toplu kıyım – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sat, 14 Mar 2015 14:17:18 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 “Bu Cama Kartopu Atabilirsiniz” – Saliha Gündüz https://meydan1.org/2015/03/14/bu-cama-kartopu-atabilirsiniz-saliha-gunduz/ https://meydan1.org/2015/03/14/bu-cama-kartopu-atabilirsiniz-saliha-gunduz/#respond Sat, 14 Mar 2015 14:17:18 +0000 https://test.meydan.org/2015/03/14/bu-cama-kartopu-atabilirsiniz-saliha-gunduz/ Faşizm ideolojisinin temelinde tek tipleştirme, tüm ötekileri yok ederek yeknesak bir kitle yaratmak vardır. Bu yok etme, her zaman toplu katliamlarla yapılmaz. Toplu kıyımlara benzer başka bir yok etme yöntemi de iktidarın eğitim-ordu gibi kurumlarıyla, basın ve kitlesel propaganda yöntemleriyle toplumu militarize etmesidir. Faşizm, sadece toplumsal alanda hakim olmayı değil; kendi normlarını toplumsal alanın her […]

The post “Bu Cama Kartopu Atabilirsiniz” – Saliha Gündüz appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- BU Cama Kartopu Atabilirsiniz

Faşizm ideolojisinin temelinde tek tipleştirme, tüm ötekileri yok ederek yeknesak bir kitle yaratmak vardır. Bu yok etme, her zaman toplu katliamlarla yapılmaz. Toplu kıyımlara benzer başka bir yok etme yöntemi de iktidarın eğitim-ordu gibi kurumlarıyla, basın ve kitlesel propaganda yöntemleriyle toplumu militarize etmesidir. Faşizm, sadece toplumsal alanda hakim olmayı değil; kendi normlarını toplumsal alanın her tarafına ve her bireyin beynine kadar işlemeyi amaç edinir. Militarizmin ana kodları olan disiplin, itaat ve yok etme de, her bir bireye ve toplumun tamamına egemen kılınmaya çalışılır.

İtaat, sadece bireyin kendisinin bir otoriteye boyun eğmesini ifade etmez. Herhangi bir otorite altında baskılanan birey, itaatin, toplumsal yaşamın devam etmesinde en temel kod olduğuna inandırılır ve toplumdaki tüm diğer bireylerin de itaat etmesi gerektiğini düşünür. Kişinin, ne düşüneceğinden kendisini ne kadar ifade edeceğine; sokakta nasıl hareket edeceğinden nasıl giyineceğine kadar, yaşamın her alanında hakim kültüre biat etmesi istenir.

İktidarlarsa faşizmi bir yöntem olarak belirler ve kendisine biat etmesini istediği her bireyi de faşist saldırılarıyla tehdit eder. Varlığını sağlamlaştırmak ve kalıcılaştırmak için her defasında başvurduğu yöntemlerle iktidar, toplumun her alanında baskısını ve şiddetini arttırır. Karşısında yükselecek her muhalefeti ya da yükselmeye meyledecek her sesi de, daha en başından, görünmez kılmak ve yok etmek için çalışır.

Bu çabanın yansıması farklı biçimlerde topluma nüfus ederken, faşizm de kendisini farklı birçok biçimde belirginleştirir. Kimi zaman asker-yargı işbirliği, kimi zaman polise tanınan sınırsız yetki, toplumsal alanının tamamında baskının artmasına sebep olurken, iktidar da yaratmayı amaçladığı korku politikasıyla varlığını kalıcılaştırmak ister.

Devlet, bazen övgü yağdırdığı polisiyle; bazen asker-polis-hakim ilan ettiği esnafıyla sürdürür faşist saldırılarını. Bu saldırılar kimi zaman “Irkçı Türkiye” pankartlarıyla sokaklarda yürüyenlerle ve onları koruyan devletin polisleriyle; kimi zaman da “gerektiğinde asayişi tesis etme yetkisi verilen” ve “raporum var, bana bir şey olmaz” diyen esnafın Nuh Köklü’yü katletmesiyle yaşanır. İktidar polisini övdükçe, polis hedef alarak ateş açabilme yetkisine güvenir; iktidar tecavüzcüyü akladıkça nice erkek tecavüze yeltenir.

