yalan haber – Meydan Gazetesi https://meydan1.org Anarşist Gazete Tue, 19 May 2020 12:12:38 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=5.3.13 Korona Krizi’nde Yalancı Medya https://meydan1.org/2020/05/19/58593/ https://meydan1.org/2020/05/19/58593/#respond Tue, 19 May 2020 12:09:06 +0000 https://meydan.org/?p=58593 İlk kez Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkan yeni tip korona virüsün yayılımının niteliği, tedavisi gibi konularda henüz net bilgiler bulunmuyor. Bunca bilgi eksikliği de yalan haberler, bilgi kirlilikleri ve çeşitli mitlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Korona İlacı Korona salgınının başlamasıyla beraber pek çok aşı ve tedavi haberleri ortaya çıktı. Küba’nın geliştirdiği İnterferon Alpha-2B’nin (IFNrec) tedavide […]

The post Korona Krizi’nde Yalancı Medya appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
İlk kez Aralık 2019’da Çin’de ortaya çıkan yeni tip korona virüsün yayılımının niteliği, tedavisi gibi konularda henüz net bilgiler bulunmuyor. Bunca bilgi eksikliği de yalan haberler, bilgi kirlilikleri ve çeşitli mitlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor.

Korona İlacı

Korona salgınının başlamasıyla beraber pek çok aşı ve tedavi haberleri ortaya çıktı. Küba’nın geliştirdiği İnterferon Alpha-2B’nin (IFNrec) tedavide kullanıldığı ve virüsü engellediği söylendi. Bu bilgi sosyal medyanın da etkisiyle her yere yayıldı. Ancak IFNrec adlı bu ilaç, asıl olarak 1986’da geliştirilmiş bir ilaç olup hepatit ve lösemi gibi hastalıklara karşı bağışıklık düzenleyici olarak görev yaparak semptomların azalmasını sağlıyor.

Bağışıklık sisteminin bir ögesi olan interferonlar, akyuvarlar tarafından üretilen sitokin adı verilen protein gruplarına ait moleküllerdir ve virüsün hücre ile teması sonrası aktive edilirler. Virüslü hücrede sentezlenerek, komşu hücrelerin daha fazla virüs üretmesini engellerler. Bu işlem sırasında virüsün etki ettiği hücre tipine (solunum, sindirim, boşaltım vb.) göre farklı semptomlar görülür. Bunların en bilindik olanları ise -solunum yolları hücrelerine bulaşan Covid-19’da da görülen semptomlar olan- yüksek ateş, kuru öksürük ve yorgunluktur.

Nitekim hâlihazırda virüsle savaştığı için interferon salgılayan vücuda daha fazla interferon yüklemesi yapmak, bağışıklık sistemini daha da agresifleştirerek ilacın faydasından çok yan etkilerini göstermesine neden olacağı için Covid-19’un tedavisinde birincil tercih olması mümkün değil. İlacın korona virüsün yol açtığı solunum problemlerini azalttığı, tedavi için denendiği ve hastalarda etki ettiği doğru. Ancak “tedavisi bulundu” başlıklı haberlerde yazdığı kadar da rahat kullanılması, interferonların çalışma mekaniği sebebiyle pek olası görünmüyor.

Sürekli Su İçmek ve Tuzlu Su Gargarası

Covid-19 -en azından resmi olarak- henüz Türkiye’ye gelmemişken bile virüse karşı alınabilecek önlemler çeşitli televizyon programlarında tartışıldı. Bunlardan en çok gündem olanı, henüz akciğere ulaşmamış virüsü sürekli su içerek mideye hapsedip öldürmek ve tuzlu su ile ağız gargarası yapmak oldu.

Özellikle WhatsApp gruplarında yayılan bilgiye göre virüs vücuda girdikten sonra 4 gün boyunca boğazda kalıp kuru öksürük yapıyor -ki bu aslında virüsle karşılaşan bağışıklık sistemimizin oluşturduğu bir tepkidir. Bu mantıkla hareket edildiğinde eğer virüs boğazda duruyorsa onu su ile aşağı ittirip mide asidinde boğmamız mümkün olmalı. Ancak bunun doğru olduğunu varsaydığımızda bile -ki bazı örneklerde insan dışkısında da virüse rastlanmış- 120 nanometre boyutunda olan virüsün solunum sistemine kolaylıkla sıçraması mümkün. Tabi her dakika su içmemiz mümkün olmadığı için de bunun “15 dakikada bir” yapılması öneriliyor.

Ancak yapılan araştırmalarda Covid-19’un 4 gün boğazda “beklediğine” ve öksürük yaptığına dair herhangi bir bulgu bulunmamakta. Kaldı ki virüsün ortalama kuluçka süresinin 2-14 gün arasında değiştiği ve semptomların hiç oluşmayabileceği de biliniyor.Aynı mesajda önerilen tuzlu su gargarası, virüs yaşadığımız coğrafyaya henüz sıçramamışken bile defalarca tartışıldı. Televizyon programlarında görmeye alışkın olduğumuz bilimciler tarafından korona virüse karşı etkili bir önlem olarak lanse edildi. Yarım litre suya 5 çay kaşığı tuz katılarak günde 6 defa yapıldığı takdirde boğazı temizleyip virüsü öldüreceği ve bulaşmasını engelleyeceği söylenen gargara, tartışmalı bir önlem olarak adından sıkça söz ettirdi.

