Tren – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Sat, 04 Jan 2020 12:48:04 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 TCDD, Çorlu Katliamı’nda Kendisini Kusursuz Bulan Bilirkişilere 1 Milyon TL Ödemiş https://meydan1.org/2020/01/04/tcdd-corlu-katliaminda-kendisini-kusursuz-bulan-bilirkisilere-1-milyon-tl-odemis/ https://meydan1.org/2020/01/04/tcdd-corlu-katliaminda-kendisini-kusursuz-bulan-bilirkisilere-1-milyon-tl-odemis/#respond Sat, 04 Jan 2020 12:46:15 +0000 https://meydan.org/?p=52950 Tekirdağ’da 8 Temmuz 2018 tarihinde meydana gelen 7’si çocuk 25 kişinin katledildiği Çorlu Katliamı’nın ardından açılan davada kendilerinden rapor alınan bilirkişi heyeti, kazayla ilgili TCDD yönetiminde hiçbir kusur bulmamıştı. TCDD’nin davada bilirkişilik yapan 3 kişiye danışmanlık sözleşmeleri için toplamda 1 milyon 40 bin TL ödediği ortaya çıktı. Vekil Ali Şeker’in soru önergesini yanıtlayan Ulaştırma Bakanlığı, […]

The post TCDD, Çorlu Katliamı’nda Kendisini Kusursuz Bulan Bilirkişilere 1 Milyon TL Ödemiş appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Tekirdağ’da 8 Temmuz 2018 tarihinde meydana gelen 7’si çocuk 25 kişinin katledildiği Çorlu Katliamı’nın ardından açılan davada kendilerinden rapor alınan bilirkişi heyeti, kazayla ilgili TCDD yönetiminde hiçbir kusur bulmamıştı. TCDD’nin davada bilirkişilik yapan 3 kişiye danışmanlık sözleşmeleri için toplamda 1 milyon 40 bin TL ödediği ortaya çıktı.

Vekil Ali Şeker’in soru önergesini yanıtlayan Ulaştırma Bakanlığı, Çorlu tren kazasında bilirkişilik yapan Bekir Binboğa, Sıddık Yarman ve Mustafa Karaşahin’e 14 ayrı danışmanlık sözleşmesi için 1 milyon 40 bin TL verildiğini doğruladı.

Katliamın ertesi günü bölgeye gittiğini, yerinde gözlemler yaptığını ve fotoğrafladığını ifade eden Ali Şeker, sorulara cevapları yazan yetkililerin olay yerini görmediğini düşündüğünü belirtti:  “TCDD, tüm kamu kurumlarında uygulandığı gibi, hatların yapımını ve bakımını yeterli uzmanlıkları olmayan yandaş müteahhitlere ihaleleri aktarıyor. Siyasi irade ve müteahhitler TCDD çalışanları üzerinde baskı kuruyor. Hattın güvenliği için yapılması gereken mühendislik hizmetleri kağıt üzerinde kalıyor. Demiryolu hatlarının kurulduğu altyapı platformlarının 6 metre genişliğinde olması gerekiyor. Çorlu Katliamı’nın yaşandığı menfezde bunun böyle olmadığını yerinde tespit ettik. Menfezin üzerine gelen kısımdaki demir rayların altında bulunan kumlu toprak sel sularının etkisiyle boşalmış, demir raylar havada kalmıştı. Bakanlık önergemize verdiği yanıtta kamu ihale kanununa atıfta bulunarak 6 metre genişliğin her yerde sağlandığını söylüyor. Gerçekler bunun böyle olmadığını hepimize gösteriyor. ‘Türkiye’deki demiryolu menfezlerinin yüzde 96’sı Çorlu Tren Katliamı’nın yaşandığı Sarılar Köyü’ndeki menfezden daha kötü durumda’ diyerek gerçekleri haykıran uzmanların ifadesine kulak verin. Önlem alın.” 

