Süreyyapaşa – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Thu, 25 Apr 2013 09:39:29 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Mağdur Olan İşçidir, Patron Değil! – Süreyyapaşa Hastanesi Taşeron İşçisi Hamdi Azbay https://meydan1.org/2013/04/25/magdur-olan-iscidir-patron-degil-sureyyapasa-hastanesi-taseron-iscisi-hamdi-azbay/ https://meydan1.org/2013/04/25/magdur-olan-iscidir-patron-degil-sureyyapasa-hastanesi-taseron-iscisi-hamdi-azbay/#respond Thu, 25 Apr 2013 09:39:29 +0000 https://test.meydan.org/2013/04/25/magdur-olan-iscidir-patron-degil-sureyyapasa-hastanesi-taseron-iscisi-hamdi-azbay/ Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi yemekhane bölümünde taşeron olarak çalışan bir işçiydim. 10 yılı aşkın bir süredir burada çalışıyordum. Çalıştığım süre boyunca taşeron işçisi olmanın yarattığı çok sayıda haksızlığa maruz kaldım. Taşeron firmanın ve taşeronlaşmanın yarattığı haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı 2011 Ocak ayında DİSK’e bağlı Dev Sağlık İş Sendikası’na üye oldum. Sendika üyeliğimle beraber gerek hastane […]

The post Mağdur Olan İşçidir, Patron Değil! – Süreyyapaşa Hastanesi Taşeron İşçisi Hamdi Azbay appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi yemekhane bölümünde taşeron olarak çalışan bir işçiydim. 10 yılı aşkın bir süredir burada çalışıyordum. Çalıştığım süre boyunca taşeron işçisi olmanın yarattığı çok sayıda haksızlığa maruz kaldım. Taşeron firmanın ve taşeronlaşmanın yarattığı haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı 2011 Ocak ayında DİSK’e bağlı Dev Sağlık İş Sendikası’na üye oldum. Sendika üyeliğimle beraber gerek hastane yönetimiyle, gerek taşeron şirket patronlarıyla, gerek idare görevlileriyle birçok defa karşı karşıya geldim. Tabi ki bu benim patronlarla ilk kez karşı karşıya gelişim değildi. Ben de diğer işçi arkadaşlarım gibi hayatımın farklı zamanlarında farklı yerlerde sömürüye ve baskıya her maruz kaldığımda, sürekli direnişle karşılık verdim. İşçi olmamdan tutun, Kürt kimliğime kadar neredeyse hayatım boyunca sürekli direnişçiyim.

Sendikaya üye olduğum tarihten itibaren Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde sendikal çalışmalar yürüttüm. Bu süre zarfında yemekhane bölümü için yeni bir taşeron ihalesi yapıldı. Bizim de bağlı olduğumuz taşeron şirket ihaleyi kaybetti ve şirket ihaleyi kaybedince hiçbir alacağımızı vermeden kaçar gibi hastaneden ayrıldı. Yeni gelen şirket bizlere “önceki şirketten kalan tüm haklarımı aldım” yazılı bir ibraname imzalatmak istedi. Geriye dönük hiçbir alacağımızı almadığımızdan dolayı diğer iki direnişçi arkadaşımla beraber ibranameyi imzalamadık ve işten atıldık.

İşten atıldıktan sonra başhekimle, şirket yetkilileriyle ve birçok yerle görüşmelerimiz oldu. Sonuç çıkmayacağı başından belli olan tüm bu görüşmelerin ardından, yemekhanede beraber çalıştığım ve uzun yıllardır tanıdığım arkadaşlarım Serkan Kaşka, Ethem Aktürk ve ben 15 Temmuz 2012 günü Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi C Blok önünde çadır kurarak direnişimize başladık. Bugün direnişimiz, 300. gününe yaklaşıyor.

Direnişimizin ilk süreçlerinde haklılığımızı duyurmak adına çok sayıda eylem gerçekleştirdik. Neredeyse her günümüz bir eylemle geçiyordu. Her öğlen sloganlarımızla, basın açıklamalarımızla asıl işverenimiz olan Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları Hastanesi Başhekimi İran Yalçınkaya’ya patron koltuğunu dar ediyorduk. Ardından gelişen süreçte devletin Kamu Hastaneleri Birliği yasasıyla birlikte, zaten şirket gibi işleyen hastanemizde, patron değişti. Eski patron olan başhekim İrfan Yalçınkaya’nın yerine hastane genel sekreteri (CEO’su) Mehmet Kutlu getirildi.