Grip ve faranjit gibi hastalıkların yol açtığı boğaz ağrısı, burun akıntısı gibi semptomları azaltmakta etkili olduğu bilinen ve kanıtlanmış olan tuzlu su gargarasının Covid-19’u öldürdüğüne ya da bulaşmasını engelleyebileceğine dair herhangi bir veri bulunmamakta.

Tam aksine, “denemekten zarar gelmez” diyerek uygulandığında, yakıcı tuz yüzünden ağızda yara açarak ağız florasını bozabilir, vücudu enfeksiyonlara karşı daha savunmasız hale getirebilir. Üstelik bireylerin ve toplumun, salgın tedirginliği yüzünden tavsiye edilen bu “önlemlerde” aşırıya kaçması da büyük bir olasılık.

Komplo Teorileri ve Sansasyonel Açıklamalar

Virüs, çeşitli komplo teorilerini de beraberinde getirdi. Madonna’nın geçtiğimiz sene çıkardığı albümün kapağındaki “Smith Corona” marka daktilodan komplo teorilerinin vazgeçilmezi “The Simpsons” dizisinin Japonya’dan kargo yoluyla dünyaya yayılan virüsü tahmin etmesine kadar pek çok komplo teorisi zihnimizde yer kapladı.

Yalan haberlerin ve teorilerin arasından belki de en “mantıklı” geleni, Kuzey Kore’de virüs ile enfekte olduğu söylenen iki kişinin idam edilmesi oldu. Kapalı ve baskıcı bir hükümete sahip olan Kuzey Kore’de, kendisinden günlerdir haber alınamayan devlet lideri Kim Jong-un’un böyle bir “önleme” başvurmuş olması hiç kimse için şaşırtıcı olmazdı.

Dünyada en çok karşılık bulan komplo teorisi ise 5G baz istasyonlarının Covid-19’u yaymasıydı. 5G’nin virüsü yaydığı iddiası, neredeyse salgınla yaşıt. İddiaya göre geçtiğimiz sene virüsün açığa çıktığı Wuhan’da denenmeye başlayan 5G teknolojisini kullanan baz istasyonlarının yaydığı dalgalar, istasyonların çevresinde yaşayanların bağışıklık sistemini baskılayarak virüse karşı savunmasız kalmalarına sebep oluyor. Yerli komplo teorisyenlerinin de ilgisini çeken bu safsata, kendisine en çok İngiltere’de karşılık buldu. Komplo teorisyenlerinin “baz istasyonlarına karşı bir şey yapma” çağrısına uyan yüzlerce kişi, sosyal medya üzerinden örgütlenerek ülkede 50’den fazla baz istasyonuna Nisan ayı boyunca sabotaj yaptılar ve istasyonları ateşe verdiler. Tabi baz istasyonlarının yaydığı dalgaları kullanarak virüs bulaştırmak biyolojik olarak mümkün olmadığı gibi 5G teknolojisi de ilk defa Wuhan’da denenmedi.

Her zamanki gibi sansasyonel başlıklarla ilgi çekmeye çalışan çeşitli medya organları gerçek dışı iddialara çanak tuttu. ABD ve Çin’de yürütülen küçük çaplı araştırmalardaki verileri adeta cımbızlayarak piyasaya salan medya, akıllara 70’li yıllara kadar sigara firmaları tarafından fonlanan, bazı aktör ve doktorların oynadığı, “Sigara sağlığa yararlıdır” ve “Boğazınızın sağlığı için…” temalı sigara reklamlarını getirdi.

Yapılan araştırmalar, halihazırda korona olan ve sigara kullanımı dışında farklı risk faktörlerine de sahip olan bireylerin oranına odaklanıyordu. Bu araştırmayı en azından daha tutarlı bir taraftan referans alan Fransız bilimci Jean-Pierre Changeux ve ekibi, nikotinin virüse karşı olası faydalarına dair geniş çapta araştırma başlatacaklarını ancak böyle bir kanıya varmak için henüz çok erken olduğunu belirtti. Eğer nikotinin önleyici etkisi kanıtlanırsa tütün firmalarının lobi çalışmalarına başlayacağını ön görebiliriz. Ancak başka yöntemlerle alma imkanı varken -tek başına bile zararlı olan- nikotini sigara içerek almak, beraberinde en az korona kadar kötü rahatsızlıkları da getirecektir.

Korona virüs tüm gerçekliğiyle yaşamımızdaki etkisini sürdürürken her geçen gün yenisi çıkan yalan haberler, yiyip içtiğimizden giydiğimize; aldığımız tedbirlerden psikolojimize kadar yaşamlarımızda belirleyici hale geliyor. Bu süreci sağlıklı atlatabilmek için yapacağımız en iyi şeylerden biri her duyduğumuza inanmamak ve kuyuya atılan her taşın arkasından atlamamak.

