Kapitalizmin Kendisidir Skandal

Sayı 30, Aralık 2015

Son dönemlerde, kapitalist şirketler hakkında açığa çıkan “skandallar” gündemde oldukça fazla yer buldu. Kendini “güvenilirlik, kalite, ucuzluk, sürdürülebilirlik” gibi etiketlerle pazarlayan büyük şirketlerin bir kısmının foyası ortaya çıkmış oldu. Fakat kapitalizmin kendisinin bir skandal olduğunu düşünürsek, daha foyası ortaya çıkmamış olan şirketlerin sicilinin de pek temiz olmadığını akılda tutmak gerekiyor. Fakat bunlar ne ilkti, ne de son olacak. İşte bu yüzden, tarihte farklı alanlardaki büyük şirketlerin yaptıklarını incelemek gerekiyor.

Waterbury Saat Fabrikası

Mae Kaene, 1924 yılının yazında 18 yaşında pek çok yaşıtı arkadaşının çalıştığı Waterbury Saat Fabrikası’nda işe girmişti. 40 saatlik çalışma karşılığında 18 dolar alarak kol saatlerinin kadranlarını parlak bir boya ile boyamaya başladı. Bu boya, saatin karanlıkta da görülmesini sağlayacak şekilde yeşil yeşil parlamasını sağlıyordu. Fakat boya fırçalarını iş arkadaşları gibi dudaklarında ıslatarak, kadranları hızlı ve muntazam bir şekilde boyayamadığı için çok geçmeden işten ayrılmak zorunda kaldı. Ne var ki işten ayrılmasının üzerinden çok geçmeden iş arkadaşları esrarengiz hastalıklara yakalanmaya başladılar. Ağızlarında kapanmayan yaralar açılıyor, çene kemikleri eriyor, tedaviye cevap vermeyen bir kansızlık çekiyor ve çok geçmeden ölüyorlardı. 1925 yılına gelmeden hastalık, bu fabrikada çalışan bir çok kadında aynı zamanlarda görülmeye başlamış olmasına, yedi işçinin ölmesine rağmen; kimse hastalığın bu mucizevi ve parlak boyadan kaynaklandığını düşünmüyordu. Etrafına yeşil ve büyüleyici bir ışık saçan bu boya Radyum’du. 1925 yılı geldiğinde bu hastalık ve ölümlerin radyumdan kaynaklandığı su götürmeyecek şekilde kanıtlanmış olmasına rağmen, bu boya 1960 yılına kadar saatlerde kullanılmaya devam etti.

Primark

El yapımı olan “kaliteli” ürünleri 4 pound’dan daha ucuza satan tekstil devi Primark’ın bu fiyat politikası, 2008’de ortaya çıkartılan çocuk emeği sömürüsü ile gözler önüne serilmişti. 24 Nisan 2013’te Bangladeş’in başkenti Dakka’da Benetton, Primark, Mango, Zara, C&A’in de aralarında bulunduğu markaların üretim tesisi olan 8 katlı Rana Plaza çöktü. Çökme sonucunda aylık ortalama 35 ile 65 dolara çalışan 1134 işçi öldü. 2500 işçi enkaz altından sağ olarak çıkarıldı. Sağ kurtulanların 80’i kol veya bacaklarını kaybetti. Eylül 2013’te Birleşmiş Milletler’in de öncülüğü ile ailelere tazminat ödenmesi için bir komite kuruldu. Hedeflenen 40 milyon doların ancak 17 milyon doları toplanabildi ve sorumlu olan markaların bir kısmı açıkta kalan o miktarı kapatmaya yanaşmadılar bile. Bunların arasında Primak da vardı.

Bayer

Söz konusu Alman ilaç şirketi Bayer olunca, onun marifetleri için sayfalarca yazı yazmak gerekir. Fakat biz burada daha kısa geçeceğiz. Öncelikle Bayer’in dünyayı eroinle tanıştıran şirket olduğundan başlayabiliriz. Bayer’in kimyagerlerinden Felix Hoffman’ın 21 Ağustos 1897 günü ağrıları kesen bir ilaç üretmek için bir karışım geliştirmesi ile eroin bulunmuş oldu!

