Weranşar – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Wed, 28 May 2014 16:51:53 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Tarlataban https://meydan1.org/2014/05/28/tarlataban/ https://meydan1.org/2014/05/28/tarlataban/#respond Wed, 28 May 2014 16:51:53 +0000 https://test.meydan.org/2014/05/28/tarlataban/ Kolektif emek ve paylaşım ilkeleriyle kurulan, yatay ilişkilerle işleyen, herkesin alabildiğince sorumluluk aldığı; beraberce karar verdiği süreçlerle, ırk, din, dil, cinsiyet, cinsel yönelim ayrımı yapmadan, bütüncül mücadelenin küçük parçalarından birini oluşturmaya başlayan, Boğaziçi Üniversitesi arazisinde tarım yapan, Tarlataban Kolektifi gönüllülerinden Çiğdem Artık ve Mustafa Kaba ile konuştuk. Tarlataban projesi nasıl bir fikirle yola çıktı? Ucuz […]

The post Tarlataban appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
Kolektif emek ve paylaşım ilkeleriyle kurulan, yatay ilişkilerle işleyen, herkesin alabildiğince sorumluluk aldığı; beraberce karar verdiği süreçlerle, ırk, din, dil, cinsiyet, cinsel yönelim ayrımı yapmadan, bütüncül mücadelenin küçük parçalarından birini oluşturmaya başlayan, Boğaziçi Üniversitesi arazisinde tarım yapan, Tarlataban Kolektifi gönüllülerinden Çiğdem Artık ve Mustafa Kaba ile konuştuk.

Meydan-Gazetesi-Tarlataban-Özlem-Arkun2

Tarlataban projesi nasıl bir fikirle yola çıktı?

Ucuz ve nitelikli yemek ihtiyacımızı nasıl karşılayacağımız ilk kez 6 Aralık 2011 tarihinde başlayan, yaklaşık 80 gün süren Starbucks Karşı-İşgali esnasında dillendirilmeye başlandı. Weranşar ve Gewer’de gerçekleşmiş Ax u Av Kolektifi’ndeki izlenimlerini aktaran arkadaşlar böyle bir projenin tahayyülünde bizimle oldular.

Hep beraber bir araya geldiğimizde süreç içerisinde özen gösterilmesi ve bağlı kalınmasına gerek gördüğümüz ilkelerimizi tartıştık. Ortaklaşa bir metinde karar kıldık. Amacımızı ve ilkelerimizi belirlemek için oluşturduğumuz bu metin, fiziksel işlerin yoğunlaştığı bugünkü gibi süreçlerde de geri dönüp bakabileceğimiz bir rehber konumunda. Gündelik çabalar içerisinde insan daha öncesinde karar kıldığı bu amaçlardan uzaklaşabilir. Ne var ki çalışmaların en başındaki tartışmalarımızdan ortaya çıkan bu metin şu günlerde karşı karşıya kaldığımız handikaplarla nasıl başa çıkacağımız noktasında bize kolaylık sağlıyor.

Öğrenci kantini tartışmalarında gıda temini konusunda gıda kolektifi ve Tarlataban projeleri ortaya kondu. Kampüsteki gıda ihtiyacını karşılamayı hedefleyen bir tarımsal üretim olmalı yönünde fikirler ortaya çıktı. Kampüsün kendine yeten üretimi sağlayabilecek alanlarının olduğunu öngördük. Bu alanlarda başlangıçta ihtiyacı karşılayacak tarımsal üretimi, ilerleyen süreçte de hayvancılığa adım atabileceğimizi düşündük.

Şubat ayında burası karla kaplıydı. Mart- Nisan aylarında 20-30 kişiyle, iki aylık tartışma sürecinden sonra bu çalışmayı yürütmeye başladık.

Tarlataban nasıl ve ne çerçevede örgütleniyor?

Tarlataban, gönüllülük esasına dayanan bir sistem, değişik niteliklerdeki insanların bir araya gelmesiyle oluşan bir çalışma grubu.

Birbirimizle, okul içinden ve dışından katılan gönüllüler ve “dış dünyayla” ilişkiler kurarak, yatay olmaya çalışarak – herkesin alabildiği kadar sorumluluk aldığı, kararlara, bir sonraki adıma beraber karar verdiği süreçlerle. Irk, din, dil, cinsiyet, cinsel yönelim ayrımı yapmadan kampüste bütüncül bir sistemin küçük parçalarından birini oluşturmaya başlıyoruz.