Emircan Kunuk

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 53. sayısında yayınlanmıştır.

The post Korona Krizi’nde Yalancı Medya appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2020/05/19/58593/feed/ 0
Yalan Gerçeğin Yerini Aldı – Gürşat Özdamar https://meydan1.org/2018/02/13/yalan-gercegin-yerini-aldi-gursat-ozdamar/ https://meydan1.org/2018/02/13/yalan-gercegin-yerini-aldi-gursat-ozdamar/#respond Tue, 13 Feb 2018 15:41:28 +0000 https://test.meydan.org/2018/02/13/yalan-gercegin-yerini-aldi-gursat-ozdamar/   Okuduğumuz gazetede, izlediğimiz TV kanalında ya da takip ettiğimiz sosyal medyada karşımıza çıkan haberlere ne kadar güveniyoruz? Bu sorunun yanıtı dönemden döneme ya da coğrafyadan coğrafyaya değişse de -karşılaştığımız sayısız örnek yüzünden- medyanın yazdıkları, gösterdikleri ya da anlattıkları konusunda temkinli olmamız gerektiği bir gerçek. Geçmişte toplumsal dinamiklerin etkisiyle yalan habere (kısmi de olsa) bir […]

The post Yalan Gerçeğin Yerini Aldı – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
 

Okuduğumuz gazetede, izlediğimiz TV kanalında ya da takip ettiğimiz sosyal medyada karşımıza çıkan haberlere ne kadar güveniyoruz? Bu sorunun yanıtı dönemden döneme ya da coğrafyadan coğrafyaya değişse de -karşılaştığımız sayısız örnek yüzünden- medyanın yazdıkları, gösterdikleri ya da anlattıkları konusunda temkinli olmamız gerektiği bir gerçek.

Geçmişte toplumsal dinamiklerin etkisiyle yalan habere (kısmi de olsa) bir karşı koyuş mümkün olabiliyordu. Ama basın yayın kuruluşlarının birer şirket yayın organı haline gelmesi, RTÜK gibi yalnızca tek sese izin veren kurumların oluşturulması, görece daha özgür başlayan sosyal medyanın trol hesaplarca ele geçirilmesi haberlerin doğruluğuna olan güveni temelden sarstı. Bu yalan haberler o kadar sık ve farklı biçimlerde tekrarlandı ki, artık bu yalanlar gerçeğin yerini aldı.

Peki bu ne demek? Neden gerçeğin bilinmesi istenmiyor? Neden yalan olduğu aşikâr olan pek çok şey bir gerçekmiş gibi kabul görüyor?

Kişisel hırs ya da zevk için yapmanın çok ötesinde, bu yalan haberlerin belirli merkezler tarafından “idare edildiği”ni söylemek yanlış olmaz. Hatırlarsanız, Taksim Gezi isyanında, en çok okuyucuya ulaşan, dolayısıyla en fazla etkileme gücü olan 7 gazete, tek bir manşetle çıkmıştı: “Demokratik Taleplere Can Feda”.

Bu ortaklık tesadüfi değildi. Saray, gazete sahipleri ve başyazarları ile sık sık toplanıyor, onlardan bunu özellikle talep ediyordu. Çünkü artık başka bir döneme geçilecekti ve kamuoyunun buna hazırlanması gerekiyordu.

Fethullah Gülen’e “dön gel artık” manşetlerinin atıldığı günlerden “devlet içinde devlet oluşturdular” söylemine geçilmesinde medyanın dilinin ve kullandığı haberlerin etkisi yadsınamaz. Benzer biçimde, “çözüm süreci”nden, Rojava’daki Kürtlerin “tehdit” olarak görüldüğü günlere geçerken de medya, algı oluşturmada en gözde araç olma konumunu sürdürdü, sürdürüyor.

Öyle ya, bugün “bizi de Efrin’e götür” diye seslenenler, daha bir kaç yıl önce akil heyetlerine kapılarını açanlar değil mi? Ama şimdi konjonktür değişmiştir ve daha saldırgan bir dile gereksinim vardır. En büyük rol medyaya, medyadaki yalan haberlere düşmektedir.

Kim olduğu belli olmayan “görgü tanıkları”, ne görev yaptığı bilinmeyen “konuklar”, kaynağı belli olmayan “raporlar”, hiç sorgulanmayan “yerel kaynaktan alınan bilgiler” şimdi haberciliğin vazgeçilmezleri oldu. Üstelik özellikle sosyal medyada görüntüler üzerinde yapılan tahrifatla -ya da bazen hiç oynamaya gerek kalmadan eski bir olaydan aynen- alınarak kullanılan görseller, bu yalan haber salgınını daha da yaygınlaştırıyor. 

Gürşat Özdamar

[email protected]

 

Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 43. sayısında yayınlanmıştır.

