Torunlar – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Fri, 23 Mar 2018 13:22:45 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Torunlar Davasında Karar Verildi https://meydan1.org/2018/03/23/torunlar-davasinda-karar-verildi/ https://meydan1.org/2018/03/23/torunlar-davasinda-karar-verildi/#respond Fri, 23 Mar 2018 13:22:45 +0000 https://seninmedyan.org/?p=33209 6 Eylül 2014 tarihinde İstanbul Mecidiyeköy’deki Torun Center rezidans inşaatında bir asansörün 32. kattan yere çakılması sonucu 10 işçi yaşamını yitirmişti. Davanın bugün görüşülen duruşmasında karar verildi. Toplam 9 kişiye kişi başı 8 yıl 4 ay hapis cezası, 60.800 lira adli para cezasına çevrildi.

The post Torunlar Davasında Karar Verildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

6 Eylül 2014 tarihinde İstanbul Mecidiyeköy’deki Torun Center rezidans inşaatında bir asansörün 32. kattan yere çakılması sonucu 10 işçi yaşamını yitirmişti.

Davanın bugün görüşülen duruşmasında karar verildi. Toplam 9 kişiye kişi başı 8 yıl 4 ay hapis cezası, 60.800 lira adli para cezasına çevrildi.

The post Torunlar Davasında Karar Verildi appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/03/23/torunlar-davasinda-karar-verildi/feed/ 0
” Küstah Devlet ” – Emrah Tekin https://meydan1.org/2015/06/02/kustah-devlet-emrah-tekin/ https://meydan1.org/2015/06/02/kustah-devlet-emrah-tekin/#respond Tue, 02 Jun 2015 16:33:53 +0000 https://test.meydan.org/2015/06/02/kustah-devlet-emrah-tekin/   Bir yerde çalışıyorsunuz, size bu imkan tanınmış, oralarda çalışıyorsunuz nankörlük yapmayın. Recep Tayyip Erdoğan Taşeron şirkette çalışan ve kadroya geçmek isteyen petrol işçilerine yönelik azar tonunda söylenmiş bu cümleyi, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mayıs ayı başında Batman’da katıldığı toplu açılış töreninden alıntıladık. Erdoğan’ın söylediği gibi “imkan tanınarak” bir anlamda bahşedilen işlerde çalışan ve önemli bir […]

The post ” Küstah Devlet ” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

 Meydan Gazetesi- KüstahDevlet Emrah Tekin

Bir yerde çalışıyorsunuz, size bu imkan tanınmış, oralarda çalışıyorsunuz nankörlük yapmayın.
Recep Tayyip Erdoğan

Taşeron şirkette çalışan ve kadroya geçmek isteyen petrol işçilerine yönelik azar tonunda söylenmiş bu cümleyi, TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Mayıs ayı başında Batman’da katıldığı toplu açılış töreninden alıntıladık. Erdoğan’ın söylediği gibi “imkan tanınarak” bir anlamda bahşedilen işlerde çalışan ve önemli bir kısmı taşeron şirketlerin çalışanı olan “resmi rakamlara göre” 1886 işçi, iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirdi 2014 yılı itibarıyla. Devlet ve patronlar nezdinde varlıkları ve yoklukları sadece rakamsal bir teferruat olan işçiler, gerektiğinde ölebilirler ancak haklarını ararlarsa “nankörlük yapmış olurlar” devletin bu kibirli anlayışına göre.

Erdoğan, sıkça kullandığı benzer ifadeleri Mart 2013 yılında da Silopi’de tekrarlamıştı. Biten ilk ünitesinin açılışının yapıldığı Silopi Termik Santrali’ndeki törende, santralin zehir saçtığını ifade eden bir kişiye Erdoğan, “Nankörlük yapma, sus nankörlük yapma. Ekmek bulamazsınız yemeye, ekmek gelince de tepersiniz. 800 milyon dolarlık yatırım geliyor. Teşekkür edeceğinize başka şeyler konuşuyorsunuz” diye konuşmuştu. İnsan ve canlı yaşamını, ekolojik uyumu ciddi anlamda tehdit eden, ayrıca yapımını üstlenen şirketler için önemli bir rant alanı olan termik santral karşısında yaşamlarını savunanlar için devlet küstahlığının gösterdiği tavır yine aynıydı: “Teşekkür edeceğinize nankörlük yapıyorsunuz.”

