Reyting Dedikleri Rantiye

Sayı 13, Ekim 2013

26 Eylül’de Fitch Ratings, Türkiye’de her yıl düzenlediği değerlendirme toplantısını gerçekleştirdi. Toplantı sonrası yapılan açıklamada Türkiye ekonomisine ilişkin yapılan değerlendirmeler gayet olumluydu. Fitch Ratings Kıdemli Direktörü Paul Rawkins, Türkiye’nin küresel belirsizliklere karşın ekonomik temellerinin güçlü olduğunu belirtti.

Bu açıklamadan sonra, tüm gazetelerin ekonomi sayfaları, televizyon kanallarının ekonomi programları bu “olumlu” tabloyu değerlendirdi. Bu tablonun “olumlu” kısmı neydi, Fitch Ratings nedir, Paul Rawkins’in bir açıklaması ekonomiden anlayan bu kadar fazla insanı neden mutlu ediyor? Bu soruların akıllarda belirmesi gayet olağandı, çünkü kapitalist ekonominin bu anlaşılmaz dili bizden bir şeyler saklıyordu.

Fitch Ratings Nedir?

Dünyanın en büyük kredi derecelendirme kuruluşlarından biri olan bu şirket, 150 ülkede, 5000’e yakın banka, portföy yönetim şirketi ve finans kurumlarına ve 2000’den fazla kurumsal şirkete, 1400 sigorta şirketine kredi derecelendirme hizmeti veriyor.

Kredi derecelendirmesi, yatırım yapılacak bir ülkenin bu yatırım için elverişli olup olmadığının kontrol edilmesidir. Bu değerlendirmede sadece ekonomik risk hesabı yapılmaz, aynı zamanda politik riskler de göz önünde bulundurulur. Bu derecelendirmeler, yatırım yapacak şirketler tarafından kullanılır. Örneğin, Fitch Ratings yaptığı değerlendirmeler sonrasında “A devletine” bir kredi notu verir, küresel şirketler bu nota göre “A piyasasına” girip girmemeyi değerlendirir. Bu not düşükse, doğal olarak buraya yatırım yapmayı istemeyeceklerdir. Notun düşüklüğünde, ekonomik ölçütlerin yanında, ülkedeki siyasi karışıklıklar, hükümetin istikrarı vb. şeyler de etkilidir.

Fitch Ratings, 1913’ten bu yana bu ekonomik değerlendirme işlemini yapmaktadır. ABD menşeili bu şirket, Standard & Poor’s ve Moody’s ile beraber dünya üzerindeki en yetkin kredi derecelendirme şirketidir.

Kredi Derecelendirme Şirketleri Ne Yapar?

Kredi Derecelendirme Şirketleri (KDŞ)’nin çalışma mekanizmasının nasıl işlediğinden kısaca yukarıda bahsetmiştik. Fitch Ratings, 1924’te en iyi not “AAA” ve en kötü not “D” olmak üzere bir derecelendirme yöntemi bulur. AAA notu, yatırım için en ideal nottur. Kapitalist bir ekonominin iyi bir şekilde işleyebileceğinin göstergesidir AAA. Yani Fitch Ratings, kapitalizme uyumludur ya da değildir notu verir.

KDŞ’ler güvenlik takipçileridir. Güvenirliği takip ettikleri yer bazen şirketler, bazen de devletlerdir. Peki, ama neyin güvenirliği? KDŞ’ler yatırımcılara yatırım yapılacak yerin güvenirliği hakkında bilgi verir. Sabit gelir oranı, borç ödeme kapasitesi vb. Bankaya kredi çekmek için başvuran biri için yapılan kişisel işlemlerin daha gelişmiş halidir KDŞ’lerin yaptıkları. Bu şirketlerin işi, yatırımcının parasını işleteceği piyasanın kontrolüdür.

KDŞ’lerin Objektifliği

KDŞ’lerin objektif olduğu söylenir. Ancak akıldan çıkarılmaması gereken şey, KDŞ’lerin de kar amacı güden özel kuruluşlar olduğudur. Dolayısıyla KDŞ’lerden objektif olması beklenemez.