The post TCDD, Çorlu Katliamı’nda Kendisini Kusursuz Bulan Bilirkişilere 1 Milyon TL Ödemiş appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/01/04/tcdd-corlu-katliaminda-kendisini-kusursuz-bulan-bilirkisilere-1-milyon-tl-odemis/feed/ 0
“Bir Distopya Filmi: Snowpiercer” – Gürşat Özdamar https://meydan1.org/2014/07/29/bir-distopya-filmi-snowpiercer-gursat-ozdamar/ https://meydan1.org/2014/07/29/bir-distopya-filmi-snowpiercer-gursat-ozdamar/#respond Tue, 29 Jul 2014 17:58:32 +0000 https://test.meydan.org/2014/07/29/bir-distopya-filmi-snowpiercer-gursat-ozdamar/ “Ayakkabılar başa takılır mı? Hayır, takılmaz! Şapka başa, ayakkabı ayağa takılır. İşte sizler ayakkabısınız ve bizler ise şapkalarız. Sizler hep ayaklarda kalacakken bizler hep başa takılacağız.” Bu sözler, küresel ısınmayı önlemek amacıyla gerçekleştirilen CW7 isimli bir deneyin olumsuzlukla sonuçlanması üzerine, dünyanın buzul çağına dönmesini konu edinen Snowpiercer isimli filmden. Snowpiercer, dondurucu soğuk ve metrelerce kar […]

The post “Bir Distopya Filmi: Snowpiercer” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

“Ayakkabılar başa takılır mı? Hayır, takılmaz! Şapka başa, ayakkabı ayağa takılır. İşte sizler ayakkabısınız ve bizler ise şapkalarız. Sizler hep ayaklarda kalacakken bizler hep başa takılacağız.”

Bu sözler, küresel ısınmayı önlemek amacıyla gerçekleştirilen CW7 isimli bir deneyin olumsuzlukla sonuçlanması üzerine, dünyanın buzul çağına dönmesini konu edinen Snowpiercer isimli filmden. Snowpiercer, dondurucu soğuk ve metrelerce kar altında ilerleyen bir trenin ismi. Wilford isimli bir şirket geliştirdiği bu trenle, içindekileri dış dünyanın dondurucu soğuğundan koruyabiliyor; ancak trenin hiç durmaması, sonsuz bir biçimde ilerlemesi gerekiyor.

Buraya kadar alışılmış bir bilim kurgu ya da fantastik bir öykü beklenirken, filmin Güney Kore’li yönetmeni Joon-ho Bon’un Le Transperceneige adlı Fransız çizgi romanından uyarladığı bu filmde, bir çok metafor kullanılmış. Sadece kıyamet sonrasının değil; günümüz dünyasının da atmosferini taşıması, filmin etkisini oldukça kuvvetlendirmiş.

Trendekiler sınıfsal konumlarına göre yerleştirilmiş. En arka vagonda en alttakiler, ezilenler var. Ezilenler arasında yer alan Curtis, durumu değiştirmeyi düşünmekte; bunun için de en öndeki lokomotife, trenin yönetildiği yere ulaşmayı hedeflemektedir; “Geçmişteki devrimler, lokomotifi ele geçiremediğimiz için başarısız oldu. Bu sefer lokomotifi ele geçireceğiz.”

Oysa bu hiç de kolay değildir. Wilford’un silahlı elemanları böylesi bir kalkışmaya, doğal olarak(!) izin vermemelerinin yanı sıra, kendilerine trendeki nüfusun belli bir oranda tutulması gerektiği emredildiğinde, bu oranı sağlamak üzere silahlarını ateşleyerek insan sayısını azaltmaktan çekinmiyorlardır. Ezilenlerin küçük yaştaki çocuklarının yine bu silahlı elemanlarca kaçırılarak götürülmelerinin, filmin en vurucu sahnelerinden biri olduğunu, “kıyamet” ya da “felaket” sonrası bu trenin nasıl çalıştığı ile ilgili de merakının giderildiği müthiş sonla anlıyoruz.