Devletin her zaman “bahşeden”, toplumun ise bu “lütuflar” karşısında yine her zaman kanaatkar, itaatkar ve şükreden pozisyonda olmasını isteyen devlet aklı ve söylemi en tepedekine mahsus değil. Beklediği itaati göremediği zamanlarda, diğer devlet erkanı da Erdoğan’ın sıklıkla başvurduğu bu kibirli ve küstahça söyleme başvurmaktan çekinmiyor.

Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ, 2011 yılında sorunlarını kendisine anlatmak ve çalışma koşullarının düzeltilmesini isteyen görme engelli geçici işçi Nurullah Mehmetoğlu’na “Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz, daha ne yapalım? Taşeron şirketlerin yanında çalışmaya devam edeceksin” diye “çıkışmıştı”. Eski bakanın yerine bakanlık görevine gelen Mehmet Müezzinoğlu da Akdağ’ı ve benzeri iktidar sahiplerini aratmayacak bir kibir “performansını da” geçtiğimiz günlerde göstermişti. Müezzinoğlu, ”Emeklilere hiç bakmıyorsunuz, hep kendinizi düşünüyorsunuz ,emekliler aç” diye tepki gösteren bir emekliye, “Gene bize dua edin siz” diyerek, devlet ve iktidar sahiplerinin toplumdan bekledikleri “devletin varlığına duacı” tavrını büyük bir kibir ve küstahlıkla yinelemişti.

Bir devlet alışkanlığı olan kibir ve küstahlığı her kademede görebiliyoruz. En küçük memurundan, valisine; bakanından, cumhurbaşkanına elinde en ufak devlet yetkisi bulunan herkes, bir geleneği yaşatmakta. En sıradan, gündelik bir olayda, bir devlet dairesinde rastlaşabiliyoruz o Kaf Dağı’nı aşan kibirle. Hele de makamları büyüdükçe tüm ihtişamıyla karşımıza çıkıyor, bahşedici kudretleri.

Ellerinde milyonlarca işçinin kanı olan devletler, her gün fabrikalarda, madenlerde, şantiyelerde ve tarlalarda çalışan milyonlarca işçiye yarı aç yarı tok bir şekilde de olsa çalışabiliyor olmayla yetinilmesi gerektiğini anlatıyor. Devlet, işçileri öldürdüğü yetmezmiş gibi, yarı aç çalışmaya zorlamıyorlarmış gibi, işçilerin en ufak itirazlarında, eylem ve gösterilerinde, kimi zaman yok sayma, kimi zaman aşağılama, kimi zaman da şiddet kullanma küstahlığını gösterirken, dahası bunu “bunca hizmeti” karşısında “müteşekkir” olmadığı gibi itiraz eden “nankörler” için meşru bir hak olarak görüyor.

Devlet, yaşattığı tüm bu olaylarla, bahşedip iş verdiğini akıllarımıza kazımaya çalışıyor ve bununla yetinilmesini istiyorken; işçinin çalışma koşullarını umursamadığının da adeta üstünü çiziyor. Taşeron işçiler başta olmak üzere işçilerin iş güvenliğinin olmaması, geçen yıl Soma’da, Ermenek’te, Torunlar’da gerçekleşen toplu işçi katliamları ve her gün yaşanan iş cinayetleri bu umursamazlığın birer sonucunu oluşturuyor.

Tüm umursamazlığı, kibir ve küstahlığı ile devlet, ezilenlerin adaletsizlikler karşısında “nankörlük” yapıp haklarını aramalarındansa, 2010 yılında Zonguldak’ta 30 madencinin yaşamını yitirdiği işçi katliamı sonrası dönemin çalışma bakanı Ömer Dinçer’in söylediği gibi “güzel” ölümler yaşamalarını yeğliyor.

Emrah Tekin

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 27. sayısında yayımlanmıştır.

The post ” Küstah Devlet ” – Emrah Tekin appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/06/02/kustah-devlet-emrah-tekin/feed/ 0
Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz! https://meydan1.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/ https://meydan1.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/#respond Fri, 17 Apr 2015 11:51:20 +0000 https://test.meydan.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/ 2012 yılının Mayıs ayında çıkan ilk sayısından itibaren, aylık olarak yayınlanan Meydan Gazetesi’nin 26. sayısını elinizde tutuyorsunuz şu anda. Gündelik işleyişe ve var olan gündeme dair anarşist bir perspektifle değerlendirmeler yapan ve bu değerlendirmeleri okuyucularıyla buluşturan anarşist gazete Meydan, yayınlandığı ilk günden bu yana, kolektif bir çabanın ürünü olarak hazırlanıyor ve ulaştırılıyor coğrafyanın dört bir […]

The post Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Meydan Gazetesi- Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz!

