Küresel Köylü Hareketi

Sayı 11, Temmuz 2013

Küresel köylü hareketi La Via Campesina’nın 6. konferansı Endonezya’nın başkenti Jakarta’da gerçekleştirildi. Dünyanın 70 farklı ülkesinden 150 örgüte üye 500’den fazla çiftçinin katıldığı konferans öncesi gençlik ve kadın meclisleri de bir araya geldi. 6. Kongrede alınan ortak karar “gıda egemenliği için hemen şimdi dünyayı dönüştürüyoruz!”

Küresel köylü hareketi nasıl başladı?

1992 yılında Orta Amerika’da bulunan Nikaragua’da tüm zorluklara ve yasaklara rağmen bir araya gelen köylü örgütlerinin öncülüğünde La Via Campesina’nın (Küresel Köylü Hareketi) ilk adımları atılır.

DB (Dünya Bankası) ile IMF’nin (Uluslararası Para Fonu) ülkelere, dolayısıyla köylü ve çiftçilere dayattığı “yapısal reformlar” ile küçük aile çiftçiliği öldürülecek, ihracata dayalı sanayileşmiş, şirketlerin elinde olan endüstriyel üretim hedeflenmektedir. Buna karşı La Via Campesina ilk kongresini 1993’de Belçika’da gerçekleştirir. Küçük, yerli ve kadın çiftçilerin insanlık yararına üretim yaptığını söyleyerek şirketlere karşı savaş açar. Adaletli bir düzen kurmak için IMF ve DB’ye karşı mücadeleye başlar.

İkinci kongre 1996 yılında Meksika’da düzenlenir. Burada toprak reformu, bioçeşitlilik, insan hakları, kadın ve gıda egemenliği konuları ele alınır. Bu alanlarda çalışmalar yapmak üzere komisyonlar oluşturur. Meksika kongresi Brezilya’da 19 çiftçinin öldürüldüğü 17 Nisan gününü “Küresel çiftçi mücadele günü” ilan eder. Her sene 17 Nisan da belirlenen ortak konu doğrultusunda dünya çapında eş zamanlı eylemler düzenlenir.

La Via Campesina Roma’da düzenlediği bir eylemde “gıda hayatla eşittir, bu yüzden pazarlık nesnesi olmaz” ilkesiyle tarımın DTÖ’den (Dünya Ticaret Örgütü) çıkartılmasını savunur ve DTÖ’ye karşı bir cephe örgütleyeceğini açıklar.

2002’de İsrail’in saldırılarıyla Filistinli çiftçilerin zeytin ve meyve ağaçlarının kesilerek arazilerine el konulması üzerine La Via Campesina’dan bir heyet İsrail tanklarıyla çevrili Ramallah’taki Arafat’ın karargahına giderek destek ziyaretinde bulunurlar.

2003 yılında DTÖ Meksika’nın Cancun kentinde 5. zirvesini toplar. La Via Campesina’nın Amerika da bulunan örgütleri zirveye karşı güçlü bir eylem ortaya koyar. Yaklaşık on bin küçük çiftçi ve köylünün katıldığı eylemlerde DTÖ zirvesi engellenmeye çalışılmıştır. Konferansın yapıldığı salonun 5 ayrı demir tellerle koruma altına alınmasına karşın çiftçiler birer birer demir telleri aşmıştır. Son demir tele gelindiğinde Koreli çiftçi Bay Lee “DTÖ çiftçiyi öldürüyor” pankartını göstererek kendi yaşamına son vermiştir.

La Via Campesina konferanslarına dünyanın dört bir yanından katılan çiftçilerin, yerlilerin, gençlerin, kadınların ve köylülerin çok farklı kültürlerde olmalarına rağmen aslında çok büyük bir ortak noktaları var. Hepsinin yaşamlarını yok etmek isteyen düşmanları aynı; şirketler ve onun güdümündeki DTÖ!

Bu yüzden tarımı ve toprağı şirketlerin güdümünde şekillendiren DTÖ’ne karşı bir araya gelerek ve güçlerini birleştirerek düşmanlarına karşı toplanıyorlar. La Via Campesina’nın da önemi işte burada. Tüm bu farklı renkteki, farklı dildeki insanları birleştiriyor, ortaklaşmalarını sağlıyor.

Yaşamı Şimdi Yeniden İnşa Ediyoruz

La Via Campesina 6. konferansında bir dizi karar alındı. Ortak slogan “Gıda egemenliği için şimdi dünyayı dönüştürüyoruz” oldu. İşte 6. konferanstan ortaya çıkan fikirler;

Hükümetler ve şirketler halka “yeşil ekonomi” bahanesiyle GDO tüketimini, madenciliği, agro yakıtlara yönelik bitkisel üretimi, baraj projelerini, kaya gazı çıkarma tesislerini, petrol boru hatlarını ve son olarak denizlerimizin, akarsularımızın, ormanlarımızın özelleştirilmesini dayatmaktadır.

Endüstriyel Üretime Karşı Agro ekoloji

Şirketlerin egemenliğinde bir üretim sistemine mahkum kalmamak için Agro ekolojik üretimi savunmalıyız. Agro ekolojik üretim; tarımsal kimyasallara bağımlılığın önüne geçer, endüstriyel hayvancılığı reddeder, sağlıklı ve zengin bir beslenme sağlar, geleneksel bilgiye dayanır, toprak sağlığını ve bütünlüğünü korur. Bu tarım modeli insanlığın yanı sıra ormanları, toprağı, suları da besleyerek iklim krizinin de önüne geçen bir yöntemdir.