KDŞ’lerin görünürlüğü 1929’da yaşanan krizle artsa da, 70’lere gelindiğinde ABD ekonomik sistemindeki değişmeler KDŞ’leri daha önemli bir hale getirdi. Dolara mevcut rezervlerdeki altın üzerinden değer biçildiği sistemin bırakılıp, IMF’nin uluslararası ekonomik düzenlemeleri yapacağı küresel ekonomik sisteme geçildiği bir dönemde ABD, finans spekülatörlerine sınırsız haklar tanındı. Yeni para sistemi, ABD ordusunun desteği ile beraber yürürlüğe girdi. Soğuk Savaş döneminde, küresel kapitalistler ABD ordusu şemsiyesi altında toparlanıp KDŞ’lerin siyasal iktidarını kabullendiler.

Bu özel kuruluşlar, US Securities and Exchange Commission (ABD Piyasa Denetleme Kurumu)’dan aldıkları yetkiyle iş yapıyorlar. Yani, devletin yürütmesinde görevli kuruluşlardan biri, yetkisini bu özel şirketlere veriyor.

Geçen süre içerisinde sermaye daha çok merkezileşip, niceliksel olarak daha az bir kesimin elinde yoğunlaşırken KDŞ’ler daha fazla önem kazandı. Şirketlerin hatta devletlerin yaşayıp yaşamayacaklarının kararlarını artık KDŞ’ler veriyor.

KDŞ’lerin Bu Gücü Nereden Geliyor?

KDŞ’ler bu gücünü Wall Street’teki büyük finans kurumlarından alıyor. Örneğin, S&P’nin sahibi McGraw Hill Şirketi, ABD’deki medya sektörünün önemli bir kısmını elinde bulunduruyor. Şirketin yönetim kurulunda bulunan kişiler, ABD’deki finans sektörünün önde gelenleri.

KDŞ’lerin zaman içerisinde önem kazandığından bahsetmiştik. Bunda küresel kapitalist sistem içerisinde, finansal sermayenin zaman içerisinde önem kazanmasının büyük rolü var. Bu süreçte devletin siyaset yürütücüsü rolünü KDŞ’lerin kazanması, onlara istedikleri siyasal iktidarı verdi.

KDŞ’ler aracılığıyla, 1997-98 Asya Ekonomik Krizi’nde, ABD şirketleri Asya’dan daha ucuza mal aldılar. Aynı şekilde bu güçlerini, Avrupa’yı etkileyen krizde de kullandılar. Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İzlanda gibi ülkelerin kredi notlarını düşüren KDŞ’ler, bu ülkelerde işçilerin ücretlerinin düşmesine, dolayısıyla ekonominin baskılanmasına yol açtı.

Küresel Kapitalizmin Yeni Silahı

Wall Street, özellikle Clinton başkanlığı döneminde olabildiğine güç kazandı. ABD Hazinesi ve Merkez Bankası, finans şirketleri tarafından kontrol edilmeye başlandı.

Küresel ekonomide, finans daha önemli bir konuma geldikçe, finansal araçlar tarafından kontrol edilen büyük meblağlar, dayandıkları reel ekonomiden kat ve kat fazla hale geldi.

KDŞ’ler ve ABD ordusu arasında 1970’lerle başlayan ilişkiden yukarıda bahsedilmişti. Finans sektörü güçlendikçe finans ve ordu arasındaki ilişki de daha organik bir hal aldı. KDŞ’lerin yönetiminde bulunan kişiler ordunun da özel sektörle yakın ilişki kurmasından yararlanarak, ordunun en büyük destekçileri haline geldiler. Bu organik ilişki, birkaç şeyi anlamak için önem taşıyor.

5 Ağustos 2011’de bir kredi derecelendirme şirketi, ABD’nin kredi notunu düşürdü. Hatta siyasetçileri ekonomik değişimlere ayak uyduracak politikalar yapamamakla eleştirdi. KDŞ güdümlü bu ordu-finans yapısı, 1945’ten bu yana IMF dünyaya ne yapıyorsa ABD’ye de 2011’de aynısını yapmaya çalıştı; büyük sermayeye uyumlu olması için hükümeti hizaya getirmeye çalıştı. Bu ordu-finans birlikteliği, ABD hükümeti aracılığıyla çalışmak zorunda. Çünkü hükümet, “dolar” bastırma yetkisini taşıyan tek kurum. Doların dünya piyasalarındaki etkisi düşünüldüğünde, hükümeti yönlendirmenin ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir.

