Kültürlü Komiklik Kültürsüz Kitle

Sayı 11, Temmuz 2013

İnsanların sokaklara döküldüğü politik süreçlerde, bizim için bir başka iletişim aracı da duvarlar olmuştur. Düşündüklerini slogan halinde duvarlara yazanlar, bilirler ki yazılarının yanına bir yazı daha yazılır ve düşünceler duvarları doldurdukça toplumsallaşır.

Taksim isyanı ve direnişi boyunca, sloganlar sadece Taksim’e çıkan sokakları doldurmakla kalmadı. İsyanın yayıldığı her yerde, isyanın ruhuyla özdeşleşmiş sloganların yaratıcılığı çok konuşuldu. Sloganlardaki insanı gülümseten yaratıcılık, isyanın en büyük motivasyonuydu.

Gülebilmek için gerekli olan malzeme, isyan sürecinde oldukça fazlaydı. Kimi zaman biber gazıyla dalga geçiliyordu, kimi zaman TOMA’yla… Bazen Vali Mutlu konu oluyordu süreçle ilgili bir espriye, bazen de Belediye Reisi Melih Gökçek!

Bu isyandaki mizah, sürecin en önemli kazanımlarından biriydi. Ama mizah her zaman çok komik olmaz, komik olan her şey de mizah değildir.

Kültürlü Komiklik

Mayıs sonu haziran başında, benim açımdan ilk komiklik ve mizah ayrımı üzerine tartışmalı malzeme açığa çıkmıştı: Polis kalkanının önünde kitap okuyanlar, polise kitap okuyanlar, polisin okuması için kitap açanlar... İnsanların algısında bu eylemler, polis şiddetine karşı oluşmuş gerginlikten beslenerek komik olarak değerlendirilmişti.

Oysa ki birinin kitap okuyup okuyamaması, pratikleriyle teorik seviyesinin aynı olduğunu göstermez. Kaldı ki, zaten kitap okumayı referans alan yani insani davranışların cahillik ve bilgelikle alakalı olduğunu düşünen bu anlayış, hiç okuma yazma bilmeyen annenin ya da babanın veya "cahil" olduğu her halinden belli olan birisinin "faşist hükümet" demesine de şaşırarak komik buldu.

Devletin, polis aracılığıyla halka karşı uyguladığı orantısız güç, pek çok zırhsız, kasksız, kalkansız, gaz maskesiz insanı öldürdü ve kayıtlara geçemeyecek kadarını yaraladı. Bu karşılaşmadaki adaletsizliğe bir eleştiri mahiyetinde bir pankart, Gezi Parkı içerisinde dikkat çekmekteydi: “Orantısız Zeka Kulübü”. Pankart önünde Gezi Parkı direnişçileri ve isyancıları, satranç oynayarak yaptıkları bu eylemle polisin orantısız güç uygulamasına karşı orantısız zeka uyguladıklarını kastederek orantısızlığı komikleştiriyorlardı. Ama bu komikleştirmeyle de orantısızlık meşrulaşmıyor muydu?

İşte çirkin mizaha denk düşürdüğüm komiklik, orantısızlığı meşrulaştıran bu komikliktir. Bu komiklik sayesinde orantısızlığın meşrulaşması, kime yaradığı belli olmayan bir saçmalık yaratmıyor mu?

Kültürsüz Kitle

Sosyal medyada çığ gibi büyüyen “Başbakan’ın götünün kılıyım” ve “Hüloğ” videoları da AKP mitinglerindeki insanlar üzerinden AKP’ye gösterilen tepkinin bir aracı haline geldi, yürüyüşlerde “hüloğ” çığlıkları atılır oldu.

Bu kitlenin alay konusu olduğu şakaların, son derece komik olduğunu kabul etmek gerekir. Ancak mizah, sadece komik olanla kısıtlı değildir. Cem Yılmaz adlı Profesyonel Komik’in öncülerinden olduğu komikçilik algısı, gülerken düşünmeyi bayağı bir klişe olarak görüp yadsır. Profesyonel Komik’ler çizgili pijama üstüne atletle dolaşan göbekli kirli sakallı tiplemeler yaratarak, A-B sosyo ekonomik statü grubundaki tüketiciye, komiklikler sunarlar. Tüketici hunharca gülerken mizahın “yoksunluklarla alay etmeme” ilkesi, bu zanaatkârlarca gerek maddi gerek magazinsel çıkarlarla unutulur.

Bu komiklikleri tüketenlerin algılarına yerleşen alaycılık ya da farkındalıklarından silinen duyarlılık, sokaklardaki yazılamalarda da kendini gösterdi: “Kahrolsun bağzı şeyler”e dek uzanan depolitizasyonun yarattığı “slogan bulamama”larla, yandaş medya için penguenlerden sonra ilgi çekici bir diğer alan daha belirmiş oldu.

Alay edilen tüm bu olaylar, çoğunlukla eğitimsiz, cahil yani kandırılmış olanları faşist olmakla niteliyordu.

Dahası bu anlayış içerisinde entelektüelizm öyle yükseldi ki, tartışmalarda faşizmin okuma yazma oranı düşüklüğü ve eğitimsizlikle alakalı olduğu ve aydınlanmayla üstesinden gelineceği iddia edilmeye başlandı.

“Cahil” insanların cahil hükümetinin ve onun cahil polisinin tavrının nedeni olarak görülen şiddet, iradenin yok sayılması, özgürlüklerin baskı altında tutulması; neye karşı mücadele ettiğimizi bulanıklaştırabilir. Aslında neye karşı mücadele ettiğimizi görmek çok önemli. “Eğitim şart” sloganlarını anımsatan komiklikler ve bu komiklikler üzerinden bir algı yükseltilirken şunu unutmamak gerekir ki; 1930’ların sonlarıyla Avrupa’da başlayan faşizm, eğitimli, sosyal ve kültürel konumu yüksek insanlarca uygulanıyordu.

Kullandığımız dilin, kimin tarafında olduğunu düşünmemiz gerekir. Keza komiklik ile mizahı ayıran durum budur.

Alp Temiz

Meydan Gazetesi Sayı 11, Temmuz 2013

Paylaşın