Mehmet Kutlu Süreyyapaşa’ya geldiği ilk andan itibaren “Temiz bir sayfa açalım”, “Ben bu çadırdan rahatsızım” diyerek, biz direnen taşeron işçilerinden görüşmeler talep etti. Son olarak Ocak ayında yeni hastane yönetimi bizi tekrar görüşmeye çağırdı. Gittik. Görüşme süresince yönetim sık sık “Siz haklısınız, bizler de her zaman sizin yanınızdayız.” gibi sözlerle bizleri kandırmaya yönelik konuşmalar yaptı. Görüşmeler neticesinde bize “Şu anda bir kişilik boşluk var. Sadece birinizin iş başı yapmasını sağlayabiliriz. 5 Şubat tarihinde boşluk oluşacak o tarihte siz diğer iki işçinin de işe iadesini yapacağız. Zaten burası sizin iş yeriniz, işinizin başına döneceksiniz” denerek işe geri alınacağımıza dair söz verildi. Ardından “Biz hastane yönetimi olarak verdiğimiz sözün arkasındayız” dendi. Bu sözlerin birer yalan olduğunu ve kandırmak amacıyla, planlı bir şekilde söylendiğini 5 Şubat tarihi geldiğinde somut bir şekilde gördük.

Tabi ki hastane yönetiminin bu geri adımı sonrasında, biz de kendi aramızda konuşarak, Ethem arkadaşımızı işe soktuk. Serkan ve ben o tarihten itibaren eylemlerimize bir süre ara verdik. Ancak bu durum basında “Süreyyapaşa’da İşçiler Kazandı” şeklinde yapılan haberlerle kazanım olduğu, direnişin sonlandığı yorumuyla aktarıldı. O sürece kadar direniş çadırımıza her gün birçok farklı kurum dayanışma ziyaretlerinde bulunuyordu. Eylemlerimize katılarak dayanışma gösteriyorlardı. Maddi ve manevi dayanışma açısından hiçbir sıkıntımız yoktu. Basında direnişimizin sonlandığı yorumuyla verilen haberlerin ardından ziyaretler azalmaya dayanışmalar düşmeye başlasa da bugün hala daha hastanemizde örgütlü olan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası(SES) bizimle dayanışmayı sürdürüyor. Direnişimizi sahipleniyor. Yine sürecin başından beri Devrimci Anarşist Faaliyet ‘ten arkadaşlarımız da her gün çadırımızı ziyaret ediyor, bizimle her türlü dayanışmayı gösteriyorlar. Ayrıca Uluslararası İşçi Dayanışma Derneği’nden(UİDDER) arkadaşlarımız da hemen hemen her gün çadırımızı ziyaret ediyor, dayanışma gösteriyorlar. Bu destek ve dayanışmalardan dolayı tüm kurumlara tekrar teşekkür ediyorum. Bu dayanışmaların, sonuna kadar sürdüreceğimiz bu mücadelede devam etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Öte yandan 5 Şubat tarihine kadar bizi işe alacağının sözünü veren hastane yönetimi, 5 Şubat öncesi görüşmelerde çadırı kaldırmamızı, zaten işe alınacağımızı söyleyerek direnişimizi tamamen kırmaya yönelik konuştu. Ancak biz Serkan ile beraber çadırımızı kesinlikle kaldırmayacağımızı, işe iademiz gerçekleştiğinde kitlesel bir eylemle bunu duyurduktan sonra kaldırmakta kararlı olduğumuzu vurguladık.