2012 yılının Mayıs ayında çıkan ilk sayısından itibaren, aylık olarak yayınlanan Meydan Gazetesi’nin 26. sayısını elinizde tutuyorsunuz şu anda. Gündelik işleyişe ve var olan gündeme dair anarşist bir perspektifle değerlendirmeler yapan ve bu değerlendirmeleri okuyucularıyla buluşturan anarşist gazete Meydan, yayınlandığı ilk günden bu yana, kolektif bir çabanın ürünü olarak hazırlanıyor ve ulaştırılıyor coğrafyanın dört bir yanına.

Şüphesiz ki yalnızca yazınsal bir faaliyetten ibaret olmayan Meydan, ezilenlerin isyanının ve mücadelesinin var olduğu her alandan besleniyor ve bu mücadeleyi büyütmenin bir aracı olarak, okuyucularıyla direniş meydanlarında buluşuyor. Meydan, tüm ezilenlerle birlikte, her türlü tahakküm biçimine meydan okuyor.

Kışın yağmur yazın güneş demeden, sabahın erken saatinde işine gidenin, okuluna yürüyenin yoluna çıkar “patrona, ustabaşına, öğretmene, idarecilere” karşı direnenlerin gazetesi Meydan. Metrobüs durağından geçerken, otobüse binerken, üniversite koridorlarında yürürken, fabrikanın önünde patrona karşı direnirken yankılanır sesi: “Meydan direnenlerin gazetesi”. İktidarların dağıtımına bile tahammül edemediği ve her fırsatta saldırdığı Meydan, Taksim’den Kadıköy’e, Yalova’dan Amed’e, Antalya’dan Suruç’a kadar dört bir yanda dillendiriyor direnişin sesini.

Erkek olmayan toplumsal yaşamın kıyısına itilir; erkeklerin sevgisi her gün en az üç kadını katleder, LGBTİ bireyler ataerkinin dişlileri arasında öğütülürken Meydan, heteroseksizme ve cinsiyetçiliğe karşı direnenlerin meydanı oluyor. Kadınlar, “Katledilen Kadınlar İsyanımızdır” diye haykırırken; Meydan her Mart ayında sayfalarını bedenleri, kimlikleri, varoluşları yok sayılan kadınlara bırakıyor ve coğrafyanın dört bir yanında ataerkiye karşı Meydan okuyan kadınların sesi oluyor.

HES, RES, GES denilerek, ekolojik yıkımlar yaşam alanlarımızı talan ederken Meydan, Loç Vadisi’nde HES’lere, Bergama’da siyanüre, Gerze’de termiğe ve Akkuyu’da nükleere karşı yaşamı savunanların Meydan’ı oluyor, katil şirketlerin karşısına dikiliyor.

Çocukların eline verilen oyuncak silahlarla başlayan; milli marşlarla, nizami sıralarla, üniformalarla ve okullarla normalleştirilen; zorunlu askerlik hizmetiyle kendisini dayatan; kaza, şakalaşma, cinayet adı altında yaşanan “şüpheli ölümler”le yaşamlarımızı çalan militarizme inat Meydan, ölmeyi, öldürmeyi, kardeş kanı dökmeyi ve savaşmayı reddedenlerin meydanı oluyor.

Zengini daha zengin ederken, bizleri daha da hiçleştiren emek sömürüsüne; patronların kar hırsı uğruna fabrikalarda, atölyelerde, inşaatlarda her gün yeni bir işçinin daha katledilmesine; Soma’da, Ermenek’te, Torunlar’da yüzlerce işçinin yaşamını yitirmesine karşı isyan edenler yaşamları için direnirken; Meydan da işte bu direniş meydanlarında, 1 Mayıs’larda yazılıyor, okunuyor.

Yeni bir dünya yaratmak için mücadele edenler zindanlara kapatılır, F tipleri, tecritler ve yasaklarla tutsakların benlikleri yok edilmek istenirken Meydan, “yalınayak” direnen özgür tutsakların kalemi, Metris’in, Kandıra’nın, Kırıklar’ın meydanı oluyor.

Halkın isyanı seçimlere kanalize edilip, öfkesi oy sandıklarına hapsedilmeye çalışılırken Meydan “Koltuk Sizin, Özgürlük Bizimdir” diye haykırıyor sokaklarda. Her yeni seçim döneminde parlamentarizme sıkıştırılan özgürlüğü, doğrudan demokrasi mücadelesinde, fabrika işgallerinde, özyönetim deneyimlerinde ve direniş çadırlarında yazıyor.