Tarlataban’ın amacını belirleyen temel düşünceler nelerdi?

Kent koşullarının sınırlandırdığı yaşam alanımızda gıda ile olan ilişkimizi değiştirmenin, tüketici yerine üretici olmanın, bunu da elbirliği ile yapmanın önemli ve gerekli olduğunu düşünüyoruz. Bu kolektifi,  gıdanın üretimden başlayarak soframıza ulaşmasına varan süreçte kapitalist üretim ilişkilerinin bize dayattığı adaletsiz ve ekolojik dengeyi yok sayan/eden sisteme karşı üretilen alternatif pratiklerin bir parçası, bir adımı olarak görüyoruz. Şehir yaşamının kopardığı toprakla olan ilişkimizi yeniden kurabilmek ve geliştirmek; bunu da beraber üreterek ve düşünerek yapmak istiyoruz.

Takınmaya çalıştığımız tavır uzun vadede piyasanın içinde, piyasaya karşı oyunbozan bir karaktere sahip olmalıydı.

Tükettiğimiz yiyecekler nereden geliyor? Bu yiyeceklerin soframıza gelene kadar içinden geçtiği aşamalar ne kadar adil? Kafamızda bu sorularla gıda politikaları üzerine bir dizi tartışma gerçekleştirdik.

Gıda politikalarında takındığınız tavırdan kısaca bahseder misiniz?

Bu kolektifi,  gıdanın üretimden başlayarak soframıza ulaşmasına varan süreçte kapitalist üretim ilişkilerinin bize dayattığı adaletsiz ve ekolojik dengeyi yok sayan/eden sisteme karşı üretilen alternatif pratiklerin bir parçası, bir adımı olarak görüyoruz. Şehir yaşamının kopardığı toprakla olan ilişkimizi yeniden kurabilmek ve geliştirmek; bunu da beraber üreterek ve düşünerek yapmak istiyoruz.

Abdullah Aysu ile görüşmelerimiz özellikle bu konuda etkili oldu. Tohum takaslarında özellikle dikkat edilmesi gerekenleri vurguluyor. Gelişigüzel gerçekleşen tohum takaslarında doğal yaşam alanlarından koparılan tohumların başka coğrafyalara taşınmasının ekolojik uyumu bozan etkilerine vurgu yapıyor. Çengelköy Hıyarı gibi anayurdu İstanbul bölgesi olan türlerin ekimine öncelik vermek, “yerel tohumların yerelde kalması” düşüncesinin bizim açımızdan örnek bir uygulamasını teşkil ediyor.

Bu seneki planlarımız arasında İstanbul köylerini dolaşıp ata tohumları toplama yönünde bir fikrimiz vardı. Mesela Kilyos Gümüşdere’den salatalık fideleri aldık.

Tohumları ve fideleri şimdiye dek nasıl elde ediyordunuz?

Tohumları başlangıçtan bu yana genellikle takasla temin ediyoruz. Anadolu’nun pek çok bölgesinden tohumlar geliyor. Yurtdışından da özellikle Yunanistan’daki kolektiflerle tohum takası noktasında dayanışma içerisindeyiz.

Gezi sonrasında oluşturulan İstanbul içerisindeki bostanlardan gelen tohumlardan toprağa dikilmek üzere fideler yetiştirip onlara gönderiyor, dayanışma gösteriyoruz. Bu bostanlarla kurduğumuz ilişkiyi Bostan Dayanışması adıyla kurduğumuz birliktelikte sürdürüyoruz. 

Tohum ya da fide istemek için görüştüğünüz köylülerle ilişkiniz nasıl?

Köylülerle ilişki kurmak, bostanlarla ilişki kurmaktan çok daha zor. Çünkü köylüler bunları hobi olarak yapmıyor, yıllardır yaşamlarını bu yolla sürdürüyorlar. Köylüler tarafından marjinal bir grup gibi ya da heyecanlı bireyler gibi görülmek istemiyoruz. Öte yandan piyasa karşısında ezilmemesi için köylülerin de örgütlenmesi, kooperatifleşmesi gerekiyor. Biz de ilişkilerimizi bu fikirlere olanak tanıyacak ölçüde geliştirmeye çalışıyoruz.