5 Şubat gelip çattığında, işe iademiz ile ilgili verilen sözleri hatırlatmak için hastane yönetimiyle bir görüşme daha gerçekleştirdik. Bu görüşmede, bize verilen sözlerden eser yoktu. Bize “Bakanlıktan işe iadesi yapılsın yazısı gelmeden, biz sizi işe alamayız” dendi. Ayrıca zaten işe iade davasından vazgeçmezsek, yazı geldiğinde dahi bizi işe alamayacaklarını belirttiler. Biz de kesinlikle hukuki alandaki mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi ve bu noktada kararlı olduğumuzu söyleyerek görüşmeden ayrıldık. Bundan sonraki süreçte birkaç görüşme daha gerçekleştirdik. Bu görüşmelerde hastane yönetimi verdiği sözün arkasında durmak bir yana bizim direnişimizi kırmak için davayı kaybedeceğimizi, geri çekersek işimize geri dönmek için tekrar görüşmeler yapabilecekleri yalanıyla bizi yıldırmaya çalıştı. Kararlılığımız karşısında şimdi de psikolojik baskı uygulamaya başladılar. Ancak bizi yıldıramayacaklar. Çünkü biz davamızı niye geri çekmememiz gerektiğini çok iyi biliyoruz. Genellikle iş davalarında kazanan patronlar değil, işçiler oluyor. Çünkü mağdur olan işçidir. Patron değil. Bizim durumumuz da tam anlamıyla bir mağduriyettir ve biz direnen işiler sonuna kadar haklıyız. Haklılığımız her alanda olduğu gibi işe iade davasında da anlaşılacak. Bu mağduriyet giderilecektir. Ben bu sebepten dolayı iş mahkemelerindeki sonuçlara güveniyorum. Tabi ki asıl güvencem, hastane yönetimine geri adım attıran kararlılığımızla süren fiili direnişimizdir.

Direnişimiz hala daha ilk günkü inanç ve kararlılığıyla sürerken bu çadırda sadece ben ve Serkan değil; benim annem, babam, kardeşlerim, eşim ile Serkan’ın eşi, iki çocuğu, annesinin de direndiğini belirtmek gerekiyor. Fiziki olarak çadırda olmasalar da ailelerimizin de bu direnişteki emeği göz ardı edilemez. Biz en çok onların hakkını yedirtmeyeceğimiz için buradayız.

Son süreçlerde ne kadar yıpransak da ne kadar yorulsak da ben Hamdi Azbay olarak asla umutsuzluğa düşmedim, düşmeyeceğim. Bu sürecin sonunda emeğimizin karşılığını alacağımıza eminim. Çadırda durmamın, bir yıla yakındır C blok önünde direnmemin tek sebebi işime, emeğime sahip çıkmak istememdir. Buradan ayrılıp başka bir yerde iş bulabilir, aynı şekilde taşeronda çalışmayı sürdürebilirdim. Ama hiçbir şeyi çözmüş olmayacak, defalarca aynı sorunlarla karşılaşacaktım. Bu bence bir çözüm değildir. Çözüm direniştedir. Ben de sonuna kadar direneceğim. Bir direnişçi işçi olarak, her işçinin de bulunduğu şirkette, taşeronda, fabrikada her yerde emeğine sahip çıkması gerektiğini; baskılara ve sömürüye baş eğmeden direnmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü inanarak, güvenerek, umutla direnirsek haklılığımızla kazanacağımıza eminim.

Süreyyapaşa Hastanesi Taşeron İşçisi Hamdi Azbay

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 9. sayısında yayımlanmıştır.

The post Mağdur Olan İşçidir, Patron Değil! – Süreyyapaşa Hastanesi Taşeron İşçisi Hamdi Azbay appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/04/25/magdur-olan-iscidir-patron-degil-sureyyapasa-hastanesi-taseron-iscisi-hamdi-azbay/feed/ 0
Sürreyyapaşa’da Hastane Patronları Geri Adım Attı, Direniş Sürüyor https://meydan1.org/2013/01/24/surreyyapasada-hastane-patronlari-geri-adim-atti-direnis-suruyor/ https://meydan1.org/2013/01/24/surreyyapasada-hastane-patronlari-geri-adim-atti-direnis-suruyor/#respond Thu, 24 Jan 2013 09:35:53 +0000 https://test.meydan.org/2013/01/24/surreyyapasada-hastane-patronlari-geri-adim-atti-direnis-suruyor/ Süreyyapaşa Hastanesi’nde taşeron işçiler Hamdi Azbay, Serkan Kaşka ve Ethem Aktürk’ün direnişi, hastane patronlarına geri adım attırdı. Dev Sağlık-İş üyesi taşeron işçiler, hastanenin C Blok binası önünde kurdukları çadırda, 200 gündür direnişlerini sürdürüyor. Geçtiğimiz yılın sonlarında yürürlüğe giren Kamu Hastaneleri Birliği Yasası ile tamamen şirketleşen hastanelerde yönetim de değişti. Süreyyapaşa Hastanesi’nde de eski patron olan […]

The post Sürreyyapaşa’da Hastane Patronları Geri Adım Attı, Direniş Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Süreyyapaşa Hastanesi’nde taşeron işçiler Hamdi Azbay, Serkan Kaşka ve Ethem Aktürk’ün direnişi, hastane patronlarına geri adım attırdı. Dev Sağlık-İş üyesi taşeron işçiler, hastanenin C Blok binası önünde kurdukları çadırda, 200 gündür direnişlerini sürdürüyor.