The post Yalan Gerçeğin Yerini Aldı – Gürşat Özdamar appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/02/13/yalan-gercegin-yerini-aldi-gursat-ozdamar/feed/ 0
Devlet Medyası Sivil Katliamı için Hedef Gösteriyor https://meydan1.org/2018/02/11/devlet-medyasi-sivil-katliami-icin-hedef-gosteriyor/ https://meydan1.org/2018/02/11/devlet-medyasi-sivil-katliami-icin-hedef-gosteriyor/#respond Sun, 11 Feb 2018 14:12:17 +0000 https://seninmedyan.org/?p=28803 Efrin saldırısı sürerken, devlet medyası da savaşın psikolojik boyutunu kullanarak provokatif haberler servis etmeye devam ediyor. Dün Efris saldırısı sırasında, TSK  askerlerinden 9’unun “sivillerin canlı kalkan yapılması” nedeniyle öldüğü şeklinde “haberler” yapan Hürriyet ve Habertürk  bu medya organlarından sadece ikisi. AA muhabirinin bölgedeki güvenlik kaynaklarına dayanırılan “habere” göre, dünkü çatışmada “…70-80 kişilik sivil grubun yaklaşması üzerine […]

The post Devlet Medyası Sivil Katliamı için Hedef Gösteriyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Efrin saldırısı sürerken, devlet medyası da savaşın psikolojik boyutunu kullanarak provokatif haberler servis etmeye devam ediyor. Dün Efris saldırısı sırasında, TSK  askerlerinden 9’unun “sivillerin canlı kalkan yapılması” nedeniyle öldüğü şeklinde “haberler” yapan Hürriyet ve Habertürk  bu medya organlarından sadece ikisi. AA muhabirinin bölgedeki güvenlik kaynaklarına dayanırılan “habere” göre, dünkü çatışmada “…70-80 kişilik sivil grubun yaklaşması üzerine askerlerin havaya uyarı atışı yaptığı, uyarı atışını dikkate almayan kalabalığın ilerleyişini sürdürmesi üzerine 16 kişilik komando timinin grubu durdurmak amacıyla hareket ettiği, kalabalığa yaklaşan time sivillerin arasından el bombaları atıldığı.” iddia ediliyor.

 

The post Devlet Medyası Sivil Katliamı için Hedef Gösteriyor appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/02/11/devlet-medyasi-sivil-katliami-icin-hedef-gosteriyor/feed/ 0
Efrîn Yalanları Sürüyor: Çatışma Diye Oyun Görüntüleri Yayınlandı https://meydan1.org/2018/01/24/efrin-yalanlari-suruyor-catisma-diye-oyun-goruntuleri-yayinlandi/ https://meydan1.org/2018/01/24/efrin-yalanlari-suruyor-catisma-diye-oyun-goruntuleri-yayinlandi/#respond Wed, 24 Jan 2018 10:26:52 +0000 https://seninmedyan.org/?p=27116 Devletin TSK  ve cihatçı çetelerle başlattığı Efrîn saldırısı 5. gününde, servis edilen yalan haber ve bilgileri içeren, medya dezenformasyonu eşliğinde devam ediyor. Saldırının ilk günlerinde Başbakan Binali Yıldırım’ın medya temsilcilerine savaş bölgesinden “nasıl haber yapılacağını” dikte ettirdiği genel yayın yönetmenleri ve editörlerin davet edildiği toplantı sonrası “hazır ola geçen” medya, toplumu yalan haber bombardımanına tutmaya başladı. […]

The post Efrîn Yalanları Sürüyor: Çatışma Diye Oyun Görüntüleri Yayınlandı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Devletin TSK  ve cihatçı çetelerle başlattığı Efrîn saldırısı 5. gününde, servis edilen yalan haber ve bilgileri içeren, medya dezenformasyonu eşliğinde devam ediyor. Saldırının ilk günlerinde Başbakan Binali Yıldırım’ın medya temsilcilerine savaş bölgesinden “nasıl haber yapılacağını” dikte ettirdiği genel yayın yönetmenleri ve editörlerin davet edildiği toplantı sonrası “hazır ola geçen” medya, toplumu yalan haber bombardımanına tutmaya başladı. Bunlardan sonuncusu da Habertürk ve Milliyet’te yayınlanan bir videoydu.

 

Söz konusu “habere” göre Efrîn’den çekilmiş bir videodaki görüntülerin  Şeyh El Hadid bölgesindeki çatışmada çekildiği iddia edildi. Ancak Teyit.org tarafından da yalan olduğu ispatlanan videonun,  2010 yılında piyasaya çıkan Medal of Honor isimli bir bilgisayar oyunundan alındığı ortaya çıktı.

