Gaza Limon, Kola’ya Limonata

Sayı 11, Temmuz 2013

Sık bakalım sık bakalım, Limonları sık bakalım Cola'yı bırak Pepsi’yi Bırak, Limonata iç bakalım

Çaya çorbaya limon, hastaya ilaç limon, vitamin deposu limon, biber gazına limon... Geçmiş öğretilerin bir bir yıkıldığı şu günlerde, limonu biber gazıyla hatırlar olduk hepimiz. Polisin sıktığı gazın etkisini azaltmakta en etkin çözümlerden olan limonu, son iki aydır bir meyve olmasından çok bir “eylem materyali” daha da sahiplendik. Pers İmparatorluğu’nun sınırlarını aşıp Arap Dünyası’na, oradan Akdeniz’e uzanan limon tarihi boyunca hiç olmadığı kadar popüler günler yaşarken, yaz günlerinin sıcaklığında başka bir özelliğini de hatırlatıyor bizlere.

Birçok şekilde sofralarımıza giren bu meyve, Ortaçağ'ın Yahudi mutfağıyla birlikte, yaz sofralarında vazgeçilmez bir yer edindi. Yaz sıcağında, gün ortasında, içtiğiniz anda sizi ferahlatacak bir bardak limonata. Sıcak yaz günlerinin vazgeçilmez içeceklerinden.

Ambalajlı şişelerin de, soğutulduğu buzdolabı raflarında satışa hazır meyve suları, gazozlar, kolalar bir tarafta beklerken, el yapımı limonatanın tadını bilen bir içti mi unutmaz. Ne yazıktır her içecek gibi o da paketlenir ve büyük fabrikaların üretim bantlarında, yerini alır hala geldi. Yılın 12 ayı yeşil kalan limon ağacı dayanıklılığıyla bilinir. Bir o kadar da hassas olan limon ağaçlarının hasatı, onları hasat eden maharetli ellerle bezenir. Dalları kırılmadan, dal uçları kesilmeden, bükülerek toplanan limonlar, hasat edildiği kış aylarından ilkbaharın sonuna, hatta yaz aylarına kadar soğuk yerlerde saklanır. Saklandıkça daha da lezzetlenir yediveren. Yazın en sıcak günlerinde ise depolardan çıkan limonlar, eşsiz bir lezzete dönüşür sofralarda.

Hazırlandıktan sonra içmesi çok kısa sürse de, yapımı o kadar kısa değil limonatanın. İçime hazır sunulan paketlenmiş içeceklere karşı, el emeğiyle üretilen bu nefis içeceğin yapımı da en az içmesi kadar keyiflidir.

Bazen bir pastanede, bazen yolda geçerken görülen bir büfede, bazen düğün pastalarının yanında içilen limonatanın yapımına değen her el, lezzet katar. Tek tek yıkanan limonlar, kabukları soyulmadan dilimlenir ince ince. Dilimlenmiş limonlar büyükçe bir kaba konulup şekerlendikten sonra bekletilir. Bekledikçe suyunu salan limon, lezzetini de salar. Ardından başlar bir çalışma. Şekerlenmiş limon bir taraftan yoğrulurken, bir taraftan su eklenir yavaş yavaş. Limonu yoğuran eller, aylarca beklemiş bir hasatın biriktirdiklerini katar limonataya. Her yoğuruşta biraz daha kıvamlaşır. Suyuyla, şekeriyle iyice harmanlanan limonu süzüp, posasından arındırdığınızda, geriye sadece biraz soğumasını beklemek kalır.

Bilinen en basit tarifiyle, yani su, şeker ve limondan ibaret bir tarifle, sofralarımıza gelen limonata şu günlerde mahalle arası pastanelerden, büfelere, kafelere kadar birçok yerde farklı biçimlerde içime sunuluyor. Bazen "usta aşçılar tarafından modernize edilse de" bu lezzet, her birimizin damağında aynı tadı bırakıyor.

Bu el emeği soğuk lezzet, bir mevsimin de izlerini taşıyan limonla geliyor sofralara. Artık her şeyin satın alınabildiği, tüketilebildiği bugünlerde sunulan “hazır” içeceklere karşı belki de en güzel karşı çıkışlardan biri oluyor. Biraz uğraşı olsa da, bugüne kadar hazıra alıştırılanların “ürettiğini tüketmenin" hazzını sağlıyor limonata. KOLA'ya kaçmak istemeyenlerin, kendi ellerinden gelecek eşsiz bir lezzet oluyor.

katilcola.wordpress.com

Meydan Gazetesi Sayı 11, Temmuz 2013

Paylaşın