raflarında ve ilişki ağında dayanışmaya açtık. Sürekliliğini henüz sağlayamamış olsak da, bizim için önemli olan mahsüllerini yok pahasına tekellere kaptırmak istemeyen üreticilerle dayanışmaya geçmekti. Bunun yanı sıra da Mezopotamya Sosyal Forumu’nda tanıştığımız Weranşar’daki Ax u Av Komünü ile bir dayanışmamız olmuştu.

– Bu sene de 1 Mayıs’ta paylaşma masalarını kuracak mısınız?

Bugüne kadar çeşitli yoğunluklarımızdan dolayı, 1 Mayıs’ta paylaşma masası kurmayı henüz kolektifin gündemine alamadık. Tüm sene süresince yapılan sohbetlerde, hep kuracağımız üzerine konuşmuştuk. Ama kararı alınmış olmadığı için, evet kuracağız diyemiyoruz ama biz de kurulacağını umuyoruz.

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 9. sayısında yayımlanmıştır.

The post Paylaşma ve Dayanışma Kolektifi: Kolektif 26A appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/05/03/paylasma-ve-dayanisma-kolektifi-kolektif-26a-2/feed/ 0