Kaynak: Teyit.org

The post Efrîn Yalanları Sürüyor: Çatışma Diye Oyun Görüntüleri Yayınlandı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2018/01/24/efrin-yalanlari-suruyor-catisma-diye-oyun-goruntuleri-yayinlandi/feed/ 0
A Haber TSK Operasyonu Diye Bilgisayar Oyunu Yayınladı https://meydan1.org/2017/06/01/a-haber-tsk-operasyonu-diye-bilgisayar-oyunu-yayinladi/ https://meydan1.org/2017/06/01/a-haber-tsk-operasyonu-diye-bilgisayar-oyunu-yayinladi/#respond Thu, 01 Jun 2017 10:56:22 +0000 https://seninmedyan.org/?p=7919 Devletin yarı-resmi propaganda kanalı A Haber,  bir bilgisayar oyunundaki  bir çatışmayı operasyona aitmiş gibi yayınladı. A Haber’in, TSK tarafından ‘PKK’ye yapılan operasyon’ şeklinde yayınladığı görüntülerin Arma adlı oyuna ait olduğu ortaya çıktı. Oyundaki bir çatışmayı operasyona aitmiş gibi yayınlayan A Haber, görüntülere montajla telsiz konuşmaları da ekledi. A Haber daha sonra internetten de yayınladığı bu videoyu kaldırdı. […]

The post A Haber TSK Operasyonu Diye Bilgisayar Oyunu Yayınladı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

Devletin yarı-resmi propaganda kanalı A Haber,  bir bilgisayar oyunundaki  bir çatışmayı operasyona aitmiş gibi yayınladı.

A Haber’in, TSK tarafından ‘PKK’ye yapılan operasyon’ şeklinde yayınladığı görüntülerin Arma adlı oyuna ait olduğu ortaya çıktı. Oyundaki bir çatışmayı operasyona aitmiş gibi yayınlayan A Haber, görüntülere montajla telsiz konuşmaları da ekledi. A Haber daha sonra internetten de yayınladığı bu videoyu kaldırdı.

The post A Haber TSK Operasyonu Diye Bilgisayar Oyunu Yayınladı appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/06/01/a-haber-tsk-operasyonu-diye-bilgisayar-oyunu-yayinladi/feed/ 0
“Gerçekten Gerçek” – Özgür Erdoğan https://meydan1.org/2017/01/03/gercekten-gercek-ozgur-erdogan/ https://meydan1.org/2017/01/03/gercekten-gercek-ozgur-erdogan/#respond Tue, 03 Jan 2017 13:03:21 +0000 https://test.meydan.org/2017/01/03/gercekten-gercek-ozgur-erdogan/ Bir Şeyler Değişirken… Belki de birçoğumuz hissediyoruz ve tanıklık ediyoruz; dünyada bir şeyler değişiyor. Sınırlar yerinden oynuyor. Yeni bir kavimler göçü Avrupa’nın kapılarını döverken, birilerinin maskesi düşüyor “Avrupanın Değerleri” denen safsata rafa kaldırılıyor. Savaş, terör ve terörist kavramları yeniden yazılırken, savaşın biçimi de değişiyor. Metropollerin ortasında patlatılan bombalar, bir gecede dümdüz edilen şehirler farklı isimlerle […]

The post “Gerçekten Gerçek” – Özgür Erdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>

releaseme

Gerçeğin Anlamsızlaştırılmasıyla Sıkıştırılıyoruz!

Gerçeğe duyulan güven azaltılırken, yalanlar manipülasyonla iktidarın iletişim biçiminin gerçeği oluyor. Gerçek, titizlikle saklanarak, bozularak, anlamsızlaştırılarak; bireyler ve toplumlar kendi yaşamlarından uzaklaştırılıyor; daha da ötesi aptallaştırılıyor.

Bir Şeyler Değişirken…

Belki de birçoğumuz hissediyoruz ve tanıklık ediyoruz; dünyada bir şeyler değişiyor. Sınırlar yerinden oynuyor. Yeni bir kavimler göçü Avrupa’nın kapılarını döverken, birilerinin maskesi düşüyor “Avrupanın Değerleri” denen safsata rafa kaldırılıyor. Savaş, terör ve terörist kavramları yeniden yazılırken, savaşın biçimi de değişiyor. Metropollerin ortasında patlatılan bombalar, bir gecede dümdüz edilen şehirler farklı isimlerle yeni savaş kavramlarını süslüyor. Dünyayı sofra, kendilerini ev sahibi ilan edenlerin akşam yemeklerine yeni misafirler ekleniyor, kimisi masadan kovuluyor. Yaşadığımız coğrafyada ve dünyada “otoriter popülizm” ya da “alternatif sağ” denilen yeni bir tür faşizm yükseliyor. Sosyal medya ve sanal ağlar, günbegün yaşamlarımızı kuşatırken; merkez medyalar daha da çirkinleşip daha da çirkefleşiyorlar.

Asıl önemlisi, tüm bunların nedeni ve aynı zamanda sonucu olarak, “gerçeklik” algımız sakatlanıyor. Doğruya ve gerçeğe duyulan güven azalırken, yalan ve manipülasyon asıl iletişim biçimi halini alıyor. Gerçek, titizlikle saklanarak, bozularak, anlamsızlaştırılarak; bireyler ve toplumlar kendi yaşamlarına kör ediliyor; daha da ötesi aptallaştırılıyor.