Bayer’in dünyanın dört bir yanında ilaçlarını denemek için insanları kobay olarak kulllandığı gerçeği de bu marifetlerin en bilinenlerindendi. İki Almanya’nın birleşmesinden önce Doğu Almanya’da 50 bin hastanın, ilaç şirketleri tarafından kobay olarak kullanıldığı ve Bayer’in -geçmişteki adıyla West-Berliner Schering- bu skandalın baş aktörlerinden biri olduğunu da belirtmek gerekir.

Biraz daha güncel bir örnekten devam edecek olursak, o da Bayer Ceo’su Marijn Dekker’in 67000 dolarlık bir kanser ilacı için “Biz bu ilacı fakirler için değil, zenginler için yaptık.” demesi olmuştur.

United Fruit - Chiqiuta Muz (Doyle Food)

Hükümet yetkililerine rüşvet vermek, işçilerini sömürmek, faaliyet gösterdiği bölgelerde bölge halkının geçim kaynaklarını elinden almak gibi birçok konuda sicili hayli kabarık olan bu şirketin en büyük saldırılarından biri ise 1928 yılında gerçekleşmiştir.

12 Kasım 1928 tarihinde Latin Amerika bölgesinde şirketin on binlerce işçisi iş bırakmıştı. 6 Aralık günü, General Cortes Vargas komutasındaki ordu, işçilere ateş açarak yüzlercesinin ölmesine sebep oldu. Yaşanan katliamın ardından Kolombiyalı milletvekili Jorge Eliecer Gaitan, askerlerin United Fruit şirketinin talimatıyla ateş açtıklarını itiraf etmişti. Devlet ve şirket iş birliğiyle gerçekleşen bu katliamın ardından hükümet de payını almış ve 44 yıllık Muhafazakar Parti iktidarı sona ermişti. Olaydan sonra ABD Bogota Elçiliği’nden, ABD Dışişleri Bakanlığı’na çekilen 29 Aralık 1928 tarihli telgrafta ise katliamdan şöyle bahsedilmektedir: “Gururla belirtirim ki United Fruit şirketinin yetkilisinden aldığım bilgiye göre son olaylarda Kolombiya ordusunca öldürülen grevci işçilerin sayısı beş ila altı yüz civarındayken, sadece bir asker hayatını kaybetmiştir.” Bu şirket Latin Amerika’nın muhalif yazarları tarafından da birçok kez konu edilmiş ve eleştirilmişti. (Bkz. Carlos Luis Fallas, Ramon Amaya Amador, Miguel Angel Asturias , Eduardo Galeano, Gabriel Garcia Marquez, Pablo Neruda) Bu şirket daha sonra 1984 yılında Chiquita adını almış, şimdi ise Doyle Food olarak sömürmeye devam ediyor.

HSBC BANK

HSBC (Hong Kong Shangai Bank Corporation) sahibi Rothschild Ailesi, Waterloo savaşında Napolyon’u desteklemekten 2. Dünya Savaşı'nda Hitleri paraya boğmaya kadar, son yüzyıldaki neredeyse bütün yıkım ve savaşlardan nemalanmış; hatta kimilerini de finanse ederek servetine servet katmıştır. Hong Kong’un İngilizlerin eline geçmesiyle burada etkinleşen aile başta burada, sonra tüm dünyada afyon ticaretini eline aldı. Afrika’da sahibi olduğu De Beers şirketiyle elmaslar için iç savaşı desteklediği bilinir. İngiliz Merkez Bankası’nı yaklaşık 80 yıl boyunca yönetmişlerdir. HSBC Bank, Royal Bank of Scotland, Banco Santander, J.P.Morgan-Chase, De Beers, Rio Tinto, Ing Group ve Aviva en çok tanınan ve bilinen şirketleridir. Dünya elmas ticaretinin %90’ı, altın ticaretinin % 40’ı, kömür-bakır-uranyum-aluminyum ticaretinin de % 15’i bu aile tarafından yapılmaktadır.