Geçtiğimiz yılın sonlarında yürürlüğe giren Kamu Hastaneleri Birliği Yasası ile tamamen şirketleşen hastanelerde yönetim de değişti.
Süreyyapaşa Hastanesi’nde de eski patron olan başhekim İrfan Yalçınkaya’nın yerine hastane genel sekreteri (CEO’su) Mehmet Kutlu getirildi.
CEO Süreyyapaşa’ya geldiği andan itibaren, taşeron işçilerinin direnişinden, kurdukları direniş çadırından “rahatsız” olduğunu dile getirdi. Ancak taşeron işçilerinin direnişi CEO Mehmet Kutlu’ya geri adım attırdı.

Direnişin 143. Gününde Süreyyapaşa Hastanesi CEO’su direniş çadırına gelerek işçilerden görüşme talep etti. Yapılan görüşmeler sonrasında CEO’nun taşeron işçilerini işe geri alacağı sözü verdiği, ancak hastanede şu anda boş yer olmadığı gerekçesiyle içlerinden birinin hemen işbaşı yapabileceğini diğer ikisinin de daha sonra işe başlayacağını belirterek geri adım attığı öğrenildi.

Bu durumu kendi aralarında tekrar değerlendiren taşeron işçileri, direnişçi arkadaşlarından Ethem Aktürk’ün işe alınmaya daha fazla ihtiyacı olduğunu düşünerek, öncelikle onun işe başlamasına karar verdi. Ethem Aktürk karar alındıktan sonraki gün, temizlik bölümünde işe başladı. Diğer direnişçi işçilerin de işe geri alınacağı sözünü veren CEO, direnişçi işçilerden de çadırı kaldırmalarını istedi. Ayrıca işe geri dönen Ethem Aktürk’ü sonraki günlerde yanına çağıran Süreyyapaşa CEO’su, Aktürk’ün tazminat davasına dönüşen işe iade davasından da vazgeçmesini istedi.
Yaşananların ardından direnişçi işçiler ise, zaten Süreyyapaşa Hastanesi’nde taşeron şirketin el değiştirmesi sırasında ‘iş kanunundan doğan tüm haklarımızı aldık’ yazılı belgeleri imzalamadıkları için işten çıkartıldıklarını belirtirken, tazminat davasından da direnişten de vazgeçmeyeceklerini ve hak mücadelelerinin C Blok önündeki direniş çadırında sürdüreceklerini belirtti.

The post Sürreyyapaşa’da Hastane Patronları Geri Adım Attı, Direniş Sürüyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/01/24/surreyyapasada-hastane-patronlari-geri-adim-atti-direnis-suruyor/feed/ 0
Süreyyapaşa Hastanesi’nde taşeron işçileri direniyor https://meydan1.org/2012/10/25/sureyyapasa-hastanesinde-taseron-iscileri-direniyor/ https://meydan1.org/2012/10/25/sureyyapasa-hastanesinde-taseron-iscileri-direniyor/#respond Thu, 25 Oct 2012 18:21:23 +0000 https://test.meydan.org/2012/10/25/sureyyapasa-hastanesinde-taseron-iscileri-direniyor/ Süreyyapaşa Hastanesi’nde taşeron şirket değişimi yapılırken işten atılan taşeron işçilerin Süreyyapaşa Hastanesi C Blok önündeki 100 güne yaklaşan direnişleri sürüyor. 23 Temmuz’da direnişe başlayan Dev Sağlık İş’li Süreyyapaşa işçilerine, hastaneye gelen yeni taşeron şirket “İş kanunundan doğan tüm alacaklarımızı aldık” yazılı ibranameyi imzalatmak istemiş; ancak taşeron işçiler, hiçbir alacaklarını almadıkları için ibranameyi imzalamayarak işten atılmışlardı. […]

