Roboski Unutulamaz Affedilemez

Sayı 30, Aralık 2015

Kuzeyinde Beytüşşebap, güneyinde Irak. Hemen her sınır köyü gibi, nüfusunu bölen sınırlara rağmen, bir arada yaşamak için direnenlerin toprakları. Her yanı saran mayınlar sebebiyle ne tarımın ne de hayvancılığın yapılabildiği; hemen her savaş bölgesi gibi yaşamak isteyenlerin koruculuğa zorlandığı topraklar. Ama ne pahasına olursa olsun, direnen topraklar.

2011’in 28 Aralık’ında, ordunun F-16’larınca bombalanan; yapılan bombardımanda paramparça edilen 34 köylünün ve 50 katırın kanlarına bulanan; üç yıldan bu yana yas’a, acıya boğulan ama öfkeyle direnen topraklar.

Devletin “tanıdığı” ismiyle Uludere, bizim kabul ettiğimiz ismiyle Roboski. İçinde bulunduğumuz Aralık ayının 28’i, Roboski Katliamı’nın dördüncü yıldönümü. Dört yıldan bu yana, aradan geçen 211 haftanın her Perşembe günü, Roboski halkı için mezarlık, dinmeyen acı ve perçinlenen öfke demek…

Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalandığı dönemde, Kürdistan dünya devletleri tarafından 4 devlete pay edildi. Savaşlarla ve masabaşı anlaşmalarla, Kürt halkının yaşadığı topraklar cetvelle çizilen sınırlarla bölündü. Öyle ki kimi yerde aynı köyün mahalleleri, farklı devletlerin alanında kaldı; kimi yerdeyse insanların hayvanlarını otlattıkları yaylaklar ve kışlaklar başka devletlerde kaldı. Devletler, sınırlarını belli etmek için sınır telleri ve duvarlar ördüler, geçişleri engellemek için arazileri mayınlarla doldurdular.

Kürt halkı, ne bu devletleri ne de onların sınırlarını meşru görmedi. Sınır köyleri arasında alışverişler de toplumsal yaşantı da aynen devam etti. İşte bunun sonucu olarak yüzlerce sınır köyü gibi Roboski halkı da devletlerin nezdinde “kaçakçı” ilan edildi. İhtiyaçlarını karşılamak üzere çıktıkları yolculuklara ise “kaçağa çıkmak” adı verildi.

Roboski Katliamı’nın ardından devlet tarafından yapılan ilk açıklama, sınırdan geçenlerin kaçakçı değil “terör örgütü mensupları” olduğu yönündeydi. Devlet tarafından yapılan ilk açıklama geçerliliğini kaybettiğinde -yani sınırı geçerken katledilenlerin kaçağa çıkmış köylüler olduğu açığa çıktığında- bu kez katırların sırtında taşınanların petrol ya da sigara değil, silah olduğu iddia edildi. Yapılan başka açıklamalarda, sınırı geçmek isteyenlerin arasında “Bahoz Erdal”ın yer aldığı istihbaratına sahip olunduğu iddia edilerek bu bombardıman meşrulaştırılmaya çalışıldı. Devlet, yaptığı ve apaçık ortada olan katliamı alıştıra alıştıra açıklıyordu adeta.

Bir süre sonra katliamlarla ilgili belgelerin bütününe “devlet sırrı”, soruşturmaya “gizlilik” damgası vuruldu. Katliamla ilgili kimsenin sorumluluğu olmadığı belirtilerek takipsizlik kararları verildi. Nihayetinde, Roboski’de yaşanan katliamla ilgili her şey devlet masasında sümen altı edildi.

Katliamın nedenini sorgularken, katliam tarihinden birkaç ay öncesine dönüp bakmakta fayda var. 19 Ekim 2011 tarihinde, Hakkari Çukurca’da bulunan polis ve jandarma noktalarıyla güvenlik noktalarına yönelik eylemde 24 asker öldürülmüştü. Devletse yaşanan bu olayın intikamını alacağı günlerin hesabını yapmaya başlamıştı. Bu hesap, Roboski Katliamı olacaktı.

Devletin “Barış Süreci” olarak adlandırdığı süreçte gerçekleştirdiği Roboski Katliamı’yla yaptıkları, yakın zamanda Cizre’de, Nusaybin’de ve bölgenin birçok yerinde yapacaklarının ipucu niteliğindeydi.

Bir halkı yok sayan ve yok etmek isteyen devlet; kendisini var etmek ya da kendisinin var olduğunu ispat etmek konusunda birçok yola başvurdu Roboski’de. Katliamın ardından, bölge halkına yönelik nefreti körükledi; yaşananlardan hesap sormak isteyen Roboski halkını gözaltılarla, tutuklama ve davalarla yıldırmaya çalıştı; silah bırakan korucuları “operasyona çıkın” diyerek tehdit etti

Devlet, Roboski Katliamı’nı gerçekleştirirken de, katliamı aklarken de, varoluşunun temelinin kanlar ve katliamlarla atıldığını bir kez daha ortaya koydu. Devlet nasıl ki faili meçhullerin tetikçilerini ortaya çıkarmak ve katliamların hesabını sormak için mücadele eden Tahir Elçi’yi tutuklama ve işkence tezgahlarıyla susturmaya çalıştıysa, susturamayınca da katlettiyse; Roboski halkını da gazla copla, soruşturma ve davalarla susturmaya çalışıyor.

Roboski halkıysa devlete; onun sınırlarına, yasaklarına direndiği gibi katliamın hesabını da her alanda direnişiyle soruyor.

Merve Arkun

Meydan Gazetesi Sayı 30, Aralık 2015

Paylaşın