Sandoz

15 Ağustos 1951 tarihinde, Fransa’nın güneyindeki Pont Saint Esprit köyünün sıradan insanları sıradışı bir güne uyandılar. Köyün sakinleri hep birlikte ejderhalar, yılanlar ve ateş toplarıyla çevrili fantastik bir köye uyandılar. Fakat bunun nedeni köyü basan masal yaratıkları değil, -sonradan yapılan araştırmalara göre- ekmek hamuruna karışan ergot mantarıydı. Köyden 50 kişi akıl hastanesine yatırıldı, 7 kişi hayatını kaybetti. Bu mantarın o köyün tüm ekmeklerine nasıl bulaştığı ise hikayeyi daha da karmaşıklaştırıyor.

300 kişilik bu köy toplu bir şekilde halüsinasyonlar görüp kendilerine ve birbirlerine zarar vermeye başlayınca, yetkililer bu durumu araştırmaya başladılar. Ekmeğe bulaştığı öne sürülen ergot mantarının böyle toplu bir vakaya neden olabilecek miktarlarda karışması çok mümkün görünmüyordu. Diğer taraftan Pont Saint Esprit’e çok yakınlarda üretim yapan İsviçre’nin hemen güneyindeki Basel kasabasında yer alan Sandoz ilaç firması aynı dönemlerde ergot mantarı üzerinde çalışıyordu.

Kimilerine göre bu olayın arkasında CIA vardı. Sandoz şirketi ve CIA soğuk savaş sürecinde hezeyan yaratıcı bir uyuşturucu madde bulmaya çalışırken, kasaba halkını kasıtlı olarak zehirlemişlerdi. 1951 Fransası’nda Sandoz Kimyasal’da çalışan bir kaç seçilmiş memurun dışında kimse şirketin CIA ile çalıştığını bilmiyordu.”

*Sandoz: Novartis şirketinin önceki adı.

Philip Morris

Philip Morris, tarihinde skandal niteliğinde birçok işe imza atmış olsa da, şirketin kuruluşundan bu yana faydalandığı çocuk işçiler hakkında foyası yaklaşık 5 sene önce ortaya çıktı. Bu meseleyi katmerleyen şey ise, tütün işinde çalışan çocukların yeşil tütün isimli ölümcül bir hastalığa yakalanıyor oluşuydu.

Dünyanın birkaç tütün tekelinden biri olan Philip Morris ile beraber diğer şirketler, özellikle Hindistan, Bangladeş ve Brezilya’da binlerce çocuğu tütün üretiminde yok pahasına, yaşamlarını tehdit ederek çalıştırmışlardır. Bu sayı sadece Malawi’de 78000’dir!

2010 yılında, insan hakları izleme örgütleri Philip Morris’e tütün satan Kazakistan’daki yerel bir şirketin, 72 tane çocuk işçiyi zorla çalıştırdığını tespit etmiştir. Bu ve bunun gibi vakalar, yukarıda adını andığımız birçok ülkede, dahası bu şirketlere tütün sağlayan tüm ülkelerde yaşanmaktadır.

Şirket, 1943-1945 yılları arasında kendi istekleri dışında Japonya’ya getirilen 39.000 Çinli işçiyi, maden ve inşaat gibi sektörlerde zorla çalıştırmıştı. Mitsubishi Materials’ın öncülü olan Mitsubishi Madencilik ve onun taşeronları aracılığıyla Japonya’ya getirilen 3.765 kişi başına yaklaşık 16 bin dolar tazminat ödeyeceğini açıkladı. Bu işçilerin -kayıtlara göre- 722’si hayatını kaybetmişti.

Mitsubishi

Şirket, 1943-1945 yılları arasında kendi istekleri dışında Japonya’ya getirilen 39.000 Çinli işçiyi, maden ve inşaat gibi sektörlerde zorla çalıştırmıştı. Mitsubishi Materials’ın öncülü olan Mitsubishi Madencilik ve onun taşeronları aracılığıyla Japonya’ya getirilen 3.765 kişi başına yaklaşık 16 bin dolar tazminat ödeyeceğini açıkladı. Bu işçilerin -kayıtlara göre- 722’si hayatını kaybetmişti.