The post Süreyyapaşa Hastanesi’nde taşeron işçileri direniyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Süreyyapaşa Hastanesi’nde taşeron şirket değişimi yapılırken işten atılan taşeron işçilerin Süreyyapaşa Hastanesi C Blok önündeki 100 güne yaklaşan direnişleri sürüyor.
23 Temmuz’da direnişe başlayan Dev Sağlık İş’li Süreyyapaşa işçilerine, hastaneye gelen yeni taşeron şirket “İş kanunundan doğan tüm alacaklarımızı aldık” yazılı ibranameyi imzalatmak istemiş; ancak taşeron işçiler, hiçbir alacaklarını almadıkları için ibranameyi imzalamayarak işten atılmışlardı.
Sabah erken saatlerden gece yarılarına kadar direniş çadırında bekleyen taşeron işçilere, hastane içerisindeki diğer taşeron işçilerden, SES üyelerinden TTB üyesi doktorlara kadar çok sayıda insan destek veriyor.
Direnişin ikinci ayında Taşeron işçiler Ataşehir Fatih Sultan Mehmet Hastanesi önünde buluşarak “İşten atılan işçiler geri alınsın Süreyyapaşa Hastanesi İşçileri” yazılı pankart ile E-5 Karayolu’nda oturma eylemi yaparak yolu trafiğe kapatmıştı.
Neredeyse tüm bloklarında, bölümlerinde taşeron sistemiyle işçileri sömüren Süreyyapaşa Hastanesi’nde on seneden fazla bir süredir çalışan taşeron işçiler, taşeron şirketin ve hastane yönetiminin tüm baskılarına rağmen direnişini büyük bir inançla sürdürüyor.

The post Süreyyapaşa Hastanesi’nde taşeron işçileri direniyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/10/25/sureyyapasa-hastanesinde-taseron-iscileri-direniyor/feed/ 0
SÖMÜRÜ ZiRVESi https://meydan1.org/2012/10/01/somuru-zirvesi/ https://meydan1.org/2012/10/01/somuru-zirvesi/#respond Mon, 01 Oct 2012 10:17:14 +0000 https://test.meydan.org/2012/10/01/somuru-zirvesi/ “Taşeronlar, Alt işverenler, Tedarikçileri Zirvesi”, taşeron işçilerin şantiyelerde öldüğü, işlerinden keyfi bir şekilde atıldıkları, paralarının ödenmediği, kötü çalışma koşullarında çalışmak zorunda bırakıldıkları bir yılda gerçekleştiriliyor olması; taşeron sistemin, kapitalistlerin sömürü modellerinin geleceğinde ne denli anahtar bir rol oynayacağının göstergelerinden biri. Kapitalizmin yeni iş modelleri, bu modellerin hukuki kapsamı, pratikleri, bu iş modellerinin gelecekteki sektörleri ve […]

The post SÖMÜRÜ ZiRVESi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
“Taşeronlar, Alt işverenler, Tedarikçileri Zirvesi”, taşeron işçilerin şantiyelerde öldüğü, işlerinden keyfi bir şekilde atıldıkları, paralarının ödenmediği, kötü çalışma koşullarında çalışmak zorunda bırakıldıkları bir yılda gerçekleştiriliyor olması; taşeron sistemin, kapitalistlerin sömürü modellerinin geleceğinde ne denli anahtar bir rol oynayacağının göstergelerinden biri.

