Diyarbakır’dan Trabzon’a Talanın Adı: KAYA GAZI

Sayı 3, Eylül 2012

Royal Dutch Shell, TPAO (Türkiye Petrol Anonim Ortaklığı) ortaklığıyla Diyarbakır Sarıbuğday’da kayagazı aramaları için sondaja başladıklarını açıkladı. Erdoğan’ı ziyaret için Türkiye’ye gelen Shell 1. CEO’su Peter Voser, bu görüşmeden sonra Enerji Bakanı Taner Yıldız’la bir basın toplantısı düzenledi. Açıklamada Shell ve TPAO’nın Karadeniz ve Akdeniz’de yaptığı petrol – doğalgaz arama ortaklığının yanı sıra sondaj kuyularının açıldığı bölgelerde çok büyük doğa tahribatına yol açan kayagazı çıkarma hedeflerinden de bahsedildi. Voser, Diyarbakır’da başlayan çalışmaların akabinde Karadeniz’e de el atmak istediklerini, kayagazı olarak tabir edilen, esasında sondaj kuyularının erişemeyeceği derinlikteki doğalgaz için Erzurum – Kars bölgesinde sondaj çalışmalarına devam edeceklerini belirtti. TPAO Genel Müdürü Mehmet Uysal da Trakya’daki kaya gazı kaynağının ruhsatını da başka bir Petrol Şirketi olan ExxonMobile’e verildiğini açıkladı. Voser açıklamanın devamında Nijerya’nın da içinde bulunduğu ve Doğu Afrika ve Avrupa’da da orijinal terimiyle “Shale” olarak tabir edilen kayagazı havzalarının olduğunu ve bu kaynaklarla Asya ve Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacının karşılanabileceğini belirtti. Görünüyor ki Shell, çıkmayan yerlerden doğalgaz çıkarmaya yarayan fakat çıkartırken bütün suyu, toprağı, havayı dolayısıyla bitki, insan ve hayvanları zehirleyen bu yöntemle servetine servet katmaya ABD’den sonra Türkiye ve Türkiye’ye yakın coğrafyalarda devam edecek.

Kayagazı olarak Türkçe’ye çevrilen şey aslında, yeryüzünün derinliklerinde bulunan kaya tabakasında çözünmüş halde bulunan ve sondaj kuyusu açılamayacak derinlikte olan doğalgazdan başka bir şey değil. 1950’den beri, bu kaya tabakasında doğalgazın mevcut olduğu biliniyor. Bu gazı çıkarmak için milyonlarca tonluk su, şirketler tarafından ne oldukları açıklanmayan kimyasallarla karıştırılarak gazın bulunduğu kayalara pompalanıyor. Derinlerde basıncın artması ve kimyasalların tetiklemesiyle patlamalar meydana geliyor. Bu uygulamaya Hidrolik Patlama orijinal adıyla “fracking” adı veriliyor.

İnsanların evlerindeki şebeke suları, suya karışan doğal gaz ve kimyasallarla, çakmak çakınca alev alacak kadar tehlikeli hale geliyor.

Bu yöntemle çalışan ilk kuyu 1981 yılında Texas’ta çalışmaya başlamış. Patlamaların kaya tabakasında açtığı çatlaklar yoluyla serbest kalan doğalgaz ve patlamalara yol açan kimyasallar, yeraltı suları yardımıyla kontrolsüz şekilde yeryüzüne çıkıyor. İnsanların evlerindeki şebeke suları, suya karışan doğal gaz ve kimyasallarla, çakmak çakınca alev alacak kadar tehlikeli hale geliyor. Şirket bölgenin her yerinde mantar gibi biten kuyularıyla toplayabildiği gazı topluyor, toplayamadığı ise toprağa havaya ve uygulamanın yapıldığı bölgede bulunan bütün su kaynaklarına karışıyor. Doğalgazda bulunan ve insan sağlığı ve doğada yaşayan bütün canlılar için ölümcül olan propan, etilen gibi gazlar bölgede yaşayan insanlara solutuluyor. Suya, toprağa karışan kimyasallar ise nörotoksin ve kanserojen etkileri olan son derece tehlikeli maddeler. Ayrıca Türkiye’nin Kuzeydoğu Anadolu Fay Hattı gibi dünyanın en faal fay hatlarından birinin üstünde bulunmasının bu yöntemin başka tahmin edilemeyecek sonuçları olabileceği söyleniyor.