Şirketlerin tohum politikalarına karşı yerel tohumları korumak, çoğaltmak ve dağıtmak çok önemli. Bunu gerçekleştirmek için kooperatiflerle ve kolektiflerle ilişki kurarak ilerlemek gerekiyor. Bu özellikle aracıyı ortadan kaldırmak adına önemlidir.

Doğal tarım, permakültür, organik tarım gibi pek çok yöntem dillendiriliyor siz bu ifadelerden herhangi birini sahipleniyor musunuz yoksa kendi yöntemleriniz mi gerçekleşiyor?

Köylerde insanlar hemen hemen her gün toprakta oluyorlar. Ancak biz burada, kentte, kendi gerçekliğimizle eyliyoruz. İçinde bulunduğumuz koşullara göre davranıyoruz.

Kendi yöntemimiz içinde bulunduğumuz bölgenin koşullarına göre şekilleniyor. Uyguladığımız yönteme permakültür ya da başka bir ad vermiyoruz. Aslında permakültüre pek yakın değiliz. Geleneksel tarım, bilge köylü tarımı gibi daha genel bir tanımla adlandırılabilir kullandığımız yöntemler.

Tarlataban arazisini nasıl kullanmaya başladınız?

Bu arazi üniversiteye bağışlanmış. Üzerinde herhangi bir yapının inşası yasak. Üniversitenin de hiçbir şekilde kullanmadığı bu araziyi kullanmak için izin aldık.

Üniversitenin Çevre Kulübü’nün bir etkinliği olarak Tarlataban projesini gösterdik. Çevre kulübü resmi alanda bize bir araç teşkil ediyor.

Meydan Gazetesi- Tarlataban Özlem Arkun

Şu ana dek hasatlarda hangi ürünleri elde ettiniz ve bu ürünlerle neler yaptınız?

Şimdiye dek; domates, biber, soğan, sarımsak, marul, roka, buğday, bakla, fasulye, ayçiçeği gibi pek çok ürün yetiştirdik. Önceki sene 185 kökten 1 tona yakın domates elde ettik. Bu domateslerin tüketimden ve satıştan arta kalan kısmını ayıklayıp dilimleyerek konserveler haline getirerek değerlendirdik. Bu konserveleri de BÜKOOP (Boğaziçi Üniversitesi Kooperatifi) aracılığıyla satışa çıkardık.

Ayrıca yemekhane boykotunda tarladan elde ettiğimiz ürünlerin bir kısmıyla yemekhane boykotunda yemek dağıttık. Burada üretilen ürünler sadece üniversite içerisinde kalmıyor. Örneğin en çok ürettiğimiz ürünlerden domatesin bir kısmını Göçmen Dayanışma Mutfağı’na dayanışma olarak göndermiştik.

Karar alma süreçleriniz nasıl işliyor?

Fiziksel işlerde gönüllü olmakta sorun yaşamıyoruz. Ancak karar alma süreçlerindeki tartışmalarda katılımcılık çok önemli. Biz de buradaki arkadaşlarımızın bu tartışmalarda daha aktif yer alması yönünde çaba gösteriyoruz. Ayrıca karar alma sürecimizin büyük bölümü toplantılardan ziyade fiiliyatta gerçekleşiyor. Tarlada iş yaparken kolektif düşünüp kolektif eyliyoruz.

Peki, önümüzdeki dönemde Tarlataban’da ne yetişecek?

Tohum çeşitlenmesi için farklı ekimler yapıyoruz ancak önceliğimiz yine domates ve balkabağında. Domates konserve yapılabiliyor ve balkabağı da uzun süre bozulmadan saklanabiliyor.

Röportaj : Özlem Arkun

Bu söyleşi Meydan Gazetesi’nin 18. sayısında yayımlanmıştır.