Kapitalizmin yeni iş modelleri, bu modellerin hukuki kapsamı, pratikleri, bu iş modellerinin gelecekteki sektörleri ve şirketlere kazandıracakları üzerine 29 Ağustos’ta, Divan Otel’de “Taşeronlar, Alt işverenler, Tedarikçileri Zirvesi”ismiyle bir toplantı yapıldı. Bu zirvede, Taşeron ve Tedarikçi Hizmet İş Sözleşmeleri, Önemli Kriterler; Taşeron Karlılık Arttırma ve Yüksek Verim Alma Uygulamaları; Gelecekte Taşeron ve Tedarikçi Uygulamaları ve Taşeronlaşacak Bölümler, Sektörler; Alt İşveren (Taşeron) Yasal Hak ve Yükümlülükleri; Taşeron ve Tedarikçiler için Satın Alma ve Kalite Bölümü Yaklaşımları ve Başarılı Uygulamaları başlıklı oturumlar gerçekleştirildi. İş dünyasının yoğun ilgi gösterdiği bu zirvede, holding yöneticilerinden hukuk danışmanlarına, çalışma bakanlığı müfettişlerinden akademisyenlere kadar pek çok farklı çevreden katılımcılar tarafından “Yönetimsel, Hukuksal, Finansal Sorunlar, Çözüm Önerileri ve Başarılı İş Kriterleri” adı altında sunumlar gerçekleştirildi. Bu sunumlarda, büyük balık küçük balık metaforu örneği ile kapitalizmin yeni iş modelinin ipuçları verildi. “Büyümenin sonu yok, büyük balıklar, artık, paylaşmaktan başka bir yolun kalmadığını anlıyor”diye anlattıkları modelle taşeronluk sisteminin istenen profili, katılımcı şirketlere ve onların patronlarına öğretildi.

Paylaşma mı, pay etme mi?

Kapitalizmin doğası gereği kar üzerine kurulu olduğu gerçeği değişmediğine göre, bahsi geçen paylaşmanın gerçekten bir paylaşma olmasından ziyade; yeni iş modeline göre oluşacak yeni sermaye birikimini pay etme girişiminden başka bir çaba olmadığı görülecektir. Nitekim zirvede tanımlanan ve uygulanması istenen model, üretim sürecini parçalayarak hem sorumluluğun hem de karın farklı şirketlere pay edilmesi, böylelikle dinamik bir model görünümü altında sermayenin devamlılığı ve hareketliliğinin garanti altına alınmasıdır.

Yeni taşeron modelinin büyük şirketler tarafından ortaya atılmasındaki bir diğer önemli neden de şirketlerin haksız ve hukuksuz uygulamalarından kolaylıkla sıyrılabilecekleri bir kamufulaj özelliği taşıması. Yani, çocuk işçi çalıştırdığı için suçlanan ve bu nedenle hem prestij hem de kar kaybına uğrayan Nike, bu işleri alt işveren görünümündeki bir firmaya devrederek, kendine yönelen bu basıncın kolaylıkla üstesinden gelecektir. Ya da dünya içme suyu kaynaklarının önemli bir kısmına sahip olan Coca Cola Şirketi, bu varlıklarını değişik şirketlere “pay ederek” daha masum bir görüntü sergileyebilecektir. Taşeronluk sisteminin daha önce uygulanmadığı sektörlerde de yakın bir gelecekte uygulanacak olması, bu toplantıda konuşulan başlıklardan bir diğeriydi. Farklı birçok sektörü hedefleyen bu yeni sömürü sistemiyle, taşeron sistemini iyileştirerek daha verimli sömürü alanları yaratmak hedefleniyor. İşçi ölümlerinin, işten atılmaların, kölece çalışma koşullarının normalleştirildiği bu coğrafyada uygulamaya konulacak yeni modelle, büyük şirketler sömürülerini daim kılmak için bel bağladıkları taşeron sistemini daha da geliştirmeyi amaçlıyor. Sermayenin devamlılığı ve hareketliliği yanında sömürüyü de devamlı kılacak olan bu yeni modelle, paylaşmacı, ekosistemi önemseyen, işçi haklarına duyarlı taşeron kılıfının ardına gizlenen asıl şey ise büyük şirketlerin kapitalizmden pay kapma yarışı oluyor.
“Taşeronlaşmayı iyileştirme zirvesi” ne Süreyya Paşa Hastanesi’nde yaklaşık iki aydır direnen taşeron işçilerinin mücadelesini, ne gerekçesiz bir şekilde işten atılan ve buna karşın direnişe geçen Kiğılı işçisi Didem Sorhun’un mücadelesini, ne de 200’ü aşkın gündür direnişte olan Hey Tekstil işçilerinin mücadelesini sonlandıramayacaktır. Kapitalistler düzenledikleri zirvelerle taşeron sömürüsünü normalleştirerek sürekli kılmak isteseler de direnen işçileri mücadelelerinden vazgeçiremeyeceklerdir.

 

The post SÖMÜRÜ ZiRVESi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/10/01/somuru-zirvesi/feed/ 0