Aslında yalnızca son sahnede değil, film boyunca günümüze ait metaforlar ya da birebir aktarmalar, “felaket”in aslında şimdiki dünyada yaşanmakta olduğunu gözler önüne seriyor.

Ön taraftakiler, herhangi bir kısıtlama olmadan ziyafet sofraları kurarken; en arka vagondakiler, “kaynak sıkıntısı” olduğu söylenerek kendilerine dağıtılan protein çubukları ile “besleniyorlar”. Vagonlardan biri okul olarak “hizmet veriyor”; ama çocuklar ön vagonlarda kalanların çocuklarından oluşunca, öğrendiklerinin “dip vagondakiler tembel ve kendi boklarını yiyorlar” olması hiç de şaşırtıcı değil.

İşte Curtis, “sürekli baskı gören, berbat koşullarda yaşayan ve aşağılanan” bir vagondan çıkıp, tüm bu olumsuzlukları değiştirme hayalleri kuruyor; fırsatını bulunca da yola koyuluyor. Başlarda her şeyin sistemin bir kabahati olduğuna, lokomotife ulaşırsa tüm bunları çözeceğine inanıyor.

Curtis’in önündeki tek engel Wilford da değil. Curtis’in çok güvendiği, hatta bilge gibi gördüğü Gilliam da, onun lokomotife varmasını engellemeye çalışıyor. Ona herkesten daha ileriye ulaştığını, artık durması gerektiğini söylüyor.

İlerledikçe, hem vagonlar arası sınıfsal farklar daha da belirgin resmediliyor, hem de vagonlara hapsedilme durumu.

Sonunda, iki kapıdan birini seçmesi gerekecektir Curtis’in. İlki, bu trenden dışarısına; karlar altındaki dünyaya açılan kapıdır. Bunu seçmesi halinde, bu sistemin dışına atmış olacaktır kendini. Diğeri, lokomotife açılan bir kapıdır.

Curtis, lokomotife giden kapıyı seçer; trenin merkezine varmak ister. Burada Wilford’un Curtis’e önerisi, kendisi yerine lokomotifin başına geçmesi olacaktır.

Bu öylesine “mükemmel” tasarlanmış bir trendir ki… En küçük ayrıntısına dek düşünülmüştür. Ama “en küçük” parçasında eksik olan! İşte Wilford bu eksikliği lokomotifin altına yerleştirdiği çocuklarla gidermiştir bugüne dek.

Şimdi Curtis’in, trendeki konumunu seçmekte zorlandığı bir an gelmiştir. Kendi varlığını trende sürdürmesi başkalarının ölümüne bağlı olacak, bu hep böyle gidecektir. Wilford’un seçim diye sunduğu şey, aslında yaşamın yok edilmesinden başka bir şey değildir.

Zaten Wilford bugüne dek, trendeki ekosistemi korumak adına, nüfus artışını dengelemek için isyanları teşvik etmiş, Gilliam’la bir olup Curtis’in ayaklanmasına da bu anlamda yardımcı olmuştur.

Curtis’in kararı, treni ele geçirmek değil; treni ortadan kaldırmak olacaktır. İşte bu, Wilford’la Gilliam’ın akıllarına getirmediği bir seçimdir.

Bu seçim, bir çocuğu yaşam boyu köle yapmak değil; birlikte, dondurucu soğukta da olsa, yeni bir başlangıç yapmayı hayal etmek ve bunu gerçekleştirmek için dışarıya açılan kapıyı patlatmaktır.

Yönetmen Joon-ho Bon filmi burada bitirmek yerine; bir yanda trenden kurtulan iki küçük çocuğu, diğer yanda da dünyada gerçekten de soyları tükenmekte olan bir kutup ayısını göstererek bir gönderme yapmayı seçmiş. Bu göndermedeki anlam biraz da izleyenin yorumuna kalmış. İzleyin, bakalım sizin yorumunuz ne olacak?

