Gülüşlerini Çaldırmayan Kahramanlar: Sheroes

Sayı 32, Mart 2016

80’li yıllarda, arabeskin yaşadığımız coğrafyayı kasıp kavurduğu bir dönemde, acılarıyla tanıdık O’nu. İlk “aşığı” O’na tecavüz etmişti; sonra gazinolarda şarkı söylemeye başladığında tanıştığı bir adam, kıskançlık nedeniyle üzerine kezzap attırmış, vücudunu yanıklar içinde bırakarak tek gözünü kör etmiş, yetmemiş bıçaklatmış, ardından da kurşunlayarak katletmişti. “Acıların Kadını”ydı O, Bergen. Bazen “tanrım onu da yak” diye isyan edip, bazen “kaderimse çekerim” diye razı olmayı dillendirse de Bergen, her şeye rağmen yanan yüzüyle hayata meydan okumuştu. Onun ardından bu topraklarda, kezzaplı saldırılara çok rastlamaz olduk, katiller için artık demode olmuş bir yöntem belki de…

Fakat bu topraklarda olmasa da biraz ötemizde, Hindistan’da kadınlar, uğradıkları asit saldırıları sonucunda sosyal hayattan tecrit edilmeyi, kör olmayı ve hatta yaşamlarını yitirmeyi sürdürüyor.

Asit dökmek, “kıskanmanın” ya da “reddedilmenin” karşılığı; ölmeyip hayatta kalan kadınları süründürmenin bir yolu. Çünkü bu yaralar bir kez açıldıysa yüzünde ve bedeninde, bir daha asla kapanmayacaktır ve her sokağa çıktığında, iş ararken çaldığın her kapıda, hayatının her anında, yakaladığı ilk boşlukta, yeniden kalkacaktır kabukları yaralarının. Derinleşecektir, sızlayacaktır... “Aşığının” hedefi budur, kendine baktığında bile onu hatırlaman.

Hindistan’da geçtiğimiz yıl 349 kadın asit saldırısına maruz kaldı ve gün geçtikçe bu saldırılar daha da artıyor. Bu nedenle 2013 yılında “Asit Saldırılarını Durdurun!” adında bir kampanya başlatıldı ve bu kampanya sürecinde asit saldırısına uğrayanlarla dayanışmadan asit satışında düzenlemeler yapılmasına, saldırıya uğrayanların hem fiziksel hem de ruhsal olarak rehabilite edilmesine kadar birçok alanda çalışmalar yapıldı; “Asit Saldırılarını Durdurun” adında bir örgüt kuruldu. Geçtiğimiz yıl ise bu kampanya sürecinde bir araya gelen gönüllüler ve asit saldırısına maruz kalanlar, yeni bir projeye başladılar: SHEROES!

İngilizce “she” yani o kadın ve “heroes” yani kahramanlar kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan bu isim, yine bu kahramanların işlettiği ve çalıştığı bir kafeye verildi. Evet, Sheroes, asit saldırısının ardından hiçbir yerde iş bulamayan hatta insan içine çıkmaya çekinen kadınların kafesi. Bu kadınlardan biri, bundan yirmi sene önce iki kızıyla uyuduğu sırada, erkek çocuk doğurmadığı için, kocasının üzerlerine kezzap dökmesi sonucu bebeğini kaybeden ve kendisi de tamamen kör olan Mohar. Bir diğeri ise bu saldırıda hayatta kalan kızı Netu. Yine kuzeninin “aşkına” karşılık vermediği için saldırıya uğrayan ve tek gözünü kaybeden Ritu da bu kafede yaşamını yeniden yaratanlardan. Mohar, Neetu, Ritu ve daha birçoğu… Hayatlarını çalmak isteyenlere gülüşlerini bile vermeyenler onlar.

Bu kafe, asit saldırısına maruz kalan kadınların kendi ekonomilerini yaratmalarının yanı sıra, sosyal anlamda da yaşamlarını dönüştürmekte. Kafeye gelenler bu kadınların hikayelerini onların ağzından dinliyor ve onlar gibi daha birçoğunun hayata tutunmaya çalıştığını da öğreniyor. Sheroes aynı zamanda kadınlar tarafından yürütülen bazı el sanatları atölyelerine de ev sahipliği yapıyor, burada ürettiklerini satabilecekleri bir alan sağlıyor.

Herhangi bir zamanda yolumuz Taj Mahal’de Agra’ya düşer mi bilinmez, ama kız kardeşlerimizin yaşamlarını yeniden yaratmak için verdiği mücadeleyi hemen yanı başlarında büyütmek de bizim payımıza düşen olsun...

Merve Demir

Meydan Gazetesi Sayı 32, Mart 2016

Paylaşın