Bristol Myers

Gwen Olsen, 15 yıl boyunca birçok laboratuvar ve ilaç şirketi için ilaç satıcısı olarak çalışmış, ilaçların olumlu etkilerini abartıp yan etkilerini küçülterek şirket karlarını arttırmış; bu paydan kendi payına düşeni almıştı. Fakat 15 yılın sonunda, yaşadığı deneyimlerden dolayı istifa etmişti. Bunca zamandır çalışmış olduğu bu şirketlerin tek kaygısının kar etmek olduğu gerçeğini ortaya çıkarmak için bu şirketleri tek tek deşifre etmeye başlamıştı. Bu şirketlerden biri de ilaç sektörünün en büyüklerinden biri olan Bristol Myers Squibb. Bu şirketin en çok satan ürünlerinden biri ise majör depresyon, şizofreni, bipolar mani “tedavisi” için geliştirilmiş olan Abilify. Öyle ki bu ürün 2014 yılındaki istatistiklere bakıldığında en çok kazandıran ilaçlar listesinde 7.8 milyar dolarla ikinci sırada. 2007 yılında Bristol Myer Squibb, Abilify’ın pazarlanmasındaki usülsüzlük ve amaç dışı (özellikle belirtilen yaşın altında/çocuklarda) kullanımı nedeniyle dava edilmiş; 515 milyon dolarlık bir ceza ödemek zorunda kalmıştır. Fakat 2009 yılının ilk altı ayında şirket, 1.9 milyar dolarlık satış yaparak zararını fazlasıyla karşılamış; kesilen cezalar, kazanılan paralar yanında devede kulak kalmıştır.

Gwen Olsen itiraflarında bu tür antipiskotik ilaçların intihara meyillilik, şiddet eğilimi, kalp rahatsızlıkları gibi yan etkilerinden bahsediyor ve tüm bu yan etkilere rağmen şirketlerin özellikle psikiyatrik ilaçlardan elde ettiği yüksek kar marjlarına dikkat çekiyor ve şöyle diyor: “Çocuklar, uyumlu hastalar olarak bilindiklerinden pazar için çok çekici oluyorlar. Çocuklar doktorlar, ebeveynler ve okul personeli tarafından ilaç kullanmaya zorlanıyorlar, böylece en ideal hasta tipine dönüşüyor; çünkü yeniden yeniden yazılan, sürdürülebilir reçeteleri temsil ediyorlar. Başka bir deyişle ömür boyu hasta, ilaç sektörü için de sürekli müşteri haline geliyorlar.”

Coca Cola

Dünyanın en prestijli çok uluslu şirketlerinden biri olan Coca-Cola’nın yaptığı sömürü ve katliamlar saymakla bitmiyor. Coca-Cola, 1880 sonlarında kuvvetli bir kokain ve kafein karışımı içeren tıbbi bir içecek olarak Amerika’da ortaya çıktı ve Georgia Atlanta’da üretime başladı. Bu eyaletin seçilmesi tesadüf değildi, çünkü çocuk işçilerle ilgili kısıtlamalar en son bu eyalette gerçekleşti. Şirketin ilk patronu Asa Chandler, çocukların fabrikalarda köle gibi çalıştırılmasını savunmuştu.

Şirket, Nazi Almanyası’nda Hitler’i selamlamış, Apartheid döneminde siyah işçileri günlüğü 25 sente çalıştırmış, Japon ve Alman savaş esirlerini fabrikalarda çalıştırmış, 1954’te Guetemala’da askeri darbeyi desteklemiştir.

Diğer taraftan özellikle Hindistan ve Meksika’da su varlıklarını tehlikeli seviyelere düşürecek kadar tüketerek, bölge topraklarında ciddi kirliliğe neden olan şişeleme fabrikalarıyla gündeme gelmiştir. Kolombiya ve Guetemala’da ise 5 Aralık 1996 tarihinde şirket, doğrudan sendika üyesi işçileri hedef alarak katletmişti.

Özlem Arkun

Meydan Gazetesi Sayı 30, Aralık 2015

Paylaşın