Yeni Bir Tür Bilgisizlik

Bombalarla parçalanmış bedenler, harabeye çevrilmiş kentler, uc uca eklenmiş yollar, köprüler, tüneller, Partili – Partisiz cumhurbaşkanlığı, suikaste uğrayan bir Rus Büyükelçisi, Avrupa Birliği ile ilişkiler, Trump’ın başkanlık zaferi, Brexit kararı… Pek tabii ki, aynı sahada onlarca oyuncunun olduğu bir tenis maçını seyreder gibi bütün bunları takip etmeye çalışan insanlar. Kimisi telefonun ekranına, kimisi televizyonun ekranına kimisi de, bir başkasının ağzına bakarak anlamaya; öğrenmeye çalışıyor çevresinde ve dünyada neler olup bittiğini. Fakat ortada birbiriyle çelişen o kadar çok bilgi dolanıyor ki, kimse hangisinin doğru olduğunu bilmiyor. Sosyal medyada “Halep’te katliam var” başlığının altında bir dolu katliam fotoğrafı paylaşılıyor bir iki saat sonrada bunların yalan olduğu ortaya atılıyor… Çok geçmeden haberi yalanlayan haberde yalanlanıyor…

Bilgiye ulaşmak açısından bütün avantajlarına rağmen, bir bilginin çok farklı kaynaklardan, farklı yorumlanarak, değişik kullanıcılarına ulaşıyor olması sosyal medyanın başlı başına “gerçekliği zedeleyen” bir özelliği olarak ele alınabilir. Üstüne üstlük, iktidarlarında bu alanı “kendi ellleriyle yarattıkları trol ordularıyla” çok iyi manipüle etmesiyle, merkez medyanın “tek yönlü iletişimine” karşı, “çoğulcu” ve “katılımcı” bir alternatif olarak gösterilen sosyal medyada ya inandırıcılığını yitiriyor ya da -en azından kendi alıcısına karşı- merkez medyanın söylemlerinin yinelendiği bir mecraya dönüşüyor. Ortaya atılan bir yalan haber, -Facebook’un bir özelliği olarak- benzer kullanıcılar arasında yayılarak, büyüyor ve kendi gerçekiğini kazanıyor. Doğru haber ya da bilgi ise zaten o haberin doğruluğunu bilen azınlık arasında dolaşıp, toplumun diğer kesimlerine ulaşmıyor; ulaşamıyor.

Dahası gerçeğin bu şekilde anlamsızlaşması “yeni bir bilgisizlik” üretiyor. Fakat bu bilgisizliğin kaynağında “bilgi eksikliği” değil; “bilgi kirliliği” yatıyor. Dolayısıyla burada kimilerinin iddia ettiğinin aksine, eğitimli ya da eğitimsiz olmak manasını yitiriyor.

Nihayetinde “izleyiciler” izleyici olmaktan çıkıp, sahneye doğru yürüyebilecek bir gerçeğe ya da gerçekliğe bir türlü erişemiyor. Herkes, olan biteni buzlu bir camın ardında izliyor. Kısacası gerçeklik eriyor; anlamsızlaşıyor; atıllaşıyor.

Bir Yalan Nasıl Olur da, Bir Gerçeğe Dönüştürülür?

Yazının başında bahsettiğimiz gibi, dünyada bir değişim var ve bu değişimin en belirgin sonuçlarından ve yaratıcılardan biri de, “Alternatif Sağ” ya da “Otoriter Popülizm” diye adlandırabileceğimiz bir iktidar biçimi.

Özellikle son 3-5 yıldan bu yana, Avrupa’da ve ABD’de hatta yaşadığımız coğrafyada da, “muhafazakar” hareketlerin güçlendiğini görüyoruz. Fakat bu hareketler bildiğimiz anlamda; sisteme içkin olan ve tahmin edilebilir hamleler yapan “merkez sağ” hareketlerinden farklı olarak oldukça marjinal çıkışları, kaba bir popülarizmi birer yöntem olarak kullanan hareketler. İngiltere’de halkın Brexit kararını vermesinde etkili olan UKIP (Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi) lideri Nigel Farage, ABD’de başkanlık seçimlerini kazanan Donald Trump, Fransa’da ırkçı Ulusal Cephe’nin lideri olan Marine Le Pen, Hindistan’ın iktidar partisi Bharatiya Janata’nın lideri Narendra Modi ve hatta yıllardan beri özellikle Taksim Gezi sürecinin -devamından bu yana- bu stratejileri kullanan AKP ve lideri Recep Tayyip Erdoğan’da bu akımın temsilcileri arasında sayılabilir.

Peki, nedir bu tarz liderlerin ve hareketlerin alamet-i farikaları?

