Röportaj: Yeditepe'de Siyasi Linç

Sayı 11, Temmuz 2013

Yeditepe Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmakta olan Harun Aksu, Kerem Arslan ve Barış Dağlı hiçbir gerekçe gösterilmeden 31 Temmuz’da işten çıkartılacaklarına ilişkin bir tebligat aldılar. Bunun üzerine rektör, hukuk müşaviri ve genel sekreter vekili bir öğretim üyesi ile birlikte yapılan toplantıda işten çıkarılmalar ile ilgili somut bir gerekçe istediler. Rektör Nurcan Baç böyle bir gerekçenin bulunmadığı ve onları işten çıkarmak için herhangi gerekçeye ihtiyaç olmadığını söyledi.

Taksim direnişinde bulunduklarından ve 1,5 senedir Asistan Dayanışması’yla kendi durumundakilerle beraber özlük hakları ile ilgili mücadele yürüttüklerinden siyasi linçe uğrayan araştırma görevlileri Harun Aksu ve Kerem Arslan’la Yoğurtçu Park Forumu’nda bir röportaj gerçekleştirdik.

Meydan: Yeditepe Üniversite’sinde araştırma görevlisi olarak çalışıyordunuz. Ancak 31 Temmuz’da işten çıkarılacağınıza ilişkin bir tebligat aldınız. Bu süreci biraz anlatır mısınız?

Vakıf üniversitelerinde, araştırma görevlisi statüsü yerine, lisansüstü burslu öğrenci diye bir statü var. Bu statüde, okula dahil edilip araştırma görevlisinin işini yapıyoruz. Ücret yerine, yaşamsal giderlerimizi bile karşılayamayacağımız “burs”lar alıyoruz. Sigortasız çalıştırılıyoruz. Bu muğlaklıktan kaynaklı, hem eğitimimizi hem de işimizi kaybetme tehdidi ile sürekli karşı karşıyayız.

Asistan Dayanışması diye bir oluşum başlatmıştık. Sosyal haklar mücadelesi veriyorduk. Hatta rektörle, bölüm başkanlarıyla toplantılar yaptık. Bizim durumumuzda 200 civarında akademisyen var. Ancak çalışmalara, bu sayının %20’si kadar bir katılım sağlayabildik.

Ne çalışansın, ne de öğrencisin durumunu giderebilmeyi de amaçlıyorduk. İlk başta daha müzakereciydik. Düzenli toplantılar yaptık. Sonrasında yönetimin bizi görmezden gelmesine devam etmesine karşı bir bildiri hazırlayarak okulda korsan bir biçimde dağıtmaya karar verdik.

Bu bildirilerin dağıtımını yapacağımız gün rektör, bize dolaylı bir mesaj yolladı ve “Bu işin içinde olan Harun, Barış, Kerem ayaklarını denk alsınlar” diye tehditte bulundu. Böyle olunca Dayanışma, hepimizin vebalini almak istemediğini söyleyerek bu bildiriyi yayınlamaktan vazgeçti.

Bunun üzerine rektör ve diğer yöneticilerle bir toplantı yaptık ve taleplerimizi bir kez daha sıraladık. Ardından belli bir zaman geçtikten sonra Gezi Direnişi başladı. Biliyorsunuz, hepimiz Gezi’deydik. Ama geçtiğimiz günlerde hiçbir gerekçe gösterilmeden işten çıkarıldığımızda dair tebligatlar aldık: “Yaşam destek bursunuzu ay sonu kesiyoruz!”

Meydan: Yani işten atılmanız, Taksim Gezi Direnişi’yle ilgili?

Özel sektörde çalışanlara, düşünce ve konuşma özgürlüğüne tamamen aykırı baskılar yapılıyorsa, vakıf üniversiteleri de benzer bir şekilde çalışmaktadır. Yeditepe Üniversitesi bu hareketiyle yaklaşımını açıkça göstermiştir. Bizzat rektör, sosyal medyada Asistan Dayanışması ile ilgili paylaşımlarda bulunan birçok akademisyene uyarılarda bulunmuştur.

Bizim üçümüzün başarılı birer araştırma görevlisi olmak dışında tek ortak noktamız, Gezi Parkı’ydı. İşten atılmamız tamamen Asistan Dayanışması’nı örgütlüyor olmamız ve onu izleyen süreçte Gezi’de de sesimizi yükseltmiş insanlar olmamızla bağlantılı.

