Konserler iptal edildi ama biz yeni şarkılara kavuştuk: Müzik Sokakta

Sayı 11, Temmuz 2013

Gezi Parkı’na ve Taksim Meydanı’na kurulan barikatlar yalnızca trafiği değil önceden programlanmış bir çok konser ve etkinlikleri de kilitledi, birçok iptale yol açtı.

İptal gerekçeleri arasında “ülkenin son günlerde yaşanan hassas olaylar” sayılarak açıkça Gezi olayları zikredilmemiş olsa da, bu etkinliklerin içeriklerine ve düzenleyen organizatörlere baktığımızda, kimi zaman bu iptalin eylemleri desteklemek amaçlı olduğunu gördük. Ağaçların kesilmesine karşı dozerlere ve saldırgan tutumuyla bu usulsüz yıkım projelerini uygulatma heveslisi polisin TOMAlarına karşı barikatları kuranların öfkelerini, çok geçmeden bankalara ve şirketlere de yöneltmesi, bazı konserlerin, düzenleyicileri arasında büyük sermaye gruplarının olması sebebiyle, Gezi Parkı direnişçilerinin saldırılarına hedef olmaktan korktukları için iptal edildiği ortaya çıktı.

Onca konser iptaline rağmen, şehir müziksiz kalmadı elbette. Zaman zaman Gezi Parkı içinde ya da çevresinde yapılan etkinliklerde müzisyenler kendi ezgilerini direnişçilerle buluşturdu. Ama asıl olarak, bu süreçte yeni bestelerin kolektif bir biçimde ortaya çıkarak herkes tarafından söylenir olması durumu oldukça dikkat çekiciydi. Bu müzikler, direnişçilerin biber gazıyla ve tazyikli suyla boğuşurken de dillerden düşmemesiyle, daha şimdiden unutulmazlar arasına girdi.

Çarşı taraftar grubunun geçtiğimiz 1 Mayıs’ta gene polis copu ve gazına karşı kullandığı “Sık Bakalım” diye başlayan slogan-bestenin, Gezi Direnişi sürecinde artık daha geniş kimselerce kullanılıyor olduğuna tanık olduk. Sözlerinde yer alan “delikanlı kim bakalım” sözü, cinsiyetçi olmakla eleştirilse de çoluk çocuk herkesin diline düşmesinden ve TOMAlarla karşı karşıya kalındığında topluca söylendiğinde kalabalıklara moral vermesi bakımından, bu eleştiri üzerinde tam da durulmadı sanki.

Çapulcu musun vay vay, eylemci misin vay vay

Dilimize düşen bu bestenin ardından, bu kez müzik alanında deneyimli bir ekip tarafından oluşturulmuş bir şarkıyla tanıştık: “Biber Gazı Bala Benziyor”. Boğaziçi Caz Korosu tarafından ilk olarak Gezi Parkı içerisinde seslendirilen bu parça, sosyal medyanın kullanımı ile daha da yaygınlaştı ve daha şimdiden Eurovision’a katılmaya aday olarak gösterildi bile.

Elbette, şimdi şaka bu. Ama, asıl sorun da bu değil miydi? “Bir şeyler yapıyorsunuz ama bize danışmıyorsunuz? “ denmiyor muydu devlet yöneticilerine. Eurovision parçasını da bize danışmadıkları gibi, Gezi Parkı’na Topçu Kışlası Projesini de danışmamışlar mıydı?

Boğaziçi Caz Korosu’nun bir diğer parçası da oldukça sevildi: “Çapulcular oldu mu, meydanlara doldu mu? Göndediğin TOMA’lar, Beşiktaş’a vardı mı?”

Karadeniz rock müziği ile tanınan Marsis grubu da, yaşananlara dinleyici kalamadı ve “Oy Oy Recebum” isimli bir uyarlama parça ile dinleyicilerine hitap etti.

Benzer biçimde Duman grubu da Eyvallah isimli bir parçayla direnişe destek verdi.

Kardeş Türküler ise Tayyip Erdoğan’ın Gezi Direnişi’ne destek verenleri küçümsemek için kullandığı “Tencere tava hep aynı hava” sözü ile başlayan bir parça hazırladı: Tencere Havası.

Elbette, daha pek çok müzikçi, yeni besteler yaparak ya da var olan bir şarkıyı ya da türküyü uyarlayarak, yeniden söyleyerek, Gezi Direnişi ’ne verdikleri destekleri belirttiler. Ama herkes aynı değil elbette. Hrant Dink’i vuranlar hakkında da övgü dolu sözlerle dolu bir parça hazırlayan İsmail Türüt, bu kez de boş durmadı. “Ankara’da festival, Taksim’de Gezi var. Bu soysuzların var ya, her tarafta bezi var” sözleriyle eylemcilere hakaretler etmiş olsa da, istediği etkiyi yakalayamadı.

Müzik Sokakta

İsmail Türüt gibi saray soytarıları tarih boyunca hep oldu elbette. Ama halktan yana müzik de her daim var olmaya devam etti. Bugün, halkın isyanı, yalnızca Topçu Kışlası’nın yapımını değil, kentin en önemli meydanının işleyişini de durdurdu. Bankaların ve şirketlerin de bugüne dek bir anlamda para aklamak, bir anlamda da kapitalist kültürü yaygınlaştırmak için kullandıkları konserler de durduruldu. Elbette müzikten vazgeçiyor değiliz. Ama bundan sonra kendi müziğimizi söylüyoruz. Ve kendi mekanımızda: Sokakta.

Merve Arkun

Meydan Gazetesi Sayı 11, Temmuz 2013

Paylaşın