Bu iş için öncelikle tehlikelerle kuşatılmış bir coğrafya (olmazsa yaratılır) ve bu tehlikeleri savuşturabilecek mesihvari bir lidere ihtiyaç duyulur. Bu zat “halktan biri gibi davranan”, “halkın değerlerini önemseyen”; kendinden önce, “halkı hakir gören” elitlerin tahtını sarsan ve ülkeyi eski şanlı günlerine taşıyabilecek  projelere sahip olan bir “dünya lideri” olmalıdır. Kimisi yerli ve milli değerleriyle Osmanlı olmaya koşarken, kimisi Büyük Britanya krallığını geri çağırabileceğini; kimisi de Amerika’yı eski şaşalı günlerine çevirebileceğini iddia eder. Burada muhakkak bir düşman vardır. Bu düşman genelde dini ve etnik değerlere göre belirlenir. Bir yanda “göçmenler”, diğer yanda “Kürtler” dış mihraklarla bir olup ülkenin düzenini, insanların refahını, ekonominin istikrarını bozmaktadırlar. Yüzyıllardan beri,  milliyetçilik ve din ilüzyonuyla içleri oyulan toplumlar, bu çerçevedeki söylemlerle ayık tutulur. Çevrelerinde bir hayranlık halesi oluşturan bu liderler, zaman içerisinde bunu katıksız bir bağlılığa ve biata dönüştürürler. Durmadan yalan söylerler, her şeyi çarpıtırlar. Yalanlarının ortaya çıkmasını umursamazlar. Bir yalanları ortaya çıktığında, daha büyüğünü söylerler. Zaten eski siyaset ve siyasetçilerden herhangi bir beklentisi kalmayan insanlar; çoğu zaman bile isteye, kimi zamanda istemeden bu yalanlara inanırlar. Ve inanılan her bir yalan, halkla lider arasındaki bağı daha da güçlendirir. Belirli süre sonra, iş öyle bir noktaya varır ki, gerçek bütünüyle ortadan kaybolur.

Aslına bakılırsa, bu aynı zamanda bir suç ortaklığıdır. Liderlerinin vatan, millet, sakarya söylemleri ile bir savaşa girmesini desteklemiş olan halk, bu savaşta yıkılan şehirleri, katledilen insanları bir şekilde vicdanında ve zihninde meşrulaştırmaya ihtiyaç duyar. Çoğu zaman bunu kendi yapamadığından lider tekrar devreye girer ve daha büyük bir yalanla gerçeği daha da diplere iter. Bu böyle sürer gider, her bir yalanda suç ortaklığı büyür, yeni yalanlar ötekini doğurur. Bu dakikadan sonra, bağımsız, objektif bir gerçeklikten söz edilemez. Gerçeklik liderin iki dudağının arasındadır. Bir şeyin varolup olmaması, liderin sözlerine bağlıdır.

Yaşadığımız topraklarda, son dönemde yaşanan olaylar ve gelişmeler bizler için böyle bir akımın pek de yeni olmadığını gösterir nitelikte. İktidar öyle çok, öyle hızlı yalanlar söylüyor ve söyledikleri yalanları yine kendileri öyle hızlı yalanlıyorlar ki, iktidara yakın yayın organları bile çoğu zaman onlara yetişemiyor. Örneğin, dünün öfkeli gençleri ya da direniş hareketi sayılan IŞİD ve El Nusra bir gün içerisinde düşman addedilip eli kanlı teröristler haline gelebiliyor. Rus uçağının düşürülme emrini ben verdim diyenler, çok değil birkaç ay sonra, bu bir “FETÖ Komplosudur” diyebiliyor. Bir zamanlar iktidarını paylaştığı bir cemaati aralarındaki çıkar çatışmaları yüzünden tamamiyle ortadan kaldırmaya çalışıyor. Üstüne üstlük, bu yapıyı büyüten ve onun semirmesini sağlayan kendisi değilmiş gibi kendisine muhalif olan birbirleriyle alakasız tüm diğer kesimleri de “FETÖ”cü olarak yaftalayabiliyor.

Nihayetinde tüm bu olanlar liderin hayranları tarafından görmezden geliniyor. 2023 hedefleri, Neo-Osmanlıcılık, Malazgirt Zaferleri, 15 Temmuz Şehitleri ve benzeri efsaneler, kendi gerçekliğini yaratmıştıyor. Ve artık bu gerçeklikte gerçekliğe zerre kadar yer kalmıyor.

Gerçek-Ötesi Zamanların Kazananları ve Kaybedenleri

İşte tam da bu tartışmaların alevlendiği noktada Oxford yılın sözcüğü olarak Post- Truth sözcüğünü seçmiş ve bunu şu şekilde tanımlamıştır: “tarafsız gerçeklerin kamuoyu fikrini etkilemede duygulara ve kişisel inançlara cazip gelen şeylerden çok daha az etkili olması durumuyla ilgili olan ya da bu anlama gelen.”

Kavramın kendisi her ne kadar 7-8 yıl önce ortaya atılmış olsa da, tam Trump’ın seçilmesinin arifesinde, liberaller-demokratlar tarafından tartışılmaya başlanması bir tesadüf değil. Tıpkı bu coğrafyaya bu meseleyi ithal edenlerin, eski sistemde kısmen de olsa söz sahibi olan liberaller ve Kemalistler tarafından tartışılmasının tesadüf olmaması gibi.

Ellerini iki yana açarak “bu insanlar tüm bunlara nasıl inanıyor?” diye şikayet eden bu zat-ı muhteremlerin de asıl derdi “Gerçeğin Anlamsızlaştırılması” değil, kendi varoluşlarının gitgide anlamsızlaşmasıdır. Çünkü yeni yeni kendini gösteren bu “gerçekdışı” durum, bir önceki gerçekliğin haylaz, terbiyesiz, şımarık ve dizginlemez çocuğundan başka bir şey değildir.