Gündelik yaşamın her alanında karşımıza çıkabilecek saldırılar, iktidarın baskısıyla giderek sistematikleşir; en küçük yaşamsal reflekslere indirgenir. Kadın katili erkekler, kendi iktidarlarını devlet garantörlüğünde pekiştirdikçe ortaya çıkan tablo sayısız erkek için yeni bir güvenceye dönüşür. Taciz cezalarının ertelendiğini, tecavüzcülerin iyi halden aklandığı, katillerin haksız tahrik indiriminden yararlandığı her bir yargı sürecinin ardından; daha nice kadın tacize ve tecavüze uğrar, erkekliğinin ve devletinin iktidarına güvenen erkekler sayısız kadını katleder. İktidarla olan aynılığına (“Türk”lüğüne, “Sünni”liğine ve ideolojik birliğine) güvenen her bir kimse, gündelik yaşam içinde, devletin devamını sağlayacak kimse misyonuna bürünür; üstlendiği bu görevle saldırıları sürdürür. Siyasal iktidara yakın duranlar ya da hali hazırda bu iktidarın sürdürücüsü olanlar kendilerine verilen yetkinin güveniyle daha da cürretkarlaşır ve cesaretle faşist saldırılarını arttırır.

İktidarlar, kendisine biat etmeyenleri ötekileştirdikçe; kendi bekası için toplumsal alanda yaşanacak her bir çatışmanın “garantör”ü rolünü üstlendikçe, toplum içerisinde yaşanan faşist saldırılar ve ayrılıklar artıyor. Devlet yeni kimyasalları, mermileri ve son model TOMA’larıyla toplumsal alandaki baskısını ve militarizasyonunu yükseltiyor. Ama, bir yöntem olarak faşizmi kullananların bu hazırlıklarının altında da, artan baskıya karşın patlak vermesi mümkün olan bir isyanın korkusu yatıyor.

Saliha Gündüz

[email protected]

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 25. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Bu Cama Kartopu Atabilirsiniz” – Saliha Gündüz appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/03/14/bu-cama-kartopu-atabilirsiniz-saliha-gunduz/feed/ 0
“Cadı Avı Sürüyor”- Didem Deniz Erbak https://meydan1.org/2014/10/30/cadi-avi-suruyor-didem-deniz-erbak/ https://meydan1.org/2014/10/30/cadi-avi-suruyor-didem-deniz-erbak/#respond Thu, 30 Oct 2014 15:33:49 +0000 https://test.meydan.org/2014/10/30/cadi-avi-suruyor-didem-deniz-erbak/ Geçtiğimiz günlerde Tanzanya’nın doğusunda yer alan Murufiti kasabasında, cadı olduğu düşünülen 7 kişi kasabalılarca katledildi. Önce palalarla parçalanan kurbanlar, sonra yakılarak katledildi. Üstelik bu katliam Afrika’daki ilk cadı avı değildi, Afrika’nın sömürgeleştirilmesi sürecinde Avrupalılardan miras kalan bu acımasız gelenek, dünden bugüne Afrika’da birçok toplu kıyıma neden olmuştu. Sadece Tanzanya’da her yıl 500 kişi cadı oldukları […]

The post “Cadı Avı Sürüyor”- Didem Deniz Erbak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Geçtiğimiz günlerde Tanzanya’nın doğusunda yer alan Murufiti kasabasında, cadı olduğu düşünülen 7 kişi kasabalılarca katledildi. Önce palalarla parçalanan kurbanlar, sonra yakılarak katledildi. Üstelik bu katliam Afrika’daki ilk cadı avı değildi, Afrika’nın sömürgeleştirilmesi sürecinde Avrupalılardan miras kalan bu acımasız gelenek, dünden bugüne Afrika’da birçok toplu kıyıma neden olmuştu. Sadece Tanzanya’da her yıl 500 kişi cadı oldukları gerekçesiyle katlediliyor.

Cadılık fikri ya da cadılık ithamı köken olarak ‘Ortaçağ Avrupası’na dayanır. Pek çoğumuzun da bildiği gibi, Ortaçağ Avrupa’sını adeta veba gibi kasıp kavuran; çoğunluğunu kadınların oluşturduğu yığınla insanın katledilmesine neden olan bir ithamdır. Feodal Hristiyan ve erkek algı içerisinde kendinden olmayana, asilere, dönemin ideolojisine ve ahlakına bir şekilde ters düşen “öteki”lere bahşedilen bir unvan olagelmiştir. Çünkü cadı diye anılanlar, Pagan geleneklerini sürdürmeye devam eden “şifacı ya da büyücü” kadınlar olarak Hristyanlığa, dul ya da kocası ölmüş yaşlı kadınlar, erkek baskısından kurtulmuş “başıboş” kadınlar olarak erkek egemen anlayışa ve bu ikisiyle beraber potansiyel asiler olarak köleci düzene tehdit oluşturdukları için “öteki” addedilerek yok edildiler.