Doğa yıkımına ve depremlere yol açtığı için Fransa, Bulgaristan ve Çek Cumhuriyeti ”Hidrolik Patlama” yönteminin kullanımını yasakladı. İngiltere, İspanya ve Güney Afrika ise kayagazı çalışmalarını durdurdu.

Böylesi derinlikteki doğalgaza şirketlerin bunca yıl el atmamasının sebebi, gazı çıkarmak için kullanılan yöntemin ortalama derinlikteki bir doğalgazı çıkarmak için kullanılan yöntemden %50 daha maliyetli olması. Çokuluslu petrol şirketlerinin bu ulaşılması zor kaynaklara şimdi(bulunduktan 70 yıl sonra) paldır – küldür girmesinin sebebi ise dünyadaki doğalgaz ve petrol kaynaklarının azalması ve akabinde fosil yakıt fiyatlarının içinde bulunduğu sürekli artış. Medya da konuyla ilgili haberleri 04 Eylül gününden itibaren yayınlamaya başladı. Bu açıklamalarda kayagazının çıkartılmaya başlanmasının TC ve yakıt sıkıntısı çeken diğer ülkeler için büyük şans olduğu belirtiliyor. Öte yandan bu haberlerde iki cümleyle de olsa kayagazı çıkarma yönteminin doğaya büyük zararlar verebileceğinden bahsetmek zorunda kalınıyor ya da “Hidrolik Patlama” sonucu serbest kalan metan gazının küresel ısınmaya neden olabileceği söyleniyor. ABD’de 1972 yılında çıkan ve su kaynaklarının korunması için petrol şirketlerine çeşitli yükümlülükler getiren “Temiz Su Yasası”nda 2005 yılında yapılan düzenlemeyle yalnızca Hidrolik Patlama yöntemiyle doğalgaz çıkaran şirketler bu yasadan muaf bırakıldı. Bu düzenlemeyle beraber ABD 2009’a kadar doğalgaz üretimini ikiye katladı. Fakat bu üretim artışının akabinde New York ve Washington dahil bir çok şehrin yararlandığı su havzaları zehirlendi.

Medya son günlerde yaptığı haberlerle halktan değil Shell’den yana olacağını ve konu hakkındaki gerçekleri manipüle etmeye çalışacağını açık şekilde ortaya koydu. Sonraki sayılarda size kayagazı çıkarmak için kullanılan Hidrolik Parçalama yöntemi sonuçlarının insan ve doğa üzerinde açtığı geri dönülmez tahribatlara ve yöntemin başta ABD ve uygulandığı diğer yerlerde yol açtığı yıkımlara dair detaylı araştırmalar sunacağız.

Royal Dutch Shell %60’ı Hollanda ve %40’ı İngiltere ortaklığından oluşuyor. Shell, 1833 yılında Marcus Samuel’in Hollanda’da doğa tutkunlarına deniz kabuğu satmak üzere kurduğu bir şirketken, Shell, 1890′lı yıllar Sumatra adasında petrol arayan bir şirket olan Royal Dutch Şirketiyle kurduğu ortaklık sonrasında Royal Dutch Shell adını alır ve Standart Oil’in Çin pazarından söküp atılmasıyla da dev bir yapıya dönüştü. Nijerya’da paralı asker tutan, devleti kendi çıkarları için kullanan Shell Dünya’nın bir çok yerinde de Shell Nigeria, Shell Argentina, Shell Peru gibi bölgesel şirketleşmelerle faaliyetini sürdürüyor. Bu tarz bölgesel şirketler aracılığıyla o bölgelerdeki yaşam alanlarını yok eden Shell şimdi de gözünü Mezopotamya’ya dikmiş durumda.

Meydan Gazetesi Sayı 3, Eylül 2012

Paylaşın