The post Tarlataban appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2014/05/28/tarlataban/feed/ 0
Doğrudan Demokrasi Festivali https://meydan1.org/2013/10/20/dogrudan-demokrasi-festivali/ https://meydan1.org/2013/10/20/dogrudan-demokrasi-festivali/#respond Sun, 20 Oct 2013 13:12:40 +0000 https://test.meydan.org/2013/10/20/dogrudan-demokrasi-festivali/  Selanik’te birçok anarşist ve anti otoriter örgütlenmenin yer aldığı Doğrudan Demokrasi Festivali’ne katılan Devrimci Anarşist Faaliyet, “Mücadeleye Devam” başlıklı oturumda Taksim Gezi İsyanı, doğrudan demokrasi yöntemleri ve uygulamaları, kolektif ve kooperatiflerle yaşamın yeniden yapılandırılmasına ilişkin deneyimlerini paylaştı.   Yunanistan’da anarşist ve anti otoriter örgütlenmelerin, özyönetimle işleyen üretim alanlarının, kooperatiflerin deneyimlerini paylaşmak üzere bir araya geldikleri […]

The post Doğrudan Demokrasi Festivali appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 Selanik’te birçok anarşist ve anti otoriter örgütlenmenin yer aldığı Doğrudan Demokrasi Festivali’ne katılan Devrimci Anarşist Faaliyet, “Mücadeleye Devam” başlıklı oturumda Taksim Gezi İsyanı, doğrudan demokrasi yöntemleri ve uygulamaları, kolektif ve kooperatiflerle yaşamın yeniden yapılandırılmasına ilişkin deneyimlerini paylaştı.

 

Yunanistan’da anarşist ve anti otoriter örgütlenmelerin, özyönetimle işleyen üretim alanlarının, kooperatiflerin deneyimlerini paylaşmak üzere bir araya geldikleri Doğrudan Demokrasi festivali 4-5-6 Eylül tarihlerinde gerçekleştirildi. Konuşmaların, forumların, atölye çalışmalarının konserlerin oluşturduğu festival, Selanik kentinde yapıldı.

Festivalin ilk günü olan 4 Eylül’de “Ortak Kullanım Mücadelelerinin Birleşmesinin Gerekliliği” başlığıyla gerçekleştirilen forumda, halkın ortak ihtiyaçları doğrultusunda öz örgütlenmeyle gerçekleştirilecek üretimlerin karşılıklı dayanışma ve işbirliği ağlarıyla birbirini desteklemesi üzerine fikirler paylaşıldı. Selanik’te suyun ticarileştirilmesine karşı mücadele veren “136 Hareketi”, üreticiden tüketiciye aracısız ürün sağlama amacıyla bir araya gelen 16 kolektifin ortaklaştığı “Aracısız Ürün Satış Ağı”, doğrudan demokratik karar alma süreciyle sekiz aydır patronsuz üretimlerini sürdüren VIO.ME. işçileri, hükümetin kapatma kararından sonra işgal edilerek özyönetimle çalışmasını sürdüren Yunanistan Devlet Televizyonu ERT işçileri yaptıkları konuşmalarda kendi deneyimlerini aktardı.

5 Eylül günü, festivalin ikinci günü, konuşmaların ana başlığı ise “Mücadeleye Devam”dı. Konuşmacılar, mücadele deneyimlerini aktarırlarken, mücadelelerin dayanışma ilişkisi ile ortaklaştırılarak büyütülmesinin yolları üzerine önerilerini sundular. Türkiye’de mücadele yürüten Devrimci Anarşist Faaliyet adına Alp Temiz, Bulgaristan’daki Adelante Sosyal Merkezi’nden Yavor Kiselintsef, anti militarist Ilham Nisvan ve akademisyen Kostas Lampos konuşma yaptı.

Devrimci Anarşist Faaliyet’in İngilizce yaptığı konuşma aynı zamanda Yunancaya tercüme edildi. Önceki ay Meydan Gazetesi’nde yer alan “Barikatların Ardındaki Direniş Alanından, Mahallelerdeki Forumlara: Doğrudan Demokrasi” başlıklı yazının İngilizce çevirisi, festival boyunca açık kalan DAF standında yoğun ilgi gördü.