Akademik hiçbir gerekçe yok, idari açıdan hiçbir gerekçe yok. Bu tam bir siyasi kıyımdır.

Meydan: Siyasi kıyım diye bahsettiğiniz durumla aslında, birçok sektörde birçok insan karşılaştı. Taksim Gezi Direnişi’nde bulunduğundan dolayı birçok kişi işinden kovuldu. Peki, bu durum sonrasında nasıl bir mücadele öngörüyorsunuz? Yakın gelecekte nasıl bir adım atacaksınız?

Aslında amacımız, birkaç kulvardan mücadeleyi sürdürmek. Hukuki mücadele vereceğiz, kamuoyu oluşturmak için çabalayacağız. Bu süre içerisinde özellikle Eğitim-Sen’le ilişki içerisindeyiz. Onların da yardımıyla, geniş bir akademisyen kitlesiyle okula girip rektörlüğün önünde bir basın açıklaması ve protesto yapmayı planlıyoruz. Diğer okullardaki Asistan Dayanışmaları ile bir çatı örgüt kurmayı planlıyoruz.

Öte yandan doktora öğrenimimizi devam ettirmeye çalışıyoruz. Tabi bu mücadele sırasında, akademik kariyerimiz tehlikeye girebilir. Geçen senelerde, yemekhane ile ilgili eylemler sırasında iki öğrenci arkadaş, okulun sahibi Bedreddin Dalan tarafından eğitim hayatlarının bitirileceği yönünde tehdit almıştı.

Okul içinden bize destek veren akademisyenler olsa da, karar mevkilerinde oturan aynı zihniyetin insanları olduğu için, ellerinden çok bir şey gelmiyor.

Bu şartlar altında mücadeleyi devam ettirmek nasıl olur bilmiyorum. Ancak hepimiz idealist insanlarız. Akademiye bu idealler doğrultusunda sesimizi duyurabilmek için geldik. Bu arada iş arıyoruz tabi. Çünkü 31 Temmuz’da son maaşımızı alacağız.

Meydan: İçeriden akademisyenlerin verdiği destekten bahsettiniz. Peki, öğrencilerin desteği nasıl?

Sürekli bir eylem yapma niyeti içindeler, rahatsızlıklarını rektörlüğe hissettirmeye çalışıyorlar. Ancak onlar için de kaygılıyız. Yemekhane örneğinde olduğu gibi bir durumun yaşanması, onların akademik kariyerlerini tehlikeye sokacak. Ama emin olun en çok destek veren onlar.

Meydan: Bugün röportajı Yoğurtçu Parkı Forumu’nda gerçekleştiriyoruz. Daha önce de burada, Forum’a gelmiş insanlara durumunuzdan bahsettiniz. Bir bakıma Forumlar bu tarz bir bilgilendirmenin yapılacağı alanlar haline geldi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Kesinlikle, ben durumumuzdan bahsettikten sonra, hemen insanlar sardı etrafımı. Üniversitede asistan olanlar, öğrenciler, eski Yeditepeliler… Nasıl bir şeyler yapılabilir diye konuştuk. Forumlar, örgütlenmeye açık politik arenalar.

Meydan: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Tekrar belirtmek iyi olur; bu mücadelenin, en başta vakıf üniversitelerindeki asistanları kapsayan bir örgütlülükle bir mücadeleye dönüşmesi bizim hedefimizdir. Taleplerimiz de çok temel haklardır. Bunların arasında konuşma ve ifade özgürlüğü de vardır. Taksim direnişinin 3. gününde rektör, tarihsel bir pervasızlığa imza atarak, “Benden izin almadan, kimse ulusal ve uluslararası toplumsal hareketlenmelere yorum yapamaz.” diye tüm akademisyenlere uyarıda bulundu.

Üniversite bugün tam bir şirket haline gelmiştir. Üniversite, ifade özgürlüğüne balta vuran, isteğine göre asistanları işten kovan rektörlerin cirit attığı, üniversite tebliğlerinin içeriğinin yönetim tarafından belirlendiği bir yer haline gelmiştir.

Sesimiz yettiği kadar bu durumu haykırmaya niyetliyiz.

Meydan: Meydan Gazetesi olarak, sizin bu haklı direnişinizi selamlıyor, üniversite patronunun üzerinizdeki uyguladığı baskı ve yıldırma politikalarına rağmen yürüttüğünüz haklı mücadelenizi destekliyoruz.

Meydan Gazetesi Sayı 11, Temmuz 2013

Paylaşın