Küresel Dayanışma, Küresel Boykot

Rekabet yerine dayanışmayı savunuyor, ataerkilliği, ırkçılığı ve kapitalizmi reddediyoruz. Kadın, erkek, çocuk sömürüsüyle birlikte doğa sömürüsünden de arınmış demokratik toplumlar için mücadelemize devam ediyoruz. Şuan ki iklim değişiklikleri nedeniyle asıl zarar görenlerin bu işin sorumluları olmadığını çok iyi biliyoruz. Yeşil ekonomi diyerek yapay çözümler sunan şirketler durumu daha da kötüleştiriyor. Uygulamalarına ısrarlılıkla devam eden bu küresel şirketlerin tüm ürünleri küresel şekilde boykot edeceğiz.

Kadına Yönelik Şiddet ve Savaşlar Son Bulmalı

Kırsal ve kentsel alanlarda kadına yönelik aile içi, toplumsal veya kurumsal şiddet bir an önce son bulmalıdır. Askeri üslerin çoğalmasına, çatışma ve savaş yoluyla gaspın artmasına, direnişlerin suç olarak gösterilip şiddetle bastırılmasına tanık olmaktayız. Şiddet; egemenlik, sömürü ve yağmaya dayanan bu ölümcül kapitalist sistemin bir parçasıdır. Bizler ise barış, saygı ve onurlu bir yaşamı savunuyoruz. Verdikleri mücadele uğruna tehdit ve takip edilen, hapsedilen, katledilen yüzlerce köylünün acısını ve onurunu üzerimizde taşıyoruz. İnsan haklarını ve doğanın haklarını ihlal edenlere hesap sormaya ve sorumluların cezalandırılması yönündeki ısrarımıza devam edeceğiz. Ayrıca tüm siyasi mahkumların derhal serbest bırakılmasını istiyoruz.

Yaşamlarımıza Sahip Çıkalım

Bütüncül bir toprak reformu yapılmalıdır. Topraksız köylülere toprak verilmeli, doğa ile uyumlu tarım yapan köylülerin toprağa erişimi garanti altına alınmalıdır. Toprak bir meta değildir, yaşam için gerekli bir ortak alandır. Bu yüzden şirketlerin egemenliğine bırakılmamalıdır. GDO teknolojisi ile doğal tohumlarımızın kirletilmesini izin vermemeliyiz. Tohumları paylaşmaya bundan sonra da devam edeceğiz çünkü biliyoruz ki bizler tohum zenginliğinin muhafızlarıyız. Hayatın döngüsü suyla akar, hiçbir su kaynağı boşuna akmaz. Yaşamımız için suyumuzu korumaya da devam etmeliyiz.

En büyük gücümüz çeşitlilikten birlik yaratıp onu korumaktan geliyor. Toplumlarımızı dönüştürmek ve Toprak Ana’yı korumak adına hepimiz mücadelemizi büyütmeliyiz. Şu ana kadar biriktirmiş olduğumuz bilgileri, elde ettiğimiz deneyimlerimizi tabandan paylaşmayı sürdüreceğiz. Okullarımızı ve eğitim metodlarımızı geliştirerek iletişimimizi daha da güçlendireceğiz.

La Vía Campesina 6. Konferansı kendi gücünden emin ve umut dolu bir gelecek inancıyla sonlanıyor. Yeryüzünün her bölgesinde, her anında, farklı dil ve kültürlerle mücadele sürüyor ve sürecek..

Gıda Egemenliği Nedir?

Gıda egemenliği La Via Campesina’nın savunduğu temel ilkelerden biridir. Dünya üzerinde 800 milyon insan obez iken bir o kadarı açlık içinde yaşıyorsa dünyada gıda üretimi ile alakalı bir sorun yoktur, bunun dağılımındaki adaletsizlikle alakalı bir sorun vardır.

Gıda egemenliği;

  • Halkların tarımsal üretim modellerini ve politikalarını belirleme hakkıdır.
  • Endüstriyel olmayan, küçük çiftçi tarımına dayalı üretimdir.
  • Üretenlerle tüketenler arasındaki şirketleri kaldırmaktır.
  • GDO’suz gıdayı korumak, tohum, toprak ve su üzerindeki şirketlerin egemenliğini kaldırmaktır.
  • Su, toprak gibi ortak varlıkların kullanımındaki karar alma süreçlerini demokratikleştirmektir.

Neden 17 Nisan Dünya Çiftçi Mücadele Günü?

17 Nisan 1996’da Brezilya’da 19 çiftçi gruplar halinde hareket eden polis ve silahlı sivil gruplar tarafından haince katledilmiştir. 19 çiftçi 1500 topraksız ailenin 10 Nisan günü başlattıkları “Toprak Reformu” yürüyüşünün ön sıralarında yürüyen topraksız köylüleriydi. MST (Topraksız Kır İşçileri) örgütüne bağlı 19 çiftçinin büyüttüğü mücadele Brezilya’da hala devam etmektedir.

Furkan Çelik

Meydan Gazetesi Sayı 11, Temmuz 2013

Paylaşın