The post “Bir Distopya Filmi: Snowpiercer” – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/07/29/bir-distopya-filmi-snowpiercer-gursat-ozdamar/feed/ 0
“Kapitalizm Rayında” – Emre Bayyiğit https://meydan1.org/2014/07/25/kapitalizm-rayinda-emre-bayyigit/ https://meydan1.org/2014/07/25/kapitalizm-rayinda-emre-bayyigit/#respond Fri, 25 Jul 2014 18:28:39 +0000 https://test.meydan.org/2014/07/25/kapitalizm-rayinda-emre-bayyigit/ 25 Temmuz’da açılacak olan hızlı tren projesiyle Ankara-İstanbul arası 6 saat süren yol 3 saate düşecek. Peki hızdan kazanılacak zaman nerelerde harcanacak? Uzun zamandır yapılan reklamlarla, ha açıldı ha açılacak denilen hızlı tren projesi, sonunda 25 Temmuz’da açılıyor. Kapitalizmin ‘’hız’’ı, bu hızlı tren serüveninde sık sık sekteye uğradı. 6 saatlik yol; tünellerle, köprülerle, hızlı trenlerle […]

The post “Kapitalizm Rayında” – Emre Bayyiğit appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

25 Temmuz’da açılacak olan hızlı tren projesiyle Ankara-İstanbul arası 6 saat süren yol 3 saate düşecek. Peki hızdan kazanılacak zaman nerelerde harcanacak?

Uzun zamandır yapılan reklamlarla, ha açıldı ha açılacak denilen hızlı tren projesi, sonunda 25 Temmuz’da açılıyor. Kapitalizmin ‘’hız’’ı, bu hızlı tren serüveninde sık sık sekteye uğradı. 6 saatlik yol; tünellerle, köprülerle, hızlı trenlerle 2-3 saate indirilecek de ne olacak? Hızdan kazanılan zaman, nerelerde harcanacak? İş yerinde mi, yoksa yeni adı “Alışveriş ve Yaşam Merkezi” olan tüketim merkezlerinde mi?

Yine aceleci davrananlara hatırlatmak gerekir ki; 10. yılına giren Pamukova tren kazası da, hükümetin seçim meydanlarında “Hızlı tren getirdik!’’ diye kalkınma propagandası yapma iştahıyla, daha altyapı çalışmaları tamamlanmadan eski rayların kullanılması sonucu gerçekleşmişti.

1950’li yıllarda ABD’nin öneri ve müdahaleleri ile Türkiye’de neredeyse bir anda durma noktasına gelmişti demiryolları. Aslında bu, karayolları altyapılarının başlangıcına tekabül etmekteydi. 2. Dünya Savaşı’ndan karlı çıkan otomotiv şirketleri, karayollarına geçmenin kapitalizmin sömürü kanalını genişletmesi olduğunu anladı. Böylece ürünlerini tüketicilere ulaştırmakla kalmayacak, bu tüketicileri için petrole dayanan yeni bir tüketim alanı daha yaratacaktı.

Kapitalizmin üretimde olduğu gibi ulaştırmada da temel gereksinimlerinden biri olan “hız”ı sağlamak için, TCDD 2003 yılında hızlı tren hatları döşemeye başladı. Son on yılda 26 milyar TL kamu yatırımı alan TCDD, özel sektörün iştahını kabartacak bir konuma gelmeye başlamıştı. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yasa ile yeniden düzenlenecek devlet-kapitalizm ilişkisini, “özelleştirme değil serbestleştirme” olarak adlandırmıştı. Türkiye’nin bu konuda bakması gereken bir yer var: İtalya’daki No Tav hareketi.

No Tav hareketi, 2005 yılından bu yana İtalya, Susa Vadisi’nde, sermayenin dolaşımını hızlandırmaya çalışan şirketlere ve devlete karşı haklı mücadelesini sürdürmeye devam ediyor. İtalya’nın Torino ve Fransa’nın Lyon şehirleri arasında inşa edilmesi planlanan bu tren hattı; Lyon’u Budapeşte’ye, oradan da Ukrayna’ya bağlamayı planlayan AB projesinin bir parçası.