Cadılık, yeni kıtaların keşfiyle bu kıtalara taşınmış. Kötü ile özdeşleşmiş “cadı” figürlerine rastlanmayan Amerika ve Afrika kıtasında da kendisine yeni ama tanıdık bir anlam bulmuştur. Uygar dünyanın aksine komünal değerlere bağlı, doğayla barışık yaşayan ve kadının henüz değerini yitirmediği bu topluluklar, kötü, pislik, asi, ilkel ve tembelle özdeşleştirilerek aynı Avrupalı kader ortakları gibi cadı diye anılmaya başlanmış ve bu girişilen büyük katliamların bahanelerinden biri olarak sayılmıştır.

Sömürgeci akıl, tahakküm altında tuttuğu topluluğu böler, parçalar ve yönetilmesi daha kolay hale getirerek onu homojenleştirir. Herkesi ve her şeyi özünden kopartıp bir bulamaç haline getirir. Bu bulamacın içerisinde “öteki” kabul görmez. İtilir. Genel kabullere uymayan ya da sistemin gidişatını tehdit eden herkes ve her fikir ötelenir. Kötü addedilir. Avrupalı işgalciler de, cadılık suçlamasıyla bu kıtalarda aynı şeyi yapmıştır. Bir yandan cadı addettiklerini kendi katlederken diğer yandan köklerinden ve inanışlarından kopartıp Hristiyanlaştırdığı yerli halkı birbirine kırdırmak için cadılık mitini yerlilere zikretmiştir. Böylece hala eski geleneklerini sürdürmeye çalışan, ilkel, asi, şifacı, büyücü ve tembeller kendi halklarınca katledilecek hem de kendisini sömürene yönelmesi gereken kolektif öfke yerlilerin kendi içinde patlayacaktır.

Cadılık, rahatsız olduğundan kurtulmak aynı zamanda da tebaasını daha rahat kontrol etmek için muktedirin uydurduğu bir yalandır. İşte bu yüzden her iktidar, her dönemde kendi cadısını yaratmıştır. Sovyetlerle soğuk savaş halinde olan “Truman ABDsi”nde alakalı alakasız her muhalifin ajan diye içeriye tıkılmasına tarihte “cadı avı” diye anılması boşuna değildir.

Her ne kadar yok edilmek, ötelenmek istenen herkese cadı denmese de, maruz kaldıkları baskılar “cadı”larınkiyle aynıdır. Öteki; kaba, pislik, yumuşak, hain, ilkel ve günahkardır. “Yavuz Selim Osmanlısı”nda katledilen Aleviler, Işid ve T.c’nin kurtulmak istediği Kürtler, erkek egemen algının yutmak istediği kadınlar ve eşcinseller cadıdırlar. Cadı, muktedirlerin iktidarlarını devam ettirmesine engel olabilecek potansiyeli bulunduran herkestir.

Avrupa’da Ortaçağ’da var olup sonra ortadan kaybolan bir geleneğin Afrika’da hala yaşatılıyor olmasının nedeni kimilerinin kast ettiği gibi o bölge halkının cahilliği ya da geri kalmışlığı değil; ezenlerin ezilenleri kontrol etmekte ve onları birbirine düşürmekte kullandığı bir strateji olarak cadılığın bugün bile geçerliliğini koruyor olmasıdır! Keza olayların bundan sonraki gelişimi de böyle seyretmiştir.

Afrika’da her yıl binlerce insan cadı olduğu gerekçesiyle katlediliyor ya da yaşadığı toprakları terk etmek zorunda kalıyor. Kıtadaki birçok devlet, yaşanan kıtlığın, hastalıkların ve yoksulluğun nedenini açık açık cadılara bağlıyor. Örneğin Batı Afrika ülkelerinde ortaya çıkan tetanos salgının birçok kişiyi yok etmesi üzerine devlet bir radyo yayını yaparak sorumluların cadılar olduğunu söylemiş ve birçok yaşlı kadın, dul ve çocuk katledilmiştir. Sadece Tanzanya’da 2005 – 2011 yılları arasında 3000 kişi cadı oldukları gerekçesiyle yakılmış, 1996 yılında Güney Afrika’da yerel mahkemelerce cadı diye anılan 300 kişi öldürülmüştür.

 

Didem Deniz Erbak

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 22. sayısında yayımlanmıştır.

The post “Cadı Avı Sürüyor”- Didem Deniz Erbak appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/10/30/cadi-avi-suruyor-didem-deniz-erbak/feed/ 0