Yalınayak yürüyoruz

Sayı 2, Ağustos 2012

Devlet, bu topraklarda düşüncesinden korktuğu sayısız insanı, kapattığı hapishanelerde psikolojik ve fiziksel bir çok saldırıya maruz bırakmıştır ve bırakmaktadır. 12 Eylül Darbesi döneminde tutsaklar; devletin kendilerine dayattığı tek tip elbise giyme zorunluluğunu reddettikleri için, mahkemelere çıplak, yalınayak çıkmak durumunda kalmışlardır. Ve yalınayak olmak, işkenceye karşı direnişin göstergesi olmuştur.

İletişim cezaları

Cezaevlerindeki tutsaklar, hapishane yönetiminin keyfi tutumlarıyla disiplin cezalarına çarptırılıyor. Bazen bir türkü söylediklerinde, bazen ezilenlerin birlik ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı kutlamak için slogan attıklarında, yaşanılan bir adaletsizlik karşısında tepkisini sloganlarla dile getirdiklerinde ya da herhangi bir yere götürülürken uzaktan gördükleri diğer tutsaklara selam verdiklerinde disiplin cezalarıyla karşı karşıya kalıyorlar. Disiplin cezaları arasında en çok uygulanan ceza ise iletişimden men cezasıdır. Bu cezaya çarptırılan tutsakların çoğu, üç kişilik ya da tek kişilik hücrelerde kalıyor.

Çoğu hapishanede, 9 saatlik sohbet hakkı uygulanmıyor. Aynı havalandırmayı kullanamayan onlarca tutsak var. Ve tutsaklar sınırlı sayıda (üç kişi) görüşçüye, haftada bir telefon etme ve haftada bir kapalı görüş ile ayda bir açık görüş hakkına sahip. Kapatılan bu insanlar, verilen iletişim cezaları yüzünden aylarca, bazen yıllarca görüşlere çıkamıyor, telefon edemiyor, mektup yollayamıyor ve mektup alamıyor.

Verilen iletişim cezaları, hapishanelerde farklı şekillerde uygulanabiliyor. Bazı tutsaklar sadece haftada bir kapalı görüşe çıkabiliyor ve sadece ayda bir mektup alıp cevaplayabiliyor. Bazıları açık-kapalı hiç bir görüşe çıkamıyor, sadece mektup yazabiliyor ve telefon edebiliyor. Bazıları ise mektup da yazamıyor, telefon da edemiyor... İnsandan, sohbetten uzaklaştırılarak, zaten zor olan hapishane koşulları, onlar için daha da zorlaştırılıyor.

Devletin ve hapishane yönetiminin dayatmalarına karşı olan tutsaklara verilen iletişim ve benzeri cezalar, insani duygulardan ne kadar uzaklaşıldığı gözler önüne sermektedir. Bu cezalar karşısında yıllarca direnmiş ve hala direnmekte olan tutsaklar ise iradelerine, kimliklerine sahip çıkmaktadırlar.

Her şey dilekçe ile

Duvarlar ardına kapatılan insanlar, tutsaklıklarının ilk dakikalarından itibaren hapishanede geçirdikleri süre boyunca, orada yapacakları her şey için bir dilekçe vermek zorundadır. Bu uygulama yüzünden tutsaklar, en temel ihtiyaçlarını bile hapishane yönetimine dilekçe vererek karşılıyorlar. Yatak, su, haftalık kantin alışverişi, berber, kütüphane, gazete, spor faaliyetleri, kaldıkları hücrede ortaya çıkan herhangi bir teknik aksaklık ve daha birçok şey için, tutsakların dilekçe vermesi zorunlu kılınmıştır. Bu uygulama ile, tutsaklara yukarıda saydığımız tüm yaşamsal ihtiyaçlar için dilekçe verdirilerek, adeta hapishane içinde hapishane yaratılmaktadır. Hapishaneleri, otoritesinin tam anlamıyla hayat bulduğu ve hüküm sürdüğü yerler olarak belirleyen devlet, bu ve benzeri uygulamaları yıllardır tutsaklara dayatmaktadır.

Üzerinden yıllar geçtiği halde, bu tür uygulamaların yansımalarını hapishanelerde hala görüyoruz. Yakın zamanda Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nden tahliye olan bir tutsak, yolladığı mektupta, kendilerine dayatılan benzeri uygulamalara dikkat çekiyor:

“Merhaba,

12 Eylül Cuntası ve darbecilerle hesaplaştığını iddia eden AKP döneminde, darbe dönemini aratmayacak uygulamalar hayata geçiriliyor. F tiplerinde kısa süre önce başlatılan “ayakkabını kutuya kendin koy” dayatmasıyla birlikte tutsaklara, gardiyanların görevleri yaptırılmaya çalışılmaktadır. Bu dayatmaya direnen tutsakların ayakkabılarına el konulup depoya kaldırılmaktadır. Bu uygulamanın devam etmesi halinde, yakında hiçbir siyasi tutsağın ayakkabısı kalmayacak. Bu havada hücrede yalınayak gezmek zorunda kalacağız. Açıktır ki, tutsakların sağlıklarının bozulması, kalıcı hastalıklara yakalanmaları demektir. 12 Eylül döneminin “tazyikli su, çırılçıplak soyarak dışarıda bırakma” yöntemleri, günümüzde böyle inceltilerek(!) hayata geçiriliyor.”

Meydan Gazetesi Sayı 2, Ağustos 2012

Paylaşın