Kadın Düşmanlığının OHALi Maşizm

Sayı 35, Aralık 2016

Adana’da, çöpte bulunan bir kadın bacağının araştırılması üzerine, 3 Aralık gecesi 21 yaşındaki Songül Elçil’in parçalanarak öldürüldüğü ortaya çıktı. Songül’ü katlederek 6 parçaya ayıran Fatih K., olaydan bir süre sonra gözaltına alındığında cinayeti itiraf ederek detayları anlattı. Fatih K., kadını önce boğazlamış, sonra kafasına çekiçle vurarak katletmişti. Kadının cansız bedenini tuvalete taşıyarak bıçak ve çekiçle kafasını gövdesinden ayırmış, ardından kollarını ve bacaklarını da kesip ayrı çuvallara koyarak üç ayrı çöpe atmıştı. Katil tuvalette yere akan kanları yıkamış; sonra da yatıp uyumuştu. Katil Fatih K.’nın ifadesinde cinayetin nedeni ise “Kadın bana ’Ben 2-3 yıl dağda kaldım, PKK size az bile yapıyor. Biz eninde sonunda Kürdistan’ı kuracağız’ dedi, bu sözlere çok sinirlendim.” şeklindeydi.

Geçtiğimiz yıl yaşanan başka bir olayda ise; Z.E. adındaki bir kadın, Diyarbakır’dan Batman’a gitmek için otostop yaparak bir kamyona binmişti. Kamyon şoförü tarafından taciz edilince araçtan inmek istemiş, şoförün kapıları kilitlemesi üzerine cinsel saldırıya maruz kalmıştı. Kadını öldürmekle tehdit eden ve bıçak zoruyla iki kez tecavüz eden A.U, daha sonra kadını araçtan indirmişti. Z.E.’nin aynı akşam jandarmaya giderek şikayette bulunması üzerine tutuklanan A.U., geçtiğimiz günlerde çıkarıldığı mahkemede kendini “Para karşılığında ilişkiye girdik, bunun ardından şehit arkadaşımın bana verdiği türk bayrağını parçalayarak yırttı, ben de ona bir tokat atarak araçtan indirdim. Bu nedenle iftira atıyor olabilir.” sözleriyle savundu.

Kadın cinayetleri davalarında, katillerin “erkekliğime hakaret etti” savunmaları ve bunun paralelinde uygulanan “tahrik indirimleri” katiller ve katilleri koruyanlar tarafından hem mahkemelerde hem de toplumun gözünde meşrulaştırmak için sık kullanılan birer “bahane” olarak karşımıza çıkıyordu.

İçinde bulunduğumuz OHAL sürecinde, devletin toplumda yükselttiği milliyetçi muhafazakar söylemlerle birlikte kadına yönelik baskı ve uygulamalar da kendini açığa vurmaktadır. Yukarıda bahsettiğimiz örneklerde erkek için birer savunmaya dönüşen “bahaneler“ milliyetçiliği ve muhafazakarlaşmayı tetikleyerek daha da meşrulaştırmaktadır. Mersin’de bir parkta, hamile bir kadına spor yaptığı için saldıran potansiyel katilin serbest bırakılması da benzer bir başka örnektir. İktidarın söylemlerinin toplumda uygulanır hale gelmesiyle giderek yaygınlaşan bu anlayış, erkekliğin bilinçli ideolojik saldırısı olarak anlaşılmalıdır. Erkeklik tek başına biyolojik, tek başına sosyolojik olmadığı gibi, tek başına ideolojik de değildir. Bir bütün olarak erkeklik; cinsiyetçilik, milliyetçilik ve militarizmle iç içedir.

İktidarın milliyetçi muhafazakar politikaları sonucu, toplum giderek daha da militarize edilmektedir. Özellikle içinde olduğumuz süreçte yükseltilen şehitlik kavramı, kadının namusunun vatanın namusu gibi erkeğe emaneti, militarizmle beraber erkekliği de yüceltmektedir. Kürdistan’da devletin askerleri ve polisleri tarafından insanların evlerine “Kızlar geldik, yoktunuz” şeklinde yapılan yazılamalar, bir Kürt kadınının çıplak şekilde teşhir edilmek üzere şehir merkezinin orta yerine bırakılması gibi örnekler bu faşist politikaların bir sonucudur. Bunların yanı sıra; toplumun ahlakı bozuluyor denilerek hedef gösterilip katledilen eşcinseller ve translar, yine benzer şekilde göçmen kadınlara yönelik ırkçı yaklaşımlar da bu faşist politikaların birer sonucudur. Tüm bunlar, erkeğin eline tutuşturulmuş bir silah olarak doğrudan kadını hedef almaktadır. Bu süreçte biz kadınlar, devletin faşist politikalarına karşı mücadeleyi ve dayanışmayı daha da yükseltmeliyiz. Kadın düşmanlığına ve giderek yaygınlaşan maşizme karşı örgütlenmeliyiz.

Maşizm; Kadınlar üzerinde erkek egemenliğini davranışlarında yansıtan, aynı zamanda faşist yönelimli erkeklerin zihniyeti.

Nergis Şen

Meydan Gazetesi Sayı 35, Aralık 2016

Paylaşın