Devlet Korkuyor

Sayı 26, Nisan 2015

Başbakan Davutoğlu, savcı Kiraz için Çağlayan’da düzenlenen anma törenindeki açıklamalarıyla, üzerimizde her geçen gün daha yoğun hissettiğimiz ve daha fazla hissedeceğimiz baskı politikalarını açığa kavuşturdu. Törene belli bir kısım medyanın alınmaması, açıklamanın dozunun sert olacağını hissettirmişti. Bir gün önce kameralar karşısına geçen İstanbul Emniyet Müdürü’nün şaşkınlığına benzer bir halet-i ruhiyesi yoktu.

Kendi ifadeleriyle, “kriz yönetimi”nin baş pozisyonunda olmanın verdiği bir cesaret de vardı. Bu meselenin seçim gündemiyle ilişkilendirileceği açıktı. Öyle de oldu. Ve tabi “Gezi Provokasyonu”yla. Bir önceki hafta kavga dövüş çıkan İç Güvenlik Yasası’nı meşrulaştırdığı konuşmasının son kısmı ise açık tehditti. Davutoğlu, sonrasında anayasaya aykırı olması nedeniyle tartışmalara yol açan bir tehdit savurdu: “Sokağa izinsiz çıkanlara karşı müsamaha gösterilmeyecek!”ti.

Davutoğlu’nun konuşması, devletin daha önce bilmediğimiz anlamlarıyla tanıştığımız cümlelerle sona erdi: “Devlet tedbir demektir, devlet kararlılık demektir!”

Konuşmanın gerçekleştiği adliyenin girişinde, bir gün önce avukatlara yönelik gerçekleştirilen saldırı, devlet kararlılığının göstergesiydi muhtemelen! Adliye girişindeki polislerin avukatlara yönelik saldırı görüntüleri sosyal medyaya yansıdı. Bu görüntülerden bir tanesi bize bir yerlerden tanıdık geliyordu; adliye girişindeki bir polis, bir avukatı itip kakarken “Ben devletim, devlet!” diye bağırıyordu. Böylelikle, “Devlet nedir, kime denir?” sorularına bir cevap daha aldık. Polis bu noktada itici gücü, yeni çıkan İç Güvenlik Yasası’yla en büyük mülki amiri konumuna geçen Tayyip Erdoğan’ın bir gün önceki “Cübbeli aranmaz diyorlar, bal gibi aranır!” konuşmasından alıyordu.

Savcının ailesine gerçekleştirdiği taziye ziyareti sonrasında yaptığı bu konuşmada, dikkat çeken bir husus daha vardı. Erdoğan, “Korkuyu korkutmamız lazım.” dedi.

Korku, “bir belirsizlik veya tehlike karşısında tetiklenen kaygı ya da rahatsız edici his” olarak tanımlanır. Kişide uyarıcı bir tepki olarak ortaya çıkmış yaşamsal bir mekanizmadır. Tehlike ile karşılaşan birey korkar ya da aşırı durumlarda şoka girebilir. Korkunun farklı türleri vardır. Mesela agorafobi, açık yer ya da kalabalık korkusu; niktofobi, geceden korkma ya da pirofobi, ateşten korkma...

Devlet dediğimiz şey birey değildir, dolayısıyla gösterdiği tepkiyi insan doğasıyla açıklayamayız. Ancak devlet de varlığına yönelik girişimlere tepki verir. Çünkü varlığı tehlikededir. Tayyip Erdoğan’ın bahsettiği korku budur.

Kim bilir, belki bu korku sosyofobidir, halktan genel olarak insanlardan korkmak; belki akustikofobi, belirli seslerden, mesela adaletsizliklere karşı susmayanların seslerinden korkmaktır. Belki logofobidir, belirli kelimelerden; ekmek, adalet ve özgürlük gibi kelimelerden korkmaktır. Belki de astenofobidir, güçsüz olmaktan korkmak. Ancak kesin olan şudur ki; devlet korkuyor!

Mercan Doğan

Meydan Gazetesi Sayı 26, Nisan 2015

Paylaşın