Meydan Gazetesi- Doğrudan Demokrasi Festivali

DAF’ın İngilizce yaptığı konuşmanın Türkçe çevirisi ise şöyleydi:

 

Tüm İstanbul’da ve Anadolu’nun pek çok yerinde kentsel dönüşüm projeleri; gecekondu yıkımlarıyla, AVM ve rezidans inşaatlarıyla, soylulaştırmaya çalıştığı meydanlarda basın açıklamalarını dahi yasaklamasıyla hız kazanmıştı. Dönüşüm yalnızca kentlerde değildi. Kırsal dönüşüm de son yıllarda başta Hidroelektrik, Termik ve Nükleer Santral projeleriyle, madenlerle, kaya gazı aramalarıyla, kapitalist tarım politikalarıyla vadilerde, köylerde yaşamı yok etmeye başlamıştı bile. Kırdan kente taşınan yalnızca göçe zorlanan insanlar olmadı, aynı zamanda kırsal dönüşüme karşı başlayan isyanlar kentteki mücadelelere de ruhunu aktardı.

Taksim Gezi isyanında ne bir kahraman vardı ne de bir halk önderi. Kırsallardaki pek çok mücadelede olduğu gibi iktidarsız alanlarda özdenetimleriyle, öz disiplinleriyle ve gönüllülükleriyle bir araya gelen bireyler devlete ve kapitalizme karşı verdikleri mücadelede otoriteden rekabetten ve bencillikten uzak, bir ilişki biçimi deneyimlediler. Yine kırsallardaki pek çok mücadelede olduğu gibi Gezi Parkı’nda da deneyimlenen paylaşma ve dayanışma ilişkileri; siyasi duyarlılığı olmayan pek çok bireyi etkilemeye, dönüştürmeye yetti.

Gezi Parkı’ndaki direnişin 2013 yılındaki toplumsal mücadelelerindeki başlıca tetikleyicilerinden biri bu yılki Hrant Dink anması oldu. Hrant Dink; 19 Ocak 2007’de Taksim yakınlarında çalıştığı Agos Gazetesi binası önünde Faşistler tarafından katledilen Ermeni gazeteci. Katledildiğinden bu yana her yıl 19 Ocak günü Taksim Meydanı’ndan Agos Gazetesi önüne yürüyüş düzenleniyordu. Bu yıl, Taksim Meydanı’nda başlatılan kentsel dönüşüm projelerini gerekçe göstererek bu yürüyüşe katılan bizim dışımızdaki hemen hemen tüm muhalif gruplar yürüyüşün başlangıç noktasını Taksim Meydanı dışında başka bir noktaya taşıdılar. Ama biz 6 yıl önce Hrant’ı teferruat olarak gören anlayışın bugün yaşam alanlarımızı soylulaştırdığını biliyorduk ve buna rağmen ısrarla Taksim Meydanı’nı kullanmaya devam etmeliydik. Bu anmada Taksim’den vazgeçersek yıllardır mücadele ettiğimiz, 1886’da Haymarket’te katledilen yoldaşlarımızı andığımız Taksim 1 Mayıs’ından da vazgeçmemiz beklenecekti.

Nitekim 1 Mayıs sabahı Taksim Meydanı’na çıkan yollar polis tarafından kuşatıldı. Devrimcilerin Taksim Meydanına girmesi yasaklandı. Devlet 1 Mayıs için başka meydanları önerdi. Başbakan Erdoğan’ın özel teşekkürlerini kazanan bir partinin yaptığı 1 Mayıs “kutlaması” haricinde Anarşistler, Kürtler ve Devrimci Sosyalistler, kentsel dönüşüm bahanelerine karşın Taksim ısrarını sürdürdüler. 1 Mayıs günü gerçekleşen polis saldırılarında çok sayıda eylemci polis tarafından yaralandı.

Polis saldırıları ve devlet terörü yalnızca büyük yürüyüşleriyle sınırlı kalmadı. Basın açıklaması yapmak için toplanan 10 kişilik gruplara bile TOMA’larla ve gaz bombalarıyla saldırdılar. Taksim’de ve İstiklal Caddesi’nde polis şiddeti bir rutin haline gelmişti.

Mayıs ayı sonlarında Gezi Parkı içindeki ağaçların, proje kapsamında kesilmeye başlanması bardağı taşıran son damla oldu. Gezi Parkındaki cılız direnişin tüm Anadolu’da yankı bulması uzun sürmedi. Çatışmalar her şehirde meydanlarda, parklarda ve varoşlarda hızla yükseldi. Haziran boyunca 5 kişi devlet terörü ile katledildi.