KDŞ’ler kredi notları aracılığıyla, dünya piyasalarında “para”nın değerini, yerel piyasaların değerini kontrol edebilen kurumlar.

KDŞ’lerin Güvenirliği

ABD’de şirket iflası denildiğinde akla ilk gelen şirket Enron’dur. Enron iflas etmeden dört gün önce KDŞ’lerin Enron’a verdikleri kredi notu AAA’ydı, yani tam not. Enron, iflas bayrağını çekene dek, KDŞ’ler bu iflası öngöremedi. Aynı şey WorldCom ve Global Crossing’te de yaşandı. Bu durum, hükümeti bir dizi önlem almaya itti; KDŞ Reform Yasası. Bu yasa KDŞ’ler arası rekabeti arttırarak şeffaflığı sağlayacak, KDŞ’lerin daha dikkatli olmasını sağlayacaktı.

Yine de bu önlem yeterli olmadı. Lehman Brothers’la başlayan mortgage krizini öngöremeyen KDŞ’ler, Lehman Brothers’a da AAA notu vermişlerdi. Durumun mağdur ettiği insanlar, dolandırıcılıktan dava açtıklarında KDŞ’lerin savunusu hep aynı olacaktı; “biz sadece öneride bulunuyoruz ve bunu yaparken Bağımsızlık Bildirgesi’nin İlk Maddesi’nden gücümüzü alıyoruz.”

Mortgage krizinden en çok yararlanan batan şirketleri yok pahasına alan KDŞ’leri yöneten finans şirketleri oldu.

Her Yeni Kriz, Yeni Kar Alanı

Avrupa’da yaşanan krizin etkilediği ülkelerin başında, Yunanistan, Portekiz, İrlanda ve İzlanda geliyordu. Krizin etkilerinin yoğunluklu olarak, toplumun ekonomik olarak ezilen kesimlerinde gözlemlendiği bilinen bir gerçekti. Bunun en önemli nedenlerinden biri, KDŞ’lerin bu ülkelerin kredi derecelendirme notunu düşürmesiydi. ABD’deki büyük finans sahipleri için, Avrupa’daki kriz büyük önem taşıyordu. Çünkü Euro’nun geleceği için tehlike teşkil eden her durum, dolarla rekabeti azaltacak bir aşamaydı.

ABD bankaları, Avrupa’daki ekonomik krizin belirgin olarak hissedildiği dönemde kendilerini iyi saklayabildiler. Artan ekonomik baskının mesulünün Avrupa Merkez Bankası olduğunun düşünülmesini sağladılar. Ancak kriz, basit değildi. Toplumda yapısal değişimler öngörüyordu.

Kriz süresince, İtalya ve İspanya gibi devletler, çalışan çoğunluktan zengin azınlığa kaynak transferinde uluslararası sermayenin demir yumruğuna ihtiyaç hissettiler. Bu kriz süresindeki yapısal değişimin göstergeleri, daha fazla vergi ve zenginleri koruyan yasal düzenlemelerdi.

KDŞ’lerin İşi Kapitalizmin Rahatça İşleyebileceği Coğrafyaları Tespit Etmektir.

Aslında, KDŞ’lerin kriz zamanlarında verdiği notların finansal sermayenin çıkarlarıyla uyumlu olduğunun fark edilmesi için Avrupa krizinin yaşanması gerekmiyordu. Son 30 yıl boyunca, dünyanın “güney” kısmında IMF ile beraber yaptıkları düşünüldüğünde, KDŞ’lerin sermaye spekülatörleri olduğu gerçeği daha kolay anlaşılabilir.

Türkiye ekonomisine KDŞ’ler tarafından iyi not verilmesinin taşıdığı anlamın tekrar değerlendirilmesi gerek. KDŞ’ler verdikleri iyi notlarla küresel sermayeyi olabildiğince vahşiliğiyle yaşadığımız coğrafyaya çağırırken neyin hesabının yapıldığının ezilenlerce iyi anlaşılması gerekiyor.

Hüseyin Civan

Meydan Gazetesi Sayı 13, Ekim 2013

Paylaşın