Bu liberal anlayış özellikle 2. Dünya Savaş’ından sonra kendi gerçekliğini yaratmış, insan hakları, demokrasi, uygarlık söylemlerinin altında kapitalizmin yürütücülüğünü yapmıştır. Bu söylemleri istediği zaman uygulamış, istemediği zaman uygulamamıştır. Fakat bugün, bu anlayış devletler ve kapitalizmin toplumların ve dünyanın üzerinde yarattığı tahribatı onaramadığı gibi; aynı zamanda bunu gizleyememiştir ve inandırıcılıklarını yitirmişlerdir. Dolayısıyla, artık kapitalistlerin onlara biçtiği rolü layıkıyla yerine getiremedikleri için, kapitalizm görevi kimi yerlerde “otoriter popülaristlere” devretmiştir ya da bu akım bu boşluktan faydalanıp görevi kapmıştır.

Fakat buradan ikisinin de kapitalizm ürünü olarak aynı şey olduğunu söylemek gibi bir hataya düşmemek gerekir. Elbette ikisi de yalan söylemektedir. Elbette Irak’ta Körfez Savaşı’nı bin bir yalanla çıkartanlar, bugün cumhuriyetçileri yalancılıkla suçlayan demokratların ta kendisidir. Elbette bugün, Recep Tayyip Erdoğan’ı tek adam olmakla suçlayanlar, tek adam geleneğini bütün şiddetiyle 1923’den bugüne taşıyanlardır. Bununla beraber bu ikisini aynılaştırmak, bugünün devrim öncesi İran’ıyla, devrim sonrası İran’ı ikisi de müslümandı diyerek aynılaştırmak kadar abestir.

Peki Hangi Gerçek?

Gerçeğin kırılması, gerçeğin anlamsızlaştırılması elbette yeni bir şey değildir. Genel itibariyle, kişinin yaşamla dolayımsız bir ilişki kuramadığı; kurulmasına izin verilmediği her durum “gerçekliğin anlamsızlaştırıldığı” birer vakadır. Bu durum da, gerçekliği her zaman kendi ihtiyaçları doğrultusunda dönüştüren iktidardan bağımsız düşünülemez. Dolayısıyla iktidar, varlığını biraz da gerçekleri manipüle edebilmesine borçludur.

Yaşamın kendisine bir meydan okuma olan iktidar, yaşamın karşısına her zaman bir kurgu ile çıkmak durumunda kalmıştır. Dinler, uluslar, devletler ve kapitalizm bu kurgunun hem yaratıcısı hem de birer parçasıdırlar.

Son kertede, iktidar kendi gerçeğini yaratıp, bireyi ve toplumları bir kurguya mahkum ederek, kendi gerçekliklerinden uzaklaştırmış ve köleleştirmiştir. Devlet ve kapitalizm de, tarihleri boyunca farklı kurgularla bu oyunu sürdürmüş, kölelerin gerçeklik yani özgürlük arayışı da bugüne kadar süregelmiştir. Ancak bu kurgular her zaman birbirinin aynısı olmamıştır, hatta bazen kurguyu yapanlar da o kurgu içerisinde kaybolmuş gerçeklik freni patlamış bir kamyon gibi içindekilerle beraber bir uçurumdan aşağıya doğru son sürat sürüklenmiştir. Bu uçurum dibinde en az iki büyük enkaz yatmaktadır: Birinci ve İkinci Dünya Savaşları!

Tarihte bu tip zamanlar, genelde dönüm noktalarını işaret eder. Yani gerçekliğin yerine konan kurgu zaman içerisinde gerçekliğin kendisi olarak algılanmaya başlamışken yeni bir kurgu, önceki kurgunun yerini alır. Ve önceki kurguya dair olan birçok şeyi, bazı objektif gerçeklerle beraber yerle bir edebilir. Belki bugün içinde bulunduğumuz durum da, yeni bir kurguya geçerken yaşanan yerle bir olmaya işaret ediyordur.

Elbette bütün bunlar, bir neden-sonuç zinciri gibi uzayıp gitmez. Bu kurguları yazan aynı tarih bu kurguları kendi gerçekliklerini yaratarak yerle bir edenleri de yazmıştır. Yaşamla dolayımsız bir ilişki kurma arzusu, kurgulardan kurtulma mücadelesidir; özgür olma, varolma mücadelesidir! Dolayısıyla bu kurgular varoldukça bu mücadele de sürecektir. Ta ki toplumlar kendi gerçekliğini yaratıncaya kadar!

 

Özgür Erdoğan

[email protected]

Bu Yazı Meydan Gazetesi’nin 35. sayısında yayınlanmıştır.

The post “Gerçekten Gerçek” – Özgür Erdoğan appeared first on Meydan Gazetesi.

]]>
https://meydan1.org/2017/01/03/gercekten-gercek-ozgur-erdogan/feed/ 0