Devletlere Savaş Gemisi Şirketlere Petrol Kuyusu: KlBRlS

Sayı 27, Mayıs 2015

Ada’da TC Vesayeti

Seçim gündeminin yoğun olduğu bu toprakların dışında, geçtiğimiz haftalarda Kıbrıs’ın kuzeyinde de bir seçim rüzgarı esmiş, yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucunda bağımsız aday Mustafa Akıncı KKTC Cumhurbaşkanı seçilmişti.

Mustafa Akıncı’nın cumhurbaşkanı olarak yaptığı ilk konuşmada, KKTC’nin yavru vatan değil, T.C. ile kardeş ülke olduğunu söylemesi, T.C. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şimşeklerini üzerine çekmişti.

Erdoğan ise Akıncı’nın sözleri üzerine yaptığı açıklamada, geçmişte KKTC’nin geçirdiği dönemleri ve bugün T.C’ye bağımlı olan ekonomisine vurgu yaparak KKTC’nin tek başına var olamayacağını belirtmişti. Bu durum aslında T.C devletinin işgalci kimliğiyle halklar üzerinde hakimiyet kurma geleneğinin bir örneğini oluşturuyor. T.C tarafından yavru vatan denilerek belirsiz bir hamaset atfedilen Kıbrıs, yine bizzat TC devleti eliyle uyuşturucu ve kumarhane ticaretinin, kara para aklamanın merkezi haline getirildi. TC devleti Kıbrıs üzerinde kara paraya dayalı bir ekonomi kurarak adayı bu ekonomiye ve dolayısıyla kendisine bağımlı hale getiriyor.

Erdoğan’nın da bu “yavru vatan” söylemiyle açıkça belli ettiği ve genel olarak T.C’nin Kıbrıs coğrafyasında kurmak istediği vesayetin pek çok nedeni bulunuyor.

“Savaş Gemisi Kıbrıs”

Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki konumu sebebiyle stratejik bir öneme sahip. Ada, özellikle Suriye, İsrail, Filistin ve Mısır gibi küresel iktidar çekişmelerinin veya savaş ortamının devam ettiği coğrafyalara saha komşusu. Bu coğrafyalar, AKP hükümetinin sahip olduğu neo-Osmanlıcı ideoloji gereği, mevcut devlet iktidarı nezdinde daha da önem kazanıyor. Ayrıca ada, Süveyş Kanalı ile yakınlığı sebebiyle de önemli bir ticari geçiş bölgesi olma özelliğini taşıyor. Bu düzlemden bakıldığında devletler tarafından önemli bir mevzi olarak kullanılabilecek olan Kıbrıs, T.C tarafından da kontrol altında tutulmak isteniyor.

“Petrol Kuyusu Kıbrıs”

T.C’nin Kıbrıs’ı elinde tutmak istemesini bir de hükümetin geliştirdiği enerji politikaları çerçevesinden değerlendirmek gerek. Son yıllarda adanın güney kesiminde başlayan petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri, yüzünü enerji politikalarına doğru çevirmiş T.C’nin iştahını kabartmış ve adanın kuzeyinde araştırma faaliyetleri devreye sokulmuştu. Misilleme olarak sismik araştırma gemisi Barbaros Hayrettin Paşa, savaş gemileri eşliğinde Akdeniz sularına açılmış ve bu durum T.C ile güney arasında bir krize yol açmıştı.

“TC’ye Ecdad Mirası, Şirketlere Rant”

Doğrudan siyasi çıkar ya da ekonomik rant amaçlarından başka T.C, Kıbrıs ile manevi ve tarihsel bağlar kurarak da hakimiyetçi ve sahiplenici tavrını perçinlemek istiyor. Adanın 1500’lü yıllarda Osmanlı denetimine girmesi vurgulanarak, yine mevcut devlet iktidar politikaları bağlamında söyleyecek olursak, ”ecdad mirası” olarak da sahipleniliyor.

1960’lı yılların ortalarından itibaren çeşitli nedenlerle ada üzerinde hak iddiasındaki İngiltere’nin de dahil olduğu üç garantör devletten Yunanistan ve TC’nin lojistik ve askeri destek sağladığı para-militer şiddet örgütlerinin sivillere yönelik katliamları sonrası 1974 yılında TC devletinin Kıbrıs üzerindeki işgalci askeri varlığının zemini de oluştu. “Kurtarıcı” rolüyle adaya asker gönderen T.C, adanın kuzey kesiminde yaşayanlar üzerinde bir “minnet duygusu” yaratmak istemiş ve dolayısıyla kendince ada üzerinde söz söyleme yetkisi elde etmiştir. KKTC’nin kurulmasından bugüne yaptığı ekonomik yardımlarla Kıbrıs üzerindeki kurduğu egemenliğin ”meşruiyetini” artırmaya çalışmıştır.

Kıbrıs üzerindeki tahakküm politikalarının diğer özneleri olan devletler de (Yunanistan ve İngiltere) TC’nin milliyetçi hamaset söylemlerinden farklı ama ada üzerindeki “haklarını kullanarak” çıkarlarını şekillendirmeye çalıştı. 100 trilyon dolar değerinde petrol ve doğal gaz rezervlerinin bulduğu söylenen Doğu Akdeniz havzasındaki stratejik konumu bu devletlerin ve şirketlerin “dikkatini” ister istemez bu coğrafyaya sevk ediyor.

Yüzyıllardır jeopolitik ve stratejik önemi nedeniyle devletler tarafından sömürülen, üzerinde hakimiyet kurulmaya çalışılan ve yaşamları çalınan Kıbrıs halkları, son yıllarda devletlerin “dikkatlerini yönelttikleri” enerji politikaları ile sömürülmeye devam edecek gibi gözüküyor.

Aylin Sal

Meydan Gazetesi Sayı 27, Mayıs 2015

Paylaşın