Bizleri çizdikleri sınırlara hapsedip birbirimize düşman eyleyenler dilimizi, kimliğimizi varoluşumuzu yasaklayıp, bizleri yok etmeye çalışsalar da Meydan, yerinden yurdundan ötelenenlerin, sürgün edilenlerin meydanı oluyor ve milliyetçiliğe karşı halkların kardeşliğini haykırıyor. Sokaklarda taş atan çocuklar, Kobane’de direnen halklar kazanırken Meydan, direniş halaylarında yazılıyor, Newroz meydanlarında okunuyor.

Devletin bakanı polisini korur, cumhurbaşkanı “vur emri”ni verir, sokaklar TOMA’lar, akrepler, gözaltı otobüsleriyle işgal edilirken, devlet terörüne karşı direnenler yine meydanlarda buluşuyor. Meydan, polisin copuna, silahına, mermisine, “iç güvenlik” adı altında sürdürülmek istenen faşizme geçit vermeyenlerin; ekmek, adalet ve özgürlük için sokaklara çıkanların meydanı, Taksim Meydanı, Kızılay Meydanı, Şişli Meydanı oluyor.

Şimdilerde, iktidar hırsıyla yanıp kavrulanlar “Meydan” adında yeni bir gazete çıkartıp, meydanlara çıkmaya niyetlenseler de, bilsinler ki bizim “Meydan”larımızda ne patronlara, ne hırsızlara, ne katillere ne de iktidarlara yer var. Bugüne dek nasıl ki isyanımızı sokaklara taşıdık, üzüntümüzü öfke eyleyip, yeni bir yaşam umuduyla doldurduysak sokakları, yine aynı şekilde dolduracağız “Meydan”ları. Bizi yok sayanlara, katledenlere, kaybedenlere inat özgürlük olacağız Taksim’de, Beyazıt’ta, Kızılay’da, Gündoğdu’da ve her Meydan’da, yayılacağız dalga dalga.

The post Anarşist Gazete Meydan Okuyoruz! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2015/04/17/anarsist-gazete-meydan-okuyoruz/feed/ 0
Katliamın Sorumlusu Torunlar GYO ORTAKLARI -Fırat Binici https://meydan1.org/2014/09/17/katliamin-sorumlusu-torunlar-gyo-ortaklari-firat-binici/ https://meydan1.org/2014/09/17/katliamin-sorumlusu-torunlar-gyo-ortaklari-firat-binici/#respond Wed, 17 Sep 2014 16:54:17 +0000 https://test.meydan.org/2014/09/17/katliamin-sorumlusu-torunlar-gyo-ortaklari-firat-binici/ TC’nin en büyük yerli sermayesi haline gelmiş Torunlar GYO’nun da tıpkı Sabancı, Koç gibi, özendirmelerle dolu, kapitalist piramidin en altından başlayan bir hikâyesi var. 1955 yılında İstanbul’da Osman Torun’un açtığı bir çay ocağı ile başlar hikâye. Büyük oğlu Aziz Torun ise 8 yaşında hem okul okumaya hem de babasına yardım etmeye İstanbul’a gelir. Birkaç yıl […]

The post Katliamın Sorumlusu Torunlar GYO ORTAKLARI -Fırat Binici appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

TC’nin en büyük yerli sermayesi haline gelmiş Torunlar GYO’nun da tıpkı Sabancı, Koç gibi, özendirmelerle dolu, kapitalist piramidin en altından başlayan bir hikâyesi var. 1955 yılında İstanbul’da Osman Torun’un açtığı bir çay ocağı ile başlar hikâye. Büyük oğlu Aziz Torun ise 8 yaşında hem okul okumaya hem de babasına yardım etmeye İstanbul’a gelir. Birkaç yıl sonra ortak bir bakkal dükkânı açıp ardından “nasıl olmuşsa” dükkânın tek sahibi olmuş olan Torun ailesi, seksenli yıllarda gıda toptancılığı işine girmişler. Nasıl olduğu tam olarak bilinmese de, bu yıllarda bir de inşaat deneyimi elde eden aile 1986 yılında Torunlar Gıda A.Ş’yi kurarak büyük sermaye olma yolunda ilk adımı atmış olur.