No Tav hareketi, mevcut olan tren hattının zaten fazlasıyla yeterli olduğunu; bu bölgede İtalya’yı Fransa’ya bağlayan iki karayolu, bir otoban, bir demiryolu hattı, bir karayolu tüneli bulunduğunu belirtiyor. 90′ların başından beridir vadi halkı projeye karşı örgütlenmiş, direnmek için komiteler kurmuştur. Çevre köylerin yapısının bozulması ya da bu köylerin tamamen ortadan kalkacak olması, yapılan bu projelerin ekonomik ve sosyal felaket boyutlarını da göstermektedir.

Tren yolları, yeryüzünün her bölgesinde olduğu gibi, yeri geldiğinde savaşlara cephanelik, yeri geldiğinde sürgünlere taşınan insanlara yol olmuştur. Kapitalizm, oluşturacağı yeni pazarlar için yaşamsal alanları katletmeye, insan dışındaki varlıkları yok saymaya devam ederken; halklar, varoluşunu sömürü, talan ve ekolojik kıyım üzerinden sürdüren bu katillere karşı, direnişi tüm kararlılığıyla sürdürüyor.

The post “Kapitalizm Rayında” – Emre Bayyiğit appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/07/25/kapitalizm-rayinda-emre-bayyigit/feed/ 0
Jetona %50 Zam geldi! https://meydan1.org/2012/10/25/jetona-%50-zam-geldi/ https://meydan1.org/2012/10/25/jetona-%50-zam-geldi/#respond Thu, 25 Oct 2012 11:19:30 +0000 https://test.meydan.org/2012/10/25/jetona-%50-zam-geldi/ İstanbul’da raylı taşıma ve vapurlarda kullanılan jetonlara %50 zam yapıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş bu fahiş zamları “Jetona yönelme olmasın diye yaptığımız bir çalışma” diyerek savundu. Topbaş, jetona yapılan zamlarla halkı elektronik kart kullanmaya teşvik ettiğini söyledi. Böylece elektronik kartla tek kullanım 1,95 lira iken, tek kullanımlık jeton ve tek kullanımlık kartlar 3 […]

The post Jetona %50 Zam geldi! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

İstanbul’da raylı taşıma ve vapurlarda kullanılan jetonlara %50 zam yapıldı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş bu fahiş zamları “Jetona yönelme olmasın diye yaptığımız bir çalışma” diyerek savundu. Topbaş, jetona yapılan zamlarla halkı elektronik kart kullanmaya teşvik ettiğini söyledi. Böylece elektronik kartla tek kullanım 1,95 lira iken, tek kullanımlık jeton ve tek kullanımlık kartlar 3 lira oldu. Özel halk otobüslerindeki biletçiler de bundan bir sene önce kaldırılmıştı. Jetonu bir anda kaldıramayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi jeton’a kullanılamayacak fiyatlar biçerek ulaşımda yalnızca elektronik karta dönülmesini sağlayacak. Elektronik karta para yüklenen makinalar sadece banknotlarla çalışıyor. Mesela bir yerden bir yere gitmek için her seferinde 2 lira verecekken, makina sadece kağıt para yüklediğinden daha fazlasını peşinen vermiş oluyoruz. Bunlarla beraber bu uygulama, devletin yıllardır Türkiye’ nin çeşitli illerinde denediği elektronik kimlik denemeleri için detaylı bir araştırma alanı da teşkil ediyor. Çünkü jeton, bilet, tek kullanımlık kart kullanımının son bulduğu gün şehir içinde yolculuk etmesi gereken herkeste en az bir kimlik kartının olması gerekecek.

The post Jetona %50 Zam geldi! appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2012/10/25/jetona-%50-zam-geldi/feed/ 0