Pek çoğunuzun burada öğrenmek istediği, Gezi Parkı’nda ve mahalle forumlarında karar alma sürecinin nasıl işlediği. Taksim Meydanı ve Gezi Parkında kaldığımız süre boyunca gerçekleşen ilişki biçimi 15 Haziran’daki büyük polis saldırısı sonrasında mahallelerde güçlenen forumlarda doğrudan demokrasi tartışmalarını belirginleştirdi. “Barikatların Ardındaki Direniş Alanından, Mahallelerdeki Forumlara: Doğrudan Demokrasi” başlığıyla Meydan Gazetesi’nde yer alan değerlendirme gerçekleşen deneyim hakkında yerinde tespitlerde bulunuyor. Bu metnin İngilizce çevirisinin dökümünü hazırladık, bu konuyla ilgili tartışmaları konuşmalar sonrasında sürdürebiliriz.

Mevcut deneyimlerle birlikte antikapitalist, anti otoriter ve anti hiyerarşik yaşam tahayyüllerini yaşamlarımıza indirgeyebilmenin pek çok yolunu bulduk. Bugün bu yolları ve yöntemleri tartışmak adına buradayız.

Yaşamın yeniden yapılandırılması, ilk kez bizim ortaya çıkardığımız bir kavram değil. 1917’de Ukrayna’da, 1936’da İspanya’da deneyimlenen, bugünse halen Güney Amerika’da, Chiapas’ta gerçekleşen bir durum. Bu kavram bizim için de yeni değil. TC devleti ile Kürt halkı arasında gerçekleşen savaşın sıcak zamanlarında, Kürdistan’ın büyük kentlerinden Amed’de, Mezopotamya Sosyal Forumu’nda da biz Yaşamın Yeniden Yapılandırılması’ndan söz etmiştik. Weranşar’da, Gever’de pek çok değerli deneyim gerçekleşti. Bugün Rojava’da da bu deneyimlere benzer deneyimler kısmen de olsa yaşanıyor.”

Meydan Gazetesi- Doğrudan Demokrasi Festivali1

Festivalin son günü 6 Eylül’deki konuşmaların ana teması ise “Olağanüstü Hal’den Mücadele Meclislerine” idi. Konuşmalara hızlı tren projesine karşı mücadele eden örgütlenmeler; NO TAV İtalya ve NO TAV Fransa, Halkidiki’deki maden projesine karşı mücadele veren S.O.S. Xalkidiki, anti otoriter ve antikapitalist yayın kolektifi BABYLONIA dergisi katıldı.

Aynı gün farklı bölgelerde mücadele veren örgütlenmeler arasında ortak çalışma ve hareket ağı toplantısı da yapıldı. Bu toplantıya Devrimci Anarşist Faaliyet ve Yunanistan’dan Anti otoriter Hareket’in yanı sıra Bulgaristan, Almanya, İtalya, İngiltere’den örgütlenmeler de katılım sağladı. Anti otoriter, anti hiyerarşik ve antikapitalist; doğrudan demokratik karar alma süreçleriyle işleyen örgütlenmelerle oluşturulacak yaşamın yeniden yapılandırılması, tartışmaların asıl odağını oluşturdu.

3 gün süren festival boyunca örgütlenmelerin, kolektiflerin, kooperatiflerin kurdukları stantlarında bilgi paylaşımları devam etti. Atölye çalışmalarında yer alan katılımcılar arasında, sistemin her türlü eğitiminden uzak bir şekilde, yaşamın bilgisi paylaşıldı. Festival günleri boyunca her akşam anti otoriter, devrimci ve muhalif müzik gruplarının konserleri yapıldı.

Festivalin katılımcıları 7 Ağustos günü düzenlenen mitingde bir araya gelerek, başbakanın Yunanistan’ın büyük patronlarıyla yapacağı toplantıyı protesto etmek için toplantı alanına doğru yürüyüşe geçti. Polisin yapılan yürüyüşe saldırması sonucunda, otuz kişi gözaltına alındı.

 

Bu haber Meydan Gazetesi’nin 13. sayısında yayımlanmıştır.

The post Doğrudan Demokrasi Festivali appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2013/10/20/dogrudan-demokrasi-festivali/feed/ 0