1996 yılına kadar orta düzeyde bir şirket gibi hareket eden Torunlar, aynı yıl Toray İnşaat adlı bir şirket daha kurarak tabiri caizse çağ atlar. Aynı yıllar, 28 Şubat sonrası karşımıza tekrar çıkan “yeşil sermaye” olarak bilinen yeni büyük patronların da çağ atlama yıllarıdır. Çağ atlama yılları Torunlar için patlama yılları da olmuştur; Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük toptancısı olan Ankara’daki Ankamall ve Crowne Plaza Oteli’nin de sahibi GİMAT’a ortak olarak gıda sektöründe devleşme, beraberinde 1999 yılında Bursa’da Zafer Plaza adıyla ilk AVM, yine aynı yıl Ankara’nın en büyük AVM’si olan Ankamall, Torun ailesi için bu çağ atlama ve patlama yıllarının meyveleridir. Torun ailesinin işçi kanı emerek kurduğu ve ortaklarından olduğu bu AVM’ler o yıllarda sadece başlangıç seviyesinde. İşte günümüze gelene kadar kurulan, ortak olunan AVM’ler:

2004 yılında Antalya Deepo Outlet Center,

2007 yılında Bursa’da Korupark AVM,

2010 yılında İstanbul Esenyurt’ta Torium İstanbul,

2013 yılında İstanbul’da Mall of İstanbul.

Daha onlarca AVM, rezidans, plaza diken Torun ailesi aynı zamanda Marmaris’teki Netsel Marina’nın 2005 yılından beri %44,6 hissedarı; geçtiğimiz yıldan beri Başkent Doğalgaz’ın, 2012’den beri de Paşabahçe Tekel Fabrikası’nın arazisinin sahibi. Erzincanlı ailenin küçük oğlu Mehmet Torun geçtiğimiz yıl Forbes Dergisi’nde en zengin Türkler listesinde 580 milyon dolarlık servetiyle 78. sırada yer aldı.

Bütün bu mal varlığı elbette tek başına Torun ailesinin “örnek” hikâyesindeki “yatırımlar” ile sınırlı değil. Bu sermaye devinin çok sayıda ortaklıklar ve pazarlıklar sonucu bugünlere geldiği çok açıktır. Örneğin Aziz Torun’un yeşil sermaye ile ilişkisi İstanbul İmam Hatip Lisesi’nde okuduğu yıllardan Tayyip Erdoğan ile kurduğu arkadaşlık ilişkisinin gelişmesiyle oldukça yakından ilgilidir. Bu arkadaşlığın kurulduğu yılları unutamayan Aziz Torun, aynı zamanda, imam hatip lisesinde okuyanlara burs veren Ensar Vakfı’nın da kurucularındandır. Aziz Torun ile beraber eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın da kurucuları arasında olduğu Ensar Vakfı, şimdilerde ise, burs vermenin dışında, farklı alanlara da el atmış durumda. Mesela son zamanlarda Kürdistan coğrafyasında adını katliamlarla duyurmuş IŞİD çetesine doğrudan lojistik destek sağlıyor. Öte yandan iki dönem boyunca Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yapmış olan Ali Coşkun’un Torunlar İnşaat’ta bir dönem Yönetim Kurulu Başkanvekilliği yapmış olması ve Aziz Yeniay gibi yıllarca belediye başkanlığı yapmış birinin şu an şirketin yönetim kurulunda olması, Torunlar GYO’nun devlet ile kurduğu ilişkinin bir başka örneğini yansıtıyor.

Son olarak Mecidiyeköy’deki Ali Sami Yen Stadı’nın yıkılıp, yerine rezidans yapılması ihalesini TOKİ onayı ile alarak tüm güvenlik tedbirlerinden muaf olan Torunlar GYO, buradaki rezidans inşaatında taşeron inşaat işçileri Tahir Kara, Ferdi Kara, Murat Usta, Menderes Meşe, Vahdet Biçer, Cengiz Bilgi, Hıdır Genç, İsmail Sarıtaş, Cengiz Tatoğlu ve Bilal Bal’ı kar hırsı uğruna iş cinayeti ile katletti. Katliamın olduğu 6 Eylül gününden bu yana katliamın sorumlusu olarak şirketin yönetim kurulundan insanlar da gözaltına alınmış, sonrasında bırakılmış olsa da çok açık ve nettir ki bu katliamın sorumlusu Torunlar İnşaat patronları ile beraber ortaklıklar kurduğu devletin kendisidir.

Fırat Binici

[email protected]

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 21. sayısında yayımlanmıştır.

 

The post Katliamın Sorumlusu Torunlar GYO ORTAKLARI -Fırat Binici appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/09/17/katliamin-sorumlusu-torunlar-gyo-ortaklari-firat-binici/feed/ 0